
Полная версия
Kırgız Konar Göçerleri
Kırgızlarda her oğulun yedinci ecdadına kadar neslini sayması gibi bir gelenek vardır. Sayamayanlara “Ceti atasın bilbegen kul” (Yedi babasının kim olduğunu bilmeyen köledir) diye acı bir ifade söylenirdi125. Zira, eskiden dışarıdan gelenler veya satılarak getirilen kimseler, genelde kendi menşeini bilmezlerdi. Bu bakımdan Kırgızlarda yedi ceddini, yani menşeini bilmek çok önemliydi.
Evlenme yolu ile yapılan akrabalığa “kuda” (dünür) veya “kuda söök” adı verilirdi. Anne tarafından akraba olanlara, diğer Kırgız uruularında olduğu gibi “tay” kelimesi eklenir ve anneanneye “tayene”, annebabaya “tayata”, dayının karşılığı olarak “tayake” veya nadiren de olsa “tayeke”, teyzeye ise “tayece” diye hitap edilirdi. Erkek kardeşlerin eşleri birbirine “abısın”, bacanağa “baca”, damadın eşinin kız kardeşine damat tarafından “baldız”, hanım tarafı akrabaları nazarında “damat” anlamında “küyöö bala” ve hanımın küçük kardeşlerinin nazarında enişteye “cezde” denilirdi. Kız kardeşlerin çocukları birbirlerine “bölö” derler ve bölölerin çocukları birbirlerine “karın bölö” olurlardı.
Eve yeni gelin geldikten sonra aile ile ilgili terimlerin sayısı daha da artmış olurdu. Bu bağlamda gelinin (gelin için) atalaş akrabaları “törkün”, koca tarafı akrabaları “kayın” sayılırdı. Bir başka ifade ile evlenip kocasının evine gelen gelin için artık kendi anne babaları tarafı “törkün”, kocasının bütün akrabaları ise “kayın” olurdu. Aynı şekilde damat kendi akrabaları için ayrı bir tabir kullanmazdı. Ancak hanımının akrabaları genel olarak ona “kayın” olurdu. Bu tabirlerin dışında gelin, kocasının evine geldikten sonra belli âdetlere uymak mecburiyetindeydi. Meselâ Sayaklarda yeni gelen gelin kocasının ebeveynine kocası gibi “ata” (baba), “ene” (anne) diye hitap eder, ancak onların ortalıkta bulunmadığı sıralarda kayın kelimesi ile birlikte “kayın ene”, “kayın ata” diye söylerdi. Ayrıca yeni gelen gelin kocasının erkek akrabalarını ve kendinden büyük olan kayın ablalarını adıyla çağırmazdı. Buna “At tergöö adatı” (isim âdeti) denirdi. Gelin kocasının büyük kardeşlerine “ake” veya “ava” derken, küçük kayınlara “uul” veya “kiçine bala”; kızlara ise şımarık anlamında “erke”, “kız” ve “biykeç” diye hitap ederdi. Ayrıca aile içine mensup olmayan diğer akraba kayınlarına gelin bir lakap verirdi ve bu lakaplar sadece kadınlar arasında söylenirdi. Nitekim Kurtka’daki Sayak grupları arasında gelinler, kayın ağabeylerinin özelliklerine göre, kalın bıyığı olduğu için “çoñ murut ake”; at sürülerine baktığı için “cılkıçı ake” ve çok güldüğü için “külküçü ake” diyerek lakaplar takarlardı. Ayrıca gelin ilk zamanlarda kocasını adı ile çağırmadan “bizdin kişi” (bizim kişi), “bizdin car”, “küyööm” ve “coldoşum” derken, daha sonra veya evlilik hayatına iyice alıştıktan sonra “bayım” (sahibim) veya “baldarımdın atası” (çocuklarımın babası) gibi saygı bildiren sözlerle hitap edilirdi.
