bannerbanner
Yaban Gülü
Yaban Gülü

Полная версия

Yaban Gülü

Язык: tr
Год издания: 2024
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
3 из 3

Rahmi Bey gülerek “Nasıl bizim kayınbirader, şık değil mi?” diye soruyordu.

“Fevkalade efendim.”

Rahmi Bey gülmesine devam ederek “Moda meraklısı,” diyordu. “Yalnız güzel giyinmek, şık görünmek suretiyle salonları süslemekten başka meziyetleri olmayanlardan.”

Feridun kahkahalar arasında cevap veriyordu. “Ne çare ki bazı yerlerde bizden daha fazla aranıyor.”

Rahmi Bey omuzlarını silkerek “Adamsende,58” diye söyleniyordu.

Feridun, bugün saadetine engel olan bu süslü beye kızmaya başlamıştı. Onun mevcudiyeti bugünkü hususiyetlerini bozacaktı. Bir haftadan beri beklediği günün böyle ziyan oluşuna canı pek sıkılıyordu. İçeri girdikleri zaman Leyla, kendisine vaat ettiği piyanoyu Cemal’in yanında çalmak istemediği gibi salonda bile pek az oturmuştu. Genç kız onun soğuk, bayağı tavırlarından, manasız cümlelerinden, yılışık bakışlarından uzaklaşmak lüzumunu duyuyordu.

Feridun akşam konağa avdet ettiği zaman annesini biraz düşünceli buldu. Kadın şikâyet eder gibi “Ne kadar geç kaldın,” dedi. “Bütün gün yalıda mı oturdun?” Sonra anneliğin en şefkatli bakışlarıyla derin derin süzdü. Feridun’un yüzü belli olacak kadar zayıflamış, rengi solgun, yorgun ve cansız bakışları ise ıstırap çekmiş olduğunu anlatıyordu. Hanımefendi endişeli bir tavırla sordu. “Feridun, seni biraz rahatsız görüyorum. Nen var?”

Genç adam annesinin ellerini öperek güldü ve “Hiçbir şeyim yok anneciğim, yalnız uykusuzluk ve yorgunluk,” dedi.

“Uykusuzluk mu? Niçin uyumadın?”

“Niçin uyumadığımı ben de bilmiyorum.”

“Tuhaf şey, bir kederin mi var?”

“Hayır, keder değil. Mamafih sevinç de değil. Endişe, hem tatlı hem biraz üzüntülü…”

“Sözlerinde müphemlik var, bir şey anlayamıyorum.”

Feridun önüne bakıyordu. Bu gece her şeyi annesine söylemeye karar vermişti. Hanımefendi ise garip bir korku ile oğlunun hislerini derinleştirmeye cesaret edemiyordu. Her ikisi de bir sessizliğin ağırlığı altında kalmış gibi sustular. Bir aralık Feridun başını kaldırdı ve annesine baktı. “Bu gece sizde tuhaf bir hal var,” dedi. “Benimle hiç görüşmek istemiyorsunuz, halbuki sizin o şefkatli sözlerinize o kadar ihtiyacım var ki…”

Hanımefendi dudaklarında beliren tatlı bir tebessümle “Bilakis, seninle çok konuşmak istiyorum da vakit bulamadığım için susmaya mecbur oluyorum,” dedi.

“Her vakit yanınızda değil miyim anneciğim?”

“Allah eksik etmesin. Her vakit yanımdasın fakat sana söylemek istediğim sözler biraz mühim. Daha doğrusu hayatın en ciddi meselelerine ait olduğu için müsait ve münasip bir zaman bekliyordum.”

Feridun, heyecan ve hayretle annesine baktı. “Ne demek istediğinizi anlayamadığım için af buyurunuz.”

Hanımefendi koltuğuna yaslanarak oğluna mütehakkim nazarlarla bakıyordu. Vakur ve ağır sesiyle “Feridun,” dedi. “Sen artık yirmi altı yaşını bitirmek üzere olduğunu biliyor musun? Annelerin birtakım düşünceleri ve vazifeleri vardır ki evlatlarının mesut olmalarını, rahat etmelerini düşünmekle beraber bundan aynı zamanda kendilerine de bir pay çıkarmak isterler. Artık bu yalnızlık içinde geçen hayattan usandım. Bu koca konağın sessiz salonlarını neşeli sesleriyle dolduracak minimini yavruları bekliyorum. Zannederim ki beni bundan mahrum etmezsin.”

