bannerbanner
Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1
Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1

Полная версия

Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 7

RAZGRAT DESTANI 28

Kurulmuşsun Deliorman’ın düzündeGelen geçen yolculara hansın senZümrüt yeşil ovaların yüzündeSuya yanmış susuzlara cansın sen.Akşam olup karanlıklar çökendeKızıl hunhar masum kanı dökendeMazlum ahı semalara çıkandaAzatlığa nurlar saçan tansın sen.Toprağında sessiz yatan yatırlarZannetme ki toprak olmuş yatarlarBir bakmışsın önde sancak tutarlarHasan Demir Babaya vatansın sen.Sipahi der ki: Koçlar yatağıAlp erenler, gök yarenler otağıAl bayraklı yiğitler toprağıEy Razgrat, bayraklara kansın sen..1963, Razgrat

VATAN HASRETİ 29

Yıllar yılı hasretinle tutuşanGarip gönlüm senin için yanıyorSenden ayrı gurbet elde dolaşanEvlatların seni anıp dönüyor.Vatan senin her karışın benimdirHer ağacın, her insanın canımdırAl bayrağın ecdadımdan kanımdırBayrak aşkı yüreğimde kanıyor.Bir kuş olup uçabilsem semanaKonabilsem kardeş dolu ummanaBir açılsa, gelse yollar imanaDerim: Kuşlar yuvasına dönüyor.1963

BALKAN MÜCAHİTLERİ MARŞI 30

Türklük bizim şerefimiz, şanımızDin uğruna akar temiz kanımızVatan için feda olsun canımız.Türk İslam’ız, Ay yıldızız, sönmeyizDünya yansa andımızdan dönmeyiz.Dobruca, Deliorman bizimdirGerlovayla, Kocabalkan bizimdirRodop denen Türklü volkan bizimdir.Türk İslam’ız Ay yıldızız sönmeyizDünya yansa andımızdan dönmeyiz..02 Ağustos 1963

DENİZ ŞAİRİNE 31

Şair Recep Küpçü’ye

Daha dün kükreyen o coşkun denizBu gün yerde durgun, durgun yatıyorVadiye sığmayan gür akan ırmakGöçen yıldız gibi solgun batıyor.Deniz sessizce bak mateme dalmışCoşkun dalgalar yok, su ıssız kalmışBahçemde ki gülü kızıl yel almışBülbülün feryadı arşı tutuyor.Çökmüş üzerime kara bulutlarBoğulmuş kana bütün umutlarYasaklarla dolu kahpe komutlarÇaresiz derdime bin dert katıyor.Irmaklar kurumuş, çağlayanlar durmuşGüneşsiz dünyamı karanlık sarmışToplanmış kurt kuş, hep secdeye varmışBülbüller ağıtlı, yaslı ötüyor.Deniz yaşlı gözle bakıyor onaYaslı kanlı, gamlı akıyor TunaAkma Tuna, derdim yetiyor banaSönmüş ocağı bak duman tütüyor.Kahpe düşman aldı senin canınıCaniler vampirce içti kanınıGün olur alırız intikamınıUyu dostum uyu, sabrım yitiyor.Recebin kanın emen bu toprakUyanıyor şimdi bak yaprak, yaprakMezarını örten o allı bayrakYepyeni bir vatan kökü atıyor.Sipahi’ yim, yılmam düşman selindenDönmem asla ülkü denen gelindenBayrağı bir Mehmet kaptı elindenUyu şair, yeni erler yetiyor.1966

DELİORMANDA BAHAR 32

Güzel olur Deliorman’ın baharıGüller açar pembe, beyaz, al olurMis kokulu ormanların seheriIlık, ılık gönül okşar yel olur.Akçabardak muştu verir kırlaraYeşil, yeşil halı olur yerlerdeDelikanlı kır çiçeği derler deSevgilimin duvağına tel olur.Kilim olur yaseminle, sümbüllerYol boyunca selam verir al güllerAğaçlarda şarkı söyler bülbüllerDinleyenler hayran olur kul olur.Sarı çiğdem ışık saçar ay gibiMenekşenin mor kaşları yay gibiTülübaba33 kurulur bir bey gibiGören gözler mest olur, bir hal olur.Koyun kuzu ovalara yayılırSihirli bir kaval sesi duyulurÇiftçi dayı ekimine koyulurBizim ilde harman hasat bol olur.Sipahi der aşık olup yazmalıDeliorman’ın dilberini sezmeliArı olup çiçek, çiçek gezmeliBu kırlarda petek, petek bal olur.1966, Razgrat

NO: 80 İSMAİL AHMET ÇAVUŞ (1940-2017)

(İsmail Ahmedov Çavuşev)

İsmail Ahmedov Çavuşev 1941 yılında Razgrat iline bağlı Hebip Köy (Vladimirovtsi) de dünyaya geldi. İlk okulu ve ortayı doğduğu köyde okuduktan sonra Sofya’da açılan Türk Pedagoji okuluna gitti. Ve oradan mezun oldu. İki yıl kendi köyünde öğretmen oldu. Askere alındı. Bulgaristan’da çok az Türk çocuğu sıra askeri olarak askerlik yapar, lakin babasının yeni idareye olan katkılarından dolay İsmail Çavuş bu imtiyazdan faydalanabildi. Terhis olduktan sonra Sofya’da Kliment Ohridski adlı Devlet Üniversites’inin Şarkiyat Bölümünü kazandı ve oradan Türk Dili ve Edebiyatı uzmanı olarak mezun oldu. Önce “Piyoner” adlı Türkçe neşredilen çocuk dergisinde çalışmaya başladı. Dergi kapatılınca “Halk Gençliği” gazetesine atandı. Orada uzun yıllar çalıştıktan sonra o gazete de kapandı. Belli bir zaman işsiz kaldı, sonra “Yeni Işık” gazetesinde işe başladı. Edebiyat uzmanı olmasına rağmen uzun yıllar gazetenin İktisat bölümünde çalıştırıldı. Birkaç yıl Dış Haberler servisine gönderildi. Gazetenin bayıltıcı atmosferine dayanamayarak istifa etti. Birkaç yıl Sofya Devlet Üniversitesinde Türk Dili ve Grameri derslerini okuttu. Orda da haksızlıklara dayanamadı tekrar “Yeni Işık” gazetesine döndü. Birkaç yıl çevirmen olarak görev yaptı. Ad değiştirme kampanyasında sustu ve idarecilere susarak cevap verdi.

On bir Kasım 1989 Demokratik Devrimden sonra, “Işık” ve “Güven” gazetelerinde kurucu üye olarak görev aldı, çok ağır bir dille asimilasyon olayların ifşa eden yazılar yazdı. Sofya da yeni açılan İslam Enstitüsü”nde Türk Dili ve Grameri dersleri okuttu. “Hak ve Özgürlük Hareketi”ni destekledi. “Hak ve Özgürlük” gazetesinin dört yıl baş yazarlığını yaptı. 2002 emekli oldu. KIBATEK kurucu üyesidir. Halen Sofya’da oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.

Şiirlerinde sosyal konuları, gazellerinde aşkı ve neslinin özgürlük özlemini dile getirdi. Şiir,röportaj ve siyasi yazıları ile tanınmaktadır. Kutlu doğum haftası şiir yarışmasında 2 ödülü aldı. 1997 Türkiye Dinayet VAKFI “Vuslat” şiiri ile ikincilik ödülü aldı. Türkiye Dinayet Vakfının1998 yılında Ankara’da düzenlediği “Balkanlar ve KKTC” adlı şiir yarışması “Haziran Yangını” şiiri ile üçüncü oldu, “Ümit” dergi Sofya 1998, N. 19

Eserleri:

“Dilek”, Şiirler, Sofya / 1967

“Yay Burcu”, Şiirler, Sofya 2002

“Altın Petek”, Çocuk Şiirleri, Antoloji, Sofya 2001

“Türkçe Dil Bilgisi”, Sofya, 2002

“Gazetecinin Artık Yılları”, Anı roman, Sofya 2004

“Terapi Patikası”, Öyküler, Sofya, 2005

GAZEL 34

Bilmem aynı mey, aynı kadehle yine içilir miVe aynı yol, bir gün olur yine geçilir mi.Bir kere gelmiş geçmiş sayılırken o günlerAynı bahçelerden, aynı çiçekler biçilir mi.Bir kutup gecesinin karanlığı, sarmışken etrafıAcep o ümit yıldızı, bir gece tekrar seçilir mi.Bahar da nice bekleyiş, nice çiçeklerle gelirSiz söyleyin, bu güzel bahardan geçilir mi.Açmadıysa da eski bahçelerde aynı çiçeklerAynı dudaktan, aynı nektar içilir mi.1966, Sofya

DANTEYLE HAZBUHAL 35

Cehennem bir değil artık DanteBeş değilVe senin tanımadığın cehennem çok değiştiNice yeni cehennemlere sahne oldu hayat.Dünyevi komediler oynaya, oynayaGölgede kaldı şarklı din ulemasınınnar ile pür cehennemi.diri insan eritmişkrematoryumların yanında.Cehennem araf ve cennet.Muhayyel değildi seyahatlerimizKatran değilkayalar yanıyordu ayaklarımızın altındaVe cehennemlerden geçerek dünya lanetlegörgüsüne çıktı bir Paskalye sabahıyeryüzünün mübarek Kudüs’üne.Yeni bir Beatriçe – tıpkı senin eşsiz sevgilin -Ateşlerin ardından görünüyordu gözümüzeVe karanlıkta nazik ince ve güzelelini uzatarak bizerehberlik etti.Çelik toplarımızın en güçlü salvosunuYuvasına döktük ejderin / Cehennem olsun /Alevler etrafa saçıldı, dünyayı ateşledilerBundan bu gün yanmada yer, yer cehennemlerve içlerinde büyük saffetiyle BeatriçelerFakat sen pek iyi biliyorsun ki Dante.Biz isteriz ki sevgilimiz elimizden tutarakYıldızdan yıldıza uçursun biziVe en son haykıralım: Yeter!Artık ne bir kimse cehenneme gitmeliNe de dünya cehennemler içinde devam etmeli!Sofya

BAŞLIKSIZ ŞIIR 36

Sen baharı yaratıyorsun içerideSon bahar pencereleri zorlarkenSarı gölgeler gibi perdelerdeDüşen yaprakların izi erken, erken.Isıtır son bir gayretle kuytulardaSıcak yazda arda kalan o güneşMahzun bir anne gibi yorgun sulardaYüzer iki kuğu birbirine eş.Yükselir sonbaharın ıslak sabahındaTüten buhardan gibi bir buğuMağrur dağ başlarında dağın ahındaYüzer baş başa iki dost kuğu.

SEVENLER 37

Svetanka’ya

Anlatsak anlamazlar yüceliğini sevgimizinOysa ki sevenlerdir yaşatanlar dünyayıEn güzel türküleri sevenlerdir çalanBizimdir tellerine dokunulan gitar.Onlar ki hayatta bir gün bilmeyeceklerAnlatsak anlamazlar yüceliğini sevgimizin.Dehşet bir ümitle bekler sevenlerEn bitik, en küçük, en son eşliğindeHiç olmayacak dönüşünü gidenlerinVe sonsuz bir ümitle ardından terk edenlerin …Onlar ki hayatta bir gün bilmeyeceklerNasıl dehşet bir ümitle bekler sevenler.

ŞAİR 38

Şaban Mahmudov’a

Şair olmadıysak daŞiirler karaladık karınca kaderinceVe anladık mesleğin müşkül oluşunu.Anladık şairin haykırışını susuşunuEller uyurken sen uyanacaksınVicdanlar susarken sen haykıracaksın…Uyandıracaksın insanları birin, birinBaşkaca yalan.Büyük laflar etmiş olması şairin …1969, Sofya

FALCI 39

Bana yüzyıl vadeden falcı,demek daha yarıya çok var....Tut ki otuzu geçmiştir artıkHenüz dün saymaya alıştığım yıllar.Yüzyıl büyük laf, yarısı yeterKolay mı bu günde yarım asır geçinmekBir ömür değil mi, savaşa, savaşa biterTam bir asra bedel şimdi bir yıl didinmek.Barut, bomba, balta ve baskıKan, kaza, kalp ve kanser…Dünya sade bu değil kiKolay mı her doğanla doğ her ölenle can ver.Ölüm diye bir yön yok pusulamızdaDünyadan savaşa, savaşa gideceğizBana yüzyıl vadeden falcı,Söyle hayattan nasıl vazgeçeceğiz12. Şubat 1973, Sofya

BURSADA SALA 40

Gezdim adım, adım yeşil Bursa’yıDolaştım yüce ecdadın türbesiniYeşil camide dinlendim tekrar, tekrarAtaların maziye karışan sesini.Duydum ki çınlıyor içimde halaŞimdi mi başlıyor geleceğe o akın?Yeşil camide okunan o güçlü salaNeden böyle bildik bu derece yakın.İçimde çiçeklenen bir sevda sürüyorBu ne sihirli şehir.,bu ne yamanGördüm ki damarlarımda dolaşıyorBursa türbelerinde duran zaman.

İSTANBULA UYARI 41

Mavi semalarda yüklü boydan boyaUcu göklere değen sivri minarelerBildin mi sofiyane haliyle ne der?Fatihi, Süleymaniye’ yi, Sultan Ahmed’iYahut’ ta tarihi Ayasofya’ yıAyakta tutan direkler …Kolay değil iki kıtaya ayak basmak, İstanbulKapında dost bekler, düşman bekler.

NASİP 42

Beyazıt’ta bir güvercin kanadıBoğaz içinde gümüş bir daldaSultan Ahmet’te okunan ezan sesleri....Bir şarkı güftesi Gülhane parkındaEminönü, Üsküdar, ÇamlıcaGerçek bu mudur? Hayal mi bunca?Saraylar, camiler, meydanlar, hanlarGüncel işi peşinde koşan insanlar.Tarih ve bugün örüm, örüm kucak, kucakİşte Boğaziçi, Marmara sımsıcakBurada herkese ömür boyu sevgi varUzan okşa Haliç’ i, karşıda ÜsküdarArtık yok bir özlemim, kalmadı bir ahımBana İstanbul’u nasip ettin Allah’ım.

MEST ETTİN BENİ 43

Mest etti beni İstanbul’un haliAradım caddelerinde üstat Yahya KemaliAnladım ki İstanbul’u sevmek için bir yürekBalkan şehirlerinin özlemini çekmek gerek.1996, İstanbul

ECDAT YOLU 44

Ecdat asırlar önce çekip başınıBu topraklardan ta nerelere gitmişYolunda evladına devretmiş savaşınıVarılacak yelere hasretle bitmişBozkırlarda kavgayı dağlarda yasıŞarkı edip söyleyen yiğitmiş.1993, Almatı

AKROSTİŞ 45

Seni seviyorum demek lafa kolayEn sıcak en güzel, en derin sulardaNeredesin diye sormadan sana varmakİşte sevgilerin en güzeli dünyadaSen kaderim oldun doğan güneşimEy beni benden eden gönüldeşimVarsın yıllar yılı dinmesin acım …İlkyazım, kışım, sonbaharım, yazımYaşa rüyalarımın gizli kuytularında …Orda bulmalıyım seni bu gün de yarın daRüzgarlar dinsin gözlerimin yaşında.Unutmadım sana verdiğim vaadiMadem ki hala seni seviyorum bu yaşımda.1999, Sofya

NO: 81 MEHMET ALİ MACAR (1941)

(Mehmet Aliev Macarov)

Mehmet Ali Macar 6 Ekim 1941 yılında Kırcali ilinin Sırt köy (Rogozçe) köyünde fakir bir tütüncü ailesinde dünyaya geldi. Kader onu daha küçük yaşta üç aylık iken babasız bıraktı. Annesiyle birlikte Eğri Dere’ye giden Mehmet Ali Macar ilk ve orta okulu orada bitirdi. Daha sonra 1961 yılında Kırcali Türk Pedagoji okuluna yazıldı ve üç yıl sonra oradan ilk okul öğretmeni olarak mezun oldu. Uzun yıllar Rodopların çeşitli köylerinde ilk okul öğretmeni olarak görev yaptı. Türk çocuklarına alfabeyi öğreterek Türkçe sevgisini onların minik yüreklerine yerleştirdi.

Bulgarlaştırma kampanyası onu Kırcali ilinin Çiftlik köyünde öğretmen olarak buldu. Bu kampanyaya karşı direnen şair işten atıldı ve üç yıl inşatlarda çalışarak hayatını kazandı. 1989 yılının Haziran ayında zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye iltica etti. Malkara şehrine yerleşti ve oradaki ilk okulda müdür yardımcısı olarak göreve başladı. Halen o görevi sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.

Mehmet Ali Macar şiiri çocukluk yıllarında sevdi, lakin ilk şiir denemelerini öğretmenliğe başladığı yıllarda yaptı ve bir daha şiirden ayrılamadı. O şiirlerinde yurt sevgisini ve milli bilinci dile getirdi. Onun şiirlerinde sıcak bir duygu yoğunluğu ve Rodop Türk folklorunun deyim özelliklerini buluyoruz ki, bu da onun şiirine yeni bir ifade ufku getiriyor.

Eserleri Türkçe merkez ve yerel dergi ve gazete sayfalarında serpilmiş bir vaziyettedir.

“Yıllaar ve Yollar”, Şiirler, İstanbul, 2006

ÖMÜRDEN KALAN 46

Çiçek açarSolar çürürİnsan doğar,Yaşar ölür.Ondan yalnızAnı kalır.1959, Kırcali

YOLLAR VE YOLCULAR 47

Yollar var ki inişli çıkışlıDikenli taşlıHep yokuşa sürer kişiyiHasret dolu gurbet yollarıAcı dolu göç yolları…Yolcuların yalın ayaklarıÇatlak, patlamış tabanlarıBazıları aşar yıllarıYarıda kalır bazıları…Gölgede gölgelenirKimilerine yetmez ömürNe kadar gidilirse gidilirYolun somuna gelinir.Orası artık son duraktırGözlere siyah perde çekilirKişi karanlığa bürünür..Bırakarak arkasında iziniGötürdüğü cepsiz kefendirKalıcıdır tüm yollar.Bekler yeni yolcular…Neler görmüşNeler geçirmişKahkahayla gülmüşİçin, için ağlamışAvaz, avaz haykırmış …Çağıl, çağıl çağlamışTürk olduğu içinKumsalda öldürülmüş.1980

ZOR GÜNLER 48

Sessiz, sessiz ağıtlar,Söylenir köşelerde.Duygular gömülüdürEn derin yüreklerde.Umut sinmiş içimeEsen rüzgarlar kuduz.Kapanmışım içimeKalmadı hayat huzur.Gündüzle gecem olmuşGecelerim simsiyahGüneşe var da batışYok, yok, yok, yok, yok doğuş.Ölenler toprak olduSızlıyor kemikleriBahçemde gülüm solduKayboldu bülbülleri.Bülbüller konmaz olduGüllerin tacınaBöylesine bir zulümGeldi Türk’ün başına.1987, Kırcali

RODOP GÜZELİ 49

Eli kınalı gözü dualıKaşı sürmeli başı sevdalıAyağı hallı (büyük) sırma ceketliTatlıdır dili, Fatma’dır adıTakmış telleri Rodop güzeliNe güzel gülüyor mavi gözleri.1987

CABİLLER’DE GECE 50

Cabiller’ de gece buzGece ayaz, yıldızlar sayısız, parlakElle tutulacak gibi alçak51Pomak Ahmedin evi eski, ahşapOdada üç yatakBirinde Halil İbrahimÖbüründe Emmi SüleymanBirinde de ben.İçeride soba kuruluİçinde yok yakacak.Soğuk boğdu uykumuzuBattaniye yıprak.Çeneler sabaha kadar çarpacakGözle kapalı uykularaYarın doğacak güneşYine donuk olacak.1987

PAYDOS MEMLEKET HASRETİNE 52

Nazım Hikmet’e

Bir gemi geldi İstanbul’dan Varna’yaOkşadı gemiyi, yandı elleriGirdi yüreğine acıttı.Bir gemi kalktı Varna’dan İstanbul’aYaktı yüreğiniKalkan tavası gibi.Dolu gözlerle baktı ardındanUzun, uzun....Ama rahat ol sen artıkPaydos Vatan hasretineMemleketine geleceksinBelki de dilediğinceAnadolu’ya gömüleceksin,Koca Nazım usta.

SEVGİDEN YANA 53

Bir dünya istiyorum sevgiden yanaKırgınlıklar, dargınlıklar bir yanaTüm yüzler gülsün, kaşlar benzesin yayaÇocuklar mutlu olsun, gelmesin dara.Şiirler yazılsın hiç yazılmadıkBesteler yapılsın hiç yapılmadıkÇiçekler açılsın hiç açılmadıkYollar geçilsin hiç geçilmedik.Kuşlar uçsun hiç görülmedikUçurtmalar salınsın hiç salınmadıkŞarkılar söylensin hiç söylenmedikGönüller çelenk örsün hiç örülmedik.Kekik koksun doğa, hiç kokulmadıkSevgiler yaşansın, hiç yaşanmadıkGüller dikilsin hiç dikilmedikBülbüller sevda yaksın, hiç yakılmadık.

NO: 82 HÜSEYİN RASİM GÜLER (1941)

(Hüseyin Rasimov Mustafov)

Hüseyin Rasim Güler 1941 yılında Silistre ilinin Bosna köyünde bir çiftçi ailesinden doğdu. İkiz eşidir, ikizlerin ikincisi, ilk okulu köyünde ortayı Silisterde okudu. Razgrat Türk Pedagoji okulundan diploma aldı ve üç yıl ilk okul öğretmenliği yaptı. Askere alındı. Terhis olduktan sonra Sofya Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümünü kazandı. Oradan mezun oldu. Kendi köyünde uzun yıllar orta okul Türkçe öğretmenliği yaptı. Daha sonra Silistre şehrine yerleşti. Orda Türkçe neşredilen “Ziya” gazetesinin Sanat ve Kültür sayfasını yönetti. Gazete kapanınca şehrin çeşitli liselerinde Bulgar Dili ve Edebiyatı derslerini okuttu. Bir ara Silistre Yüksek Öğretmen Enstitüsünde mürebbilik yaptı.

Asimilasyon politikasına direniş gösterdiği için tutuklandı, sorgulandı ve kısa süreli sürgüne gönderildi. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutuldu. Türkiye’ye iltica etti. Uzun yıllar İstanbul Ticaret Meslek Lisesinde Edebiyat öğretmenliği yaptı. 2003 yılında emekli oldu. Halen İstanbul’un Yeni Bosna semtinde oturmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.

Hüseyin Rasim Güler şiire ergenlik çağında gönül verdi. İlk şiiri on altı yaşındayken Rusçuk’ta Türkçe neşredilen “Tuna Gerçeği” gazetesinde yayımlandı. Daha sonra Hüseyin Rasim Güler şiirden ayrılmadı. Şiirlerinde kendi lirik duygularını ve gezip dolaştığı yerlerden esinlendiği doğa güzelliklerini dile getirmektedir.

Eserleri:

“Kardelen”, Çocuk şiirleri, İstanbul, 1997

“Çoktan Tükenirdi Bu Nefes”, Şiirler, İstanbul, 1996

“Kıbrıs İzlenimleri”, Yolculuk notları, İstanbul, 1998

“İstanbul Defteri”, Şiirler, İstanbul 2001

“Rumeli Türküleri ”, Derleme, Prizren, Kosova 20003

“Köprü”, Mehmet Ali Oruç’un şiirleri, Derleyen, Hüseyin R. Güler İstanbul 20003

“Dünyayı Geze Geze”, Şiirler, İstanbul 2005

“Bodrum Esintileri”, Anı, İstanbul, 2008

AKIN 54

Şehir misali gemilerimizBalık gibi suları yarar.Çelik kanatlı kuşlarımızMaviliklerden maviliklere dalarYapay uydularımızDöner mi dönerUzay gemimiz.Gökleri delerAkın var akınDemek ki bu gün değilse yarınBiz misafiriyizMars’ın, Ay’ın.1959 Ocak, Razgrat

