bannerbanner
Heleteli Şairler ve Şiirleri
Heleteli Şairler ve Şiirleri

Полная версия

Heleteli Şairler ve Şiirleri

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 4
Çıkar çıkar Sarı Taş’a otururumZeynebimin dileğini bitiririmOn beş arkadaşdan birini getiririm    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Zeynep ve ailesi Ağustos’ta yaylalarından Yalangoz’a göçerler. Buraya hayma kurarlar. Bu arada Ahmet burada davar yaymaktadır. Bir gün Zeynep’in ayak izine rastlar ve ayak izini korumaya alır. Ahmet bir kez olsun Zeynep’i görmeyi arzulamaktadır. Zeynep’i görme umuduyla haymaların yakınına gelir. Tam bu sırada Zeynep inek sağmaktadır. Annesi haymanın önünde dururken Ahmet’i görür. Zeynep’in Ahmet’e bakıp bakmayacağını merak etmektedir. Ahmet’e yönünü dönen Zeynep sütü döker. Annesi Zeynep’i döver. Bunun üzerine Ahmet:

Sıra sıra Yalangoz’un haymasıGümüşdendir Zeynebimin gaymasıÜç beş oldu anasının dövmesi    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)(Görünüyor Narpızlı’nın haymasıGümüşdendir Zeynebimin gaymasıÜç beş oldu anasının dövmesi    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici)    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Bu olaydan sonra Zeynep, Hütdü (Hüseyin) adında biriyle evlendirilir. Zeynep, Hütdü’yü sevmemiştir. Ahmet, Zeynep için yine şiir söyler:

Yalangoz deresi ılıcak akarZeynebim oturmuş yollara bakarKart Mustafa gelmiş takıntı takar    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Gılıcıma çaldırayım kösüreGusur bulmam Zeynep gibi mısıraKör Hüttüğü bir yılancık ısıra    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici.    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Güya Kör Hütdüğü yılan ısıracak da Zeynep de Ahmet’e kalacak.

Sıra sıra dikerlerdi söğüdüZeynep yine nerden aldın öğüdüBulamazsın benim gibi yiğidi    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici.    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)Guruya da şu Yalangoz DeresiSalına salına suya gelesiAnası Emine de mındar ölesi    Bu yıl bu gız bizi candan edici    Candan etmese de maldan edici.    (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim    Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Zaman ilerler, aylar ayları yıllar yılları kovalar. Zeynep çoluk çocuğa karışır. Ahmet attan düşmüş vücudu yara bere içinde kalmıştır. Yerinden kımıldayamaz olmuştur. Kendisini gizlice ziyarete gelen Zeynebi gören Ahmet kendiliğinden ayağa kalkar ve derin bir ah çekerek şunları söyler:

Yine bahar gelmiş dağlar alacaSürüm sürüm sürünesin GaracaGıyamete gadar galsın saña Sıraca     Bu yıl bu gız bizi candan edici     Candan etmese de maldan edici.     (Zeynebim Zeynebim Allı Zeynebim     Yedi köy içinde şanlı Zeynebim.)

Der ve iki gün sonra ölür.

Gurt Hasan Ahmet bir gün atının üzerinde Yalangoz deresine yukarı giderken sıcaktan bunalır, üzerindeki gömleğini çıkarır ve atletle kalır. Bu sırada karşıdan Allı Zeynep çıkar ve Gurt Hasan Ahmet’i atletli hâliyle görür. Gurt Hasan Ahmet “Öleydim de Zeynep beni bu halimle görmeyeydi” der. Şaş Ali Ağabeyden dinlediğim bu hadise hayatta insanın bir kez yaşayabileceği âşkı en iyi tarif eden cümledir: “Öleydim de Zeynep beni bu hâlimle görmeyeydi!”

