bannerbanner
Gagauzlara Dair
Gagauzlara Dair

Полная версия

Gagauzlara Dair

Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
3 из 3
KAL SELAMETBir gazilen yol göründüGene garib göynüme.Dağlar, taşlar dayanamaz,Nice kıydın canımı?Kal selamet nazlı yarimBir yana sen bir da ben.Ben havada uçar iken,Alilen tutun beni.Ben pahamı bilir iken,Üç pula satın beni.Altım toprak üstüm yaprak,Gene gönüm hoş idi.Kal selamet kömür gözlüm,Saya sen sola ben. (14)

Balkanlar, Dobruca, Tuna… renklerini taşıyan yüzlerce mani ile karşılaşırız Gagauz halk edebiyatında… Bunlardan birkaçını sunuyorum sizlere…

Şu Tunanın suları,Duruk akar hem hızlı.Şu Kongazın kızlarıHem hodoldur hem nazlı

(N.Baboglu, İ.Baboglu, Gagauz Literaturası, Hrestomatiya, Chişinau, 1997, s 35)

Tuna suyu bulanıkAalarım yanık-yanıkSevgilicim öleliEl uyur bän uyanık(Derleyen: Nikolay Baboğlu)Çeşme başında durdumDokuz güvercin urdumOnbeş Bulgar içindeBir Gagauza uruldumYolun Tuna boyuncaGezdim, testi doluncaBalkannara etiştimNazlı yäri bulunca.

(G.Gaydarci derlemesi, Saba Yıldızı, 2001, sayı:16, s.59)

Varna yolu toz dumanYol boyu sarı samanBir samana dayandımGel yarim, bana yaman

(G.Gaydarci derlemesi, Saba Yıldızı, 2001, sayı:16, s.59)

Ay düar sini gibiSallanır selvi gibiBenim bir yarim varVarna’nın gülü gibi.İki dalda bir cevizAramız Kara DenizSän orada bän buradaNe olacak halimiz.Pindim kerpiç duvarınaBaktım Varna yolunaVarna yolu incecikYarim gelir gencecikVarna’nın kavaklarıTitreyor yapraklarıÇî düşmüş güle benzerYarimin yanaklarıVarna yolu kaldırımDüştüm gelin kaldırınNe anem var ne bubam varUrun beni yöldürün(Güngör 233)

Daha önce de ifade ettiğim gibi Gagauz folkloru ve halk edebiyatı hemen hemen Balkanlar, Dobruca, Tuna boylarında şekillenmiştir. Masallar, destanlar, anlatmalar, türküler, maniler üzerine yapılacak bir çalışma bunu ortaya koyacaktır. Destansı motifler taşıyan ve büyük bir ihtimâlle, bir destanın parçası olan Bayır Oolu isimli masalın mekânı Tuna ve Kara Deniz kıyılarıdır.

Çağdaş Gagauz Edebiyatı’na da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Gagauz ruhunun uyanmasında, Gagauz kimliğinin oluşmasında, Prof. Dr. Mihail Çakır’ın tarihi, dua kitabı ve sözlüğü kadar; Dimitri Karaçoban, Dionis Tanasoğlu, Nikolay Baboğlu, Todur Zanet gibi şâir, yazar ve bilim adamlarının da büyük katkıları olmuştur. Bu arada resimde, heykelde Dimitri Savastin, Afanasiv Karaçoban, Gagauzların kurt başlı bayrağını yapan ressam Petri Vlah (ki Müslüman olarak Ahmet İslâm ismini almıştır), müzikte Dimitri Gagauz bu ruhu uyandıran önderlerdir. Girişe aldığım metin, Gagauz Tarihini roman tarzında kaleme alan Dionis Tanasoğlu’nun UZUN KERVAN isimli romanından idi. Uzun Kervan’da, Balkanlar, Dobruca, Tuna geniş bir yer tutar.

Gagauz âlimi ve yazarı Nikolay Baboğlu’nun çağdaş bir destan denemesi olan ve Tuna boylarında Gagauz ruhunu yeniden canlandıran “OGLANIN LEGENDASI” isimli poemasına:

Tuna senin suyundan,Bir köprü düzerim bän.Bir kavi köprü uzunEskili bana bulsun…Götürsün beni derä,O eski evellerä,

