
Полная версия
Türk Dünyasında Milli Ruh ve Edebiyata Yansıması
Nizamî Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü`nde hazırlanan “Haydar Aliyev ve Azerbaycan Edebiyatı» kitabının yazarları Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Odülüne layık görülmüştür. Son yıllarda Edebiyat Enstitüsü`nün yayınladığı iki ciltlik “Edebiyatta Haydar Aliyev Obrazı: Tarihî Gerçeklikten İdeala” monografisi Ulu Önder`e, bağımsız devlet ve edebiyat konusuna adanmış en mükemmel bilimsel-araştırmalardandır. Enstitü`de yapılan “Mirze Feteli Ahundzade” ve “Molla Nasreddin” ansiklopedileri Azerbaycan edebiyatşünaslık biliminin önemli başarılarındandır.
Bağımsızlık yıllarında çeşitli edebî eleştiri alanları geliştirilmiş ve yeni araştırmalarla zenginleştirilmiştir. Bununla beraber folklor çalışmalarına dair Tevfik Hacıyev “Dede Korkut: Dilimiz, Düşüncemiz”, Şamil Cemşidov’a “Kitabı Dedem Korkut”, Muhtar Kazımoğlu`nun, Kamran Aliyev’in, Muharrem Kasımlı’nın, Ramazan Kafarlı`nın, Fuzulî Bayat`ın, Rza Halilov`un, Seyfeddin Rzasoy`un kitapları, Vakıf Arzumanlı’nın “Dede Korkut’un Mezarı İzinden”, Rüstem Kemal’in sistemli çalışmalarının sonucu olarak vücuda gelen “Oğuz Ruhu: Restorasyon ve Yorum”, “Dede Korkut: Arkaik Ritüel Semantikası”, “Kitab-ı Dede Korkut ve Igor Polku Hakkında Destan: Türün Hermenevtikası”, “Kitab-ı Dede Korkut: Konuşma, Türler ve Davranış Poetikası” eserleri edebiyat biliminin bu alandaki gelişiminin önemli birer göstergesi olmuştur.
Azerbaycan folklor çalışmaları, folklor uzmanlığı – Azerbaycan edebiyatında milli kimliğin zenginliğini ve ahlaki değerlerin önemini inceleyen ve her zaman yazılı edebiyat için bağışçı olan sözlü halk edebiyatının bilimsel değerini veren bir edebiyat istikâmetidir.
Azerbaycan’da yirminci yüzyılın altmışlı-yetmişli yıllarında kurulan Muhammedhüseyin Tehmasip folklorşünaslık ekolü bugün yeni bir biçimde devam etmektedir.
Muhtar Kazımoğlu, Fuzulî Bayat, Seyfeddin Rzasoy, Efzeleddin Asgerli, Ağaverdi Halilov, Serhan Havəri folkloru teorik açıdan geliştirmekteler.
Klasik edebiyat üzerine İsa Habibbeyli`nin “Cahana Sığmayan Azərbaycan Şairi”, Teymur Kerimli`nin “Bilinmeyen Nesimî”, Rafael Hüseynov`un “Mekansız ve Zamansız Nesimî”, Gazenfer Paşayev`in “Nesimî: İdamdan Sonraki Hayat”, Feride Azizova`nın “İmadeddin Nesimi: tedkikler, mekaleler, meruzeler”, “İmadeddin Nesimî Orta Çağ Kaynaklarında ve Edebiyatşünaslıkta”, Mahire Kuliyeva`nın “Nesimî ve Söz”, Firidun Qurbansoy`un “İmadeddin Nesimî. Hayatı ve Yaradıcılığı”, Saadet Şıhıyeva`nın “Nesimî`nin Lirikası: İrfani Münderice ve Poetik Zinətlər” kitapları ile Azerbaycan Nesimîşunaslık bilimi yeni bir aşama kazanmıştır.
