Lâ Havle – Lütfî Divânı

Полная версия
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
Mümtaz’a…
Bir sevdâ ki sigara tiryakiliğine benzerBıraksan bırakmaz, bırakmasan eritir seniSevsen mümkünatı yok, sevmesen mümkünatı yokBUGÜN
Beşir Ayvazoğlu’na…
Kırlarda çiçekler hep solgun bugünKırmış filizleri rüzgârlar bugünKaçmış göğümüzden yıldızlar bugünSES
Cıvıl cıvıl cıvıldar kuşlar ağaçlardaÇın çın çınlar boynunda koyunların çanlarSonsuz sükûttan su sesleri savrulur sankiSEL
Ahmet Turan Alkan’a…
Yaban eller aldı bizi Bin deryâya saldı biziDevrilir gökten çatılar, ışıklar söner birdenSaman çöpü duygularımızı uçurur bir yelSavrulur binbir zahmetle kurduğumuz yapılarPamuktan ipliğimizi çeker koparır bir elGüzeldir köknarların yaprakları deler göğüVakit gelir yerle yeksân eder onları bir selOLAN-BİTEN
Gönül tahtında güzelSalınır gezerÂşıklar otağındaVurulur kurşunYara alır bir yerindenYarılır gülleMARTILAR
Nihat Genç’e…
Kanatları suya değmiyor martılarınBöyle uçsak bile böyle duramayızBöyle yakalayamayız avımızıBöyle tepeden inme, bir çırpıdaDEVİR
Devrilir durur, devrilir döner devrânımızDaha dün dostlarla dopdoluydu dergâhımızDize geldi dağları deviren dermânımızDuruldu derelerimiz, duyulmaz dualarımızBAŞAKLAR VE ÇOCUKLAR 21
Sarı sarı başaklarBir atlas oluvermiş önümdeGözün görebildiği kadarEmeğin şarkısını söylüyorlarSalınıyorlar önünde rüzgârınBir çocuk görüyorumSırtı kaşınıyor saman parçalarındanSavrulan tozlar gözlerini yakıyorÇelişkisi sergileniyor hayatın harman yerindeHarman yerinde oyun oynuyor çocukOyuncakları sahicikten, sahici oyuncaklarÖküz, döven ve yakan güneşKalaylı testiSuyu ılımışÇocuklar bilirim harman yerlerindeElleri “pamuk gibi” olmayanOyun oynar gibi çalışanOn iki saat çalışanÇocuklar bilirim kara kara çatlak çatlak elleriMÜNZEVİ 22
Sevmek yolu bir çıkmaz sokağa varır işteİşte böyle bir kalakalmazlık içindeÇözülür tuğlaları bir eski yapınınİçi boş gösterişli sıvalar içindeÇok çehreli bir güzel peşinde tüketir sevgiliBir âşık binbir kararsızlıklar içindeMünzevî bir şiiri didikleyip dururBir şair unutulmuş haksızlıklar içindeGÜN BATIMI
Yine bir gün batımındaYenidir her dem hüzngâhİlk aşk günah rıhtımındaÇıkagelir gâh ü nâ-gâhO gelir ve ben giderimSu yoksulu mavnalardaHüznümü ifsah ederimKırık dökük aynalardaİKİNDİ SONLARI
Küskün ikindi sonlarıArtık gün bir nostalji gibi uzarHem geceye bir koşu hem bir kaçıştırSevdâyı yıldızlara bölüp göğe saçarızSayısınca yalnızlığımızınKüskün ikindi sonlarıEsintiler gibi dökülür pişmanlıklarYaza veda eden yapraklardanVe ağaçlara çizilen oklardanDelik deşik bir kalp resmidir kalanEtrafında ezik, kaçamak öpüşlerYağmur ha yağdı ha yağacakSevmek bakır sinide bir tulum peyniriBir bir enseme vuracak damlacıklarıSırra kadem aşklarınIkide bir kopup duran bir filmKarışmış renkleri ve titrek görüntüsüyleNinni arasında uyanışlar, gülüşlerDile gelmeyen sevdâların abandığı titrek kalpŞimdi hangi mısra ile avunacaktır kiTamamlanmamış şiirler öyle kalmalı değil miVe çiziktirilen son kelimelerBulut olup dağılmalıSavrulmalı çiçek tozları gibiYanaktaki gözyaşı gibiİlk sevgilinin unutulmayan ismindekiHeceler gibiAh uçup gitti her şey her eskiyen gün gibiKüskün ikindi sonlarında bir şey ararımAvcumda sanki kül olmuş bir yaprak tutarımHem toz olup uçmasından korkarımHem rüzgâr beklerim dağıtsın hüznümü diyeBen niye ağlarımKüskün ikindi sonlarındaBen niyeORADA HER ŞEY ÖZÜYLE