Allı Zeynep hikâyesi Helete’nin dışında da vardır. Heleteli Allı Zeynep ile özellikle Erkan Oğur’un söylediği Allı Zeynep türküsünde geçen yer adlarından birden çok “Allı Zeynep” hikâyesi olduğu bilinmektedir. Sivas’ın Kangal ilçesinde de böyle bir aşk hikâyesinin yaşandığı anlaşılıyor türkünün sözlerinden:

Kangal’dan aşağı Mamaş’ın köyüDerindir kuyusu serindir suyuGüzeller içinde Zeynebin huyuZeynebim Zeynebim allı zeynebimBeş köyün içinde şanlı Zeynebim

Biz buraya Helete köyümüzde yaşanmış, kahramanları ve yaşananlar herkes tarafından bilinen, Helete köyüne ait olduğu kesin olan şiir dörtlüklerini aldık. Çünkü bu dörtlüklerde yer adları ve şahıs adları geçmektedir.

Allı Zeynep hikâyesini ve şiirleri Torunu Mehmet Saygaz’ın yazdıklarından, Şaş Ali Barak ağabey ve Havus Mehmet’den kaydettiğim derlemelerden ve Sait Öztürk’ün “Helete Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından mukayese yoluyla oluşturdum.

GÜLEY KIZ

Heleteli Vırıtlardan Dellal’in kızı Güley ile akrabası Delley birbirlerine âşık olurlar. Ama büyükleri Güley’i Gabalcı ile sözler. Eşkıyalar ile girilen bir çatışmada Gabalcı’nın ağabeyi Halil ölür ve eşi dul kalır. Bu durumda Gabalcı geleneğe uymak zorunda kalır ve dul kalan yengesi ile evlendirilir. Sözlüsü ile evleneömeyen Güley böylece sevdiği Delley’e kavuşur. Şiirin sözleri Güley Gabalcı ile sözlendiği zaman Delley tarafından söylenmiştir:

Güleyim oturmuş taşın üstüneTaramış zülfünü gaşın üstüneYeri Güley yeri dayanılmıyorÖrüm vakti gelmiş uyanılmıyor.Güley’in yorganın serin sapıyaÇifte dayak verin çatal gapıyaSaba geçmez misin Başyurt TepeyeO zaman fırsatın alırım GüleyYeri Güley yeri yârin olayımSavran düşman olsa seni alayım.Çeyizini gır atlara vurdularŞimdiye de Helete’ye vardılarGüley gızı Gabalcıya verdilerYeri Güley yeri dayanılmıyoÖrüm vakti gelmiş uyanılmıyor.Goca Fatma bannakların gırılaBuzaa eme Dellal saña darılaDelley oğlan Güley gıza sarılaYeri Güley yeri yârin olayımHelete düşman olsa seni alayım.

(Güley Kız hikâyesini ve şiirini Öğretmen Mustafa Sümen’den derledim.)

SEVLER MEHMET KÜRTMEN

(1915-1991)

Rahmetli Sevler Mehmet (Kürtmen) Amca Helete’nin hazır cevap, nükteli, hesabı kitabı bilir, güzel şiir söyleyenlerinden biriymiş. Maalesef eskiden güzel şiir söyleyenlerin şiirleri kendileriyle birlikte kaybolup gitti. Mehmet Amcanın şiirlerinden birkaç tanesini Kızı Zeynep Barak abla bir deftere kaydetmiş. Aşağıdaki şiirlerin bazılarını o defterdeki kayıttan aldım. Belki asıllarında ufak tefek farklılıklar vardı. Ama ben yazılı olan şekliyle buraya geçtim.

Halil Ağa’nın bir iti varmış. Köme götürmek için iti katırın arkasına bağlamış. Katır ürkmüş köpeği sürüklemiş, köpek ölmüş. Sevler Memmet bu olaya şiir söylemiş:

Katır kaçar it sürünürTozda dumanda görünürSaba bir gün ben ölünceİt hakkını benden alırMındar Dere havız idiGilgilimiz gavız idiSarı itimiz yavız idiNenni sarı itim nenniGatır kaçar it sürünürTozda dumanda görünürHalimiz nice bilinirNenni sarı itim nenniİtimin tüyleri pamukAğlatmayın bağrım yanıkAcer ipi kesti YumukHangi dertlere öleyimİki kaşa bir taşaÜçüncüde vurdu taşaAnkara’dan İsmet paşaYasa gelir Halil Ağa

