
Полная версия
CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ATES ETME ISTANBUL
Ona doğru ilerledim. Bir orta kahve söyleyecek halim olmadığı apaçıktı. Yine de yadırgamayan bakışlarla baktı bana ve konuşmamı bekledi.
“Kolay gelsin usta,” dedim.
Başını söylediğimi anlayışla karşılıyormuş gibi salladı. Devam etmemi istiyordu. Onu kırmadım.
“Buralarda olur dedilerdi bana,” dedim. “Tetik Osman’ı arıyordum. Gözüktü mü bugün hiç?”
Kahveci cevap vermek yerine masalarda oturanlara baktı. Daha doğrusu köşe masada diğerlerinin arasında daha bir heyheyli oturan iki kasketliye. Elbette beni dinliyorlardı. Daha yaşlı gibi duranı konuştu.
“Hayırdır beyim, kim arıyor?” dedi.
8. BÖLÜM
Kim arıyor dedim içimden. Kim arıyor?
Daha cevabı bulamadan ikinci soru geldi kasketli eşik bekçisinden.
“Ve de kim dedi buralarda takılır diye?”
Yüzünde dünyanın her türlü halini bilen ve hoşgörüsü engin olanlara yakışan bir gülümseme vardı ama ciddiydi bence. Bacak bacak üstüne atmıştı. Yanına saldığı sol elinde uzun bir tespih vardı. İmamesi kocaman. Püsküllü.
Elimdeki tek ve son derece zayıf kozu masaya attım.
“Sivaslı adında birini tanımıştım,” dedim. “O söyledi.”
Kasketlinin yüzü buruştu. Ardından, “Sivaslı’nın ebesini eşek kovalasın,” dedi. Yanında oturan adam dünyanın en komik esprisini duymuş gibi güldü. Kasketli ona baktı. Kötü baktı yaptığı saygısızlığı cezalandırmak ister gibi. Adam kendini toparladı. Ben salağa yattım.
“Benim işim ne olacak?” dedim. “Bu Sivaslı Tetik Osman’ı bul, o halleder,” demişti.
“Bir çıtlat bakalım, belki bizim elimizden bir şeyler gelir,” dedi kasketli. “Zorlanırsak sorarız Tetik Osman’a ne yapacağımızı.”
Buyur buradan yak Remzi Ünal dedim içimden. Adama uydurma olduğu hissi vermeyecek kadar ciddi, başımı belaya sokmayacak kadar uydurma bir iş bulmam gerekiyordu.
Bulamadım. Biraz daha düşünmeye de vaktim olmadı. Kasketli adam oyununu kısa kesmeye karar verdi.
“Tetik Osman benim,” dedi. “Uzatma, konuş.”
Tespihi tutan eliyle ceketinin eteğini sıyırdı gözlerimi o noktaya çekecek kadar ağır bir hareketle. Beline, pantolonunun içine sıkıştırdığı demir parçasını gösterdi. Kabzası işlemeliydi tabancanın. Eliyle okşadı.
“Adımızı veren tetik de haşmetlinin üzerindedir,” dedi. “Meret parmağımızı özler sürekli. Uzatma.”
Bu daha iyi dedim içimden.
“Oturabilir miyim?” dedim. “Otururken daha iyi konuşurum.”
Eliyle buyur işareti yaptı karşısındaki sandalyeye. Ben yerleşirken masadaki öteki kasketli yerinde kımıldadı.
Cebimden sigara paketimi çıkardım.
“Yakar mısınız?” dedim.
Yeniden görmüş geçirmiş, hoşgörüsü engin haline bürünmüştü. Berberinin dokunurken elinin titrediğinden emin olduğum bıyıklarını sıvazladı elini uzatmadan önce.
“Yakalım bir tane,” dedi. “Malum yasak, cezası ağır ama devletimiz buralarda yok bu aralar.”
Gülümsedim. Önce onunkini yaktım. Sonra kendiminkini. Sigara paketimi yanımızda oturan kasketliye önerdim. Başını ufak bir hareketle havaya kaldırarak reddetti.
Tetik Osman olup olmadığını tam olarak bilmediğim Tetik Osman kahveciye seslendi.
“Yap ordan iki sade kahve, oturaklı olsun,” dedi. Bana döndü. “Sade uyar değil mi?”
“Uyar,” dedim sigaramdan ilk nefesi çektikten sonra. Kasketli beni taklit etti. Nefesini salarken konuştu.
“Adını bağışlamadın,” dedi.
Stratejik bir karar verdim. Ortalığı biraz karıştırıp ne olduğuna bakmak gerek diye düşündüm.
