bannerbanner
Şiirler, Karasözler
Şiirler, Karasözler

Полная версия

Şiirler, Karasözler

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 4

Aldanışın öncesi “yön”, sonrası “hayat yolu”

Aldanışın öncesi “yön”, sonrası “hayat yolu”Art niyetlinin sözünü anlamak, onlara doğru…Has mağrur mala doymaz gururlanarak,Hiç olmamış kusurlu işten, bit gibi korkarak.Bir ölçülü kaftanı, öylesine güzel kesimli,Ucundan tutar giydirir, özenle sırnaşarak.Alnına doğru “kıvırıp getireyim” diyerek,Ak kalpağı düzeltir, kulağı pasak-pasak.Yaz günü ak börkü bükülmez, Hay-i Hak,Elinde uzunca bir çubuk var, o dahi ak-pak.Çubuğu germeye saplayıp koyarak,Börkünü iliştirip bakar ya, korkak-korkak.Kurumuş şalvarı kurnazlığına olmuş ispat,Dizini çekiştirir katlanıp-kırışsa, Hay-i Hak.Yakalanmış kişi gibi zamanı var sankiGün boyu soyunur budala, aylak-aylak.Diri cana akran olur, gepgenç Hay-i Hak,Şakalaşmak, kaşınmak, yerli yersiz sırıtmak…Söz söylerken ağzını-yüzünü yüz şekle sokarak,Kaş germek, boyun burmak, horozlanmak…Böylesine ince-uzun yiğit ülkede bol, Hay-i Hak,İşe gelince, hepsi de görünür hantal olarak.Kararlı biri yok, etrafı düzeltip, toparlayacak,Bütün hüneri; but kamçılamak, beceriksiz çolak…Onların yok aklında, malına bakmak,Adil çalışmak, mal kazanmak, yurda taraf olmak…Bunların ki, sadece atını terletip, etrafı dolaşmak,Selamlaşmayıp, uzaktan sırıtarak bakmak…

Bir devran, kifayetsiz günde “delikanlılık”

Bir devran, kifayetsiz günde “delikanlılık”,Yaşlanmazcasına görmelik, düşünmelik…Gençlikte kibir büyük, endişe yok ki,Deriz ya, hiçbir şeyden sakınmazlık…Şiir okumak, şarkı söylemek, aklındaki,Birine latife etmelik, avuca almalık…Kızı köyden uzaklaştırmak, olsa hevesi,Gönlüne büyük kıvanç, aynı hayâsızlık…Demeyin verimsiz işe “avunmalık”,Akıl bulsak, mal bulsak, kıvanç duyarlık.Kız sevsen, yalnız birini sev, seçip bulmalık,Hafif meşreplik, her gün âşıklık, aklı kaçıklık…Gençlikte bir gülüşün bir fenalık,Komiklik ararlık, yalnız görür biçarelik.Evvela hüner aramalı, elden gelse,Hiç değilse, emekle mal kazanmalık.Ziyafet olsa kürk giyerlik, yürü giderlik,Birimizi diğerimiz davet ederlik.At zayıf düşer, kürk eskir, kadir gider,Alabildiğine komiklik, kızıştırmalık, çınlatmalık…Endişe; erkeğin kalkanı, aklı varlık,Sıkıntısı bu dünyanın, eli darlık…“Oh-oh”a delirme, delikanlısın artık,Bu, beş günlük bir meydan, er sınarlık…Meyletme, kılsan bile çok meraklılık,Önünde korku çok, dehşet saçarlık:Fakirlik, yakarışlı ürkek bakışlık,Sevimlilik, yeteneklilik yok şımarıklık…Zariflik, ölünceye kadar kim kılarlık,Onun da vakti gelir duraklarlık…Hırsızlık edip, yollara düşüp aş aşırırlık,Olmazsa, çalışıp mal kazanırlık…Başında baba söylemese akıl-kârlık,Akraba bulunmasa fikir salarlık…Şaka gibi geçen hey gidi devran,Esasında çektirmez mi o bir muhtaçlık?Bu ülkede delikanlı yok, söz anlarlık,Bitmez ümitle aylaklığın yakasına yapışırlık.Söyleyiver, “aksakallar söylemedi” diye,Dolaşmasınlar deyip, azıcık söz çıkardık.