BİZ İNSANLAR

Biz insanlarKurucusuysak bugün yeryüzününYarın yelkenler açacağızEvren yolculuğunaDoluşacağız uzay yolcusu gemiyeOtobüse biner gibi …Ve konacağız gezeğenden gezeğeneUçacağız koşacağız, yıldızlar alemindeBir sözle uzayı fethedeceğiz kardeşimYüzeceğiz uzay gemisiyle uzay denizindeİnan buna.Güç bizde, fen bizdeİnanç denen kudret dümeniSağlam irademizleDöndükçe elimizde …Mart – 1965, Bosna Köyü Silistre

SEN MİSİN, ARDA?

“Ben sana demedim mi canlarımYusuf’um, kayıklar batacak…”Rumeli TürküsüSen misin bre, ArdaSen misin bre çılgın nehirO Yusuf’u alıp giden?Getir Yusuf’uGetir Yusuf’u.Bakıyorum da doludizgin atlar gibiCoşuyor suları Arda’nınHiçbir şeyden habersizHer şeyden bihaber …ÖtelerdeKayıklar beliriyorSonra bir yatKıyak mı kıyakKüçümencikDerkenBir türkü karışıyorAkışına dalgaların :“Çıkar abanı poturunu Yusuf’umDalgalar alacak…”Eyvaah!Dalgalar dehşetle çarpıyorSahilde kayalaraBakışlarım bir başka oluyorDüşüncelerim karışıyorBir başka oluyorumBir canavar misaliAtlayıp da sularaBoğmak istiyorum Arda’yıTüm hırçınlığımlaYitirdi diyeO civanım Yusuf’u …Amma şuİyilikleri de olmasaToprağa ve insanlaraFaydası dokunmasa!Temmuz 1965, Kırcali

BAKU – VARNA

Şöyle birBaku’nun deniz sahilineŞu neftçiler denen yereİndim mi bir kereVarna’ yı düşünürümBurası her şeyiyleErliğin destanıdır.Her manzara her şey her satırNeonlu limanı bu şehrinVe mavisi yeşili alıVarna’yı hatırlatır,İki can kan kardeşidirVarna – BakuOnlar ki bu topraklarınEla gözüdür kalem kaşıdırOnlar ki sancılı dünyamızınBirer can kardeşidir.Temmuz 1974, Baku

DOST BAKU

Ben sizi dost bilerek geldim Baku’yaHer anımda dost ilde dost ellerde bildim kendimi.Gönlüm burada öylesine hoş kiBir kuş olup uçacak.Aranızda dolaşarak mutluluk dağıtacak!Temmuz 1974, Baku

NO: 83 AYŞE HÜSEYİN BİLAL – ŞİŞMANOVA (1941 – 2012)

(Ayşe Hüseyinova Bilalova Şişmanova)

Ayşe H.Bilal Şişmanova 1941 yılında Razgrat iline bağlı Kalova (Dyankovo) köyünde aydın bir ailede doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Devamla Razgrat Türk Pedagoji okulundan mezun oldu. Dört yıl Huma ile Mumcular (Sveştari) köylerinde öğretmenlik yaptı.O yıllarda Gençlik teşkliatında çalışan Salih Hakkıev ile evlendi. Ayşe H.Bilal Şişmanova Razgratta tam 38 yıl öğrencilere ve velilere öğretmenlik görevini bıkmadan fedakarca icra etti.

Ayşe H.Bilal Şişmanova şiire Razgrat Türk Pedagoji okulunda öğrenci iken sevdalandı.Bir daha şiirden hiç ayrılmadı. Şiir onıun sırdaşı ve dert ortağı oldu.Şiirin siyasi ve sosyal gücünü çok erken sezdi. Şiirlerinde evlatlarına, eşine olan sonsuz sevgisini, halkın sevincini, kederini ve asimilasyona tepkisini mısralarında cesurca terennüm etti.

17 Aralık 2000 yılında kurucusu ve kaşkanı olduğu “Razgrat Güzelleri” adlı folklor grubunu kurdu. Bu grup Deliorman’da ve Türkiye Cumhuriyetinnin çeşitli şehirlerinde Bulgaristan Türklerinin folklor zenginliğini ve dans kültürünü başarıyla temsil etti. Bu gün de büyük bir özveriyle çalışmalarına devam etmektrdir. Ayşe Şişmanova şiirlerinde Bulgaristan Türklerinin asimilasyon trajedisini kadın duyarlılığı ile geniş kapsamlı ele alan önde gelen şairlerimizdendir.

Razgrat şehrinde oturuyor. Evli ve iki çocuk annesi ve bir torun sahibidir.

Eserleri:

“Mevsimler Yine Dönecek” Şiirler Razgrat 2006

“Güneşe Kar Düştü” Şiirler, Razgrat, 2008

DELİ-DOLU DELİORMAN

(Sülbiye ve Habil GÖÇGELDİ ailesine)

Deli dolu demişlerÇılgın demişler sana…Varsın desinler deliCanım Deliorman’a…Havasına, suyunaMücevher toprağınaCan feda olsunHayranım ormanına…Razgrat denen beldesiDeliorman incisiLom suyu ezgisininKim değildir delisi…Deli desinler deliVer dünyaya eliniBarış, kardeşlik seliDeliormanın emeli.2 Ağustos 1965 Demir Baba Tekkesi

KIŞ – 1985

Korkunç bir kışVe bekleyiş….Yüreklerde dertlerGözlerde kederUmutsuz bir baharKalpler duracak kadar…Hayır duramaz.Obüyük yürekteKüçük bir pencere bırakıyorum…Hissediyorum,Oraya biri girmek istiyorSanki bu toprakşlarda nöbet tutuyorCesaret kardeşimCesaret diyor kalbim…Şubat 1985 Razgrat

KÖYÜMDE 1989 ISSIZLIĞI

(Ağabeyim Hasan Bilal ile eşim Salih Hakkıev’in gece konuşmalarından sonra yazılan şiir.)

Yeşil tarlalar umutsuz, mutsuzEvlerin çoğu kimsesiz.İnsan izi kalmamış yamaçlardaTürkmen beyin torunlarıTek, tek göçmüş başka diyarlara…Batıyor batıdan güneşParlıyor çoban yıldızıBir kaç insan, dönüyor yorgun, sessizDağılmış, perişan yuvaları sinsi, sinsi…Vatan dediğin şey İnsandır elbetMeleyen kuzu, ağlayan bebekEş, dost kalmadı yanıbaşımda…Ağlarım bakıp, bakıp sanaHayat ırmağında yıkananAltın gibi ebediyyen parlıyarak.Koruduğum sürece bu diyarıParlayacak yine çoban yıldızı....Ay bir çiçek gibi açacak adetaGökyüzünde ki çardaktaKavuştuğu anÇalışkan insanlarına.20 Ağustos 1989 Kalova

DELİORMAN

Deliorman asırların gür sesiİnsanıyla sarmaş dolaş yaşayan…Ağıt yazar Demir Baba çeşmesiAşık gibi sevgiliye dert yakan…Ormanında güvermiş meşeleriToprağına ter döker efeleriGündüz sıcak, serindir geceleriDeiorman sevgiliye dert yakan.20 Mayıs 1991 Balabanlar Razgrat

BU AKŞAM

Kızım Sevda’yaBu akşam yüzüyor gecelerde düşüncelerimYüreğimin gizli derinliklerindeGünlerimi değerleştirenGecenin geçmeyen saatleriMahvetti beniDüşünürken seni…Bu akşamYuvarlak dolunayın altındaYine arayacağım uykumu.Yüreğime inecek bitmeyen acıGözlerim arayacakGünün doğacak gölgesini…Kendi derdimle kaldım buradaYalnızlığı kokladım o andaSonbaharda kurumuş yapraklarda.Bugün de akşam oldu.Bu akşamYine yüzecek gecelerdeDüşüncelerim.Aralık 1995 Razgrat
На страницу:
2 из 7