Полная версия
Kardeş Sesler 2019
İleride başarılarını kutlamak için bir takvim yapar yortu bayramı. Her yıl aralık ayında on beş gün bayram tatili ilan eder. Doğu’nun ve batı’nın masallarından ve de topraklarından yarattığı oğlu Noel artık hazır, çetesi oluşmuştur. Üretip kazanılan parayı toplayacak hepsi onun olacaktır. Önce çam ağacı bıraktığı küçük kızdan yayılarak tüm çocuklar hediye için beklemeye başlar. Hediye hayali kuran çocuklar , çam fidanları ışıklı lambada ısınırken, Kapital tanrıya inanmış insanlar banka ve kredi kartlarından hediye siparişine başlar.
Noel sarhoşluğu geçtiğinde, kontrol edilen banka hesapları boşalmış bulunacaktır. Ne hediye ne yardım gelmiştir. Ayık olmayan kafalarda hatırlanmayan eğlenceler ve kime ne amaçla yapıldığı belli olmayan dualar, Kapital tanrının torbasında, yeni yıllara uçup gitmiştir.
(AYB Edebiyat Akademisi, Deneme Atölyesi 2018)
ÜZÜM VE İNSAN
İnsan mı önce yaratıldı yoksa üzüm mü tarihi bir kayıt yok. Üzümle dostluğumuz çok eskiye dayanır. Tadı kokusu öyle güzeldir ki vazgeçilmezimiz oldu. Besinimiz, kazancımız, ticaretimiz, zenginliğimiz, mutluluğumuz, bazen şifamız, bazen sarhoşluğumuz oldu. Önce yedik sonra şarap yaptık. Şarabın serüveni devam ederken, kurutmayı öğrendik. Tabi bir de üzüm yaprakları onlar da tenceremizdeki yerini aldı, onu da çok sevdik. Zayıf ince bir çubuktan meydana gelen salkımların bizi getirdiği nokta üzüm bağımlılığına doğru insanı sürükledi. İnsanlığın doğuşu Mezopotamya’dan yola çıkan üzüm ve insan dünyanın her yerine birlikte gittiler. İki sevgili gibi birçok medeniyetler kurdular ve gelişerek yol aldılar.
Kutsal kitaplar üzüm ve şaraptan bahseder. Mevlana mesnevisinde üzüm ve şaraba benzetmeler yapar, bu ikili birlikte tarif bulur. Üzüm şarabı, koruk hamlığı, olgunluk erdemi, sarhoşluk ilahi aşkı temsil eder. Mevlana bilir ki üzüm ve insan, her coğrafyada, bütün insanlık tarihinde tanınan bir ikilidir.
Ömer Hayyam rubaisinde, üzüm ve şaraptan bahseder:
Şarap sen benim günüm güneşimsinÖyle bir dolsun ki seninle içimBir bildik beni görürse sokaktaNe o şarap nereye böyle desin.Mısralarıyla Hayyam, yaratanı, yaratılanı ilahi duyguları felsefi bir deyişle anlatır. Bütün insanlığın ortak dili; üzüm, şarap ve insan. İnanç, duygular, erdem, ilahi aşk ayrılmadan, felsefeye dönüşür.
Sonunu hiç hayal dahi etmediğimiz, üzüm insan birlikteliği belki de sona erecek. Asrın yeni buluşu üzüm çekirdeği oldu. Şifalar aradık, çeşitli denemeler yaptık ve altın gibi gramajlayıp fahiş fiyatlara satmaya başladık. Mucize diyemesek de üzüm çekirdeği tozu raflardaki yerini aldı. Milyonlarca tonunu şaraba dönüştürürken, üzüm çekirdekleri fıçılarda mayalanırken biyolojik yapısı değiştiğinden tohum olarak kullanılamıyor, artık.
Belki birkaç yüzyıl sonra üzüm yetiştirmek imkânsız olacak. Yıllar sonra belki de terk ettiğimiz bağları özlerken, İzmir, Manisa, Arapkir ve Ankara’nın bağlarının hayali içimiz de buruk hatırası gözümüzde canlanırken tadı damağımızda, kokusu burnumuzda, dilimizde bir türkü, pencere kenarında bir saksıda üzüm çiçeğini büyütmeğe çalışırken bulacağız kendimizi.