Yiğitler, “oyun” ucuz, “utanç” pahalı

Yiğitler, “oyun” ucuz, “utanç” pahalı,İki farklı şey yahu, sırlı ile endamlı.Ucuz, yalandan değil, içten gülenErkek bulunsa, yarardı sohbeti tatlı…Birileri dinler evden çıkıncaya kadar,Birileri kulak asar anlayıncaya kadar.Söz manasın bilirlik birileri var,Dikkat eder her bir söze ilgisi kadar.İçtenlikle sevse ya, kimi sevse de,Bir sözde dursa ya, yansa-tutuşsa bile.Kırmızı, kızıl ipek delikanlılar, utandırırSolan kumaş gibi, bir nem değse de…Delikanlıya gerekli iş; meraklılık,Her türlü hüner, mizaç, iyi tavırlılık.Bazı yiğitler dolanır övgü peşinde,Hamarat görünür, kendince edebinde…Sayılı gün, ilginç devran, tatlı geçir,Yetişmezse birininki birini yetiştir!Hasetsiz ol, iyi geçin içtenlikle,Hain olmayı çıkart, aklından bile!Bir yerde birlikte gezsen biriyle,Birinden birini söyle, sükût eyle.Birinin birine izzet, hürmet edişi bile,Sanki korkup, durur gibi can dehşetiyle.Yoldaşlık, sohbetteşlik; bir büyük iş,Onun kadrini akılsız adam bilmez imiş.Seven erkek, bildiği sırrı âleme yaymaz,Küçük bir söz söyleyip ardından sırıtmaz.“Şehvetli yiğidim” diye devamlı oynaşırsan,Kadrinin ağırlığı kalmaz, böyle salınırsan.Erkek yiğit seçip-bulsun, hatasız yaşasın,İt oğlu itler kancıkların hepsine sırnaşsın.Birini “endamı var” diye sevme,Yanmaya hevesli nefsin peşinden gitme!Kadın güzel olmaz endamı ileMizacına bakmadan, gönül verme!Çok yürümez, heveslilik tez geçer,Değişir heves, düşkünlük başkasına döner.Günde gördüğü aynı yüzden gönlü geçer,Surat astırmaz kılıklı şifacıya döner.Duygulunun yüreğinden, okur gibi anlar,Kımıldatmaz, nasıl atarsa atsın damar.Yar yoluna aynı canı feda eder,Bilmezliği varsa, sabırla bekler.“Kavga” desen, görünür güzel artık,Çoğu, çoğulcu olur öylesine kancık.“Güzelliğim varken, bana kim dayanır” diye,Kimi gururlanmak ister, kimi geveze.Akıl gerek, iş gerek, mizaç gerek,Erkek, utanılır iş yapmaz, olsa zeyrek.Salak, hantal, oynaşçı, asil-gösterişçi,Zırt-pırt ortaya dökülür gülümseyerek.Kadının seni, sen de onu sevmeli,Hımbıl, soğuk durur kimi sasık beyinli.Erkeği akıllı olsa, kadını hoş karakterli,İyi geçimli olsa, huzur içinde olurdu evi…Olmasa kadının dedikodusu,Bulunmasa mizacının hiç kusuru,Nazlanarak serpilmiş sanki gül gibi,Kem sayılmaz, altın tahttan yar döşeği.“Yapılı” diye, “mallı” diye zenginden alma,“Yoksul kızı ucuz” diye meraklanma.Arı olan, aklı olan, utanması olan,Ana-babanın kızından gafil kalma.Evine iyi geçimli arkadaşın gelse, girip,Batağa girme sen ruh hâlinle sindirip.Erkeğinin sevdiği kişiyi o da sevip,Hizmet etsin, hoş gönülle gezinip.Uygun olsun arkadaşının mizacı,Seviyeli şaka ile söylesin sözü.Sen ona dönüp söz söylediğinde,Kadınında olmasın onun gözü.Kimi arkadaşı bugün tatlı, yarın acı,Dileği, yakınlığı; pazarlama tamamı.Kalbinde kaygı yok, hıyanet yok ya,Yılmaz, geri vazgeçmez hey gidi tatlı!“Fayda” diye, “mal” diye doğar şimdikiler,Emeğini-terini satıp düzgün kazanmaz ki.Küçük ticaret şeklinde komiklik satar ya,Boşa koysan dolmaz, arı bile doymaz ki.Aşık utuş şeklinde alış-verişiDiri canın ettiği bugünkü her işi…Biri zevzekliğe dalar, biri harama,Kavgası, davalaşması, çekişmesi…Küçük çocuk evvel iyi geçimli olur,Ana-babaya yakındır, birlikte durur.Oyunda eşleşince; bağrışır-çığrışır,Birbirini kucaklar, çekişir tutuşur.Birisi ağlayarak gitse evine,Ana-babası tozutur ondan ziyade.İyi geçinmesi kurusun, oyunu ileTam onlara benzer bu vakit te.Kötü komşu kazar kendine çukur,Ona uyarsan, bir gün olursun hakir.Arı, utanması olan büyüklere inan,Kendi yücenin etkisi de büyük olur.Bizimkilerin, hangisinin var bilinci?Kaş çatınca hemen-hazır bir iftirası…İş bilirliğin işareti; arzuhal ile şikâyeti,Bulunmasa sağlayacak başka getirisi…

Muktedir Allah, sığındım 6

Muktedir Allah, sığındımEvvela sana.Düşman yakadan asılınca,Can görünmez gözüme.Argın, Nayman toplansa,Hayret eder sözüme…Katkı sözüm hakir görüldü,Tobıktı’nın kendisince…Saf altın işte,Pazarlıksız versen, almaz bilePatırtılı zevzekliğine…İncecik saf ipeği,Kurban etmek ister,Semerkant’ın bezine.Dertli düğüm çözülse,Kibirli boyun kesilse,Gelmeden gitmez geze…O da Allah kulu işte,“Düşmeden gider” der misin,Tanrı’nın mahkemesine?