Nüşabe Araslı’nın “Nizamî’nin Poetikası”, Vakıf Arzumanlı’nın “Şöhreti-cahani Nizamî Gencevi”, Cengiz Sasani’nin “Ortaçağ Azerbaycan Şiirinde Doğa Bilimci Edebî-Felsefî Görüş”, İmamverdi Hemidov’un “Azerbaycan-Arap Edebî İlişkilerinden Sayfalar”, “Azerbaycan Edebiyatı Klasikleri Arap Edebiyatşünaslığında”, Zehra Allahverdiyeva’nın” Azerbaycan’da Nizamîşünasliğına Oluşumu ve Gelişmesi”, Hanali Babayev’in “Nizamî’nin Hamse’sinde Kur’an Ayetleri ve Kıssa Motifleri”, “Ortaçağ Hamse Şiirsel Tarzında Türkçe Kelime” gibi monografileri, Siraceddin Hacı’nın” Hazret Nizamî Gencevî’nin Faaliyetlerinde Peygamberlik Anlayışı ve Hazreti Muhammed”, “Sırlar Hazinesi”ne ilişkin 10 cildlik eseri, Ataemi Mirzeyev’in “Füzulî’nin “Hadikatüs-süada” eseri ortaçağ çeviri anıtı gibi, “Azerbaycan Edebî Çeviri Tarihî ve Füzulî”, Rehim Aliyev’in “Nesimî ve Klasik Dini Tarzın Oluşumu”, Feyzullah Neimi’ye Ait Eserleri, Yakup Babayev’in “Tarikat Edebiyatı: Sufizm, Hürufizm” eserlerinde eski dönem ve ortaçağ Azerbaycan edebiyatının aktüel sorunları ve açılmamış sayfaları derinlemesine incelenmiş ve analiz edilmiştir.
Bundan başka, Firidun Kurbanov’un “Ortaçağ Azerbaycan Edebiyatında İrfanî Sembollerin Evrimi”, Gülşen Aliyev’a-Kengerli’nin “Azerbaycan Fuzulî Çalışmasının Oluşumu”, “Azerbaycan Fuzulîsi Çalışması”, “Sanatsal Düşünce: Tarihsel Gerçeklik ve Estetik İdeal”, Nesimî üzerine araştırmaları, Zekulla Bayramlı’nın “Fuzulî ve Çağdaş Edebî-Teorik Görüş”, Leyli Aliyeva’nın “Fuzulî ve İngiliz Oryantal Çalışmaları”nda Tanınmış ve klasik Azerbaycan edebiyatının önemli edebiyat figürleri ve problemleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Yirminci yüzyılın başlarındaki Azerbaycan edebiyatına ait olan Gülbeniz Babahanlı’nın “Haydar Aliyev ve Hüseyn Cavid”, “Azerbaycan Edebî Düşüncesi ve Hüseyn Cavid”, Lütfiye Asgerzade’nin “Hüseyin Cavid: Ortamı ve Çağdaşları”, Asif Rüstemli’nin «Edebî İstiklâlimiz», «Cafer Cabbarlı: Hayatı ve Ortamı», “Bayramali Abbaszade: Ordamı ve Mücadelesi” kitapları İslam Garibli`nin Me-hemmed Hadi`ye adadığı bilimsel eserleri ve diğer kitaplar bağımsızlık ışığında ortaya çıkan önemli çalışmalardır. İsa Habibbeyli`nin Celil Memmedkuluzâde, Mehemmed Ağa Şahtahtlı, Memmed Said Ordubadi, Mehemmed Tağı Sıdkı, Eyneli Sultanov üzerine yaptığı araştırmalar, modern Azerbaycan edebiyatı tarihçiliğinde özel bir yere sahiptir.
Edebiyat tarihine ve edebî şahsiyetlere ait Yaşar Karayev’in “Tarih: Yakından ve Uzaktan”, “Azerbaycan Edebiyatı: XIX ve XX Yüzyıllar”, “Bin Yılın Sonu”, Elmeddin Alibeyzade’nin “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi”, Baloğlan Şefizade’nin “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi (en eski dönemler)”, Bedirhan Ahmedov’un “XX. Yüzyıl Azerbaycan Edebiyatı” Veli Osmanlı’nın “Eski Türk Edebiyatı. VI-X Yüzyıllar”, Aliyar Seferli’nin ve Halil Yusufli’nin ders kitapları ve monografileri, Tahira Memmed’in “XIX. Yüzyıl Azerbaycan Edebiyatı”, Şamil Valiyev’in “Fuyuzat Edebiyat Okulu” monografisi, Şahbaz Musayev`in “Mirze Feteli Ahundzade”, Asger Gadimov’un “Encumen-i Şuara” edebî meclisi ve onun temsilcilerine adanmış araştırması, Panah Halilov, Şirmammad Huseynov, Kamran Aliyev, Celal Kasımov, Sanan İbrahimov, Allahverdi Mammadli, İman Ceferov, Ferman Halilov’un kitaplarında çok asırlık edebiyatımızın tarihi gelişimi, evrim süreçleri araştırılmış ve özetlenmiş, seçkin simaları dikkat odağı hâline getirilmiştir.