Ber – hükm-i kazâ-yı nâmuvâfık Hüsn oldu cemâl-i aşk’a âşık Bin cân ile hüsn-i âlem – ârâ Çün oldu o Yusuf’a ZüleyhaŞEYH GALİPYusuf ile Züleyha arasında değil aşkYusuf’ta düğümlenen bir bilmeceOndan ötesi sevginin bilinmezNasıl bilinmezse ondan ötesi hasretin, hüznünSonsuzluğu alır eline âşıkSonsuzluk yüreğinde ziraVe yüreği her an elinde bir çiçektirGüzele sunulacak bir günAma sonlu olanlardan kaçıyor oZira sonluları göremiyor gözleriKendi gözlerini deBildiğiniz aynalardan olmazMetafizik ülkelerde ve ne de renklerBeyaz beyaza şarkı söyler oradaOrada her şey özüyleBeyazın tonları serilirBeyaz nehir üzerineKuvvetliyseniz eğerKuvvetliyse aşkınızVe arayışınız arayış kadarKarmaşık iseBelki pembeleşir nehirDuyulur belki orada sesinizAhınız ancak orada şarkılanırOrada anlaşılabilirsinizOrada anlayabilirsinizBurada didişmeye devamSokaklar ve betondan binaların giriş kapılarıÖnlerinde direkler sanki saatin tiktaklarıVakit gibi ölmektelerArkada kaldı zamanBelki çıkacak ana caddeyeElbet bu sokaklarKentin ana caddesiAnlamadan sokakların sevdâsınıKendisine uzananKentler arası bir otobana saracakSert, asfalt kollarınıArtık, ne yanda kaldırımlar olacakNe binaların giriş kapılarıNe de perde aralarından süzülenMutluluk ışıklarıYalnız kilometrelerin şarkıları kalacakBu tablo, bu bitmemiş tabloBelki bir gün… diyecek hepUmut mabedinde diz çökecekBilmediği dûalardan okuyacakZaman ve mekân saracak onuKıstıracak, sıkacakBir çerçeve ve köşebentleri gibiDört yanındanÇiviler arkadan çakılacakÜzerine çerçevelerinVe tuval gerginVe şehvet şarabını içmiş boyalarKusmaya hazırdırlar paletteRessam günahın portresini tasarlıyorUzun parmaklarında tuttuğuUzun fırçalarBütün kıllarıyla hazır, beklemektelerVe yolcu gecenin karanlığındaDüşüyor bir inşaat çukurunaÖlüm bu kadar basit işteNe kaldı sanki göğün karanlığındanSelamCenaze merasiminde taşınsın o daBir tabut içindeYolcunun tabutunun ardındanBeraber gömülsünler toprağa beraberUnutmayın sâdece bir oyundur buZira öteler hâlâ selâm göndermektelerYolcunun ise mezarındaO ilk gömme törenlerinden kalanÇiçekler kuruVe yerin çocukları her günYatıp kalkıp, dönüp durup, gidip gelipBu bilinen oyunu biteviyeSahnelemektelerÖMÜR 23
Rûyâ gibi bir ömrü fâşetmekten yoruldumHep bir başka hayâtı gözetmekten yoruldumHeybetli doruklarda seken ceylan gibiydimHiç yormadı dağlar beni düzdeyken yoruldumKuşlar gibi uçtum da bir çaydan geçemedimHazrolda yorulmadım rahattayken yoruldumZindanlara düştüm de hiç şikâyet etmedimDevletlûye pazarlıklı temennâdan yoruldumİkbâl ile istikbâle dâir perîşânımHüsran yine ensemde düşünmekten yoruldumDâvâ adamından ne dolaplar döndüğünüGördüm de o dâvâda sadâkatten yoruldumLütfî seni bilmez uğruna yandığın dostlarSen neyle yanarsın sual etmekten yoruldumYOLDA 24
