
Полная версия
Türk-Moğol Mitolojisi
Bu mitlerde de Kazakların hayatlarını görmekteyiz. Uzun çam kibirli, eğik seksevil suçsuz yere cefa çeken, kara renkli Bayalış biçimsiz, taşta yetişen ardıç taş yürekli, davulga ağacı utangaç kahramanlar olarak tasvir edilip halkımızın başlık ödeyerek evlenme geleneği şekillendirilmiştir. Ağaçların dış görünüşü, yetiştikleri yerin özelliği anlatının temeli olmuştur.
Böyle mitik düşünceden ortaya çıkan ağaçların küskünlüğü ile barışması, dünür olması konusu bazı halk şiiri ile bilmeceleri için de sıkça temel oluşturmaktadır (Köktoğay Avdanının, 1992: 29-30; 328-329).
Örneğin;Keçi sakalı akasyanın7 kızını alıpKızıl olmuştu utanıp (Jumbaktar, 1976: 69).Keçi sakalı karaağacın kızı imiş,Bunun için burulup düzde bitmiş (BS6, 2002: 329).Kazaklardaki Ormandaki Okiyga [Ormandaki Olay] olarak adlandırılan bir başka mitte de insanlık meselesinden söz edilmektedir:
“Şarıldayıp akan bulağın iki yakasında iki ağaç yetişmiş. Biri ak kayın diğeri ise karaağaç. Onlar sessizce sırlaşıp rüzgârlı günlerde budaklarını eğip fısıldaşan dostlarmış. Gece Ak kayının dibine keçi sakalı gelmiş.
– Bir sorun mu var? Zamansız geldin ya, demiş kayın.
– Bağırmayın, size bir gerçeği söylemeye geldim, deyip kayının kökünü çekip çıkarırcasına bir şeyler fısıldamış.
– Siz komşunuzun sırrını bilmiyorsunuz. Onun rengi nasıl karaysa, niyeti de öyledir. Bundan dolayı ona karaağaç demişler. Siz uyukladığınızda işte pınarın suyunu kendi köküne çekiyor, nehirden gelen asil gıdayı da obur gibi yedi. Görmüyor musunuz, siz incesiniz o şişman! Siz kısasınız o uzun!
Keçi sakalı bunu söyledikten sonra sıvışmış. Kayın, dallarını silkeleyip sinirlenmiş. Komşusuyla çarpışmak için sabahı beklemiş. Keçi sakalı adım adım yaklaşarak karaağaca varmış.
– Uykumu kaçırdın, niçin geldin? demiş, esnemiş karaağaç.
– Sebepsiz yere gelmedim! Size gözümle görüp kulağımla işittiklerimi söylemeye geldim.
– Söyle, demiş.
– Yakınlarda uyuklamışsınız. Akkayın cılız çocuklarını toplayıp “Kapkara karaağacın filizleriyle dost olmayın. Karakterleri kaba, görünüşleri çirkin. İçse içtiğine yese yediğine doymayan kanaatsız biri. Onlardan uzak durun, kamış kökü gibi güzel ak bebeklerim. Bütün ormana maskara olursunuz.” diye akıl vermiş. Ben onu dinleyip komşunuzun dışının ak içinin kara olduğunu anladım.
Keçi sakalı bunları söyledikten sonra hızla yürüyüp gitmiş. Karaağaç içinden kızıp öfkelenmiş. Kinlenip sabahı beklemiş. Güneş ufuktan biraz yükselmiş. Komşular birbirlerine kindar gözlerle bakmış. Her zamanki nezaket geride kalmış. Hâl hatır sormamışlar.
– Suratın bozulup, rengin atmış düşünde korkup uyudun mu? diye sataştı karaağaç.
– Senin de rengin pek iyi değil. Gece hırsızlığından ganimetle dönmüşsündür, demiş akkayın sert bir dille.
Kavga başlamış, dilin kilidi açılmış. Dallarını açıp birbirlerine vurmuşlar. Gerçek kavga başlamış. Bunların kavga sesine bütün orman kulak vermiş. İlk önce seksevil gelmiş. “Çiftler arasında sinek de ölür.” denildiği gibi iki güçlünün arasında duran seksevilin omurgası kırılmış. Dalları kırılmış. Eğri büğrü olmuş. Şeytanlığından utanıp kızaran keçi sakalı kenardan seyredip duruyormuş, saklanıyormuş. O günden beri ak kayın ile karaağaç köklerini uzak yere atarak birbirlerinden uzakta yaşarlarmış. Seksevil eğri büğrü, özürlü olarak kalmış. Milletin yüzüne bakacak hali kalmayan keçi sakalı, yaptığından utanıp kıpkızıl olmuş. Ormandan çekilip, ıssız bir yerde gizlenerek hayat sürmek durumunda kalmış (Rahmetova vd., 2004: 178-179).
