bannerbanner
Heleteli Şairler ve Şiirleri
Heleteli Şairler ve Şiirleri

Полная версия

Heleteli Şairler ve Şiirleri

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
1 из 4

Ekrem Barak Arıkoğlu

Heleteli Şairler ve Şiirleri

Bu kitabı, böyle bir eserin yazılmasını birlikte hayal ettiğimiz, Bibioğlum, Öğretmen Mehmet Barak’ın Aziz Hatırasına İthaf Ediyorum.


SÖZ BAŞI

Yaklaşık beş asır önce yaşamış Köroğlu’nun, “Koç Kırata Binip İnem Sazan’a” başlıklı şiirinde Heletemizin adı geçer. Dörtlükten anladığımız o zamanlarda bile Helete’nin yağının meşhur olduğu:

“Bu meydana derler Çamlıbel dağıKiralandı bize Besni’nin bağıTulum tulum gelsin Helete yağıYesin yiğitlerim ta ben gelende.”**“ – Ağam nerden geliyoñ?– Helete’den geliyom.– Helete’nin nesi var?– İnci dizen kızı var,– At oynatan oğlu var.

Elbistan Ovası’ndakine Helete, dağların ardında bir masal ülkesidir. Pekmezini gölüğüne yükleyen Heleteli gelir Elbistan’a. Birkaç gün konuk olur. Pekmez karşılığı aldığı arpadan, buğdaydan, patatesten yükler hayvanına, döner Helete’sine…”

Elbistanlı şair ağabeyim Ali Akbaş’ın çocukluğundan aklında kalan Helete ve Heleteli dünyasını anlatıyor yukarıdaki satırlar.

Osmanlardan Simo bir Ceritli kızına âşık olmuş. Amcam, Diko Arık Mehmet son yıllarda alzaymırdan pek bir şey hatırlamıyor. Hatırladığı çok az şeyden biri de Simo’nun aşk şiiri:

Erince’nin ormanındaBir kız baña el eylediSearttim yanına vardımAğlamsadı naz eyledi.Dearmene yük eletirYükün üstünde otururAşkından beni bitirirYan güzele can güzeleCanım da kurban güzele.Simo süyükte otururSüyüğün dadın getirirSevlerce aklın yitirirYan güzele can güzeleCanım da kurban güzele.

Dünyanın yalancılığı içinde canımız güzele, güzelliğe kurban olsun. Canımızın kurban olacağı güzellikten biri sevgilimiz ise diğeri de toprağımız Helete.

Dağlar arasında vadide, ipek kuşağı Göksu’nun batı yakacığında meskûndur Helete. Bahardan sonbahara güneyinden kuzeyine uzanan soğuk pınarlı, ardıç ve meşe ağaçlı yaylalarında karakeçisini otlatarak hayatını sürdüren Türkmen beldesidir. Asırlardır keçisinin peşinden yayla yayla göçen Heleteli, 1960’lı yıllarda ekmek derdiyle gurbet “Alamanya”nın yolunu tutmuştur bir daha dönmemek üzere. Gurbetçi gurbetçiyi çekmiş, okul öğrenciyi çekmiş, emekçi emekçiyi çekmiş sahipsiz kalmıştır Helete’nin yaylaları. Hayvancılığın meşakkati bol hayatından çoluk çocuğun okuyabileceği, daha insani bir hayatın sürülebileceği şehir hayatına göçülmüştür.

Gurbetçi gurbete düşse de yüreğini Helete’de bırakıp gitmiştir. Türküler düzülmüş, şiirler yazılmıştır Helete’nin yaylasına, pınarına, özlenen dostluklarına. “Kahramanmaraş’ın taşından toprağından şair fışkırır” derler. Helete de Engizek Dağlarının doğu ucunda Kahramanmaraş’ın bir beldesidir. Bu yüzden Helete’den söz üstatlarının çıkması da tabiidir. Âlim değilse de ariftir Heleteli. Sözü inci gibi dizenler, şiir düzenler, yazanlar çoktur Helete’de. Eskiden beri şair çok olmuş fakat şiirleri kayıt altına alınmadığından zamanla unutulup gitmiş. Bazıları kulaktan kulağa anlatılarak yarım yamalak ulaşmış günümüze. Helete’den ünü Türkiye çapında Türküsüyle yayılan Allı Zeynep de çıkmış, Yaşar Kemal’in İnce Memed’ine başkahraman olan Ufo da çıkmıştır. Helete insanı yokluk içinde de olsa zekidir. Zeki insanlar sözü güzel söylerler. Sözü güzel söyleyen usta işi şiirleri olan şairlerimiz olduğu gibi, gurbete düşünce sıla hasretiyle yüreği yanan, bu yangını şiir diye söze döken memleket sevdalılarımız da çoktur. Ustaların şiirleri yanında bu yürekten gelen duygu sözleri de kitaba alınmıştır. Helete’nin suyunu içip, toprağının kokusunu alan, temiz havasını ciğerine çekip ona âşık olmayan da yoktur aslında.