Bir noktaya basmam yürümekteyken bir yoldaKim söyledi aşkın dili giryân olur yoldaŞol dünyayı alsam tutuversem şol elimdeKanmış ruhumun postunu sermek düşü yoldaHicranla yanan ben, sana râm olmuş olan benBir tek bakışın kâfi gelir gör beni yoldaYollar ne tuzaklar taşıyor, hicranlar bir deAzmetmeli, sabretmeli berk kalmaya yoldaBen belki bu girdâbı bilmekteydim ezeldenIsrar ile en doğru bulunsun doğru yoldaSİNEK MEDENİYETİNE DAİR
Uzun yaz akşamlarında sahipsiz yokluğumuzGölgesiz yürüyüşümüz bir hayale doğrudurBu kentin varoşlarında sayısız çokluğumuzMusikisiz ve şiirsiz bir dudağa mültesemNice ilhamlar edindik, nice çileler çektikSinek medeniyetine ait ve ona dairHantal, çorak topraklara nice tohumlar ektikKin ektik, şehitler biçtik melekûta müsellemHASTA YÜZYIL YORGUN KERVAN 25
Şafak vakti çalan çanlarYeryüzü bir kervansaraySergüzeşt serseri çağlarSuya düşen kimsesiz aySesin kalbimde çınlarÂsumanı sarar bir yaySesin insan sesi midirSoyunsun kılıçlar kındanNefesin ibrahim midirArdımızdan gelen rüzgârSürükler bizi çöllereÇekilecek çileler varÇöledir yolumuz çöleArayışla bulunur yârDamlalar biriksin göleKum tanesi gibi yanarGöğsümden süzülen kervanBir iz arar, bir iz anarHasta yüzyıl yorgun kervanVahalarla taşsa da çölHasta yüzyıl yorgun kervanGECEYE TÜRKÜ
Kendi elimizle gömdük geceyi Gömdük ömrümüzü ellerimizle Düğmeye basınca söndü lambalar Düştük erte günün aydınlığına Başka bir gün artık bu birden gelen Durdu akan zaman bir tek sesiyle Lamba yanarken dün, sönükken bugün Gece nasıl aktı böyle sessizce Güneşe ve aya, akan zamana Kımıldadıkça siz, ben ölüyorum Söyleyeceklerim var benim de hey Kaçan yolcu böyle umursamadan Yelkovanı tutuyorum inatla Akrepse geçiyor birden dörtnala Neden kapılanır başka bir güne Günün zirvesinde gece yarısı Yeniden doğmak mı böyle her günle Ölmek mi doğrudur biten geceyle Tabiatın, cemiyetin, tarihin Nabzında tıklayan bir lamba sesiBendim geçen gece birden kararanMadonna gözlerden eteklerineBendim hoyrat, aşüfte akşamlardanMütereddid sabahlara uzananMusahhih şairler uyuya kalırPüriten mısralar sabah olmadanPelüre yazdığım şiirler solarUnutulur heterodoks dualarBuz kesen ayazla seviştim geceYitik mısralarla, sakıt vezinleBelki bir gün peşindeki hayatıBitmeyen geceyle uzar sanırımYÂR OLDU
– - . . / – - . . / – - . . / – -Cânım efendim gör geceler bana yâr olduSenin nefesinden yine vuslat bahar olduMecnun kimi bulsun da avunsun ya leylâAşk hasreti dünyaya dalandan bîzâr olduLeylâ onu senden ayıran sebep ne olaGerçek acaba hangi yüzünden bakar olduBenden uzak dursun aşk, beni mecnûn kılmasınMecnûn değilken dünya bana târümar olduAşk her şeye rağmen dokunur kalbine leylâDünyâ sana senden daha isyanlı yâr olduGezgin dolaşırsın öyle âlemde boşunaDerviş gibi zikrinle mi postunla mı leylâHAYRET
Hayret, bilerek sırt çevirenlerden olmuşsunHayret, seni geçmişte bırakanlarla olmuşsunBir ses duyacak olsan meylin hemen orayaBilmem seni mankurt yapan elden ne ummuşsunKalbin ne fesat bir yele gark olmuş yıkılmışÖmrün kara bir iz gibi kalmış gamla dolmuşsunPÜRTELAŞ
