bannerbanner
Nutuk
Nutuk

Полная версия

Nutuk

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
10 из 15

11 Eylül’de ve 11-12 Eylül’de Malatya ile telgraf başındaki haberleşmeler, henüz Malatya’da kesin emir ve talimat almış olan şahısların zihinlerinin karmakarışık bulunduğunu gösterecek mahiyetteydi.

Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İlyas Bey, “Mutasarrıf Bey’in gönderdiği özel bir adam tarafından, Vali Ali Galip ve Mutasarrıf Halil Beylerin bazı şartlarla mevkilerine dönmek istedikleri” ifade edilmiş. Bu bakımdan “Memleketin selameti adına bunların bu şekilde ileri sürülen tekliflerini kabul etmenin uygun olup olmadığı hakkındaki emrinizi beklemekte bulunduğumuz arz olunur.” demekteydi. (1 Eylül) (Ves.73).

Bunun arkasından, 11-12 Eylül gecesi de, yine telgraf başına gelen Süvari Alay Komutanı Cemal ve Mutasarrıf Vekili Tevfik ve Topçu Alay Komutanı Münir ve Jandarma Yüzbaşısı Faruk ve Baytar Binbaşısı Mehmet ve Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İlyas Beyler adına, İlyas Bey şunları yazdırdı:

Malatya’dan İlyas Bey: Güvenilir bir kimse olan Jandarma Yüzbaşısı Faruk Bey’den şimdi alınan bilgiler aşağıda yazıldığı gibidir:

Faruk Bey, Kâhta ve civarında takipteydi. Malatya’ya beş saat uzaklıkta Rika köyünde Kürtlerin toplandıklarını ve şimdi Mutasarrıf ile arkadaşlarının orada bulunduğunu, Siverek’e kadar olan aşiretlerin peş peşe adı geçen yerlere gelmekte olduklarını ve Dersim işaretlerine varıncaya kadar Kürtlük adına çağrıldıklarını, Mutasarrıf’ın fikrince, evvela Malatya’ya hücum ve tamamıyla yağma edildikten sonra bütün kuvvetle Sivas’a doğru yürüyeceklerini, Malatya’da bulunan Türkleri katledeceklerini ve süreceklerini ve Dersimlilerin de aynı zamanda Harput’a yürüyeceklerini bildiriyor. Çünkü Mutasarrıf’ın Malatya’dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine büyük bir aşağılama ve hakaretmiş gibi sayılıyormuş. Vali, bu yağma ve katliama taraftar ve razı olmadığını fakat Mutasarrıf’ın fikrine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya’ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çekileceğini ve beraberlerinde bulunan İngiliz binbaşısı da Urfa’da bulunan İngiliz tümeninin harekete hazır olduğunu bildirmişse de Hacı Bedir Ağa’nın da bunu kabul etmediği ve aşiretlerin Malatya’nın Kürdistan olduğunda ve Malatya’da Kürt bayrağı çekilmesinde ısrar ettikleri, dün akşam Vali Malatya’ya dönmek istemişse de bırakmadıkları hiç mübalağasız arz olunur. Şartları aşağıdadır:

1- Vali’nin yerine dönmesi,

2- Mutasarrıf’ın eskisi gibi yerinde kalması,

3- Elazığ’dan gelen askerin geri gönderilmesi, 4- Vali’nin yüz silahlı Kürt’le Malatya’ya girdiği zaman, asayişin sağlanması ve Sivas’a doğru yürümesi,

5- Aşiretlerden alınan, yedi tüfek, bir tabancanın geri verilmesi,

6- Yukarıda arz ettiklerime emirleri.

İlyas Bey’e şunu yazdım:

11-12 Eylül 1919

Malatya’da İlyas Beyefendi’ye,

1- Verdiğiniz bilgiler heyetimizce dikkate alındı. Zatıalinize şartlar ileri sürenler kimlerdir? Elbette ki böyle bir münasebete girmek asla doğru değildir. Hıyanetleri ortaya çıkan Vali, Mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları ve tahrik etmeye çalıştıkları bazı gafil kimseleri uyarmak bahis konusudur. Bunun için tam bir şiddetle karşılık vermek lazımdır. 13’üncü ve 15’inci ve 3’üncü Kolordu Komutanları bu dakikada telgraf başında hep birlikte alınacak tedbirleri kararlaştırmaktalardır. Mümkün olan kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir. Sükûnet ve ciddiyetle oraca gereken tedbirlerin zatıaliniz tarafından alınmış bulunduğuna emniyetimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili Tevfik Bey kardeşimizin hükûmetin kuvvetini ve nüfuzunu en üstün şekilde göstermesi dikkatle göz önünde tutulmalıdır.