“Tetik Osman sizseniz, bana Tetik Osman olduğunu söyleyen adam kimdi?” dedim. “Eğer değilseniz, Tetik Osman olmayan birine Tetik Osman’dan isteyeceğim işi anlatmak salaklık olur değil mi? Adımı vermekten bahis bile etmiyorum.”
“Evet,” dedi. “Pek salak birine benzemiyorsun.”
“O zaman Tetik Osman’ı nerede bulurum, söyleyin de gideyim,” dedim. “Ya da gerçek adı nedir?”
Kahveci elinde iki kahve fincanıyla masaya yaklaştı. Tetik Osman olduğuna daha tam ikna olmadığım adamın önüne bıraktı önce. Sonra bana. Kendiminkine baktım. Gerçekten oturaklıydı.
Kahvelere saygımızı konuşmayarak gösterdik. Sonra ağır hareketlerle birer yudum aldık. Damağımızda bıraktığı tadı kaçırmamak ister gibi erteledik yutkunmamızı. Tetik Osman olduğunu söyleyen adam ağzını şapırdattı yudumunu mideye gönderdikten sonra. Elini dudaklarının üzerinden geçirdi.
“Onu beşi bırak da, adımı kullanan adamı gördün mü onu söyle bakalım bana bir,” dedi.
Sigaramdan bir nefes aldım. Kahve yudumunun üzerine çok iyi geldi. Bu arada düşündüm. Kahvenin hatırına ona uymaya karar verdim.
“Sivaslı uzaktan gösterdi,” dedim. “Birileriyle konuşuyordu. İşi var, akşama kahveye gel, bulursun dedi.”
“Neye benziyordu peki bu adam?”
“Kel. Yuvarlak kafalı. Beyaz bir pardösü giyiyordu. İriyarı,” dedim.
Tanıdık birinden bahsettiğimi bana sezdirecek kadar açıldı gözleri.
“Bu da iyi ayak,” dedi sanki kendi kendine. Aklına çok önemli bir şey gelmiş gibi konuştu sonra.
“Bir avans da almıştır senden bu Sivaslı,” dedi bana ilk kez küçümser gibi bakarak.
“Verdik bir şeyler,” dedim. Kahvemi soğutmamak için fincana sarıldım.
“Bak, bak, bak,” dedi yine kendi kendine konuşur gibi. “Şerefsize bak!”
“Tanıyor musunuz?” dedim.
Masadaki öteki adam bir kez daha güldü. Çekinerek ama. Karşımdaki kahvesine eğildi.
Yudumlamasını ve sigarasından nefes çekmesini sesimi çıkarmadan izledim. Fırsattan yararlanıp bir yudum da ben aldım.
Karşımdaki kasketli parmaklarını masanın üzerinde tıkırdattı. Bir karar vermeye çalışıyor gibiydi. Yüzüne bakarak bekledim.
“Vay şerefsiz vay,” dedi. “Vay anasından yavşak doğmuş orospu çocuğu…”
Arkası gelecekti mutlaka. Bekledim. Sanırım sağlam bir müttefik kazanacağım diye düşündüm.
Kahvesinden bir yudum daha aldı. Son yudumuydu bu galiba. Fincanı elinin tersiyle itti önünden. Kaşları çatılmıştı.
“Seni dolandırmışlar hemşerim,” dedi sonra. “Bu önemli değil, asıl beni de dolandırdılar sayılır. Anasını şey ettiklerim.”
“Nasıl yani?” dedim.
“Pezevenkler adımı kullanmış,” dedi. “Tetik Osman adının bir ağırlığı var bu camiada. Hürmetse hürmet, paraysa para. O kadar ucuza kazanmadık biz bu namı.”
Müttefiklik meselesini biraz daha ciddiye almaya karar verdim. Fincanımı ağzıma götürdüm. Son yudumu almadan önce salladım biraz. İçtim. Boş fincanı karşımdaki adamın fincanının yanına sürdüm. Kararımı kesinleştirdim.
Sesime daha bir Remzi Ünal havası vererek konuştum.
“Bunlarla kalsa iyi Tetik Osman,” dedim.
Kahvede bir sessizlik oldu. Galiba hepsi bana bakıyordu.
“Ne diyorsun sen?” dedi Tetik Osman. Gerçek Tetik Osman. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan konuştum.
“Nam ve para geri gelir,” dedim. “Adam öldürmekten içeri tıkarlarsa belki çıkarsın ama zor olur biraz.”
“Ne adam öldürmesi?” dedi Tetik Osman. “Kimi öldürmüşüm?”
“İş biraz karışık,” dedim. “Ben de biraz karıştırdım, kusura kalma. Kızmayacağına söz verirsen anlatırım. Bir de bu sahtekârı nerede bulurum bana söylemen lazım.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.