bannerbanner
Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı
Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı

Полная версия

Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı

Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
3 из 5

Türkler için hal böyle iken, Tito yönetimi altındaki diğer halk uluslar için de aynı sosyo-kültürel yapıyı hazırlamış, edebiyatın oluşup, gelişmesine zemin oluşturmuştur. Yazar ve şairler korunmuş, onların toplum içerisinde ayrıcalıklı bir konuma gelmelerini sağlamıştır. Ülkede yaşayan halk ve ulusların gazete ve matbaa kurma konusundan yola çıktığımızda sadece tek bu örnek9 değerlendirilerek benzer durumun Yugoslavya’da yaşayan Arnavut ve Sırplar için de yaşandığı gözlemlenmektedir.

Benzer bir durum, Kosova’daki Arnavutça ve Sırp-Hırvatça konuşan topluluklar için de görülmektedir. Sosyalist Yugoslavya’nın ve lider Tito’nun kültür politikasındaki tutarlı tavır, Türkler dışında diğer halk ve ulusların kendilerini ifade etmelerine olanak tanımıştır. Örneğin Sırp-Hırvat dilinde yayınlanan Stremlenye dergisi, Arnavutça yayınlanan Yeta e Rre dergisi de kendi halk ve uluslarının kültürlerini bütünleştiren bir misyon üstlenmişlerdir.

Sırp-Hırvat dilinde yayınlanan Stremlenye dergisinin önemi ve değeri –tıpkı Tan gazetesi ve yayınevinde olduğu gibi-yazar ve şairleri10 koruyan, kollayan bir yuva olmasıdır.

“Onların yetişmesine, kuşkusuz Kosova’daki kimi kültür sanat olanakları büyük pay sundu. Stremlenye sanat yazın dergisi bu gibi genç ozanlara kapılarını araladı, onlara kendilerini göstermek için olanak sağladı. Priştine radyosu da, aşağı yukarı on yıl, genç kalemlere sığınak oldu, onlara şiir güçlerini gösterebilmek için alan sağladı. Şiire eğilimi olan kalemleri saygıyla karşıladı. Yedinstvo (Birlik) yayınevi de, genç ozanların betiklerini yayımlamakta anlayış gösterdi. Bütün bunlar yeni yetişen ozanlar dalgasına yeni çevrenler bağışladı.” (Stoyadinoviç 1976: 13)

Arnavutça yayınlanan Yeta e Rre dergisi için de benzer koşullardan söz edilebilir. Yazar ve şairler11 bu kurumda yetişmişlerdir. Çağdaş bir edebiyatın temellerini atmışlardır.

“Nedir ki Kurtuluş’tan birden sonra, tam otuz beş yıldan bu yana, toplumumuzdaki sosyoloji ve kültür dünyasının birçok değişmelerine teşekkür ederek, Yugoslavya Arnavut yazını nicelik ve nitelik alanında büyük aşamalara ulaşmaya yüz tutmuştur. Böylece, bu elde edilen başarıya dayanarak, Yugoslavya Arnavut mensup kalemleri, anadillerince yaratmaya, bu dil üzere gazeteler, dergiler ve kitaplar çıkmaya başlamış oluyor. Yugoslavya Arnavut yazınının bu gibi aşamalara ulaşmasında Priştine ve Üsküp’te Arnavutça olarak yayımlanan kitapların katkıları sonsuzdur. Ancak 1949 yılında Yeta e Rre (Yeni Yaşam) dergisi ilk çıkışından 1960 yılına dek Yugoslavya Arnavut yazınının gelişmesi hususunda önemli bir rol oynamıştır. Bundan sonra, bu büyük rolü, yıl içinde 80-90 yapıt yayımlayan yayınevi de izlemiş oluyor. 350 özgün yapıt (ayrı ayrı dallar üzere tabii) yayımlanmıştır şimdiye değin.” 12 (Rugova 1979: 6)

Kosova’da Türk edebiyatının gelişimi konusunda gazete, dergi ve yayıncılığın yanı sıra dernek ve sosyal faaliyetlerin değeri ve önemi gözden kaçırılmamalıdır. Priştine ve Prizren’de açılan derneklerde Türkler, büyük bir içtenlikle faaliyetlere katılmışlar, kendi kültürlerini tanıtılmasına yardımcı olmuşlardır. Dernek faaliyetleri arasında, edebiyat kolları, müzik kolları (Türk sanat müziği, Türk halk müziği), folklor kolları (çeşitli yörelerin oyunları), tiyatro ve dram kolları ile spor kolları en yoğun faaliyet gösteren kollardır.