Bu kitabı kendisine ithaf ettiğim ruh ikizim, halamın oğlu rahmetli Edebiyat Öğretmeni Mehmet Barak ile yaylalarda göbelek toplarken, her sohbetimizde köyümüzün kültür zenginliğinden bahseder, bu zenginliğin kayıt altına alınarak kitaplaştırılması gerektiğini konuşurduk. Bunu birlikte yapmak kısmet değilmiş. Ben onun aziz hatırası için bu çalışmayı yaparak hem ikimizin arzusunu yerine getirmiş hem de çok sevdiğim köyümün şairlerinin şiirlerinin en azından ulaşabildiklerimi kitaplaştırmış oluyorum. Şairlerimizin şiirlerinde canlandırılan Helete’nin insanları, yer adları, gelenekleri, hâsılı bütünüyle bir kültürün en azından bir parçası yazıya geçirilerek, kitaba yazılarak tarihe bırakılmış oluyor. Kısmetse Helete’nin ağız kelimelerini, söz zenginliklerini, yaşanmışlıklarını da “Heletece” adıyla ayrı bir kitapta toplamayı düşünüyoruz.

Elbette eserin sahipleri aşk ile Helete’yi anlatan şairlerimizdir. Benim yaptığım, yok olmasını önlemek için şairlerimizin şiirlerini bir araya toplamaktır. Hangi şiiri hangi kaynaktan aldığımı şiirlerin bulunduğu bölümlerde belirttim. Ben Helete toprağında yoğrularak çıkmış belki sayıları bini bulan okumuş şanslılardan biriyim, okuyamayanlar da benim gibi şans bulsalardı okurlardı. Mesleğim Türk Dili olduğu için, şiirleri toplaması, bu eseri yazması gereken kişi benim, diye düşündüm. Bana böyle bir eseri ortaya çıkarmayı nasip ettiği için Allah’a şükürler olsun. Okumamı sağlayan annem Ufo’nun torunu, kurtuluş savaşında yedi yıl esir kalan Güssüm Ali’nin kızı Elif Hatundan ve Helete Yeşiloba muhtarlarından olan rahmetli babam Arık Osman’dan Allah razı olsun. Umut edilir ki gelecek kuşaklarımız bu şiirlerde anlatılan kültürü bilsinler ve kendilerinden sonrakilere aktarsınlar. Şairleri daha çok eskiden yeniye doğru sıralamaya çalıştım. Hangi şairimizin daha güçlü olduğuna okuyucularımız karar verecek. Bence Helete’de 10’dan fazla iyi şair var. Kurthasannar, Garalar, Öztaşlar, Cafarlar, Sümenner damardan gelen şiir yazma, sözü güzel söyleme yeteneğine sahipler. Sütyemezler sazı da çalıyor. Kökten gelmeyen münferit şairlerimiz de var. Herkes yüreğinden geleni elinden geldiğince, dilinin döndüğünce ifade ettiği için her söylenen kıymetlidir.

Kitabın sonuna bin yüz kelimelik bir de “Heletece” sözlük ekledim. Yeni nesiller ve Heleteli olmayanlar bilemedikleri kelimeleri buradan bulabilecektir. Özel adlar büyük harfle başladığı için özel ad olduğu anlaşılmaktadır. “Derler” temalı şiirler Helete’de hangi kelimenin hangi anlama geldiği hakkında yazılmış olduğundan, kelimelerin anlamları şairlerin kendisi tarafından açıklanmaktadır.