Uruu İçindeki Zümreler
Kırgız uruularına kuş bakışı bakıldığında, muhtelif “katmar”(zümre)lardan oluştuğu görülmektedir. Bu durum Sayak uruusu için de geçerli idi. Bu cümleden olarak Sayak uruusunda iki önemli zümrenin varlığı dikkati çekmektedir. Bunlardan biri, idareciler sınıfını teşkil eden ve “ak söök” olarak bilinen kimseler; diğeri ise idare edilenler kısmını oluşturan ve “karalaman kalk” veya “bukara” adını taşıyan kimselerdi126. Soylu ve idareci zümreyi teşkil eden ak söök zümresini, toplumun elit sınıfı olarak sayılan “biy”, “manap” ve “baatır” gibi idareciler teşkil ederlerdi.

Resim 3: Alay bölgesinde bir bay, baybiçesi ve tokolu (S. Dudin, 1950)
Yönetici sınıfın dışında toplumun önemli bir kısmını teşkil eden iki zümre vardı. Bunlardan biri, zengin anlamına gelen “bay”lardı (bk: Resim 3)127. Bay olan kimseler, genel olarak idare edilenler içinde yer alırlardı. Halk nazarında bay denince, genelde çok zengin olan ve eli o kadar açık olmayan kimseler hatıra gelirdi. Onun için halk arasında baylara bu özelliklerinden dolayı “zıkım”, “zaki” ve “saraň” gibi takma adlar kullanılırdı. Bay katmarına girenlerin zenginliğindeki asıl kıstas, sahip oldukları hayvanların sayısı idi. Bu bağlamda Kurtka’daki Sayak bayları arasında sayıca 2-5 arasında büyük baş hayvanı olanlar “malduu”; 5-10 büyük baş hayvanı olanlar ‘’orto çarba”, daha fazla olanlar ise hayvan sayısına göre “orto bay” ve “bay” olarak bilinirlerdi. Bununla birlikte Kırgız uruuları arasında bay olan kimseler genellikle toplumdaki ekonomik ve sosyal durumlarına göre “çoñ bay” (büyük bay) veya “mart bay” (cömert bay); “saraň bay” (cimri bay) veya “koltukçu bay”(aç gözlü bay); “sasık bay” (pis bay) veya “kokuy bay” (deli bay); “ceke merez bay” (tek başına yaşayan bay); “uyutkuluu bay” (aristokrat bay) veya “kordoluu bay” (itibarlı bay) ve “ordoluu bay” (soylu bay) adlarını taşırlardı128.
Çoñ bay veya mart bay olarak bilinen kimseler, bayların en büyüğü, zengini ve cömerti idi. Saraň bay veya koltukçu baylar, daha çok eli açık olmayan kimselerdi. Saraň bay veya koltukçu bayların en önemli özelliği, evlerine misafirlerin gelmesini pek fazla sevmemeleri, gelenleri kolay kolay içeriye almamaları ve alsa da onlara insan gibi davranmamaları idi. Manap veya uruunun idarecileri, bu gibi kimselere pek ceza verme ve baskı uygulama yoluna gidemezlerdi. Bunun en önemli sebebi, onların yeri geldiğinde, idareci zümreyi misafir etmesi ve oğullarına “ençi” adıyla bilinen ve âdet haline gelmiş bulunan hediyeler vermeleri idi. Bu hediye genellikle hayvan olarak verilirdi. Sasık bay veya kokuy bay olarak bilinenler ise üstüne başına pek bakmayan, birkaç sürü hayvanı olmasına rağmen hiç hayvan kesmeyen, halkın içine pek karışmayan, bir giydiği elbiseyi yıllarca giyen veya halk arasındaki ifadeyle “özün da, özgönü da carıtpagan” (ne kendisine, ne de diğerlerine faydası olmayan) kimselerdi. Tespit edilebildiği kadarıyla XIX. yüzyılın başlarında Dörbölcün’deki Sayaklardan olan ve 5000 atı olduğu bilinen Kulubek adlı şahıs, böyle bir özellik göstermekte ve Dörbölcün’ün Mayıstan adlı bir yerinde, halktan ayrı olarak ailesiyle birlikte yaşamaktaydı129.
