
Полная версия
Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1
SEN RÜZGARA BENZEME 143
Sen sakınRüzgar gibi değişken olmaEsme kah soğuk, kah sıcakSoğuk tipi olup içime dolmaDolunay gibi doğ her gecemeAma sakın rüzgara benzeme!Sen sevdanıGel de işle nakış, nakışBitsin artık kalbimde kara kış!Aşk ışıklarıyla okşa bağrımıAç kulağını da duy çağrımıSen ömrümün kadınıSevgi balı doldur her demeSen gönlümün kadınıSakın rüzgara benzeme…1965, Pirli KöyVATAN KUCAĞI 144
Vatanım var ana dedim adınaToprağından kuvvet aldım her zamanEkmeğinin doyum olmaz tadınaHer ayrılık müşküldür bu topraktan.Mavi libas giyinmiş yüksek dağlarıTepeleri bulutlara eriyorMeyve yüklü bahçeleri bağlarıİnsanlara sonsuz ferah veriyor.Nice derde deva olur havasıBahar kokar her yanı her bucağıYurt sevgisi sevgilerin en hasıUy ne sıcak olur vatan kucağı.GÖNÜL 145
Kırılmak istemezsin elbetkırmak isteseler de seni.Kırılmak manasız artık.Sen bir sırça bardaksınKül ufak olma sakınKırılırsan bir daha yapılmazsın.Gün olur,hedef olursun iftira mermilerineGün olur,liman olursun sevinç gemilerine.Ben artık saçı ak bir kişiBelleyemez oldum gördüğüm düşüYaş dolmadan ihtiyarlık mı var, neSen genç kal, gönül,Hep öyle dinç karşıla dostu, eşi…ORAK GÜNLERİ 146
Temmuz sabahlarındaKırlara dökülürdü köylülerErkek – oğlan, karı – kızanKonarlardı tarla başınaHasadı toplamak içinKararlılık vardı herkeste…Bir elde ellik bir elde orakGönüllerde sonsuz bir merakGeçerdi çarşaflı kadınlarÇıkımların 147 arkasınaDevrilirdi buğday saplarıTutam, tutam, deste, deste.Çavdar sapından bağlarıSererdi yere erkek çocuklarSonra deste toplarlardı.Çıplak ayakları anızda çizilerekKıllı kollu güçlü erkeklerDemetler sıkardı bir nefeste.Açıldıkça ak pak anızlarDokurcunlar yükselirdi tarladaTerledikçe bedenler,Kurudukça dudaklar sıcaktaYatıkla su gelirdi imdadaPestil eritilirdi kalaylı tasta.Gün kavuşurken köylülerEve dönüyorlardı aheste, ahesteArabalar dolusu yorgunlukAtılıyorken yollardaGenç kızların gevrek sesindenTürküler yayılıyordu beste, beste…1968, TolbuhinMERHABA AZERBAYCAN 148
Merhaba Azerbaycan!Merhaba güneşin oğlu!Ayakların Hazar’daBaşın Kafkaslar’ daDuruyorsun hep bu yerdeÇağlar, yüzyıllar boyu.Hazar’ın ninnileriyleBüyümüşsün tarihin beşiğindeKanla, terle yoğrulmuşsunKah yıkılmış, kah doğrulmuşsunHarıl, harıl yaşıyorsun…Mutlu günlerin eşiğindeSeni sevenlere merhaba!Damarlarında deli dolu akarSiyah altın denen hazineDinceliş çağına girmişsinYükselirsin yıllardan beriAtom hızı katarak hızına.Seni yüceltenlere merhaba!Merhaba Azerbaycan, Merhaba!Toprağında yatanlaraAnıtlardan bakanlara merhaba!Gönülleri ısıtanlaraSeni yaşatanlaraMerhaba.Temmuz 1980, BakuKÖY KIZLARI 149
