Полная версия
Cennet Bedava Cehennem Parayla
75- Kitap verilenlerden öylesi vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Yine onlardan öylesi vardır ki ona bir dinar emanet etsen, tepesine binmedikçe onu sana vermez. Çünkü onlar: bizim aleyhimizde okur yazar olmayanlarda bir yol yok derler ve Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.
76- Hayır yol var! Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah sakınanları sever.
79- Allah’ın kendisine kitap bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara Allah’a değil bana kul olun diyebilme yetkisi yoktur. Ancak kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz! Der.
80- Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrılar edinmenizi de emretmez.O halde siz, Müslüman olduktan sonra, size inkarcı olmanızı emredebilir mi?
82- Demek ki, bunun arkasından her kim dönerse artık onlar, hep dinden çıkmış olanlardır.
83- Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O’na teslim olmuş, hep döndürülüp O’na götürülüyorlar.
84- De ki, biz, Allah’a indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve Peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik.
Onlardan hiç biri arasında ayrım yapmayız ve biz, ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız.
85- Her kim İslam’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahrette hüsrana uğrayanlardan olur.
87- İşte onlar! Cezaları, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.
88- Sonsuza kadar o lanetin içindedirler, azapları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.
90- Kesinlikle inanmalarının arkasından inkâra sapmış sonra da inkârcılıkta ileri gitmiş olanların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, hep sapıklık içinde kalmış kişilerdir.
91- İnkâr etmiş ve inkârcı olarak ölüp gitmiş kimselerin her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek de olsa, bu onların hiç birinden asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı elim bir azaptır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.
Muhterem okuyucularım:
Yeri gelmişken size bir şeyler anlatacağım.
Yukarıda ki ayet-i kerimenin mealinde geçtiği gibi bazı insanlardan işittim bu elektriği icat eden de mi cehenneme gidecek, sakın haa! Böyle bir şey söylemeyin söyleyenleri de ikaz edin. Dünya dolusu altınını infak etse yani (fakirlere dağıtsa) yine iman etmedikçe kurtulamaz.
92- Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.
95- De ki: Allah doğru söylemiştir. O halde Hakka tapan bir hanif olarak İbrahim’in dinine uyun, o hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
99- De ki: Ey kitap ehli; niçin inanları Allah’ın doğru yolundan engelliyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
100- Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden her hangi bir gruba uyarsanız, sizi inandıktan sonra döndürür kâfir edenler.
Şair diyor ki:Günahımı boynuma kolye gibi takarak Billur sularınızla abdest almaya geldim, Yaşanmış bir maziyi arkada bırakarak, Teselli dinlemeye dert yanmaya geldim, Şadırvanlar, feyz verin titreyen kalbimize, Bizi de aza edin n’olur meclisinize,Hak sevgisi taşıyan sevda denizine,Bütün varlığım ile bu gün dalma geldim, Şadırvanlar! Gülmeyen bendeki bu sevgiye,Kavuşa bilmem için, sevilen sevgiliye,Bezm-i peymanimizde hep Allah diye diye, (yemin meclisi) Bir hak aşığı sarhoş olmaya geldim,Denize baş koyan güvercin sürüleri,Seyrederken ufukta yeni doğan seheri,Terk edip menfaati bu tanrı misafiri,Olarak, mahşere dek sizde kalmaya geldim,Kurnalarla gece hem ben de zikretmek için,Allah’tan geldim, yine Allah’a gitmek için,Kubbenizin altında Hakk’a şükretmek içinHuşu ile dört rekât namaz kılmaya geldim.(Mehmet Emin Bilici)Akıllı ve uyanık bir kimse isen, dünyaya gönül bağlama. Şeytan seni kandırıp dünyaya meylettirirse, seni emri altına almış demektir. Bundan sonra felaketten felakette sürüklenirsin de hiç haberin olmaz.
Ey dostlar! Bir kimse Allah Teâlâ’nın aşkı ile yanarak bu denizde usta bir dalgıç olmadıkça, bundan çok daha derin olan vahdaniyet denizine giremez.
Gönlünde Allah-u Teâlâ’nın aşkını yaşayanlar dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk içinde hak ile olurlar. Bir an Allah-ü Teâlâ’yı unutmazlar. İnsanın en büyük zaafı bencil olup iyilere değer vermeyişidir.
Bu dünya bütün haktan geçer ya/ inanma sen malına, bir gün elden gider ya. Ata ana kardeşler nere gitti fikir kıl, dört ayaklı tahta at bir gün sana yeter ya.