(AYB Edebiyat Akademisi, Deneme Atölyesi 2018)
SORGU
Evdeyim. Küçük mütevazi mutfağım da masamda oturuyorum. Gün sonu yorgunluğumu üzerimde eve girince çıkardığım kabanım gibi askıya asabilmek ve dinlenmek istiyorum. Burası benim alanım olduğunun rahatlığıyla yaslandığım sandalyem önümde çay fincanım bırakmayı hiç düşünmediğim sigaram. Çayımı yudumlarken bir an gözümde canlanan soğuk bir adliye koridoru, ve içimde konuşan kendi sesimdi.
Bugün ve yaşadığım her günün sonunda kendimi ikinci bir ben karşımdaymış gibi sorguluyorum. Bunu neden yapıyordum gün içi yaşadığım olaylarda kontrol edemediğim ya da yeterli olamadığımı düşünüyor olabilirdim bilinçli yaptığımı söyleyemem. Bir öz güven eksikliği olabilir mi, ya da psikolojik, beni iç benliğime götüren bir rahatlama iç güdüsü demeli miyim?Çocukluğuma gidiyorum bir an. Beni bu sorguya götüren bir travma arıyorum. Umutla bir sebep bulmak için biraz gençliğimde dolaşıyorum. Sonra hatıramda ki daha belirgin yıllara geliyorum. Acaba sorgu muhakemem de kendime yalancı şahitlik etmiş olabilir miyim? Neden yaptıklarım ya da yapamadıklarım önemliydi. Önce mi? şimdi mi? Onayladığım ya da eleştirdiklerim mi daha çoktu? Eğer öyleyse şimdi neden kim adına muhakeme yapıyorum. Kim için sorgu sahnesindeyim, ben sıradan bir hayat sürüyordum.
Yoksa bilinç altı oyunum kendimi içimdeki beni önemsediği için mi gün sonu mahkemelerim oturuma açılıyor ve kürsü de 1.ben hakim 2.ben savcı 3.ben sanık sandelyem de oturum başlıyor du. Kendi adalet sarayım da iyi hal gözlemlemesi yapıp gün içi eylemlerime destek ifadeleri veriyorum. Aldığım sorumlulukların yorgunluğu beni mutlu ya da mutsuz ediyordu. Bu yükümlülük isteyerek mi? ya da insan olmanın gereği rollerim olabilirmi? Sorular soruyorum kendime yine cevaplar üretiyordum kendimce.
Gözlemlerim beni küçük bir dünyaya hapsedilmiş ihtimaline yöneltiyor. Neden? Kendi hayatımı yaşamıyor muydum ki bende ki benler birbirini bazen açık bazen gizli gözetliyordu. Hayır, bunların hiç biri değildi. Kavramları ruhumda tam olarak yerli yerine oturtmamış olmalıyım. Peki hangi kavram kargaşaya sebep oldu ya da beni rahatsız eden geleneklerin oluşturduğu benimsemek istemediğim kurallar mıydı veya farkındalığın farkına mı varmıştım?
Bulunduğum yer zaman zemin belki dünyada ki rolüm hafızamda bütünüyle dolduramadığım bir boşluk olabilirdi. Bana ait sadece kişisel tercihlerimi yerleştireceğim özel bir alan. İşte bu alana kendimce tepkisel davranışlarımdı içimdeki mahkemelerim. Gün sonu zihnimde canlandırdığım, sorguladığım ben de ki ben bunu istiyor olmalı.
Hakim yanım davranışlarımı analiz ederken savcı yanım suçluluk psikolojim de gün içi davranışlarım dan beni sorumlu tutuyordu. En cesur ve en sevdiğim ben sanık sandelyem de otururken yüzsüz bir taleple bir kahve molası istedi. Sıcacık fincanım da tüten mis kokulu kahvemi yudumlarken rahat bir tavırla son savunmamı yaptım. Gün içi davranışlarımdan ben sorumluydum ve ben insanım yanlışım doğrularım bana ait, kimseyi mutlu etme mecburiyetim olmadığı gibi hayatımı renklendiren benimle hayatı paylaşan insanları sevdiklerimi incitme bilerek bilmeyerek zarar verme hakkımında olmadığını söyleyip duruşmayı bitirdim.