Neşe eksik olmaz güzel yüzünüzdeKonuklara sofra kuran köy kızları!İnsanlık var, merhamet var özünüzdeDüğünlerde ayak duran köy kızları!Kemerle sıkılmış ince bellerinizTürlü işe yatkın olur ellerinizGerçekleşsin varsın bütün emellerinizTarlalarda çapa vuran köy kızları!Türküleri dillendirir seslerinizItır kokar, gül kokar nefeslerinizGerçekleşir inşallah heveslerinizVefasızdan hesap soran köy kızları!Şekerden, baldan tatlıdır dillerinizYemek yapar, çeyiz dokur ellerinizBir gün size kavuşunca erlerinizEylesinler düğün bayram köy kızları!Sizsiniz kırların renkli çiçekleriAndırırsınız uçan kelebekleriEvlerimizin kanatsız melekleriİsa size olsun kurban köy kızları!1980AZERBAYCAN’A GELDİM 150
Yıllarca özlemin yaşadı candaDost diyarı seni görmeye geldimAzerbaycan denen bu gülistandaDostluk çiçekleri dermeye geldim.Adını andımsa yürekten andımYıllardan beri aşk oduyla yandımNihayet kapına geldim, dayandımÖnünde saygıya durmaya geldim.Yabancı değilim bu dost evindeSamimiyet gördüm her bir yerindeTürküler dinledim kardeş dilindeKardeşlere selam vermeye geldim.Başkentin Hazar’da parlak incidirYüzyılların kocamayan gencidirKızlarını görmek kalp sevincidirKoynunda hoş demler sürmeye geldim.Nice dostlar buldum sıcak sinendeAnıları yaşar ölünce bendeSeverim seni can durdukça tendeSevgilerden çelenk örmeye geldim.17 Temmuz 1980 BakuİKİ ŞEHİR 151
İki sevgilim var iki denizdeBiri Varna, biri Baku adındaVarna bir gelindir Karadeniz’deBaku Hazarda kız, yaşar yadımda.Varna vatanımın eşsiz güzeliHazar güzeline yazdım gazeliİki güzeli de sevdim ezeliSevgileri yaşar sıcak kanımda.Baku ile Varna kardeş kızlarıMavi tül örtülü güler yüzleriYazın yeşil, yeşil bakar gözleriBiri uzaktadır, biri yanımda.İkisinin şerbet içtim elindenSarhoş oldum çiçeğindenNe kızdan geçerim ne gelindenİkisi de yaşar benim canımda.18 Temmuz 1980 BakuNO: 99 HASAN ATASEVER RODOPLU (1942)

Hasan Ali Rodoplu 1942 yılında Kırcali ilinin Şterna köyünde fakir bir tütüncü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Daha sonra Sofya ilinin Borovetos şehrindeki Teknik Meslek Lisesinin Orman Ekonomisi Bölümünden mezun oldu. Bir kaç yıl Doğu Rodoplarda orman memuru olarak görev yaptı. 1968 yılında Şumnu Devlet Türk Tiyatrosunun ses ve saz yarışmasında birinci olarak tiyatronun kadrosuna alındı. Uzun yıllar tiyatroda saz sanatçısı olarak görev yaptı. Deliorman’ın köylerini ve şehirlerini tiyatro ekibi ile gece gündüz demeden dolaştı. Halkın sevincini ve kederini yakından tanıma imkanı buldu. 1976 yılında Türk Tiyatrosu yasak kapsamına alınınca işsiz kalan şair doğduğu bölgeye döndü. İki yıl orman memuru olarak Paşmaklı (Smolyan) köylerinde görev yaptıktan sonra Madan şehrindeki Maden Ocakları İşletmesine ayniyet memuru olarak atandı.
Asimilasyona karşı çıktığı için işten atıldı. Üç yıl inşaatlarda çalışarak yaşamını sağladı. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutulunca ailesiyle birlikte Türkiye’ye iltica etti. İzmir’e yerleşti. Orman memuru olarak Bornova dolaylarında görev yaptı. 2003 yılında yaş haddinden emekli oldu. Halen Bornova İzmir’de oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.