Kitabın ortaya çıkışında, kitapta şiiri bulunan herkesin katkısı vardır. Bu yüzden şiiri bulunan herkese teşekkür ediyor, ebedi âleme göçenlere rahmet diliyorum. Sevgili Bilal Öksüzce (Habeşi) kardeşim şiirlerinin yanında “Helete Kültürü ve Edebiyatı” sosyal medya sayfasıyla şiirlerin kayıt altına alınmasında ve bu kitapta yayımlanmasında en çok yardımı geçen kişidir, Allah ondan razı olsun. Mustafa Sümen öğretmenimiz teşviki ve şairlere ve şiirlerine ulaşmamda gösterdiği desteğiyle, Şaş Ali Barak ağabeyim kaynak kişim olarak anlattıklarıyla katkı sağladılar. Doç. Dr. Said Öztürk’ün “Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından, Mehmet Gökçebey’in lisans bitirme tezinden faydalandım. Kitabın ardımızda güzel bir hatıra olarak kalmasını ve eksikliklerinin, kusurlarının hoş görülmesini diliyorum.

Prof.Dr. Ekrem (BARAK) ARIKOĞLUAnkara/2020

ÖĞRETMEN MEHMET BARAK

(1962-2017)

3 Şubat 1962 tarihinde Helete’de doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu kasabada, liseyi Kahramanmaraş Lisesinde bitirdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1987-1990 yıllarında Aksaray, Gülağaç, Demirci Kasabası lisesinde edebiyat öğretmmeni olarak görev yaptı. 1990-1995 yıllarında Helete kasabasında, 1995 yılından sonra mezun olduğu Kahramanmaraş Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 9 Aralık 2017 tarihinde çok sevdiği Helete’ye giderken Pazarcık yakınlarında geçirdiği elim bir trafik kazasında, ardında 3 evlat bırakarak aramızdan ayrıldı. Mehmet Hoca ömrünü gençliğin eğitimine harcadı. Gönül kırmadı, kul hakkı yemedi, dürüst bir insan olarak yaşadı. Helete kültür ve edbiyatına büyük ilgisi vardı. Oltayla balık tutmak, yaylalarda birlikte göbelek toplamak hayatımızda en çok keyif aldığımız şeylerden idi. Böyle bir kitabın yazılmasını çok arzu ederdi. Bu eserin çıkmasıyla birlikte hocamızın Helete için arzu ettiği hizmetlerden birini yerine getirmiş oluyoruz. Allah Mehmet Hocanın mekânını cennet eylesin. 55 yıllık birliktelikten birkaç hatıra:




Hocamın Ardından DuaHocam!Tadı tuzu yok bu yanınSen gittin gideli.Baktım, Alma’da kuşlar yuva yapmamışHer yılki gevenler üstüne.Cafo’da göbelekler küsmüşlerÇıkmadılar ışığa.BiliyorsunBir göz oda dikti Hüseyin, Cuma Alma’ya.Telaşlanma…Sen her dakika yanımızda olmadan,Adım atmayız şuracıktan şuraya…Turist “Hoca çay!” der…Daha alışamadı yokluğuna…“Hoca” der kurtarır…Sana mı der bana mı?Gagacı gelmez oldu yaylaya…Uğraşacak kimse yok Hüseyin’le, Onunla…Bir yıl bir saniye gibi geçti…Biz bir ağaç gölgesinden geçmeden daha…İki… Üç… Dört…Bilinmez…Kaç saniye daha tuz ekmek yazılmış bize,Vakit dolar vade biter,Tez geliriz yanına…“Dilek” mi dersinNe ola ki arzumuz“Kavuşmak isteriz kısmetse senleEbedi hayatta bir daha…”Arzumuz kabul ola…Önce sana,Sonra tüm Allah dostlarına,Yücelerden yücesindenRahmetler ola…

Kardeşim İsmail, Ben ve Hocamın kardeşi Bilal


Mehmet Hocamın sevgili kardeşi Bilal Barak, diğer kardeşleri ve ailesi, onun hatırasını yaşatmak için kasabamızda kendinin de öğretmenlik yaptığı Düzbağ Ortaokuluna bir kütüphane yaptırdılar. Hocamın vefatının acısıyla sevgili kardeşi Bilal Barak aşağıdaki satırları kaleme almış:

Canım Abim,Sen Hakka yürüyeli bir ay olduSeni unutmak mı asla!Her gün daha çok özlüyorumKırk yedi yaşımda üzüntü ve acıyı ayırt ettimAcı diye bildiklerim üzüntüymüş be Gardaş.Acıyı seni kaybettiğimde iliklerime kadar yaşadımAcıyı yaşadım ama hıçkıra hıçkıra ağlayamadım Gardaş.İnsan kederli de olsa kendini paralamasını hoş görmezdimVakur durmaya çalıştımGözyaşlarım sel oldu, feryat etmedim üzülmeyesin diyeBöyle çok sevilen bir öğretmenin kardeşi güçlü durmalıydı.Görev yaptığın okuluna, Kahramanmaraş Lisesine gittim kuzenlerimleMeslektaşlarından ve öğrencilerinden helallik almayaOrada da gözyaşları sel olduMeğer biz varmadan tüm okul İstiklal Marşı sonrasıTopluca helallik verip dua okumuşlar sana.Arkandan okunan dualar, hatimler, sarf edilen güzel sözlerHer insanın ahirete göçünde arzusudur.Seni tanısın tanımasın taziyeye gelen herkes üzüntülüydü,Dillerinden duayı eksik etmediler.Rabbim dünyada nasıl yaşarsan vefatında öyle muamele gösterirmişBiz senin vefatında bu güzelliğe şahit olduk Gardaş.İlçemiz kaymakamı “ben merhumu tanımıyordum fakat hakkındaokadar çok güzel şey duydum ki taziyesine mutlakakatılmalıydım” dedi.Ahirete her göç bahanelidir:Annem ve babam bu yaştan sonra rahat etsinler diyeTamirine uğraştığın kasabadaki evimiz…Annem ve babam mutlu olmadılar Gardaş.Acımın tarifi yok…Tesellim ardından bunca söylenen güzellikler.Ruhun şad mekânın cennet olsun Gardaş.

Mehmet Barak, Bilal Öksüzce


Mehmet Barak hocanın vefatı ardından bütün köyümüz ağladı, bazıları şiir yazdı. Şairimiz Habeşi’nin (Bilal Öksüzce) Mehmet Hoca için yazdığı ağıt:

BİR YILDIZIN KAYIŞIBir insan ki geldi geçti bu handanYardan geçti, serden geçti ve candanDostlarını yasa boğdun bir yandanUyan yiğit uyan derin uykudan.Sabah çıktın veda ettin Maraş’aO veda ki eşe, dosta gardaşaAna, baba, hısım ve arkadaşaUyan yiğit uyan derin uykudan.Ecel gelmiş çekmiş göze perdesinHer mahlûkun varacağı yerdesinTalebeler seni bekler nerdesinUyan yiğit uyan derin uykudan.Niyet etti öz yurduna varasıVardı, zîrâ asıl yurdu orasıÖlüm haktır şimdi miydi sırasıUyan yiğit uyan derin uykudan.Kötü diyen çıkar mıydı hiç onaLakin erdi böyle hazin bir sonaKalk gardaşım yakışmıyor bu sanaUyan yiğit uyan derin uykudan.Habeşî gel sen bu zâtı beyan etMehmet Barak ismini hem ayân etKoptu mu ki senin için kıyametUyan yiğit uyan derin uykudan.

Mehmet Hoca, Ben ve Cuma, Göksu Kısık’ta.


Mehmet Barak Hocanın vefatı üzerine bütün hayatımızı birlikte yaşadığımız benim amcaoğlum, Mehmet Barak hocanın dayısının oğlu Diko Cuma Barak da hocanın hayatını özetleyen bir şiir yazmış:

HOCAMÇoçukluğunu Helete’de geçirdiHem okurdu hem de inek güderdiMaraş’ta da Kara Liseyi bitirdiOkumakla geçti gençliğin hocam.Çocuklarının okumasını isterdiOnlar da babasını mahcup etmediTorununu onlardan daha çok severdiYerine hanımın seviyor hocam.O zamanlar bu imkânlar yoğuduNe şartlarda Erzurum’da okuduHavası soğuktu hasta olurduGölbaşı’ndan köye yürüdü hocam.Kötü bir kelime çıkmaz dilindenÖğretmenlik iyi gelir elindenBeni yaraladın sen yüreğimdenKolumu kanadımı kırdın sen hocam.Kim olursa olsun torpil yapmazdıDürüstlükten hiç bir zaman sapmazdıTek lokmada olsa haram yemezdiİnsanlara örnek oldun sen hocam.Ormanları hayvanları severdiGöksu da oltayla balık avlardıEvinde kanarya kuşu beslerdiBalık da kalmadı Göksu’da hocam.Ekrem Hocam Ankara’dan gelirdiSeni, beni, Hüseyin’i alırdıBizi görenlerde kardeş sanırdıYarı yolda koydun bizleri hocam.Dağ yolunda uçurumdan korkardıDaha köydeyken hesap yapardıGiderken sol gelirken sağ yana binerdiArtık uçurumda kalmadı hocam.Yaz gelirdi çayır çimen olurduGöbeleği bizden evvel bulurduBulunca dünyalar onun olurduGöbelek de çıkmaz oldu hocam.Sensiz de biz yaylalara gidiyokAlma’nın döleğine çadır kuruyokNereye baksak orda seni görüyokHer yer hatıranla dolu hocam.Zeynep, Fatma öğretmenlik yapıyorOğlun Hakan Erzurum’da okuyorHanımın da torununa bakıyorİçlerinde bir sen eksiksin hocam.Akrabalar bir araya geliyokÇocukların hatırını soruyokÖlen geri gelmez biz de biliyokSenin yerini dolduramak biz hocam.Hep beraber gittik nere gittiysekSana karşı bir kabahat ettiysekO temiz kalbini bir gün kırdıysakHakkını helal et bizlere hocam.Yokluğun bizlere çok zor geliyorHer zaman da aklımızda oluyorElimizden dua etmek geliyorKaderin böyleymiş neyleyim hocam.Seni kime sorsam “iyiydi” derlerMezarın üstünde açıyor güller“Kazada ölenler şehittir” derlerÜç fidan bıraktın burada hocam.Evlat acısını kimse çekmesinAllah ana babasına bol sabır versinMevlam mekânını cennet eylesinMezarında rahat uyu sen hocam.

Mehmet Hoca ile Ailecek Göksu kıyısında


Mehmet Hoca ile Ata, dede yurdumuz Daz’da…


İNCE MEMED (UFO)

Ufo’nun (İnce Memed’in) Mezarı, Foto: Mustafa Sümen


İNCE MEMED (UFO)İndirdiler Heletenin düzüneKellesi yokkine bakam yüzüneBenden selam söylen Nukrak kızınaNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık dağlar başına bana eleyle.Nukrağı dersen de Ofunun dağıDerde derman derler kartalın yağıAyağına düştüm Besninin beyiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık dağın başına ordan elelyle(Yaşar Kemal, İnce Memed C. 1, s. 206)

Yukardaki şiirde “Ofu” şeklinde geçen kişi Heleteli Ufo’dur, şiir bölümleri de onun vurulmasıyla yakılan ağıttan alıntılardır. Yaşar Kemal, İnce Memed’i yazmadan önce köyümüze gelerek büyük dedem (annemin annesinin babası) Ufo’nun hikâyesini derlemiş ve bu hikâyeyi İnce Memed romanında kullanmıştır. Köyümüzde İnce Memed’in dedemiz Ufo’nun hayat hikâyesi olduğuna inanılır. Yukarıdaki şiir parçasından ve romandaki başka da tanıklardan Yaşar Kemal’in Ufo dedemizin hikâyesini bildiği ve bu hikâyeyi romanında kullandığı açıktır. Fakat “İnce Memed” sadece dedemizin romanı demek doğru olmaz. Yazar romanını çok iyi bildiği Çukurova’da yaşanmış başka pek çok olayla birlikte işleyerek edebi eseri ortaya çıkarmıştır. Yukarıdaki şiirde köyümüz “Helete” doğru olarak alınmış, köyümüzde “Mırkak” olarak teleffuz edilen Nurhak, “Nukrak” olarak yazıya geçirilmiş, Ufo’nun eşi olan “Iraz” da doğru olarak kaydedilmiştir. Burada iki beş mısra olarak verilen ağıdı aşağıda uzun şekilde vereceğiz.


UFO’NUN SOY AĞACI


“Ufo, Fadıma ölünce çocuklarına daha iyi bakar diye onun kız kardeşi Eşo’yu almış. Eşo çirkin olduğu için Nurhaklı Iraz’ı kaçırmış.

Biri Nurhaklı Çil Ali’nin oğlunu vurmuş. Suçu Ufo’ya atmışlar. Mahkemeye gitmekten usanan Ufo yolda Çil Ali’yi vurup öldürmüş. Yanında çalışanı çokmuş, yanına kimse yaklaşamıyormuş. (Ninemin ve Hatice ninemin yaşlarından mukayese yoluyla yaptığım hesaplara göre Ufo 1904-1905 yıllarında öldürülmüş olmalı. EA.) Sarışın, orta boylu, bıyıklı, çok cesur bir kişiymiş. Uzaktan vurmuşlar. Kafasını kesip vücudunu yakmışlar. Kafasını müfrezeler götürmüş. Şahan gayasında kömü, büyük çadırı varmış. Mezarı (Hacıoolu’nda) Şahan’a yakın bir yerde, Nurhaklı Dallı adında biri öldürülmesine ağıt yakmış.”