Mısraları ile başlar. Destan girişinin Tuna nehri ile başlaması çok anlamlıdır. Tuna nehri, hem destanın geçtiği mekan, aynı zamanda, geçmişe açılan bir kapıdır… Tuna üzerine kurulacak köprü, esasında geçmişe kurulmuş bir köprüdür. Destan Tuna nehri etrafında hayat bulur, gelişir… Destansı yaşantılar Tuna etrafında geçer. Oglan’ın acıklı hikayesi karşısında kimi zaman “kara yaslı akar” Tuna, kimi zaman Oglan zorda kaldığında sadece baktığı, yalnız bıraktığı için sitem edilir Tuna’ya…

Nerede saklı kaldı,Devlerin girgin adıEh, silsäm legendadan,Pas tutmuş örtülerniEh görsäm, orda ne var,Ne aslı, ne diil aslı.Hem insäm da bakayım,O derin asirleräHem bulsam da açayım,Ne diil belli bizleräDedemä da sorayım,Şatrasında durayım.Da olsun canım duymuşBu günnär ne unutmuş.O geçmiş zamannarıO girgin olannarı (s.191)

Âlim, şâir Nikolay Baboğlu’nun, Dimitri Savastin’in (Mete Savaşan) resimlerinde yarattığı Gagauz ruhunu adeta mısralara döktüğü Oglanın Legendası isimli uzun poemasını, destan denemesini ayrı bir çalışmada ele aldığımızı bildirir; saygılarımı sunarım…

NOTLAR

1. Dionis Tanasoğlu- UZUN KERVAN. (N.Baboglu, İ.Baboglu, Gagauz Literaturası, Hrestomatiya , Chişinau, 1997, s 179-180)

2. Nikolay Baboğlu, ÇALILI YOL DİRİLMEYE. Publitistika Yazılarından, Kişineu 2000, s.3-4

3. Atanas Manof, GAGAUZLAR (Hıristiyan Türkler, Bulgarcadan çeviren: Türker Acaroğlu, Varlık neşriyatı, Ankara-1939, s.7)

4. Güngör, Harun-Argunşah Mustafa. Gagauz Türkleri (TarihDil-Folklor ve Halk Edebiyatı) T.C. Kültür Bakanlığı yay., 2002-Ankara, s.170

5. (Güngör, Harun-Argunşah Mustafa). s.19

6. (Güngör, Harun-Argunşah Mustafa). s.210

7. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, 12. cilt Romanya ve Gagavuz Türk Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yay.,1999-Ankara, s.336

8. (Lenka Yabancı, 24 yaşında, Satılık Hacı-Akkerman) (Saba Yıldızı, Etnik bilimi-kültür-tarih dergisi sayı: 18, 2002, s.6) Derleyen Petri Zavrak, 30. yıllarda

9. (Lenka Yabancı, 24 yaşında, Satılık Hacı-Akkerman) (Saba Yıldızı, Etnik bilimi-kültür-tarih dergisi sayı: 18, 2002, s.6) Derleyen Petri Zavrak, 30. yıllarda

10. (Güngör, Harun-Argunşah Mustafa) s.199

11. (Manov, s.163-164) (Güngör, Harun- Argunşah Mustafa) s.214-215

12. (Kemençeci Dimyan 43 yaşında Tatar Kıpçak) (Saba Yıldızı, Etnik bilimi-kültür-tarih dergisi sayı: 18, 2002, s.5) Derleyen Petri Zavrak, 30. Yıllarda

13. (N.Baboglu, İ.Baboglu, Gagauz Literaturası, Hrestomatiya, Chişinau, 1997, s 28-29)

14. (Güngör, Harun-Argunşah Mustafa) s.194

15. N.Baboglu, İ.Baboglu, Gagauz Literaturası, Hrestomatiya, Chişinau, 1997, s 19

GAGAUZ DESTANLARINDA KÖROĞLU KÖROĞLU IN GAGAUZ EPIC

Dr. Abdulkerim DİNÇ

Dionis Tanasoğlu, Köroğlu destanını şöyle tanıtır: “Türk halkların folklorunda var bir geroy, adı Kör-oglu. Onun girgin yaptıkları için düzülmüş gözel pietler, annatmak hem türkü.

Neçin demişler ona Kör-oğlu?

Bobası onun Hasan, zorda kalıp, yanaşmış bir zengin hem fena beye beygir bakma. Beyin bir kere üfkesi çıker Hasana da izin verer onun gözlerini çıkarsınnar. Adam kör kaler. Ama varmış onun bir oolu, adı Ali. Bu çocuk pek severmiş beygirleri. Bobosında varmış sade bir genç tay. O onu büüder da emin eder, ani kin çıkaracek hain beylerden kendi bobası için hem hepsi fıkareler için. O girgin düşer onnarlan, ona toplaşer çok girgin yigitler da düzerler bir kavi asker. İnsan demiş ona girgin Kör-oglu (körün oglu). Bu dastan Kör-oglu rasgeleer bizde de.” (Dionis Tanasoğlu, Ana Dili, Kişinev-1990, s.15)

Gagauzlardan derlenmiş Köroğlu destanının, “bir adam varmış” diye başlayan hikâyesi şöyledir: Adam, oğlunu çağırır yanına ve: “Bak te o hergele gelecek suya, hepsi beegirlee içee su, nereyi akee, akıntıya doru içerle. Bak angısı suya karşı içee, te o ürük olacek.” (Özkan, s.242) der.