Hasan Rodoplu genç yaşta şiiri ve sazı sevdi. Gençlik yıllarında eski saz şairlerinin şiirlerini okudu daha sonra doğduğu topraklara olan sevgisini kendi şiirleri ile dile getirdi ve onları besteleyip sazı ile dillendirdi. Şiirlerinde, 1989 göçünün getirdiği acıları, Türk halkının deprem trajedisini sazı ve sözü ile terennüm etti.
Şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımlama imkanı bulamadı. Şiirleri kendi arşivinde ve dostlarının dosyalarında dağınık bir şekilde yer almaktadır. Şiirlerinin bir çoğunu besteleyip Deliorman, Dobruca ve Kırcali köylerinde sazı ile düğünlerde, bayramlarda ve halk konserlerinde başarıyla okudu. Bulgaristan Türklerinin çok sevdiği bir saz şairidir.
Eserleri :
“Ah Şu Rumeli”, Kaset, Kırcali, 2000
DELİORMAN, DOLUORMAN 152
Deliorman, DoluormanSendedir din, sende iman…Sen ecele bile dermanOlursun ey Deliorman.Kızların var asma gibiOvaların var basma gibiOrmanların var yosma gibiSen güzelsin Deliorman.Sularını içen bilirYollarını geçen bilirİnsanını seçen bilirEşin yoktur Deliorman.Rodoplu der:Sen tatlısınİnan ki mert kıratlısınVarlığınla çok bahtlısınCennetsin sen Deliorman.1967, ŞumnuKOŞMA 153
Yeşil orman, DeliormanÇok güzel olur kızlarınDeli gönlüm sana hayranPek sıcak olur yazların.Deliorman’ın pirinciBak inci gibidir inciServi boyludur kızlarıTuna boyunda birinci…Bir yanında şanlı TunaDiğer yanında DobrucaDeliorman ovalarıCevher, bir uçtan bir uca.Rodoplu der: DeliormanCömertsin, büyüktür şanınSuyundan mı bilmem nedenDürüsttür senin insanın.1970, RazgratRODOPLAR 154
Kış günü karın güzeldirCennet gibidir baharın…Bak dünyalara bedeldirGüzelliği Rodopların.Durmaz çağlar ırmaklarınSaray gibi konaklarınŞu dünyada eşi yokturMadeni bol Rodopların..Çiçek dolu ormanlarınÜzüm yüklüdür bağlarınCeylan yurdudur dağlarınBaşı sisli Rodopların.Rodoplu der: İsmin bendeİnan her an gönlüm sendeHasretini çekeceğimBu can durdukça bedende.1984, MadanERENLER ÇEŞMESİ 155
Erenlerin çeşmesindenSu içtim de öyle geldimDost dolaşıp dost görmeyiBen erenlerden öğrendim.Erenlerin sohbetineKatıldım da öyle geldimDostla sohbet eylemeyiBen Erenlerden öğrendim.Rodoplu der: Aşka büründüm.Hoş görünüze imrendimSevip de sevilmeyiBen erenlerden öğrendim.5 Ocak 1989 Şterna – KırcaliMARMARA DESTANI 156
Kardeş, gece uyurkenYer oynadı yerindenCennet gibi MarmaraCehennem oldu birden.Nedir Allah’ım nedirBu afetin öfkesiHarabeye döndü bakŞu Marmara bölgesi.Yaşlı genç ve ihtiyarEnkaz altında kaldıNice bebe yavrularAnasız babasız kaldı.Deniz salıncak olduDalgalandı da durduŞirin güzel MarmaraBir anda harap oldu.Zümrüt gibi MarmaraAfete boyun eğdiMarmaralı kardeşlerAteşten gömlek giydi.Neydi o gece, o anŞehit oldu bunca canSu yerine kan aktıSakarya ırmağından.Yüzyılın felaketiMarmara’yı yer seçtiO Marmara’dan sonraBolu, Düzce’ye geçti.Depremzede kardeşimDüşünme kara, karaCennet olur bak yineBolu, Düzce ve Marmara.Türk cömerttir, büyüktürBundan eminiz emin,Türk yiğittir, özgürdürBundan eminiz emin.01 Kasım 1998 Kırcali.NO: 100 ADİL AHMET REŞİT (1943)

