
Полная версия
Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 2
BENİM ŞEHRİM
Deliorman’da Razgrad’ın olduğu semtteEşsiz Lom nehrinin aktığı yerdeTüm sokalklarını geziyorum….Karşılaştığım insan yüzlerindeZaaftan, acıdan izler görüyorum.Bu insanların haykırışlarındaÇaresizliğnde gençliğinBütün seslerde,bütün yasaklardaBeyinlerine vurulan zinciri görüyorum…Nasıl ağlıyorlar içten sessizceKarartılmış günlerini gördükçeİşsizlik çökmüş içlerineBir umut bekliyorlar elbette….Ama nerede, yeryüzünün tanrısıUmutmuş onları doğrusu…Merhemet denen duygu kalmamışHayat bir arayış beyhudeÇünkü herşey insanın beyninde.Nisan 1995 RazgratVEFATNAME
Ağabeyim Hasan Bilal’a
Bir Eylül sabahı getirdiSenin kara haberiniİçime bir ateş düştü ki sormaRüzgarın asvurdu, güneşin kavurdu…Ölüm haberinYaktı,tutuşturdu beni.Oysa ben, Eylüllü severdimGüz çiçeklerinin açışınıYaprakların sararışını....Bu defa bir açış açtı ki, sormaŞimdi yaklaşınca sarı yapraklaraHala titrerim.Demek, zaman Eylüldür derimO zaman o ateş yine yanmaya başlarParamparça olur dünyam benim…Seni arıyuorum, sözde yaşıyorumYaklaşınca her EylülBu böyle olacak…Seni unutmakAsla mümkün olmayacak.30 Eylül 1998 RazgratBENİM ODAM
Saat sinirli, sinirli tik taklıyorÇiçekler gülerek soluyorMüzik ve şarkı sesleeriEllerim birşeylşer yazıyor…Odam yine yaşıyorKendi tuhaf özel hayallariyleRüzgar şiddetle savrularakSıcak endamlı vücu kavrularakYaşıyor odam gökyüzü maviliğiniBekçisi olarak.İçimde bir elemYüreğimde burukluk.Yaşıyor odam tik taklayarakSinemi yakarak.2 Ocak 2000 RazgratGÖKKUŞAĞI
Bir demet çiçek yapmak isterdimAşkım sanaO yağmur sonrası semada ki gök kuşağındanVe nazik ismini ıtıt saçan menekşelerleYazmak isterdim zaman tuneline....Şimdi bir mlek gibi sakin, ışıldyarakBazı zaman bana şiirler yazdırarakDevam ediyorum yolumaSeni hatırlayarak.....Evet, bir demet çiçek yapmak isterdimAşkım sana.O yağmur sonrasıSemada ki gök kuşağındanSonra, sevgiyle dolu aşk ocağındanYangınlarla dolu yüreğimleSeni anısayarakSelam gönderirdim sanaAşk diyarından…2000 SofyaUYKUSUZ GECELERDE
Salih Şişmanov’a
Geceler ağır,Geceler sağır,Geceler uykusuzBağır, bağır, bağır....Uykusuz geceler buradaOnu düşündüğüm andaİçime bir hüzün çöker…Gözlerim ümit dolu yollarda.Beni benimle bıraktın giderkenGözlerimin feerinde kaldı caziben.Uykusuzum, bilirmisin nedeniniGönlüme oturdumBen yalnızlıkla kaldım,Hep uykusuz gecelere darıldım24 Ocak 2006 RazgratNO: 84 CEMAL KEMAL (1941)

Cemal Kemal 1941 yılında Kırcali ilinin Söğüt Kesiği (Mleçino) köyünde fakir bir köylü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Daha sonra Koşukavak şehrinde Makine-Traktör Meslek Lisesinden mezun oldu. Uzun yıllar araba tamircisi, şoför ve Emek Ziraat Kooperatifinde yönetici olarak görev yaptı. Bu çalışmaları esnasında bölgenin etnik, sosyal ve ekonomi durumunu çok iyi tanıma fırsatı buldu. Aldığı çeşitli görev ve sorumlulukları vicdanı ile yerine getirdi. Şiiri hiçbir zaman ihmal etmedi.