Feridun ümitle parlayan gözlerini önüne doğru çevirdi. Tatlı bir sesle ve hürmetle “Yüksek şefkatinizin en açık delili mesut olmam için göstermiş olduğunuz arzudur. Emrinizi, arzunuzu yerine getirmek benim için tatlı bir vazifedir,” dedi.

Hanımefendi memnun ve neşeli bir tavırla “Günlerce, gecelerce, hatta senelerce fikrim hep, sana zevce olmaya layık, insani meziyetleri kendinde toplayan, fikren yüksek fakat servet ve asalet cihetine59 gelince birbirimizin küffü60 olmamız şart bir hanım bulmak oldu,” dedi.

Feridun’un başı gayri ihtiyari elleri arasına düştü. Eyvah! Ümitlerinin boşa çıkması ihtimali karşısında şimdi titriyordu. Hanımefendi dikkatle Feridun’a bakarak devam etti:

“Talihim bu hususta bana o kadar yardım etti ki… Zannedersem hüsnü61 intihabımı62 sen de takdir edeceksin. Pek maruf63 bir ailenin tek kızı. Sonra yüksek bir tahsil, mükemmel bir terbiye, emsalsiz bir güzellik, nihayetsiz bir servet…”

Feridun yeis dolu bir ifadeyle annesine baktı. Kadın, bu bakıştan ürktüğünü ima eder bir endişeyle hafifçe davranarak “Nasıl? Memnun oldun mu?” diye sordu. Genç adam titrek ve kesik bir sesle “Ben hiç böyle düşünmemiştim,” dedi. “Servet, asalet… Bunların bence katiyen ehemmiyeti yok. Çünkü saadetini bir ücret mukabilinde satın almak fikrinde olanlardan değilim. Fakir bir kızla izdivacın beni daha mesut edeceğine emin olunuz. Onun temiz vicdanına sahip olmak, bence en büyük zenginlik demektir. Aksi halde ise bir müddet daha yalnız yaşamaya mecbur olacağım.”

Kadın biraz hiddetle bağırdı. “Ne söylüyorsun? Allahını seversen, fikrini ne çabuk da değiştirdin! Bu sözlerinle ne derece müteessir olduğumu düşünmüyor musun?”

“Fakat anneciğim… Düşününüz…”

“Ne demek istiyorsun canım? Meramını açık söyle; bunu reddetmek için bir bahane bul. Yoksa fakir, asaletten mahrum bir kızı buraya gelin sıfatıyla almayacağımı sen de bilirsin.”

“O halde ümidimi, istikbalimi ellerinizle harap ediyorsunuz. Beni bedbaht ve perişan edip bırakıyorsunuz.”

Kadın mağrur bir edayla başını salladı ve ilk defa hiddetle oğluna baktı. “Anladım,” dedi, “Tabında64 bu kadar bayağılığa meyil olduğunu şimdiye kadar hiç bilmiyordum. Ahmet ağanın kızı, Hasan ağanın torunu ile benim oğlum hayatını birleştiremez.”

Feridun boğuk bir sesle haykırdı. “Ah!” dedi, “Ne demek istediğinizi anlıyorum. Sözlerinizle Leyla’yı kastetmek istiyorsunuz. Lakin anneciğim iki hayatı zehirlemek için bu, büyük bir sebep mi? Söyleyiniz! Bir kadında bulunabilecek bütün meziyet ve güzellikleri şahsında toplayan bir genç kızın ailesinin köylü olması büyük bir cürüm teşkil eder mi? Ta küçük yaşından beri amcamın eli altında görmüş olduğu terbiye, tahsil ve malik olduğu güzellik şimdiye kadar tesadüf edilen kızlar arasında onun tercih edilmesine bir hak kazandırmaz mı?”