Doğru Yol Kültür ve Güzel Sanatlar Derneği 13, 1951 yılında kurulmuştur. Derneğin ilk başkanı Hayrettin Volkan, genel sekreteri de Cemil Şengür olmuştur.

Dernek ilk yıllarında edebiyat konularındaki faaliyetlerine ağırlık vermiş, sonraki yıllarda müzik, halk oyunu ve dram kollarında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Böylece dernek, bölgede, Türk kültürünün birkaç koldan gelişimi için çaba sarfetmiş, sadece Kosova’da değil, Balkanlarda örnek bir kültür merkezi haline gelmiştir.

“Derneğin yazın kolunda ilk yıllarda etkinlik gösteren Nusret Dişo Ülkü, Nimetullah Hafız, Hasan Mercan gibi yazıncılardan sonra, altmışlı yılların başlangıcında Bayram İbrahim, Rezak Ukalo, İskender Muzbeg, İsmail Tanmik ve diğer yazınseverler özellikle, Öğretmen Okulu ve Yüksek Pedagoji Okulu’nda düzenlenen yazın saatlerinde kendi şiir ve düzyazılarını okuyorlardı. Yüksek Pedagoji Okulu Türk Dili ve Yazın Grubu çerçevesinde Süreyya Yusuf’un girişim ve desteğiyle “Kıvılcım” adında bir edebiyat örgütü bile kuruldu.” (Muzbeg 1988: 3)

Edebiyat faaliyetlerinin bundan sonra sistemli bir halde yürütülmesi ve tek elde toplanması amacıyla, Doğru Yol Kültür ve Güzel Sanatlar Derneği, 1968 yılında, “Nazım Hikmet Yazın Kolu”nu kurmuştur. Bu kol, Prizren’de edebiyatın gelişmesinde önemli bir rol oynamış14, pek çok şair ve yazar15 bu kültür ocağında pişmiş, derneğin belli dönemlerinde başkanlıklarını yürütmüşlerdir.

1 Eylül 1951 tarihinde, Priştine’de Yeni Hayat derneği, çarşının içerisindeki iki katlı bir evde, kurulur. Bu derneğin kurucusu ve ilk başkanı Remzi Süleyman’dır. Dernek, bu binada, özellikle müzik kollarında faaliyetlerine başlar ve Priştine’de Türkçe müzik geleneğinin16 canlanmasında ve sistematik hale getirilmesinde önemli bir rol üstlenir.

“Derneğin ilk kuruluş günlerinde 300 kadar üye müzik grubu, folklor ekibi, mandolin topluluğu, çocuk korosu ve dram kollarında faaliyetlerine başladı. Türk sanat müziği ve Türk halk müziği icra eden orkestra yanı sıra bir mandolin topluluğunun da faal olduğunu hatırlatmak gerekir. Müzik ve folklor gruplarındaki çalışmalar gençlerin en çok dikkatini çekiyordu. Şarkı, türkü ve folklor oyunların yer aldığı programlar Priştine seyircisi yanı sıra Kosova’nın diğer kentlerindeki seyircilerin beğenisine de sunuldu ve her yerde büyük alkış topladı.