Yazar K. Jarmağambetov’un bu eski konuyu süslediği anlaşılmaktadır. Ancak efsaneye eski bir mit temel olmaktadır. Burada keçi sakalı fitneci olduğu için kızarmaktadır, seksevil ise arabulucudur. Elbette bu, eski konunun güzelleşip estetik bir görünüş almaya başladığını göstermektedir.
Ağaçların atışması hakkında bu mitin iki varyantı Moğollar arasında da vardır. Elbette mitin yapı olarak zıt düşüncelerin sembolleri eşitlemesi, çekiştirmesi üzerinden kurgulandığını bilim adamları ortaya koymuştur. Nasıl ki Kazaklarda karaağaç ile ak kayın kendi aralarında çekişip keçi sakalı gıybet taşıyorsa Moğollarda da çam ağacı ile seksevil atışıp çalı dedikodu, gıybet etmektedir. Örneğin “Geçmişte çam ağacı ile seksevil dağ ile çöl arasında uçsuz bucaksız bir düzlüğü sahiplenmiş, huzur içerisinde dostça yaşıyorlarmış. Fakat onların ortasında fitneci karaağaç fitne çıkarmış. Çam ağacına gizlice gelip:
– Senin hakkında gıybet eden seksevil ‘Uzun boyuna inanan ahmak, bana gün göstermeyen aptal.’ dedi. ‘Dikkatli ol!’ diye fısıldadı. Sonra seksevile gelip, – Çam ağacı seni ‘Kamburlaşmış boyu var, yamulmuş dalı var, büyümeyen bodur.’ diyerek horladı. ‘Dikkat et!’ deyip sıvışmış.
İki dostun arasına mesafe koyulmuş. İkisi önce sözle atışmış sonra çatışmış daha sonra da bu dövüşmeye dönüşmüş. En sonunda birbirlerini yenememişler. O zaman Seksevil ‘Ey çam ağacı, ben senin gibi susuzluğa dayanamayacak bir canlı değilim. Kuraklıktan korkmadan, kum çölün ortasında ömür süreyim.’ diyerek mekânını değiştirir. Çam ağacı ise ‘Ben senin gibi üşümüyorum. Çetin kıştan çekinmeyip karlı dağın bağrında hayat süreyim.’ deyip kuzeye doğru göçmüş. O günden beri çam ağacı dağda, seksevil ise çölde yetişmiş. Karaağaç ise tek başına kalıvermiş.” (Sampildendev, 1984: 222-223).
Ağaçların küskünlüğü hakkında bu metinde de önceden söylenmiş olan durumların temel olduğunu gözlemlemekteyiz. Deminden beri bizim incelediğimiz bitkilerin yaratılışı hakkında bilgi verdik. Kazaklarda ve Moğollarda ormanın yaratılışı hakkında da mit mevcuttur. Örneğin:
“Önceleri Tanrı hava durumu bozulup kuzeyden birden buzlanmanın başlayacağını sezip sert soğuğu önleyip Jetisu’yu korumayı düşünmüş. O bölgedeki dağı taşı toplayıp çuvala koymuş ve sırtına almış. O zaman ırmak, göl türlü türlü dağ taştan ayrılıp yapayalnız kalan insanlar ağlayıp sızlayıp kendi ülkelerinde en azından bereketli topraktan, berrak sudan biraz olsun bırakılmasını istemişler.
– Yaradan’ım! Bize bataklık kaldı, düz bozkırda bizi rüzgârdan koruyacak bir tepe de yok mu? der onlar.
– Ben dağı taşı toplayıp kuzeyden gelen karı buzu set çekip durdurmak için uğraşıyorum, der Tanrı.
– Yaradan’ım! Bütün âlemi yaratmaya yeten gücünüz sert soğuğu durdurmaya yetmiyor mu? der Asankayğı.
Bu söze kırılan Tanrı sinirlenip, önüne ardına bakmadan ileri doğru atılmış. Bilge Asankayğı Tanrı’nın devasa çuvalını yavaşça delivermiş. Bu delikten bozkırımıza sık ve sulu Kökşetav, Bayanavıl, Karkaralı gibi yeşil ormanlık dağlar düşmüş.” (Priymak, 1974: 14).
Bu mitte Asankayğı mitolojik yaratıcı kahramanın işlevini üstlenmektedir. Mitin bir başka varyantında Aldarköse, Tanrı ile kurnazlık yarışına girip verimli dağı taşı çuvaldan düşürür alır (Mukanov, 1940: 546).
Neticede yaratıcı kahramanın insana gerekli şeyleri ve tabiat varlıklarını asıl yaratıcıdan aldatarak, çalarak vd. aldatıcı yollarla alarak insanlara verdiği bilim dünyasında açıklanmıştır. Bizim incelediğimiz metinlerde Asankayğı akıllı, hilekâr; Aldarköse hilekâr, şakacıdır. Onlar her zaman Tanrı’yla karşı karşıya gelip, şuurlu ve gayretli hareketleriyle dağın taşın peyda olmasına etki etmektedir. Kısacası kozmosu düzene koyan yaratıcı kahramandırlar. Hâlbuki Kazak mitolojisindeki yaratıcı kahramanın özelliği insanın hayrına sadece bir iki nesneyi yaratmasıdır. Eski boyların arkaik mitolojisinde tam tersine yaratıcı kahramanın boy için özel olarak yarattıkları hem çok hem de süreklidir.