(AYB Edebiyat Akademisi, Deneme Atölyesi 2019)
GECELER
Bir yalvarış geceye ellerim açık.Masal mı yaşananlar sonu karışık?Yıldızlara yürüsem, tutar mı ışık.Araladım umutla eskiyen geceleri.Geceler ki uzun, derin bir endişe.Biçare gidiyorum, sonsuz çöküşe.Kement atsam boş, gökteki son güneşe.Geçiyorum yarışla, eskiyen geceleri.Ne ümit buldum eski korkularım daNe ben yanıldım yeni yankılarım daBir kıyamet ki sessiz uykularım daDikiyorum telaşla, eskiyen geceleriYüreğimde ki hasret katran karasıKanatır içimi yalnızlık yarasıYakılsın artık bu bahtımın çırasıYıkıyorum fıratta eskiyen geceleriYıldızlar toplayıp, saçlarına taksam.Tel, tel ayırıp, ellerime dolasam.Sonra çıkıp dışarı, güllere koşsam,Alıyorum sarışla, eskiyen geceleri.Bir bana miras kaldı senden yalnızlık.Dudağım hece, boğazımda hıçkırık.Yalvarmak nafile, aklım pek karışık.Geçiyorum karışla, eskiyen geceleri.Türküler söyledim şiir karaladım.Ben de sen gibi yürek mi yaraladım.İçimde ki derde, nefes araladım.Siliyorum yavaşça eskiyen geceleri.(AYB Edebiyat Akademisi, Şiir Atölyesi 2018)
GELME
Siyah sütler sağıyorumDünyanın gece memelerinden.İçiriyorum, yalnızlığıma.Sarılar topluyorum güneşi solduran.Aşkın acısından yüzüme sürüyorum.Uzun bekleyişten yaşlanan, ellerimdi.Bir ölüm yalnızlığı yakıyor yüreğimi.Denizler sanki bir avuç mavi.Gözlerinin rengiydi yüzüme sürdüğüm.Karlar yağdı, beyazdı avuçlarım.Sensiz, kimsesiz, ağarırdı saçlarım.Artık gelmeni istemiyorum, gelme.Toprak alsın, tüm renklerimi,Bir anne şefkatiyle.(AYB Edebiyat Akademisi, Şiir Atölyesi 2018)
USTA
Sen baktın ya gözlerimeYaşanmamış bir bahar geldi usta.Tuttun ya ellerimden, öyle sıkıÖyle derindenSana sığındım kalkıp da yerimden.Güvendim böylece, güvendim usta.Uzakta durur ya dağlarÖyle dik, öyle hoyrat.Biliyor ya yüreğim ne huzurlu ne rahatBurada kalsın özgürlük, burada insan,Burada kavgaGeliyorsun ya sen de yollar ipek,Kollarım kanat.Kuş ol da uç gayri, dönmek yok usta,Bu dağlarda sana bana, ölmek yok usta.Evvel zaman önce, dur da ben anlatayımParça parça döküldü, kanadı her bir yanım.Bir kaldı bana, bir dumanlı başımNe yanlış, ne doğru heyhat! Pek yanılmışım,Bülbül ol da anlat, güllere mi kanmışım?Anlat bana usta, anlat, geç mi kalmışım?Bir zamanlar gençtim, ben deHerkes kadar,Cesur olmak dedikleri, ağaçtan atlamak kadar.Eteklerim de ziller, kucağım da topaçlar ,Bir şey aldı bilmem, benden benim olanıBulur muyuz dersin usta,Bulur muyuz arda kalanı?Sevgi dedikleri, büyüyen bir ırmaktı,Yol ararken, bir niyeti akmaktı,Sen açıp da göğsünü bu yol sanadır dedinBüyüdü gözlerimde doldu bir nehir.Kapatma gözlerin izin ver usta.Uzaktaydın sen, vardı sence sebebi.Buradayken ben üstelik,Burası cehennem dibi.Oynar gibi bir çocuk arkadaşıylaSobeleme,Bul beni bu yerde, bul be usta.Sen tut elimden, kal be usta.Büyür ya gölgeler, gölge tenhada gezer.Sessiz içre, derinden, güneşleri öteler.Kucağımda sübyan, hayat beni iteler.Dur bi soluk alayım, sor be ustaBir yok var içimde alevli kor be usta.Karanlıktı bu sokaklar, karanlık ve ışıksızUnutuldum bu yer de, bu yer sessiz ve ıssız.Birileri elbet yanımda, ama kader nasipsiz.Ellerimi yüreğine koymadan gitme usta.Yıllar sonra beni benden beni senden etme usta.Bir uçurumun kenarında, rüzgarın kucağında.Bir karanlık güç gibi ateşin ocağında.Yandığım cehennemin narından yatağında.Ne orda ne burda, başının saçağında.Dolaşsam tellerine açma beni usta.Bu dipsiz kuyulara saçma beni usta.Çıkmaz bir sokakta yol aradım,Önümde bir ışık, o sendin.Dokunsam, ateştin alev alacak.Ulaşsam ellerim bir yokluğa varacak.Hayal ettim yüreğinde olmayı,Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.