
Полная версия
Kazak Folklorunun Tarihi
At ve ejderha totemleri de Kazak inançlarında önemli bir yere sahiptir. Ejderha mitolojik ve gerçekçi bir totem olarak işlenmiştir.
Öküz TotemiHayvancılık devrinde vahşi hayvanlar totemi ortaya çıktıysa, çobancılık zamanı geldiğinde de büyük baş hayvanlarını kutsal olarak sayma geniş bir alanı kapsamaktadır. İşte bu kavram üzerinden, öküz, yılkı totemleri doğmaktadır. Öküz – yaşam, tarımcılık, yılkı-göçebe yaşam, savaş totemleri ortaya çıkmaktadır. Bu sıraya da hayvan nasibi, köpek totemini dâhil etmekteyiz. Hayvancılık iyice geliştiği devirde şu hayvanlara ilk bakan insanlar- Yılkıcı Ata, Zengi Baba, Oysıl Kara olarak, antropolojik efsaneleri yaratmıştır. İlk başta bu kavramların esas anlamında yaşam düşünceleri olmaktadır.
Altay, Orta Asya halklarında öküz ve köpek son totemler olarak sayılmaktadır. Bunun hakkında S.P. Tolstov: “Bu adlandırmanın bizi ilgilendirecek yeri de budur, onunla birlikte, o VII-VIII. yüzyıllarda Orta Asya’yı mekân eden Türk kabilelerinin atıdır” (Tolstov, 1935: 15-20), -demiştir.
S.P. Tolstov Marrın “Skif tili/İskit dili” adlı makalesindeki sözcüklere duraklarsak, “oğız” kökündeki “ğ-z” toplanarak “s” olmaktadır, İskit dilinde ba-kar (sığır, inek), i-kuj (öküz), Latincede pe-ko-ris (sığır) olmaktadır. Almancada okş (peri, oh-sığır, Arap dilinde ba-kar (sığır, ba-ğır (deve), ba-kir (tailak), buradan Abu-Bekir sözü ortaya çıkmaktadır. Çuvaş dilinde bo-kor, bı-kır (öküz). Ay-gır sözünde şu kök dâhil edilmektedir. Bu isim sonradan Oğuz boylarının adı olarak geçmektedir. Bundan Oks-Okus, Yun. Oksos sözü çıktığını göstermektedir. Onun eski kökü de –Vahş. Eski Yunan, Arap seyahetçilerin eserlerinde Varahş-Aral denizidir (Hazar).
Böylece dillik analizle ortaya çıkarak, S.P. Tolstov. “Oğuzların boylık birliği Oksa kadarki zamanda başka bir yerden göç edip gelen kabileler değil, birlik adı da ırmak adı da eskiden beri herkese ortak totem adından, yerel dil sözünden gelmektedir. Öyleyse Orta Asya Oğuzlarına eski zamanlarda şu yeri mekân eden İskit kabilelerinin meşru mirasçısı olarak bakmamız gereklidir. Oğuz toteminin adı eski İskitler orta sırasında olması gereklidir” (Tolstoy, 1935: 16), diye yazmaktadır.
Öküz totemi bütün dünya halklarına aittir. Halk çocuğu olan ilk büyük baş hayvan o olması gereklidir. Örneğin, Halkaslar (bir Moğol kavmi) efsanesinde onun soyu kuku boğa (gök öküz), onun kadına yaklaşmasından Moğollar ortaya çıkmaktadır. Brutlar kendilerini han kızıyla evlenen Buke Noyan’dan yayılmaktadır diye saymaktadırlar. Doğuda gök öküz yeri kaldırıp durmaktadır denilen kavram vardır. O yer yaratılışındaki dönemden, Âdem atadan beri vardır. Yunan mitlerinde Gerakl, Skifiyaya gittiğinde Borispen adlının bozgun kızı Geriyonu öküze bağlayıp sürdürerek vatandan kovmaktadır. Ondan da İskitler ortaya gelmektedir. Harezm efsanesinde Sasrauka öküzüne binerek gelen Jamşid onun ilk geleni denilmiştir. Kabileyi öküzden yaymak Altay Türklerinde de vardır. Örneğin, “Oğıznâmede” Oğuzhan’ın ayağı sığıra, gövdesi bozkurda, omuzu sansara, yüzü ayıya benzetilmiştir. Bütün vücüdünde tüy olmaktadır. Burada çeşitli hayvanlar ve kuşlar totemi birleşmektedir.