Adil Ahmet Reşit 1943 yılında Razgrat iline bağlı Kemal-lar, (İsperih) belediyesinin Büyük Kokarca (Golyam Porovets) köyünde doğdu.İlk ve orta öğrenimini köyünde okudu.Daha sonra liseyi Kemallar’da (İsperiht) bitirdi.Devamla Sofya Devlet Üniversitesinin Pedagoji Bölümünden mezun oldu.Uzun yıllar İsperih belediyesine bağlı köylerde öğretmenlik yaptı.Bir kaç yıl Belediye de eğitim şubesi şefi olarak çalıştı.İki dönem belediye başkanı olarak başarılı işlere imza attı. Üçüncü dönem İsperih Belediye başkanı olarak görev yapmaktadır.
Adil Ahmet Reşit’in şiir sevgisi lise yıllarında şekillendi. Edebi makaleleri ve tanıtım yazıları ile adını duyurdu.Onun diğer şairlerden farklı tarafı o az yazdı, çok okudu. Şiirlerinin konusunu, yaşadığı ortamdan aldı.Kendi iç duygularını sıcak bir dille şiirleştirdi.Türkçe’yi doğal hali ile kullandı.
Doğduğu Büyük Kokarca köyünde ikamet etmektedir.. “Deliorman”, Türk Yazarlar Birliği üyesidir. Belediye başkanı olarak ilde ki edebiyat çalışmalarını destekleyerek kendi de aktif olarak iştirak eder
Bekardır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Şiirleri merkez ve yerel basında dağınık olarak mevcuttur.
YARIN BELKİ 157
Hep gülermişim, diyorsunGülerim elbet.İşittiğin yok muAşk vardır, güldürürAşk vardır, ağlatır.Aşkım güldürürkenDön bana yeter,Yarın ağlarım belki…1966 SofyaMİNİCİK İSTEK 158
Sevgiyle geldimBu akşam kapınaTık, tık diye çalıyorum.Ne olur, kapınıBiraz aralayıver.Korkma,Ben girmeyeceğim,Yalnız sevgimiOdana alıver.1998 Büyük KokarcaKOMŞU KIZI 159
“…Komşu kızı sevenlerDemir yürek ister……”Diyor bir halk türküsüAma benim yüreğim demir değil.Ortak sokağımız küçükToplayamıyor sevgimi….Öyle istekli, istekliGülümsemeyeceksinŞirin sokağımızda…TaramayacaksınŞımarık siyah saçlarınıPencerenin aynasında…Yüreğim demir değil,İnce telli bir saz,Koparırsın tellerini.Kız ayağın denk bas.1990 İsperihBİZİM SOKAĞIN HALLERİ 160
Komşu kızı, komşu kızı,Öyle vakitli, vakitsizIslak saçlarını rüzgara bırakmaOnları siyah bulut sanıyorum.Yağmur bekliyorum.Komşu kızı, komşu kızı,Yaz akşamlarıÇay içme sundurmada gülerekSabaha kadar uyuyamıyorum.Sabahı bekliyorum.Komşu kızı, komşu kızı,Erken, erken sokağa çıkıp,Kapınızın önünü süpürmeTürküler söyleyerek.İşe geç kalıyorum.Komşu kızı, komşu kızı,Gülüşün çınlıyor kulaklarımdaHayalin dolaşıyor kirpiklerimdeBizim sokağı özlüyorum.Ve çalışamıyorum.1991. İsperihNO: 101 İDRİZ ÖMER ŞAHİN (1943)

İdriz Ömer Şahin 1943 yılında Razgrat ilinin Ada (Ostrovo) köyünde orta halli bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Liseyi Razgart’ta bitirdi. Derhal askere alındı. Terhis olduktan sonra Hacıoğlu Pazarcık’taki Yarı Yüksek Veteriner Enstitüsüne yazıldı ve oradan mezun oldu. Kendi köyünde yirmi dört yıldan fazla Ziraat Kooperatifinde veteriner teknikeri olarak görev yaptı. Bu zaman zarfında köy kütüphanesinin başkanlığını ve dram grubunun yönetmenliğini de yürüttü. Birçok Türk, Bulgar ve Rus dram yazarlarının eserlerini sahneye koydu. Dram festivallerinde köyünü ve ilçeyi başarı ile temsil ederek ödüller aldı.