2- Bu anda bütün Anadolu merkezlerinden, Zatışahane’ye, yapılan hıyanet arz edilmektedir. Oraca da aynı suretle hareket olunmalıdır.

3- İngiliz binbaşısının sözleri blöftür. Kürtlerin de toplanmaya muvaffak olsalar bile, askerî kuvvet karşısında ne dereceye kadar başarı göstereceklerini takdir buyurursunuz.

4- Bedir Ağa’yı ve Keven aşireti reislerini ve bu haince hareketlere karşı olan reisleri tarafınıza çekmeye çalışmanız uygun olur.

5- Hısnımansur’dan (Adıyaman) hareket eden süvari bölüğüyle Siverek ve Diyarbakır’dan hareket eden birer taburla irtibatınız var mı? Nerelere vardılar?

Telgrafhanede bulunan Kongre Heyeti adına

Mustafa Kemal

Gerçi kongre toplantı hâlinde ve telgrafhanede bulunmuyordu. Fakat maneviyatı kuvvetlendirmek için Kongre Heyetinin alakasını göstermeyi uygun gördüğüm gibi imza olarak yalnız “Kongre Heyeti” diye de aynı mahiyette ayrıca bir telgraf da yazdım (Ves. 74).

Bu telgrafıma ek olarak, Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta bulunan ve pek az olan yabancı kuvvetleri bildirerek “Size bir yabancı tümeninden bahsedenlerin söyledikleri, vatan ve millet hainlerinin yalanını naklederek maneviyatınızı kırmak alçaklığından…”dır dedim (Ves. ‘75).

İlyas Bey, telgrafıma verdiği cevapta “Taarruz hâlinde, şiddetle karşı konulması kesin olarak kararlaştırılmıştır.” dedikten sonra “Eldeki kuvvet, Malatya’yı uzun müddet bir Kürt taarruzuna karşı savunmaya yeterli değildir. Bunun için mümkün olan, süratle yardımcı kuvvetler gönderilmesinin temin buyrulması bir kere daha istirham olunur.” dedi (Ves. 76).

İlyas Bey’e, gerektiğinde bir şey bildirebilmek için telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin başına gitmesini rica ettim (Ves. 77).

İlyas Bey tarafından 12 Eylül’de çekilen bir telgrafı çeşitli bakımlardan, subaylarımız ve memurlarımız için faydalı olabileceği düşüncesiyle aynen arz edeceğim:

Malatya, 12.9.1919

Sivas’ta 3’üncü Kolordu Komutanlığına,

Halep’teki İngiliz ordusuna mensup albay rütbesinde Mösyö P. Peel adında bir İngiliz subayı, bugün 12.9.1919 öğle üzeri Malatya’ya gelmiştir. Maksadının Malatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde ileri gelen kimseler, sivil ve askerî memurlarla görüşmek olduğunu, kaçak Mister Nowil’in memuriyeti hakkında bir şey bilmediğini ve bu hususta İngiliz hükûmetinin kesinlikle bilgisi olmadığını ve böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul edemeyeceğini ve aşiretler içerisinden derhâl buraya getirilmesi için kendisine emir vereceğini söyledi. Eğer haince bir maksatla buralarda gezdiğine kanaat getirirse tevkif ederek Halep’e göndereceğini ilave etti ve Vali Galip Bey’in de kendisiyle görüşmek üzere hayatının korunması hususunda kendisine teminat vererek buraya davet etmesini istedi. Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebileceği hakkında emir almadan buraya gelmesinin mümkün olamayacağını ve bu hususta ilgili makamlara müracaat edeceğimi de söyledim. Bu izin emrinin süratle bildirilmesine aracı olmamı rica etti. Kendisi “Yüksek Siyasi Mutemet” adıyla bilinirmiş. İstanbul hükûmeti kendisini tanırmış. Kendisi burada iki gün kaldıktan sonra Harput’a gidecekmiş. Vesikası yoktur. Kendisine muhterem bir misafir olduğu ve özel hürmet gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput’a doğru seyahat yapmasına müsaade edelim mi? Bildirilmesi, Sivas’tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.