Cemal Kemal 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutuldu. Türkiye’ye iltica etti. İstanbul’a yerleşti. Özel bir şirkette kıdemli şoför olarak çalışıyor. Halen İstanbul’da oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.
Cemal Kemal şiir yazmaya çocukluk yaşlarında başladı. Onun diğer şairlerden farklı bir tarafı var, o şiirlerinde siyasi ve sosyal konulara dokunmamaya özen gösterdi. Şiirlerinde hep aşk konularını işledi. Kadın dünyasının ruhsal çalkantılarını orijinal bir dille terennüm etti. Şiirleri genç kuşaklar tarafından çok sevildi ve okundu. Kırcali’ de neşredilen “Nov Jivot” adlı il gazetesinin “Yeni Hayat” adı ile yayımlanan Türkçe sayfasının “Esintiler“ köşesinde bir çok şiiri yayımlandı. Bunun dışında Türkçe merkez ve diğer il gazetelerinin sanat sayfalarında şiirleri sık, sık yer aldı.
Totaliter rejimin Türkçe’yi yasak kapsamına alması şairin şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımlamasına engel oldu.
SEVGİ 55
Yılların geçip gidişiyleGözlerim her gün yar yollarında…Yumak, yumak duman soluyan bacaAlıp götürüyor beni uzaklara…Etrafımdaki oksijen kıvılcımlarıÇiçek, çiçek kayboluyor.Karşımda duran güzellerin gözleri“Yarana tuz koy daAcısı ciğerini yaksın” diyor.1976DİNLE 56
İçim bomboş bir oda…Kalabalık bir cadde ortasındaÜrkek ve korkakUçacakmış gibi bakarakKaçacakmış gibiTitresin yaprak, yaprak…ŞimdiAylarca, senelerce yolunu izlesemBir üzüntü alıp ta gider seni,Yolu tükenmez bir dağ ardında…Dur, sabret birazDinle, gül dalımGüzel bahçelerin de çiçeği sensin.Ne yazık kiHer zamanki gibiYüreğimDayanmazAf ettirmezsen bana ettiklerini.1977, Söğüt Kesiği – KırcaliDÜNE KADAR 57
Düne gelinceİkimiz de yeşil bir fidandıkZaman oldu budandık.Zaman oldu tomurcuk bağladıkBaharda sarmaş dolaş umutlarla…Bazen da bakŞu giden kışınBeyazlığına inandık.1977GENÇLİK ÇAĞI 58
Beni en çok sevdiğini sandığımEn dar günlerimde bazenSeni dile getirmek deZor sanatmış meğer…Dönüp de seni görebilirsemYeniden Aşk Bağı’ndaDünyaları bağışlarımHiç tereddüt etmedenSırlarımı bile söylerimAnlayabilesin diye…Düşüncelerimin aydınlığında ışıyanDümdüz bir çığırSen gerçekte o, değilsinHayatsın, çiçeğimO gelmez gitti artıkBir daha dönülmez yollara.DENİZE DÖNÜŞÜMDE 59
Her gelişimde bir başka görürüm seniBilmem aylardan Mayıs olduğundan mı?On sekiz çağlarında bir kız kesti yolumu …Hissediyorum seviyi, ellerim dümendeNe yazık ki anlayamadım yineÖğle olmuş, ortalık yeşil, yeşil.Dayanıp kalıverdim sahildeKafamda çeşitli düşünceler kıvranırkenHep eskisi gibi nöbetteUfkun kaybolduğu yere kadar.Belki turna gözü gibi berrakSemanın tesirinden olmalı…Şimdi bende sahildeyimBir nazik güzelleKim bilir hangi sahilde yıkandıGülüşüyle eritti kalbimi.Bana yalvarış düştü ne çareYeter açma pencereyiSeni duyan olurSana göz koyan olurÇek perdeyi.1978AYRILIK 60