Son dönemlerde Nizamî Gəncəvi adına Edebiyat Enstitüsü`nde belirlenen “Sanatkarın Bilimsel Pasaportu” serisi istikametinde hazırlanıp yayınlanan “Abdürrahim Bey Hakverdiyev”, “Samed Mensur”, “İmadeddin Nesimî”, “Ceyhun Hacıbəyli”, “Memmed Cefer Ceferov”, “Efzeleddin Hakani», “Hanımana Alibeyli”, “Cengiz Aytmatov”, “Alişir Nevai”, “Muhtar Auezov” kitabları Azerbaycan edebiyat tarihinin devlet bağımsızlığı ışığında yaratılan yeni bilimsel örneklerdir.
Azerbaycan edebiyatı tarihinin 2004`den başlanan yedi ciltlik neşrinin beşinci cildinin yayınlanması ve diğer ciltler üzerinde yapılan çalışmaların esasen tamamlanması edebiyat tarihindeki önemli başarılardandır. Buna ek olarak, devlet bağımsızlığı idealleri ve Azerbaycancılık kavramı temelinde akademisyen İsa Habibbeyli`nin başkanlığı ile yeniden işlenen on ciltlik “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi” temel bir bilimsel araştırma çalışmasıdır. Artık birinci ve ikinci ciltleri yayınlanarak bilimsel topluluğa sunulan “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi” önemli bir bilimsel olay olarak karşılanmıştır.
Azerbaycan edebiyatı tarihi, ulusal edebiyat biliminin özel bir dalı olmuş, halkımızın çok asırlık edebiyatını ve manevi zenginliklerini inceleyen bir bilim alanı olarak sürekli gelişmiştir. Azerbaycan edebiyat biliminde Hemid Araslı ve Feyzulla Gasimzade edebiyat tarihçiliği ekolleri yaratmışlar. Günümüzde Azerbaycan edebiyatı tarihçiliği tüm yönleriyle gelişen yeni bilimsel ekol olarak yoluna devam etmektedir.
Edebiyat teorisi alanında İsa Habibbeyli`nin, Tahire Memmed’in, Şirindil Alişanlı`nın, Korxmaz Kuliyev`in, Asif Hacılı`nın, Nizameddin Şemsizade`nin, Himalay Kasımov`un, Mehmet Aliyev’in, Rahim Aliyev’in, Rahile Geybullayeva’nın, Pervane İsayeva`nın, Memmedali Mustafayev`in, Rafik Yusufoğlu’nun, Cavanşir Yusuflu’nun, Hüseyin Haşimli’nin, Hikmət Mehdiyev`in, Maral Yakubova`nın, Elnare Karagözova`nın kitapları önemli araşdırmalardır.
Nizamî Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü`nün Edebiyat Nazariyesi Bölümünün hazırlayarak yayınlattığı 2 ciltlik “Edebiyat Nazariyesi: İnkişaf Merheleleri ve Problemleri” (Edebiyat Kuramı: Gelişim Aşamaları ve Sorunları”) monografisi son yıllar Azerbaycan edebiyatşünaslık biliminin önemli başarılarından biri olarak görülmeyi hak ediyor.
Son yıllarda düzenlenen “Edebi akımlar: estetika ve şiirsellik” seminerleri edebi kuramın yeniden geliştirilmesine ivme kazandırır. Yirminci yüzyılda, Memmed Cefer Ceferov, Mikayil Refili, Mir Celal Paşayev, Cefer Handan, Yaşar Karayev, Arif Hacıyev ve diğerleri Azerbaycan’da edebiyat teorisi alanında değerli bilimsel çalışmalar yapmış, ders kitapları yazmışlar. Akademisyen Memmed Cefer Ceferov, Azerbaycan edebiyat biliminde edebiyat teorisi okulunun temelini atmıştır.
XXI yüzyılda, Nizamî Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü`nde edebi akımlar, edebi türler ve şekiller üzerine yeni edebiyat teorisi ekolleri oluşturulmaktadır.