15’inci Alay Komutanıİlyas

Bu telgraf metninde söz konusu olan hususlar hakkındaki hareket tarzını gösterir görüşlerimiz şu suretle kısaca bildirildi:

Sivas, 12.9.1919

Tel

Çok aceledir.

Malatya’da 15’inci Alay Komutanlığına, C: 12.9.1919

Kim olursa olsun, vesikasız bir yabancı subayın Osmanlı ülkesi içinde işi yoktur. Kendisine gayet nazik, fakat askerce kesin olarak durumu bildiriniz ve geldiği yere hemen dönmesini ihtar ediniz. Memleketten çıkıncaya kadar da oranın ileri gelenleri ve memurlar ile hiçbir siyasi temasa geçmemesi için yanına muktedir, uyanık bir subayı veriniz.

Kaçak valinin vatan ihanetiyle itham edildiğini, ele geçince yakalanarak kanunun adaletli pençesine teslim edileceğini, bu hususta, başka türlü bir şey yapmak imkânı olmadığını ayrıca izah edersiniz, efendim.

Mustafa Kemal

Efendiler, alınan tedbir ve tertipler ve bilhassa gösterilen asabiyet ve şiddet sayesinde, Ali Galip ve Halil Beylerin kandırmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, hiçbir ümidi kalmayan Ali Galip, önce Urfa’ya ve oradan da Halep’e kaçmıştır. Mister Nowil de gözetim altında, rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir. Diğerleri de çeşitli yollardan kaçmışlardır. Bu safhaları daha fazla anlatmakta bir fayda görmüyorum. Bu hususlara dair söylediklerime ek olarak yayımlanacak olan vesikaların okunmasından, bugün ve yarın için ibret alınacak dersler çıkarılacağını ümit ederim (Ves. 78, 79, 80, 81).

İhanetin Ortak Elebaşlarından Ferit Paşa Kabinesine Taarruz

Efendiler, Ali Galip teşebbüsünün, Padişah’ın ve Ferit Paşa hükûmetinin ve yabancıların ortak bir teşebbüsü olduğuna, arz ettiğim vesikaları gördükten sonra şüphe ve tereddüt edenler kalmaz, zannederim. Bu ihanetin ortak elebaşlarına karşı alınması lazım gelen vaziyet bellidir. Ancak karşı teşebbüste mümkün olduğu kadar cephe hücumundan sakınmak, o günün gereği olmakla beraber, teşebbüs kuvvetini çeşitli hedeflere yönetmekten kaçınarak bir noktada toplamak ihtiyata uygundu. Biz de taarruzun hedefi olarak yalnız Ferit Paşa kabinesini tespit ettik ve Padişah’ın da bu işin içinde olduğunu bilmemezlikten geldik. Ferit Paşa Kabinesinin Padişah’ı hakikatlerden haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrendiği takdirde, derhâl kendisini aldatanlara layık oldukları muameleyi tatbik edeceğinden emin olduğumuzu ileri sürdük ve hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine kendisine itimadın kalmaması tabii olduğundan hakiki durumu yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah’a arz etmekle vaziyetin düzeltilebileceği hususunu, teşebbüslerimiz için hareket noktası kabul ettik. Bu düşünceyle, Eylül’ün on birinci günü Padişaha hitaben bir telgraf hazırlandı; bu telgrafta tahmin buyuracağınız gibi zamanın icabı olan birçok basmakalıp sözler içinde, “Hükûmetin silah zoruyla Kongre’yi basarak Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan’ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak planını para karşılığında taahhüt etmiş olduğunun vesikalarla ortaya çıktığı, hükûmetin bu işlere alet ettiği adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim olunacakları ve bu cinayetleri hazırlayan Dâhiliye ve Harbiye Nazırları tarafından tebliğ ve tatbik ettiren İstanbul hükûmetine milletin itimat ve emniyetinin kalmadığı belirtildikten sonra, namuslu kimselerden meydana gelen yeni bir kabinenin kurulmasıyla bu casus şebekesi hakkında bir an önce kanuni soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniliyor ve adil bir kabine kuruluncaya kadar İstanbul ile hiçbir şekilde haberleşme ve münasebette bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, hadisenin içyüzünü bilen ve o civarda bulunan kolordu komutanları zatışahanenize arz etmeye mecbur olduk.” deniliyordu (Ves. 82).