Baksam, herkes varır, pazara

Baksam, herkes varır, pazara,Aradığı ne ise, bulur burada.Biri hububat alır, biri mercan,Herkese aynı şeyi vermez ya.Herkesin, kendi aradığı şeyi var,Yekûn varlıklarıyla ondan alırlar.Biri anlamaz bu sözü, biri anlar,Değerini kavramaz, cahil-şaşar.Bugünlerde, kişi var mı ki sözden anlayan?Demek istediğim, engin yurda aynı etkiyi yapan.Yazıldıktan sonra, yerde kalmaz delik boncuktan,Birinden biri alarak, bütün ülkeye dağılır buradan…Bir kişi değil yazdığım, engin yurt yahu,İnatlaşmayıp anlasanız, işinize yarar canlarım bu!“İt mercanı ne yapsın” diye bir söz var,Nuru olan yiğitler, biraz sorgular.

Yatılı okulda okuyor

Yatılı okulda okuyorPek çok Kazak balası;Yeni nesil, asil çocuk,Tıpkı ordu sahası…“Oğlum yasa öğrendi” diyeÖvünür ana-babası,Aklında yok onlarınŞeriat yoluna salası…“Rus dili ile yazısıBilsem” diye uğraşması.Şikâyet dilekçesi yazmak içinÇabalar bulsa fırsatı.İnsafsıza ne gerekİşin akı ile karası…“Ekmek bulamayız” demez ki,Bozulursa halkın arası…Görüşsüz ve sıkıntısızBulunmaz bilim aydınlığı.Az bildiğini çok sansa,Gelip Kazak’a şımarsa,Kime yarar faydası?Rus ters anlatmaz ki“Kötü olsun” diye çocukları,Kanı bozuk kendi düşünür;Kurnaz ve iğrenç olmayı,Rus’ta kalır iftirası.Bu işe kim üzülür ki oy!Ne Semey’in kasabası,Ne Kazak’ın yüzkarası,Aklında yok hiçbirininNe Saltıkov, ne Tolstoy!Ya tercüman, ya avukatOlmak hepsinde maksat,Gönlünde yok ki necat.Aklı olan, kim olsa da,Demez buna “dili amma acı ha.”Söylesenize, siz olsanız;Aklı fikri başında,Akıl vermesin mi ağanız?Fayda değil ar düşün,İstekli ol, fazlasını bilmek için.Üstün bilim kitapta büsbütünErinmeden okuyup görmelisin.Askerî görev aramaSırmalı giyim giymek için,Boş övünce salınıp,Boşuna göğüs germek için.Hizmet etme Sancak Beyine!Nasıl sabredebilirsin böyle;Yanmadan bitip sönmeye,Suçsuz günde sövülmeye?Hünersizin tutumuna pes:Doğru sözü söylemez,Dua alacak işler işlemez,Hakirlikle çürür, bunu bilmez.Ucuza gider kerkenez,Verimsiz işe aldanır tez,Bir yol bulup, gelişemez.Uzun da sürse ara bul,Liyakatine uygun işe başvur,“İstekli yiğide nur yağar”Yaşarsın mutlu ve mağrur.Zenginlere hizmet etsen olur,Erinme, verdiği işe koştur.Dürüst yaşa, dürüst dur,Hesabın doğru olur.Hoşuna gitse de hımbıllıkArdından gitme ne olur.Yanlış olursa, kanun var,Hâkim önünde sorulur.O da bölgenin değil ki alasın,Güvenle, denklik sağlayasın.Ya kendi işinde azimli olmalısın,Yahut doğru yolda kalmalısın.Kolay sanma, dayanıklılık gerek.Bunun için de bilim ve düşünmek,İstiyorsan, dilediğin yere girmek.Bilim bulmadan övünme,Yer bulmadan beslenme,Heveslenip sevinme,Oynayıp, boş gülüşe.Beş şeyden uzak olmalısın,Beş şeye çabuk olmalısın,“Adam” olmaksa muradın…Önünde dileğin, hayatın,Eğer buysa kederin, gamın.Gıybet, yalancılık, övüngenlik,Müsriflik ve üşengeçlik,Bir bilsen, bunlar beş düşmanın…Sorumluluk, emek, tefekkür ileKanaatkârlık ve iyilik düşüncesi ise,Bir inansan, bunlardır asıl dostların işte…Nefretli kötülük görünce içinizde,Soğutup gönlü, alıkoysanız bir biçimde…İyilik görünce ibret olacak âleme,Onu toplasanız düşünceye…Âlim olmazsınız da daha ne olur,Çocukluktan vaz geçerseniz?Onu örnek alsanız da olur,Bir âlimi görürseniz…“Öyle olmak nerde” demeyiniz,Bilimi severseniz böyle söylemeyiniz.Size, kim bilim verebilir gayret etmezseniz,Yanmadan tükenirseniz?Dünya da mal da kendinde,Bir gönül verseniz bilime…Bilenlerin sözüne,Erseniz muhabbetle.Aklınıza yatmıyorsa güvenmeyiniz,Herhangi bir işe rast gelirseniz.Aksakal dedi, zengin dedi,Kimse kim, biri dedi;Akılla yenseniz…Nadanlara boyun eğmeyiniz,Gerçek sözle ölseniz de.Ayet, Hadis değil yahu,“Küfre düştün” demez de,Ne kadar karşı gelseniz de.Her yerde açıkça söylemeyiniz,Sözümüzün sırrına ermişseniz.Bunu yazan kişinin,Adını değil, sözünü öğreniniz!Kim geçmemiş yalan dünyadan,Ne bülbül hatipler, söze sığınan,Ne mahir liderler, tahtına sarılan.Sözün anlamını bilirseniz,Akıl terazisiyle ölçüveriniz.Eğri görünürse gözünüze,Atın, yakın, dönsün küle.Düzgün görünürse göze,Düşün ve kulağına ilmikle.Ahmak çok, akıllı az,“Çoğun sözü kıymetli” deme.“Yakının sözü tatlı” diye,“Yakınım dedi” diye görmeyin.Kim söylese de cahillikle,Öyle uçuk sözün ardından gitmeyin,Endişem bu, diyeyim Size…Kendiniz için öğrenseniz,Kötülüklerden iğrenseniz,Yıldan yıla temizlenirsiniz.Birisi için öğrenmişseniz,Birisi bilmese, siz bilseniz,Bildiklerinizin hepsi sahipsiz…Sözüne bakarak kişiyi al da,Kişiye bakarak sözünü alma.Doğru söz hangisi, bilmeyerek,Her bir şeyden geride kalma.Bunu yazan, bilen kul idi;Celâleddin ed-Devvânî,Böyle dedi, o içtenlikli.Sözünü oku ve düşün bir daha,Sakın tez öğrenip, tez unutma,Gençlikte gönül gül, soldurma!