Ceke merez baylar, toplumla pek kaynaşmayan ve kendi ailesiyle tek başına göç ederek yaşayan kimselerdi. Onların bu şekilde yaşamasında, hayvanlarının başka kimselerin hayvanlarıyla birleşirse kaybolacağı düşüncesi vardı. Uyutkuluu bay veya kordoluu bay olarak bilinenler, soylu ve itibarlı olan kimselerdi. Onlar, diğerleri gibi aşırı derecede cimri ve eli açık olmayan kimseler değillerdi. Ordoluu baylar, uyutkuluu ve kordoluu bay gibi, halk gözünde itibarlı ve biraz da yönetime yakın olan aristokratik kimselerdi. Nitekim Cumgal’daki Sayaklar arasında Tügöl adlı şahsın, böyle bir özellik gösterdiği görülmektedir. Bu kişinin atlarının çaydaki suyu bir içişte bitirmesi, sayıca çok fazla atının olduğunu gösterse gerektir. Hatta bu şahsın, at sürüsünde ne kadar atının olduğunu bilmemesi ve hayvanlarının çalınmasına hiç tepki göstermemesi, onun çoñ bay veya mart bay olduğunun bir işaret olmalıdır.
“Baylar”dan başka idare edilenler zümresi içindeki bir diğeri grubu “kedey-kembagal” (fakir-fukara) adıyla bilinenler meydana getirirlerdi130. Bu kişiler halkın, karalaman kalk veya bukara olan kısmını teşkil etmekteydiler. Bu sebepten kedey-kembagal olarak bilinenler fakir olan kimselerdi. Ayrıca halk arasında onlara ekonomik gücü çok zayıf olan kimse anlamında “çor taman”131 veya “tomayak” adı da verilmekteydi.
İdare edilenler arasında bir başka katmarı, yöneticiler ile zenginlerin hayvanlarına bakan ve onların ev işlerini yapan kimseler teşkil ederdi. Bunlardan bir zenginin veya uruu yöneticisinin at sürülerini güdene “cılkıçı”; koyun sürülerini güdene “koyçu” veya “çaban”; inek sürülerini güdene “uyçu” ve deve sürülerini güdene de “tööçü” adı verilirdi. Bunların yanında cazdoo (baharlık yer) ve cayloo (yayla) zamanında, idareci sınıfın ve zengin olanların mevsimlik işlerini yapan kimseler de bulunurdu. Bunlara, “yatanlar” veya “yaylaya gitmeyenler” anlamında “catakçılar” adı verilirdi. Catakçılar, kıştooya yakın bir yerde yaz buyunca kış için hazırlıklar (ekim-biçim işleri, hayvanların kışlık otlarının hazırlanması v.s. gibi) yaparlardı. Bunlardan başka, hayvan “tölü”(döl) nün dökümü, koyun yünlerinin kırkılması ve ekim-biçim gibi çeşitli ev işleriyle uğraşan bir başka zümre daha vardı. Bu kimselere ücretli hizmetçi anlamında “calçı” veya “malay” denirdi132. Ev işlerini görenler yanında karşılıklı iş yapan bütün hizmetçiler (cılkıçı, koyçu v.b) katmarına calçı ve malay denirdi. Bahis konusu kimseler, eskiden halk arasında verilen bu hizmetlerin karşılığında, baydan yiyecekler ve koyun keçi gibi canlı hayvanlar alırlardı. Bunun en önemli sebebi, paranın yaygın olarak kullanılmaması ve pek çok kimsede sermaye olarak hayvanın olması idi.
Sayak uruusu mensupları arasında yer alan ve daha çok dışarıdan gelen din adamlarına “moldo”133 (molla), “kalpa” (kalfa) ve “eşen” (şeyh) denirdi. Bu din adamlarının en önemlisi moldo idi. Kurtka’daki Sayaklar arasındaki moldoların çoğunluğu, önemli bir kültür merkezi olan Buhara ve Kaşgar şehirlerinden eğitim görmüş kimselerdi. Hatta bunların arasında köyüne ibadet yeri yapan kimseler de mevcuttu. Nitekim Kaşgar şehrinde eğitim görerek köyüne dönen Kalmat adlı moldo, 1904 yılında köyüne bir mescit yaptırmış ve çocukları burada eğitmiştir134. Kalmat Moldo’nun yanında Kalpa adlı bir başka moldo daha vardı. Kalmat gibi dinî bir eğitim görmeyen Kalpa, hac için Mekke’ye gittiği ve halk arasında hacca gidenlere “aacı” adı verildiği için, kendisi bilahere “Kalpa aacı” lakabı ile anılmaya başlamıştır135.