Muhacir edebiyat çalışmaları alanında Kemal Talıbzade’nin “Ahmet Ağaoğlu», Bekir Nebiyev’in “Bayrak İnmedi (Mehmet Emin Resulzade)”, Elçin’in “Azerbaycan Muhacirleri Hakkında”, Vilayet Kuliyev’in “Neyimiz Var, Neyimiz Yok», “Ahmet Ceferoğlu”, “Muhacirlik Hafızaları, Akide Arkadaşları”, Nizameddin Şemsizade’nin “Unutulmuşlar Hakkında Uvertür” gibi denemeleri; Bekir Nebiyev’in “Göçmen Şair”, Elçin’in “Mehmet Emin Resulzade”, Vilayet Kuliyev’in “Ağaoğlular”, Aziz Mirahmedov’un “Ahmet Bey Ağaoğlu”, Nikpur Cabbarlı’nın «Muhacirlik ve Klasik Edebî Mirası», «Azerbaycan Muhacirlik Nesri», Abid Tahirli’nin “Azerbaycan Muhaceret Basınında Publisistika”, “Ceyhun Hacıbeyli”, Azer Turan’ın “Ali Bey Hüseyinzade” monografi ve kitapları bağımsızlık dönemi edebiyat biliminin başarısı olarak görülmeye değerdir.
Nizamî adına Edebiyat Enstitüsü`nün tahsis ettiği “Azerbaycan muhaceret edebiyatı kütüphanesi” serisinin üç cildi: “Mehemmed Emin Resulzade”, “Ceyhun Hacıbeyli”, Selim Refik Refioğlu “Fuzulî” cildleri artık baskıdan çıkmış, birkaç cildi ise baskıya hazır duruma getirilmiştir.
Modern edebî süreç hakkında Vakıf Yusifli’nin, Tahran Alişanoğlu’nun, Rüstem Kemal’in, Himalay Kasımov’un, Cihangir Memmedli’nin, Vakıf Sultanlı’nın, Elnare Akimova’nın, Esat Cahangir’in, İrade Musayeva’nın, Besti Alibeyli’nin, Nergis Cabbarlı’nın, Aygün Bağırlı’nın, Günay Karayeva’nın, Meral Yaqubova’nın, Salide Şerifova’nın, Lale Hasanova’nın ve diğerlerinin eserlerinde esaslı araştırmalar ve analizler yapılmıştır. Azerbaycan edebî eleştirisinde Memmed Arif Dadaşzade ve Yaşar Karayev bilimsel ekoller kurmuşlar. Şuanda, her iki ekolün devamcıları Azerbaycan edebî eleştirisini geliştirir, edebî faaliyetin yönlendirilmesi, tanzimlenmesi işlevini başarılı şekilde hayata geçiriyorlar. Edebiyat Enstitüsü`nün “Edebî Eleştiri” şubesi ülkedeki edebiyat eleştirisinin ana bilim merkezi işlevini yapıyorlar. Edebiyat Enstitüsü`nün 2014 yılından başlayarak her yıl yapılan “Edebî Süreç” yaratıcılık müşavereleri, edebî eleştiri istikametinde yeni bilimsel nesil ortaya çıkarmıştır.
Edebî ilişkiler alanı da bağımsızlık yılları boyunca gelişmiştir. Güler Abdullabeyova, Bedirhan Ahmedov, Almaz Ulvi, Ramiz Asker, Tamara Şerifli, Elman Kuliyev, Aida Feyzullayeva, Nizami Tagizoy, Yaşar Kasımbeyli, Huraman Hümbetova, Mehman Hasanlı, Sadi Sadiyev, Lyudmila Samedova, Besire Azizaliyeva, Eşgane Babayeva ve diğerleri, edebiyatın karşılıklı ilişkileri üzerine önemli çalışmalar yapmışlardır.
Azerbaycan biliminde uzun yıllar sadece Batı ve Rus edebiyatı ile olan ilişkiler incelenmiştir. Bağımsızlık dönemindeyse, belirtilen istikametlerle birlikte Asya ve Afrika ile edebî ilişkiler de incelenmektedir. Klasik edebî ilişkiler biçimi, artık karşılaştırmalı edebiyat bilimi haline gelmiştir.
Halk yazarı ve ünlü edebiyat bilimcieleştirmen Elçin’in “Azerbaycan Edebî Eleştirisinin ve Edebî Sürecin Sorunları”, “Sosyalist Realizmi Bize Ne Kazandırdı”, “Aqoniya mı Evrim mi? XIX. Yüzyıl Azerbaycan Edebiyatına Bakış”, Moskova’da Rusça çıkmış hacimli “Arzu, Düşünce, Edebiyat” eleştirileri makaleler koleksiyonu vs. gibi eserleri millî-edebî mirasın ve çağdaş edebî sürecin yeniden değerlendirilmesi açısından önemli adımlar olmuştur.
