bannerbanner
Dorian Gray’in Portresi
Dorian Gray’in Portresi

Полная версия

Dorian Gray’in Portresi

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
5 из 5

“Sonrasında kendimi berbat bir özel locada oturmuş, pespaye bir sahne perdesine bakarken buldum. Locanın perdesini aralayıp mekâna bir göz attım. Üçüncü sınıf bir düğün pastasını andıran, her tarafta aşk tanrısı Cupid ve bereket boynuzu süslemeleri olan çok zevksiz bir yerdi. Üst balkon ve parter kısmı doluydu fakat kirli paslı koltukların ilk iki sırasında kimse yoktu, sözde birinci balkon dedikleri yerde de en fazla bir kişi vardı. Kadınlar ellerindeki portakallar ve zencefilli biralarla ortalıkta dolanıyorlardı ve aşırı miktarda fındık tüketimi söz konusuydu.”

“Britanya tiyatrosunun parlak günlerindeki gibi olsa gerek.”

“Aynen öyleydi sanırım ve gerçekten iç karartıcıydı. Oyun afişini gördüğümde ne halt edeceğimi düşünmeye başladım. Tahmin et hangi oyun sergileniyordu Harry?”

“Bana kalırsa Aptal Oğlan veya Ahmak Ama Masum9 oyunu sergileniyordu. Atalarımız geçmişte bu tür eserleri çok severdi. Ne kadar çok yaşarsam Dorian, atalarımız için yeterince iyi olan şeylerin bizleri tatmin etmediği kanaati bende o kadar çok pekişiyor. Siyasette olduğu gibi sanatta da les grandperes ont toujours tort.”10

“Bu oyun bizi tatmin edecek nitelikteydi Harry. Romeo ve Juliet’i oynuyorlardı. İtiraf etmeliyim, Shakespeare’in oyunlarından birini böyle sefil bir mekânda izleme fikri beni çok rahatsız etmişti. Yine de bir yönden merakımı cezbetmedi değil. Her hâlükârda, ilk perdeyi görene kadar beklemeye karar verdim. Akordu bozuk piyanonun başında oturmuş genç bir Yahudi tarafından yönetilen korkunç bir orkestra vardı; onlar yüzünden neredeyse kaçıp gidiyordum ama perde açıldı ve oyun başladı. Romeo karakterini kaşları siyaha boyanmış, boğuk, acıklı bir sese sahip ve bira fıçılarını andıran iri kıyım, yaşlı bir beyefendi canlandırıyordu. Mercutio da ondan geri kalmıyordu. Onu da kendi şakalarını oyuna katan ve parterdekilerle pek samimi olan bayağı bir komedyen canlandırıyordu. Her ikisi de en az sahne dekoru kadar tuhaflardı ve sahne dekoru sanki bir köy kulübesinden çıkmış gibiydi. Ama Juliet! Harry, en fazla on yedi yaşında, çiçekleri andıran küçük bir yüze sahip, koyu kahverengi, kıvır kıvır saç örgüleri sarkan Yunan büstü gibi ufak bir kafası, tutkunun menekşe rengi kuyularını andıran gözleri ve bir gülün taç yapraklarına benzeyen dudakları olan bir kız hayal et. Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi. Bir seferinde bana acıma duygusunun insanı hareketsiz kıldığını ama güzelliğin, saf güzelliğin insanın gözlerini dolduracağını söylemiştin. Sana söylüyorum Harry, gözlerime dolan yaşların buğusundan bu kızı zar zor görebildim. Ve sesi… Böyle bir ses daha önce hiç duymadım. Başta, insanın kulaklarına tek tek düşen derin ve yumuşak notalar gibiydi ve zor duyuluyordu. Daha sonra ses yükseldi ve bir flüt veya uzakta çalan bir obua sesi gibi gelmeye başladı. Bahçe sahnesinde ise hani şafaktan önce şakıyan bülbüllerin nağmesinde işitilen o ürkek coşku bütünüyle duyuluyordu sesinde. Daha sonra, zaman zaman, kemanların vahşi ihtirasları vardı. Bir sesin insanı nasıl heyecanlandırdığını bilirsin. Senin sesin ve Sibyl Vane’in sesi asla zihnimden çıkmayacak iki şeydir. Gözlerimi kapattığımda iki sesi de duyabiliyorum ve her ikisi de birbirinden farklı sözler söylüyor. Hangisine itaat etmem gerektiğini bilmiyorum. Onu neden sevmeyecekmişim? Harry, onu seviyorum. O benim için bu hayattaki her şey demek. Her gece onun oyununu görmeye gidiyorum. Bir akşam Rosalind oluyor ve bir diğer akşamda Imogen. Onu, sevgilisinin dudağındaki zehri emip bir İtalyan mezarlığının karanlığında can verirken gördüm. Külotlu çorap, gömlek ve sevimli bir şapka giymiş bir erkek çocuğu kılığında, Arden Ormanı’nda oraya buraya koştururken izledim onu. Deliriyor ve suçlu bir kralın huzuruna çıkıyordu; o krala takması için sedefler ve tatması için acı otlar veriyordu. Masumdu ve kıskançlığın kapkara elleri, onun kamışı andıran boğazını sıkıyordu. Onu her yaşta ve her kılıkta gördüm. Sıradan kadınlar, insanın hayal gücüne hitap etmezler. Kendi yüzyıllarında takılıp kalmışlardır. Hiçbir büyülü dokunuş onların suretini değiştirmez. İnsan, onların aklından geçenleri, şapkalarını görebildikleri kadar kolay görebilir. Onları her aradığında bulursun. Gizemli bir tarafları yoktur. Sabahları parkta gezintiye çıkarlar ve akşam vakti çay partilerinde lakırtı ederler. Tekdüze bir gülümsemeleri ve asortik tavırları vardır. Her hâlleri fazlasıyla aşikârdır. Ama aktrisler! Aktrisler ne kadar da farklı! Harry, âşık olmaya değer yegâne şeyin bir aktris olduğunu neden bana söylemedin?”