Asimilasyon kampanyasına karşı çıktı, tutuklandı, sorgulandı. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak sınır dışı edildi. Türkiye’ye iltica etti. Halen Çorlu’da oturmaktadır. Bir devlet kurumunda veteriner teknikeri olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Şiire gençlik yıllarında sevdalandı. Şiiri kendine kader bildi. Kısa ve lirik şiir onun günlük dostu oldu. Şiirleri sık, sık yerel ve merkez basında yer aldı. İdriz Ömer Şahin, şiirlerinde vatan sevgisini ve insan ruhunun çalkantılarını kısa ve imgelerle yüklü mısraları ile dile getirmektedir.
Eserleri:
“Kiralık Güneş”, Şiirler, İstanbul, 2005
ARZU 161
ISaksıda çiçek olsamBeni sular mısın?Bahçende bir gül olsamKalbinde yar olsamBeni saklar mısın?HAYAT
IIUzun yokuşludur yollarınBir ömür yetmiyor yürümek içinHüznün var, sevgin var, sevincin varİnsan oğullarına vermek için.KALP
IIIKalp dediğin mirastır anamdanKalp dediğin bir parçadır Vatandan.AŞK 162
Karşımda aynasın, hayale daldığımGönlümde bir kapı gece gündüz çaldığımBilmem bir gün gelip anlayacak mısınAçtığın yarayı saracak mısın?1969 RazgratŞU VATAN 163
Şu vatanınher köşesindebir yatan varomuzlamış geçilmeyen yolu.Bir avucundaacı eylül güneşi,bir avuçugelincik çiçekleriyle dolu.Şu vatanın,her sabah çiy düşen,taze otlarında yiğitlerin izi var.Siyah başörtülü analarıngözlerinde yaş,kalplerinde dinmeyen sızı var.Şu vatanın,şarkı söylenir, türkü çalınır,her yerinde,Bir erkeklik, bir mertlik var,şu vatanın,kadınında, erkeğindeOstrovo – RazgartBİZİM SOKAK 164
Bu sokakta yıllar boyuduryaşıyorumYıllar boyu seyrediyorumpenceremden bu sokağı.Dolduruyorum içime kederini,yasını,ve ümitlerimle yıkıyorumemellerin gölgesiz dünyasını…Tükenmezliğe götüren adımlarımıbu sokakta attım ben,İlk busenin sıcaklığınıbu sokakta tattım ben.Kiracısı değilim bu sokağınyıllar boyu yaşıyorum bak,Yıllar boyu yaşıyor içimdebizim sokak…1974, Ostrovo – RazgratSONBAHAR 165
SonbaharOğlumun elinde bir salkım üzümVe sırtındaAnamın ördüğü fanilaSonbaharKehribar sarısı bir ayvaArasında dökülen yapraklarınVe bir damla göz yaşıKirpiklerinde çiçeklerinSonbaharOğlumu dallarına çağıran kestaneBereketBüyük sevinç sıcak sevgiVe nasırlı ellerinde babamınBir avuç buğday tanesiHepsi sonbahar.1976, RazgratTABLO 1985 166
Güzel ve kötü geceleriYıldızlarıylaKaranlığıylaSırtında gezdirdik gençliğimizinSerenatlarla bazenBazen sessiz.Varoluşumuzun uğruna.Vefasız çıktı zamanBartholomey167 gecesininAkşamından döndüİhanetin mermisi.1985, AdaköyGELME 168