İşte bu telgraf suretinin bütün kolordularca İstanbul’a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim:

Şimdi bir suret vereceğiz. Bu suretin 3’üncü, 15’inci, 20’nci, 13’üncü ve 12’nci Kolordu Komutanlarının müşterek imzasıyla çekilmesini uygun görüyoruz. Okunduktan sonra diğer komutanlarla aynı zamanda çekmek için bekleyiniz:

Suret:

Sadrazamlık Yüksek Makamına,

Şimdi, doğrudan doğruya, pek mukaddes Başkomutanımız, şanlı Halifemiz Efendimize önemli maruzatta bulunmak mecburiyetindeyiz. Engel çıkarılmamasını rica eder, aksi takdirde doğacak vahim neticelerin sorumluluğunun sadece yüksek şahsınıza ait olacağını arz ederiz. 12’nci Kor., 13’üncü Kor., 20’nci Kor., 15’inci Kor, 3’üncü Kor.

Bu önemli maruzat, arz etmiş olduğum gibi Padişah’a yazılan telgraf metninden ibaretti.

Eylül’ün 11’inci günü, bilhassa 12-13’üncü gecesi, her tarafta, kolordu komutanları telgraf merkezlerini işgal ederek kararlaştırıldığı şekilde İstanbul ile haberleşmeye çalışıyorlardı. Fakat Sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi, cevap vermiyordu. Biz de telgraf başında, Sadrazam’ın telgrafları alıp cevap vermesi için baskı yapıyorduk. İstanbul merkezi telgraf memurlarıyla olan uzun çekişmelerden sonra bir telgraf memuru özel olarak şu bilgiyi verdi: “Sadrazam Paşa’ya yazılan ifade telefonla söylenildi. Alınan cevaplar: Telgraf metni Sadrazam Paşa hazretlerine arz olundu. İletecekleri maruzatları usulü dairesinde telgrafla arz olunmalıdır. Telgraflar da usulü dairesinde Padişah’a takdim edilir, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor efendim.” (Ves. 83)

Bunun üzerine, gece yarısından sonra, saat 4’te şu telgraf, Sivas telgrafhanesine gönderildi:

11.12.1919

Sadrazam Ferit Paşa’ya,

Vatan ve milletin haklarını ve mukaddesatını ayaklar altına alarak ve Padişah hazretlerinin yüce şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek birtakım gafilce teşebbüs ve hareketlere giriştiğiniz meydana çıkmıştır. Milletin Padişah’ımızdan başka hiçbirinize emniyeti kalmamıştır. Bu sebeple hâlini ve istirhamlarını ancak Padişah hazretlerine arz etmek mecburiyetindedir.

Kabineniz, gayrimeşru hareketlerinin vahim neticelerinden korkarak millet ile Padişah arasında engel teşkil ediyor. Bu husustaki direnmeniz daha bir saat devam ederse, millet artık kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı görecektir ve bütün vatanın gayrimeşru kabinenizle kesin olarak alaka ve bağlantısını kesecektir. Bu son ihtarımızdır. Bundan sonra milletin alacağı vaziyet burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla İtilaf temsilcilerine dahi etraflıca bildirilecektir.

Umumi Kongre Heyeti

Sivas Telgraf Müdürlüğüne de, aynı zamanda telefonla şu emir verildi:

Kongre’mizden seçilen bir heyetle, telgrafhaneye gönderilecek bir telgrafımızın doğrudan doğruya Mabeynihümayun’a (Saray) çekilmesine İstanbulca engel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içinde telgrafın çekilmesine müsaade edilmediği takdirde İstanbul ile bütün Anadolu telgraf haberleşmelerini kesmeye mecbur olacağımızı üst makamınıza bildiriniz.

Umumi Kongre Heyeti

Kolordu Komutanlarına da aşağıdaki umumi tebliğ yapıldı:

Sivas’tan, 11-12.9.1919

20’nci Kolordu Komutanlığına,

15’inci Kolordu Komutanlığına,

13’üncü Kolordu Komutanlığına,

3’üncü Kolordu Komutanlığına,

Kongrenin Padişahlık yüce makamına olan maruzatına İstanbul’da Telgraf Başmüdürlüğünce engel olunmuştur. Bir saat içinde Saray’a yol verilmezse bütün Anadolu’nun İstanbul ile telgraf haberleşmelerinin kestirileceği cevap olarak, adı geçen müdürlüğe tebliğ ettirilmiştir. Kongre’nin bu meşru isteğine müspet cevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından itibaren, Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop’ta telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani Kongre’nin tebliğlerinden başka hiçbir telgrafın İstanbul’a geçirilmemesi ve İstanbul’dan kabul olunmaması ve Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı tarafındaki hattın dahi tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılanların neticesinin bildirilmesi rica olunur.

Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhâl Harp Divanına verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır. Tebligat gereğinin yapılması 20’nci, 15’inci, 13’üncü ve 3’üncü Kolordu Komutanlıklarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi.

Sivas’ta Umumi Kongre Heyeti

Bu telgraftaki talimat sonraki telgraflarla tamamlandı (Ves. 84, 85).

11-12 Eylül gecesi yapılmış olan umumi tebliğe ek olarak da şu ricada bulunuldu:

Bu gece netice elde edilinceye kadar hiçbir komutanın ve sivil idare amirlerinin ve ilgili heyetlerin telgrafhaneleri terk etmemesi rica olunur.

Umumi Kongre Heyeti

Telgrafhanelere de şu ihtarda bulunuldu:

Ektir: Bu tebligatın, gereğinin yapıldığı haberi Kongre Heyetince öğrenildikten sonra aynı şekilde aramızda haberleşmeye devam edileceğinden telgrafhanelerde adam bulundurulması rica olunur.

Kongre Heyeti

İstanbul’daki Hükûmetle Münasebeti Kesmek Kararı

İstanbul’un verilen bir saat mühlet içinde Saray’a yol vermeyeceği anlaşılıyordu. Bu bakımdan 12 Eylül 1919 günü, bütün komutanlara ve vilayetlere şu umumi tebliğ yapıldı:

Bir saate kadar, sureti aşağıda yazılı telgraf, Umumi Kongre Heyeti tarafından Sadrazam’a çekilecektir. Bu itibarla siz de hemen bu esasa göre ve bu mahiyette birer telgraf çekiniz ve hemen bildiriniz, efendim.

Umumi Kongre Heyeti

Saat beşte, Sadrazam’a bilgi edinmesi için verilen ve aynı zamanda bütün komutanlara ve vilayetlere yapılan tebligat şundan ibaretti:

Hükûmet, milletin sevgili padişahına olan maruzat ve irtibatını kesmekte ve ortaya çıkan haince hareketine devamda ısrar ettiğinden millet de meşru bir kabine iş başına geçinceye kadar İstanbul hükûmetiyle idari münasebetlerini ve İstanbul ile her türlü telgraf ve posta haberleşmelerini tamamen kesmeye karar vermiştir. Mahallî sivil memurlar, askerî komutanlarla iş birliği yaparak bu hususu temin edecek ve neticeyi Sivas’ta Umumi Kongre Heyetine bildirecektir.

Bu tebligat bütün komutanlara ve sivil idare amirlerine gönderilmiştir.

12.9.1919

Umumi Kongre Heyeti

Mebusların Seçimi ile Meşgul Olunmaya Başlanması

Efendiler, ayın on ikinci günü İstanbul hükûmetiyle umumiyetle haberleşme ve bağlantı kesildi. Bazı müstesna yerler ve bu yerlerle olan münakaşalarımızı ayrıca izah edeceğim. Ondan önce, müsaade buyurursanız, daha önemli sayılması gereken bir mesele hakkında bilgi arz edeyim. Yüksek malumunuzdur ki Ferit Paşa hükûmeti mebusların seçimi için güya bir emir vermişti. Fakat içinde bulunduğumuz tarihe kadar bu emir yerine getirilmemişti. Son durum üzerine, en önemli meselenin mebusların seçimini bir an önce yaptırmak olacağını takdir buyurursunuz. Bu itibarla 13 Eylül’de derhâl bu hususla da uğraşılmaya başlandı (Ves. 86). Uzun uzadıya anlatmaktansa zikrettiğim tarihte verilen ilk umumi talimatı aynen bilgilerinize sunmayı daha faydalı bulurum. Tebligat şudur:

Tel.

