bannerbanner
Heleteli Şairler ve Şiirleri
Heleteli Şairler ve Şiirleri

Полная версия

Heleteli Şairler ve Şiirleri

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
3 из 4
         Topal Ökkeş,Evinizin önü gayaGız cemalin benzer ayaÖğlen üstü geldin suyaGördün pınarda pınarda         Gız cevap veriyo,Pınarın içinde daşlarBakman mı gözümde yaşlarAnam duysa bizi suçlarGelme pınarda pınarda         Ben de dedim ki,Başka yerde göremiyomEvinizi bilemiyomKimselere soramıyomGellim pınara pınara         Deyince gızcaaz,Golumda helkeler bakırSaçım siyah gözüm çakırAnam sormuş sen bir fakirGelme pınara pınara

Demiş. Fakirliği duyunca Topal Ökkeş efkârlanarak gider.

**

Bir gün gene yayladan gelirken üç tane güzel çeşmenin başında durmuşlar rüzgâr estikçe kıvırcık zülüfleri oynaşıyor. Onların yanına vardım. Bana su ikram ettiler. Hoş beşten sonra:

Sabanan bir çeşmenin başındaBirkaç güzel gördüm saç bölük bölükBoynumu bükerek bir su istedimYanaktan doldurdu gül bölük bölükBirisinin sordum adını AyşeDedi ben dertliyim sorma boşunaSenin gibi biri düşse peşimeGörünür gözüme yol bölük bölükAğlıyarak düşdüm yola sormadanBirisinin adı neydi bilmedenElimdeki saza düzen vermedenGırıldı telleri saz bölük bölükGelen yolcuları burda ealetmenÂşık olanları böyle ağlatmanGeç galıp da ananızı söyletmenCiğer pare pare galp bölük bölükNE DEYİM?Kölge bastı şu yaylanın yolunuÇok sevdim de alamadım biriniToplamıya gıymadığım gülünüHazan vurup gurudursa ne deyim?Çok dolandım şu dağların başınıÇok severdim boranını gışınıAla gözün ok kirpiğin gaşınıSiyah sürme sürülürse ne deyim?Yeriyişin selvi gimi dal gimiAl yanaklar elma gimi nar gimiGız arkana düşdüm aciz gul gimiDönüp bir kez soramazsan ne deyim?Topal Ökkeş ataşından derdindenAyırmayın çok sevdiği yurdundanÇok bakardım sen gederken ardındanDuman çöküp göremezsem ne deyim?**

Bir gün bunnan (eşini gösteriyor) yemek yiyok. Ben bardağa mı dolaştım, ses mi çıkardım. Bu bana “beceriksizsin” dedi. Dedim ki,

Bulamazsın benim gimi gocayıGörüyon mu Tıdık Mahmıt Hoca’yıMemişlerin gannı böök Goca’yıMinariye ismin yazmış duydun mu?Sen sufrayı getir ben de ayranıÇok hızlıdır Tukulların Bayram’ıGelen getmez Helete’nin hayranıHer tarafa ünü getmiş duydun mu?Böylemoldu bayanların töresiKötü olur acı sözün yarasıMeezin olmuş Durannarın Gara’sıAşşaada ezen okur duydun mu?

Bunları aalem (şaka) olsun diye söylüyorum. Bir gün de çocuklar yatıyorlar, kalkmıyorlar. Ben de tahammül edemiyom. Şuraya vardım Şaş Memmedali, onun da Erdal’ı vardı. O da ona kızmış, bir o yanna gediyor bir bu yanna gediyor. Dedim ki:

Sabahlayın seyrettim âlemiTıkır tıkır gedennere ne deyimBizim evde gavga dönüş kesilmezUzun uzun yatannara ne deyimSabahlayın kalkmak için ne gerekBunu beklemeye sabır can gerekEkmek ister buuda yokdur un gerekOn ikide kakannara ne deyimNe söylesem aldırmıyor sözümüGayıbetmiş baharını yazınıTopal Ökkeş niye çalman sazınıMahsun gimi söylemeye dil gerek

Bir gün merkebinen Kömooza gediyodum. Ya iki çalı getiriciyim ya arıya bakıcıyım. Aşık (kardeşi) arkamdan geldi Gızfatma’nın altında. “Düüt” dedi geçdi. Kömoozun oruya varınca Halıl (kardeşi) yamacımdan geldi. O da lambaları yakdı. O da geçdi. Dedim ki,