Naif ve kırılmış bu çocuk kalbi pürtelaşÂşık olmadayken de olunca da pürtelaşŞEYTANIN SESİ
Ay anında belirdiNazlı bir hilâldiVe serpilmiş yıldızlarDeniz dibi gökteİnciler gibiMelûl, mahzun yıldızlarÜlkeler sıralı ülkelerDoğudan batıyaTarih ötesindenGeliyorlar peş peşeToprak renkli ülkelerUçuk mağlup ülkelerAyak sesleri zamanınTik tak, tik takHa gayret ha gayretKoşun kendi sonunuzaSınırına zamanınVe ağlamalarınKoşuşturur insanlarHep yeniye yeniyeSoranlara nereyeBu koşu böyle nereyeDerler hep bir ağızdanSen geriyeKaplar kahkahalar her yanıDüğümlenen nefeslerJanus’un kaçıncı yüzüTarihin yazmadığıBu kaçıncı hıçkırıkHangi günün gök yüzüOnun kahkahaları bunlarOnun kahkahalarıZikir ülkesinden kovulanToprak üstüne atılanBu yarım kalan her şeyŞeytanın sesi bu tanıdımKÜRŞAD
Bir kürşad düşerken son nefesindeElif dedi diyemedi lâmelifÖlümün tarifsiz mesafesindeRuh bin parça, vücut ayrıldı lif lifMEVSİMLER ESKİDİ SEVDA ESKİDİ
Kolay değil kolay değil anladımBir ömür boşuna bekledim durdumBir çift göz için hep kalbimi yordumMevsimler eskidi sevda eskidiEski şiirdeki güller eskidiKolay değil kolay değil hep sevmekHer aşkın sonunda gözyaşı dökmekKaderim çöllerde hep serap görmekMevsimler eskidi sevda eskidiBir ömür gidilen yollar eskidiNe çöllerden kaçabildim ne sendenNe de rüyama giren gözlerindenBir tutabilseydim ah ellerindenMevsimler eskidi sevda eskidiTükenmez sanılan ümit eskidiVİRANE ŞİİR
Bir şiir bahçesi gibidir gönlümMûsikîye âşık deli mısralar gezinirBülbüller dal arar konacakGüller soyunur nâmelerineŞimdi bir süvari gelir dolu dizginAteş saçar dudaklarındanBahçeler döner viraneyeNaraya terk eder yerini şiirYEDİVEREN GÜLÜ
Sen ufkumda yediveren gülüSen saçlarıma dökülen yağmur damlasıBu gece sokakları sana katlarımSeni gönlümde sonsuza saklarımEllerin ne kadar narinAvuç içinin sıcaklığı hâlâ kudurtur beniYa gözlerin, derinliği gözlerininBir de saçların, saçlarının omzunda savrukluğuSonra gülüşün, gülüşün eritir beniSen ufkumda yediveren gülüSen gözlerimde gönül damlasıBu gece yanımda olsaydın derimÖteler ötesinden çağırsan gelirimZEBANİ TERAZİLERİ
Ölümün resmini çiziyorlardıMelek kanatlarıyla iri ressamlarSiyah beyaz bulutlardanSonsuzluğun maviliği üstüneHaydi çağırın zebanileriVereyim bu çizgilerin hesabınıBu boyaları nereden bulduğumuVe içimdeki şeytanca başkaldırışınZebaniler ellerinde terazilerÜstüme üstüme geliyorlarKARTVİZİT 26
Yüreğimdeki çizgiler gözlerimin yorgunluğuAyaklarım kaldırımları süpürürİzmarit dudaklarımı yakıyor, ellerim cepteBir şiir tutturmuşum önümden giderŞair kızların eteğini kaldırmak isterimKartvizit bastırdım üstüne ne yazdırdımKöşeleriyle dişlerimi karıştırdımLİSELİ AŞKIM
Biliyor musun on üç sene geçmişSeni gözlerimle öptüğümİlk sayfasına hatıra defterininİlk şiirimi yazdığımO yağmurlu Nisan günü üzerindenSen tavizler doğurdun oğlan kızHani dönmeyecektik sözümüzdenHani ak selviler ötesinnde bekleyecektinSabrıyla o üstüne oturduğumuzSoğuk ıslak taşlarınSen liseli küçük kızŞimdilerde belli ki bir annesinKalçası, midesi büyümüşÇocukların birbirleriyle kavga ediyordurSen bir dövünüp bir döğüyorsundurKocanla belli saatlerde tartışıyorBelli saatlerde yatıyorsundurYa ilk öpüş küçük kız ilk öpüşRuj sürerken dudaklarınaBelki hatırlıyorsundur1986ÇOCUKLAR
