bannerbanner
Cennet Bedava Cehennem Parayla
Cennet Bedava Cehennem Parayla

Полная версия

Cennet Bedava Cehennem Parayla

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
7 из 8
CANINI CANANECanını canane kurban eyliyor pervaneler,Bezm-i vaslın neşesinden gaşyolur mestaneler,Aşıkın gözyaşlarından doldu hep peymaneler,Ben Resul-i kibriyanın bülbül-ü nalânıyım,Mücrimim gerçi cemal-i Mustafa hayranıyım.ÂŞIK-I YEZDANÂşık-ı Yezdan,Zikreder daim.Talibi irfan,Zikreder daim.Açarken güller,Coşar bülbüller,Sonra sümbüller,Zikreder daim.Hakkın gedası,Zikreder daim.Ağlayan gözler,Mevla’yı özler,Hikmetli sözler,Zikreder daim.Tevhit nidası,Kuran sadası,Ulvi edası,Zikreder daim.HÜDA DAVET EDER ELHAMDÜLİLLAH…Hüda davet eder Elhamdülillah,Bu can dosta gider Elhamdülillah,Hakikat şehrine çün rıhlet oldu.Gönül durmaz iver Elhamdülillah,Biliştik burada hem ihsanlar etti,Nasibimiz kadar Elhamdülillah,Ne gam gider dünyadan NİYAZI,Visaline erer Elhamdülillah.MEVLAM SANA…Mevlam sana ersem diye,Aşka düşen pervaneyim.Cemalini görsem diye,Aşka düşen pervaneyimGözyaşlarım durmaz taşar,Seller gibi çağlar coşar.Vuslat ümidiyle yaşar,Aşka düşen pervaneyim.Derdinle ağlar inlerim,Arşa çıkar eninlerim.Bülbül şakır ben dinlerim,Aşka düşen pervaneyim.Kevni temaşa eylerim,Nevay-ı aşkı söylerim,Sensiz cihanı neylerim,Aşka düşen pervaneyim.

İnsanın kalbini üç şey öldürür: çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak.

İyilik yapmayı bilmiyorsan, hiç olmazsa kötülük yapma

Kibir bele bağlanmış bir taş gibidir.

Onunla ne yüzülür ne de uçulur.

Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa işte doğru insan odur, Mal cimride, silah korkaklarda karar da zayıflarda olursa düzen bozulur.

Deryaya düştük, susuzluktan ölüyoruz bu olacak iş mi?

Lisan zikrederken, kalbi başka yerdeyse, samimiyetinden söz edilemez.

Erkekler hanımlarına kaba muamele yapıp, onları dövmemeli bilakis onlara, İhsan ile güzel muamelede bulunmalı.

Bütün kâinat onu tesbih ederken, insanların saz çalıp, oyun,oynaşta olmaları hangi akılla anlaşılabilir.

İnsanları çekiştiren kimsenin hali, bir mancınık kurarak güzel amellerini doğuya, batıya, her yana atan kimsenin haline benzer.

İlimle birlikte Mevla’ya yönelmen de artıyorsa, bil ki o zaman gerçek âlim olmaya doğru gidiyorsun.

Bir tokat atarsan, vurduğun adamı kaybedersin, Vurmak kırmak marifet değildir. Asıl marifet düzeltmek, ıslah etmektir.

Sen nefsini Hak ile meşgul etmezsen, nefis seni batıl ile meşgul eder. (Mahmud Ustaoğlu)

EN’ÂM SÛRESİ…

148. Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.

149. De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”

152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (birisi hakkında) konuştuğunuz zamana yakınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.

153. İşte bu benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.

154. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Musa’ya kitabı (Tevrat) verdi ki, rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.

162. (Ey Muhammed!) de ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

163. “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben Müslümanların ilkiyim.”

164. De ki: “her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mi arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.

165. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki o, çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.

A’râf Sûresi

Bismillahirrahmanirrahim.

1. Elif Lam Mim Sad, 2. Bu, sana, kendisiyle (inanları) uyarman için ve müminlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.

3. Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

4. Nice memleketleri helak ettik onlara azabımız gece uykusuna dalmışken yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.

16. Şeytan dedi ki, “öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun üzerine elbette oturacağım.”

17. Sonra (pusu kurup) önlerinden arkalarından sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimseler) bulamayacaksın.

