Полная версия
Repressiya
Hokand hanlığının dönemin şartlarında, yönetim ve yaşam tarzının ideolojik temelinin, İslam dini çerçevesinde şekillendiği açık bir şekilde bilinmektedir. Bu dönemde İslamiyet, Kırgızlar arasında yoğun bir şekilde yayılıp, İslamî yaşamın Kırgızlar arasında yaygınlaştığı görülmektedir. Yerleşen Kırgız köylerinde camiler yapılmış, bu sebeple çocukların eğitimi İslami anlamda yoğunlaşmıştır.48 Uruğ başları ve yerel beyler halkın bozkır hayat şartlarında yaşayanlar için şehirlerden veya dışarıdan bir mollayı görevlendirip göçmenler arasında eğitimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.49 Molla, uruğlara bağlı halkın dini ihtiyaçlarını gidermeye çalışmış, faydalı dini ilimlerin öğretilmesine öncülük etmiştir.50 Bu tür eğitim alanlarının yaygınlaşması sonucu Kırgızlar arasında İslamiyet gücünü artırmış, din adamları bu bölgelerde Arap alfabesi ile yazının ve eserlerin yaygınlaşmasını sağlamışlardır. Bu bağlamda Kırgız toplumu, bozkır hayat şartlarında dahi, az da olsa okuma yazma bilen, halkı yönlendirebilecek milli itici bir güce sahip hale gelmiştir.
XIX. yüzyılın sonundan itibaren Kırgızların Rus kültürü tesirine girdikleri bir gerçektir. Rus işgalinin ardından Kırgızistan’a, Rus çiftçilerinin yanı sıra batıyı yakından takip eden, eğitimli Rus ve Tatarlar da yoğun olarak gelmeye başlamışlardır. Tatarlar ile Kırgızların aynı kültürden olmaları ve bölgede Usul-u Cedit okullarını açmaları, Kırgız toplumunun gelişiminde önemli bir yere sahip olmuştur.51 Çarlık Rusya içlerinden gelen bu nüfusun bölgede yoğunlaşmasının ardından, Rus okullarının açılması, Kırgızlar için Müslümanlarla birlikte batıyı da tanıma imkanı ortaya çıkarmıştır. Ruslar için açılan Rus okulları, daha sonra yerli halkın çocuklarını da kabul etmeye başlamıştır.52 Böylece Tatarlar ve Ruslar, batıyı takip eden bir neslin ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır. Ancak eğitimin yaygınlığı değerlendirildiğinde, kurumların çok yetersiz kaldığı görülmektedir. Buna rağmen var olan geleneksel mektep – medreselerin etkisi, Usul-u Cedit ve Rus – Yerli okullarında yetişen nesli şekillendirmiştir. Bu açıdan etki, Kırgız Milli kadrolarının temelini teşkil edecek kadar güçlü olmuştur.
Rus işgali ile bölgede yerel sınırların kalkması, hem üretimin hem de ticari alışverişin artmasında önemli bir etkiye sahip olmuştur. Hokand hakimiyeti ile yerleşmeye başlayan Bozkırlı Kırgızlar eski usulde toprak işlemeye başlamışlardır. Hokand hanlığının Kırgızları kontrol altında tutmak amacıyla kurdukları Bişkek, Karakol, Talas, Tokmok gibi karakollar, zamanla Kırgızların yaşadığı şehirler olarak günümüze ulaşmışlardır. Rus göçmenlerin bölgeye Rus idaresi tarafından göç ettirilmeleri ve kuzey – güney Kırgızistan’da değerli topraklara yerleştirilmeleri, tarım ürünlerinin çeşitliliğini artırmıştır.53 Ayrıca çiftçiliği iyi bilen Rus göçmenlerin tarımda kullandıkları yöntemler, yerel halk tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Böylece halkın temel geçim kaynağı olarak gelişmenin itici gücü, köy çiftçiliği büyük değişime uğramıştır. Toprak işlemenin yeni yöntemleri ve aletleri bölgede yayılmıştır.54 Sonuçta Rus yerleşik kültürü yenilik derecesinde Kırgız halkına tesir etmiştir.
Kırgızlar, Rus kültürünü kendilerine uyarlamaya girişmiş, bu sayede ekonomik olarak batı medeniyeti ile tanışma fırsatı bulmuşlardır. Kırgız ekonomik yaşamının temelinde bilindiği üzere hayvancılık önemli bir yer tutmaktadır.55 Ancak tarihi süreç içerisinde özellikle siyasi ve etnik değişimlere bağlı olarak, Kırgızlar hayvancılığın yanı sıra tarım ve çeşitli zanaat üretimine de yönelmişlerdir. Rus çiftçisinin bölgeye gelmesi ile Kırgızlar, tarımsal tüketim ürünleri buğday, arpa, mısır, darı, kavun ile birlikte sanayi ürünleri olan pamuk, ipek gibi mamullere yönelmişlerdir.56 Ayrıca bahçecilikte artışlar görülmüştür. Bu çeşitliliğe rağmen hayvancılık, Kırgızlar için temel meslek niteliğini kaybetmemiştir. Bu durum, bölgenin coğrafi şartları gereği, onların dağ eteklerinde ve dağların arasında yaşamalarını gerektirmiştir. Kırgızlar hayvan üretiminde daha çok küçükbaş hayvanlardan olmak üzere koyun, keçi ve at yetiştirmişlerdir.
Bu bağlamda XIX. yüzyılın sonu, XX. yüzyılın başlarında Kırgız topraklarında ürün-çiftçilik, hayvancılık gelişip, iç pazarların ortaya çıkmaya başlaması, ekonominin milli karakterinde yoğun bir değişim meydana getirmiştir. Sanayisi Türkistan’a göre çok önde olan Rus Çarlığı ve sınırların ortadan kalması değişikliğin temel itici gücü olmuştur. XIX. yüzyılın sonlarına kadar genel itibariyle ticaret, ürün değişimi temelinde yapılırken bu durum, bölgede yeni ürün ve para ilişkisinin gelişmesinde yeni şartlar getirmiştir. Bölgede bozkır hayatını yaşayanlar ürün değişimi, hem köyde hem bozkırda yaşayanlar ve yerleşikler para ile ticari faaliyette bulunmaya başlamışlardır.57 Dolayısıyla ürünü değiştirme, paraya dönüştürme, yerli ürüne değerleme daha kolay ve yaygın hale gelmiştir. Bu durum Kırgızistan’da, tarım ürünlerinin ve el sanatları atölyelerinin yaygınlaşmasını etkilemekle birlikte, bölgenin iç pazarlarının gelişimini de şekillendirmiştir. XX. yüzyılın başlarından itibaren bazı bölgelerde panayırların kurulması,58 bozkırlı halk ile yerleşikler arasındaki kültürel ilişkinin güçlenmesini sağlamıştır. Ekonominin iki yönde çalışıp, gelişmesi iki tarafın ürünlerinin birleşmesi, halkın yaşamında ve ekonomik gücünde ilerlemeyi etkilemiştir.
XIX. yüzyıl Kırgız toplumsal yaşamının düşünce dünyasını ise dönemin şartlarına uygun aydın tipi olarak, akın ve söz ustaları şekillendirmişlerdir. Kırgızların geleneksel aydınları olan söz ustaları, dönemin ruhi yenilikçileri olarak başı çektikleri rahatlıkla söylenebilir. Onların eserlerinde yenilenmeyi şekillendiren bütün aparatların varlığı, açık bir şekilde görülmektedir. Bu zümre Kırgızlar arasında, Cazgıç akındar (yazan şairler) ve Zamana Akımı (Çağdaşlar) olarak adlandırılmıştır.59 İslamiyet’in Türk boylarına aktarılmasında XII. yüzyılda yaşamış olan Ahmed Yesevî’nin tarihi rolünü, XIX. ve XX. yüzyılda Kırgız toplumu için bu söz şairleri üstlenmişlerdir. Ancak onlar hem İslam’ın hem de batı kültürünün temsilcisi olmuşlardır. X. yüzyılda olduğu gibi Türkistan’a, dolayısıyla Kırgız bölgelerine dışarıdan dili, dini, milleti, kültürü farklı bir toplum ve siyasi yapı gelmiştir. Rusların kafir olmaları akınların işlerini daha zorlaştırmıştır. Ancak geleneksel aydın kimliğinde, batı düşünce ve kültürünü Kırgız düşünce dünyasına uyarlamayı başarmışlardır. Bu sayede Kırgız etnik ve kültür kimliği günümüze kadar ulaşma olanağına sahip olmuştur. Akınlar içinde bulundukları toplumun gelişimine paralel olarak, çağdaş düşünce üretiminde eski ataların gelenek göreneklerini de göz önünde bulundurmak suretiyle bir sentez ortaya koymuşlardır. Böylelikle Kırgızların temel kültürel değerlerini koruyarak, XX. yüzyıl çağdaş düşünce dünyasına aktarılmalarında belirleyici rol oynamışlardır.