Dram kolu da derneğin ilk kuruluşundan beri yoğun bir tempoyla çalışmaya başladı. 17 Kasım 1951 tarihinde Mustafa Karahasan’ın “Şaban Hoca” adlı oyunu Priştine seyircisine sunulan ilk dram oyunuydu. 1952 yılında sahneye konan “Macide” adlı oyun Priştine yanı sıra Prizren, İpek, Mitroviça seyircilerinin beğenisine sunuldu. Çocuk dramı da ayrıca “Çizmeli Kedi”, “Müttefikler Uçmasını Kurtaran Piyoner”, “Ev Ödevi”, “Bulmacalı Oyun” gibi çocuk oyunlarını sahneleyip küçük seyircilere gösterdi.” (http://www. gercekdernegi.org)

Derneğin edebiyat kolu da çalışmalarına devam etmiş, özel günlerde yazar ve şairlerin katılımıyla edebiyat günleri düzenlemiştir. Yeni Hayat derneği, 1969 yılına kadar bu isimle faaliyetlerine devam etmiş, bu tarihten sonra isim değişikliğine giderek Gerçek (Kültür, Güzel Sanatlar Derneği) adıyla anılmaya başlamıştır.

Bu iki temel ve geleneğe sahip dernek dışında, bugün, Kosova’da pek çok dernek faaliyet vermektedir. Bu dernekler arasında, Türk edebiyatını doğrudan ilgilendiren iki dernekten söz etmek gerekmektedir. Birincisi 1994 yılında, Prizren’de kurulan Türk Yazarlar Birliği Derneği’dir. İkincisi ise Prof. Dr. Nimetullah Hafız ve Prof. Dr. Tacida Hafız’ın 2000 yılında açmış oldukları BAL-TAM Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi’dir.

1951 yılında Priştine Radyosu’nun Türkçe programlar için yayınlar yapmaya başlaması, Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatını dolaylı yönden desteklemiştir. Çocuk programları için çocuklar için şiir, hikâye ve tiyatro oyunları kaleme alınmış, büyükler için benzer faaliyetler düzenlenmiştir. Dernekler de, radyo yayınlarını desteklemişlerdir. Benzer durum, daha sonra Kosova televizyonu için de geçerli olacaktır.

Günümüzde düzenli olarak yayınlanan gazeteler, Yeni Dönem ile Kosova Haber adlı gazetelerdir. Yeni Dönem başlangıçta basılı olarak yayınlamış ise de şimdilerde sanal ortamda da yayınlanmaktadır. Kosova Haber, başlangıçta hem sanal ortamda hem de basılı olarak yayınlanmıştır. Sonraki dönemlerde maddi sıkıntılar nedeniyle sadece sanal ortamda yayınlanmaya devam etmektedir.

Kosova’da halen yayınlanmakta olan dergiler ise şunlardır: Baltam Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Bay Dergisi, Türkçem Çocuk dergisi, Bahar Çocuk dergisi ve İnci Çocuk dergisi’dir.

1.4. BM GEÇİCİ YÖNETİM ORGANLARININ VE YEREL YÖNETİM ORGANLARININ YÖNETİM DÖNEMİ

(1999- 17 ŞUBAT 2008)

Sırbistan, eski Yugoslavya’daki karmaşıklıktan yararlanarak ve iç savaşları bahane ederek, 1995 yılında Kosova’ya girer. Amacı büyük Sırbistan idealini gerçekleştirmektir. Bilindiği gibi bu amaçla Bosna Hersek’te de ciddi kıyımlar gerçekleştirmiştir. 1998 yılının Şubat ayında, Arnavut ve Sırp birlikleri çatışmaya başlar. Çatışma kısa sürede etnik katliama dönüşmüştür. 1999 yılında, Fransa, bölgede katliamın durdurulması ve barış görüşmelerinin başlaması için ilk adımı atar. Ancak barış görüşmelerini Sırplar kabul etmez, anlaşmaları imzalamaz. Tüm bu gelişmeler karşısında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler ana sözleşmesinin 41. maddesinin ihlal edildiğini, uluslararası barışın tehdit altında olduğunu ileri sürerek 1999 yılında, Kosova’ya müdahale eder. NATO tarafından, 24 Mart 1999 tarihinde Kosova’ya silahlı olarak yapılan müdahale, 10 Haziran 1999 tarihine kadar sürer. Müdahale sonrasında, bölgede, Birleşmiş Milletler idaresinde kurulan Birleşmiş Milletler Geçici Yönetimi (UNMIK), Kosova yönetimini devralır.