Halk yazarı Anar’ın «Azerbaycan Edebiyatı, Sanatı ve Kültürü» 3 ciltte toplanan denemelerde ve makalelerde “Söz Yaddaşı” ve “Yaşamak Hakkı” kitaplarında edebiyatımızın ayrı-ayrı simalarının yaratıcılık portreleri canlandırılmıştır.
Son yıllarda Nizamî’nin adını taşıyan Edebiyat Enstitüsü’nün edebî sürece müdahalesi yoğunlaşmıştır. Enstitüde klasik dönem şubeleri ile birlikte, yeni kurulan “Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı”, “Azerbaycan-Asiya Edebi İlişkileri”, “Azerbaycan-Türkmenistan-Özbekistan Edebî İlişkileri”, “Edebî Eleştiri”, “Basın Tarihi ve Gazete Yazarlığı”, “Nizamîşünaslık”, “Erken Yeni Dönem Azerbaycan Edebiyatı”, “Çocuk Edebiyatı” şubeleri, “Fuzulîşünaslık ve Edebî Cereyanlar” sektörleri bilimsel araştırmaların edebiyatın tüm yönlerini ve taraflarını kapsamasını sağlamıştır. Enstitünün geleneksel yayınları – “Edebiyat Mecmuası” “Mukayeseli Edebiyatşünaslık” dergileri ile birlikte, yeni “Poetika.izm” dergisi faaliyete başlamış ve ilk sayıları ilgiyle karşılanmıştır.
Elbette, bağımsızlık yıllarında Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi diğer kurumlarında ve ülkemizin yüksek eğitim kurumlarında, ayrıca başkentte ve bölgelerdeki bilimsel merkezlerde de edebiyat bilimini zenginleştiren değerli araştırmalar yapılmış, dikkate değer yayınlar ortaya çıkmıştır. Gururla söylemek mümkündür ki, diğer bilim dallarında olduğu gibi, edebî çalışmalar alanında da, bağımsızlık döneminde ülke çapında büyük bir bilimsel potansiyel oluşmuştur.
Bağımsızlık döneminde Azerbaycan edebiyat biliminin genç gvardiyası oluşmuştur. Elnare Akimova, Besire Azizaliyeva, Lale Hasanova, Nergiz Cabbarlı, Meti Osmanoğlu, Aygün Bağırlı, Aynur Halilova, Eşgane Babayeva, Ramiz Kasımlı, Mehman Hasan, Hanım Zairova, Metanet Vahid, Günay Karayeva, Aygün Orucova, Meral Yakubova, Pervin Nuraliyeva, Aynure Mustafayeva, Elhan Yurdoğlu, Nergiz İsmayılova, Nermin Cahangirova, Turan Teymurov, İlhame Ağazade, Gülnar Kamberova, Fidan Abdürrahmanova, Gülnar Sema, Esmer Hüseynova ve diğerleri klasik bilimsel ekol geleneklerini yaratıcı bir şekilde sürdürüyor, modern edebiyatşünaslık fikri ile yazmaya ve yaratmaya devam ediyorlar.
Azerbaycan’ın bağımsızlık dönemi edebiyatından ve edebiyat bilimi çalışmalarından zengin bir kütüphane oluşturmak mümkündür. Hiç şüphesiz, oluşturulan bilimsel ve sanatsal eserler ayrı ayrı her yazarın veya onların temsil edildikleri bilim ve sanat kurumlarının, genel olarak ise edebiyatımızın ve edebiyat biliminin bağımsız devletimizin ihtişamlı yıldönümüne katkılarıdır. XX. yüzyılın sekseninci yıllarından itibaren oluşturulan bu zengin edebî-bilimsel miras nice kitapların konusu olacaktır. Azerbaycan halkının millî lideri Haydar Aliyev’in ölümsüz ilan ettiği ve hızla gelişen bağımsız devletimizin geniş imkânlarının ışığında, Azerbaycan edebiyatının asırlık tarihî gelişim yolundan, devamlı geleneklerinden, seçkin kurucularından ve aynı zamanda sistemli şekilde incelenmesine yeni başlanan bağımsızlık dönemindeki başarılarından bahseden cilt cilt kitaplar ortaya konulacaktır. Bu duyarlı ve onurlu dönemin büyük edebiyatını ve edebiyat biliminin başarılarını tüm yönleri ve yaratıcı güçleri ile birlikte tam inceleyip özetlemek, edebiyat hakkında bilimin önünde duran ana görevlerden birisidir.