GARABAŞ’IN UŞAKLARISiz taksiye binin ben de eşşaaYazılarda çok topladık başşaaHepimiz de Garabaş’ın uşaaSiz zengin olun da ben de fıkaraTopal Ökkeş bulamadı neşeyiBeş gardaşık bir de bacım Eşe’yiYedi gişi deeşirdik bir gaşııSiz zengin olun da ben de fıkara**Gardaşlarım zengin ben niye fakirBöylesi gaderin içine tükürEllerin bağında bülbüller şakırBenine garga bile gonmuyo**

Topal Ökkeş Amcanın aşağıdaki şiirini Şaş Ali Ağabeyden derledim.

Yaylaya gediyolar. Ekin biçerken bir kız su getiriyor. “Ben seni heç görmedim mi?” diyo:

Bir güzel sevdim yayladaNe çadırda ne haymadaEkin biçerken talladaSu getirdi su getirdiElini suya batırdıHer gün yolumu bekliyoAynayı cebinde saklıyoMendilim alıp kokluyoSu getirdi su getirdiElini suya batırdı

KURT HASAN KİRAZ MEHMET KUTLUCAN


Kurt Hasan Kirez Mehmet Kutlucan’ın hayatını kaybe        den hanımı Elif Hatuna söylediği, ona sevgisini ifade eden şiiri:

BÖYLE BİR HANIMA KÖLE OLMALIGoydun beni gapgarannık bir evdeGurtuluş yoomuş Evren’den derdeBasdık sermiş gelir Elif Guzbağ’daBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıGettim rahat toprağını getirdimHasta olduñ yaylara götürdümVefatıñda sağ yanıña yatırdımÖlmedim yollarıña ben seninBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıSuya gider şu Şahnanın yolundanIras geldim ibriin aldım elindenKötü kelam çıkmaz onun dilindenBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıŞahnanın dereden suyun getirirİneani çayırlara yatırırEve gelir erken işin bitirirBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıEvlerine vardım yurtları bozukÇobanından sordum dilleri nazikGoluna uydurmuş sahte bilezikBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıÇadır gurduk Maare’nin tallıyaArmıtlı Yazı’ya azzık yolluyoBulambaç bişirmiş itin yallıyoBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıMeareden Guyu Puñara yol aşarGazmayı almış da çiidem eşerDavarı geliyor sıkmıya şaşarBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıGuyu Puñardan su getirmiş haymıyaGaplığa oturmuş yoort guymuyaÖöňüne almış da yannık yaymıyaBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıOcaa goymuş da pilaf bişirirOcaan altına gırık devşirirMisafir gelirken aklın şaşırırBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıYaylasına vardım çimenni otluObasından sordum dilleri datlıGördüm babasının öö gıratlıBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıSevinirdik yurttan yurda göçerkenDölek yere gara çadır açarkanYaylalardan sook suyu içerkenBöylece günümüz geldi de geçdi.Böyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıEvel biz de yaylalara göçerdikSulaklardan sook suyu içerdikDuz verirken davalları seçerdikBöylece günümüz geldi de geçdi.Böyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıYaylasına vardım daşlı gayalıHaymasına vardım tüfek dayalıAkşamdan yuurmuş hamır mayalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalıKöm yerine vardım yıkıcak örenGalmamış çobanı teleme çalanKirez de bildi ki bu dünya yalanBöyle bir hanıma köle olmalıBöyle bir hanıma köle olmalıBöylesi hatına çoban durmalı

(Kurt Hasan Kiraz Mehmet Kutlucan’ın şiirini Peder Halil Solak kardeşimin sosyal medya paylaşımındaki bir videodan alarak yazıya geçtim.)

ÜMMÜHANI SÜMEN


Köyümüzde tanınmış kişilerden olan Ümmahanı Sümen ince Memet (Ufo’nun) torunlarından biridir. Çok güngörmüş, hayatın acı tatlısını her yönüyle yaşamış bir insandır. Uzun süre verem hastalığından muzdarip olmuştur. Aslında onun hayatı romanlara sığmayacak kadar ilginçtir. Muharrem adındaki oğlu hapse düşünce onunla ilgili aşağıdaki şiiri söylemiştir. Ümmühanı Sümen’in burada kendisi için şiir yazdığı oğlu Muharrem, daha sonra Gölbaşı’nda vurularak öldürülmüştür. Kocası Güççük Gurt jandarma tarafından vurulmuştur. Bir insanın karşılaşabileceği her türlü acıyı tadan Ümmühanı teyze ölen kişilerin ardından ağıt da yakardı. Kayıt altına alınmayan şiirleri de kendisiyle beraber gitti. Büyük dedemiz Ufo hakkındaki bilgileri ve şecere kaydını da sağlığında kendisinden derledim.