Tokmak gibi kekilli, kamışkulak 7 atlar var hani

Tokmak gibi kekilli, kamışkulak atlar var hani,Koyun boyunlu, tavşan dudaklı, antilop suratlı.Cıdağı geniş, çıkıntılı ve küçük yeleli,Çukur ense, boşluğu hissedilse boğazındaki…Teke burun, sarkık dudak, uzun dişli,Kuvvetli, cüsseli, olsa güçlü.Kol kasları bambaşka, geniş göğüslü,Avından tadan kartal gibi dik döşlü.Geniş, dazlak bilekli, oval toynaklı,Dirseği kaburgadan uzak olmalı,Sert topuklu, sinirli, dimdik ayağı,Uyluğu etsiz, tahta gibi yamyassı…Geniş sağrılı, dar bıkınlı, büyük kalçalı,Erkeğe aynı gelse önün-arkanın rahatı…Yumak kuyruğun kıl dibi kuvvetli olmalı,Büyük taharet yolu çıkıntı, oldukça yağlı…Diz eklemi aşağıda bitmeli, sağlam etli,Kendi kalın bacaklı, yusyuvarlak kalçalı.Sırtı kısa ve ova gibi düz olmalı bağrı,Bacak arası açık, yumuşak haya torbası…Köstekliği genişçe, en yüğrük atı bulsak,Aynı yel gibi, huzurlu, hızlı binip dolaşsak.İki gözünü çevirip, yanlarını kapatsak,Eyerlerken sakin dursa, bağlayıp anlasak…Hem saklanmaz, hem sürünmez hızlı lider,Çene kakıp, hiddetlenerek dolaşsa güzel…Dörtnala yüğrük, sağlam, güçlü ve uysal,Razı gelmem, işte böyle ata binmesem…Açıkçası kalpağı cuk oturmuş gibi,Kişiyi bülbül kılıp söyletir gibi…Dörtnala ata yetişemez, antilop ta süratli,Hiddetlendirdin işte, elime bir değmedin ki…