Ürkek geyikler misaliGünlerce benden kaçıyorsunSan ki bir daha hiç dönmeyecekmişsin.İtersen dönme.Ne söylesem benim içinBir de senin içinHepsi boşuna.BiliyorumBir gün olacak daSen de anlayacaksınYanardağlar gibi hiç aralıksızYanıp kül olduğunu…Merhemini ben de değilBaşka birisinde arayacaksın.Zannımca anlayacaksınKi mesut olsan daİlk sevginin ateşi ile ısınacaksın.Ama ne ettinse bana ettinBırakıp beni gittinKanadı kırık bir güvercin gibi sokaklarda…Yoksa kalbinden O da silmişti beni artıkHer nasılsa.Yine sana götürdü beni tüm yollarTomurcuklar çatlarken dal ucunda.1978ELVERİR BUNCA YIL 61
Elverir bunca yıl ayrılığın elemiSensiz rengi solan bir bahar içimdeNe yapsam bu sevda gitmiyor senden öteArtık dayanamam kapını çalmaktır niyetim önce.Işıl, ışıl bir geceyi kovalarken gündüzler geneYıldızlar da düşmüş o an bekleyişten yereSeni candan sevmiştim kıymetini bilmedim, niye?Sevmeyenlerin yürek nesine…?1978SÖYLE NİYE? 62
Söyle niye?Söz verirsin o saatte varacağım diyeHala da gelirsin, incir gibi Vildan’ ımN’oldu haberini alamadım?İçime dinmeyen bir sancı indirdinKarlı sokaklarda gözlerken yolunuIslak ayaklarım soğuklamışŞimdi merhemini bile bulamaz doktorlar..Merhamet umuyorumYol boyunda ki taşlardan, ağaçlardanİster inan, ister inanma…Bir iki değil bu aşk dansını oynadığın…Elbet bir gün gelir deAnlarsın suçun sende olduğunuBaharda akasyalar açarken…Ben sana söylemiştim yaKazanlık diyarındanAl, sarı, kırmızı güller getireceğimiNe yazık ki, elimde soldu koklamadan güller.1978NO: 85 ALİ MUSTAFA BONCUK (1941)

Ali Mustafa Boncuk Razgrat iline bağlı Kalova (Dyankova) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Liseyi Razgrat’ta bitirdi. Birkaç yıl otobüslerde şoför muavinliği yaptıktan sonra Sofya Devlet Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümünü kazandı. Oradan mezun oldu. Uzun yıllar Razgrat köylerinde Türkçe öğretmeni, Türkçe yasak kapsamına alınınca eğitmen olarak görev yaptı.
Rejimin baskılarına baş eğmedi, isminin değiştirilmesine karşı koydu. Görevinden uzaklaştırıldı. Mesleğine uygun olmayan bir çok işte çalıştı. Ailece sürekli baskı altında tutuldu. Şiirlerinin Türkçe yayınlanması yasak edildi. Bütün bu sindirme çabalarına rağmen Ali Boncuk Türkçe şiir yazmaktan vazgeçmedi.
11 Kasım 1989 yılında Jivkov rejimi iktidardan indirildi, ülkede demokratik rüzgarlar esmeye başladı. Bu değişim sonucu Ali Mustafa Boncuk sevdiği öğretmenlik mesleğine döndü. Şimdi köyünde Türkçe öğretmeni olarak çalışmaktadır. Ali Mustafa Boncuk evli ve üç çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Ali Boncuk şiiri lise yıllarında sevdi ve ilk şiirlerini de o yıllarda yazdı. O, kısa, ölçülü ve serbest vezinli şiirler yazdı. Şiirleri sıcak ve duygu yüklüdür, ruhları okşar ve düşündürür. Şiirlerinde Deliorman insanın sevincini ve kederini dile getirir. İsim değiştirme ve göç ile ilgili olan şiirleri Türkçe okul kitaplarında da yer almaktadır.
Şiirlerini baskı ve yasaklar yüzünden kitaplaştıramadı. Gazete ve dergi sayfalarında dağınık bir şekilde yer almaktadırlar.
