bannerbanner
İş Hayatında 99 Ölümcül Hata
İş Hayatında 99 Ölümcül Hata

Полная версия

İş Hayatında 99 Ölümcül Hata

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
4 из 4

HATA 14

Alacakla Borç Ödeyecek Noktaya Gelmeniz

Sınırsız krediniz, sınırsız sermayeniz, sınırsız borçlanma imkânınız yok. Böyle bir dünya da yok. Bakkal plasiyerin parasını iki hafta geciktirdiğinde üçüncü haftada plasiyer ona mal vermez. Çünkü plasiyerin de hesap verdiği bir otorite vardır.

Akıllı ve basiretli bir tacir asla ve kata mahkeme kozunu gündelik hayatta kullanmaz. Avukatını hemen devreye sokmaz. Bunlar itfaiye gibi en son başvuru kapılarıdır. Zaten bir işi mahkemeye tevdi eder etmez envanterinizden çıkarmayacaksınız ama zihninizde o işi unutacaksınız.


Dünyanın en rahat ve kolay işi, bir şeyleri teorik olarak konuşmaktır. Bu kitap, anlatımı itibarıyla şematik gibi görünebilir fakat filhakika hayatın kendisi de şematiktir. Eğer siz alacaklarınızı tahsilde müşkülat çekiyorsanız yapacağınız şeyler son derece sınırlıdır. Sermayeniz yetersizse alacaklarınızı tahsil etmek sizin için çok daha önemlidir. Alacaklarınızı tahsil edemediğiniz takdirde, borçlanma yoluna gitmek zorunda kalırsınız. Basiretli bir tüccar, alacaklarını tahsilde sıkıntı yaşayacağını hissettiğinde “Gaza basmayayım, ama hızımı da hafif azaltayım.” der. Hemen borçları azaltıp vadeleri uzatacak önlemler alması gerekir. Muhtemel tarihleri ileriye atarak alacaklara dönük bir eylem planı yapması lazımdır. Esas olan donan alacağını süratli bir şekilde tahsil edebilmektir. Bunu yapabilmek için:

1- Karşı tarafa iskonto yapabilirsiniz.

2- Kamudaki alacağınızı hemen alma yoluna gidebilirsiniz

3- Para yerine mal da alabilirsiniz.

Bunlar birer yöntemdir. Başka tahsilat yolları da bulabilirsiniz.

Herkesin ödeme kapasitesi, borçlanma kabiliyeti ve sermayesi kadardır. Sermayeniz 100 bin lira, borçlanma kabiliyetiniz 50 bin lira ise 151 bin liralık bir taahhütte bin lira açığınız var demektir. Bu durumda borçlanamazsınız.

Borcunuz, sermayenizden fazlaysa ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız demektir. Sınırsız krediniz, sınırsız sermayeniz, sınırsız borçlanma imkânınız yok. Böyle bir dünya da yok. Bakkal plasiyerin parasını iki hafta geciktirdiğinde üçüncü haftada plasiyer ona mal vermez. Çünkü plasiyerinde hesap verdiği bir otorite vardır.

Ticaret, süratli davranman, ani kararlar alman gereken bir mücadele alanıdır. Filmlerde Hulusi Kentmen’in başkanlık ettiği yönetim kurulunun toplandığı sahnelerdeki gibi değildir ticaret. O sahneler son derece şematiktir. Bunu söylerken “Büyük holdinglerde yönetim kurulu toplantıları yapılmıyor.” gibi bir şey demiyorum. Ama filmlerdeki yönetim kurulu toplantıları da gerçek yönetim kurulu toplantılarını yansıtmıyor.