Sonuç
Azerbaycan edebiyatının 30 yıllık bir dönemi, edebî-tarihî gerçeklere objektif yaklaşım ile temel olarak değerlendirme denemeleriyle izlenmekte, yorum ve analizi yapılmaktadır. Değerlendirmelerde Azerbaycan yazarlarının bağımsızlık döneminde üreten tüm nesillerinin eserlerine atıfta bulunulmakla beraber, konunun gerektirdiği gibi, bağımsızlığın getirdiği genç neslin yaratıcılığına biraz ağırlık verilmesine dikkat edilmiştir. En yeni dönem edebiyatının temel meşrulukları fikir-sanat, konu-sorun, stil-tarz değişimleri ile dönemin edebiyatının yazar ve şairler hakkında belli portre-denemeler yaratmak mümkündür. Elbette bu portreler, seçilen bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatını imza bolluğu ve zenginliği nedeniyle tam olarak kapsamamaktadır. Genel olarak bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatının ne kadar zengin ve renkli olduğu, kısa süre içinde nasıl büyük bir mesafe katettiği, artık yeni edebî yüzleri yetiştirdiği, farklı bir edebiyata dönüştüğü net bir şekilde görünmektedir. Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, çok asırlık Azerbaycan edebiyatının devamlı geleneklerine dayanarak, ülkemizde devlet bağımsızlığının kazanılması ışığında oluşup, gelişen yeni tipli büyük edebiyattır. Bu, Azerbaycan edebiyatının gelişiminde yeni tarihsel bir aşamadır.
Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, Azerbaycan halkının ulusal varlığının ve bağımsız devlet ideallerinin muhteşem bir edebiyatıdır.
Bu, Azerbaycan halkı için daha büyük bir geleceği müjdeleyen edebiyattır.
BÖLÜM III
KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ
KAZAK EDEBİYATINDA ÇEYREK ASIRLIK EDEBÎ TECRÜBE. MİLLÎ İMAJ VE EDEBİYATIN GELİŞİMİ
Janar Serkeşkızı TALASPAYEVA24
Nurgül Kayırbekkızı SMAGULOVA25
Son Çeyrek Asır: Kazakistan’da Tarih Yeniden Yazılıyor
Kazak toplumunda son çeyrek yüzyılda gerçekleşen değişimler, sosyal ve manevî hayatımızı yeniden yükseltmiştir. Sovyet dönemindeki siyasî hırsların ve sosyalist gerçekçiliğin çöküşüyle azat olan Kazak edebî dünyası ve söylemleri, başlangıçta engellerle karşılaşır. Diğer bir bakış açısıyla bu durum “Kazak edebiyatı durgun hâle geldi, modern dünyanın hızlı gelişimine yetişip onu aşamadı.” gibi düşüncelerin ortaya çıkmasına yol açar. Bununla birlikte, edebiyat yani söz söyleme sanatı hemen toparlanmış, zamanın akışına uyum sağlayarak cesur, bir o kadar da verimli bir arayış sürecine girmiştir. Edebî türler içinde savaşçı denilen nazım/şiir türü bir yana, yaratıcılık yansımaları kabul edilen, ortaya çıkması uzun süren nesir türü de hızla ilerlemiş; bağımsızlık çizgisinde kaleme alınan büyüklü küçüklü eserler yeni konuları ve küçük denemeleri de edebiyata sokmuştur.
Akademisyen S. Kirabayev’in, “Kazakistan’ın bağımsız, egemen bir ülke olması, bizim yeni tarihimizin başlangıcıdır. Bugün kendi topraklarımızda, tarihimizi çok milletli bir devletin parçası olarak değil, bağımsız bir devlet olarak araştırmamız, milletimizin uzun tarihî süreçte zafer ve yenilgilerini, ulaşabildiğimiz ve ulaşamadığımız dönemleri gün yüzüne çıkarmamız, bugünkü bağımsızlığa kavuşmamızın meşru yollarını göstermemiz gerekir. Bütün halkımız ve millî kültürümüzle birlikte yol alsa da birçok zıtlık ve çelişki dolu yollardan geçen edebiyat tarihimize de böylece yeni bir bakış açısıyla bakmak gerekir.” şeklindeki düşüncesi, büyük değişimler ve karşıtlıklarla dolu bu sürecin bize kendini hissettirmesiyle de değer kazanır. (Kıyrabayev, 2007: 10)
Son çeyrek yüzyıldan daha uzun bir süreçte yazılan nesir ve şiir türündeki eserlerde sanatsal örnekler oldukça karmaşıktır. Bu durum, sadece yazarların millî ölçekte ustalık arayışlarıyla sınırlandırılamaz, dünya edebiyatındaki sanatsal eğilim ve yöntemlerin Kazak topraklarında yeni bir çehre kazanarak uyumlu bir hâlde kabulünün sağlanabilmesi ile de fark edilebilir.