18. Allah, dedi ki, “yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. And olsun, onlardan kim sana uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”

19. “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”

20. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki, (öyle ise yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyen kalasınız.) “Rabbiniz size bu ağacı ancak melek olmayasınız ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”

21. “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.

22. Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi, ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.

23. Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

24. Allah dedi ki: “birbirinizin düşmanı olarak inin(oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”

25. Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”

Edep, tecrübe ile (yani bizzat yaşanarak) kazanılır.

Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa sebep olur.

Sizin en kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır.

İstişare etmek, pişmanlığa karşı kaledir.

Danışan pişman olmaz. İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır. (Maverdi)

Allah’a dayan saye sarıl hikmete ram ol,Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın. Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. (Mehmet Akif Ersoy)İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.İyilik edeni duadan unutma.İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil, düşmandır.Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.Dostun, gözün gibi olan insandır.İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcısıdır.Yardım et ki, yardım olasın,Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir. Seni mahrum edene senin iyilik etmendir.Sana zulmedeni affetmendir.Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır. Tevazu ilmin meyvesidir.Tevazu şeref süsüdür.Tevazunun meyvesi yükselmektir.Kanaatin meyvesi azizliktir.Sana söz getiren, senden de söz götürür.Babasına ve annesine itaatli olan,Evladını kendisine itaatli bulur.Dünya ile olan gönül zarardadır.Ukba ile olan gönül erir.Mevla ile olan gönül temiz ve güzeldir.(Erzurumlu İbrahim Hakkı)HEDİYELEŞMEK:

Hediye bir kimseye karşılıksız verilen şey, armağan anlamındadır. Hediyeleşmek ise, karşılıklı olarak hediye alıp vermeye denir.

Peygamberimiz (s.a.v) hadisi şeriflerinde size her hangi bir iyilikte bulunana karşılık veriniz. Verecek bir şey bulamazsanız ona dua ediniz ki kendisine karşılık verdiğiniz bilinmiş olsun buyurmuştur.

HİDAYET:

Hidayet: hedefe götüren şeyi göstermek, rehberlik yapmak bir hedefe giden yolda yürümek, iyilik ve yumuşaklıkla yol göstermektir. İslam’ın bir adı sırat-ı müstakim yani dosdoğru yol ise diğer adı da hidayettir. Yani insanı Allah’a (c.c.) götüren yol. Bir başka deyişle, insanı dünya hayatının amacına ulaştıran rehberdir. Hidayetin karşıtı dalalettir. Yani sapıklıktır. Bir kimsenin bir Müslüman’ın eliyle hidayeti bulması, o Müslüman için çok miktardaki dünya malından daha hayırlıdır.

HİLM:

Hz. Peygamber(s.a.v)in Hilmi: Hz. Peygamber(s.a.v) in ahlakından biri de Halim olmasıdır. Peygamber (s.a.v) in Medine’ye hicretinden sonra Uhut savaşında kâfirler onun mübarek yanağını yaralamışlar. İki dişini kırmışlardı. Bu halde iken bile onlara beddua etmemiş. Allah’ım kavmime hidayet ver, çünkü onlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar. Diye duada bulunmuştur. Sahabeden birisi bu durumda iken: ya Resulullah beddua etsen olmaz mı? Diye sordu. Peygamber(s.a.v) bunun üzerine şöyle buyurdu. Ben lanetçi olarak gönderilmedim.

HIFZ-I LİSAN: dili tutmak

Huluk: Huluk, huy, tabiat, yaratılış ve seciye anlamındadır. Cahiliye şairinin şu bilgice söylemiş sözü ne kadar anlamlıdır. Bir kimsenin gizli huyu varsa varsın o huyunun gizli kalacağını sana dursun, o er geç ortaya çıkar ve bilinir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.v.) de hangi mümin imanı itibariyle daha faziletlidir? sorusuna:

Huyu en güzel olandır, demiyor muydu? İmanı en güzel kâmil müminler ahlaken de en güzel olanlardır. 2. İnsan ibadet ve itaatle alamayacağı yolu ahlakı hasene ile alır.3. Teraziye ilk konulacak şey güzel ahlaktır gibi pırlanta sözler.

A’RÂF SÛRESİ…

57. O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklediği vakit, onları ölü bir belde(yi getirmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.

58. (toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz ayetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.

70. Onlar, “sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler.

71. Hud, “artık size rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah’ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!” dedi.

72. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.