ADIM 63
Lekesiydi utancıydı yüzümünBana silahla verilen adımGizli bir kurt gibi üzüntüHer gün emerdi ömrümü hayatımın.O dehşet gün perişandı halimTükendi, kesildi tüm hislerimİleri değil, döndü geri, geriAçık denizde yol alan yelkenlerim.O dehşet gün birden bire üstümeSanki asırlık dağlar yıkıldıKurşunlanan ezanlı adımKalbime gömülüp Ali kaldı.1992 Kalova – RazgzatYURDUM
Doğan günün eşiğindeUmut dolu bir evrensinSeni seven gönüllerdeTükenmeyen bir güvensin.Ünlü çoban kavalındaÇalınan bir içli ezgiYaz yağmuru ovalardaTanrımızdan gelen sevgi.Yurdum bizim ön sokaktaSöylenen bir özlü türküSayfa, sayfa betiklerdeOkuduğum şanlı öykü.ISSIZ EV
Bu evin sahibi nerede?Cıvıl cıvıldı bu ev mutlu seslerleŞimdi yerde tozlu yırtık perdelerSes selamet yok, yok burada kimse.Damında yuvalanmış nice baykuşlarGeceleri korkunç türkü söylerlerHer yanda dalgın üzgün komşularGöçte kalanları candan özlerler.NE GÜZEL
Ne güzel bürünüşünAkşamları allaraTelli uzun uçkurunYaraşır şalvarına.Kül eden bir özlemleDüşmüşüm yollarınaTanrı nasip ederseVaracağım yanına.Nişan durağım benimAllı pullu gelinimMutluluk bizim olsaUlaşınca kapına.DELİORMAN
Gelin gibi süslü hür DeliormanSensiz gönlüm gözüm sensiz olamamN’olur ayrılmasın evlat anadanHuzur dirlik sen de ey güzel yuvam!Soyum sopum sana ezelden hayranToprağın verimli, güneş sımsıcak (sıcacık).Erden ormanların dillere destanBen sana vurgunum ey güzel bucak.Burada yaşamıma olamasın engelKutsal bir varlıksın baba ocağım.Sen yaşam gücümsün en güzel emelSarmaş dolaş olsam ana kucağım.İNSANLIK NERDE?
Yılların kıyımcı, baskı kırbacıŞakladı çılgınca, yandı üstümdeSızarken gönlüme derin bir acıSessizdim, çaresiz insanlık nerede?İnsaf merhamet yok, yok bu düzendeTekme yumruk kırbaç bedava işteBu da az gelirse silahlar eldeÇiğnendi onurum, insanlık nerede?Çökünce karanlık köyün üstüneMilisler gelirdi konuk yerineEvim dönüşürken bir cenk çölüneTanrı’ ma sığındım, insanlık nerede?1994 Kalova RazgratYEŞİL GÖZLER ÜSTÜNE 64
Yeşil gözlerinde büyü mü ne varDevrildi üstüme yeşil bir nazarOrtalıkta kuru soğuk, yerde karYazılacak tarihe aşk öykümüz.Bu ilk aşkım değil, ne de ilk şarkımAma kış mevsimi bahar olduBen yeşil gözlerin içinde yanarkenDünya sınırsız bir sevgiyle doldu.2000, Kalova RazgratNO: 86 MEHMET HAMİT ÖZGÜR (1941-1996)

Mehmet Hamit 1941 yılında Razgrat ilinin Yerci Köy’ ünde (Gradina) orta halli bir çiftçi ailesinde dünyaya geldi. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Daha sonra Razgrat Türk Pedagoji okuluna yazıldı ve orasını bitirdi. İki yıl Razgrat bölgesinde öğretmenlik yaptıktan sonra askere alındı. Askerliğini topograf olarak yaptı. Terhis olunca kendi köyüne öğretmen tayin edildi. Uzun yıllar köyündeki Türk çocuklarına sınıf öğretmenliği yaptı. Bu zaman zarfında dışarıdan verdiği sınavlarla Sofya Devlet Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyat bölümünden mezun oldu. Türkçe’nin yasak kapsamına alınmasından sonra aynı okulda mürebbi olarak görevini sürdürdü.