Hanımefendi müstehziyane güldü. “Bu derece gözüne gireceğini bilseydim kendisine dikkat ederdim. Maatteessüf65 kendisiyle meşgul olmaya hiç lüzum görmemiştim.”

Feridun ağlar gibi bir sesle “Anne!” dedi. “Hakkımda bu kadar merhametsiz olacağınızı ben de hiç ümit etmezdim.”

“Faydasız sözlerin uzamasından sıkıldığımı bilirsin. Rica ederim artık bu bahsi kapayalım. Hem bir başkasına ait olan bir kızla meşgul olmak senin gibi namuslu gençlere yaraşmaz.”

Feridun çıldırmış gibi bir halde “Ne söylüyorsunuz anne? Onun bir başkasına ait olduğundan bahsederken düşünmüyor musunuz ki karşınızdaki oğlunuzdur. Ne kadar elim ıstıraplar içinde kıvrandığıma, ne müşkül bir mevkide kaldığıma niçin bu kadar lakayt bir nazarla bakıyorsunuz? Söyleyiniz rica ederim, onun kime ait olduğunu bir daha tekrar ediniz.”

Hanımefendi ağır bir sesle “Pakize Hanım’ın biraderine,” dedi.

Feridun yerinden fırlamıştı. “Ne?” dedi. “Ona, o kuklaya mı? Bunu size kim söyledi?”

“Pakize Hanım’ın kendisi. Henüz daha buradayken söyledi. Fikir ve arzusunun bundan ibaret olduğunu bir gün bana anlattı. Ben de hiç ehemmiyet vermeyerek dinlemiştim. Bana ne, kimi isterse onu alsın, değil mi?”

Feridun derin bir yeisle “Anne! Yeter,” dedi. “Çünkü düşüncelerimiz birbirinin aksine olduğu cihetle vereceğim cevabın sizi üzmesinden korkarım.”

Hanımefendi öfkeli bir tavırla “Nasıl? Anlayamıyorum. Demek Leyla Hanım için tekdirinize,66 azarınıza müstahak olacağız, öyle mi?” dedi.

“Beni merhametsizlikle itham ettiğiniz için teessüfler ederim. Sizden almış olduğum terbiyeyi hiçbir vakit suiistimal ettiğimi hatırlamıyorum. Size söylemek istediğim sözü anlamak istemiyorsunuz. Yengem, zavallı Leyla’yı başından defetmek niyetiyle, kardeşi olacak o züppe serseriyi bir kimsesiz kızın başına musallat edip onu manen öldürmek istiyor. Zaten ne kadar garezkâr bir kadın olduğunu daha ilk gördüğüm gün anlamıştım. Lakin ben onu kurtaracağım. Yemin ederim ki kurtaracağım. Aksi halde ise bilmem ne yapacağım ve ne olacağım. Bunu istikbal tayin edecektir.”

Kadın dehşetli bir nazarla oğluna bakarken hiddetten dudakları titriyordu. “Demek her şeyi göze alıyorsun? Bir diğerinin hakkına tecavüz edecek kadar kendini unutuyorsun!”

“Hayır! Ben mütekabil67 olan iki kalbi birbirinden ayırıp bir hakkı gaspetmiyorum. Çünkü Leyla’nın ondan ne kadar nefret ettiğini bugün anladığım için hem kendi hayatımı hem de onun hayatını kurtarmaya çalışıyorum.”

“Demek Leyla da seni aynı derecede bir muhabbetle seviyor.”

Feridun başını önüne eğerek “Belki daha ziyade,” dedi.