Çocuk babasının tarifine uygun beygiri alıp getirir. Padişah kendisine böyle bir beygir getirdiği için sinirlenir ve adamın gözlerini kör ettirir. Kör adam, oğluna der ki, yeraltında bir ahır aç ve o atı ahıra koy. Ama o yere asla ışık girmeyecek. Kör adam, atın sırtını sıvazlar ve hemen anlar ki küçük de olsa bir ışık sızmaktadır. Oğluna orayı kapattırır. Kör adam ve oğlunun yetiştirdikleri at, Padişahın bütün atlarını geçer.

Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi çerçevesinde, “Gagauz Destanları”nı derleyen Prof. Dr. Nevzat Özkan, eserinde, Atanas Manof, Dionis Tanasoğlu’nun, L.S. Çimpoeş’in eserlerinden Köroğlu metinlerini bir araya getirerek değerlendirmeler yapar.

Dionis Tanasoğlu’nun, Gagauz öğrenciler için hazırladığı ders kitaplarına aldığı Köroğlu metinleri Gagauz destanı olarak değerlendirilemez. Metinlerin başındaki “Türk – Oğuz dastanı” ibaresi dikkat çekicidir. Bu durumu, Mihail Çakır’ın, “Besarabyalı Gagauzların İstoryası” isimli eserinde Gagauzları “halis Türk soyu” olarak vasıflandırmasından sonra, Gagauz aydınlarının ve yazıcılarının kimlik arayışının bir tezahürü olarak değerlendirebiliriz. Tanasoğlu, modern bir destan/roman olarak kabul edebileceğimiz “Uzun Kervan” isimli eserinde Gagauzların köklerini Orta Asya’da arar. Kimliğin yaratılmvasında toprak kadar, maddi yaratmalar kadar destanların, efsanelerin, halk ezgilerinin ve dilin imkânlarının da büyük faydaları vardır. Vatan yahut Silistre ile Türk kimliğinin yaratılmasına Namık Kemal’in hizmetlerinden, 62 yıl sonra Mihail Çakır, Gagauzların kimliğini tarif etmeye başlamıştır. İşte Tanasoğlu’nun ders kitabına aldığı Köroğlu metninin başına koyduğu “Türk – Oğuz Dastanı” ibaresini bu anlamda değerlendirmeliyiz. Sadece “Oğuz destanı” yahut “Türk destanı” yazmamıştır. Türk destanı ile etnik kimliğe işaret ederken, Oğuz destanı ile de İslâm öncesi çağlara atıfta bulunmuştur. Tanasoğlu’nun kitaplarına aldığı özetler, Köroğlu destan parçaları olarak ifade edilen ancak “ballada türküleri” olarak değerlendirebileceğimiz metinler çağdaş Gagauz edebiyatında yahut Gagauz ruhunda akisler yaratmamıştır. Derleme parçalar Gagauzların, Balkan Türkleri ile temaslarının bir hatırası olarak arşivlerde yerini almıştır. 1950’lerden sonra ortaya çıkan Gagauz edebiyatı, köklerini Oğuz destanlarında aramaya başlamıştır. Bunu, en açık biçimde Dimitri Savastin’in resimlerinde ve Ta-nas Karaçoban’ın heykellerinde görebiliriz. Ayrıca Todur Zanet’in şiirleri, en şuurlu arayışlardır.

Özkan’ın, Köroğlu destan metni olarak eserine aldığı 1989 yılında Moldova’nın Çadır şehrinde 1954 doğumlu Vera Guboğlu’ndan M. A. Durbaylo derlemesi imgeler olarak Gagauz kültürüne dair işaretler taşımaktadır. Belki bütün Gagauz destanları, ballada türküleri ile birlikte çözümlenmesi gereken bu imgeler ayrı bir çalışmayı gerektirmektedir.