Şiir: Kazakistan Ve Akınlar
Kazaklar, âşık (akın) bir halktır. Bu özellik ona konar göçer bir milletin ruhu olarak anne sütü ile nüfuz etmiştir. Kazak halkı, bozkırın uçsuz bucaksızlığı kadar bağımsız, denizin derinlikleri kadar parlak ve engindir. Bu halk gökyüzüyle yarışan yüksekliği ile muhteşemliği her zaman arzulamış, özlemiş ve şiirlerine de dayanak etmiştir.
Bu halk, aptallık dolu politikaları görmesine, birçok eziyet ve şiddete maruz kalmasına, milletçe yok olma tehdidini hissetmesine, açlık yaşamasına ve ıstırap çekmesine rağmen bağımsız bir devlet olma ülküsünü her şeyden önde tutan yiğit ve güçlü bir halktır.
16 Aralık 1991’de ataların hayalleri gerçekleştirildi, Alaş aslanlarının rüyaları gerçeğe dönüştürüldü, yeni nesillerin baht yıldızı parladı ve ülke egemenliğine kavuştu. Özgürlüğün aydınlık seheriyle birlikte yüreği saran sevinç şiire dönüşüverdi, kâğıt yüzüne düştü ve yürekteki kaygılara teselli oldu. Birkaç yüzyıl boyunca millî şiirin kaynağına dönüşen bağımsızlık fikri şimdi annenin çocuğuna can veren göbek bağı gibi millî şiirin geleceğine dönüştü. Millî şiir geleceğe doğru kanat açtı, özgür oldu; bütün ihtişamıyla parladı. Kazak halkının kökünü geçmişinden alan şiirleri, bir yürekten çıktı, başka yüreklere ulaştı.
Bir Ülkü Olarak Bağımsızlık: Biz Türkleriz
Kazak Sovyet şiirindeki “özgürlük”, “bağımsızlık” gibi kavramlar millî kimliği tam olarak ifade etmez. Çünkü insanlara sadece sosyal özgürlük verilmiştir. Hâlbuki millî özgürlük, ülkenin bağımsızlığı ve egemenliği gibi kavramlar, özü ve anlamı derinlere kök salmış asil birer ülküdür. Asırlardır sürüp gelen sözlü edebiyattaki hoş rüyalar, eski devrin edebiyatı ile destanî şiirlerdeki hayaller sanki yeniden keşfediliyor gibidir.
70 yıl süren Sovyetlerin kızıl diktatörlüğü, sonuçta totalitarizm tuzağına düştü, millî çıkarların yok olmasına yol açtı. Bu nedenle bağımsızlık yıllarının lirik kahramanı “özgürüm” ve “bağımsızım” derken yüzünü başka bir yöne döner. Kazak şiirinin güçlü şairlerinden Temirhan Medetbek “Tävelsizbin/Bağımsızım” şiirinde bütün millet adına konuşur.
Tävelsizbin!Tävelsizbin men bügin.Keldi mine azattığım, teñdigim.Bostandıqta baylığım men endigim.Şeşil endi, şemen bolğan şerli ünim!Bağımsızım!Bağımsızım ben bugün.Geldi işte özgürlüğüm, eşitliğim.Bağımsızlıkta zenginliğim ile geleceğimHaykır şimdi, kaygı dolu dertli sesim!Şiirde millî birlik ve beraberlik fikri dikkat çeker. Lirik kahraman bütün Kazaklar adına haykırır gibi sert ve korkusuz konuşur. Geçmişte olduğu gibi halkı, biri fakir biri zengin diye ikiye bölüp kendini kendine düşman eden, siyasete kanıp sloganlara aldanan lirik kahramanın yerini, dünyevî ve mânevî dünyasını yücelten, göğsünü gururla kabartan ve milletin temsilcisi olan “akın”lar alır. “Akınlık”la ilgili “ben”, millî özelliklere sahip olur, eserlerinde bağımsızlık fikrini yansıtır. Mahambet ile Mağjan’ın şiirlerindeki “Ben” imgesi tekrar yankılanır. “Biz” olduğundan beri, kendine has millî gururu kalabalıklar arasında bir an bile hissedemeyen bozkır çocuğuna “Ben” imgesi kadar gerekli başka bir şey var mıdır? Şairin:
Qırqıldıq qoy qorğap bizder Mäskevdi,Al Mäskevden qorğana biz almadıqKırıldık ya, korurken Moskova’yı,Ama biz, Moskova’dan korunamadıkmısraları pişmanlık ve kırgınlıklarla doludur. O, “Moskova” imajıyla toplumun 70 yıllık tarihini ortaya seriverir. Millî dil, gönül ve din meselesini ayaklar altına alan, değerlere itibar kaybettiren Sovyet devri siyaseti, ek olarak 1986 yılındaki Jeltoksan olayları döneminde yaşanan kötülükler, bu bir iki noktayı işaret eder. “Biz canımızı verip onu koruduk, fakat kendimiz ondan korunamadık.” En acısı, teessüf edilecek olanı da budur.