1.2. KIRGIZ TOPLUMUNDA GELENEKSEL AYDINLAR
Hokand Hanlığı ve Rus Çarlığı siyasi dönemlerinin etkisi ile birlikte, Kırgız toplumunun kültürel ve ruh dünyalarının şekillenmesinde aydınlar, önemli bir yere sahip olmuşlar mıdır? XVIII – XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk çeyreğini kapsayan bu dönem içerisinde, çağdaş Kırgız aydınları yetişmiş midir? Dolayısıyla Bolşevik iktidarı kurulduğu sırada toplumu ayakta tutan ve dünyadaki gelişmeleri takip eden bir güç mevcut mudur? Kırgızlar arasında siyasi birliğin olmayışı yerel aydın zümresinin etki alanını daraltmış mıdır? Siyasi belirsizliklerin ortaya çıkardığı, hayatın zor şartları ve İslam dininin Türkistan’daki pozisyonu bu sürece nasıl bir etkide bulunmuştur? Gibi sorulara verilecek cevaplar, Ekim ihtilali öncesinin, sonrasına bıraktığı mirasın anlaşılmasını sağlayacaktır. XVI. Yüzyılda Türkistan’ın siyasi birliğinin parçalanması, Kırgızları da önemli derecede etkilemiştir. Bu parçalanma, bilindiği üzere siyasetin yanı sıra kendisini kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da göstermiştir. Siyasi parçalanmanın getirdiği küçük idareler içinde barındırdıkları halkın ihtiyaçlarını karşılayamadıkları gibi, kurdukları küçük idarenin temel gereksinimlerini de karşılamakta zorluk çekmişler, dış tehditlere açık hale gelmişlerdir. Bu durumda ekonomik zorluklar halkın gelişim gücü, aydınları derinden etkilemiştir. Ayrıca dış ve Gayr-ı Müslim bir otorite olarak Rus işgalinin ortaya çıkması, gelişme bir tarafa, milli açıdan bulundukları durumu korumada zorluk çekmelerine sebep olmuştur. Ancak bu durum modern aydınların gelişme ve şekillenmesinde çeşitlilik ve imkanlar açısında itici güç olarak da değerlendirilebilir.
Sovyet yönetiminin, Kırgız siyasi ve toplumsal geçmişini yok saymasındaki temel hedefin, Sovyet toplumu ortaya çıkarmak olduğu bilinmektedir. Yeni düzenin kurulması için eskinin tamamen ortadan kaldırılması, Sovyetlerin temel yöntemlerinden birisi olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla Bolşeviklerin bu amacının karşısına, Kırgızistan’daki 1917’den önce kurulu düzen çıkmıştır. Bu düzeni ayakta tutan iki önemli güç, Bolşeviklerin karşısında engel teşkil etmiştir. Birincisi siyasi güç olarak beyler, ikincisi Kırgız kültürünün, pratik yaşama uygulanmasında rehberlik görevinin yanı sıra, nesilden nesile aktaran aydınlardır. Bolşevikler siyasi gücü, komünizm söylemi ile şekillendirdikleri baskı ve sürgünler uygulayarak, bertaraf etme yolunu tercih etmişlerdir. Beylerin ortadan kaldırılmasıyla Kırgız halkının temsilcisi olarak, milli aydınlar ön plana çıkmışlardır. Böylece milli aydınlar, Sovyetlerin kuruluş aşaması olan 1917 – 1930 yıllarında, Kırgız siyasi ve kültürel hayatını