Muhabbetin denizine gömülüp bat âşıkların sohbetine özünü kat/ Muhabbetin pazarına özünü sat/ Özünü satmadan Hakk rahmetin alsa olmaz.
Âdemoğlu ölesi, yer altına giresi/ Kimi iyidir kim kötü, orada malüm olası. Burada özünü bilenler, Hakk’a kulluk kılanlar/ hak yoluna girenler, aydınlık yüzlü olası.
Gelin dostlar Allah zikrini gönül ülkesini açar dostlar. Estağfurullah ve istiğfarı dinmeden söyleyin/ Lanetli şeytan beden ülkesinden kaçar dostlar.
(Ahmet Yesevi)Başlangıçlar, nihayetlerin tecelli ettiği yerlerdir. Kimin bidayet ve başlangıcı Allah ile olursa nihayeti de Onunla O’na doğru olur.
İbadet ve taat yapamadığında üzülmemen, hata ve günah işlediğinde ise pişmanlık duymaman kalbin ölüm işaretlerindendir. Dünyanın ve maddenin şekilleriyle aynası kirlenmiş olan kalp nasıl parlar? Şehvetleriyle bağlanmış olan kalp Allah’a nasıl yol alır. Hakiki dost, senin ayıp ve kusurunu bildiği halde seninle arkadaşlık ve sohbet edendir. Bu da Kerim olan Mevladan başkası olamaz! Söylenen her söz üzerinde, içinden çıktığı kalbin kisvesi, elbisesi vardır. Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise içlerinde ihlâs sırrının bulunmasıdır.
Allahın katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işte seni ikame ettiğine, seni hangi halde tuttuğuna bak!
Seni methederler. Buna karşılık, sen de nefsi huylarının gerçeğini bildiğin için onu kınayıcı ol!
(Ataullah İskender)İlim öğrenmeden evvel edebi öğren. (İmamı Malik)
Hakiki dost, senin ayıp ve kusurunu bildiği halde arkadaşlık ve sohbet edendir. Bu da kerim olan Mevla’dan başkası olamaz! Söylenen her üzerinde, içinden çıktığı kalbin kevseri elbisesi vardır. Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise ihlâs sırrının bulunmasıdır.
Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kusurlarını kendin gör ta ki onları tamir ve ikmal edebilesin. Dostluğunu kötü günde göster, ta ki kötü gün dostu bulasın.
(Prof. Ali Fuat Başgil)Vatan bize kılcımızın ekmeğidir. (Namık Kemal)
Fırsat ganimettir, sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah’ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dâhildir, isterse alışveriş olsun. (İmam Rabbani)
Allah’a dayan sa’ye saye satıl hikme ram ol Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol. (Mehmet Akif Ersoy)Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol.
Korkma yerde kalmazsan, işinde ve sözünde doğruluktan ayrılma.
Hak doğruların yardımcısıdır.
Dost ol. Ta ki sana da dost olsunlar. (Prof. Ali Fuat Başgil)
Bir an kayboldun gibi! Yaşamadan kıyametiYoruldun ama buldun ey kalbim emanetiBir kurtuluştur o an çağrılsa senin adınSen ne kadar sıcak sesin ne kadar yakınSensiz geçen zamanı belli yaşamamışım.Sessizlik bir kuyuymuş onu yaşamamışım.Bir yoldum öteye geçerek gözlerindenİşte yeni bir dünya peygamber sözlerindenÖlüm bize ne uzak, bize ne yakın ölümÖlümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölümEy bir kelime arayan kalbimSonra arayan tekrar arayan kalbimO dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklarÖlüm ki sonsuza açılan bir kayıptır, hiç unutmadımBir an kayboldun gibi! Yaşadın kıyametiYoruldun ama buldun ey kalbi emanetiDünyanın ağırlığına eklesek yıldızları, ayı, güneşiGene de ağır basarsın ey kalbim, ey kalbimin güneşiEbedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım. (Erdem Bayazıt)KISSAEbu Yezid Bistami (kuddise sirruh) Hazretlerinin indinde bir kimseyi velidir, kerameti vardır diye övdüler. Bistami Hazretleri, bize bu sena ettiğiniz velinin ziyaretine gitmek vacip oldu, diyerek mensuplarını alıp o methedilen velinin ziyaretine gittiler. O velinin bulunduğu mahale vardıklarında, onu mescide gidiyor gördüler. Bistami Hazretleri bu veliyi mescit yolunda giderken, kıbleye karşı tükürür gördü. Bu sebeple Bistami, övülen şahsı sünnete muhalif buldu ve derhal geri dönüp, kerametinden bahsedilen veli ile görüşmedi ve dedi ki: “dinin hükümlerine ve sünnetin adabına saygı göstermeyene nasıl olur da keramet edilir? O kimse nasıl olurda veli olur”
Kıymetli okuyucularım yukardaki, kıssayı tekrar, tekrar okuyunuz ve okutunuz. Sakın yerlere tükürmeyin çok günah ve ayıp Müslüman bunu yapmaz. Allah’ın yarattığı kulların yerleri kirletme hakkı yoktur. Vesselam!