Yaz günü Temmuz olduğunda

Yaz günü Temmuz olduğunda,Yeşillikler, çayırlar, çiçeklerUzayıp, büyüyüp dolduğunda…Gürleyip akan dere kenarına,Obalar göçüp konduğunda…Kişneyip duran yılkının,Çayırdan sırtı görülür ya…Atlar; aygırlar, kısraklar,Böğrü çıkar, iniler ara sıra…Suda durur sineklerini kişeler,Kuyruğuyla şıpırdatır ya…Arasında kulun-tayDöner koşar, kabarır ya…Yukarı-aşağı ördek, kazUçup dursa kısa kısa…Kız-gelinler küyiz-ev diker,Bıngıl bıngıl salınarak yürür ya…Ak bilekleri sıvalı,Şakalaşıp kikirdeşir ya…Mal içinde dolaşır da,Gönlü hoşnut kalır ya,Zengin de gelir obaya,Aheste, tatlı hitabıyla…Sabadan8 kımız doldurur da,Ortasına kadar vurdurur ya,Yaşı büyükler bir bölük olur da,Şakalaşıp salınır ya…Hizmetçi aldatan genç bala,Yapışır anasının yakasına,“Et al-getir” diye yakınır ya…Gölge yapar başına,Kilim döşer ya altına,Görkemli zenginlerinSemaveri fokurdar ya…Eğitimliler söz söylese,Yarış atı gibi uğuldar ya,Başkaları başını sallar da,“Elbette” diye onaylar ya.Ak gömlekli, asasıyla,Aksakal çıkar bir kıyıdan da,“Malını öteye çek” der ya,Çobanlara haykırıp ta…Zengin “biçarem” desin diye,Çağırıp kımız versin diye,Yalakalaşıp, yalpaklaşır ya…Kaftanlarını giyinmiş,Huysuz ata binip sendelemiş,Yılkıcılar geliverse,Sabahtan zahmete girer ya…Tüfek atıp, kuş salanGenç delikanlı bir bölük olur da,Su yakasında kuytulanır ya…Çevirip salar asil kuşu,Yükselmeye başladığında,Kaz sürüsü parıldadığında…Geçmiş günün hepsini unut,Elden gelir iş yok ki ucundan tut.Az evvelki biçare ihtiyar da,Obada durup güler ya,Hürmet eder kahkahayla…

Maalesef, çok ömrü geçirip gittik

Maalesef, çok ömrü geçirip gittik,Harcadık bir şeye olmadan yetik.“Sayılı bilgelerden biriyim” diye,İlgi, düşüncesiz, övgü bekledik.Emsalsiz halka sonradan bellettik;“Pek çok nadan kendine çeker ilgi,Vazgeçilmez âdet oldu komikliği,Sırıtıp-alay etmesi” it mizacı dedik…Doğru sözlü kişiye, deriz ya “Rus imiş”İğrenip uyanıklığa demez ki “yanlış iş”İnanışmayıp, kandırıcılıktan dönmeyişİnsanlığı yok eder, en sonunda bu iş…İnançsız zıpır, bozdu sırrımızı,Temiz görmeyiz arkadaşımızı,Darılan gönlün yok ki hiç affı,Yüreğinde yatar sitem ile sızı.Dost aşkının olmaz yabancılığı,Karışmış, ayrışmaz yürek sınırı.Bizim “dostuz, aşığız” dememiz;Yalancıktan yapılı gönül ağırlığı…İnanışan dostum da yok, aşığım da,Nihayet şiir yazdım, duygulandım da.Görmemiş, çok dünya fazla göründüKirlenmemiş gönlün âşık olduğunda.Hüda’nın verdiği bu dostluk; soba gibi,Böyle olduğunda kalmaz ki gönül kiri.Sahte dostluk yapar, hem olur olmaz,Nadanın biri yırttı, kuşburnu dikeni gibi.O dostu, gölgeye sığınmadan arar can,Ağıt yakar feryat edip, başkaldırır kan…Kaş çatılınca, görmedim bozulmaz canÜstün arkadaş bulamadım dostluktan…