Binbir zahmetle kurdu çocukYıktı bir çırpıda kalesini dalgalarAğladı çocukAnnesi güldü şezlongdaMayosunun üzerinde bir erkek eliSiteler’de bir mobilya atölyesiTezgâh başında bir çocukNe çocukElini kaptırır hızaraIslatır kanı kuru tahtalarıBastırır iniltisini çocuğunÇekiç sesleriHızar sesleriİnsan sesleriAğlar içinden yürek kan kanBöyle çocuklar içinROTA
Ne göğün rengi dediğin gibi ne toprağınYok kardeşim, yok artık bildiğin gibi değilSenin gözlerin başka görür, benimki başkaBir gemiye binmişiz de rotamız bir değilKEVSER
Her gece rüyamda bitmez deprenişHer gece hasretinle ben yanarımVarlığım varlığın içre erimişAşkının esiridir duygularımSende gördüm ben gerçeği, güzeliArayış sırrına seninle vardımSınırsızlığımın sensin sebebiMeçhuller düşünü seninle kardımDökülen heceler dudaklarındanİçimde bir serin yel estirirdiRuhum ürperirdi bakışlarındanGöz bebeklerinden içtim kevseriHAYKIRIŞ
1Ay buluttan sıyrılandaKalkanda perdeler gözdenGönül aşkınla dolandaBir ah duyulur inceden Dudaklarım kıpırdamaz -Lâkin Bilirim o ah bendendirBülbül güle nâme dizerGül dikenin gösterendeO sevgili gözün sürerBen ah çekip inleyende Ahım göklere ulaşır -Da O yâr duymaz kollarımda2Haykırırım sesim çıkmazSevgili insafa gelmezGönül yine de gücenmezDolar ağlar, taşar ağlarZAMAN
İhmalin hıncını alınca zamanBir ömürdür mağarada yaşananKafdağı’ndan akıp gelen bir nehirSeher vakti öten bülbül, açan gülŞafakta çan, şafakta ezan zamanKIŞ KÜSKÜNLÜKLERİ
Karlar erirken üşürümKamyonlar gülerken sıçratır kusmuğunuYollar transparan giysiyle yapışıkDolunay deli divane eder tuttuğunuKar üşür, ben üşürümGece buza keser asfaltKırdığım camları hatırlatır düpedüzVe yüreğim ellerimdedir ellerim kanla bulaşıkYine âşık olmadayım yüzde yüzKar erir, ben eririmGidişi gelişinden zor bu mevsiminEriyen karla akıp gider tevekkülBütün hislerim melûl, düşlerim karışıkKaldırımdan ayaklarıma sızar tefekkürKar yürür, ben yürürümYol taşımaz bu sevdayı ben taşırımBahara küskünüm, baharla gelecek sevdâlaraRuhum hep o eski aşklarla dolaşıkAldanmayacağım artık vedalara daKar küskün, ben küskünümNABUKADNEZAR
Asırlarca önceydiAsurlar hâkimdi Maveraünnehir’deFırat ve Dicle, Basra’ya ayrı ayrı dökülürdüAsırlarca önceydiBâbil kızları -her gece biriKulenin en üstündeki tapınakta yatarlardıTanrılarla paylaşırlarmış yataklarınıArşa uzanan kulenin yeller eser yerinde şimdiBâbil’in en güçlü kralı NabukadnezardırBâbil’in altın çağı onun çağıdırBâbil’in çöküşü de onunladırBüyüklük sarhoşluğu değiştirdi kralıDörtayaküstü yürüdüOtladı hayvanlar gibiİnsanların hükümdarı düşer bir it derekesineTanrılarla arkadaşlık kurulan bu ülkedeBaşlar bir it dalaşıSenede bir defa yaşanan zinaYaşanır her geceGÖNÜL