“Birçoklarına âşık oldum da ondan Dorian.”

“Ah, evet, saçları ve yüzleri boyalı korkunç insanlar!”

“Boyalı saçları ve yüzleri küçük görmemelisin. Onların olağanüstü bir cazibesi vardır bazen.” dedi Lord Henry.

“Keşke sana Sibyl Vane’den hiç bahsetmeseydim diyorum şimdi.”

“Buna engel olamazdın Dorian. Hayatın boyunca yaptığın her şeyi bana anlatacaksın.”

“Evet Harry. Sanırım bu doğru. Sana bir şeyler anlatmak söz konusu olduğunda kendimi tutamıyorum. Üzerimde tuhaf bir etkin var. Şayet bir suç işlemiş olsaydım, gelir sana anlatırdım. Sen de beni anlardın.”

“Senin gibi insanlar -hayatımızın inatçı gün ışıkları- suç işlemezler Dorian. Fakat yine de iltifatların için müteşekkirim. Ve şimdi anlat bakalım… Kibar bir çocuk olup şu kibritleri uzatabilir misin, teşekkür ederim… Anlat bakalım senin Sibyl Vane’le o gerçek münasebetin tam olarak nedir?”

Kırmızı yanakları ve alevli gözleriyle Dorian Gray birden ayağa fırladı. “Harry! Sibyl Vane mukaddes birisi!”

Sesinde tuhaf bir acıma belirtisiyle “Dokunmaya değer tek şey kutsal olanlardır Dorian.” dedi Lord Henry. “Ama senin canını sıkan nedir? Bu kız bir gün senin olacak herhâlde. İnsan âşık olduğunda önce kendini, sonra da başkalarını kandırır. Aşk dedikleri şey bu. Onunla tanıştığını zannediyorum?”

“Tabii ki onunla tanıştım. Tiyatroya gittiğim ilk gece, oyun bittikten sonra o çirkin yaşlı Yahudi locama gelip beni kulise götürmeyi teklif etti ve beni tanıttı. Adama çok kızmıştım ve ona Juliet’in yıllar önce öldüğünü ve bedeninin Verona’daki mermer bir makberin içinde olduğunu söyledim. Bakışlarındaki hayret ifadesinden anladığım kadarıyla benim çok fazla şampanya içtiğimi filan zannetmişti.”

“Buna şaşırmadım.”

“Sonra bana herhangi bir gazetede yazarlık yapıp yapmadığımı sordu. Ona herhangi bir gazete bile okumadığımı söyledim. Bu cevap karşısında hayal kırıklığına uğradı ve bana tüm tiyatro eleştirmenlerinin onun aleyhinde olduğunu ve tüm bu eleştirmenlerin parayla satın alınabilecek insanlar olduğunu söyledi.”

“Bu hususta haklı çıksa hiç şaşırmam. Ama diğer yandan, bu eleştirmenlerin görüntülerine bakılırsa fiyatlarının çok yüksek olduğu söylenemez.”

Dorian Gray, “Ne var ki, bu adam onları satın almaya gücünün yetmeyeceğini düşünüyordu sanırım.” diye güldü. “Her neyse, tiyatrodaki ışıkları söndürüyorlardı ve benim de gitmem gerekiyordu. Israrla tavsiye ettiği birkaç sigarayı denememi istedi. Ben de reddettim. Sonraki gece, pek tabii, mekâna tekrar gittim. Beni gördüğünde önümde eğildi ve benim kesinlikle sanatın cömert koruyucusu olduğumu söyledi. Son derece itici bir yaratık olmasına rağmen, müstesna bir Shakespeare tutkunuydu. Bir seferinde gururlu bir edayla bana, Şair yüzünden -Shakespeare’den bahsederken ısrarla bu ifadeyi kullanıyordu- beş defa iflas ettiğini söyledi. Bunun bir üstünlük olduğu kanaatindeydi.”

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

19. yüzyılda özellikle deneysel sanat eserlerini sergilediği için eleştirilere maruz kalan sanat akademisi. (ç.n.)

2

Thomas Agnew&Sons. İngiltere’nin önde gelen sanat galerilerindendir. (y.n.)

3

İngiltere’nin en köklü centilmenler kulübü.

4

Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni. Rönesans’ın ünlü sanatçısı Michelangelo. (ç.n.)

5

19 yüzyılda Londra’nın ayaktakımının yaşadığı ve Karındeşen Jack’in cinayetleriyle adı duyulan semt. (ç.n.)

6

1553-1615 arasında yaşayan Fransa kraliçesi. (ç.n.)

7

Hyde Park. (ç.n.)

8

O dönemde lüks tüketim malları ve eğlence hizmetlerinin fiyatı sterlin yerine altın üzerinden belirlenirdi. (ç.n.)

9

Çocuk öyküleri yazarı Mary Martha Sherwood (1775-1851) tarafından kaleme alınan ve tiyatro oyunu olmamasına rağmen 1870’lerde hayli ünlü olan öğretici hikâye kitabı. (ç.n.)

10

“İhtiyarlar hep yanılır.” (ç.n.)

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
5 из 5