1887

Sabırsız, arsız, erincek

Sabırsız, arsız, erincek,Heveskâr ve terbiyesiz,Biçare Kazak onun için,Salıncak, ağız birliksiz…Kendi kendine “gün” der,Yakının yalan iftira eder,Bu arsızlık işareti, keder…Hiç düşünmez, ayıp sanmaz,“Yeter” diyene kulak asmaz,Terbiyelisi(!) daha ne yapmaz?“Birinde zıplayıp çıkarım” der,“Birinde sıçrayıp düşerim” der,Sakatlanır, yatar, kâr(!) eder.“Hırsızlıkla mal bulayım” der,“Tartışırsa oba yakayım” der,Şerefsiz birileri böyle eder…“Bu neyin” dese, birineYok yere çıkarır fitne.“Kurtulayım” der işinden de,Her şeyi görür kişiden de,Büsbütün batar gidere.Bu olmasa başkası,Değiştirilir yaylası,Uzaktan dem tadası…Ne hizmet edip mal bulması,Ne bilim alıp fikir bulması,Boş evinde yatası…Ülke gezip, ziyafet çekip,Er arını satar, biçip biçip.Evde bala-çağa, hanımı,Aşına kaygı katmaz mı?Emeği olmayan şımarıktı,Bir bodurla anlaştı,“Uyanık” denen melun çıktı.Bir söz için düşman kesildi,Dostluğu bir gün içindi,Yüz çevirme âdeti çıktı.“Uyanık kim” diye sorarsan;Şehre koşsa dinlenmeden,Yalancı arsıza, çok versen,Utanmaz bunu görenlerden.Fiskostan başka sırrı yok,İş yapmaya kabiliyeti yok,Yalan, gıybet, övünmeyeTıpkı su gibi akması çok…At binicisinden kalmaz geri,Adını, koyarsa “kurnaz” biri…Kurnaz durduramaz nefsini,“Atım çıkıp koşsun” demesi.Beraberliğe düşman olsa,Heveslendirir saldırmaya,İçki içmeyen sarhoş olsa…Ülke huzur içinde olsa azar,Can sıkıntısından öle yazar.Evde otursa keyfi kaçar,Dışarı çıksa yüzü yanar,Birini görse alaya başlar,Şakacılaşır, sırıtışı artar.Kendi evinde bocalar bekler,Başka evde heyecan ister.Akıllı olan kişiyiArkasından kötüler, lekeler.Refahı olan kardeşi,“Hayırsız it” der, dışlamak ister…Mal ile bağın düşmanı,Hastalıklı kurnaz çoğaldı,Ürür gezer köpek it gibi,“Aşağılık biriyim” demez ki.Kurnaz dil ile kudurtur ya,Gider bir gün oturtur da,Hizmet eden dostunu daMahvolmaya bırakır da.Yapıp ettiği hüneri;Hareketi – hareket,Kendi onmamış cahiliKime düşünür bereket?Kime utanır da acır ki?Doğru yok sözündeBereket yok özündeHep yalan övünmeyleHakikati örter hileyle…Yalan yok ki bu sözlerimde,Denmedik laf kalmadı işte,Dikkat edin, gözlemleyin,Halkın hali, tam da böyle…