En büyük alacaklınız battığı takdirde, size belki tesiri bir yıl sürecek bir finans külfeti bırakabilir. 10 yıldır çalıştığınız ve ödemelerini tıkır tıkır yapan bir firmanın batması, sizi de güç durumda bırakır. Çünkü siz onun borçlanma parametrelerini bilmiyorsunuz. Şirketin içinde ne olup bittiğinden haberiniz yok. Ama birden iflas erteleme istiyor. Yasa dört yıl koruma kalkanıyla onu koruma altına alır. Siz ona bir müeyyide uygulayamazsınız. O yüzden o alacağın sıkıntı teşkil edeceğini fark eder etmez bir çözüm yolu bulup -iskonto, takas gibi- ilgili kişiye önerin. Sorunu mahkemeleşmeden çözmeye çalışın. Mahkeme, bütün ümidinizi yitirdiğinizde, alacaklarınızdan ümidinizi kesip üzerine bir bardak su içecek duruma geldiğinizde başvuracağınız bir mercidir. Akıllı ve basiretli bir tacir asla ve kata mahkeme kozunu gündelik hayatta kullanmaz. Avukatını hemen devreye sokmaz. Bunlar itfaiye gibi en son başvuru kapılarıdır. Zaten bir işi mahkemeye tevdi eder etmez envanterinizden çıkarmayacaksınız ama zihninizde o işi unutacaksınız. Zihninizi onunla meşgul etmeyeceksiniz. O sizin değil, avukatınızın işidir. Şirket toplantısının bir satırlık bir konusuna dönüşmüştür. Mahkemeye çok sık başvurduğunuz zaman, sektörde adınız, uzlaşmaz, geçimsiz, iş yapılmaz kişiye çıkar. İlgili şahıs hemen “Borcu üç gün geciktirdik, bizi icraya verdi; yedi gün geciktirdik böyle oldu.” gibi piyasada tezvirat yapmaya başlar. Türkiye’de bir sektörde bir şeyin duyulma ve rakiplerinizin ondan haberdar olma süresi 15 dakika. Dünyadaki bir felaketi haber alma süreniz de 15 dakikadır. Milyonlarca insan, elinde kamera, ses kayıt aleti ve canlı yayın cihazı ile gezmektedir. Adam cuma hutbesini bile Facebook’tan canlı yayınlıyor. Teşhir etme diye bir sorunumuz var. Bu da bizi her türlü fenalıktan anında haberdar ediyor. Negatif çok satıyor; kötülük çok daha hızlı taraftar buluyor. Medya, âdeta kötülükleri duyurma yarışı içinde. Bu yüzden her durumun her an sektörde işitilebilir olduğunu dikkate almadan iş yapamayız. Öfkemiz kabardığında süratle o zehirli iklimden uzaklaşmak gerekir. Herkesle çatışırsanız ürettiğiniz emtiayı satın alacak insan bulamazsınız.

HATA 15

Çalışanlarınıza Vefalı Olmamanız

Bir şirkette 15, 20 yıl çalışmak, tek başına çok kayda değer bir iştir. Bizde birçok şirketin ömrü 15, 20 yıl olmadığı için bir kişinin bir şirkette 15, 20 yıl çalışması fevkalade önemlidir. Bu, şirketin müessese hâline geldiğinin de göstergesidir.

İnsanlar şirketlerini yönetirken merhamet, vefa gibi duygularını göz ardı ederlerse “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” düsturu, gün gelir önlerine çıkar. O sebeple, şirketin çalışanlarına karşı, özellikle şoför, kapıcı, aşçı, hizmetli, sekreter gibi insan kaynaklarına, diğer insan kaynaklarından daha fazla değer verip onlara vefa göstermek gerekir.

Şirketlere kıymetiharbiye kazandıran insanlardır. İnsanlara -en alt katmandakinden en üst katmandakine kadar-kıymetli, vazgeçilmez olduklarını hissettirmek lazımdır. İnsanlar hor görüldükleri, tahkir ve istiskal edildikleri müesseselerde çalışmak istemezler.


