bannerbanner
Acı Gülüş
Acı Gülüş

Полная версия

Acı Gülüş

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
7 из 7

Sakallının çarşafı parçalanmıştı. Fakat bir fistan gibi belinden bağlı olarak hâlâ arkasında idi. Sorulan suallere akla gelebilecek kabalıkta cevaplar veriyordu. “Siz burada kaç zamparasınız?” denildiği zaman, terbiyenin söylenmesini caiz görmediği uzuvlarını sayarak “İşte bu kadarız.” diyor ve erkeklik duygularının hiçbir mahallelinin keyfine göre ayarlanamayacağını pek kaba bir dille anlatıyordu.

İçkiyle öfkeyle akıl ve terbiye zıvanasından tamamıyla çıkmış bir herifi kendi hezeyan hâlinde bırakan mahalleli, içeride, çarşaflıların toplu bulunduğu odanın kapısını açtırttı.

Kalabalık çekilince, sakallı kendi kendine: “Sizin böyle sokaklara, bu eve dolmaktan maksadınız rezalet seyretmek değil mi? Seyrine bu kadar meraklı olduğunuz bir şeyi bu gece ben size doya doya göstereyim.” dedi.

Deminki kargaşalıktan kurtularak odanın bir köşesinde duran binliği yakalayınca, içinden hemen bir bardaklık kadar bir kısmını dikti. Sonra etrafına bakınarak iri bir nefes aldı. Vücudunu yukarıdan aşağı bir yokladı. Şimdi birkaç Tosun’la yeniden dalaşabilecek bir kuvvet buldu. Fakat bu bir hayal idi. Hakikatte zavallı sakallı, sarhoşluğun şuur dağıtan tesirine, abuk sabukluğuna daha ziyade tutulmuştu.

Bu adam böyle içki ile akıl, kuvvet ve ataklık artırmaya uğraşırken öteki odada çarşaflı erkeklerin asıl kadınlardan ayırt edilmesi gibi hoş ve heyecanlı bir muayene başlamıştı.

Bu ehemmiyetli keşifleriyle bütün mahalleyi Ahmet’e karşı muhakkak bir yenilmenin rezaleti yükünden kurtardıkları için Tosun’la Emir birçok takdire, aferine, iltifata nail oldu. Yüzlerini, sırtlarını okşamadık kimse kalmadı. Her ikisi de kabadayıca gurur ve muvaffakiyetle hindi gibi kabarıyordu. Kırdıkları döktükleri, yedikleri içtikleri, bütün sarhoşlukları affolundu. Bu pek büyük teveccühten istifade fırsatını kaçırmayan yorgancı kalfaları muayene heyeti odasına sokuldular. Cinslerin tayini için çarşaflar açıldıkça o göz çeken çehreler arasında Topsalata’nın çıkmasına sabırsızca bir bekleme ile hazırlanmışlardı. Bu isim, onların sevda iştahlarına o kadar uygun gelmişti ki, bunun sahibini yeşil, kıvırcık ve çiğ çiğ yenir gibi bir şey sayıyorlardı. Niyetleri de, yerin müsaadesi olsa kadının gerdanından doya doya sevda içtikten sonra kendisini de ziftlemekti.

Komiser, sürüden tekeleri ayırmak için çarşaflılara sert bir sesle sordu:

“Hangileriniz erkek? Hangileriniz kadın?”

Bu sorduğuna cevap alamadı. Çarşaflılar, cinsiyetlerini ayrılamaz karışık bir halita hâline getirmek için birbirlerine daha çok sokuldular. Erkek “örtülü”ler kadınlardan fazla korkuyorlardı. Bu rezalet belasından yakayı kurtarmak için, öyle bir evdeki kadınlığın bayağı hizmetine bile, cins değiştirmesi kabil olsa razı idiler.

Kaba, iri endamlı, örtülülüğü erkeklik şüphesi veren bir çarşaflıya komiser işaretle: “Siz şöyle ortaya çıkınız.”

Bu emre karşı çarşaflı küçüldü, büzüldü, kırıttı. Daha ziyade örtündü. Merak ve alayla o kadar çok bakan göz önünde kendisinin kim olduğunu göstermek istemiyordu.

Komiser: “Nazlanmayınız efendim.”

Yine bir davranma cesareti göstermedi. Komiser, karşısındakini kolundan tutarak ortaya getirdi. Hemen başından çarşafı çekiverdi. Meydana alafranga, kırpılmış sarı sakallı, enli gür kaşlı, hemen otuz beşlik, iri, çok heybetli bir yüz çıktı.

Çarşafın örtüsü altında iken kadınca kırıtmalar göstermeye uğraşan bu insan, şimdi kafa tutan bir erkeklikle: “Ben Arnavut beylerindenim. Yirminci medeniyet asrında böyle yarı resmî bir komedya oynamayı size gösteririm.”

Komiser: “Kim olursanız olunuz, elbise değiştirerek komedya oynamaya çıkan sizsiniz. Merkezde hüviyetinizi tahkik etmeye sıra gelince kim olduğunuzu söylersiniz. Şimdi susunuz. Bizi işimizden alıkoymayınız.”