1985 başlatılan Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıktı. Vidin dolaylarına sürgün edildi. Sürgünden döndükten sonra öğretmenliği elinden alındı. Köy Kooperatifinde vasıfsız işçi statüsünde çalıştı.
1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye gönderildi. İstanbul’a yerleşti. Birkaç yıl öğretmen olarak çalıştı. 1996 yılında İstanbul’da vefat etti.
Evli ve iki çocuk babasıydı. Bulgarca ve Rusça biliyordu.
Şiirlerinde çocukluğunu, aşkını, diyar sevgisini ve yarına olan inancını dile getirmektedir. Şiirleri yıllıklarda, merkez ve yerel Türkçe basında dağınık bir halde bulunmaktadır. Şiirlerinin çoğu Razgrat’ ta yayımlanan “Dostluk“ gazetesinde yayımlandı. Mehmet Hamit’ in makaleleri, deneme yazıları ve mizahi öyküleri de vardır.
SEVDİĞİME 65
Şu dağlarda yel olsam.Bahçelerde dal olsamToprağına sel olsamNede iyi hoş olur.Çayırlarda çil olsamSevdiğime kul olsamYanıp, yanıp kül olsamNede iyi hoş olur.1965 Gradina – RazgratSANA 66
Elbet döneceksin bir gün bana senKuzeyin baharını yazını özleyip’ deYuvalarına dönen göçebe kuşlar misaliSüzüleceksin önüme, halaKoklamaya doyamadığım küçümencikErguvan dalcığı ile…Hatırlarsın,Hatırlamamak olur mu?Erguvan rengine benzetirdim gözleriniŞakrak, şakrak gülerdin sevincindenNeşe saçardın ölü sessizliğeİçime dolardı gülüşün.Gönlüm bir hoş oluyordu…Belki yine kıracaksınGünahsız erguvan dalcığını…Bende günahsızdımBelki onun için kırılmışım.Bırak!Zahmet etme !Ko bu defa erguvan dalcığınıBaşkası kırsın.O zaman belki ben kırılmam.HEPİMİZ 67
Bir pecer var,Karanlıkları kovarAydınlıklarıyla,Gecenin geç vakitlerinde bile.Bir insan var pencerenin ötesindeTam karşısındaYazı masasının….Kovalar durur uykusunu,Kalemiyle cedveiliyle….Belki benBir öğretmenBelki sen ya da senin kardeşinBelki projeler çizen mühendis….Belki hepimizGünlerin yapısını kuranBelki değil….Belki hepimiz biziz……1966 Grgdina RazgratKÖYÜMDE SABAH 68
Tanyeri,Koyu mavi bir sis sarmış ortalığıEtraf püfür, püfür çiçek kokusuÇiyle yüklü bahçede tomurcuklarGüneş ışımasını bekliyorlar sabırsızlıkla…Az sonra genePek çabuk özlenenGüneşli bir güne açılacaklarKöylü kardeşlerimle beraber …Tabiata, aydınlığa vurgunKöyüm sabaha uyanıyor, çiçek kokusunaSesler duyuluyor komşu avlularda şarkılarla beraber.Bir gün başlıyor köyümde bu sabahKöydeşlerim bu sabah gene zümrüt ovaların yolcusu..Yürüyorlar, kadını, erkeği bir aradaYürüyorlar duyulan sevincin sonsuzluğu ile.Bir gün başlıyor sevdiğim insanlara bu sabahBir gün ki, yarınların mutluluğunu şarkılarla getirecek.SENSİZ 69