S.P. Tolstov öküz totemini erkekler kültü olarak saymaktadır. Kidanlarda kadın totemi sığır, erkekler totemi de beyaz at olmuştur. Kidanlar efsanesinde de şu ata binerek Tuhe ırmağında yüzüp gelen erkek Huan-He ırmağında kırmızı sığıra binip gelen kıza rastlamaktadır. Şu ikisinde Kidan halkı türemektedir. Kidanlar buradan itibaren dedelerinin ruhuna beyaz atı kurbanlığa çalmaktadır. Onlar sonradan Türkleşmektedir.
Yıl Sayma TotemiTibet, Çin, Türk-Moğol halklarında eskiden beri yıl sayma geleneği olmaktadır. Onun en küçüğü (25), ortası (50), büyüğü (75) olarak dizilmektedir. Bu üç yıl saymasını Türk kabileleri hayata felaket getirecek diye saymaktadır. Buna halk ağızından bir örnek sunarsak: 1844 yılı Kenesarı Sarısu’ya gelip, Sır Kıpçaklarına deve, buğday, insan bul deyip bir feryat çıkarmaktadır. Bunlarda da hayvan, buğday olmamaktadır. Ve o zaman Dosbol akıl sormaya, Törttöbe Kıpçağının ihtiyarı Toba biye yönlenmektedir. Kapıya girer girmez Dosbol başını geri çevirmiştir. Yanındakiler bunun sırrını sorduğunda: “Benim ervağım tilki idi, Toba biyin ervağı leoparmış. Kapıdan girdiğim an tilkim korktu, ben de korktum”, -demiştir. Kazaklar hayvan, bura, ülek, öküz totemlerin insan ervağı olarak kullanmaktadır. Bundan başka yılı herhangi bir yuvarlak on iki sayıya ekleyip (müşeli/yıl sayısı) çıkarmaktadır. Onlara da hayvan adları konulmaktadır. Sıçan, sığır, leopar, tavşan, salyangoz, yılan, yılkı, koyun, maymun, tavuk, köpek, domuz. Bunların yeri değişmemektedir, sayı sırası da bellidir. Doğa durumunu, insanın yaşını buna bakarak öğrenmiştir. Kazaklar “yaşın kaç” demeden “yılın ne” deyip soruşturarak bilmektedir. Bu sayıyla insan yaşını yanılmadan bulmaktadırlar. Müşelden yıl sayısını Moğollar 1027 yılında Tibet halkından almışlardır. O da Moğollardan Kazaklara gelmiştir. Tibet halkında yıl sayma sırası biraz değişiktir (tavşan, ejderha, yılan, yılkı, tavşan, maymun, tavuk, köpek, domuz, sıçan, sığır, leopar), fakat totem gizemleri aynıdır. Moğol ve Türk boylarının müşelleri aynı: sıçan (kulğana), sığır (uhar), leopar (tuulay), salyangoz (lu), yılan (ogay), yılkı (morin), koyun (konin), maymun (maşin), tavuk (takya), köpek (nokay), domuz (kukay). Bunlar kutsal hayvan olarak sayılmaktadır. Kulğana-hastalığın adı, yılan-yut simgesidir, yılkı-savaş, koyun- huzurlu, bereketli yıl. Sonradan Moğol-Türk boyları kutsal hayvanların adını soyut kavramlar olarak kullanmışlardır.
Bunun hepsi şimdiki Türk boylarının folklorunda yer almaktadır. Bunların sırları ile özelliklerini anlamadan, folklordaki efsane karakterlerinin doğasını anlamak bayağı zordur. Bu batıl inançlara bakarak biz Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Karakalpak folklorunda İskit, Massaget, Ğun, Üysin, Oğuz-Kıpçak zamanlarından kalan kavramlar ile gelenek ve âdetler çoktur diyebiliriz. Bunların hepsi İslam öncesindeki gelenek-göreneklerin izidir.