Kazak halkının asırlardır yürüdüğü yol, çektiği zorluk ve eziyetler yanında bazen Yaratan’ın hediyesi olarak yaşanan sevinçler, onun tarihini oluşturur. Sovyet döneminde, milletimizin büyük şairi Kadır Mırza’nın terennüm ettiği gibi eski yolların izleri ve katmanları, ders kitaplarına “bıçak sırtı” gibi sığsa da hâlâ çok derinlerde duruyor. Halk, milletin tarihini kendine okutmama ve nesilleri ondan bezdirme siyasetini yaşamış olsa da kendi geçmişinden hiçbir zaman nefret etmez. Bu sebeple bağımsızlığın ilk yıllarında bile, Sovyet ideolojisinin terbiyesiyle yetişmiş olsa da millî terbiyeyle susuzluğunu kandıran “akın”lardan biri olan Ulıkbek Esdevlet “Kiyiz kitap/Keçe Kitap” külliyatındaki “Türkistan”, “Biz-Türiktermiz/Biz Türkleriz”, “Astanalar”, “Kazakistan”, “Qazaqıya/Kazakistan”, vs. gibi bazı şiirlerinde bağımsızlık kavramını tarihî olaylarla birlikte ele almıştır. Bu durum, tarihî dönemi yüreğinde yaşayıp Kazak halkının geçmişini bütün panoramasıyla yansıtmaya çalışan bugünkü birçok “akın”ımıza özgüdür. Ulıkbek Esdevlet’in “Kiyiz kitap/Keçe Kitap”ında “Şañırak” adlı bir grup şiir yer alır. Akın, bu şiirlerinde Ulıtav’dan başlayarak İdil, Yayık, Manğıstav, Aral, Türkistan, Torğay, Altay, Almatı, Astana şehirlerini ve bozkırlarını yedi asır boyunca mekân tutan milletin geçmişten bugüne devam edegelen tarihini canlandırır. “Biz Türkilermiz/ Biz Türkleriz” şiirindeki:
Biz-Türkilermiz....Biz Türkilermiz!Kök aspanday jarqıldap, kürkirermiz,Kök aspannıñ bultınday silkinermiz,Kök böriden tuvğanımız ras bolsa,Kök täñiriden quvat ap, bir tülermiz,Biz, Türkleriz…Biz Türkleriz!Gökyüzü gibi parlar da kükreriz,Gökyüzünün bulutu gibi silkiniriz,Bozkurtttan doğduğumuz doğruysa,Gök Tanrıdan kuvvet alıp yeniden diriliriz,şeklindeki cüretkâr mısraları, gerçek özgürlük fikrinin ve millî ruhun söze aksedişidir. Akın, “Kök aspan/Gökyüzü”, “Kök böri/Bozkurt”, “Kök Teñri/Gök Tanrı” gibi bütün Türk milleti için kutsal olan üç kavramı ana fikir olarak ele alıp Türk dayanışmasını da dile getirir. Ayrıca millî bilgi dağarcığımızdaki “kündey kürkirev/gök gibi kükremek”, “bulttay silkinüv/bulut gibi silkinmek”, “quvat aluv/kuvvet almak”, “tülev/yeniden dirilmek” sözleriyle millî karakter özelliklerimiz de gözler önüne serilir. Akın/âşık ustalığının ana özelliklerinden birinin sözü dillendirmek, düşünceyi imajlarla verebilmek olduğunu göz önünde bulundurarak şiiri değerlendirdiğimizde, âşığın amacına ulaştığını görürüz. Başka mısralarda ise âşığın halkın katline uğradığı, yüreğinin yaralanıp zulmün kurbanı olduğu anlara da rastlanır. Fakat milletin cesareti ve yüce ruhu, mısralarda daima kendini gösterir: