bannerbanner
Etik – Ahlak Felsefesi
Etik – Ahlak Felsefesi

Полная версия

Etik – Ahlak Felsefesi

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
4 из 4

d. Aristoteles: Mutluluk ve Erdem

Aristoteles, daha önce etik-ahlak ayrımını işlediğimiz sayfalarda değindiğimiz gibi, Nikomakhos’a Etik adlı kitabında kendisinden önce ortaya konulmuş hemen tüm ahlak öğretilerini sistematik ve eleştirel bir tutumla ele almış olmasıyla, sistematik bir felsefe disiplini olarak etiğin kurucusu, ilk etikçi sayılır. Fakat aynı Aristoteles, başta bu kitabı olmak üzere, ahlakla ilgili diğer yazılarında, aynı zamanda kendi ahlak öğretisini ortaya koyan ahlakçı bir filozof olarak da karşımıza çıkar.

Kendi ahlak öğretisinde Aristoteles, büyük ölçüde hocası Platon’u izler. Bu demektir ki, onun öğretisi de erekselci (finalist) ve rasyonalist bir öğretidir. Fakat o, hocası gibi bir idealar dünyasının varlığını kabul etmez ve dolayısıyla ahlak öğretisini de soyut bir insan ideasına göre değil, metafiziksel önkabullere yaslamış olsa da somut insana, dünya ve çevresiyle ilişki içindeki insana dayandırır.

Aristoteles’te her varlığın bir form-madde birliği olarak meydana gelen bileşik bir varlık olduğunu biliyoruz. Her varlık, doğasına uygun davrandığı, işlevini gerçekleştirdiği, formunu edimselleştirdiği ölçüde ereğine de ulaşmış olur (entelekhia). Bu, Aristoteles’in erekselci felsefesinde canlı veya cansız tüm varlıklar için geçerlidir. Bu durumda, insanla ilgili olarak şunun sorulması gerekir: Bir madde-form bileşimi olarak insan için erek nedir, onu özgül bir varlık kılan eylem tarzı veya işlev hangisidir? Soru, “İnsanın formu ve ereği nedir?” şeklinde de sorulabilir.

İnsan varlığının formu, bedenini oluşturan anorganik ve organik öğelerden onun hisseden, eyleyen ve düşünen varlık haline dönüşmesinde içerilmiş olan şeydir. Bu anlamda insanın formu, bedenin belli türde eylemlerde bulunabilme yetisi olarak “ruh”tur. Ruhun üç ayrı düzeyi ve iki ayrı parçası vardır. Birinci düzey, insan varlığının bitkisel ruh düzeyi olup, doğma, büyüme, beslenme ve varlığını sürdürme işlevlerini yerine getirir. İkinci düzey, insanın hayvanlarla paylaştığı özelliklerden meydana gelen hayvansal ruhtur ve duyum alma, hareket etme, hissetme, belli türde tepkiler verme, isteme, kendi hareketine neden olma türünden eylemlerle karakterize olur. İnsan ruhunun üçüncü düzeyi ise, sadece insana özgü olup onu tüm diğer varlıklardan ayıran, onu her ne ise o yapan akıldan meydana gelir. Aklın da pratik ve teorik olmak üzere iki yönü vardır. Teorik akıl, kendisine değişmez, ezeli-ebedi nesneleri konu alır, varlığın ve bilginin ilk ilkelerini araştırır, şeylerin niçin oldukları gibi olduklarını gösterir ve teoriler oluşturur. Aklın bizatihi kendisi için istenen söz konusu etkinlik, sophia, teorik ya da felsefi bilgeliktir. Buna karşın pratik akıl gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası olan dünyevi işlerle uğraşan, bedensel istekleri ve arzuları yönlendiren, istek, arzu ve iştahları denetim altında tutan akıldır. Aklın dünyaya dönük olan bu parçası, insana eylemlerinde yol gösterir ve pratik bir bilgelik sağlar. Pratik bilgelikse, insanlar için iyi ve kötü olan şeylerle ilgili olarak bir kural yardımıyla eylemde bulunma yeterliliğidir.