EFSANELER
Efsane, masal, vakayinâme, şecere tüm halklarda vardır. Onlarda tarihî olay, kahraman, hızlı at, av kuşu, coğrafik isimler, ay, güneş, yıldızlar hakkında söz edilir. Bu özelliklerine göre onları mitolojik ve tarihî efsaneler olarak sınıflandırmaktayız. Çoğu durumlarda masal, efsane, destan birbirleriyle bağlıdır. Masalın efsane, efsanenin destan şeklinde söylenmesi mümkündür.
Mitolojik efsanelerin başlıca niteliği komşu olan farklı ülkeler ile milletlerde ortak olmasıdır. Örneğin, Madi (Mode) efsanesi tüm Orta Asya, Altay, Sibirya, Kafkas halklarında ortaktır. Çünkü o zamanlardaki toplumların inançları da aynıydı. Nuh tufanı hakkındaki efsaneler sadece Yakın Doğu’da değil Çin, Orta Asya folklorunda da yer almaktadır. “Kazıgurt’ta gemi kalmış, o evliya değilse neden kalmış?” ifadesi İslamî niteliğe sahip olduğunu bazı araştırmacılar fark etmemektedir. Bu sonra ortaya çıkan bir efsanedir. Masaldaki eski efsaneler insan şeklinde değildi güneş, ay, toprak, gemi, tufan, Âdem Peygamber, Havva Ana şeklindeydi. Zamanla onlar ayrı bir kahraman, şahıs adına geçer. Bu efsaneleri kozmolojik, antropolojik olarak sınıflandırarak bir düzene getirilmelidir. Bize antropolojik destanlar çok yakındır. Bu folklorumuzu detaylı olarak araştırırsak, geçmişimize yaklaşmamıza neden olur.
Eski efsanelerde beyaz at, Ülker, Zuhre hakkındaysa, IX. yüzyıla ait “Oğuz-nâme” etnogenez56 efsanedir. “Şahnâme”, “Ramayana”, “Bin Bir Gece”, “Manas”, “Dede Korkut”, Orhon yazıtlarında efsane, masal, şecere karışıktır. Böyle mitolojik efsaneler Hindistan, Mısır, Roma gibi ülkelerde çoktur. Sonra efsanelerde insandan ve hayvandan bahsedilmiştir. Çünkü hangi masal, efsane, destan olursa olsun, ilk olarak gerçek hayattan alınmış vakadan ve sonrada bilinçteki kalıntılardan ortaya çıkmıştır. Bazen tasavvur etme, bazen mantıki düşünme yoluyla yaratılan efsaneler insanoğlunun hayalinin harika bir başarısıdır.
Doğu sultanlarının saraylarında meydana gelen efsanelere vakayinâme denir. O vakayinâmelerden “Ferhad-Şirin”, “Yedi Güzel” gibi destanlar ortaya çıkmıştır.
Efsane mi yoksa vakayinâme mi daha önce meydana gelmiştir? Bu konu üzerinde tartışma yapılabilir. Fakat belli bir konudan söz edince, tam olarak bir şey söylemek zordur. Örneğin, Orta Asya halklarında “Şahnâme” hakkındaki efsaneler çoktur. Bunun yanısıra bu eser bizim için büyük bir mirastır.
Efsanenin şecerelik, vakayinâmelik, efsanevi biçimleri zamanla tarih ilmine yön vermiştir. Reşiddin’in “Moğol Şeceresi” tarih, “Altın Topşı” vakayinâmeyse, Rabat Oğuzi’nin “Kissas-ül Anbiya”sı tarihi şahısların hayatını anlatan bir romandır. Orhon Yazıtlarına biz vakayinâme demekteyiz. Siyavuş, Efrasiyab, Zohak, Navşarvan, Aksak Timur, Deli Petro, İvan Groznıy hakkında efsaneler çoktur.
Eskiden yazı ortaya çıkmadan önce göçmen halkların tarihî efsane, masal, nazım ve epik eserlerinde yer almıştır. Bunu kahramanlık destanları kanıtlamaktadır. A.S. Orlov Kazak destanlarının gerçek hayata yakın olduğunu belirterek “Edige” destanının tarihî vakayinâmelik niteliğini vurgulamıştır (Orlov’dan akt. Konıratbayev, 1991). Çünkü Edige gerçek hayatta olan bir şahıstır. Çokan da Kazak destanının Er Kökşe, Er Kosay, Şora Batır gibi şahıslarının gerçek hayatta yaşamış olduklarını belirtmektedir. Öyleyse Kazakların sadece bir tarihî destanları değil, başka destanları da farklı devirlerin şeceresidir. Folklor eserlerinin bu özelliğini düşünerek zamanında Kazak tarihini Şakarim ve M. Tınışpayev araştırmıştır.
Kazak efsanelerinin temeli Saka, Hun, Üysin, Göktürk Kağanlığı, Oğuz-Kıpçak, Nogay devirlerine dayanmaktadır. Onların içeriğine bakıldığında anaerkil, ataerkil, feodalizm devirlerinin izleri vardır. Özelliklerine göre Kazak tarihî efsaneleri şehir ve bozkır eserleri olarak sınıflandırılmaktadır.
Şehir Efsaneleri
Günümüz Kazakistan’da şehir efsaneleri İslamiyet’ten önce (Sakkala, Balasagun, Asanas, Kumkent, Jetiasar, Otırar, Sunak, Taraz, Jankent, vb.) ve sonraki konu (Yesevi, Aslanbab, Babata Türbeleri) olarak görünür. Oğuz, Nogay devirlerinden kalma efsaneler çoğunlukla insan ve coğrafik isimlerle alakalıdır (Korkut, Kambar, Babay Tükti Şaştı Aziz, Jirenşe Asan Kaygı vb.). Bunların hepsi tarihî geçmişi zengin, çeşitli destan ve masal konularına esas olmuştur.
Şehir efsaneleri Harezm, Turan, Jetisu, Sır bölgelerinde çok muhafaza edilmiştir. Harezm-Aral bölgesinde yani günümüz Karakalpakistan topraklarında meydana gelen birçok efsaneler vardır. Bu efsaneleri L.S. Tolstova incelemiştir (Tolstova, 1984: 128).
Şehir efsaneleri bazen gerçekçi (Aysulu, Tomiris, Zarina, Ayazbi), bazen efsanevi masal (Savruk Alp) şeklindedir. Bunlara tarihî-coğrafik efsaneler denir. Onlardan başlıcaları şunlardır: Tüymekent, Barşınkent, Baysın, Cent, Sayram, Şaş, Sakaravak efsaneleridir.
Hücent şehriyle57 alakalı anlatılan hikâyelerden birisi Zarina efsanesidir. O kendi kocasını öldürerek sevgisiyle evlenir. Aysulu, Cankent hanı Malik Şah’ın karısıydı. Ona kulu Jalabatır âşık olur. Sonunda iftira atarak Aysulu’yu öldürür. Bundan sonra Cankent şehrini yılanlar basar. Malik Şah ve Jalabatır ise Buhara’ya kaçmışlar. Bu efsane Sır bölgesinde (Kazalı’da) çeşitli şekillerde anlatılır. Onu A. Nesterov, İ. Aniçkov gibi araştırmacılar yazıya geçirmişlerdir.
Oğuz zamanlarından kalma büyük efsanelerinden biri Alpamıs’tır. Bunu bazı araştırmacılar Tüymekent, Barşıkent efsanelerinden meydana geldiğini belirtmektedir. Tüymekent efsanesi, Evliya Ata yakınlarında meydana gelmiştir. Eserde “Karahan dağda atamız” mısraları vardır. Barşıkent efsanesiyse Sır bölgesinde ortaya çıkmıştır.
Tüymekent efsanesini A. Divayev yazıya geçirmiştir. Özeti şöyledir: Eski zamanlarda Saruk Alp adlı bir adam varmış. Onun Arsalan Alp adlı oğlu varmış. İkisi yola çıkmışlar. Evliya Ata’nın Almalı, Karaşa, Donbuta, Moynak köylerine giderler. Talas kıyısında Küren isimli Kalmak hanının Tüyme adlı bir kızı varmış. Arsalan Alp o kıza âşık olmuş. Kız ona Tüye-Moynak Dağ’ının eteğinde bir şehir kurarsan seninle evlenirim diye şart koşmuş. Arsalan kızın şartını kabul ederek işe başlamış. Kendisi on kilometrelik bir mesafeden taş atmış. Babasıysa onları tutarak örer. Bir gün Arsalan Alp yoldan geçen Tüyme’ye baka kalır, attığı taş da babasına ulaşmaz. Babası çok kızmış, az kalsın oğlunu öldürecekmiş. Babasının öfkesinden kaçan Arsalan arkasına bakmaksızın elindeki kazmasıyla toprağı arkasına atmaya başlamış. Attığı toprağı da doksan batmanmış. Böylece meydana Kumkent gelmiş.