EVLADIMBaşlarkene şu hayatın sözüneDoğunca bir tuzla yudum evladımAğladıkça meme verdim ağzınaİsmini Muharrem koydum evladım.Babañ asker geldi iki yaşınaTalih kötü bir iş gelir başınaBir de kız kardeşiñ düştü peşimeArtık derdim çoğalıyor evladım.Çokca zalimidi kayın validemO sebepten kurtulamam beladanGece gündüz yatamazdım yaradanNeçe zalim dertler çektim evladım.Dört beş yaştaydın baban gelinceAyırırımış anne zalim oluncaİki yavrum aralıkta kalıncaNeçe gözyaşları döktüm evladım.Genç yaşta gazel düştü bağımaBülbül gibi başlar oldum figanaYavrular der döner idim yuvamaİşte böyle zavallıydım evladım.Hayatın tatlısı kaldı gerideBiz eş bulduk siz kaldınız aradaSebebi börtlensin ateşte kordaGece gündüz diliyorum evladım.Yaşın onu geçti çobanı oldunOkudun da sonunu getiremedinAnneni babanı tanıyamadınBu durum da ayıp değil evladım.On iki yaşadın her şeyi bilirdinBaban ne der ise ona dönerdinAnnen de olsa böyle kalırdınAnnesiz de yuva olmaz evladım.On beş yaşadın ummana daldınArkadaş aradın şeytanı buldunBağımsız olarak huzura geldinKılıç kesmez Ali oldun evladım.Benim diye deli dolu eserdinSana yan bakanın boynun keserdinHalk içine yayılmış bir eserdinBu Muharrem Oluk dendin evladım.İşte en doğrusu benim yolum denNerde acıkırsan orda bulun yenHer yer evin oldu dünya benim denArkadaş gönlünü kırman evladım.Eller gibi işe güce koşmadınKim öğüt verirse onu taşladınOn sekiz yaşadın kaza işledinİşte sen çürüttün beni evladım.Katil kaçtı söyleniyor dillerdeAllah olur muymuş böyle kullardaNeçe zahmet çektim karakollardaEn sonunda ele geldin evladım.Şimdi bu eselli mahkûmdur yeterYoklasan babalık başıma kakarArtık dertli anne canından bıkarYalan dünya bana zindan evladım.Vilayet Maraş´ta üç sene yattınDedin ki anne ben Maraş´a kalktımBir de ora vardım duruma baktımSonra Diyarbekir dedin evladım.GÜZEL TORUNUMÇıktım üstüne de seyran eyledimGüzeller içinde gördüm bir torunNasıl metedeyim böyle güzeliBaşı iprim iprim telli bigüzel.Kaşları kara da sürmeyi netsinTorunum güzelmiş yaylaya getsinSılanın yolunda göy otlar bitsinGöy ot bitmeyince yazlar mı gelir.Kaşların kara da bellerin inceIspatlı tanıklı güzelsin oncaDaramış saçların dökmüş guluncaŞöyle bir salınki bel incinmesin.(Kaynak kişi Mehmet Gökçebey)

Ümmühanı Sümen kocası Güççük Gurt jandarmalar tarafından vurulunca da şu ağıdı yakar;

Apışkan’ın kuz yüzündeGeyik oynar düz yüzündeGüççük Gurdu da vurmuşlarSilahı sarpın yüzünde.Domuzdere’nin dumanıCenderme bilmez amanıGüççük Gurdu da vurmuşlarOt biçimi orak zamanı.At, davar ot içindeGümüş nal pallar gıçındaVırıtlar yaylaya göçerGüççük Gurt yok içinde.(Kaynak: Said Öztürk Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme)

ÇELİK (İSMAİL ALPER)

(1933-2015)