Yukarıdaki bilgileri ve şecereyi Ufon’nun torunu rahmetli Palaali’nin hanımı Ümmühanı Sümen teyzeden derledim. Günümüzde Helete’de Ufo’nun kızlarından olma pek çok torunu ve onların çocukları yaşamaktadır. Ben de onlardan biriyim.

Ufo için başlangıçta uzun bir ağıt yakılmış, (Ümmühanı teyze bu ağıdın Nurhaklı Dallı adında biri tarafından yakıldığını söyledi.) ağıt zaman içinde çok çeşitli söyleyiş ve varyatlaşmaya uğrayarak yaygınlaşmıştır. Nurhak kitabının yazarı Ali Aksu bu varyantları eserinde vererek yorumlarını yapmaktadır. Efsaneleşmiş bir olay ve kahramanı hakkında yakılan ağıdın zaman içinde yaygınlaşması, farklı şekiller alması normaldir. Biz mevcut yayınlardan hareketle tekrara düşmeden ağıdı uzun tek bir parça şeklinde vereceğiz. Bu eser bir şiir kitabı olduğundan Ufo’nun hikâyesini ve ağıdın farklı şekillerini ayrıntılı bir şekilde incelemek ayrıca yapılacak bir iştir. Şiiri; Ümmühanı Sümen teyzemden, Şaş Ali Barak Ağabey’den, Ali Aksu’nun Nurhak kitabından ve Doç. Dr. Said Öztürk’ün “Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yayınından birleştirerek oluşturdum. Farklı varyantları bulunan bazı dörtlüklerin her iki varyantını da aldım.

Ağıdın nakarat mısrasında geçen “neneyle” kelimesinin “nenni eyle, ölen kocan için nenni nenni diye ağıt yak” anlamına geldiğini düşünüyorum. Eskiden kadınlar ölen kişinin ardından cenazede veya cenaze defnedildikten sonra elbisesini ortaya çıkarır “nenni nennii” diye ağıt yakardı.

UFO’YA AĞITŞahanın dağına dumanlar durduPostalın içine ala kan dolduMırkaklı çevirdi Ufo’yu vurduNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.Şahandan aşağı Ufo’nun yurduÜstüne giremez bir bölük orduKimseye ganceetmeñ Mırkaklı vurduBizim Heleteliye gıran mı girdiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.Şahandan aşağı ufacık izlerGene melileşti güneyler kuzlarSize diyom size gelinler kızlarNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.Mırkak Dağı hergiz karın getmeyeÜstünde ela sümbül bitmeyeUfo seni böyle edenler mıradına yetmeyeNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık karlı dağlara bize el eyle.İtinin üleşi zorkunda yatarEletir davarı Kürtlere satarGüçücek gaynını yanına katarNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.Şahanın Dağı da çetin yokuşluMartininin kundağı da nakışlıUfo aslan emme kaplan bakışlıNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.**Ufo’nun ölüsü zorkunda yatarGümüşlü kamasın beline takarIraz karaları boynuna takarNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Helete köprüsü dardır geçilmezSoğuktur suları bir tas içilmezIrazın saçları telden seçilmezNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağına bize el eyle.Iraz atlas giyer Eşo alacaKarşıdan geliyor kanlı salacaMezara götürün koyun böyleceNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.(Iraz atlas giyer Eşo alacaÇırtık sandık bağlar Fatma salacaSırmalı abayınan goyun böyleceNenenyle neneyle Iraz neneyleÇık üce dağlara bize el eyle.)Ufo’nun davarı ağlı, garalıUfo şehit düştü, Mehmet yaralıŞu Iraz gelinin başı belâlıNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Ufo’yu dersen Mırkaklı vurduPostalın içine al kanı dolduHelete Köyüne gıran mı girdiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Şahanın daşını dulda mı sandınGelinin yüzünü gölge mi sandınDeyyus Mırkaklıyı vurmaz mı sandınNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Ufo’nun davarı guzladımolaAalın içini düzledimolaIraz geldi yolun gözledimolaNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.(Ufonun davarı guzladı mıolaAğılın içini düzledi miolaHatçam gelir diye gözledi miolaNeneyle neneyle ıraz neneyleÇık karşı dağlara bize el eyle.)Karşıda görünür Nurhağın DağıDerde derman derler kartalın yağıÜstüne düştüm Besni’nin beyiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Sabah namazı vurun hey olduCanı talan, malı zay olduSilahları hükümete mal olduNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Ufo varır Şahan Daşa yaslanırSıka sıka martinisi ıslanırUfo’nun elinden dağlar seslenirNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.Şahandan aşağı koyunlu kuzuYıldız düşmüş gürülmüyor yüzüUfo’nun sevdiği Nurhaklı kızıNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.İndirdiler Helete’nin düzüneKellesi yok ki bakam yüzüneBenden selam söyleyin Nurhak kızınaNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.(İndirdiler Ağkurtlunun düzüneKellesi yokkine bakam yüzüneBenden selam söylen elin gızınaNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık karşı dağlara bize el eyle.)Buçuk’tan aşağı boğazda bağlarKarşımda durur şu karlı dağlarHerkes gelmiş Ufo’ya ağlarNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyleŞahan’dan aşağı Fendin GediğiIraz çifte çifte giyer ediğiYine oldu düşmanların dediğiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık Şahan Dağı’na bize el eyle.(Şahan’dan yokarı Fegin GediğiIraz gız da çifte geyer hediğiGene oldu Mırkaklının dediğiNeneyle neneyle Iraz neneyleÇık garşı dağlara bize el eyle.)