Arsalan bu olaydan sonra başka bir şehre gitmiş. O yerin padişahı dağı delerek şehrimize suyun gelmesini sağlayacaksın şartını koşmuş. Dağı delmiş, şehre su getirmiş. Ama kendisi rivayete göre Zerafşan Deryası’na düşerek ölmüş. Ona sağa düş denilince sola, sola düş denilince de sağa düşermiş. Bu huyundan yararlananlar onu suya batırarak öldürmüşler. Bir incik kemiğinden köprü yapmışlar. Halk ona yılda bir kez yüz erkek keçi yağını sürermiş. Bu efsanedeki delik dağ olayı Türk Kağanlığı devrinden haber vermektedir.
Kaşgarlı Mahmut “ң” (nazal n) sesinin Çimkent ve Tokpak arasında kullanılmış, o Argular lehçesine has olduğunu belirtmiştir. IX. yüzyılda onların sınırları Fergana’ya kadar uzamış; Özgent, Azgış gibi şehirleri olmuştur.
Harezm topraklarındaki Diyü (Dev) şehir efsanesinin olayı da buna benzer. Ferhat Harezm padişahının kızı Şirin’e âşık olur. Padişah cadıya çölden taş şehir yapmasını buyurur. Oraya Dev şehir adını verir. Şehir inşası bitmek üzereyken cadı yüz deve yavrusu, kuzu, buzağı ve tay kestirir. Hayvanlar meleyerek her tarafı gürültüye boğarlar. Cadı, Şirin öldü deyince Ferhat elindeki son taşı kendi başına düşürerek ölmüştür.
Bu efsaneye göre “Barşınkent”’teki olaylar gerçeğe yakındır. Efsane Sır bölgesinde IX. yüzyılda meydana gelmiştir. Bir efsaneye göre Barşın Alpamıs’ın sevgilisidir, başka bir efsaneye göre o Hülagu Han’ın Kıpçak boyundan olan hanımıdır. Hülagu (1242-1247) İran’a yerleştikten sonra Barşın’ı Sunak’ta bırakır. Kız kaygıdan ölür. Tömenarık halkı bu olaydan sonra Kök (Mavi) Türbe yapmıştır. Bu türbeyi A. Divayev 1905 yılında ziyaret ederek şöyle bir efsaneyi dile getirmiş: Üç yüz yıl önce Sır kıyısında Ak Türbe, Kök Türbe adlı şehirler bulumuştur. Burayı Kalmak hanları Usa ile Zeren (Küren) yönetmişlerdir. Zeren Kazaklara karşı çok sert davranmış. Bundan dolayı Aral’dan Aday bahadırı Taylak ile Ulutav’dan Oşak bahadırı Savrık gelerek Zeren’i kovmuşlardır. Bulan’a kaçan Kalmaklar Sır bölgesinde felakete uğramışlardır. O topraklar bu olaydan sonra “Kalmak Kıran” diye adlandırılmıştır. Bu konu Barşınkent (Kök Türbe) efsanesini Jongar işgali devrine götürmektedir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Çernışevskiy, N. G. Poln.sobr soç. V. 15. ти. M., 1949, C. 2. s. 369-380.
2
Belinskiy V. G. Poln. Sobr. soç. V 13- тi т. M., 1954, C. 5, s. 625.
3
“Sovetskaya Etnografiya” jurnalı. L., 1934, No: 3, s. 28.
4
Putilov B. N. Metodologiya Sravnitelno-İstoriçeskogo İzuçeniya Folklora. L., 1976, s. 177-203.
5
Gusev V. F. Lekskii Po Russkoy Narodnoy Slovecnosti. M., 1911, s.7.
6
Azadovskiy M. K. Literatura i Folklor. L., 1938.
7
Sokolov Ю. M. Russkiy Folklor. M., 1939.