UNMIK, Kosova’da, yönetim birimlerini düzenlerken, KFOR (Kosova Barış Gücü), birleşmiş Milletler tarafından, güvenliği sağlayan uluslararası barış gücü olarak yapılandırılır. Bu yeni yapılandırma sürecinde, ülkede yaşayan halk ve ulusların haklarında değişiklikler görülür.

Bunlardan en önemlisi anadilini kullanma özgürlüğünün elden alınmasıdır. Burada azınlık olarak yaşayan Türkler, Tito Yugoslavya’sı döneminde, kısıtlı da olsa kimi hak ve özgürlükleri kazanmıştı. Anadilini, resmi kurumlarda kullanma hak ve özgürlüğü, bunlar arasındaydı.

“Türkçe 23 Mart 1989 yılına kadar Kosova’da resmi işlerde kullanılıyordu. Kamu, devlet, şirket vb. evrak, belge, ve örnekler Türkçe de yazılıyordu. Ama bunlar sadece Türkçe değil, Kosova anayasası ve yasalarıyla düzenlenmiş olduğu gibi Sırpça ve Arnavutça ile eşit dil olarak kullanılıyordu. Evrak, belge ve formlar bu üç dilde yazılıydı.” (Suroy 2005: 195)

Ancak, yeni Birleşmiş Milletler Yönetimi, Türklerin bu hak ve özgürlüklerinden ciddi anlamda yoksun kalmalarına neden olmuştur. Şöyle ki, öncelikle ülkede, UNMIK’in aldığı kararlar doğrultusunda, Türkçe ülkede resmî dil statüsünden uzaklaştırılmıştır:

“Çünkü UNMIK’in başında bulunan Dr. Bernard Kouchner tarafından imzalanan I sayılı ve 25 Temmuz 1999 tarihli genelgenin 5. maddesinin 2. fıkrası ile Türkçenin resmi dil olarak kullanılmasına son verilmiştir. İşte UNMIK tarafından yayımlanan bu genelge (decret) BM Güvenlik Konseyi’nin 10 Haziran 1999 günü çıkardığı 1244 (1999) sayılı kararına (rezolusyonuna) aykırı olmasına rağmen uygulanmıştır. UNMIK’in bu kararı (decret) yönetim binaları, belediye, adliye, okullar, sokak vs. gibi tabelalardan, mühürlerden, formalardan Türkçe yazıların çıkarılmasına neden oldu.” (Recepoğlu 2005: 194)

Bu temel kararın ardından, yapılan tüm itirazlar sonuçsuz kalmıştır. Türkçeyi resmi dil olarak kullanamama, büyük bir ihtimalle, bu tarihten sonra bölgede, Türkçe edebiyatın gelişimine ciddi zarar verecektir. 17 Şubat 2008 tarihinde kurulan yeni Kosova Cumhuriyeti, düzenlemiş olduğu Anayasa’da UNMIK’in geçmiş dönemlerde verdiği karar dışında, Kosova’daki Türk azınlığın lehine yeni bir karar çıkartmamıştır.

II. BÖLÜM

EDEBÎ TÜRLERİN GELİŞİMİ

Bu bölümde, Kosova’da 1951 sonrası Türk edebiyatının gelişimi, “Şiir”, “Roman ve Hikâye”, “Tiyatro”, “Eleştiri” ve “Gazetecilik” ve Basın Yayın Dünyası” alt başlıkları altında ele alınacaktır. Edebiyat türleri genel anlamda ele alınacak, toplu değerlendirmelerde bulunulacak ardından yazar ve şairlerin monografileri üzerinde durulacaktır.