“Kalpa” ve “eşen” gibi din adamları, genelde dışarıdan geldikleri için uruu içinde devamlı olarak kalmazlardı. Anlaşıldığı kadarıyla kalpa ile eşenler, güz aylarında, yani “mal ettengen maal” denilen hayvanların tavlandıkları (hayvanların semiz olduğu dönem) zamanda gelirler ve halk nazarında bazı dinî vecîbeleri yerine getirdikten sonra, halkın gönüllü olarak verdiği hayvanları toplayarak geri giderlerdi.
Uruu arasındaki bir diğer zümreyi, “sınçı” ve “cayçı” olarak bilinen kimseler teşkil etmekteydi. Sınçılar, insan ile atların liyakat ve kabiliyet gibi özelliklerini önceden bilen ve onlardan anlayan kimselerdi. Bu bağlamda Sayaklar arasında sınçı olan kimseler vardı. Sayak baatırlarının biri olan Tülkü’nün Sançı adlı bir Sınçı’nın tavsiyesiyle evlendiği hanımından Kaçıke ve Kedey adları ile bilinen iki kahraman oğlu olmuştu136. Bunun yanında cayçı olarak bilinen kimseler ise “cay taş” (yada taşı) adını alan özel taşların yardımıyla dualar okuyan ve halk nazarında doğa üstü yetenekleri olan kimselerdi. Halk arasında yerleşen kanaate göre, cayçı olan kimseler, yazın gününü kışa dönüştürürler, kar ve yağmur yağdırırlardı. Onların kullandıkları cay taş, halk inancına göre, güya koyun işkembesinde bulunan ve yağmur yağdırma gücüne malik olan bir küçük taş idi. Bunlardan başka “dalıçı”, “tamırçı”, “bakşı” ve “balçı” (falcı) gibi kimseler de vardı. Bunlar, biraz önce bahsedilen sınçılar ile cyçılardan farklı özellikte olan kimselerdi. Dalıçılar, koyunun kürek kemiğine bakarak hava durumunu veya insanın kaderini tespit ederken; tamırçılar, insan damarını tutarak hastaları tedavî ederlerdi. Sadece bunlar değil, bakşı ile balçılar da halkın inancına göre doğa üstü güçlere sahip olan ve efsûnlu sözler söyleyerek hastaları tedavî eden kimseler rolünde idiler. Bu doğa üstü yeteneği olanların hepsine genel bir ad olarak “közü açık” adı verilirdi. Sayak uruusu arasında bulunan közü açıklar, genellikle dışarıdan veya Kaşgar ve Fergana’dan gelirlerdi. Dışarıdan gelenlerin arasında dilencilik ile geçimini sağlayan veya sadece dervişlik yapanlar da bulunurdu. Bunlara “tilençi” (dilenci) ve “dubana” (divane) denirdi.
Bunların dışında halk arasında köle statüsünde olan kimseler de vardı. Erkek kölelere “kul”, kadın kölelere ise “küñ” denirdi. Diğer Kırgız uruularında olduğu gibi Sayaklar arasındaki kullar ile küñler, satın alma, akınlar ve seferler yoluyla elde edilirdi. Nitekim XVIII. yüzyılın ortalarında Cortuulçu Canbolot olarak bilinen bir Sayak baatırının, Ceti Suu (Yedi Su), Kaşgar ve Fergana bölgelerine seferler düzenleyerek, getirilen tutsakları kul ve küñ olarak kullandığı bilinmektedir. Bu getirilen kul ile küñler, Kırgızlara mensup olabildiği gibi, Kazak, Indı, Hint, Uygur ve Kalmuklardan da olabilirdi. Ayrıca aşırı derecede fakir ve aynı uruuya mensup olan kimseler arasında da kul ve küñler görülebilirdi.
Kul ile küñler, genelde idareciler ile zenginlerin evlerinde çalışırlardı. Kırgızlarda kullar, bir başkasına satılabilir; toylarda “bayge” olarak mükafaat yerine sunulabilir; evlenme âdetlerinde oğlan tarafından verilen “kalıñ”ın ve kız tarafından verilen “sep”in içinde verilebilirdi. Onlar, satın alınmış veya seferden elde edilmişse babadan oğula da intikal edebilirdi.
Uruu Yapısı
Kırgız uruuları arasında “Sayak” ve “Çekir Sayak” adlı iki büyük uruu bulunmaktadır. Kaynaklarda bu grupların birbiri ile bir bağının olup olmadığına dair bir bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak bu iki grubun coğrafî olarak aynı bölgede yaşadıkları dikkate alınacak olursa, birbirleri ile bunların yakın bağlar içinde bulunduklarını ve dolayısıyla bir uruu içinden çıkan gruplar olduklarını düşünmek mümkündür. Diğer bir ifade ile bu iki uruunun asıl çekirdeğini, Sayak Uruu’nun teşkil ettiğini ve zamanla sosyal, ekonomik, siyasî ve demografik âmillerin tesiriyle bu grup içinden ayrılan grubun “Çekir Sayak” adıyla bilindiği oldukça muhtemel gözükmektedir137.
Klâsik Kırgız uruularının yapılanması içinde “Sağ Kanat” Kırgız uruuları arasındaki bazı grup veya birimlerin dışarıdan gelerek Sayak uruusu içinde yer aldıkları anlaşılmaktadır138. Bir kısmının ise siyasî, sosyal ve demografik âmillerin tesiriyle, asıl çekirdek uruu içinden ayrılarak alt bir birim teşkil ettiklerini gözden uzak tutmamak lazımdır. Sayakların önemli ve büyük uruulardan biri olmasının sebebi, zamanla hem kendi nüfusunun artması ile alt birimlere ayrılması, hem de dışarıdan bu uruunun içine başka alt birimlerin girmiş olmasıdır.
Kırgız uruuları hakkında bilgi veren şecerelerde, Sayak ile Çekir Sayak uruularının bazı alt grup veya birimlerden meydana geldiği görülmektedir. Bu bağlamda Sayak uruusu, Baybolot (Öydöçekti), Kaba, Kayduulat, Sarık, Beş Taz, Mayrık, Alagöz, Şıkmamat adını alan dört büyük guruptan oluşurken, Çekir Sayak uruusu Üç Kurtka, Tügöl, Kudayberdi, Kurmankoco, Kudaş, Kulcıgaç, Çoro, Iman ve Ak kabak adını alan beş büyük alt gruptan meydana gelmektedir (bk. Şekil. 3). Adı geçen alt grupların her birinde, bir baba veya Sayak’ın nesilleri olarak 10 ilâ 30 arasında küçük urukların yer aldığı dikkati çekmektedir139.
Sayak Uruu’nun sosyal yapısına veya alt birimleri ile ilgili meseleye girmeden önce, Sayak’ın kendisi hakkında bilgi vermek icap etmektedir. Zira, daha çok folklorik özellikte ele alınan şecerelerde, Sayak bir kavim adı olmaktan ziyade, insan ismi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta bu şecerelerde, onun adının Bayızbek veya Iray olduğu ve daha sonra Sayak olarak bilinen bir lakap aldığı belirtilmektedir140. Ayrıca Sayak uruusu içinde yer alan alt grupların hepsi bir babanın veya Sayak olarak bilinen Bayızbek’in nesli olarak verilmektedir. Bu yüzden şecere adını alan uruu soy kütüğünü anlatan eserlere ve halk ağzındaki sözlü bilgilere göre, Sayak Uruu’nun asıl alt birimlerini oluşturanların hepsi Sayak adlı birinin oğullarıydı. Ancak şecere dışındaki diğer bazı kaynaklarda, Sayak’ın oğulları olarak bilinenlerden bazılarının, bu uruu içine dışarıdan gelmiş gruplar olduğu veya “Kayduulat”ın “Duulat” (Duğlat); “Kaba”nın “Kaba” (Aba, Havu) ve “Sarık”ın “Sarık” (Sarı, Sarıg) kavmi ile aynı olduğu belirtilmiştir141. Ancak bu adların hangi sebeplerden dolayı verildiği kesin olarak bilinmemekte, sadece Kaba’nın eskiden halk arasında geyik derisine verilen bir ad olduğu ve bu bakımdan söz konusu adın geyik derisi ile ilgili olabileceği ileri sürülmektedir142. Bir başka ifadeyle, çocuğun küçükken geyik derisine yatırıldığı ve sırtında “Cal”ının (yele) olduğu belirtilmekte ve bu sebepten halk tarafından ona “Kaba” veya “Calduu Kaba” (Yeleli Kaba) lakabının verildiği söylenmektedir143.