Bir başkasına vuruldumDiye değilSensizSeninle yaşayayım diyeGelme!Seni unuttum diye değilÖzleminle yaşayayım diyeGelme!Biraz daha çekeyim hasretiniSeve, seve yorulsunŞu kalbim diyeYorulacak mıBilmiyorum.1988 Ada köyü – RazgratNOSTALJİ 169
Bahara kadar göz yaşı döktü gece,Yitik renkli çatılarınkırık kiremitlerini yıkadıisli duvarlardan süzülerek.Açlıktan kamburu çıkmış kargalarAnten dallarına tünemişSigara tüttürüyor bacalar,çatılara çömelmiş.Çok sesli korosuna kedilerin,akord tutuyor rüzgarkimsesiz kalmışdut ağaçlarında.Mayıs 1989, Ada köyüSEVGİ 170
Bol, bol dağıttımSevgimin çoğunu dostlaraBende azı kaldı.Dağıttım onu daAzar, azarKarıma çocuklarımaArtık ben sözlerde yaşayan,bir sevgiyim.Sevgi.1989 RazgratFRAGMAN 171
Kim acabaKapımı çalanBu saatinde gecenin?Tanrı misafiri miBir dost mu acabaSigarası bitmiş?Yoksa Şiir miKapımı zorlayan?1 Nisan 2000 RazgratNO: 102 MEHMED ALİ ORUÇ (1943-1987)

Mehmet Ali Oruç, Hacıoğlu Pazarcık (Tolbuhin) iline bağlı İkizcelK (Benkovski) köyünde bir çiftçi ailesinde doğdu. ilk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Devamla Hacıoğlu Pazarcık’taki İnşaat Meslek Lisesinden muzun oldu. Birkaç yıl köyündeki okulda mürebbi olarak çalıştı. Birkaç yıl da posta şefi görevinde bulundu. Yerel yöneticilerle arası açıldı. Görevinden istifa ederek Hacıoğlu Pazarcık’taki il sosyal sigortalar kurumunda çalışmaya başladı. Orada on yıl kadar hizmette bulunduktan sonra gazeteciliğe atandı. 1976-1987 yılları arasında “Yeni Işık“ gazetesinin il muhabiri olarak görev yaptı. Dobruca’yı köy, köy dolaştı, halkın yaşamını yakından tanıdı.
1985 yılındaki ad değiştirme kampanyasında önce kampanyayı destekleyen yazılar yazdı. Daha sonra genç şair vicdanın sesini duydu. Türk halkının yanında yer aldı. Asimilasyon politikasına karşı çıktı. Kendisine yapılan siyasi ve milli baskıya dayanamadı. 1987 yılının bir güz gecesi Hacıoğlu Pazarcık’taki çalışma odasında kendini astı. Mehmet Ali Oruç evli ve iki çocuk babasıydı. Bulgarca biliyordu.
Şiiri kendine bir dert ortağı bilen Mehmet Ali Oruç şiirlerinde susuz Dobruca toprağının su hasretini ve yalnızlığını dile getirdi. Bulgaristan Türkleri şiirinde sıcak ve buruk bir hava ile ün yaptı.
Şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımladı.