Bu kararsız gönülle yollara düşülür müSevda sevda üstüne kalp bina edilir miBöyle gün ortasında sevgili öpülür müNedir senden çektiğim deli divane gönülSevdin mi sevmedin mi? Bak sen de bilmiyorsunKaç gönül yıktın ama hâlâ uslanmıyorsunSaadet peşindeyken yine de gülmüyorsunNedir senden çektiğim deli divane gönülDöktüğün gözyaşları dere olup da çağlarDıştan gülen gözlerin içten içe kan ağlarHer attığın ok böyle döner de seni dağlarNedir senden çektiğim deli divane gönülSESLİ DÜŞÜNME
Koşuyorsa atın niye dursun kiBırak dizginini koştursun dursunÇıkmışsa kılıçlar kından bir kereBoyanmadan al kanlara girmesinSöz de artık söz de geri dönmesinKoynumuza yârimizi almadanAk ellere kara kına çalmadanYolumuza eşkiyalar dolmadanKoşturalım varılacak nereyse Nereyedir bu koşturma nereye Ne kaldı ki ülkümüzden geriye Parsellenmiş vicdanlarla iyiye Ve güzele ulaşmamız kabil mi Boş yollara kanlarımız sebil mi Güzelleri çirkinlere yâr eden Arslanları kedilere boğduran Hırsızlara iş bitiren dedirten Bu tuhaf düzende yerimiz nere Bu garip dünyada yönümüz nereYeise düşme sen, yeis haramdırBiliyoruz bugün her yan talandırKim derse ki gaye tamam yalandırİşimiz çok yol uzundur bunu bilUğraş didin boşa gitti çabalarBizi düşman değil kardeş yaralarUYUMSUZ
1Ağladığım zamanlar olurYüreğimi kaparımDoğacak günlerimi öldürürümAcımasızcaBen sabahların olmasını istememGüneş doğmasın üzerimeKaranlıklar benim alın yazımYüreğimi alsam elimeİşaret etsem en soğuk geceleriVe haykırsamKapkaranlık sonsuzluğu verin banaÜzerindeki her şey sizlerin olsunÖylesine kopar gök bendenÖylesine parçalar yüreğimiAyrılamadığım hayallerim olurGözler olur gözlerimi alamamUnutamadıklarım olurVe alır götürürler sevdiklerimiGene karanlıklara dönerim benKaranlığa yazarım anılarımıKimsenin bilmesini istememVe ağladığım zamanlar olurSiyah bir fona siyah bir kalemleYazarım gözyaşlarımı2DurunArtık burdan öteye dağ geçit vermezBurdan öteye gidemez insanKayalar bile korku duyar bundan sonrasıDağ bundan sonrası bir canavardırAlır kolları arasına vadilere bırakırBurdan öte yalnız kahramanlar yol bulurAşkın kahramanlarına geçit verir bu dağlarYalnız Keremler, Ferhatlar bilir sırrınıKalbine güvenen varsa buyursun, işte dağlarSevenler neredelerSevgililer öte yanda kaldılar işteKim geçecek şimdi bu yardanKim aşacak dağlarıSevginiz kadar konuşun artıkSevginiz kadar kahramanlaşınÖyle kolay geçit vermez bu dağlar herkeseBundan böyle sevenler arşınlasınYollarıBerikiler siz durun3Doğacak yeni vakitKurulacak binaÇatılar çatılacakSağlam temeller üstüneYükselecek yeni binaAyaklarım vardı arşınlayacakYolları bucak bucakCenderelerde sıkıştırılan kollarımEvreni saracakÇalkalandı dünya umutlaŞarkı söyledi dalgalarDağlar hasret bulutlaraVe çöktü üzerime kargalarMeltemler hep uzak yörelerdedirBuranın kaderi kasırgalar4Sen, benVe deniz ve masmavi gökyüzüVe serpilmiş ikisi arasınaO gurup vakti, o demBütün kızıllığıncaUçkun bakışlarınla yaşadımSevginle dopdoluDamla damla eridim yanındaTükendim hasretindenÖmür boyuEy sevgili ya sil beni gözlerindenÜmid ver ya da… Ve terk etBuluşmak üzre sonsuzluğumuzdaO beyaz ülkelerde… YenidenYeniden ve aşk orda biteviye5Bu taş binalar ortasında benim ne işim varBu taş kalpler arasında ne geziniyorumNe arıyorum ben bu çöplükteAyaklarım bu kaldırımlarda yabancıTanıyorum… Bu çöplük de beni tanırUzun yıllar hep iç içe yaşadıkFakat hep garipserdi o beniBen ise hep yabancı kaldımŞimdi duydum ki; yabancılar çoğalmışÇöpler de çöplüğün dışına taşmışKUTLU DOĞUM’UN PEŞİNDE