Sevler Mehmet 20-25 yaşlarındayken annesi dul bir kadınmış. Üzüm bağının içinde bir kütük varmış. Kütüğü yakayım da yerine bir tiyek dikeyim demiş. Kütüğü yakınca bağın siyeci tutuşmuş. Sevler Memmet koşup varmış ki anasına bir şey olmamış. Daha önce yanan Hail Ağa’nın baskısıyla bunu birleştirip bir hiciv şiiri söylemiş:

Halil AğaSevler Eşe Sevler EşeNe kazalar geldi başaTaşlar alak vurak döşeNenni siyeç baskım nenniSevler EşeKesilsin borannı başımÜtüldü kirpiğim gaşımNerede yandıysa şeşimBilemiyom Halil AğaHalil AğaBaskım baskıların başıAkıttım gözümden yaşıBaskımı Solak yakmadıYine pis Algın’ın işiÖğlen üstü çıktı dumanSearttim ben geldim hemenKöseaye hanı tumanNenni siyeç baskım nenni

Sevler Mehmet Amca insanların Hacca gittikten sonra siyasetle uğraşmaya devam etmelerinin uygun olmadığını düşündüğünden “Hacılar”ın Hac’dan döndükten sonra siyasete hızlı bir şekilde devam etmelerini tenkit eden şiir yazmıştır:

HACILARNasip oldu Medine’ye vardınızKırk vakit namazı orda gıldınızO mübarek hükümleri gördünüzBu işimiz doğru mudur hacılar?Solculardan hayır gelmez yüzde yüzMihracı önünde hepsi oradaŞeytan gözümüze çekti mi perdeBu işimiz doğru mudur hacılar?Tarikat ehlisin hacı değilsinBey namaza selam verirsinGeri varıp başa aday goyarsınBu işiniz doğru mudur hacılar?Varıp bir mürşüdün elin tuttunuzBirer ikişer defa hacca gettinizBeytullah çevresinde tavaf ettinizBu işiniz doğru mudur hacılar?Peygamberin huzuruna vardınızO mübarek türbesini gördünüzDört kitabın hangisinde gördünüzBu işiniz doğru mudur hacılar?Dileğin kabuldür edersen töbeBoynun kalındır sakalın kabaBöyle mi tarif etti o Nazim babaBu işiniz doğru mudur hacılar?

Rahmetli Sevler Mehmet Amca, yine rahmetli Çelik amcanın “gurtçu” olmasına rağmen solcularla seçimde işbirliği yaptığını düşündüğünden bu olayı yeren şiir söyler:

OY DAVASIBaşlar oldum başımı gaşımayaYağ döküyor solcuların aşınaYüzün sürdün Hacer Esvet daşınaUlan Çelik bu cevabı verseneSen hacısın tokat işin bilmiyonSolculuğu sana ılayık görmüyomÇok yazarım amma sana gıymıyomUlan Çelik bu cevabı verseneSen gurtçusun gomünüsle yarıştınSolcuların sohbetine alıştınDört kitabın hangisine danıştınUlan Çelik bu cevabı verseneÂşık Mehmet bunu böyle söylediBu destanda yanık gönlün eylediDoğru söyle Çolak Ahmet neylediUlan Çelik bu cevabı versene

Sevler Mehmet amca sigaranın zararlarını iyi bildiğinden maddi manevi sigaranın insan verdiği zararlı anlatan şiir söyler:

CUVARAİşin yoksa dur avaraHem belini ver duvaraSefillikte yok cuvaraDumanına bak bakalımEy aziz dinle beniSabreyle de terge bunuMelamettir önü sonuCezasına bak bakalımİçme onu çok öksürmeHelal malı ona vermeZararını sonra görünAhretini yık bakalımPaketi kaçağa katmaDumanı karnına yutmaYokuşlu bir yola gitmePaf şişmeye bak bakalımHep tergesek bunu ne varMındar tütün iyi yorarOlmazsa avradın döverTatlı canın sık bakalım

Bu şiir de ihtiyarlığın insanı düşürdüğü durumu anlatıyor:

KOCALIĞIN HALLARIOruç tutup namazını kılarsaDünyadayken ahretini bilirseHele bir de iman ile ölürseSevinçli olur kocalığın hallarıEngin olur kocalığın yalımıZalim olur incitme canınıGendiliğinden işitir olur ölümüİşte böyle kocalığın hallarıKocanın yemaani ayrıca kollarKaşığı dutamaz titirer ellerKocaya ölünce gurtulduk dellerİşte böyle kocalığın halları

Gönül rahatlığı ile yiyecek buğdayın bulunmadığı dönemler. Her hâlde İkinci Dünya Savaşı yılları. İsmet İnönü’nün ülkeye hâkim oldugu dönem. Halk değil buğday, gilgil vb. tahılları ekmektedir. Anlatıldığna göre gilgil harmanı buğday harmanı gibi müstakil olmazmış. Bir kaç kişi bir harman yerinde harmanını çıkarırmış. Mehmed amcamız da gilgilini böyle bir ortak harman yerine bırakmış. Harman yerinde bulunan diğer gilgil sahiplerinden Gosga Bekir adında başka bir Heleteli belki de muziplik olsun diye kendisinin gilgiliyle Mehmed amcamızın gilgil yığınını birbirine karıştırmış. Bu olaya canı sıkılan söz ve hiciv ustamız bakalım neler demiş:

Gilgili kesdik de harmana koydukHarman çalındığını yenile duydukİki yük gilgili on çelik saydıkNiye vermen Gosga Bekir gilgiliBen giderken açığıdı arasıÇagırın yanıma Gosga teresiHey kefini o gilgilden olasıYetmeyip de Sevler Mehmed veresiKüreği almış da gilgili kürürRezillik deyince sırtını sürürŞimdi bizim ortak Kamer de gelirNe deyip de vermen Gosga gilgiliDavarcılar duz ekiyor gayayaNe diyesin şöyle rezil dayıyaDepen üstü düşeyidin guyuyaNiye vermen Gosga Bekir gilgiliCemaata varsam sözüm para etmezNe söylesem Gosga Bekir ar etmezKamer bu gilgili sana mal etmezNe deyip de vermen Gosga gilgili

Mehmed amcanın birgün yük çektiği katırın yaptığı aksiliklere canı sıkılır. Katır kaçar, katıra baglı olan köpeği de katırın arkasında sürünmektedir. Bir büyük taş alıp katıra atarak öfkesini yenmeye çalışır. Fakat aksilik o ki, katırın can alıcı yerine değmis ve katır ölmüştür. Köpeğini de katır sürümüştür. Ölen katır için şuu dörtlükleri söyler:

Bir daş attım çok mu yarasıİki gulaanın arasıGetti bugdayın parasıNenni doru gatır nenniBir daş attıydım gatıraÖlüm heç gelmez hatıraYoğurt doldurun satıraYasa gelin gomşularBir daş vurdum öldü gatırGopil Hatın bilmez hatırSize diyom gomşularYas yerine kömbe getir

(Yukarıdaki iki şiiri Doç. Dr. Sait Öztürk’ün “Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından aldım.)

Aşağıdaki şiir Sevler Mehmet tarafından Gagacı Ömer’e yazılmış. Gagacı Ömer Gocayokuş’un başında attan düşünce omuzu kırılmış. Sevler Mehmet şiirin sonunda Ali diye mahlas kullansa da yazarı Sevler Mehmet’tir. (Kaynak kişi: İbrahim Kurucan)

Ata bindim bağdaş kurdum oturdumAt yıkıldı ben aklımı yitirdimBiraz durdum bir salavat getirdimKardeşimin döllerini gördüm ağlarım.Böyle ata binmek kimde görüldüYere düşdüm omuz bağım gırıldıEve geldim eşim dostum delirdiEşimi dostumu gördüm ağlarım.Kimi der ki bir sınıkçı getirinKimi der ki yok dohdura götürünTukul Bayram der ki cıbar getirinSarar cezasını çeker ağlarım.Hayatımda böyle ata binmedimHalbumda ki atı yelli sürmedimYedi yıldır Memmedimi görmedimMemmedimi göremedim ağlarım.Âşık ali der ki dur burda yeterOmuz gemiklerim içime batarGendine eyi bak inşallah dutarAli yağlı yeme yatar ağlarım.