2.1. ŞİİR

Kosova’da çağdaş Türk edebiyatı, türler açısından incelendiği zaman, şiir, en gelişmiş edebiyat türü olarak dikkati çekmektedir. Kitabımıza şiir yazan tüm şairler alınamamıştır. Kitabı olan ve uzun zaman şiir ile profesyonel anlamda uğraşanlar çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Çünkü, Kosova’da edebiyat yapmak aynı zamanda şiir yazmak, Türk kültürünün devamı, Türk kimliğinin tanıtılması ve sevdirilmesi anlamına gelmek olduğu için okumuş ve entelektüel tüm Kosovalı Türkler kendilerini edebiyat ya da Türk sanatlarından birisi ile profesyonel ya da amatör açıdan ilgilenmek konusunda sorumlu hissetmişlerdir..

Bununla birlikte şu gerçek gözlerden uzak tutulmamalıdır: edebî tür olarak şiir söz konusu olduğu zaman, eserleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan, ya da tek kitap yazmış bulunan mesleği avukatlık, öğretmenlik ya da öğrenci olan kimi özel kişiler bulunmaktadır. Şiir ile amatör olarak uğraşan bu kişiler sonraki yıllarda ya şiir yazmamışlar ya da edebiyat ile bağlarını ilk dönemlerdeki kadar sıkı tutamamışlardır. Çünkü çağdaş Türk edebiyatı söz konusu olduğunda, hemen her Kosova Türk vatandaşı, eğer eğitim almışsa, Türk kültürüne hizmet etmek ve Türk değerlerini yaşatmak konusunda kendisini sorumlu hissetmiş bu amaçla şiirler kaleme almıştır. Akademik ölçütler ile bu yoğun birikimi değerlendirdiğimizde, edebiyatı, profesyonel uğraş haline getirenleri öncelikle anmak gerektiğini düşündüğümüzden, kimi şairlerimiz zorunlu olarak çalışma kapsamı dışarısında bırakılmışlardır.

Şöyle ki, öğretmen şairlerimiz arasında: Mürteza Büşra17, Zeynelabidin Kureyş18, Özcan Micalar19, İsa Şimşek20, bulunmaktadır. Bu şairlerimiz, ya tek kitap yayınlamışlar ya da şiirleri dağınık olarak dergi ve gazetelerde yayınlandıktan sonra onları bir daha bir araya getirmemişlerdir. Bunların toplumsal yapıdan, maddi yokluktan ve fırsat eşitliğinin olmamasından vb. kaynaklanan çok çeşitli haklı gerekçeleri olabilir. Ancak bu gerekçeler konumuz dışıdır.

Yine tek şiir kitabı yayınlanmış şairlerimiz de, kitapta yer almamışlardır. Örnekleyecek olursak, Alâattin İsmail21, Suphi Mazrek22, Esin Muzbeg23, Aziz Serbest24, Sadık Tanyol25 vb.

Ayrıca, Naser Neşo, Recep Şaliyan, Refki Taç26, Semiha Yağcı gibi kimi kültürlü kişiler, şiir yazmışlarsa da şiirleri kitap haline getirilememiş, amatör bir uğraş olarak dergi ve gazete sayfalarında kalmıştır.

Öğrenci iken şiir yazan ve bunları kitap haline getiren şairlerimiz arasında, Merve Jilta27, Dilek Jilta28’nın adları sayılabilir. Öğrenci olup şiirleri kitaplaşmamış genç şairler arasında, şu isimler sayılabilir: Deniz Dadale, Nazlı Drangoy, Erdan Hoca, Muharrem Morino, Fidan Şero, Veysel Taç, Ayten Tunuslu vd.

Şiirleri kitaplaşmamış genç şairlerimiz arasında, Semahat Karabeg, Hüsniye Koro, Ayla Leskovçalı, Orhan Sait, Birsen Şufto, Güner Ureya vd. bulunmaktadır. Özel durumu bulunan 1977 doğumlu Türkan Başa, tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşamaktadır. Şiir kitabı, Tekerlekli Sandalye (2004, Esin Yayınları Prizren) adını taşır.

Yukarıdaki tüm bu liste bir yana bırakıldıktan sonra, şiir türü söz konusu olduğunda, Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatı değerlendirmeleri yapıldığı zaman belirgin üç kuşaktan söz edilebilir. Kitaplarının ilk basım tarihleri göz önüne alınarak aşağıdaki sınıflama yapılmıştır. Yoksa aynı kuşak içerisinde yer alan tüm şairlerin yaşları birbirine yakın değildir.