NAAT
Çabucak ve kolay yoldan çağdaşlaşma peşinde Nice önderleri düş kırıklığına uğrattı çağlar Gerçekten yaşanan nedir – duyulan ne En enformatik bir cemiyet şem’ası mı? Belinde bir ilik emiş acısı Ve zamanın onulmaz doğum sancısı Tarih düşülmeyen bir vakte midir akış Bu kalkış, bu uyanış yoksa bir kopuş mudur? Bir yer açıldı da bir yer kapandı Belki kuşun kanadı – belki göz kapakları Ya bu kahredici susuş geceden beter Bir yerlerde birileri ne eker Ekmeli… Toprak bir ilave beklemeli Başaklar yeşerecek danesiz daneli Niçin şarkılarımız yavan yanlış geliyor Neyin içinde bir şey için için eriyor Bu fırtına sessizliği – bu sükûtun korkunç nağmesi Çocuk şarkılarında ihtiyar tekerlemesi Gerçeğe kapanmış bir yalan dünya örmüşüz İlmik ilmik iftira – riya ve rüyaSırtı dönük kahramanları arkadan vurmak gibiKarıncalar karşısında heybetle durmak gibiNerede attığını sayı yapan uzun adam27Hani tren çarpması yumruğuyla adaşın28Güzel şarkılar söylerdi bulutlu adalı29Artık bestesi yok – nutukları var… Bir de sakalıEzan sesi duymak ayda30 – deryalar hikmetini çözmek31O komünden bu komüne geçen bilim adamları32***Eyüp’te bir mezar taşı kırılmış sarığıylaÖlüm ve doğum oranı yüksek memleketlerimizYa ihtişam ya sefalet simgesi kent çekiciliğiAltın sarısı saçlarıyla bizi kendine çekenKısır yosmaların uzun tırnaklı elleriBellerinde nice keskin kılıçlı süvariKemiklerini erittiler de unutup döğüşleriCevapsız sorularla dolu imtihan günleriVe bekler son durakta birileriKimleriBelki son durak da yokBir anlamda kimsenin beklediği deErde şan isteyen o nazlı gelin deSevdiği deYalanYa da gerçek – hangi aşkı sonsuz gördükHangi öpüş nefes almak yerineİlmikler arasından sızmaya çalışan irinler gördümBir tereddüt gibi serili seccademdeAlnımı yaslasam mı?Hep kıyamda mı dursamKörpe şehitler mi taşısamKendi cenazemde…İki gözümüzle iki ayrı film seyredercesineBirkaç damla gözyaşı tebessümlü yüzdeİğreti binalarda hisse senetleriOnun – bununHer hamlede mat olma korkusuArdından tepeden inme neş’e beklentisiHemen kazanmanınNun karnında bir noktaTe ona benzer – se ona benzerBir iki üç – bir iki üçHaydi biraz daha güçNeden çelik bilek değilsin oğlumBen seni bu günler için doğurdumDer de durur üvey anaYetimin hakkı yetimeSezar çıkagelir ansızınBen yetimim diyeBen yetimim ve benim oyuncağım olunPeygamber kelâmının karşısında hazır olunDillerinde sevgi sözcüğü – yürekleri sevgisizKaçak güreşen dava adamlarıZemzem suyunu çalıp/şehir suyuna katarakŞifa dağıttılarAnneler gözleri yaşlı/taş basarak bağırlarınaOnları kucakladılarBurçlara hiç tırmanmadanYürütmeden gemileri karadanFatih edasında nice ucuz kahramanEl mi yaman – bey mi yamanDiyerek bağladılar kırk katırı kırk satıraÖyle ya at binenin kılıç kuşananınYa mazlumları kim kayıraMazlumlar ya muhammed mazlumlarTitreşir gönülleri isminleGörüşmeden o mübarek cisminleBir uluğ vecd içindeYoluna baş koyarlarVe kimi adamlarBinlerce deve yükü heybelerindeKul hakkı taşırlar.SEVGİLİ