Sensiz de yelken açarımDeli dalgalı denizlere....Ve her şey gazaba gelirkenVe ben hiçbir şeyden korkusuzSavaşmasını da bilirim.Bir martı gibi hırçın dalgalarlaGeride bırakacaklarımınOnlarla beraberSeninde hasretini çeke, çekeYalnızca yürüyebilirim…Masallar ülkesindeKüçük kayığımın güvertesindeMakamı bilinmeyenBir şarkı söyleyerek.Nihayet yeni dünyalarıGörme özencinde olan arzumBelki de orada yitirilir.Yaşama kavgam belki de bitmezVe rüyalarım beni çok uzaklara götürebilirÇok uzaklara götürebilir.Ne çare ki yolun ötesiniYürüyemem sensiz.1966 RazgratBEKLEMEK VE UMUT 70
Gözlerim hep yollardaGelmeni bekliyorum bu akşamVeyahut bir sabah vakti…Merhamet dolu gözlerleÇıkıp gelivermeni…Ne uzun sürdü ayrılıkBahçemdeki fidanlar birkaç dalBirkaç dal daha büyüdü.Yenileri türedi renk, renkSen hala yoksun yollardaYine beklemek düştü bana..Yazın sıcağında serinliğiKışın soğuğunda meltemiÖzlediğim gibi…Beklemek bir umut değil mi?Bazen bir ömrün mutluluğunu yitirenBazen ise bir dal ucundaÇatlamasını bekleyen tomurcuk gibi…Umutsuz yaşanır mı dersin?Gözlerim hep yollardaGelmeyeceğini bilsem de.1967 Gradina – RazgratNO: 87 HÜSEYİN ALİOSMAN KOCAMAN (1941-1997)

Hüseyin Aliosman Kocaman 1941 yılında Razgrat ilinin Nasraden köyünde fakir bir köylü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. 1954 yılında Kubrat şehrinde yeni açılan Türk lisesine yazıldı lakin fakirlik yüzünden lise masraflarını karşılayamadığı için yarıda bırakmak zorunda kaldı. Köyüne döndü, kooperatifte vasıfsız işçi olarak çalıştı. Okuma arzusu güçlü olan şair lise sınavlarını dışardan vererek liseyi bitirdi. Razgrat’ta kalorifer sınavlarına girdi, başarıyla bitirerek diploma aldı. Kubrat şehrindeki “Elprom” adlı fabrikaya kalorifer ustası olarak tayin oldu. Orada uzun yıllar usta gibi çalıştı.
Evli ve bir çocuk babasıdır. Bulgarca biliyordu. 1997 köyünde vefat etti.
Şiiri çocuk yaşlarında sevdi. Saz çalmayı babasından, nefes söylemeyi de annesinden öğrenen Hüseyin Kocaman; Yunus Emre, Pir Sultan, Kul Ümmet, Şah Atai, Karacaoğlan ve Erzurumlu Emrah’tan, yüzlerce şiiri ezbere okur ve sazı ile eşlik ederdi. Klasik Türk şiirine özel bir sevgisi vardı. Bulgaristan Türk şairlerinin vezinle yazdıkları şiirlerin çoğunu ezbere bilir ve sazıyla okuyordu. Bilhassa Mehmet Müzekka Con, Hasan Karahüseyin, Niyazi Hüseyin ve şiir hocası saydığı Şaban Mahmut Kalkan’ ın hece vezni ile yazdığı şiirleri besteleyip sazı ile okuyordu.
Hüseyin Aliosman Kocamanın şiirlerinde temiz bir doğa, yaşanmış olaylar, sıcak bir lirizm buluruz. Şiirlerinde saz şairlerinin ve tekke şiirinin güçlü etkisi görülmektedir.