1. 1960 kuşağı olarak adlandırılan birinci kuşakta, Nimetullah Hafız (1964, Günaydın adlı kitabı), Nusret Dişo Ülkü (1965, Diyeceklerim adlı kitabı), Hasan Mercan (1965, Afacanın Serüvenleri adlı kitabı) ile Naim Şaban (1969, Düşler adlı kitabı) yer almaktadır.

2. 1970 kuşağı olarak adlandırdığımız ikinci kuşak içerisinde şu şairleri29 sayabiliriz: İskender Muzbeg (1972, Kaynak adlı kitabı), Bayram İbrahim (1972, Günçiçeği adlı kitabı), Altay Suroy (1974, Yaya 73 adlı kitabı), Arif Bozacı (1975, Barış Kuşu adlı kitabı), Mürteza Büşra (1976, Sevgilerim adlı kitabı) ve Agim Rifat Yeşeren (1979, 34 Rübai Daha adlı kitabı)30.

3. 1980 kuşağı olarak adlandırabileceğimiz üçüncü kuşak, Kosova Türk edebiyatındaki yaratıcı ve göz dolduran son kuşak olarak dikkati çeker. Şairlerimiz şunlardır: Zeynel Beksaç (1980, Gurur Duy Sen XX. Yüzyıl kitabı), Osman Baymak (1980, Beş Parmak adlı kitabı), Fikri Şişko (1980, Utku adlı kitabı), Raif Kırkul (1988, Saltanat adlı kitabı).

1990’lı yıllara geldiğimiz zaman Kosova’da Türk edebiyatı sıkıntılı bir süreç içerisine girer yeniden. Bu gelişmelerden şiir de, tür olarak etkilenir. 1994 yılında ilk şiir kitabı (Düşsel Senfoni31) yayınlanan Mehmet Bütüç, 1990 sonrası edebiyatın dikkati çeken nadir edebiyatçılarından birisi olur, tiyatro ile ilgilenir, basın yayın dünyasının içerisinde yer alır.

Kosova Türk edebiyatında şiirin gelişim sürecini izlerken, şimdi bu dönemlerin özelliklerine değinmek gerekmektedir.

“Kosova SÖB’nde Türk halkı ozanları N. D. Ülkü, H. Mercan ve N. Hafız’dan sonra Bayram İbrahim ve İskender Muzbeg kendi yapıtlarında evrensel konulardan başka Kosova’da Halk Kurtuluş Savaşı’nı, özyönetimi ve Tito Yugoslavya’sının gelişmesini içeren konulara da değinmektedir. Bu ozan ve yazarların çocukluklarının geçtiği Prizren ili yöresinin renk ve kokusu, şiir ve düzyazılarına sık sık yansımaktadır.

1970 yıllarından sonra yazın yaratıcılığı alanında genç kalemler arasında birkaç ad sivrilmeye, birkaç sanatçı kişiliği kendi yolunu bulmaya başladı. Bu gençlerin arasında Altay Suroy, Agim Rifat, Zeynel Beksaç, Şecaattin Koka, Osman Baymak, Arif Bozacı, Fikri Şişko, Murtaza Buşra, Fahri Mermer, Melahat Kaçamak, Bahar Kureys ve Özcan Micalar’ı anmak yerindedir.” (Muzbeg 1984: 17)

Fahri Kaya (1994: 15-16), Yugoslavya Türk şiirini değerlendirdiği makalesinde, Türk şiiri ve şairleri açısından 1965-1975 yıllarının bir gelişim dönemi olduğunu, şiirin olgunluk yıllarını yaşamaya başladığını özellikle vurgulamaktadır.