(CAFER) MEHMET VIRIT

(1939-1991)

“Babam Cafar Mehmet Vırıt (1939-1991) öldüğünde ben 19 yaşında idim. Zeki birisi idi. Tarih, coğrafya, matematiği çok iyi bilirdi. Eline geçen kitabı okurdu. İlkokuldan sonra eğitim alma imkânı olmamış. Kulaklarında küçükken geçirdiği kulak enfeksiyonuna bağlı işitme kaybı vardı. Ani bir kalp krizi sonucu 6 Nisan 1991’de kaybettik.

Birçok şiiri var aslında. En çok bilineni Vırıtlar şiiri. “Eminem”, “Davar Yitti Görmedin mi?” ve başka da var. Ben bir kısmını rahmetli Ali amcamdan dinleyip kaydetmiştim. Kaydettiğim defter şimdi sanırım benim eski kitaplar arasında bir yerlerde.

Kendisi zamanında bir defter tutmuş. Birisi o defteri okumak için almış (duyduğuma göre Gıpık Hasan). Sonra defter de kaybolmuş.

Vırıtlar şiiri; eski davar zamanında yazın en sıcak aylarında tüm Vırıtlar Başyurt’a çıkarlarmış. 30-40 civarı hayma olurmuş. Onun icin Başyurt efsane gibi bir şeydir Vırıtlar arasında. Ben çok küçükken bir defa çıktığımızı hatırlıyorum. Şiir Başyurt’ta geçen bir düğün öncesini ve düğünde yapılan güreş müsabakalarını anlatıyor. Maalesef ismi geçenlerden yaşayan yok şu anda.”

Cafer Mehmet Vırıt’ın hayat hikâyesini oğlu psikolog Prof. Dr. Osman Vırıt yazdı. Kendisine teşekkür ediyorum.

**

“Vırıtlar kendi aralarında güreş yapıyorlarmış. Güley Hasan, Bean Gırali, Nana gelmiş oluyo. Onnar da güleşe gatılıyo. Cafar Memmed o zamankı Vırıtların düğününü annatmış oluyo:

VIRITLAROn beş gündür biz yaylaya çıkalıKilap adam olmuş bahça dikeliVijjik Halıl çok toplasın çakalıBahçanın içine salsın Vırıtlarİkide bir söyler sözünü kesipGeçiyi ardıcın koluna asıpYelatı’yı ağlatan Eğri YusupMahkeme yerine gelsin VırıtlarAşığım başıma toplandı dernekBak geldi Danacı yalın gat köynekGodduk Goca geldi elinde deynekYol verin ileri gelsin VırıtlarGodduk der bu nasıl âşıklık ulanTenezzül etmiyor sana MezoğlanHepsi mahzun durur hiç yoktur gülenGülecek söyle de gülsün VırıtlarHele bakın şu Godduğun sözüneAdam salın İmoların yozunaGıjjak yünden sakal daksın yüzüneKel Ahmet soytarı olsun VırıtlarKeloğlan hoplayıp geçiyor öteKarşısına çıktı beş altı çeteHacey tez yetişti bizim kır ataÇeteler ortaya gelsin VırıtlarAlinco aldırmaz bir adam salınDonatıp getirsin bir iki gelinDavul dümbelek yok teneke çalınAbızar da abdal olsun VırıtlarBir gelin çıkarttık bindirdik ataOkuntu dağıtın Savran’a öteEtrafında gezsin silahlı çeteGadem aa da Hocas’olsun VırıtlarDavul dümbelek yok teneke dedikMezoğlan’ın oğlu tez çalsın düdükPullu tüccar Osman Maraş’a gedikHaber salın rakı alsın VırıtlarYelatı oturmuş düğüne bakarYağdalı şapkadan terleri akarHasancık soyunmuş güleşe çıkarGendine güvenen çıksın VırıtlarHerkes hazır olsun sabaha erkenNana şordan çıktı elinde kalkanAdam mı sayılır Hasan’dan korkanBaşkası varısa çıksın VırıtlarHasancık tez yıktı değmedi eliKarşısına çıktı nalbant GıraliYaman güleş bilir dakdı çengeliHasancığı yıktı ölsün VırıtlarVallahi görmedim böyle bir oyunÖldü mü Vırıtlar Salman tez soyunYıkın Gırali’yi eğmeyin boyunYaşasın ölmesin gülsün VırıtlarHerkese söyleyin kırmasın hatırKizir üce söyler durmuyor YatırBarudunu çok koy bir çifte getir.Gıco sıksın Yatır gelsin VırıtlarGurka yatırdım bir sürü tavukBaşına geçirin daarcık gavukEline verin bir uzun sırıkBirisi de soytarı olsun VırıtlarEğri Cafar pazarlığın eylesinİsmail Bey kalınını söylesinBuna düğün derler herkes oynasınGasvetli gönüller gülsün VırıtlarBelalı Mehmedim başım belasıBöyle olur düğünlerin âlâsıCuma gecesinde yansın çırasıYazar Cafar Oğlu duysun Vırıtlar