“Köprü”, Şiirler, İstanbul 2003. (Derleyip yayımlayan Hüseyin Güler)
MİNYATÜR ŞİİR 172
Senin aşkın tuzlu denizdiBenimse sulara oturmuş gemiydiGüneşten ve aydan da temizdi.Ve denizden güneşten ırakDeniz kadar hoşGüneş kadar parlak.Saraylar kurduk masal, masalSonra erkekliğimi omuzlayarakPara kazanmaya çıktımElimizde köşemizde olsun diye.Sen gittin çiçek aramayaHayal- meyal odamızaSaksılı bir bahar dolsun diye.Ve derkenPenceresiz çiçeksizYerimizde mekan kurdu ellerAltı taş üstü toprakÜstelik bir de gülüş çektilerKulübedeki mutluluğaGörenler şaşsın diye.RİCA 173
Sen bir bulut gibisin şimdi uzaklardaGözelerin sevgi taşır kucak, kucakBen suya hasret toprak örneği yanıkVe susuzluktan yanan yaprağım dallardaDöneceksen yağmur ol da öyle gelKi, damla, damla yaşam ver banaYağmurlar ki bereket yüklü bir baharÇiçekler örneği solan kalbimYağmurunu beklerYağmurunu bekler.AĞAÇ DİKTİM 174
Ağaç diktim yol boyunaBaharda çiçek açıncaGörmeliydinizArıların mutluluğunu.Ağaç diktim yol boyunaDallarına yuva yapıncaGörmeliydinizKuşların mutluluğunu.Ağaç diktim yol boyuncaKazdığım kuyunun suyundanİçince ala geyiklerGörmeliydiniz onların mutluluğunu..Ağaç diktim yol boyunaPostu serdim altınaDinlenmeğe oturanlarınGörmeliydiniz memnunluğunu.1973, Benkovski TolbuhinBU ŞEHİRDE 175
Bana ilk seviden yadigarBir mavi mendildirGökyüzü bu şehirdeN’olursunuz şaşmayın dostlarBöyledir gökyüzüSevilerin doğduğu yerde.Bana ilk seviden yadigarBir altın ırmaktırGüneş ışınları bu şehirdeN’olursunuz şaşmayın kızlarBöyledir ışınları güneşinSevilerin olduğu yerde.Bana ilk seviden yadigarBir deste çiçektirYıldızlar bu şehirdeN’olursunuz şaşmayın insanlarYıldızlar böyledir.Sevilerin büyüdüğü yerde.Sana yüce sevimdir yadigarBaşına takacağımBir altın taçtırAltın ırmaklarda yıkanmışNeşesi çocukların,Muhabbeti bir de…İnsanların bu şehirdeN’olursunuz şaşmayın dostlarBöyledir karşılığı sevilerinMutluluğun güldüğü yerde.1973, TolbuhinDUYUYOR MUSUN 176
Sennur’a
Biliyor musunBen bu dizeleriKıvrak bir türkü örneğiSümbüllü, karanfilliBir mayıs sabahıyüreğine inerekyüreğini yakarakyazmalıydım biliyor musun?Oysa olmuyor işteYara ağrısa da olmuyor.Vefa bilmiyor kader.Ve türkülerin hayal dönemindeDargınlıklardan ırakNeşe içindeRaks ederken çiçeklerDizelerimi gözlerine bakarakYanıp yanarakYazıyorum duyuyor musun?1974, TobuhinAÇ HARMANI 177
Oyuncakların zemereklisinive bilmemve daha nicesini gururlakurup koşturmuş değilTek oyuncağın adını duymamışYalınayak bir çocuktum ben …Güneşin altındaAç harmanın ortasındaKel tarlalarda bir değirmenliksıska arpa biçilende…Bilmezsiniz, düşünemezsinizBir aç harmanıdır alır başlardıve gün boyubir inekle dön babam dön, dönçoluk çocuk hayalini hepimizintalaz talaz bir arpakokusudur okşardı.Ah, sormayın, benden öğrenmeyinanlatamam o günlerin Dobrucasını …Tarihler varyahani efsaneler, dinleyin efsanelerikulak verin türkülere ki onlaren iyi anlatır aç harmanlarının acısını…Oyuncakların yalnızZillisini, zembereklisini değilMini otosundan atlı karıncasınadeğinhepsini koşturan konuşturanmesut bir çocuğun babasıyım …Sormayın anlatamam aç harmanlarınıBen onların çoktan kapanmış bir yarasıyım.TOPRAĞIN OĞLU 178