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…101- Önünüzde Allah’ın ayetleri okunurken ve aranızda O’nun elçisi var iken sizler nasıl olur da inkâra dönersiniz? Oysa her kim Allah’a sıkıca tutunursa, o kesinlikle bir doğru yola çıkarılmıştır.
102- Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle Müslüman olarak can verin!
103- Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O’nun nimeti sayesinde uyanıp kardeşler oldunuz. Bir de siz bir ateş çukurunun tam kenarında bulunuyordunuz ve O, sizi tutup oradan çıkardı. Şimdi Allah’a doğru gidebilmeniz için ayetlerini böyle açıklıyor.
106- Kimi yüzlerin ağaracağı, kimi yüzlerin kararacağı günde yüzleri kara çıkanlara: inandıktan sonra inkâr ettiniz öyle mi? O halde nankörlük etmenizin cezası olarak azabı tadın denecek.
107- Fakat yüzleri ak olanlar hep Allah’ın rahmeti içinde olacaklar ve sonsuza dek onun içinde kalacaklardır.
108- işte bunlar, Allah’ın ayetleri. Onları sana hak sebebiyle okuyoruz. Yoksa Allah âlemlere hiçbir haksızlık yapmak istemez.
112- nerede bulunursalar, alçaklık damgası altında kalmaya mahkûmdurlar; meğerki Allah’ın himayesine ve inananların himayesine sığınmış olsunlar. Onlar döne dolaşa Allah’ın hışmına uğradılar ve miskinlik altında ezilmeye mahkûm kaldılar. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve peygamberleri bile bile haksız yere öldürüyorlardı. Çünkü baş kaldırmışlardı ve aşırı gidiyorlardı.
113- Hepsi bir değildir. Kitap verilenler içinde gece vakitlerinde Allah’ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan doğru bir topluluk vardır.
114- Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve hayırlara koşuşurlar. İşte onlar iyi kimselerdendir.
115- Ne hayır işlerlerse, asla karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilir.
118- Ey iman edenler, sizden olmayanları dost edinmeyin; onlar sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sıkıntıya düşmenizi arzu ederler. Düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, sizlere ayetleri açıkça bildirdik.
120- Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar. Eğer sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hileleri size zarar vermez. Çünkü Allah, onları kendi yaptıkları ile kuşatmıştır.
121- Hani bir vakit erkenden, müminlere savaş için elverişli yerlere yerleştirmek üzere, ailenden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.
122- O zaman içinizden iki grup oluşturanlar; Allah yardımcıları iken, yılıp çekilmek istemişlerdi. Demek ki, inananlar yalnızca Allah’a dayanmalıdırlar.
125- Evet sizler sabreder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlar da hemen üzerinize saldırırlarsa Rabbiniz size beş bin nişanlı melekle yardım edecek.
126- Bunu Allah size yalnızca bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Zafer yalnız güçlü, hikmet sahibi Allah’tandır.
127- Küfredenlerden bir kolu keskin veya perişan etsin de hayal kırıklığına uğramış olarak dönüp gitsinler diye.
128- Senin elinde bir şey yok. Allah ya onların tevbesini kabul eder ya da onlara azap eder. Çünkü onlar zalimlerdir.
129- Göklerde ne var ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
130- Ey iman edenler, öyle kat kat katlayarak faiz yemeyin ve Allah’tan korkun ki, arzunuza ulaşasınız.
131- O kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının!
132- Allah’a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz.
133- Ve koşuşun rabbinizden bir bağışlamaya ve takva sahipleri için hazırlanmış eni gökler ve yer genişliğinde olan cennete.
136- İşte bunların mükâfatı rablerinden bir bağışlama ve sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlerdir. İyi iş yapanların mükâfatı ne de güzeldir.