Şekil 3: Sayak ve Çekir Sayak uruuları ve onların alt birimleri
Sayak Uruu’nun alt birimlerinden olan Öydöçekti ile ilgili olarak şecerelerde Kaba’ya benzer bilgilerin verildiği dikkati çekmektedir. Bu bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, Öydöçekti’nin asıl adı Asake idi. Asake’nin Aydake, Kürön ve Moloy adlı üç kardeşi vardı. Bunlar arasında çıkan bir anlaşmazlık dolayısıyla Kayduulat adlı bir aksakala gidip, aralarındaki anlaşmazlığı halletmesini istemişlerdir. Aksakal da “Siz kardeşsiniz, kardeşlere karışamam, hatta damganız da aynı”144 diye onları geri göndermiştir. Buna razı olmayan Asake, kardeşleri ile aynı olan damgasını farklı bir konuma getirmek için, damgayı hayvanların kalçasına değil, kalçanın biraz üzerine vurmuş ve yerini değiştirmiştir. Kırgızca’da “üst” veya “yukarı” anlamına gelen “öydö” ve “damga vurmak” anlamına gelen “çegüü” veya “çekti” kelimelerinin birleşmesiyle veya Asake’nin damgasını yukarıya vurması yüzünden ona ve onun nesline Öydöçekti lakabı verilmiştir145.
Sayakların alt birimi olan Şıkmamat adı ise Kaba adlı bir Sayak baatırının, bir Özbek kızla evlenmesi ve ondan doğan çocuğa Şayık Muhammed (Şeyh Muhammed) diye ad verilmesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu ad, zamanla halk ağzından Şıkmamat’a dönüşmüştür146.
Çekir Sayak’ın alt birimlerini oluşturan Üç Kurtka, Tügöl, Kudayberdi, Kurmankoco, Kudaş, Kulcıgaç, Çoro, Iman ve Ak kabak, Çekir Sayak’ın oğulları olarak bilinmekteydi. Burada uruunun bazı alt birimlerine girmeden önce “Çekir Sayak” hakkında bilgi veren şecerelere dikkati çekmek icap etmektedir. Buradaki bilgilere göre, Çekir Sayak’ın asıl adı Şakir idi. Halk arasında gök gözlü olanlara “Çekir” denildiği ve Şakir’in gök gözlü olması dolayısıyla böyle bir adı aldığı anlaşılmaktadır.
Kurmankoco, kelime olarak “kurban” anlamına gelen “kurman
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Bu hususta bk. G. Suprunenko, “Nekotorıye İstoçniki Po Drevney İstorii Kirgizov”, Materiyalı Po İstorii Kırgızov i Kırgızstana, II, Bişkek 2003, s. 217; N. Ya. Biçurin, Sobraniye Svedeniy o Narodah Obitavşih v Sredney Azii v Drevniye Vremena, Almatı 1998, s. 359.
2
Bu görüşler ve tespitler hakkında genel olarak bk. S. E. Yahontov, “Drevneyşiye Upominaniya Nazvaniya Kirgiz”, Sovetskaya Etnografya, II, Moskva 1970, s. 110-120; T. Tchoroev (Chorotegin), “The Kyrgyz”, History of Civilizations of Central Asia (ed. Chahryar Adle – İrfan Habib), V, Multiple History Series, Unesco Publishing’den ayrı basım, s. 109; M. Kocobekov, “Tarıhıy Ulamış, Salttuu Sancıradagı Kırgız Etnogoniyası”, Manas Universiteti Koomduk İlim-der Curnalı (Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), I, Bişkek 2001, s. 50-55; V. Butanayev – Yu. Hudyakov, İstoriya Eniseyskih Kırgızov, Abakan 2000, s. 12-36.