Şiirimde yıldızların alevi yokYalnızlıklarım bilinir şeyler.Doğmuşum topraktaSevmişim toprağıSulamışım terimleEllerimle değmişim yüreğineUtanmamışım bir zamantoprak işlediğime.Yıldızlar,Yanmayacak şiirimdeToprağın oğluyumToprağın dilini bildiğime mutluyum!GÜLMEK 179
Ağaçlar el ediyorağaçlar el ediyor güneşeYeşil üzerindegüneş gülüyor.Kuşlar kanat açıyorkuşlar kanat açıyor ufukta,Kanat üzerindeUfuk gülüyor.Günlerdal gibi yeşilGünler kuş gibi kanatlıGünlerin üzerindeanılar gülüyor.Sevgi yanıyorken anılardaAteş üzerindeÇocuk gülüyor.SAHİL 180
Seyrettiğin var mı senin bilmiyorumGrubun altında yorgun sularBir acı kırmzıyla görmelisinnice buram buram yanar,örneğin bir bulut olmakgeçer aklından o zaman …Bilirsin akşamlarıbulutların akışını bekler aynasındabir bıçak yarasıymışgibi kanayan sular.Bir dalga da olabilirsin hanisahile erişincebiteceğini bilsen bile.Bir dalga olmak geçer dedik, aklındanOlabilirsinAkşamların denize oturduğu zaman bile olsaNe demektir artık dağılmak.Yitirmek kendiniYok olmakMadem ki ermişsin seni bekleyen sahile?GÜVEN 181
Her zaman misafirin olabilirEmellerinden çok ötedeboyun bükmüş,Yalnızlıklar senin de …PencerenGünlerce ışıksız kalabilirkader bu…Fakat senmutlu olabilirsin yineavuntular yaratabildiğin içininsanlara sevginle,Ve gereğindeİnsanı bulabildiğin içinİnsanlar arasındaİnsanlar için çarpan yüreğinle.NO: 103 ALİ ALİ TİRYAKİ (1943-2006)

Ali Tiryaki 1943 yılında Razgrat iline bağlı Kubrat Belediyesinin Locva (Glocevo) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Liseyi de Kubrat şehrinde tamamladı. Köyünde birkaç yıl öğretmenlik yaptı, daha sonra köyün Ziraat Kooperatifinde dört yıl maaş mutemedi ve devamla yönetim kurulunda görev aldı. Daha sonra Koopertiften istifa ederek Postaya atandı ve orada yıllarca posta dağıtıcısı olarak çalıştı. Köyünün kültür problemlerinin çözülmesine daima katkıda bulundu. Köy kütüphanesine bağlı olarak faaliyet gösteren dram grubunda ve folklor ekibinde öncü rol oynadı.
Asimilasyon politikasına pasif bir direnişle karşı koydu. İşten çıkarıldı. Birkaç yıl işsiz gezdi. 1989 yılında gerçekleştirilen Demokratik Devrim’den sonra “Hak ve Özgürlük Hareketi”ni hararetle destekledi. “Hak ve Özgürlük Hareketi”nin saflarında çok aktif olarak çalıştı. Köyünde iki dönem Belediye başkanı olarak halka hizmet etti. 2001 yılında emekli oldu. Halen doğduğu köyde oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.
Şiiri çocuk yaşlarında sevdi.,ve onu kendine ömür boyu en sadık dost bildi. Şiirlerinde doğayı ve köylünün yaşantılarını sıcak bir dille terennüm etmektedir. Şiirleri kısa ve içlidir.