Benim çocukluğumda, 1970’li yılların başında, Helete’de akşamları gittiğimiz Ülkü Ocağı vardı. Ülkü Ocağının başkanı rahmetli Çelik amca idi. Demek ki zamanının Ülkü Ocağı başkanlığına layık görülecek kültürü ve milliyetçiliğ vardı Çelik amcanın. Almanca, Arapca dillerini iyi derecede bilirdi. Heleteli şairler içerisinde en heccavı (yergicisi) elbette Çelik amca idi. Şiirle ona laf atanlar hemen cevabını alırdı. Köyümüzün şairlerinden Ali Vırıt ve Çağlayanceritli şair Ali Ataş ile sıkı atışmaları vardır. Çelik amca “Aliler” dediği bu iki şaire birlikte hiciv yazıyordu. Atışmaları elimizde bulunmasına karşılık, çocukluk arkadaşım Çelik amcanın oğlu Enver kardeşime sordum, maalesef müstakil şiirlerinin bulunduğu defteri kaybolmuş. Elimizde pek az şiiri kalmış. Çelik amcanın şiirleri atışmalar bölümünde görülebilir.

Çelik amca hasta olmuş. Eşi Eşe teyzemiz kendisine yeterli ihtimamı göstermemiş olacak ki şu dörtlüğü söylemiş:

Ocağın başında duruyor maşaÇuvalın büyüüne diyorlar haşaKarşımda oturan hanımım EşeŞu benim hallerimi niye sormuyor?

Sayın hocam Şıh Mehmet Belikırık’tan soruldu:

Kusurundan köşe bucakKaçabildin mi ömründe?Sadık dostlarına kucakAçabildin mi ömründe?Yüksekte gördün kendiniSel alıp gitti bendiniŞu dünyada menendiniSeçebildin mi ömründe?Nerde doldurdun testiniİyi yırtmadın üstünüSana acıyan dostunuSeçebildin mi ömründe?Görünce zengin boyunuTutturdun köçek oyunuFakirin helal çayınıİçebildin mi ömründe?Sendedir manevi sanatDeğerin bildirmez inatMevlam vermiş iki kanatUçabildin mi ömründe?Kendini çok üstün sanıpHotfuruşluğuna kanıpSağlam insanlarla konupGöçebildin mi ömründe?Allah sana vermiş nimetTersine sendeki inatBir dostuna değer fiyatBiçebildin mi ömründe?Kızma bu Alper’in lafıAnlayabildinse kafiHiç insanlıktan sınıfıGeçebildin mi ömründe?

Helete’ye yeni tayini çıkmış Mustafa Demir Hoca’ya Rahmetli Çelik emminin yazdığı şiir:

BU NE BİÇİM HOCADaha gelir gelmez aldım haberiBu ne biçim hoca ben bilemedimGölyeri’nde yolmuş benim biberiBu ne biçim hoca ben bilemedim.Bildiğimiz hoca halka vaaz ederBazen ciddî olur bazen naz ederHaram kötü diye kendi söz ederBu ne biçim hoca ben bilemedim.Benim gözüm onun nûrunda idiBilgi birikimi varında idiSakalı makalı yerinde idiBu ne biçim hoca ben bilemedim.Baktığında işi haraba benzerDüz yolları bile yörebe benzerSesi ve makâmı araba benzerBu ne biçim hoca ben bilemedim.Çelik der ki bu sözlerim mecâzîİmamlar sabırlı ve çeker nazıBu tür şakalar da olmalı bazıBu ne biçim hoca ben bilemedim.

Hacı çelik ‘in misafirperverliği çoktu. Torununun öğretmenlerini yemeğe çağırdı. Yok dediler, zahmet olmasın. Israr etti Çelik ama ne yaptıysa ikna edemedi. Bunun üzerine aldı eline kalemi:

GELDİLERBirkaç öğretmenin methin edeyimYemek istedim çaya geldilerDedim Merih yıldızına gidelimOnu da beğenmeyip aya geldiler.Giymek istemezler Bursa’nın şalınVersen de almazlar dünyanın malınDedim ki hocalar şehirde kalınOnu da beğenmeyip köye geldiler.Ben istedim gayırayım kollayayımSalıncak kurup da sizi sallayayımYorulmayın dedim taksi yollayayımTaksiye binmeyip yaya geldiler.İstedim onlara kuzu dönderemGücümün nispetinde her şey veremDüşündüm bunlara bir at gönderemOnu da beğenmeyip taya geldiler.Niyetim bunların gözüne giremYüzümü ağırtmaya evi kerptiremDedim size kömbe dolma yaptıramBir bardak bulanık suya geldiler.Dedim pilav verin hem cacık verinAlper der bari az sucuk verinOnu da almazlarsa sırf gıcık verinÇünkü bunlar bana bela geldiler.