13.9.1919

Balıkesir’de 14’üncü Kolordu, Konya’da 12’nci Kolordu, Diyarbakır’da 13’üncü Kolordu, Erzurum’da 15’inci Kolordu. Ankara’da 20’nci Kolordu, Bursa’da 17’nci Tümen, Çine’de 58’inci Tümen, Bandırma’da 61’inci Tümen Komutanlıklarına ve 61’inci Tümen vasıtasıyla Edirne’de 1’inci Kolordu, Niğde’de 11’inci Tümen Komutanlıklarına, Vilayetlere, Müstakil Sancaklara, Belediyelere, Müdafaaihukuk Cemiyeti Merkez Heyetlerine,

İstanbul hükûmetinin tuttuğu ve takip etmekte olduğu irticai yola ve yaşamakta olduğumuz günlerin büyük tehlike ve tehditlerine karşı haklarımızı savunmak için millî meclisin seçimini ve toplanmasını bir an önce sağlamak bugünün en önemli vazifesidir. İstanbul Hükûmeti, milleti aldatarak mebus seçimlerini aylarca yapmamış olduğu gibi son zamanda verdiği seçim emrini de türlü sebeplerle savsaklamakta ve geciktirmektedir. Ferit Paşa’nın, Toros’un ötesindeki vilayetlerimizden vazgeçtiği Barış Konferansı’na verdiği nota ile sabit olmuş ve Aydın vilayeti üzerinde Yunanlarla sınır tespitine kalkışması oradaki işgali, oldubitti hâlinde bir ilhak olarak kabul ettiğine delil sayılmış ve memleketin işgal edilen diğer bölgeleri için de bunlara benzer gafilce ve haince siyasetiyle memleket ve milletin parçalanmasına yol açacağı kesinlikle anlaşılmıştır. Millî meclisin toplanmasından evvel Barış Anlaşması’nı imzalayarak milleti bir oldubitti karşısında bulundurmak niyetinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sebeplerle, Umumi Kongre, orduyu ve milleti uyanık bulunmaya davet ederek aşağıdaki hususların süratle yerine getirilmesini, milletin hayati meseleleri olarak kabul ve beyan eder:

İlk olarak: Seçim hazırlıklarının yürürlükteki kanuna göre en kısa zamanda yapılarak tamamlanması için belediyeler ve Müdafaaihukuk Cemiyetleri bütün güçleriyle çalışmalıdır.

İkinci olarak: Sancaklardan çıkarılacak mebusların nüfus miktarına göre sayısı hemen tespit olunarak Heyetitemsiliyeye şimdiden bildirilmelidir. Adaylar meselesi daha sonra haberleşilerek halledilecektir.

Üçüncü olarak: Gerek seçim hazırlıkları, gerek seçimlerin yapılmasında gecikmeye yol açacak sebeplerin şimdiden düşünülerek ortadan kaldırılması ve hiçbir gecikmeye meydan verilmeyerek seçimlerin en kısa zamanda neticelendirilmesi.

Bu kararı bölgenizdeki bütün belediye ve Müdafaaihukuk Cemiyetlerine bildirerek gereğinin bir an önce yerine getirilmesine yardımcı olmanız rica olunur.

Heyetitemsiliye

Memleketi Mercisiz Bırakmamak İçin

Ferit Paşa hükûmeti inadında devam ediyordu. Bilindiği gibi düşünceye kadar devam etti. Memleketi günlerce mercisiz bırakmak elbette pek büyük mahzurlar doğururdu. Bundan dolayı önce fikir sormak üzere ve arkasından bazı itirazlara bakmaksızın emir tarzında tebliğ ettiğimiz kararları, Eylül’ün 13-14 gecesi şu suretle tespit etmiş ve kaleme almıştım:

“Kongrece alınması düşünülen tedbirleri gösteren suret, aşağıda arz edilmiştir: Bu husustaki yüksek görüş ve fikirleriniz alındıktan sonra, umumi heyetçe görüşülerek tatbik mevkiine konulacaktır. 15.9.1919 öğlesine kadar cevabınızı bekliyoruz, efendim.”

Millî davayı haince tevil ve tefsir ile millî teşebbüs ve faaliyetlerimizi gayrimeşru olarak ilan eden Saltanat ve Hilafet makamına karşı milletin ebedî bağlılığını bütün meşru ve kanuni vasıtalarla ispata çalıştığımız hâlde, Padişah ile millet arasında bir mânia duvarı teşkil eden ve ahaliyi silahlanmaya, birbirini öldürmeye sevk ve tahrik eden İstanbul hükûmetiyle münasebetlerini kesmek mecburiyetinde kalan Umumi Kongre Heyeti, aşağıdaki kararları zatıalilerine bildirmeyi vazife sayar:

1- Padişah hazretlerinin yüce adına ve yürürlükteki kanunlar çerçevesinde, devlet işleri ve muameleleri eskisi gibi yürütülmeye devam olunacaktır. Irk ve mezhep farkı gözetilmeksizin halkın canı, malı, ırzı ve her türlü hakları teminat altında bulundurulacaktır.