138- İşte bu, bütün insanlar için bir açıklama ve özellikle korunacak takva sahipleri için bir hidayet ve öğüttür.
139- Sizler eğer gerçek inananlarsanız, daha yükselecekken gevşemeyin ve üzülmeyin.
Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise içlerinde ihlâs sırrının bulunmasıdır.
Allahın katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işe seni ikame ettiğine seni hangi halde tuttuğuna bak!
İnsanlar, sende bulunduğunu zannettikleri iyi huylardan dolayı seni methederler. Buna karşılık sen de nefsi huylarının gerçeğini bildiğin için, onu kınayıcı ol! (Ataullah İskenderi)
Dilini tut ve bil ki, yarası bıçak yarasından daha vahimdir.
Kusurlarını kendin gör, ta ki onları tamir ve ikmal edebilirsin.
Dostluğunu kötü günde göster, ta ki kötü gün dostu bulasın.
(Prof. Ali Fuat Başgil)
Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma yerde kalmazsın.
İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yanındadır.
Dost ol. Ta ki sana da dost olsunlar. (Prof. Ali Fuat Başgil)
Kibir ve gurur ile tahsil olunan ilimde ferah yoktur. Kalbi münevver olmak isteyenler az yemeli ve sefihlerin (düşük ahlaklı kimselerin) yanlarında bulunmamalıdır. Her işte hayır bulmayı arzu edenler, insanlara hüsnü zanda bulunsunlar.
Sadık dost arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.
Sende bulunmayan fenalık ile seni eleştireceğinden emin ol.
Kudret üstündeki işledikleri ve bilmedikleri ilme müdahale edenler, kadir ve meziyetlerini kaybederler. İbret almak istersen, hata sahibi kimselerin akıbetlerine bak da mütenebbih ol.
İki kişinin darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması münafıklık alametidir. (İmam’ı Şafi)
FAZİLETKuranı Kerimde 104 yerde geçen fazl ve gökten türeyen diğer kelimelerin büyük bir kısmı Allah(c.c)’ın genel olarak da Muhammed (s.a.v) ümmetine ayrıca belli kişi ve zümrelere karşı maddi ve manevi lütuf ve cömertliğini ifade eder. Nitekim Cenab-ı Hak buyurur: Nefsini tertemiz yapıp arıtan. Şüphesiz saadete ermiş onu kötülüklere gömen ise, elbette ziyana uğramıştır. (Şems süresi 910)
FEDAKÂRLIKKuranı Kerim’in; Onların kalplerinde hastalık vardır. Dediği hastalığın bir türüne yakalanmışlar demektir. Ancak bu tıbbi müdahale ile tedavi olunamayacak bir hastalıktır. Müminlerin fedakârlıklarının bir başka örneği Kuran’da şöyle anlatılıyor. Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve tutsağa yedirirler. Biz size ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü bir asık suratlı zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz derler. (Tevbe S.125- İnsan S. 8-10)
FETANETHz. Peygamber (s.a.v)’in daha Peygamberliğinden önce Kabenin, inşası sırasında, Hacer-ül esved taşının yerine konulurken Kureyş kabileleri arasında ihtilaf çıkmıştı. Peygamberimiz (s.a.v)’in orada hakem tayin edilmesi sırasında gösterdiği maharet büyük savaşların çıkmasını önlemiştir.
FİKİR (TEFEKKÜR)İbn Kesir tefsirinde Yüce Allah(c.c) bedeviyi, bindiği deveye üstündeki yanındaki dağlara altındaki yere bakarak Allah(c.c) kudretini anlamaya yöneltmiştir diyor.
BERCESTEDünyamızı yamadık,Yırtarak dinimizden,Din de gitti dünya daGitti elimizden.ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…144- Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah’a bir zarar veremeyecektir. Fakat Allah, şükredenleri yakında mükâfatlandıracaktır.
145- Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse ölmeyecektir. O vadesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır. Bununla birlikte kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz. Kim de ahret sevabını isterse ona da ondan veririz. Şükredenleri ise kesinlikle mükâfatlandıracağız.
146- Nice peygamberler vardır ki birçok Allah erleri onların mahiyetinde savaştı ve Allah yolunda başlarına baş eğmediler. Allah da sabredenleri sever.
147- Onların: ey Rabbimiz günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla, savaş alanlarında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizlere zafer ver! Demek ki başka bir sözleri de yoktu.
148- Allah da onlara hem dünya nimetini verdi hem de ahiretin güzel sevabını verdi; öyle ya Allah güzel iş yapanları sever.