(Yukarıdaki şiirleri rahmetli Çelik amcanın oğlu arkadaşım Enver’den aldım.)

Köy Hizmetlerinin köye gelen dozerinin siyasi olarak hükümettten yana olanların işini yapmasını Çelik amca hicvediyor:

Köy Hizmetleri’nden bir dozer geldiDüzbağ halkı şöyle bakdı da bakdıAli Köküsari yanına aldıBu masum milleti ekdi de ekdi.Ne öğrendi acep bir şey soranlarMenfi cevap aldı ora varanlarRefah Partisi’ne evet duranlarSuçlandı boynunu bükdü de bükdü.Operatör Halil devreye girdiHer kimi gördüyse fikrini sorduDogruyolcu olan birini gördüYalçın kayaları sökdü de sökdü.Amani efendim şeffaflık bu muGonuşan Türkiye agzında gemiBenim suçum ülkücülük âzâmiBenim de içimi yakdı da yakdı.İşin yapdırmayi kesin umardıKoşup Halil Bey’in yanına vardıSodep’li de ortaklığa şımardıGeriden sümügün çekdi de çekdi.Alper ne desin ki böyle olanaKarnımız pek doydu gayrı yalanaÜç beş tane Doğruyolcu olanaYeşil ışığın yakdı da yakdı.

(Bu şiiri Doç. Dr. Said Öztürk’ün ““Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından aldım)

AŞIK (MUSTAFA BARAK)


Benim çocukluğumda Garalar en yakın komşularımızdı. Aşık amcamlarla da kapı komşusu idik. Aşık amcam hayatını anlattı ama şiirleri söyleme konusunda sebebini bilemediğim şekilde tutuk davrandı, yalvarmama rağmen birkaç şiirini ancak okudu. Hayatı ile ilgili bilgileri, Helete’deki kendi evindeki sohbetimizden özetleyerek alıyorum:

– Şiir yazma işi elden aldıklarımızı satmakla olmaz. Yetenek dedemde varımış. Ondan Algın dayıma sıçıramış (geçmiş). Gahrıman dayıma sıçıramış. Sevler Memmed de daha onların üstündeymiş. Bunnarın üçü bir gardaş gibiymiş. Bir yerde bi şey gördüler mi hemen aaşam toplanıllarımış, cümle gurallarımış. Herkeş neyi varsa meydana gorumuş. Yazacak bi şey olacak. Biz önem versek bile, bu ozannıı bi şeye saymıolarıdıkı. Keremden, Garacaoolandan izlediime göre üce dağa, uzun yola, her şeyin güzeline, her şeyin yiğidine, her şeyin kötüsüne söylenirdi bu türkü. Ama gel gelelim de annat bunu.

– Sen karacaoğlanı falan okudun mu amca? Kimler etkiledi seni?

– Algın dayım şorda okurdu ben burda ezberime alırdım. Üç gün okula gettim. Bir gıl abam varıdı. Galemin defterin yok deen beni duttular dışarı attılar. Ağlayı ağlayı eve geldim. Ertesi sene Hüsüünü (kardeşi) saldılar. O da bir abaynan getti. Onun da giyeceği yoktu. Sonra devlet önlük gibi bi şey verdi onunan getti. Hüseyin bitirdi okulu. Yaza kadar elin davarını yayardı babam, beçareydi babam. Beş gardaşıdık: (Gözüböyük) Halıl, ben (Aşık), Memmet (Tatarbaş), Hüseyin, Ökkeş. Adana’ya giderdik ekmek parasına…

Almanyadayım, gelemiyom. Fatma bir mektup yazmış gel diyo. Gel amma diyo yollar da gar diyo. İki âşık arasında gar durur mu?

VARILMAZGurbet elin çileleri sorulmazAşk atına binmek ile yorulmazDiyorsun ki mektubuñda kar yağmışİbubuklar ötmeyince varılmaz.Benden selam söylen ulu yollaraEritsin garını döksün yerlereFatmam sitem etme gurbet ellereGosgooklar ötmeyince varılmaz.Mevla sürmelemiş gara gaşıñıYavru şahin bırakmıyor peşiñiAla keklik yite yite döşünüYüce dağdan aşmayınca varılmaz.Hanı nerde Helete’nin aalarıViran oldu mor çıbıklı bağlarıGıvrım gıvrım geden yayla yollarıTop top sümbül bitmeyince varılmaz.Aşık (Mustafa Barak)

Daha çoodu emme unuttum gettim. Şimdikiler anlamıyor bunlardan. Şimdikiler; “Duvara mıh çakarım, sen sallan ben bakarım.”