8
Tarihçiler ilk toplumsal oluşumu üç devre bölüyor. Bu dönem onun ikincisine (avcılık, baktaşılık) denk gelir. Bknz: İstoriya drevnego Mira. M., 1985, Ç. I. C. 5.
9
Müller M. Opıt Sravnitelnoy Mifologii. SPb., 1963.
10
Islav Milliyetçileri (Slvyanofil)– feodalizmin destekçileri, Rus biliminin gelişirilmesi fikrine karşı olmuşlardır.
11
Bu çalışma ilk defa 1939’da yayımlandı ve daha sonra ikinci defa yayımlanmıştır. Bknz: Taylor E.B. İlkel Kültür. M., 1989.
12
Belinski V. G. Poln, sobr. Soç. (V 13-Ti T) M., 1954, T. 5, ss. 289-450.
13
TDK: sf. 1. Sağlığı bozan. 2. Zararlı: Görüyorsunuz ya iki gözüm, işsizliğin fazlası hem işverenler hem işçi arayanlar için muzırdır, iki gözüm, muzırdır doğrusu! -N. Hikmet. 3. Yaramaz, cinsel gelişmeye zararlı. 4. Her şeyi bozan, karıştıran (çocuk).
14
Dobrolyubov N. A. Sobr. Soç. V. 9-Ti T. M. L., 1962. T. 3. ss. 232-238.
15
Çernışevskiy N. G. Poln. Sobr. Soç. V. 15. Ti T. M., 1949, ss. 369-380.
16
Velihahanov Ç. Ç. Stati, perepiska. A., 1947, ss. 8-13.
17
Velihahanov Ç. Ç. Stati, perepiska. A., 1947, ss. 65-69.
18
Altinsarin I. Taza Bulak. A., 1988, s. 166-171.
19
Altinsarin I. Taza Bulak. A., 1988, ss. 172-183.
20
Altinsarin İ. Kirgizskaya Hrestomatiya. Orenburg, 1879.
21
Bkz: Abramov N. Kamennaya Peramida, Nadmogilnıy Pamyatnik “Kozı-Körpeş i Bayan-Sulu” v kirgizskoy stepi. Vestnik vost. Otd. İmper. Arhelog. Obş., 1858, ç. I, vıp. 2, s. 56-60; Krakoye izvle-çeniye iz legendı Bayan-Sulu. Akmolinckiye obl. Vedomosti. 1984, No: 1-3; Katanov N. Kozu Korpeş. Kazan, 1877; Pantusov N. Pamyatnik Kozu-Körpeş i Bayan Sulu. PZSÇKLA, 1898 (II. XII); Varanov E. Kirgizskoye Narodnoye Predata”, 1899, no: 9-10.
22
Bknz: Potanin G. N. Neskolko voprosov po izuçeniyu poveriy, skazaniy i obıçayev kirgizov i sibirskih tatarov. Zapiski Zapi-Sib. Otd. Geograf. Obş. Kn. H; Russkaya devuşka v kirgizskoy skazke. “Etnografiçeskoye obozreniye”, 1890; Doç morya v stepnom epose. “Etnografiçeskoye obozreniye”, 1982, no: 1; Greçeskiy epos i ordınskiy folklor. Etnografiçeskoye obozreniye”, 1894, no: 2; V yurte poslednego kirgizskogo tsareviça. “Russkoye bogatstvo” 1896, no: 8 i dr.
23
Bknz: BSE. M., 1940, T. 46, s. 540-541; Gordlevskiy V. A. Potanin Kak Narodoslovesnik. “Etnografiçeskoye Obozreniye”, 1915, no: 3-4.
24
Günümüzde G. N. Potanin eserleri hakkında çalışmalar oldukça çoktur. Bknz: G. N. Potanin. Kazak Folklorunun Tarihi. A. 1988, ss. 224-271.
25
Avezov M., Sobolev L. Epos i Folklor Kazahskogo Naroda. “Literaturnıy Kritik”, 1939, no: 10-11, 1940, no: 1.
26
Şuhmurradov O. Çujnıy Turkmenskomu Narodu Epos “Korkut Ata”. “Literaturnaya gazeta”, 1951, 27 oktyabr, no: 128.