Yabancı elde bulunsa

Yabancı elde bulunsaSırdaşın, saygılaştığın,Çoğalırmış fiskosçun, sır paylaştığın…Halkta iyi bulamazsın,Başına iş geldiği gün,İyi geçimliliği geride,Ne için o düşünsün?Açıp verir düşmanınaKendi görmüş olmasın.Ateşli düşmana rastlasa,Kırgınlığı konuşulsa,“Aferin batır” deyip,“Sağlam gidiyor” diye ekleyip,Över över doldurur ya.Eski dostun görünce,Hesapsız ant içer de,“Ervah, Allah” deyip de,“Sır vermek için söyledim de”“Düşmanını aldatıp geldim” der de,Allah’tan korkmaz cahil işteİmanını yıpratır böyle.  Gelir gider çok dolanır,  “Ben dostunum” der dolaşır,  Düşmanlığını başarır.  “Aldatır” der hasmına,  El çektirmez akrabana,  Rast geleni kışkırtır ya.  Hastalıklı olur çıkar,  İyi günde gelen yakınlar.  Yakadan tuttuğu gün düşmanlar,  Kendileri it gibi topuklar.  Evde oturur, atıp tutarlar,  Hepsi hatip, gıdaklar,  Avluya çıkıp birinin,  Diğeri sözünü onaylar.  Düşman çok olsa başında,  Biri kalmaz yanı başında.  Yedeklesen, donar kalır ya.  Dışarı çıkınca kendini  Yaddan beter karalar.  Yalvarmakla gün görür,  Yakınını satar haklı görür,  Zar zor bulduğu çözümdür.  Akrabalara kinci  Genç çocuktan beterdi,  Hem aklı yok, hem bildiği,  Geliriyle gideri.Yakına yanaşıp mal katmaz,Düşman görse, can katmaz,Neden sadece bilir ki,Ağır ile yeğnininArasından geçmeyi?Yoldaşı azıcık şaşırdığında,Evvela ondan işitirsin ha,“At üstünde hamile kaldı ya!”Ağır işle karşılaşsa,Kırgınlığı konuşulsa,Küskün olmuşçasına,Bahane eder boşuna.Öğrenmez ki birinden,Yakınarak dolaşır şereften.Düzelmişse eğer istikbaliniz,Çevrenizde artar istemeseniz,Hem güzeliniz, hem zengininiz.“Falancayı vurayım” diyen,“Filancayı kırayım” diyen,Darlıkta sıkıntıya düşen,Varlıkta yağma eden,Çok bahadırla dolar çevreniz.Eğer sözünü dinleseniz,Kimse kalmaz çevrenizden,Eğer sözünü dinlemeseniz,Fesatlaşarak çürür içinden.  Herkesin var ya akrabası,  Hangisi kovmuş düşmanı?  Yağmur yağdığında koynunda,  Güneş vurduğunda boynunda;  Cayılmaz ödev olduktan sonra,  Herkesin gönlü soğur ya…  İyi günde gelen akrabalar,  Sıra beklemez kendi evinde,  Hatip kesilir ya patavatsızlar…  Sıra gelse bilen birine,  Söz bulamaz sıkıntıdan söylemeye.  Şakacı kesilir beceriksizce,  Korkaktır düşmana gelince,  Serbest yerde asabicesine,  Dik başlı kesilir, kükrer işte…  Edep ile ağırbaşlılıkla,  Mizacı tatlı olmaz da,  Sasık mağrur kesilir ya,  Geveze övünücü onmaz da,  Bencilleşip yalpaklaştıkça…  Birine hükmedici iş yapsa,  “Kendi gücüm” diye düşünür ya,  Eğer gücüyle olmasa,  “Az evvelki iyinin bana  Yaptığı” diye söylemez ya…Yabancıdan çekinir işi yok,Düşman kahreden gücü yok,Kendi başına bıraksan,Hiç bir şeyden doyası yok…Şakası ters, sözü saygısız,Söylenen söze inançsız,Kendi fenalığını görmez,Kazan kaldırır bir suratsız.Böyle hastalıklı akrabalar,Nereden peydahlanırlar(?),Gönle ümit veren hayatlar!Usanmayı beladan,Halk unuttu tamamen.Bütün ülke hakikaten,İtleşip kalır mı, ebediyen?İçeni sarhoş, yiyeni tok,Kaygı paylaşacak biri yok,Hiç olmazsa olsaydı“Bulut parçalı, yer saklanmalı.”Önemli kurul yok oldu,Halk gıybete boğuldu,Ülke içinde ara bulucu,Alıp çevirmez ki tümünü,Arzu edilen ortak sürüyü…  Yok ki el yamayan yöneticiler,  Boş konuşarak ülke gezerler.  Gizlice giderek buluşanlar,  Rüşvetle görevde kalanlar,  Ücretini senden zorla alırlar.  Ruslar yaptırsa kongresini,  Halkını tutar atanan yönetici.  Kurnaz rütbeli, aç kadılar iyi  Kiralar bozulmuş yüreğini…  Russuz toplantı yapılsa,  Çağıran kişi de gitmez ha.  Uzlaşma sağlayıp bir kişi,  Helal malını almaz ki…  Nimeti gitmiş el güder,  Vakti geçmiş söz eder,  Şimdi bizim yöneticiler,  Yarına ümit gütmezler.  Başlar bağlansa uluya,  Kim saldırabilir namusa.  Yabancıya bakacak yüzü yok,  Yakarmadan duran g…tü yok,  İşi gider yanlışa…  Ulus boyunun adı Tobıktı,  Kurnazların sayısı çoğaldı.  Zenginin işini göremeyen,  Borcunu bütün vermeyen,  Rastgele kişiler doldu taştı.Kazak, malını karıştıran,Halkı belaya uğratan,Musibete bulaştı.İçinden çıkan iyi adamlar,Düzeltemedi, kan ter akıttı.Yabancı ülke insanının,Bitmedikten sonra haramın,Gönlü tamamen umutsuzlaştı.Tüccar kaçtı bu ülkeden,Alacaklarını tahsil edemeden…Ayaktakımı avare dolandı,Varlıların yanına sığışamadı.Geçimsizlik oldu halka,Talandan alı koyamadı.İnancı olmasa da, andı olan,Ülke düzeni bozuldu yahu,Devlet denen töresi bulunan.Bu gün bile kaygılananKimse yok, utanmadan…