“Kel Cuma’ye yazdığı bir şiiri var. Kasım Hacı dayısıymış. Kasım Hacı, Kel Cuma’ye gızı vermiyor. Bunnar da gaçırmak istiyor. Fakat adamın mavızarı varımış, beklemiş. Gaçıramamışlar. Gaçıramayınçık rahmantlık Cafar Memmet, Kel Cuma’ye diyoku: “Yavrum Cuma bir iki beyit yazak mı saña ne diyoñ” diyo. Cuma “yok yok” diyo. Cafer Memmed “amma Cuma sen bunu hak ettin” diyo. Kel Cüma yazmış oluyo güya:

EMİNEGaçarsın benden Evren ceylanıFelek sürdürmemiş başa devranıHelete’yi, Hacıları, SavranıGezdim saña bañzer yokdur Emine.Güz gelinci sökün eder kerkezi,Evren deller güzellerin merkeziAzaplı’yı, İnekli’yi, Çerkez’iGezdim saña bañzer yokdur Emine.Ötüşüyor Kara Daş’ın feriğiKırka yakın Eminemin beliğiBalkar, Garacaoluk, Bozlar, Çeliğ’iGezdim saña bañzer yokdur Emine.Tahtalı’ya göçer Kürd’ün keçiğiBen severdim güzellerde açığıAbbasları, Bıdakları, BuçuğuGezdim saña bañzer yoktur Emine.Daşlı deller Sırıklı’nın yollarıYabanıdır insan bilmez illeriGızılbaş Nurkağı, Meydan, GullarıGezdim saña bañzer yokdur Emine.Evlerinin önü ziyaret kalaAğlarım ağlarım bakarım yolaTak beni Eminem tak beyaz kolaAltın bileziğin olam Eminem.

(Şaş Ali Barak ağabeyden 20 Nisan 2019 Tarihinde Helete’de kendi evinde derledim.)

TOPAL ÖKKEŞ (BARAK)


Bizim Helete’de şiir söyleyen çok. Herkes her şeye şiir söyleyebilir. Fakat gerçekten iyi şair olanlar, usta işi şiir söyleyenler de var. Topal Ökkeş amcam “şair”lerden biri. Topal Ökkeş, 1927 doğumlu, diploması yok ama her şeyi biliyor. Uzun zamandır derlemek istediğim şiirlerinden aklında kalanları sağ olsun bana okudu. Ben de sesini kaydedip yazıya geçtim.

Topal Ökkeş amcanın, 20’li yaşlarında (1951 yılında) bir ayağı sakat kalmış. O yüzden köyde “Topal Ökkeş” olarak biliniyor. Şiirlerinin de bu adla bilinmesini istiyor. “Kimliğimde 1932 doğumluyum, 1927 doğumluyum doğrusu. Atatürk’ün öldüğünde büsbüyüktüm. O yıl Yumuğ’un oğlunu vurdular. Yatıya giderken delikanlı idim. Babamla melengiç sıyırırdık Kızıl güllerde. O zaman en azından 10-12 yaşında olmalıyım. Tustur’un vurulduğunu da bilirim. 36’da vurulmuş. Hiç haberin olmadan bitiyor. Ay gün yıl. 93 sene uçtu geçti.” diyor Ökkeş Amcam.