27
Kazak Halık Ädebiyeti. Ertegiler. 1-t., 1988, 2-t., 1988, 3-t., 1988, 4-t., 1989; Aytıs 1-t., 1988, 2-t., 1988; Batırlar jırı. 1-t., 1986, 2-t., 1986, 3-t., 1987, 4-t., 1989.
28
Söz atası. Kurastırğan Kurışjanov Ä. A., 1987; Kuttı Bilik. Avdarıp, alğı sözin jazğan Yegevbaev A. A. 1986; Korkıt Ata Kitabı. Avdarıp, alğı sözin jazğan Konıratbaev A. A., 1986; Mahabbatnama. Avdarğan Kıravbaeva A. A., 1985.
29
Kaydarov Ä. Orazov M. Turkologiyağa Kirispe. A., 1986.
30
Aydarov F. Köne Turki Jazba Eskertkişteriñ Tili, A., 1986; Orhon eskertişteriniñ Tili. A., 1990
31
İsaev S. Kazak Ädebi Tiliniñ Tarihı. A., 1990.
32
Ömiräliev K. Oğuz Kağan Eposınıñ Tili. A., 1989.
33
Marğulan A. Ejelgi Jır, Anızdar. A., 1985.
34
Konıratbaev A. A. Kazak Epos jäne Turkologiya. A., 1987.
35
Şüyinşäliyev H. Ğasırlar Poezziyası. A. 1987; VIII-XVIII Ğasırlardağı Kazak Ädebiyeti. A., 1989.
36
Berdibaev R. Kävser Bulak. A., 1989.
37
Kelimbetov N. Kazak Ädebiyetiniñ Ejelgi Däviri. A., 1986.
38
Joldasbekov M. Asıl Arnalar. A., 1986.
39
Kıravbayeva A. Ğasırlar Murası. A., 1988.
40
“Pir” –fars dilinde kariya adlı kavramı bildirir. Onun esası “kempir” adlı sözde saklanmıştır. Kam (Şaman-baksı) –pir (ana), bir de kem (kişi) –pir (ana) olup görülür.
41
Bitki türü
42
Şildehana, bebek doğumunun kutlanması törenidir.
43
Aşık, Kazak halkının çocuklar tarafından oynanan millî oyunudur.
44
Bu ağıt, ilk defa A. Divayev tarafından yazıya geçirilmiştir.
45
Jıyırma Bes Joktav, Moskova, 1925.
46
Kımız hazırlamak için kullanılan deri kap.
47
Kazaklarda “biy” kelimesi yargıç, hâkim, kadı anlamlarına gelir. Sosyal düzen içerisindeki fonksiyonu “biy”in önemini arttırmıştır. Biy, Han’ın danışmanı, adaletin sembolüdür. Biylerin, boyların göçlerini ve göç yollarını düzenlemek, boylar arasındaki tartışma veya vuruşmaları sona erdirmek, iç ve dış barışı sağlamak, otlu ve sulu vadileri boylar arasında paylaştırmak gibi önemli rolleri vardır. Biylik babadan oğula geçen bir hak değildir. Biy olabilmek için kişinin âdil olması, halkın onun adalet terazisinden ayrılmadığına inancı ve sözün kudretli gücüne sahip olması gerekir. Biy olabilmek için bilge olmak gerekir. Kazaklarda en ünlü biyler olarak Töle Biy, Kazıbek Biy ve Ayteke Biy’in adları geçer.
48
Totem, bütün canlı varlıkların sahibinin olduğuna inanma anlayışıdır.
49
Taylor Ä. B. Pervotınaya Kultura. M., 1989.
50
Frezer Dj. Zolotaya vest. M., 1980, s. 61-74.
51
Märi Boys. Zorostriytsı. M., 1987.
52
Alekseev N. A. Şamanizm Türkoyazıçnıy Narodov Sibiri. Novosibirsk, 1984.
53
Stepanyants M. T. Filosofskiye Aspektı Sufizma. M., 1987.
54
Novak E. S. Obryad i Sibiskom Şamanizme. M., 1984
55
Sovetskiy Folklor. 1936, no: 4-5.
56
Bir halkın veya bir grubun doğuşu, gelişimi ve düşüşlerini ele alan bilim dalıdır.
57
Tacikistan’da Suğud vilayetinin merkezi olan bir şehir. Leninabad olarak da geçmektedir.