SEN YİNE ÖĞRETMENSİN 71
Duvarcısın, öğretmen olamadım diye üzülmeDostlar karşısında öyle boş yere ezilmeZanaatını kıskanma öğret her isteyeneBaşarırsan bu işi öğretmensin sen yine.Senin dizdiğin duvarlar başkalardan ayrılır.İşini görenler hep imrenip kalırGöster ustalığını her isteyen öğrensinBaşarırsan bu işin öğretmenisin sen yine.Bilirsin her yapıda güçlük nasıl yenilirSıkı tutarsa insan elinde iş erir.Bir haftada yükselir koca bir yapıVe açılır bir yuvaya yeni bir kapı.Zanaatını kıskanmak yakışmaz günümüzdeYakası açılmadık işler çok önümüzde.Gelip alem yapmayacak o işleri bizeİnsanın karşısında her güçlük gelir dize.ŞİİR OKUYUNCA 72
Bir şiir okuyunca, sarhoş olurum en azO beytler şarkı olur, çalarsa elimde saz.Bir şiir okuyunca, başkalaşırım haktanKuvvetlenir bedenim bakarım kurnaz.Bir şiir okuyunca yarim gelir aklımaYalnızları dolaşıp dostu bırakmak olmaz.Bir şiir okuyunca, dünyayı dolaşırımAğlayanlar gülenler var, güzellerse eder naz.Bir şiir okuyunca Kocaman gelir aklınaŞiirler dünyasına mekan tutmuş ayrılmaz.KINALI KEKLİK
Kınalı kekliğim sen neden ürkek?Çok mudur düşmanın kınalı keklik?Seni kimler vurdu, ağlıyor yürekDertlidir yüreğim, kınalı keklik.Acep eşin nerede, öter mi yalnız?Ne güneş güneştir, yıldızlar cansızAy bile gökte parlıyor halsizBizde hal mi kaldı, kınalı keklik?Kanadın benlidir, tellidir başınSilsem de bitmiyor şu göz yaşınGenç yaşında kurban düştü kardeşinBen de yarsız biriyim, kınalı keklik.Keklik bu diyarın en güzel kuşuBaş başa vermişler ötüyor eşiHayır’a yorsunlar gördüğün düşüSabahlar hayrola, kınalı keklik.27. 11. 1994 BisertsiBÜLBÜLÜN VATANI
Kafeste bülbülüm ah edip ağlar,Bülbülün vatanı gülün dalıdır.Mahkumları bilin, kahırlar bağlarMahkumun dünyası hüzün halidir.Dinle bülbülleri gülün dalındaİster genç ol ister yaşlı çağındaBaharı duyarsın kendi bağrındaBu güzel eğlence, gönül ağıdır.Bizim bahçemizin en güzel kuşuBülbülün yoktur dünyada eşiSöndürür kalbinde yanan ateşiÖtüşleri bize meltem yağıdır.Ozan ilham alır, öterse bülbülGüzellere ceylan der, çiçeklere gülŞairin elinde en büyük ödülAşılmaz dağların güller bağıdır.NE DERSİN?
Şu bahçemde bir gül olsanDallarına kuşlar konsaBen delişmen çocuk olsamKırıp kırsam, ya ne dersin?Sen delişmen çocuk olsanDallarımı kırıp kırsanBen bir aklıselim olsamAkıl versem, ya ne dersin?Sen bir aklıselim olsanBana akıl bilgi versenEdindiğin bilgilereBoyun eğsem, ya ne dersin?Edindiğin bilgilereBaşını eğsen, ben okşasam,Aşık olup seni sevsemÖpsem, koksam, ya ne dersin?Aşık olup beni sevsenÖpsen, koksan, şöyle sarsan?Kocaman’la hep beraberMesut olsak ya ne dersin?25. 04. 1994TAVSİYE
Ne derlerse desinlerDeliorman desinler.Bu güzelim ülkedeYari dilber desinler.Çiçekleri bahçedeHer bir renkten desinler.Babaları oğullarDinliyorlar desinler.Erginleşmiş kızlarıGünahsızdır desinler.Nasihatler tutanlarYücelere desinler.1994 BisertsiNO: 88 GALİP MEHMET SERTEL (1942)

Galip Mehmet Sertel 1942 yılında Silistrenin Akpınar (Bist ra) köyünde bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğdu ğu köyde okudu. Daha sonra Hacıoğlu Pazarcığında (Tolbuhin) açılan Türk Pedagoji okulundan mezun oldu. On yıldan fazla doğduğu köyde ve aynı ilin diğer köylerinde ilk okul öğretmen liği yaptı. Daha sonra Silistre’de Türkçe yayımlanan “Ziya“ adlı il gazetesinde beş-altı yıl editör olarak görevde bulundu. Ga zetenin kapanmasından sonra Bulgar Çiftçi Birliği Partisinin il teşkilatında Şube sorumlusu olarak çalıştı.