Aslında vefa, hayatın her safhasında korunması gereken bir erdem. Özellikle müesseselerin çalışanlarına karşı vefalı olması, müessese olmanın da bir şartıdır. Hayatın her cephesinde vicdana ve merhamete ihtiyacımız vardır. Vicdan, Allah’ın merhametinin bizdeki tezahürüdür. Vicdanın olmadığı yerde Allah’a itikat yoktur. Merhametin, vicdanın veya vefanın olmadığı bir iş yeri, bizi umutsuzluğa düşürür. Bir iş yerinde karşılaşmak isteyeceğimiz en son şey, vefasızlık, nankörlük, kadir kıymet bilmezliktir. Bu, siyasette de ticarette de yönetim anlayışında da devlet yönetiminde de geçerlidir. Vatandaşına vefa gösterilmeyen ülke, yaşanabilir bir ülke değildir. Kim ki yaptığı işte vefayı, kadirşinaslığı önemser, o daha kalıcı ve daha köklü olur.

İyilik, dalga dalga yayılan bir duygudur. Şirket-çalışan ilişkisi de dalga dalga yayılan duygulardan müstağni değildir. Eğer çalışanlarınıza merhamet göstermezseniz onlardan verim alamazsınız. Türkiye’de çalışan nüfusun yaşlanması, beraberinde vefasızlığı da getiriyor. Devlet, emekliliği ve sosyal hakları bir şarta, bir belgeye bağladığı için orada işlerin nasıl döneceği memurun veya kamu işçisinin bildiği bir şey. Son yıllarda özel sektörde sendikalaşma neredeyse bittiği, artan işgücüne rağmen sendikalı çalışan sayısı azaldığı için şirketle çalışanı arasındaki ahlaki ve vefaya dayalı ilişki önem kazanmıştır.

Özel sektörde de çalışan insan kaynağı yaşlanmaya başladığında çalışanla ilgili iki türlü soru/sorun karşımıza çıkıyor;

1- Kıdem tazminatı. Oranı her yıl artmaktadır. Şirketlerin ömrü uzadıkça şirket üzerindeki kıdem tazminatı yükü artıyor.

2- Verimlilik azalması. Çalışanın yaşı ilerledikçe verimi düşüyor. Varsayalım 25 yaşında bir kişiyi işe aldınız. 15 yıl sizinle çalıştı. 40 yaşına geldiğinde cevvaliyeti, verimliliği minimize oldu. Geçen her yıl verimliliği biraz daha azalır. Tecrübesi var ama enerjisi yok. Zamanla tahammülü azalıyor. Yaptığı iş onun için giderek daha sıkıcı hâle gelmeye başlıyor.

Bir şirkette 15, 20 yıl çalışmak, tek başına çok kayda değer bir iştir. Bizde birçok şirketin ömrü 15, 20 yıl olmadığı için bir kişinin bir şirkette 15, 20 yıl çalışması fevkalade önemlidir. Bu, şirketin müessese hâline geldiğinin de göstergesidir.

Düşen enerjinin yanında, yıllar geçtikçe çalışanın ücreti de artıyor. Her yıl mütemadiyen zam yapıldığı için çalışanın ücreti belli bir istikrara kavuşuyor. Bu arada, çalışma süresi uzadıkça çalışanın iş yerinden alacağı kıdem tazminatı da iyice birikiyor. Enerjisi düşük, kıdem tazminatı yüksek, 2000 lira maaşı olan bir çalışanın yerine 1500 lira maaş ile daha yüksek enerjili, kıdem tazminatı olmayan bir çalışan bulabilirsiniz.

Bana göre, kapitalizmin en büyük iki icadından biri, kadının istihdam alanına sokulmasıdır. Kadın çalışan işgücünü yarı yarıya düşürür. Kapitalizmin ikinci büyük icadı ise asgari ücrettir.

Eskiden insanlar kölelerine, hizmetkârlarına eşit davranırlardı. Onlarla aynı evde yaşarlardı. Köle, en kötü ihtimalle evin efendisinin eskilerini giyer, yediği yemekten yer, aynı yerde barınırdı. Dahası kölenin hastalık gibi başına gelebilecek her türlü sorundan efendisi sorumluydu.