–Helete için şiir demedin mi gurbette?

–Bir kere bir arabayla geldim. Sen bilmezsin Cuma bilir. Fatma dedi ki “bir dana var şunu gurban et” dedi. Ben ne baazlamasın billim dedim ne yüzmesini. Önder de çocuk, onu çok seviyom, yanıma otutturdum. Gadiraların oraya ufak çaal (çakıl) dökmüşler. Arabaya göre buzunan ufak çaalın heç farkı yok. Yokuşa dönüp hafif gaza basıncı gafayı fıllatdıyınan Gıralilerin evine girdim. Araba da böyük Mersedes. Bir yanı gapıda dakıldı, bir yanı yolda galdı. Altı boş. Önder’e bi şeyin var mı dedim? “Yook” dedi. Ordan bir cıara yakıyım dedim. Cıara yakdım. Bakdım köylü gelmiş. Arabayı aldı şora godular. Maraş’a götürdüm:

DUYDUN MU?Mersedesin pazarlığın yaparkanİzin için garar aldım duyduñ mu?Bekir’inen Türkiye’ye gederkenEzraile göğüs gerdim duyduñ mu?Nere gide muhayyeliden boş gafaAraba kullanmak gelir mi lafaKaptan pilot Gözüböyük MustafaTam gaz eve girdi duyduñ mu?Krısteldir odasının ışığıÇay bişirmiş evinde yok gaşığıGosgocaman Helete’nin AşığıBir tamponla gapı gırdı duyduñ mu?

Deazeme dedimkine deaze dedim, Gara Emine deazemin gızı, saña yüz bin lira veriyim de gapıyı ödemiş oluyum. Yok dedi ben acer gapı isterim dedi. Eski gapıyı sökdürdüm acer gapı dakdırdım. Geri booz esgi gapıyı da ver dedi:

Ozan der ki yola yannış girmedimHızlı gettim sağı solu görmedimDaazem gapı ister neden vermedimGara Emine gahar etmiş duyduñ mu?Aşık haklı güya destan yazıyoKöyün encümanı baña gızıyoGeleceam günü sormuş duyduñ mu?**İlkbaharda duman çöker dağlaraIlgıt ılgıt esen yele ne deyim?Garip Aşık gurbet elde ağlıyor,Gözyaşları sele döndü neyleyim.**Tez gel sunam tez gel gözüm yollardaSenin hasiretliğin gezer dillerdeEllerin diline goymasın felekOY GURBETLİKKahramanmaraş dağlarıÇiçek açtı hep bağlarıGeçti ömrümün çağlarıOy gurbetlik oy gurbetlikMaraş’ın dağların gezdimBazı şarkı destan yazdımGurbetin elinden bezdimOy gurbetlik oy gurbetlikHanı Karun’un parasıTabipsiz gönül yarasıYıkılıp viran olasıOy gurbetlik oy gurbetlikAman Aşık noldu sañaHeç insafın yok mu bañaOylarını Demirel’eOy verenler oy verenlerYıkılsın gurbet köşesiYoktur gurbetin neşesiBacım Dodaklar AyşesiOy gurbetlik oy gurbetlik**HEYİlkbahar ayında yağan yağmurdanBizim Dazlar bölük bölük duman heyAla keklik yeşil çimen üstündeSeslenip de çağırdığı zaman hey.Ala keklik çok olurdu ezeliSevilmiyor gurbet elin güzeliYeşil dağlar döksün sarı gazeliDerelerin sulandığı zaman heyAşık (Mustafa barak)**Aşık:Yanık Çat’a göçtük dağlar sızılarAkşam olur yanık meler kuzularAv avlardı göy boncuklu tazılarHey hey diyen Gara Dedem nicolduTopal Ökkeş:Yannınan su götürür akarakGöğsüne çiğdem sümbül dakarakEvin önüne asbap dökerekNenni nenni diyen anañ nicoldu

Aşık (Mustafa Barak) amcamın şiirlerini kendisiyle yaptığım sohbetten, Lise müdürümüz Aşık amcamın yeğeni Muhsin Barak’ın derlemesinden ve Şaş Ali Barak ağabeyin anlatımlarından aldım.