“1965-1975 yılları şiirimizin hem nitelik hem de nicelik bakımından başarılı olduğu yıllardır. Bu yıllarda şiirle uğraşmaya başlayan gençlerin sayısı çoğalmaya başlamış ve bunlar daha bilinçli ve daha aydın olduklarını göstermişlerdir. Gerçekte bu yılların şairleri şiirin gizlerine girmekle birlikte şiir anlayışlarının çok daha yüksek bir düzeyde olduğunu kanıtlamışlardır. Onlar şiirin sadece ölçülü ve uyaklı bir söz sanatı olmadığını kavrayarak o zamanın Yugoslavya’sı ve Türkiye şiirinin dışında Avrupa ve dünya şiirindeki tüm yenilikleri izlemeye ve bundan yararlanmaya başlamışlardır. Böylece şiirimiz kendine özgü bir yolda gelişme olanağı bulmuştur. Konu çeşitliği, imge zenginliği ve şiir dilindeki ustalık şiirimize karşı ilgiyi arttırmıştır. Şiirimiz başka dillere çevrilmeye, yabancı dillerden şiir çevirileri yapılmaya başlanmıştı. Şiir çevirileri, şairlerimizin şiirin gizlerine daha iyi girebilmelerine yardımcı olmuştur.”

Kosova’da Çağdaş Türk şiirinin, öncelikle çocuk şiiri konusunda önemli bir açılım yaptığını vurgulamalıyız. Bunun dışında genel anlamda, şu şiir türlerinin yaygın olarak yazılıp okunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 1970’lı yıllara kadar, Kosova’da ve Makedonya’da Türkler arasında, “sosyal içerikli şiir”32 en sevilen şiir türüdür. Ancak gerek o yıllarda gerekse sonraki yıllarda, “lirik şiir”, “ironik şiir”, “didaktik şiir” de yazılmıştır. Şairler genellikle, serbest şiir tarzını, benimsemişlerdir. Son dönemlere geldiğimizde, modernist şiirin etkilerinin de görüldüğünü, fütürist ve somut şiir yaklaşımlarının da sezinlendiğini söyleyebiliriz.

Türkiye ve Türklüğe canı gönülden bağlı Kosova şairleri, ana ülkeyi bir hayal ülke olarak hep sevmişler ve değerlerini görmeseler de, yaşamasalar da içlerinde yaşatmışlardır. Geleneksel tür şiirini tanımak için özel bir çaba sarfettikleri kimi şiirlerde görülen geleneksel unsurlardan anlaşılmaktadır. Kimi şairlerimiz, halk ve divan edebiyatında gördüğümüz, mahlas kullanma geleneğini Kosova edebiyatında da kullanmışlardır. Örneğin, Bayram İbrahim (Rogovalı), İskender Muzbeğ (Şefikoğlu), Agim Rıfat (Yeşeren), Altay Suroy (Recepoğlu) gibi.

2.2. ROMAN ve HİKÂYE

Modern hikâye ve roman türünün Kosova edebiyatında yazılmaya başladığı dönem, Makedonya edebiyatı ile aynı çizgi içerisinde ve eş zamanlı bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Çocuk hikâyeleri yazımı, hikâye yazımı ve roman yazımı olarak ilerleyen bu süreç, bugün ayırmak durumunda kaldığımız aslında, Tito Yugoslavyası döneminde tek ülke durumunda olan Makedonya ve Kosova edebiyatı için ortaktır. Gerek roman gerekse hikâye için 1950’li yıllardan sonra ilk örnekler verilmeye başlamıştır. Günümüz Makedon edebiyatında yer alan Mustafa Karahasan’ın çocuklar için yazmış olduğu Küçük Erler (1950), bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir. “İki yıl sonra Necati Zekeriya, Fahri Kaya ve Mahmut Kıratlı’nın birlikte yayınladıkları Sesler adlı kitapta, Mahmut Kıratlı’nın ilk hikâyeleri yer alıyor. Mahmut Kıratlı’nın Küçük Hikâyeler adlı ilk hikâyeler kitabı ise 1954 yılında dünya yüzünü görüyor.” (Kaya 1990: 10)

Bu ilk örneklerin arkasından Mustafa Karahasan, Necati Zekeriya ve Hüseyin Süleyman’ın hikâye kitapları yayınlanmıştır. Yazılan ilk hikâyeler, çoğunlukla çocuklar için yazılmış örnekler olmaları bakımından önemlidir. Büyükler için yazılan hikâyelerin ilk örneğini Şükrü Ramo Yeşil Köy ile verir, yıl 1972’dir. Büyükler için yazılan hikâyeler, zaman almış, Makedonya’da yirmi yıllık bir aradan sonra görülmeye başlamıştır.