Mahalleliden biri: “Bizim baskın usulü asır hesabına gelmez. Şu herifler bu akşam yalnız erkekliğin değil mübarek sakalın haysiyetini bile bozdular. Sakalımdan utanmaya başladım.”

Komiser, çarşaf altında cinsiyeti şüpheli gözüken kabalarcadan birini daha muayene yerine çekerek: “Çarşafınızı açınız.”

Bu ikinci, daha cesaretli bulunarak başından çarşafını kendi eliyle itti. Koyu kumral saç, kırpık bıyıklı, yüzünün azaları nazik, solgun renkli bir delikanlı başı göründü. Yakası dantelalı kadın elbisesi arasından uzanan bu erkek kafası oyununu bitirerek soyunmaya gelmiş bir “zenne” manzarası gösteriyordu.

Hasan Efendi, soygunu tanıyarak hemen bağırdı:

“Vay oğlum Kenan’ım, kadınlık sana ne kadar yakışmış.”

Kenan: “İnsan kadın kıyafetine değil yılan gömleğine girse yine sizin barbarlığınızdan kurtulamayacak.”

Hasan Efendi: “Ne yapalım? Açıktan açığa fahişelik etmek, domuz sucuğu yemek, daha bilmem ne haltlarda bulunmak isteyenleri keyiflerinde serbest bırakacak kadar çok şükür henüz bu mahallelerde medeniyet terakki etmedi.”

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Perestiş etmek: Sevmek. (e.n.)

2

Müşir: Mareşal. (e.n.)

3

Zikr-i cemil: Eski mekteplerde derslerinde başarı göstermiş öğrencilere verilen bir çeşit belge. (e.n.)

4

Kaye: Defter. (e.n.)

5

Tetebbu: İnceleme, araştırma. (e.n.)

6

Hidiv: Hidiv Kasrı. (e.n.)

7

İstidat: Yetenek. (e.n.)

8

Alaminüt: Dakikasında, hemen; à la minute. (e.n.)

9

Fiyat maktu: Değişmez fiyat. (e.n.)

10

Efrenc: Avrupalı. (e.n.)

11

Jame: Asla. (e.n.)

12

Şehremaneti: Belediye. (e.n.)

13

Şahnişin: Eski Türk mimarisinde odanın karşı ön cephesinde yer alan üç yanı pencereli çıkma, şahniş. (e.n.)

14

Suret-i hak: Doğrudan yana görünme. (e.n.)

15

Müzevirlik: Arabozanlık. (e.n.)

16

Aftos: Sevgili, gönül eğlendiren kimse. (e.n.)

17

Habe kaymak: Atıştırmak, yemek yemek. (e.n.)

18

Elhap: Tıp oyunu. (e.n.)

19

Çakaralmaz: Basit, ilkel tabanca. (e.n.)

20

İnayet bârî’den: İyilik, yardım Allah’tan. (e.n.)

21

Sala: Atışma. (e.n.)

22

Hempa: Aynı amaçla ve birlikte hareket eden kimse, omuzdaş. (e.n.)

23

Patenta: Uyruk, uyrukluk belgesi. (e.n.)

24

Hındım: Çalgılı toplantı, eğlenti. (e.n.)

25

Magnezyum: Bir dönem, fotoğraf makinelerinde kullanılan eski tip flaş türü. (e.n.)

26

Camadan: Çapraz düğmeli, ipek veya sırma işlemeli bir tür kısa yelek. (e.n.)

27

Elli altı: Şamar, tokat. (e.n.)

28

Adsız parmak: Yüzük parmağı. (e.n.)

29

Avalim sosti: Kabadayının karşısındaki kişiye seslenme sözü. (e.n.)

30

Tarziye vermek: Gönül almaya çalışmak, özür dilemek. (e.n.)

31

Tahdit: Sınırlama. (e.n.)

32

Bevilhane: Ayakyolu, hela. (e.n.)

33

Altıncı Daire: 28 Aralık 1857’de “Altıncı Daire-i Belediye” adıyla kurulmuştur. İstanbul genelinde değil sadece Beyoğlu ve Galata semtlerini kapsayan görev alanıyla Altıncı Daire-i Belediye Müdürlüğü, İstanbul’da ilk modern belediyecilik uygulamasını başlatmıştır. (e.n.)

34

Orada evvelce mevcut olan umumi sidik şadırvanı. (y.n.)

35

Fesahat: Kurallı, etkileyici, heyecan verici, inandırıcı, sanatlı söz söyleme. (e.n.)

36

Conjugasion: Fiil çekimi. (e.n.)

37

İlal-i zammî: Arapçada elif, vav ve ye harf ve seslerinin fiil çekiminde söylenme kuralı. (e.n.)

38

Zaniler: Zina edenler. (e.n.)

39

Parol: Söz. (e.n.)

40

Asgısar: Anladın mı? (e.n.)

41

Zuhuri: Orta oyununda taklitçi. (e.n.)

42

Gunne: Genizden söylemek, sesi burnundan çıkarır gibi okumak. (e.n.)

43

Tüysüz Haçik: O dönemin meşhur muhabbet tellalı. (e.n.)

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
7 из 7