Şimdi kapitalizm bir insanı sabah 9’dan akşam 6.30’a kadar asgari ücretle çalıştırıyor. O insandan en verimli, en enerjik anlarını istiyor. Ondan sonra evine git dinlen, sabah da aynı zindelikle yine gel diyor. Hastalığına, barınmasına, beslenmesine karışmıyor. Tabii buna ilişkin sigorta müessesesi vs. oluşturmuş. Sağlık için hastaneler, güvenlik için karakollar kurmuş.

Kapitalizm hem çevreyi kirletir hem de çevrecilere yardım eder. Kapitalizm seni moda ve sair enstrümanlarla borçlandırır, borcunu ödemediğin takdirde seni her türlü felakete maruz bırakır. Kapitalizm insanı müteyakkız yaşamaya zorlar. Ama mütemadiyen müteyakkız yaşanmaz. İnsan sürekli önüne bakarak yürüdüğünde bir çukura düşmese bile bir direğe çarpar. Bu, sürdürülebilir bir hayat biçimi değildir.

Kadınların çalışmasına karşı değilim. Sadece kapitalizmin kadının işgücünü istihdam piyasasında istismar ettiğini anlatmaya çalışıyorum. Keza asgari ücrette de bu böyle. “Sen bunu al, ölmeyecek kadar yaşa, bana hizmete devam et.” diyor kapitalizm. Tabii bu noktada asgari ücretin dünyanın her yerinde aynı olmadığını söylemek gerekiyor. Ülkelerin gayrisafi millî hasılasına göre asgari ücretin miktarı değişiyor. Türkiye’de asgari ücret 300 avro kadar, Almanya’da 2000 avro. Hâliyle iki ülkenin asgari ücretle çalışanlarının refah düzeyleri de birbirinden çok farklı. Gelir düzeyi yüksek ülkelerde, asgari ücret alan bir kişi ömür boyu hiç kimseye muhtaç olmadan yaşayabilir. Konforlu bir evde oturabilir. Senede bir veya iki kere tatile çıkabilir. İyi bir arabaya sahip olabilir. Türkiye’de asgari ücretli birinin Doğan, Şahin veya Kartal gibi bir arabası da olmaz. Zaten mesele sadece arabanın satın alınması da değildir; arabanın bakım ve masrafı ayrı bir maddi külfettir.

Normal şartlarda, merhametsiz, kaba, vefasız bir işveren, bir kişiyi 5 yıldan fazla istihdam etmez. Altıncı yılda bir bahane bulup hem kıdem tazminatı düşükken hem de genç nüfustan istifade etmek için onu işten çıkartır. Ama bu takdirde hem kurumsallaşamaz hem de ahlaki bir davranışta bulunmamış olur.

İnsanlar şirketlerini yönetirken merhamet, vefa gibi duygularını göz ardı ederlerse “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” düsturu, gün gelir önlerine çıkar. O sebeple, şirketin çalışanlarına karşı, özellikle şoför, kapıcı, aşçı, hizmetli, sekreter gibi insan kaynaklarına, diğer insan kaynaklarından daha fazla değer verip onlara vefa göstermek gerekir.

Şirketler, nefes alan, hayat mücadelesi veren canlı organizmalar gibidir. Şirketi yaşatmak ile bebek büyütmek aynıdır. 1 yaşında, 2 yaşında, 3 yaşında, 5 yaşında, 10 yaşında, rüştünü ispat edeceği yaşta, erbain yaşında gibi… Bunlar Türkiye gibi sermaye kültürünün yeni yeni neşvünema bulduğu, gelişmeye başladığı bir ülkede önemlidir.

Bir şirketin 20 yıl, 40 yıl yaşaması son derece önemlidir. Bu nasıl mümkün olur? Şirketi tek başına sermaye ayakta tutmaz. Şirketlere kıymetiharbiye kazandıran insanlardır. İnsanlara -en alt katmandakinden en üst katmandakine kadar- kıymetli, vazgeçilmez olduklarını hissettirmek lazımdır. İnsanlar hor görüldükleri, tahkir ve istiskal edildikleri müesseselerde çalışmak istemezler.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
4 из 4