Kosova Türk edebiyatında, ilk örneklerin görülmeye başlaması daha geç dönemlere denk gelmektedir. Çünkü burada edebiyatın yapılanması ve yeni tarzda edebiyat tarzının benimsenmesi ve edebiyatçıların yetişmesi için daha beklemek gerekecektir.

Kosova’da Türk edebiyatı içerisinde ilk hikâye33 kitabı yayınlanan yazarımız, Enver Baki’dir. 1972 yılında Anahtarlar adlı hikâye kitabı yayınlanır. Onu 1974 yılında, yayınlanan kitaplar izler. Süreyya Yusuf’un yazmış olduğu Ali Ağa adlı hikâye kitabı, İskender Muzbeg’in Sevil adlı hikâye kitabı, Enver Baki’nin Mutlu Baba adlı kitabı izler. 1975 yılında ise Hasan Mercan, Körağa Sokağı adlı çalışmasıyla hikâye alanında edebiyat dünyasına girer. 1978 yılında, Şecaattin Koka’nın Karadüzen adlı kitabı yayınlanır.

1984 yılında, Ahmet S. İğciler Yüreksiz Adam ile, 1985 yılında, Reşit Hanadan Duygu Tutsağı ile, 1986 yılında, Hayrettin Volkan Kanlı Sabahın Baharı adlı ilk hikâye kitapları ile yukarıdaki 34 yazarlarımızı izlerler.

Daha çok şiir ve tiyatroları ile tanıdığımız Agim Rifat 1991 yılında Hususi Su adlı hikâye kitabı ile bu defa hikâye alanında görülmeye başlar. Ayrıca yine bu yıllarda, ilk hikâye kitabını çıkartan ve edebiyat dünyasına adımını atan Mehmet Bütüç, Ateşböceklerin Gösterisi (1995) ve Şükrü Mazrek, İyi Kalpli Öğretmen (1997) bulunmaktadır.

Enver Baki, Hasan Mercan, Şecaattin Koka, Ahmet S. İğciler, Reşit Hanadan ilk hikâye kitaplarını yayınladıktan sonraki yıllarda da hikâye yazmaya devam etmiştir. Kosova’da çağdaş Türk hikâyesinin temsilcisi olmuştur.

Genel olarak Kosova Çağdaş Türk edebiyatında ortaya konulmuş hikâyelerin konularına göz atacak olursak şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır. Halk Kurtuluş Savaşı, ülke kalkınması, köy yaşamı, toplumsal yapı, Tito ve yönetimi kimi hikâyelerin genel atmosferinde yer almaktadır. Dönemin yapısı gereği, ortak söylem içerisinde siyasi ve toplumsal bir anlayış biçimi vardır ve yazarlar bu etiğe hürmet ederler. Hikâyelerde asıl ağırlıklı olarak işlenen konular ise bireysel konulardır. Hikâye ve yazarları daha çok kendi kökenlerinin bulunduğu memleketlerinin (şehir, kasaba ve köy ) insanlarını, insan ilişkilerini, değerlerini, ortak yaşama biçimlerini, öğrencilik yıllarını, aşklarını, edebiyat sevgisini anlatmayı tercih ederler. Yetişkinler için yazılmış hemen her hikâyede aşk ve sevginin anlatımı, mutlaka konu olarak bulunur.

Balkan yarımadasında roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra görülmeye başlamıştır. Ivo Andriç’in, Drina Köprüsü ve Mehmet Selimoviç’in Derviş ve Ölüm ile Kale gibi romanları bir tarafa bırakılacak olursa, Makedon edebiyatında 1950’li yıllarda Mustafa Karahasan, Suzan ve Mara adlı iki romanı ile dikkatleri çeker.

На страницу:
3 из 5