şekillendirmişlerdir. Milli aydınların aldıkları eğitim, politik yaşamdaki yöntem, eğitim ve kültürel açıdan çağdaş düşünceye sahip şahsiyetler olduklarını göstermektedir. Ancak Sovyet yönetimi, Kırgız modern milli aydınlarını 1930 – 1938 yılları arasında hayata geçirililen kızıl terör ile ortadan kaldırmıştır. Buna göre, toparlamak gerekirse, Bolşevik baskısına maruz kalanlar, önce feodal – kapital sistem söylemiyle Kırgız beyler ve zenginler (Manaplar), sonra milliyetçi ve burjuva suçlamasıyla da siyasal ve toplumsal önderler (Aydınlar) olmuşlardır. Sovyet iktidarının ilk olarak Kırgız siyasal düzenin başında bulunan beyleri hedef almasının temel sebebi, bölgede kendi siyasal idaresini kurma ihtiyacıdır. Dolayısıyla ilk düşman ilan edilenler yerel güç sahipleri olmuşlardır. Toplumsal organizasyonu, milletin kültürel destekçisi ve omurgası olan aydınlar ise ikinci tehlike olarak görülmüş, onlar da çok geçmeden düşman ilan edilmişlerdir. Kırgız toplumunun dayanağını oluşturan bu gruplar kimlerdir? Nasıl bir ortamda yetişmişlerdir? Kırgız toplumunun düzenindeki yerleri ve önemlerinin kaynağı nedir?
Kırgızistan’da Bolşevik yönetiminin temellerinin atıldığı 1917 yılına kadar, Kırgız aydınları iki grupta incelenebilir. Bunlardan birincisi bölgedeki Kırgızların geleneksel yaşam tarzlarının, İslam’ın ve Hokand Hanlığı etkisi ile şekillenen Geleneksel aydınlardır. Hokand hanlığı ve Çarlık Rusya’sının Türkistan’ı işgal ettiği ve bölgeye tam olarak yerleştiği 1890 yılına kadarki dönem, Türkistan’da modern aydın sınıfının şekillenmesinde fikirleri, çalışmaları ve eserleriyle büyük etkisi olan XIX. yüzyıl geleneksel aydınları ve şairleridir. Diğer grup ise XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Kırgızlar arasında oluşmaya başlayan, 1905 Ekim ihtilalinden sonra, Rusya genelindeki milli aydınlarla yakın ilişkiler kurmuş, reformcu, milli ve liberal Kırgız aydınlarıdır.
1.2.1. Geleneksel Kırgız Aydınlarının Yetişmesini Etkileyen Faktörler
Sovyet döneminde Kırgız aydın ve siyasileri baskıya uğradıkları gibi, Sovyet iktidarından önceki Kırgız aydınlar da yok sayılmışlardır. Ancak sözlü kültüre sahip Kırgız toplumsal gelenek öğeleri, Sovyet eğitim kurumları ile yok edilememiştir. Bu sebeple, sözlü kültür sayesinde Kırgız toplum düzenini ayakta tutan ve halkın pratik yaşamdaki problemlerini çözen geleneklere karşı mücadele başarıya ulaşmamıştır. Sovyet baskıları sebebiyle XVIII – XIX. yüzyıl Kırgız toplum önderleri, Türk Dünyasında yeterince tanınmamışlardır. Oysa, XIX. yüzyıl boyunca Kırgız toplumuna rehberlik etmiş, aydın katogorisine giren rehber kişilikler mevcuttur. Kırgız halkının başına gelen kötü veya iyi olayları, örnek ve çözüm yollarını sözleri ile göstermiş, değerlendirmişlerdir.