ALLI ZEYNEP VE KURT HASAN AHMET

Helete köyünden Kurt Hasan Ahmet, Allı Zeynep’i (Tello) görür ve ona âşık olur, Zeynep de onu sever. Fakat eskiden iki kişinin birbirini görüp sevmesi, birbirlerine âşık olmaları evlenmeleri için yeterli değildi. Ailelerin de bu evliliğe rıza göstermesi gerekirdi. Zeynep’in ailesi Ahmet’in ailesinden daha varlıklıdır. Ahmet çobanlık yapmaktadır. Bu yüzden özellikle Allı Zeynep’in dayısı Karaca, Zeynep’i Ahmet’e vermek istemez. Ahmet, umudu olmasa da Allı Zeynep’i ailesinden istetir. Zeynep’i Ahmet’e vermezler. Zeynep’in Ailesi Helete’nin Sıraca yayalasına göçer. Bunun üzerine Ahmet aklından hiç çıkmayan Zeynep için şiir söyler.

Şiirde nakarak mısralarının iki türü var. Birincide; “Bu yıl bu gız bizi candan edici/Candan etmese de maldan edici” iki mısra geçmektedir ve bizim Allı Zeynep’e ait olduğu kesindir. İkinci nakarat ise; “Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim/Yedi (beş) köy içinde şanlı Zeynebim.” şeklindedir. Bu ikinci şekil Helete dışındaki “Allı Zeynep” türkülerinde de geçmektedir. Ben ikinci şekli de parantez içinde verdim.

Patlaklı’nın suyu Göksu’ya akarZeynebim göçüyo ardına bakarZeynep o bakışın canımı yakar    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Şimdiye vardılar Gırık Daş’ınaZeynebim göçdü Göksu başınaAltını bozdurmuş düzmüş döşüne    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Helete köyünde şanlı Zeynebim)Yaylanın yolundan göçdülermolaPatlaklı Deresi’n geçdilermolaHacallar Suyu’nu içdilermola    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Sıraca’da gördüm sırtında tulukGözümden akıyor sanki bir olukYaylada yayılmış bir sürü ferikİçindeki al kınalı yar benim    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Goyun Yolu yolumuzun gıyısıİmirzalı yurdumuzun goyusuPis Garaca Zeynebimin dayısı    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici.    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Suya geder Zeynebimin eşleriGörünüyo Mezeliğin daşlarıGurumuyo gözlerimin yaşlarıBen ölüyüm kömür gözlüm aalama    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici.    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Zeynep’i kaçırmaya karar veren Kurt Hasan Ahmet on beş arkadaşıyla anlaşır. Kızı kaçırma yerine sadece Tontu İbrahim gelir. Ahmet, sabah olsun da bari Zeynebimin boyunu göreyim diyerek şu dörtlüğü söyler:

На страницу:
1 из 4