Moğol mitinde sık orman Kadın Tanrı’nın saçından yaratılmaktadır:
“Geçmişte bir Tanrı’nın, çocuğunun ölümü üzerine döktüğü gözyaşları ırmak olur akar. Bu Tanrı, dünyayı gezen bir başka Tanrı’nın yoluna engel olur; dünyayı gezen Tanrı da onu dağa çevirerek seferine devam eder. Dağdaki orman bu kederli kadın Tanrı’nın saçıdır, bağrındaki ırmak ise onun gözyaşıdır (Tserensodnom, 1989: 39).
Saçtan (bazen de taraktan) ormanın ortaya çıkışı hakkındaki bu tür mitler dünya halklarında çoktur. Genel olarak insanın saçının, atın kılının masallarda büyülü güce sahip olduğu açıktır. Dış benzerlikler “saçtan ormanın ortaya çıkması” motifinin eski büyüsel geleneklerle ilişkili olabileceği ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.
Moğol, Altay, Hakas halklarında çam ağacı, ardıç, dağ servisi gibi ağaçların neden hep yeşil olduğunun sebebini açıklayan mitler vardır. Ağaçlara, karganın Tanrı’dan getirdiği ölümsüzlük suyunun damladığına dair motif bulunmaktadır. Kazaklarda bu konu oldukça sönüktür. Bu duruma, Kazaklarda şamanlıktan erken dönemde ayrılmaya bağlı olarak “ölümsüzlük suyu”nun yerini “abıhayat”ın almasının sebep olduğunu düşünmekteyiz. Kazaklarda ölümsüzlük suyunu arayan İskender padişah ile ilgili İslami surette efsaneler, anlatmalar bulunmaktadır. Kırgızlar ölümsüzlük suyunu müröktün suusu olarak adlandırır (Bazılhan, 1973: 51). Moğollarda bunun başka bir sırrı vardır:
“Karga hayat suyunu içtiği için çok uzun yaşamaktadır. Çünkü Tanrı hayat suyunu insana vermek için kargaya yutturup yola çıkarmış. Karga uçup gelirken yolda dinlenip, bir ağaca konup oturduğunda puhu kuşu bağırmış. Karga titreyince ağzındaki kutsal su ağaca dökülmüş. Bu ağaç kışın da yazın da yemyeşil kalan çam ağacıymış (Tserensodnom, 1989: 80). Bazı varyantlarda karganın görevini kırlangıç üstlenmektedir (Bennigsen, 1912: 21). Bu varyant Altaylarda da vardır (Anohin, 1924: 18).
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
uvık; çadırın kafes şeklindeki kısmını oluşturan birbirine monte edilerek kafesi oluşturan her bir sırık, dal (Aktaranın notu)
2
Bu bilgi 20.04.2003 yılında 1939 yılı doğumlu O. Bіtewbayqızı’ndan derlenmiştir (A.T.).
3
Kaynak kişi Almatı Oblastı, Enbekşi Kazak bölgesi, Sögeti köyü sakini 02.05.1957 doğumlu avcı M. İsabekov. Metin 14.03.2007 yılında A. Toyşanulı ve B. Kiynayat tarafından derlenmiştir.
4
Kazakistan Cumhuriyeti Merkezi Milli Müzesinin 26.09.2007-08.10.2007 tarihleri arasında Kızılorda oblastı Aral, Qazalı, Jalağaş, Tereŋözek bölgelerinde düzenlediği etnografiya bilimsel gezisi malzemelerinden alınmıştır. Bilimsel gezi katılanları D. Katıran, A. Toyşanulı. Metin 06.10.2007 tarihinde Kızılorda oblastı Tereŋözek kasabası sakini 1931 doğumlu K. Avesbayev’den derlenmiştir.
5
Seksevil, kumlu yerlerde yetişen, fazla büyük olmayan, dalları köküne yakın bir tür ağaç, seksevil.
6
Latince Salsola arbuscula türünden olan ve Kazakistan’da Hazar, Aral gölü çevresi, Mangışlak, Betpakdala, Kızılkum, Moyınkum, Karatav’da bulunan 40-100 cm. uzunluğunda, açık gri bir kabuğa, dengesiz dallı bir gövdeye sahip çalı türü. Temmuz – Eylül aylarında çiçek açar. Çöl bölgelerinde yem ve yakacak olarak kullanılır (aktaranın notu).
7
Kısa boylu çok dallı dikenli bir bitki (Aktaranın notu).