Bu aydınlar, Sovyet unutturma siyasetine kurban edilmiş, Kırgız milli kimliğinden silinmeye çalışılmışlardır. Bu sebeple onlar hakkında bilgiler, 1991 yılından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Dolayısıyla onlar hakkında bilgi kaynakları, 1991 yılından sonra sözlü edebiyat derleme çalışmalarıdır. Haklarında, halk ağzında söylenenlerin telif eserlere kaydedilenleri, çalışmanın kaynaklarını şekillendirmiştir. Yaşadığı dönemde, Ceditçiliğin etkisi ile bir eseri yayınlanmış olan Molla Kılıç dışında, yazılı kaynağı günümüze ulaşan maalesef yoktur. El yazması şeklinde ulaşanlar ise oldukça kısıtlıdır. Dolayısıyla bu aydınların genel özellikleri, aldıkları eğitim kurumlarından ziyade, topluma rehberlik etme yöntemleridir. Ne kadar İslami mektep, medrese, sufi veya manasçı eğitim ekollarına sahip olsalar da ortak özellikleri, söz ustası olmalarıdır. Söz ustalığı, Kırgız kültürel geleneğinin önde gelen öğelerinden birisi olduğu için bu aydınları, geleneksel aydınlar şeklinde adlandırmak mümkündür. Çünkü bilindiği üzere Türkistan’da XIX. yüzyılın sonlarıyla birlikte etkili olan Ceditçilik hareketinin yetiştirdiği aydınlar, yukarıda bahsi geçtiği üzere, çağdaş özelliklere sahiplerdir. Fakat modern aydınların yetişmesinde, geleneksel aydınların rolünün olduğunu da hatırlatmak faydalı olacaktır.
Toplumun gelişmesi, kendi iç adli, siyasi, kültürel ve mülkiyet mevzularında düzenini sağlaması, değişen şartlara göre, gerekli adımları atması gibi konularda aydınların belirleyici oldukları bilinmektedir. Bu bağlamda aydın zümrenin toplumda yerini almasıyla, akıl işi toplumun eğitimli kısmının en önemli görevi haline gelmiştir. Ancak toplumdaki aydınların rolünü, yerini ve niteliği ayrıca önem kazanmaktadır. Değişen şartlar ve dengeler çerçevesinde düşünce – yargı üreten aydınlar, bu üretimleri ile toplumu siyasi, kültürel ve ekonomik olarak yönlendirmektedirler. Toplumlarda meydana gelen her olayın bir fikirsel dayanağı olduğunu kabul edersek, toplumun varlığının ve devamlılığının temeli aydınlardır. Onlar sadece kültürel alanda değil, siyaset ve ekonominin de içerisinde yer alırlar. Dolayısıyla toplumun yaşamını meydana getiren bütün şart ve katmanlarda edilgen olmayıp, etken özellik taşımalarıyla belirleyicidirler. Bu durum Kırgız aydınları için de geçerlidir. Böylelikle Kırgız aydınlarının, toplumdan ayrı aydın zümre özelliği taşıyan bir toplum tabakası, bir sınıf gibi değil, onların Kırgız toplumunun bizzat kendileri olduğunu açık bir şekilde görülmektedir. Kırgız geleneksel aydınlarının yetiştikleri kurumlar öncelikle Kırgız manasçılık geleneği, dinî – İslamî mektep-medreselerdir. Modern aydınların yetiştikleri eğitim kurumları ise mektep – medrese, Usul-ü Cedit, Rus – Yerli ve üniversitelerdir.
Kırgızistan’da fikir hayatının ve aydın çevrenin gelişmesinde dönemin eğitim kurumları büyük öneme sahiptir. Çünkü Geleneksel aydınlar, geleneksel eğitim kurumlarından yetişmişlerdir. Bir toplumun gelişmesi, çağa ayak uydurabilmesi toplumun geleceğini oluşturan çocuklara verdiği ilk eğitime ve bunun uzantısı olan yüksek eğitim kurumlarındaki çalışmalara bağlıdır. Türkistan’da ele aldığımız dönem, topluma etki eden eğitim kurumları; X. yüzyıldan başlayarak Türkistan’da kurulan mektep ve medreseler, Rus Çarlığı’nın Türkistan’ı işgalinden sonra bu bölgede Rus yönetimini, Rus dilini yerleştirmek ve halkı Hıristiyanlaştırmak amacıyla açtığı Rus-yerli (Rus-Tuzem) okulları ve üçüncüsü, sadece dini eğitim veren, gelenekçi mektep ve medreselerde yenilikler yaparak, Türkistan’da eğitime Avrupai bir tarz vermeyi amaç edinmiş, Usul-u Cedit okullarıdır. Sovyet dönemindeki aydınların şekillenmesinde bu üç eğitim kurumunun etkisi görülmektedir. Ancak geleneksel Kırgız aydınlarının tamamı geleneksel İslam okulları olan mektep ve medreselerde eğitim almamışlardır. Dolayısıyla Geleneksel aydınların ortak yönleri eğitim değil, sözlü gelenekleridir. Fakat Kırgızistan’da geleneksel eğitim kurumlarının durumu aydınların düşünce dünyalarının anlaşılmasında önemli bir yere sahiptir.
1.2.2. Kırgızistan’da Mektep – Medreseler
Müslüman dünyasında mektep; mana itibariyle “yazı yazma öğrenilen yer” olup, Müslümanlarca bir çocuğun en önce Kur’an öğrenmesi lazım geldiğinden, hakikatte Kur’an öğrenilen yerdir.60 Türkistan’da bu kurum çocuklara Kur’an öğrenme ağırlıklı olmak üzere, okuma ve yazmanın da öğretildiği yer görevini yapmıştır.61 Medrese ise, İslam’ın dinî hukuk kurallarını, Müslüman’ın yapması gereken görevlerini, şeriat ve İslam dini hakkındaki meselelerin öğretildiği yer olarak bilinmektedir. Bu bağlamda Türkistan’daki İslami eğitim kurumları, köklü bir tarihe sahiptirler. Bu kurumlardan medreseler hakkında ilk bilgiler, X. yüzyıla kadar gitmektedir. Bugüne kadar varlığını sürdüren medreselere örnek olarak; 1028 yılında Şerdor, 1051 yılında Tilla-Kari, 1420 yılında Semerkant’taki Uluğbek62, XV-XVI. yüzyıllarda Buhara’daki Mir-Abad, 1590 yılında yapılan Taşkent’teki Kukeldeş medreseleri sayılabilir.63 Muhakkak ki ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar döneminde Türkistan’da cami ve medreseler daha çok yapılmıştır. Fergana Vadisinde ilk medrese ve camiler ise daha çok XIV. yüzyılda Emir Timur döneminde kurulmuştur.64 Böylelikle Buhara ve Semerkant, bölgenin kültürel merkezi haline gelmiştir. Türkistan’da medreselerin yaygınlaşması, özellikle bugünkü Kırgızistan bölgesinde, XIX. yüzyılın ortasından XX. yüzyılın başlarına kadar ayrı bir hız kazanmıştır.65 Bu duruma etki eden en önemli faktör, Hokand Hanlığının bölgeyi merkezi olarak birleştirmesi sonucu Özbek, Tacik ve Tatar din adamlarının Kırgızlar arasına daha yoğun olarak gelmeye başlamalarıdır.
Kırgızlarda eğitim konusunda Sovyet döneminde yapılan araştırmalar bilindiği üzere Komünist partinin ideolojik yönlendirmeleri ile şekillenmiştir. Bu çalışmalara göre 1917 Ekim ihtilalına kadar Kırgızlarda okuryazar bulunmamakla birlikte, sadece sözlü edebiyat türlerinin varlığının kabulü ön plana çıkarılmıştır. Bu bağlamda Sovyet yazarlarının açıklamalarından: “İhtilala kadar Kırgızların yazma eserleri, kitapları ve dergileri yoktur. Sovyet yönetimi ile beraber bu tür işler gerçekleştirilmiştir”66 düşüncesi, resmi görüşe örnek teşkil etmektedir. Ayrıca yine Sovyet dönemi çalışmalarda: “yerli mektep ve medreselerde üstünkörü eğitim veriliyordu, belirlenmiş usulleri yoktu, hiçbir şekilde insanlara eğitim verilmemekteydi”67 düşüncesi işlenerek, Kırgızlar arasında Sovyet iktidarının medeniyet getirdiği düşüncesi yayılmaya çalışılmıştır. Bu sebepledir ki Bolşevik kitlesel baskıları sadece 1917 sonrası toplumsal düzen ile açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu tür görüşler yönetimin politikalarına uygun tek yönlü, Kırgızların ruhi yaşamındaki İslam’ın yeri görmezden gelinip, hatta bölgedeki İslam’ın varlığını yok etmeye hizmet eden değerlendirmelerdir.
Gerçekte ise İslam’ın mektep ve medreseleri Türkistan Türklerinin bir boyu olan Kırgızların kültürel ve dini anlayışlarının şekillenmesinde yüzyıllardan beri önemli rol oynamış var olan kurumlardır. Ekim ihtilalinden önce birçok Kırgız şair, tarihçi, gazeteci, devlet adamı, Kırgızistan’ın sosyal, ekonomik, ilmi hayatını şekillendiren milli aydınları yetiştiren, bu kurumlardır. Kırgızlar arasında dini mektep ve medreselerin yaygınlaşması Hokand hanlığının burada gücünü artırması ile doğru orantılıdır. Çünkü tarihi kaynaklara göre Kırgızların büyük çoğunluğu XVIII. yüzyıla kadar ne kafirdir ne de Müslüman.68 Hokand hanlığının bölgede güçlenmesi ile İslam, Kırgızlar arasında Özbek ve Tacik mollaları aracılığı ile güçlenmiş, cami ve mektepler de XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çoğalmaya başlamıştır.69 Açılan mekteplerde diğer Müslüman Türklerde olduğu gibi Kırgızlar da çocuklarını dah yoğun okutmuşlardır. Genellikle camilerde bulunan mekteplerde çocuklara çoğunlukla Arapça, Farsça, Türkçe yazma ve okuma, Kur’an’dan bazı sureler öğretilip, ağırlıklı olarak dini eğitim verilmiştir.70 Bu açıdan dini mektep ve medreselerin genel niteliği İslami kaideler üzerine şekillenmiştir.
XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında Kırgızlarda eğitim durumuna genel olarak bakıldığında, Çarlık ve Sovyet Rusya dönemi yapılan propagandaların asılsız olduğu ortaya çıkmaktadır. Zira Ruslara göre bütün Türkistan’da okuryazarlık oranı % 1-2’yi geçmemiştir.71 Kırgızların Özbeklerden sonra ikinci çoğunlukta yaşadıkları Fergana bölgesinde 1890 yılında 1232 mektepte 17609 erkek, 2411 Kız, 1891’de 1246 mektepte 16311 erkek, 2409 kız, 1892’de 941 mektepte 12451 erkek, 1960 kız karışık eğitim alıyordu. 1899 yılında ise 1814 mektepte 18793 erkek, 3099 kız eğitim alıyordu. 1904 yılında da Andican’da 514 mektepte 6816, Hokand’da 517 mektepte 7819, Margalan’da 534 mektepte 7828, Namangan’da 389 mektepte 5970, Oş’ta 524 mektepte 4202 toplam 2478 mektepte 32645 öğrenci eğitim alıyordu. 1897 nüfus sayımına göre okul çağındaki (9 – 19 yaşları) çocukları aldığımızda, bunların %18,3’ünü erkekler, 17,6’sını kızlar oluşturmaktadır. 1904 yılı bütün erkeklerin sayısı 994940, kadınların sayısı 842478, bunlardan 9 – 19 yaş arası olanlar 187049 erkek, 148276 kız olup, okuyanların sayısı 335325’tir. 1904 yılı nüfus sayımına ve eğitim alanların sayısına göre halkın okuryazarlık durumu %10.1’dir.72 Ayrıca Kırgızlar arasında genellikle bozkırlı olarak yaşadıkları için çocuklarını bu tür mekteplere göndermeyip, Bozüylerde açılan yaz okullarında eğitim alan çocuklar mevcuttur.73 Sayıları bilinmemekle birlikte halkın okuryazar oranını az da olsa yükselteceği açıktır.
Kırgızların yoğun olarak yaşadıkları günümüz Kırgızistan’ın kuzey bölgesinde mektepler, genellikle belirli binalarda olmayıp, Bozüylerde açılmıştır. Bu bölgedeki Kırgızların eğitim durumlarına bakıldığında ise; 1913 yılında çoğunlukla bozkırlı Kırgızların yaşadığı Pişpek ve Prjevalsk (Karakol) bölgesinde 109200 kişi yaşamaktadır. Bölgede 59 mektep olup, bu mekteplerde 1182 erkek 131 kız çocuk eğitim aldığı görülmektedir. Her bir 5200 kişilik nüfus için en az üç mektep olup, her birinde ortalama 21 öğrenci hesaplanmıştır. 104000 nüfuslu Prjevalsk ilçesinde, 28 mektepte 2276 erkek 42 kız çocuk eğitim almıştır.74 Kuzey ve Güney Kırgızistan’ın verilerini karşılaştırdığımızda, Kuzey Kırgızistan’da eğitim durumunun güneye göre daha düşük olduğu görülmektedir.75 Bunun en temel sebebi, kuzeyde yaşayan Kırgızların bozkırlı olarak yaşamaları ve İslam kültürünün pek fazla yaygınlaşmamasıdır. Ancak bozüylerdeki mektepler kayıtlara geçirilmemiştir.
Aslında bu durumun, Ceditçiliğin Kuzey Kırgızistan’da Ceditçilik fikirlerinin yaygınlaştırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü İslamiyet bozkırlı Kırgızların hayatı içerisinde, tam anlamıyla daha şekillendirici bir özellik taşımamıştır. Dolayısıyla yenilikler konusunda Buhara ve Hive Hanlıklarındaki Ceditçilerin karşısına çıkan güçlü dini bağnazlık (Kadimciler), bozkırlı Kırgızlarda yok denecek kadar azdır. Bu bölgede Ceditçilere karşı Kırgızlar arsında bir direnç olmamıştır. Bölge halkı ve beyleri Ceditçileri el üstünde tutmuşlardır. Buhara’da alimler cedit okullarına karşı çıkarken, Kırgız uruğ beyleri yeni usulde mektep ve medreseler açmışlardır.76 Ayrıca Bozüylerde açılan göçmen okullarının kayıtlara girmemiş olması da önemli bir etkendir. Kırgız çocuklarına okuma yazma öğreten Cami hocaları çoğunlukla Tacik ve Özbektiler.77 XX. yüzyılın başlarından itibaren kuzey bölgelerinde Tatar mektepleri de açılmaya başlamıştır. Kırgızlar arasında bir diğer eğitim kurumu ise Ayal Bübülerin evlerinde veya Bozüylerde kızlar için açtıkları okullardır. Kızlar için okullar az olduğu için Kırgızlar arsında okuma yazma bilen molla eşleri veya müderris kızları küçük kız çocukları için evlerinde okullar açmışlardır. Burada eğitim erkek çocukları için okullardaki gibi olmakla birlikte, Arap dilindeki kitaplar çok okunmayıp, daha çok Türkçe (Kırgızca) şiirler ve hikayeler öğretilmiştir.78 Dolayısıyla bu sayede, Kırgız kültürel öğelerinin sözlü gelenek yardımıyla yeni nesillere aktarımı sağlanmıştır. Bu durumu, Sovyet propagandalarının, Kırgız aile yaşamı içerisine girememesinde önemli bir yere sahip olduğunu hatırlatmnakta fayda vardır.
Camiler ve Bozüylerde açılan mektep çocuklarına ilk olarak Arap alfabesi ezberlettirilip, birleştirip okuma öğretildikten sonra Aptiek’i79 okumaya geçilmiştir. Arap alfabesini öğretme işi 3-6 ay arasında değişmiştir. Aptiek bittikten sonra Kur’an okunmaya başlanmıştır. Kur’an’ı okuma bittikten sonra Çar Kitap80, Ustazı Avval,81 Mugalim Sani,82 Hodca Hafiz,83 Sufi Allayar84 gibi kitaplar okutulmuştur.85 Bu mekteplerde eğitim 2 – 7 yıl arasında değişmiş, 6 -15 yaş arası çocuklar eğitim almışlardır. Eğitim Cuma günü hariç tüm haftaya yayılarak, ailelerin onayı ile yazın 2 ay tatil yapılmıştır.86 Görüldüğü üzere Kırgızlar arasındaki ilk eğitim kurumu olan mekteplerde okutulan kitaplar tamamen dini içeriklidir. Kırgız geleneksel aydınlarının, okuryazar olanları ilk eğitimini bu kitapların okutulduğu geleneksel mektepte almışlardır. Dolayısıyla aydınların temel düşünce yapıları, dini kaideler çerçevesinde şekillenmiştir. Okuldan aldıkları ve İslam’ın evrensel değerlerini, sözlü Kırgız kültür öğeleri ile birleştirerek, yine sözlü bir şekilde halka yansıtmışlardır. Geleneksel aydınların, Sovyet dönemini şekillendiren Kırgız halkı ve modern aydınlarını etkiledikleri düşünüldüğünde, Kırgız milli kültürü ve İslamiyet’in etkileri aktarılmıştır.