İnsan ruhunun ilk iki düzeyi, Aristoteles’e göre, ruhun irrasyonel; teorik ve pratik akıldan meydana gelen üçüncü düzey de rasyonel parçasını oluşturur. İrrasyonel parçanın rasyonel parçanın yol göstericiliğine gereksinim duyduğu açıktır. Çünkü ruhun irrasyonel parçası benlik dışı şey ve kişiler tarafından etkilenir. O, söz konusu dışsal etmenler karşısında, bir seçim ilkesinin yokluğunda, aşk veya nefretle, tutku veya sinirle tepki gösterir. Buna göre, seksüel arzular, kişinin başkalarına istekle yönelmesine ve bağlanmasına, sinirliliği ise kişi ve nesnelerden uzaklaşmasına neden olur. Bütün bu arzu ve duygular, aşk ve nefret, tutku ve sinir, bir ölçüden ve yol göstericiden yoksun olduklarında, ya kişiyi bütünüyle baştan çıkararak onu insanlığından uzaklaştırıp özüne yabancılaştırır veya yalnızca sınırlı bir doyum sağlarlar. Örneğin, ne bir bitkinin ne de bir hayvanın, seçim ilkesi bir yana, seçim şansı vardır. Bir hayvanın davranışı, nesnesine ve amaca bağlı olarak, haz veya acıyla sonuçlanır. Sadece bu hayvansal düzeyle sınırlı kalındığında, haz iyi, acı da kötüdür. Bununla birlikte, hazla geçen yaşam, hazzın sağladığı gerçekleşme, rasyonel ve etkin insan varlıklarına değil de sadece hayvanlara özgü olmak durumundadır. Dahası, haz hiçbir zaman tam, gerçek ve kendi başına iyi olmayıp insanın sadece kendisine değil de kendisinin dışındaki etmenlere bağlıdır.

Özetle, haz ancak kısa süreli bir doyum ve mutluluk sağlayabilir. Dolayısıyla sürekli mutluluk, sadece aklın sağladığı, yalnızca insan varlığına özgü, tam, kalıcı mutluluk olabilir. Mutluluğun ilk koşulu etkin olmaktır. Sürekli ve kalıcı mutluluk içinse, aklın yol göstericiliğine gereksinim vardır. İnsan ancak etkinlik halinde mutlu olabileceğine göre, tam ve yetkin mutluluk yetkin bir etkinlikle sağlanan mutluluk olur.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «ЛитРес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на ЛитРес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Dipnotlar

1

Kitabın yeni basımı: Bilim Felsefesi, Notos Kitap Yayınevi, İstanbul, 2012.

2

1981–1982 tarihli teksir metninin girişidir.

3

Grekçe theoria, bakma, seyretme, geneli görme; pragma (praxis) ise, işler hale getirme, yürürlüğe koyma, eyleme geçirme, eylemde bulunma anlamlarına gelir.

4

Homo faber: Alet yapan, aletle iş gören varlık olarak insan. Latince fabere fiili, alet yapmak, işlemek; fabricum, fabrica (fabrika) ise işlik, üretim yeri anlamına gelir.

5

İkinci Bölüm’de “Platon: İdealist Mutlulukçuluk” başlığı altında, Pla-ton’un hemen tüm Batı felsefesini ve Hıristiyanlık, İslamiyet gibi dinleri etkilemiş ve bir ölçüde bu dinlerin teorik yapılarının temellerinde yer etmiş olan ontolojik belirlemelerine ve metafiziğine daha geniş yer vereceğiz.

6

Hegel, etik-ahlak ayrımını başka terimlere başvurarak yapar. Biz yukarıda “moral” sözcüğünü “ahlak” karşılığı kullandık. Bunun gibi, “moralite” (Moralitaet) de tabii, “ahlaklılık” anlamına gelir. Almanca “Sittlichkeit” terimi de esasında “ahlaklılık” demektir. Ne var ki Hegel, Sittlichkeit’ı ahlaklılık anlamında kullanmakla birlikte “Moralitaet”i, büyük ölçüde, bizim yukarıda “etik”ten anladığımız anlama yakın bir anlamda kullanır.

7

Bu konuda Dördüncü Bölüm’de “Felsefi Etiğin Olabilirliği” başlıklı altbölüme bakınız.

8

Etikte burada belirtilen temellendirme tarzlarının bir kısmını da içeren farklı bir sınıflandırmadan, “Eylem Motivasyonuna Göre Etik Tipleri” başlığı altında ve fakat sadece etik tiplerinin adlarını anarak, yukarıda söz ettik. Aslında bu sınıflandırmada anılan etik tiplerinin hemen hepsi, bizim burada izlediğimiz sınıflandırma içinde de, farklı adlarla da olsa, yer alırlar. Onları sadece adlarıyla anmakla yetinmemizin en önemli nedeni, tekrarlardan kaçınmak olmuştur.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
4 из 4