Şiir; sözün padişahı, söz aydınlığı

Şiir; sözün padişahı, söz aydınlığı,Zorlukla ahenkleştirir dahi olanları.Dile kolay, yüreğe alev dokunmalı,Tastamam, usturuplu gelsin etrafı.Yabancı sözle bulanmışsa laf arası,Bu, şairin bilgisiz ve çaresiz olması,Anlatıcı ile dinleyicilerin çoğu cahil,Bu yurdun, söz tanımaz bir parçası.Evvela ayet, hadis – sözün en başı,Kafiyeli ilâhiler gelir dinlenme arası,Ahengiyle ilgi çekmese okunması,Niye söylesin onu Elçi’si ile Allah’ı.Mescitte ulemanın hutbe okuması,Velilerin münacatı kederli yakarışı,Bir sözü diğerine uyaklama çabası,Uğraşır her biri olabildiğince imkânı…Şiirle, herkesin var ya bir uğraşı,O zaman olur, söz seçme yarışı,İçi altın, dışı gümüş sözün asını,Uyuşturur Kazak’ın hangi balası?Önceki eski kadıya baksam meraklı,Deyimlerle anlatırmış, sözleri uyaklı,Şairleri anlayışı kıt, cahillikten olmalı,Abuk sabuk şiir yazmış ağıt yakmalı.Kopuzlu dombıralı kalabalıkta söyler,Övgü şiiri okur, her birine ithaf eder,Önüne gelenden şiir ile hayırlar diler,Yok eder söz kadrini, yurdu gezerler.Mal için dilini bezer, öz canını kiralar,Mal ister birini yanıltır, birini büyüler,Başkasının ülkesinde dilencilik eder,Ülkesini “zengin” diye över, lanetler.Nerde zengin farfara oraya gider ayırmazO kadar mal alır, yığsa da zengin olamaz.Kazak için “şiir” dediğin, değerli sayılmaz,Boş laf görünür sararıp solsa da anlamaz…Eski yönetici gibi, oturuyorum boş deyimlerleEski şair gibi, mal için feryat ediyorum ben de.Söz düzeldi, dinleyici sen de düzelsene,Sizlere de gelmek istiyorum, aheste aheste…El atıp alan “yiğidi” anlatsam, merak uyandırır,“Kadını”, “bahtı” anlatsam sohbeti koyulaştırır,Öylesine gün geçirecek laflar zamanımızı alır,Dinler idin bir sözü bin defa sorarak, anlattırır…Akıl sözüne ilgisiz, halk geçimsiz,“İnancım tek ona” der, direnirsiniz,Kibirlice yiyip gider, başı eğitimsiz,Kötüleyip anlatsam küsenlersiniz.Çözüm bulur, çam ağacını yaş dala bağlar,Herkes yürür, alacağı malın kılıfını hazırlar.Övgü arayan mal düşkünü, bunu ne anlar,Seç-seç çıkmasa içinden binde bir adamlar.Mal yığar art niyetle çalar, karla hararet basar,“Kurnazsın” dese, kıvançla adımını geniş atar,“Sızlansam-atıp tutsam bir fayda düşer mi” der,Ülkenin zenginini çıldırtır “düşman ilgisini çeker.”Sabır ve sorumluluğa, hiç kimse ilgi duymaz,İnsaf, utanma, ar ve namusu gerekli bulmaz,Derin düşünce ve derin bilime ihtiyaç duymaz,Yalan ile gıybeti, yün döver gibi abartır aymaz.

1888

Birinin yakını ölse, karalı o

Birinin yakını ölse, karalı o,Ölüm gören yüreği yaralı o,Gözyaşını kesmeden ağlar,Niçin feryadını şiire döker o?Damat al, gelin ver, düğününde gül,Kız tanıştır, mürüvvetiyle yurt güldürKınası, şarkısı, bir de yüz-açarı var,Gül, şiirsiz ilgi çekici olur mu bunlar?Çocuk doğsa, bekler ki toyu yapıla,Onlar da şiir okurlar, bağıra çağıra.Eski iyilerden kalan örf ile âdet ya,Şiir ile deyim söylemek, baksana…Doğduğunda, dünyanın eşiğini açar şiir,Bedenin, şiirle toprağın koynuna verilir,Ömründeki ilgi çekici her şey şiir gibidir,Boşa bölme, sakin sakin düşünsene bir.Şiiri, söylemek bir yana, anlamazsın,Söylesen, gücüyle başa çıkamazsın,“Sen bilmezsin” diye söylemez misin,Niye bunca inatlaşır, “olur” demezsin?“Şiir” dediğin; her sözün yakışması,Söz kafiyesi, uygun olup yaraşmalı,Sözü tatlı, manası düzgün gelmişse,Kim onunla çekişmekten hoşlanırdı?Karnı tok nadanlar anlamaz sözü,Sözü anlardı, yüreğinin olsa gözü,Doğru sözün kadrini bilir cana da,Uygun vakit değilse söyleme sözü.Hediye bekleme, verse alma hiç kimseden,Neyin eksilir, güzel şiir ile söz söylemekten,Hayran olunacak adama saygı göstersen,Uzakta dur, şiirini satıp bir şey edinenden.Çok cemiyette söz tanır kişi bulunmaz ki,Öyle yerde söz söylemek alay olur sanki.Birisi o yana, birisi bu yana verir dikkatini,Sözün tamamını dinleyecek Kazak yok ki.Şortanbay9, Dulat10 ile Bukar Jırau11 tanınırKazak şiirini yamayıp toparlayan bunlardır.Hey gidi fani dünya hey, söz tanır kişi olsa,Eksikliği her yerde hissedilir, görülür daha!Maksadım; dil geliştirmek, hüner saçmak,Nadanın gözünü koyup, gönlünü açmak…“Örnek alsın” diyorum, akıllı-fikirli gençler,Akılda yok eğlence, evvel başta Hay-i Hak.
На страницу:
2 из 4