80. Lutu da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”

81. “hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz hattı aşan bir toplumsunuz.”

82. Kavminin cevabı ise sadece, “çıkarın bunları memleketimizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar! demek oldu.

83. Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azap içinde kalanlardan oldu.

84. Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak suçluların akıbeti nasıl oldu.

90. Şuayb’ın kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: “Ey ahali and olsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız, o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.”

91. Derken onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüz üstü hareketsiz çöke kaldılar.

30. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerini de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.

31. Ey âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin.) Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.

32. De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” de ki: “Bunlar dünya hayatında müminler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz”

38. Allah şöyle der: “sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk(arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der ki: “her biriniz için bir daha azap vardır.”

45. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.

46. İkisi (cennet ve cehennem)arasında bir sur, Araf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir ama bunu ummaktadırlar.

47. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.

52. And olsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdi.

53. Onlar ise ancak (“görelim bakalım!” diye) Kuran’ın bildiği sonucu (tevilini) bekliyorlar. Onun bildiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etseler ve (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (ilah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüz üstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir.

Akıl dışında olan şeyler, keşif ve müşahedeyle kalp gözüyle anlaşılır.

Akıl bunları anlayamaz. Nitekim buzum uzuvlarımız aklın anladığı şeyleri anlamıyor.

Huzur ve afiyet, bir köşede oturmak değildir.

Afiyet nefsinden kurtulmaktır. Kurtul da ondan sonra dilersen bir köşede otur.

Dilersen halk içine karış!

Her kime şu beş saadet verilmişse, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır.

1. Vücut sağlığı,

2. Güven,

3. Rızık genişliği,

4. Şefkatli ve merhametli arkadaş,

5. Feragat duygusu.

İlim, sana zaruri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zaruri bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey isteme. İhtiyarlık gençliğin sonu ve neticesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur. (Molla Cami)


Ben en hakir bir insanı kardeş duyan bir ruhum;

Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var.

Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.

Ziyanı yok, siz kuyumcu olunuz, ben demirci olayım; yeter ki hepimiz, şu vatan için bir çekice sarılıp çalışalım.

Bir yerin adına denince Türk milleti,

Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi.

Tanrım şahit, duracağım sözümde, milletimin sevgileri özümde. Vatanımdan başka şey yok gözümde yar yatağın düşman olmaz giderim.

Biz gençler de yürekleri kollarından ve kolları kılıcından güçlü olan bu cihangir ataların yetiştirdiği bir toprağın erleriyiz.

Bu âlemde nur ile karanlığın kavgası var; dövüşüyor her yerde hayal ile hakikatler, boğuşuyor her zaman cinayetle faziletler! Bilmez misin yar eliyle incitilen gönüller.

Çok zamanlar sızlayıcı yaralarla ah eyler?

(Mehmet Emin Yurdakul)

Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız, güllerden koku almıştır. Toprağımız taşımız, soframızda bulunan, lokmalar hep helaldir. Yiyenler nur olur, ekmeğimiz aşımız.(Hacı Bektaşi Veli) Sanatsız kalan bir milletin hayat damalarından biri kopmuş demektir. (Atatürk)


Vatan sevgisinden maksat; toprağa değil; onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir. (Namık Kemal)


İnsanın merhameti yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına sevdirir. (Sadi Şirazi)

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.Sahipsiz vatanın batması haktır.Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.İnmemiştir Kuran, bunu hakkıyla bilin,Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için.Hatırlar mısın? Doğduğun zaman sen ağlardın gülerdi âlem. Öyle bir yaşam sür ki sana hande olsun. Halka matem.Geçmişten hisse kaparmış… Ne masal şey!Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.Bu ezanlar ki dinin temeli,Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla! Budur cihanda en beğendiğim meslek;Sözün odun olsun hakikat olsun tek.Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir,Çalış çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.(Mehmet Akif Ersoy)A’RÂF SÛRESİ…

92. Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şu’aybi yalanlayanlar var ya, asil ziyasına uğrayanlar onlar oldu.

93. (Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! And olsun, ben size Rabbimin vahiy ettiklerini ulaştırdım. Size nasihatte ettim. Şimdi ben inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?”

96. Eğer, o memleketin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlardan dolayı yakalayıverdik.

97. Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

98. Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

99. Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.

105. Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.

106. Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi.

107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.

121. “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.

122. Musa ve Harun’un Rabbine 123. Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz.

124. “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü asacağım”

125. Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”

126.“Sen sırf, Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”

138. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar.