DERTLİ (CAFAR ALİ VIRIT)

(1945-2018)

1945 yılında Helete’de doğdu. İlokula gitmedi. Okuma yazmayı kendi çabasıyla öğrendi. Almanya’ya işçi olarak gitti. Almanya’da çalıştıktan sonra emekli olup köyüne döndü. 2018 yılında vefat etti. Dertli Ali Vırıt’ın Çağlayanceritli Şair Ataş Ali ve köyümüzün hiciv şairi İsmail Alper (Çelik) ile atışmaları meşhurdur.

KALDIM BİR ZAMANDokuz yüz kırk beşte dünyaya geldimKundakta beşikte kaldım bir zamanAçınca gözümü kıtlığı gördümAğladım sızladım durdum bir zamanBeş yaşında sağa sola koştumElbette kendimi boş yere yordumYedi yaşında çobanlığa sarıldımYaylalarda oğlak güttüm bir zamanYedi sekiz derken on yaşa vardımBorç harç edip bir tüfek aldımNişan alıp sıkmasını öğrendimNice keklik tavşan vurdum bir zamanMinnetle ricayla işe aldılarBu garibi zor işlerde yordularMidemin yarısın kesip aldılarHastanede yatıp kalktım bir zamanNihayet yaşayıp yirmiye vardımVatan borcu diye ben asker oldumAğ altı tüfeği elime aldımYunanlara pusu kurdum bir zamanTürkleri hor görür kâfirlere bakYeter zalim artık yakamı bırakÖğrendim Almanca yarım yamalakHer ne dese ya ya dedim bir zamanDertli Alim koşa koşa yorulduGül diyerek tikenlere sarıldıBaşa gelmedik daha ne kaldıFeryat edip ağıt yaktım bir zamanVATANIMI ÖZLEDİMİlkbaharda gül açardı yayladaNevruzunu sümbülünü özledimKendim gurbet elde gönlüm sıladaBen sılamı vatanımı özledimYağmur yağar toprak evler akardıDeli poyraz etrafını yıkardıSüyüklükten uzun buzlar sarkardıKırıp kırıp yemesini özledimKış gününde lapa lapa yağardıKuş uçurtmaz yollarını bağlardıKuzdan alıp güneyine yığardıAşılamayan kürtüğünü özledimKar eriyip damla damla akardıİlkbaharda gonca güller kokardıGöksu coşup etrafını yıkardıKara çamur sularını özledimGayet hoş olurdu gelince yazıKışın soğuk olur çekilmez nazıSağardı davarı gelini kızıBurcu burcu kokan sütün özledimİşte böyleymiş dünyanın haliGelmişim dünyaya dönemem geriGurbet elde inler bu Dertli AliHelete’yi Düzbağımı özledim.KULU OL YETEREğer düşünürsen sen insanoğluBütün varlıklardan üstünsün yeterTövbe et günaha seç doğru yoluHamdeyle Allah’a kulu ol yeter.Yalanı terk eyle doğruyu araTövbe et günaha yalvar Allah’aMübarek beytullahın örtüsü karaAkan gözyaşınla yüzün sür yeter.Arafat’ta kalmaz günahtan eserHacılar kurbanı minada keserYatmazsan bir gece Müzdelife küserAkşamdan sabaha kal orda yeter.Kelime-i tevhid et Allah’ı tanıAldatmasın seni dünyanın malıOruç tut, namaz kıl, ağzı dualıGünaha tövbe et pişman ol yeter.Tavaf et Beytullah’ı dön yana yanaGünaha tövbe et yalvar Allah’aMübarek zemzemi iç kana kanaAteşin sönerse o sana yeter.Yaptığın iyilik gitmez boşunaKötü işlerine tekrar başlamaO kuru betonu boşa taşlamaİçinden şeytanı at o sana yeter.İnsanlar incitip kırmayın hatırSalavat getirip Kabe’ye oturDertli Alim Beytullah’a selamın götürKabul eder ise o sana yeter.08.02.2001PULA DÖNDÜRÜRAldanma nefsine sen insanoğluYolun düz ovada sarpa döndürürHer şeye sahipsin malın dopdoluTüketir akçanı pula döndürür.Sapma sağa sola düz olsun yolunDarıltma dostunu yalnız kalınTatlı konuşursa ağzında dilinAğzında zehiri bala döndürür.Dünyada fakirin halin sormasanYoksulun yetimin gönlün almasanFitreni zekâtını vermesenBütün yaşamını şere döndürür.Akıl ermez şu mevlanın işineTürlü türlü bela gelir başınaAzrail pençe vurur peşineAlınca canını kuma döndürür.İyi olur tutabilsen diliniKötü işe uzatmasan eliniBirgün öldürecek Dertli AlimiAkan gözyaşını sele döndürür.