155- O iki topluluk çarpıştığı gün içinden arkasına dönenlerin, şeytan yalnızca bazı yaptıklarından dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
156- Ey iman edenler, sakın inkâr edip yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: yanımızda kalsaydılar ne ölür, ne de öldürülürlerdi, diyenler gibi olmayın! Allah bunu onların yüreklerini dağlayan bir acı olarak bıraksın diye böyle söylerler. Oysa yaşatan da öldürende Allah’tır ve Allah bütün yaptıklarınızı görür.
157- And olsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah’ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünya da kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
158- An olsun ki, ölseniz de öldürülürseniz de kesinlikle Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık hiç kimse sizi enemez ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım etmek kimin haddine? O halde, bütün inananlar yalnızca Allah’a dayansınlar!
161- Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi olur şey değildir. Her kim hıyanet eder, ganimet ve hâsılattan bir şey aşırırsa kıyamet gününde boynuna aldığı şeyi yüklenerek getirilir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı ödenir, hiç birine haksızlık edilmez.
162- Allah’ın rızası peşinden giden kimse, Allah’ın hışmına uğrayan ve yeri cehennem olur. Kimseye hiç benzer mi? Orası varılan ile kötü yerdir!
163- Onlar Allah katında derece derecedir. Allah bütün yaptıklarını görüp duruyor.
166- O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah’ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği
167- Hem de münafıkları belli edeceği için ki bunlara “gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!” denilmişti. Onlar savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik dediler. Onlar o gün imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerin de ne sakladıklarını en iyi bilendir.
168- Kendileri oturarak savaşa giden kardeşleri için: bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi diyenlere de ki: haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eğer gerçeği söylüyorsanız!
169- Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Onlar hep hayattadırlar. Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
170- Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır, müjdesinde bulunurlar.
171- Yine onlar, Allah’ın bir nimeti, bir Lütfi ile ve Allah’ın müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.
179- Allah inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizlere gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah ona peygamberlerinden dilediğini seçer. Onun için Allah’a ve peygamberlerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir mükâfat vardır.
Kendi nefislerine faydası olmayanın, sana da faydası yoktur. Sadık arkadaşın hüzün ve sevinçte ortağın olandır. (İmamı Şafii)
İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma.
Söylemediğin sözü söyleyebilirsin, söylediğini gizleyemezsin.
Para sevdasında olmayan kişi her nerede olursa olsun selametledir.
Akıllıların âdeti sükût, cahilin âdeti unutkanlıktır.
Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmesin.
Kendi elinle vereceğin bir akça senden sonra verilecek yüz akçadan daha değerlidir. (Feridun Attar)
Deme şu niçin şöyle, yerindedir o öyle, bak sonunda sabreyle Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma, incitme gönül yıkma, sen nefsine yan çıkma,
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Gıybet ve koğuculuktan sakın ki, bunlar insanı halktan ve Haktan uzak ederler.
Allah’ı tanıyan kişi insanlardan özür diler. Özür dileyenin özrünü kabul eyle.
Sana edyet edeni affedip tatlı ve yumuşak söyle.
Elinden geldiği kadar kusurları affet ayıpları görmezden gel.
Af edenler insanların en güzelidir.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcıdır.
Yardım et ki, yardım olunasın. Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir,
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir. Sana zulmedeni affetmendir. Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
DUAİnanma dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı, rahmeti sınırsız, muttaki Kudret sahibi olan Allah Teâlâ’ya bağlayan manevi bir bağdır.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s) duayı rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir. Çünkü dua etmenin özünde Allah’a teslim olmak ve ona kulluk etme bilinci vardır. (Tirmizi 3368-69)
Kabul edeceğini ümit ederek ve dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirmeliyiz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur. Kul elini açarak, Allah’tan hayır bir şey dilerse: yüce Allah, kulun elini boş olarak çevirmekten hayâ eder.(Tirmizi118)
Bu hadisi şeriften samimiyetle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır.
İsteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı, dertlerimizin sona ermesi için önce üzerimize düşeni yapmalı.
Sonra Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın daima içinde bulundurarak, Allah’a yalvara yalvara ve gizlice niyazda bulunmalıyız.
ÖLÜM HAYATIN AYNASIDIRÖlüm deyince herkes inancına, anlayışına, zihin ve gönül haline göre farklı duygular yaşar. Ölüm kimi için korku olurken, kimi için de sevgiliye kavuşma anıdır.