3
Lowrence Krader, Social Organization of the Mongol-Turkic Pastoral Nomads, İndiana University Publications, Moutan Co – The Hague 1963, s. 179.
4
V. Radlov, İz Sibirii, Moskva 1989, s. 348-354.
5
Bu kaynaklar arasında Seyf ed Din Ahsikendi’nin “Macmu at Tavarih” adlı eserini zikretmek lazımdır. Bu hususta bk. Sayf Ad Din Ahsikendi, “Madcmu at Tavarih”, (Rusça terc. V. Romodin), Materiyalı po İstorii Kirgizov i Kirgizstana, Moskva 1973, s. 203-209.
6
Bu konuda bk. L. Ligeti, “Proishojdeniye Nazvaniya Kırgız”, Materyalı Mejdunarodnoy Arheologo-Etnologiçeskoy Ekspeditsii, Posvyaşennoy 2200-Letiyu Kırgızskoy Gosudarstvennosti, Bişkek 2003, s. 150-159.
7
Manas, (yay. B. M. Yunusaliyev), I, Frunze 1958, s. 246-248.
8
Sıma Tsyan, “Şi Tsi”, (Rusça terc. V. Taskina), Materiyalı Po İstorii Kırgızov i Kırgızstana, II, Bişkek 2003, s. 13.
9
Bk. A. Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (M.Ö. III-M. S. X. Asır), Ankara 2004, s. 73-85; G. Suprunenko, a. g. m., s. 217.
10
Ömürkul Kara Uulu, Köönö Türktör Tarıhı, Bişkek 1994, s. 46.
11
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2000, 134-136; W. Bartold, Soçineniya, II/1, Moskva 1963, s. 485.
12
İbrahim Kafesoğlu, a. g. e., s. 135-140; L. Gumilev, Bayırkı Türktör, Bişkek 1999, s. 445.
13
N. Ya. Biçurin, a.g.e., s. 363-364.
14
W. Bartold, Kırgız Cana Kırgızistan Tarıhı Boyunca Tandalma Emgekter, Bişkek 1992, s. 27-30.
15
Raşid ad Din, Sbornik Letopisey, I, Moskva 1952, s. 150-151; Alaaddin Ata Melik Cuveynî, Tarih-î Cihangüşa, (Türkçe terc. M. Öztürk), Ankara 1998, s. 471; T. Tchoroev, a. g. m., s. 109.
16
E. Kıçanov, “Svedeniya v Yuan Şi o Pereseleniyah Kirgizov v XIII. Veke”, İzvestiya, Akademiya Nauk Kırgızskoy SSR, V/1, Frunze 1963, s. 63-65.
17
Muhammed Haydar Dulati, Tarih-i Raşidi, (Rusça terc. A. Urunbayeva), Almatı 1999, s. 420.
18
O. F. Akimuşkin, “Mogolistan, Mogolı i Kirgizı v Pervoy Polovine XVI-Veka”, Pismennıye Pamyatniki i Problemı İstorii Kulturı Narodov Vostoka, (XI. Konferans), I, Moskva 1975, s. 8-9.
19
İstoriya Kirgizskoy SSR s Drevneyşih Vremen do Naşih Dney, I, Frunze 1984, s. 443.
20
Muhammed Haydar Dulati, a.g.e., s. 436.
21
V. M. Ploskih, Kirgizı i Hokandskaya Hanstva, Frunze 1977, s. 60-90.
22
Burada adı geçen “Bulgaçı” kavminin kökeni hakkında yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Ancak adı geçen kavmin içinde bulunan boy adlarının bugünkü Kırgızlar arasındaki bir çok uruu adları ile örtüşmesinden dolayı “Bulgaçı” kavminin Kırgızlar arasında yer aldığı, Kırgız tarihçileri tarafından genelde kabul edilmektedir. (İstoriya Kirgizskoy SSR, s. 395).