KURT HASAN ALİ KUTLUCAN


Almanya’dan arabası ile gelen Kurt Hasan Ali tekrar dönüşünde Eniştesine beraber gitme teklifinde bulunur. Beraber gitmekten maksadı yol parasına ortak etmek, masrafı yarıya düşürmektir. Bazen arabayı o kullanır bazen ben kullanırım ve böylece yolu daha çabuk kat ederiz, zaman kaybını önlemiş olurum diye düşünür. Ve beraber yolculukları başlar Almanya’ya vardıklarında yakınları hoş geldin ziyaretine gelirler yolculuğun nasıl geçtiğini eniştesinden memnun olup olmadığını sorarlar bunun üzerine Kurt Hasan Ali aşağıdaki şiirini okur:

DELİ KAFAM BUNDAN KÂRIN NE OLDU?Hayber enişteyi yanıma aldımPüsküllü belayı başıma sardımErken gidem derken yolumdan kaldımDeli kafam bundan kârın ne olduTavuk keklik dedi beni eğlediBir gün hindisinin gıçın yağladıGün boyunca sefam dedi ağladıDeli kafam bundan kârın ne olduDua etti Almanya’ya kavuşaBir saat gitmeden düştü telaşaValiz kaldı geri döndü Maraş’aDeli Kafam bundan kârın ne olduBahçe’yi geçince yolu saptırdıErzin dedi sola doğru kaptırdıOra vardı maliye işin yaptırdıDeli kafam bundan kârın ne olduGün boyunca bahçesini budadımHızlı gitti korktum kurban adadımTrafiğe bir de ceza ödedimDeli kafam bundan kârın ne olduOn beş dakka dedi tam bir gün kaldıAnasın yeğenin Erzin’ den aldıDiplomat çantasın koluna çaldıDeli kafam bundan kârın ne olduAdana üzeri koyulduk yolaTekir’e varınca verdi bir molaKafam sana layık böyle bir belaDeli kafam bundan kârın ne olduKonya’da var bir Mevlana babaOrada günahına eyledi töbeDedim “hadi gedek” dedi “yok saba”Deli kafam bundan kârın ne olduSöke’ye yetiştik gece yarısıOrda kardaşı limon sarısıGene çıktı orda işin birisiDeli kafam bundan kârın ne olduİzmir’in içinde üç gün yatırdıÇerez çemez aldım yedi bitirdiOlan moralimi aldı götürdüDeli kafam bundan kârın ne olduMasallar anlatır efkârlar atarGazeller söyleyip derde dert katarHava kararmadan arkaya yatarDeli kafam bundan kârın ne olduÇanakkale Gelibolu gel beriBeş gündür yoldayık olmadı yarıHâlâ kendime soruyom soruDeli kafam bundan kârın ne olduYunanistan limanına durdurduÇayırın üstünde namaz kıldırdıGemi parasın da bana verdirdiDeli kafam bundan kârın ne olduİtalya’yla İsviçre’nin arasıYüz elli mark otobanın parasıOn’da verdim gendi yüzü karasıDeli kafam bundan kârın ne olduDostlar söyleyecek sözüm bitmiyorBeddua etsem dilim tutmuyorCebi para dolu eli yetmiyorDeli kafam bundan kârın ne olduAllah yardım etsin orda duranaBilhassa yanında hanım olanaBaşım döndü yol dolana dolanaDeli kafam bundan kârın ne oldu

Yukarıda geçtiği veçhile Türkiye’den Almanya’ya kadar olan yakıt masrafı, aşırı hızdan dolayı verilen ceza, gemi parası, otoban parası, üstüne üstlük bir de adak yapılan kurban. Bütün masraflar Kurt Hasan Ali’ye yüklenmiştir. Fakat Almanya’ya vardığında eniştesi payına düşeni vermez mi acep diye yarı ümit içindedir. Bu durumu da aşağıdaki kıta özetlemektedir.

На страницу:
3 из 4