139. “Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır”

140. “Sizi âlemlere üstün kılmış iken Allah’tan başka ilah mı araştırayım size?”

141. Hani sizi firavun ailesinden kurtarmıştır. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından bir imtihan vardı.

145. Musa için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar(uygulasınlar).Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim”

146. Yeryüzünde haksız büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım. (onlar) her ayeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu onların, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.

147. Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekecekler.

150. Musa, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendisine doğru çekmeye başladı. (kardeşi) “Ey anam oğlu dedi. “kavmim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.”

151. (Musa) “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisin” dedi.

152. Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka(ahrette) Rablerinden bir gazap, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız.

HÜDA RABBİM…Hüda rabbim, benim hakkaMuhammedidir Resulullah;Hem İslam dinidir dinim,Kitabımdır kelamullah.Kerimallah, Rahimallah, şefaat ya Resulallah,Kerimallah Rahimallah, şefaat ya Resulallah.Akaidi icre ehlisünnet oldu mezhebim cem’a,Amelde bu Hanife mezhebidir mezhebim vallah.Bulunmaz Rabbimin zıddı ve ne misli bu âlemde;Ve suretden münezzehdir, muhaddesdir Tealallah.Sıfat-ı ba kemaliyle o daim muttasıftır kim,Kamu noksan sıfatlardan beridir zül celalullah.Cemi-i enbiyanın evvelidir Hazreti Âdem,Kamudan afdalü ahir Muhammeddir Habibüllah.İMANLI GENÇİmanlı genç, imanlı genç,Ulvi olan davayı seç,Davran mücahid yıldızım,Azminle sen düşmanı seç.Şahlan duyulsun gür sesin,Yer gök cihan hep titresin.Binbir küfür binbir izim;Batsın ve hem hiç dönmesin.Haykır ki kopsun fırtına,Coşsun Meriç, coşsun Tuna,Üç kıt’a evvelden bizim,Âşık zafer zaten sana.Ayrılma Kuran’dan sakın,Hamlenle coşsun her akın,İmanlı genç göster azim.Milletçe istikbal yakın.HUŞU:

Huşu sözlükte, küçülme, son derece saygılı olma demektir. Kur’an-ı Kerim’de Rahmana(saygı için) sesler huşu etmiş (kesilmiştir) fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.

Din ve ahlakta ise huşu, ibadette, kul ile Allah(c.c) arasındaki ilişkilerde kulun Allah’a(c.c) saygılı bir tevazu (alçak gönüllülük) göstermesidir. Çünkü Allah (c.c) rahmanın kullarının yeryüzünde havf (alçak gönüllülük) ile yürüdüklerini bildirmiştir.

Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarında huşu edenlerin kurtuluş ve başarıya erecekleri vurgulanmaktadır. Biz Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik, Allah korkusundan, onu baş eğmiş titremiş görürdün. Bu örnekleri görsünler diye insanlara veriyoruz.(haşir s.21) ayetinde güzel bir benzetme yapılarak, şayet bu Kur’an bir dağa indirilmiş olsaydı, Allah’a(c.c) saygıdan ötürü dağın çatlayıp çökeceği ifade edilerek Kur’an’ın ve vahyin büyüklüğü ve ondaki sorumluluğun ağırlığı vurgulanmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) namazda sakalı ile oynayan birini görmüş: bunun kalbi huşu etseydi uzuvları da huşu ederdi buyurmuştur.

Hasanı Basri’ye göre huşu kalbin sürekli olarak korku içinde olmasıdır. Sahl ibni Abdullah; kalbi huşu içinde olana şeytan yaklaşamaz demiştir.

HÜRMET:

Başkalarına saygı ve tazim göstermek demektir. Hürmet, Müslüman’ın kendisinden bilgili yaşlı ve ehliyetli diğer bir Müslüman’a saygı itaat ve alçak gönüllülük göstermesidir. Peygamber(s.a.v) otururken üç kişi geldi, biri halkada bir yer bulup oraya girdi, diğeri cemaatin arkasına oturdu, üçüncüsü dönüp gitti. Peygamberimiz(s.a.v) buyurdu ki: Bu içinden en hayırlısını size söyleyeyim mi? Birincisi Allah’a sığındı ikincisi utandı. Üçüncüsü yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi. (Buhari ilim) 8 de.

На страницу:
7 из 8