Her gece yolunu bekleyip durdumYeis girdabında kahırla doldumKopan bir gül gibi sararıp soldumElini ver, kalbimi al sevgilimNeler umdum, neler buldum hayattanHep didindim, kaçar oldum rahattanBengisu beklerken şu tabiattanBak kanıma zehir akar sevgilimGurbetin yolunda doğdum sanki benBir dem yaşamadan öldüm sanki benTabuta girmeden duydum sanki benÖlümün sesini her dem sevgilimSevgiyi ararken güzel gözündeTarifsiz bir sevda gezer özümdeKoşa koşa derman kalmaz dizimdeBuldum derken yitiririm sevgilimBaşka uyandığın bir gün gelecekÇocuklar her sabah başka gülecekYönüm nereyedir, kim ne bilecekGelemedim, geleceğim sevgilimKayar toprak, beden kalmaz sevgilimAkar zaman geri gelmez sevgilimSana varmak kolay olmaz sevgilimSevmek güzel ölene dek sevgilimÖTELER
Mezarlar yarıldıKaçıştı cinlerTabutlar çatırdadıZınk diye durdu zamanEvren karanlığa gömüldüÖlüKefenini yırtıyor şimdiNefes alıyor yaratıkKaplıyor atmosfer ciğerleri tümüyleZikrHer nefeste hûYıkılsın artık duvarlarPerdeleri kaldırınAçılsın gökyüzü renk cümbüşüneKurtulun artık duman ülkesindenDaireler iç içe -derinlik- çaplar eşitAlıp yaprağı yerdenDöne döne yukarılara savuruşEylemO sonsuzluklar ülkesine hareketŞimdi zaman bir çeriVe mekân sarayKral uykudaÖlü hayat dansına başladıMaestro…Hey çalsın tamtamlarDokunsun tellere parmaklarGümbür gümbür çağıldasın suVarlığın ilki denizVe deniz hayata gebedirDoğuşSapan taşından fırlayacak taş gibiBekliyorVe gürültü; denizin dibinden geliyor gürültüBir yumruk gibi şakakta patlıyorBir an baygınlık veÇağlamak, dirilmek, uyanış…Varlık peydahlandı denizin üstünde bir kuşKalbinin çarpışı duyuluyorHeyecan, canlı oluşSu kıskandı canlıyıHâlbuki kendindedir hayatHayatın zeminidir suBunu bilmez suBağrı yanıklarınKuru, kupkuru çatlak dudaklarındanDökülecek son sözlerin su olduğunu..Bilmez suBoğmak istedi kuşu suBoğmak istedi içine alarakAşk onca buyduZulm ve aşkAşkın sonu zulümNasıl sebebiyseVelilerden Abdullah’ın dediği gibiyseYaradan’a kulluktan kaçılan her anZulmün ta kendisiVaroluş bir eziyetBir yabancılaşma özüneMutlak ebedî hakikatten kopuşFakat her nefeste hû gizliHer nefeste AllahZikirden o an fikir doğacakBir güneş gibiVahy fikriSesler gaiplerden bir akisMeclis: MağaraOkumak ilk emir insanaİkraVe yarıldı mağaraBu alfabe hangi alfabeYa bu gramerSayfalar çevrildiNe okuyacak insanÇarpıldı, sendelediHer yanını O kaplamıştıVe her yan O’ndaOkumakAllah’ın adıylaOkuduBütün mağara okuduBütün bir mekânSes yankılandı evrendeHer şey yöneldi Rabbi’neHeyecan son haddindeKalplerde deprenişBir ürpertiKapı kapandıKervan durduYa gidiyordu da biz koptukKorkunç boşluk…Kurtar bizi ya RabKurtarÖlüler evinden selam getirdimMezar taşları uğurladılar beniTabutlar mağaralar gibidirBeyaz kefendir karanlıkta fenerEşyalar köşesizdirEşyalar birbirine dönerDokunun mezar taşlarına dokununGece bir fatiha silüetinizden