1985 yılında Bulgar Hükümetinin Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıktı. Tutuklandı ve sürgüne gönderildi. Üç yıl işsiz kaldı. 1989 yılınnın 11 Kasımda Jivkov grubu iktidardan düşürüldü.Yeni bir dönem başladı.Galip Mehmet köyünde “Hak ve Özgürlük”, partisinin kuruşlmasında önemli görevler aldı. 1992 yılında Türkiye’ye geldi. İstanbul’a yerleşti. Halen İstanbul’da bir ilk okulda sınıf öğretmeni olarak görevini sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.
Galip Mehmet Sertel şiirle orta okul yıllarında tanıştı. Önce çocuk şiirleri yazdı daha sonra doğup büyüdüğü ve vatan bildiği Dobruca’nın uçsuz bucaksız buğday tarlalarında çalışan Türk köylüsünün Bulgaristan ile Romanya’nın Dobruca için sınır kavgalarından çektiği acı dolu kaderini ve her on beş yılda bir gelen göç trajedisini dile getirdi. Şiirlerinde arı bir Türkçe kullandı.
Şiirleri merkez ve yerel gazetelerin sanat sayfalarında dağınık bir şekildedir.
“Toz Toprak Dobruca”, Şiirler, Prizren, Kosova, 2007
DOBRUCA 73
Dobruca’ mı anlatayım sanaGözümü açtığım ilk göz ağrısıGönül ocağımSosuz kırlardaSabırsız koşan çocukluğum.Ayrı düşmeye görSol yanımda acım sızımEkilecek tarlamGeçilecek yolumBir tane evim bağrım.Mutluluğa uzanan elBen bu toprağın oğluyumBaba yurdu burasıBurası sevilir ömre bedel.1965 SilistreMANZARA 74
Yıldızlar okşuyor beyaz elleriyleKar yüklü dağların tepeleriniTabiat gülüyor sihirli sesiyleYırtarak gecenin siyah matemini.Ay çalkalanıyor sema deryasındaCeviz dallarının dökülmüş ak nuruGeceler tutulmuş sükut rüyasındaEtrafta geziyor gecenin soğuk ruhu.1967BEKLEYİŞ 75
Bir kızBir denizDeniz yıkıyor göz yaşları ileKızın beyaz ayaklarınıMartıların kahkahalarıÖpüyor dalgaları..Kız gülüyor güneş gibiHasretli bakışı sahildeÇıplak ayaklarıGamlı sahilde.1968, BalçıkŞİİR DEDİĞİN 76
Şiir dediğin,Müjde kuşu bütün iyiliklerinAna toprağa düşen tohumÖzgürlüğe, güzelliğe adanmışHa doğduHa doğacak…Şiir dediğinŞu bizim Koca Balkan haydut şarkıları ileOturmuş memleketler güzelineDüşmanla düşmüş amansız cenge,Ha yendiHa yenecek…Şiir dediğin,Rakovski’ nin77 kından çıkmış kılıcıVeya kız bakışlı dağ çiçeğiDiz çöküp kaynaktan içtiğim suVeya bir iki dilim ekmek Dobruca’ daİhtiyar babamın gönülsüz sofrasında.1973BİZİM MEMLEKET 78
Bu yollar ip gibi uzunTuna’ dan Rodoplar’aBu bereketli toprakTalihinde bin bir acı yaraTarihinde bin bir şanlı dava.Denize akan o küçük ırmakBu Koca Balkan haydut şarkıları ileBu gül vadisi oylum, oylumBizim memleket oğlumBu abidelerDağ başında yol kavşağındaAcı geçmişte, yiğitliği hikaye eder.Gördüğün o harabeler kiSıvasız duvarları kurşun yarasıKulak kabart oğlumSönmemiş ocak başlarında gece yarısıPaisiy’ in79 tarihinde anlatılan yerlerBizim evlerBizim memleket.1974, Silistre