Topal Ökkeş amcanın şiirlerinin çoğu çeşme başında, yayla yolunda karşılaşılan hayalî güzellerle atışmalı “dedim dedi” şeklinde ve bir giriş hikâyesi var. “Şiirlerimin içinde bir tek harf bile başkalarına ait değil. Bir harf bulunsa bile kalemimi kırarım. 19-20 yaşlarımda birine sevdalandım. O beni sevdi ben onu sevdim kavuşamadık. Dert o zaman başladı. Onun hayaliyle karşılıklı atışıp duruyoruz o günden bu güne.” diyor: Aşk, memleket sevgisi şiirlerin temel konusu. Şiirler dörtlükler hâlinde ve çoğu 6+5=11’li hece ölçüsüyle yazılmış. Kafiyeleri de oldukça kuvvetli. Şiirlerin aslında başlıkları yoktu, rediflerine bakarak ben ad verdim.

GÜZELSen koca çınarsın dalların güzelKaşın gözün ile dillerin güzelBahçanızda türlü türlü çiçekler açmışMenekşe sümbülden güllerin güzelGüzel olanın güzel olur sözleriÇok severler baharları yazlarıTut ağacından yapılmıştır sazlarıSen ağaca bakma tellerin güzelHelete’nin dağı boranlı karlıYanağı gamzeli gerdanı benliİçimdeki dertler türlüdür türlüO yarayı saran ellerin güzelKÖR ETTİMBir yar sevdim şu dağların başındaGele gele sarp gayayı yol ettimGeldim göçmüş issiz buldum yurdunuDizlerimi vura vura kül ettimAğlayarak geri döndüm yolumdanBir domurcuk alamadım gülümdenGırılmış sazımın kötü halındanSaçlarımı yola yola tel ettimGar getti mi şu dağların ardındanBari bir top sümbül alam yurdundanVallaha ölüyom daha derdindenAğlamaktan gözlerimi kör ettimNE DEYİMİlkbaharda duman çöker dağlaraCoşkun akan deresine ne deyimYaylanın yolunda bir güzel gördümBeni vurdu yarasına ne deyimGanıyan yarama gözyaşın çaldıŞunu baala diye mendilin verdiÇırpını çırpını yanıma geldiBir tas su verişine ne deyimAcımaktan gözyaşını tutamazDünyanın malına beni satamazSevdiğini alamıyan yatamazBoynun büküp duruşuna ne deyimBEKLİYOBir duman göründü dağın ardındanHanı senin ölen vardı derdindenTürlü türlü çiçek bitmiş yurdundanBekliyo yolunu göçersin diyeYel eser de sızılaşır dallarıBülbül feryad edip bekler gülleriSazındaki nağme veren telleriAçmış da kolların geçersin diyeİlkbaharda erken çıkar yolumaBakır helkeleri almış golunaDoldurmuş badeyi almış elineBekliyo yolunu içersin diyeDEDİM DEDİ          Dedim ki,Bilmem Gölalaa belki SıracaBahar geldi bizim daalar alacaAva çıktım senin gimi turacaTeltii çekersem eller gırılsın          Gız dedi ki,Turaç bulamazsan keklik buradaBenim gimi ermedin mi muradaBizim evler biraz daha gerideDönüşünde misafirim olursun          Ben dedim ki,Dönüşümde boran olur gış olurDenklilerin gözlerinde yaş olurHep güzeller kötülere eş olurBunu ben demeyim sen de bilirsin          Dedi ki,Gittiğin yerden hemen dönersinMendil verem gözlerini silersinDönüşünde bizim eve gelirsenDanışmadan bir çüt buse alırsın          Gız eve varıyor. Ağıt feryat figan. N’oldu diyo anası,Anam birin gördüm ellerden farklıHerhal başı dertli dalı tüfekliNe bizim köylüydü ne de MırkaklıKimlerden olduğun demeden getti. Diyo. Anası oy vay edince gız,Biraz daha düşseiyidim ardınaBelki merham olurudum derdineSordum aşiretin göçen KürdüneElbistan Afşın demeden getti.Uzak mıdır yakın mıdır yaylasıEvler göçmüş issiz galmış haymasıBöyle molur âşıkların eyisiArmağan verdim de almadan getti.**

Bir gün bir hanım övünüyor dediler. “Benim alabileceğim, benimle yaylaya göçecek, karşımdan cevap verebilecek.” yoktur diyormuş. Bir sohbette şunu bir yoklayayım dedim:

DEDİM DEDİ – II-         Dedim ki,Seni metederler orada burdaSeninile göçsek bir garlı yurdaBir bakışın kevser acılı derdeGorkarım ki bir kötüye düşersin         Ne dese gerek,Aramakla bulunur mu dertlerinYaylalara düzeyidim yüklerimBu sözlerin arkasını beklerimGorkarım ki yüce dağdan aşarsın         Ben de,Çok severler güzellerin hasınıSilersin galplerin gara pasınıBir de duysam telefonda sesiniGorkarım ki numarayı şaşarsın         Bana dedi ki,Yitirmedim numaranı saklarımAra sıra telefonu yoklarımBu sözüyün cevabını beklerimBir gün olur çemberime düşersin         Dedim ki,Çok daraltma çemberini gırarımUsul usul hatırını sorarımUğraşma beninen seni yorarımKebab olup mangalımda bişersinGarşılaşmış oluyok böyle. Tek başıma hiçbir şey hoşuma getmiyo.

Bir gün oymakta evlenmekten açıldı konu. Kızın biri bana “sen niye evlenmiyorsun?” dedi. Ben de “benim evleneceğim senin gibi biri olacak.” dedim. “Beni sana vermezler ki.” dedi. Ben de şöyle dedim:

KARŞIEla gözlüm ördek olup uçalımUzakta görünen göllere karşıNazlım seni bana vermez diyorlarBelki Mevlam yazar onlara karşıNaçarım da ela gözlüm naçarımBen elimle kır göğsünü açarımÖlmedikten sonra vaz mı geçerimArada söylenen dillere karşıEla gözlüm varsa şu benim hatamBen kendi aşıma zehirler katamGümüş kaşık altın tabaklar tutamYanağından akan ballara karşı

Deyince kız dayanamadı getmiş oldu.

Bir gün Oluk’ta haymada yatıyordum. Güzeller güzelinin biri geldi: “Ne yapıyorsun Garaolan?” dedi. Bana Garaolan demesi zoruma geldi. Eskiden garayı, sarıyı sevmezlerdi. Kız dineldi. Saza parmağıyla vurdu. Hazan zamanı sesi tatlı çıktı. Bir daha vurdu, duramadı:

SENİN OLSUN         Dedi ki,Saz sana mı küstü yonsa sen sazaDertli dertli çal da diniyek bizeHeç dönüp bakmıyon şu ela gözeAkan yaşlarını sil senin olsun         Ben de dedim ki,Sazımın düşer sana ataşıKomşular görürse eyler tamaşaSen burda dur ben de gediyom Gaş’aAyrı durak galplerimiz bir olsun         Gızcaaz dedi ki,Kimse dönderemez beni yolumdanAnca sen anlarsın benim halımdanSenin için büyüttüğüm gülümdenBir domurcuk verem armağan olsun         Ben,İlkbaharda coşkun akar dereler,Öldürmez de bu söz beni yaralar,Size beyaz derler bize Garalar,Selamın yetiyo gül senin olsun**

Helete yaylasına gidecektim bu sene, kısmet olmadı. Gitseydim şunu diyecektim,

UNUTMUYAKBura Helete yaylası,Halı döşşeli hayması,Zeynebinen Irahması,Güley Gızı unutmuyak. Bunlar Helete’nin meşhurları.Bu güzeller burda doğduBazan goyun guzu yaydıYoordu yannığa goyduO günneri unutmuyakBazan goyun guzu yaydıkÇok gezerdik oymak oymakBekmezinen sarı gaymakYediimizi unutmuyakHelete’nin güzelleriHeç susmaz ezenneriOmuzuynan hezenneriGaldırannarı unutmuyakBölüç Veli varımış. Omzuynan hezeni galdırıp abasını altına goyarmış çalmasınlar diye.**

Bir gün gene yaylada pınarın başında oturuyordum. Güzeller güzeli geliyor. Hoş beşten sonra:

На страницу:
2 из 4