2- Hükûmet memurlarının kendilerine verilmiş vazifeleri milletin meşru davasına uygun bir şekilde yapmaları tabiidir. Aksi takdirde vazifeden kaçınanların mazeretleri istifa sayılarak, yerlerine uygun görülen kimseler getirilecektir.

3- Vazife sırasında millî dava ve akıma aykırı hareketleri görülecek ve tespit edilecek memurlar din ve milletin selameti adına kesin olarak şiddetle cezalandırılacaklardır.

4- İstifa etmiş memurlardan ve halktan, her kim olursa, milletin kararları aleyhinde kışkırtıcı hareket ve telkinlerde bulunanlar da şiddetli cezalara çarptırılacaklardır.

5- Memleket ve milletin selamet ve saadeti hak ve adalet, memleket içinde güvenlik ve asayişin sağlanmasıyla mümkündür. Bu hususta gereken her türlü tedbirlerin alınması kolordu komutanlarıyla vali ve müstakil mutasarrıflıklardan beklenmektedir.

6- Milletin istekleri, Zatışahane’ye arz ve nakle muvaffak olunup da milletin güveni ve itimadını kazanmış meşru bir hükûmet kuruluncaya kadar haberleşme merci Sivas’ta Umumi Kongre Heyetitemsiliyesi olacaktır.

7- Heyetitemsiliyece alınan kararlar, bütün millî teşkilat merkezlerine gönderilecek ve ilan olunacaktır.

Mustafa Kemal

Yapılan İtiraz ve Tenkitler

Efendiler, bu son arz ettiğim tebligatımız üzerine, kısmen hafif fakat kısmen de oldukça şiddetli itirazlara, direnmelere ve hatta karşı teşebbüslere ve tehditlere uğradık. İtirazlar ve tenkitler, yalnız son tebliğimiz hükümleri üzerinde kalmadı. Bu münasebetle daha başka noktalara da yayıldı. Bu hususta yüksek heyetinize belirli bir fikir vermiş olmak için bu yolda yapılmış olan yazışmalardan bazılarını kısaca arz etmekliğime müsaadenizi rica ederim.

Erzincan Müdafaaihukuk Cemiyeti Merkez Heyetinin 14 Eylül 1919 tarihli telgrafında: “Kararların uygulanmasından önce, İstanbul hükûmetine kırk sekiz saatlik bir süre verilmesinin uygun olacağı bütün üyelerce kararlaştırılmıştır.” tarzında zararsız bir düşünce ileri sürülüyordu (Ves. 87).

Diyarbakır’dan 13’üncü Kolordu Komutanı Cevdet Bey; 14 Eylül 1919 tarihli uzun şifresinde: “Hükûmet merkeziyle büsbütün alaka kesilerek yazışmalar Kongre Heyetitemsiliyesi ile yapılacak olursa, muhalifler, siyasi bir maksat güdenler bu hareketi Hilafet’e karşı isyan edilmiş göstererek halkı yanıltacaklardır. Bu durum devam ederse memur ve askerin maaşları ve yiyecek masrafları için kaynak ve tedbir düşünüldü mü? İstanbul hükûmeti İngiliz nüfuzu altındadır. Her türlü ısrar ve çabaya rağmen başka türlü hareket edebilecek bir hükûmet kurulmasına imkân yoktur. İngilizler, hükûmetin uygun görmesiyle geniş ölçüde bir işgal planı uygularsa, yeni baştan İngilizlerle savaşa girişmeye taraftar mısınız? Ve girişildiği takdirde başarı sağlanacağından ne dereceye kadar eminsiniz? Bu ısrarlı hareket vatanın menfaatlerine uygun mudur?” gibi birtakım düşünceler ve soruları içine alıyordu (Ves. 88).

Erzurum Merkez Heyetinin 15 Eylül 1919 tarihli telgrafında: “Talimatnamemizin altıncı maddesinin (yani Heyetitemsiliyenin merci olma ile ilgili) nizamnamemizle uygunluğu sağlanmak üzere merkez heyetlerinden uygun karar alınması gerekir.” denilmekteydi.

На страницу:
10 из 15