Kadının şefkatli bakışı onun bir gece içinde sararan çehresine çevrilmişti. Oğluna karşı duyduğu sevgiye yenilmekten korkuyor, meselenin vahameti artık kendisini düşündürmeye başlıyordu. Ne yapmalıydı? Ne karar vermeliydi? Bütün fikri altüst olmuştu. Elinden gelse Leyla’yı boğmak, öldürmek istiyordu. Bütün mesuliyeti onda buluyor, bin türlü naz ve eda ile bir tanecik oğlunu baştan çıkarttığına hükmederek onun hakkında daha derin bir kin ve nefret duyuyordu. Rahmi Bey’in ahretliğini oğluna alıp yüz senelik hanedanının asaletine leke sürmek, o kadından doğacak çocuklara torunum demek… Bunu bir türlü havsalası almıyor,68 kibir ve azameti buna katiyen müsaade etmiyordu. Bütün duyguları onun tahakkümü altında ezilip kalıyordu. Dudakları üzerinde garip ve soğuk bir tebessüm göründü. Gözleri ani bir fikrin kararıyla parladı. Artık ne düşündüyse düşünmüştü. Başını sallayarak kendi kendine “Evet, evet,” diyordu.

Feridun’a doğru dönerek mülayim bir sesle “Demek Leyla’nın da sana karşı aynı muhabbeti var öyle mi? Demek siz söyleşip birbirinizi anladınız,” dedi.

Feridun halsiz ve ağlamaklı bir sesle “Evet,” dedi. “Leyla’nın da kalbinde kavi69 ve ciddi bir aşk var. Lakin henüz daha birbirimize bir kelime bile söylemedik. Ruhlarımızın sessiz lisanlarıyla konuştuk. Bu bize kâfi geliyordu.”

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Artık az kullanılan, hiç kullanılmayan ya da zamanla anlamı değişen kelimelerin günümüz Türkçesindeki karşılıklarını dipnot olarak ekledik. Bu kelimeleri, kitabın en sonunda alfabetik olarak listelenmiş şekilde bulabilirsiniz. (e.n.)

2

Üzgün, umutsuz, karamsar.

3

Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü.

4

Güçsüzlük.

5

Bakış.

6

Gerçi.

7

En çoğu, çoğu kez.

8

Tamamlamak, bitirmek.

9

Üzüntü.

10

Belirmek, oluşmak.

11

Huy ve ahlak bakımından yüksek niteliklere sahip.

12

Doğuştan.

13

Eğilim, uygunluk.

14

Ulaşmak.

15

Acı, sıkıntı, azap çeken.

16

Sonradan ortaya çıkmak.

17

Önsöz, başlangıç.

18

Orantılı.

19

Etkili.

20

Terk edilme.

21

Küçümseme, hor görme.

22

Sıkıntı ya da acı veren.

23

Tutulan yol, davranış, tutum.

24

Üzgün, esef eden.

25

Yakalanmış, uğramış.

26

Kalbin durması.

27

Padişah emri.

28

Arasında.

29

Büyükler, devlet büyükleri.

30

Bir araya getirilmiş, bütün, hep.

31

Bitki.

32

Hâkim olan, hükmeden.

33

Görünür olmayan, görünmeyen.

34

İlgisizlik, yabancılık.

35

Zayıflık, kuvvetsizlik.

36

Kendinden geçiren.

37

Güler yüz gösteren, hoş davranan.

38

Ağırlama.

39

Duygulanmış, duygulanan.

40

Varlık.

41

İncelik.

42

Gizli ya da ince alay.

43

Besleme kız.

44

Tez canlı.

45

Gizli, saklı.

46

Uğurlamak.

47

Dönmek, geri gelmek.

48

Can sıkıntısı.

49

Tahammül edilemez, dayanılmaz, katlanılmaz.

50

Mümkün, olanaklı.

51

Üzmek, azaba sokmak.

52

Safhalar, evreler.

53

– den başka.

54

İçe işleyen.

55

Var olan şeyler, varlıklar.

56

En yüksek beğeni.

57

Gülümseyen, güleç.

58

“Boş ver, aldırma” gibi anlamlarda kullanılır.

59

a. Yön, taraf. b. Sebebiyle, – den dolayı.

60

Birbirine benzeyen, denk.

61

Güzel.

62

Seçim.

63

Herkesçe bilinen, tanınan.

64

Mizaç, huy, tabiat.

65

Ne yazık ki, üzülerek söylüyorum ki.

66

Azarlama.

67

Karşılıklı.

68

Aklın kabul edememesi.

69

Güçlü.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
3 из 3