Kazakistan Gagauzlarından derlenen Dengiboz destanı, “Su Aygırı” efsanesi, Köroğlu destanı ve Dede Korkud hikâyelerinden Bamsı Beyrek’ten izler taşır. Dengiboz, ihtiyar bir adamın sattığı üç taydan en zayıfı olmasın, üç yılda yetiştirilmesi, olağanüstü özellikler göstermesi, suya bastığı an kuru toprak çıkarması, kazığını sökerek sahibini uyarması ve onunla konuşması ile Köroğlu’nun Kıratı ile aynı özellikleri gösterir.

SONUÇ

Sonuç olarak, yüzlerce yıl Dobruca bölgesinde ve daha sonra Besarabya’da yaşayan Gagauz Türkleri, kendi söyleyişleriyle bir “Köroğlu dastanı”na sahip değildirler. Ancak, hatıralarında taşıdıkları Köroğlu metinleri, Köroğlu destan literatüründe taşıdığı özel imgeler, isim değişimleri ile özel bir yere sahiptir.

KAYNAKÇA

1. Nikolay Baboglu, İgnat Baboglu-Gagauz Literaturası. Hrestomatiya, Chişinau. 1997

2. Dionis Tanasoğlu-Bucaktan Sesler, Kişinev, 1959

3. Dionis Tanasoğlu- Ana Dili 5, Kişinev, 1990

4. Nevzat Özkan-Gagauz Türk Edebiyatı, (Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 12, Romanya ve Gagavuz Türk Edebiyatı, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999

5. Nevzat Özkan (Prof. Dr.), Gagauz Destanları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

6. Nikolay Baboglu, İgnat Baboglu-Literatura Okumakları, Kişinev, 1988

7. Harun Güngör, Mustafa Argunşah-Gagauz Türkleri (TarihDil-Foklor ve Halk Edebiyatı) Kültür Bakanlığı, Ankara, 2002

GAGAUZ FOLKLORUNDA ÖLÜM

Yüzyıllarca farklı kültürlerin arasında yaşamalarına rağmen dillerini ve kültürlerini muhafaza eden Gagauz Türklerinin folklorunu, tabiatiyle kültürünü, dört katman olarak görmek ve değerlendirmek gerekir. Hristiyanlık öncesi kültürlerinden getirdikleri adetler ve inanmalar; Hristiyanlık, komşu kültürlerin (Bulgar, Rus, Romen, Moldovan, Ukrayn) tesirleri ve İslâmiyetten geçen –ölüyü yıkama, kefenleme, 40. gün,....gibi- adet, örf ve inanmalar… Bu çalışma, Moldova Cumhuriyeti’nde, Gagauz Türkleri’nin yaşadığı özerk bölge Gagauz Eri’nde, Komrat, Çadır Lunga ve Vulkaneşti şehirleri ile; Beşalma, Çokmeydan, Avdarma, Kongaz, Kirsova, Kıpçak, Dizgince köylerinde 43 Gagauz Türk ile yüzyüze yapılan görüşmelerin tespit ve tasnifinden oluşmaktadır. Çalışmanın plânı, görüşmelerde yöneltilen sorular Sedat Veyis Örnek’in “Anadolu Folklorunda Ölüm” (Ankara,1979) isimli eserinden alınmış; ancak, Ortodoks kültürüne ait farklılıklar için sorular tarafımızdan hazırlanmıştır.

1. Bölüm:

A. ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜREN ÖNBELİRTİLERI. Hayvanlarla İlgili Olanlar:

Gagauz Türkleri, kara kedinin, kanatlı karıncanın, karakarganın, saksağan kuşu.. gibi bazı hayvanların ölümün habercisi olduklarına inanırlar.

Kara karga evin damına oturur veya kapıda bağırırsa; saksağan kuşu ağaçtan ağaca zıplayarak öterse; soroka denilen bir cins karga –kuzgun- evin, kapının yanında öterse, pencereye vurursa; bir kuş veya serçe pencereyi gagalarsa, kedi masanın köşesine sarılıp, yumularak yatarsa ölüme işârettir.

Gagauz Türklerinin, ölümün önceden habercisi olarak asıl ürktükleri hayvanlar, köpek ve baykuştur.

Kuşların, hayvanların depremi önceden hissettikleri bilinmektedir. Gagauzlar köpeğin ulumasının depreme işâret olduğuna inanırlar.

Köpeğin uluması daima kötü habere, sık sık uluması; birkaç gece uzun süre, aralıksız uluması ölüme işârettir.

(Komrat’lı Mariya Kaynak, kocasının öldüğü gün, kendi köpeklerinin evlerinin önünde kuyu yaptığını ve uzun süre uluduğunu söyledi.)

(Beşgöz köyünde bir yaşlı bir kadın, komşularının köpeğinin iki-üç gün hiç susmadan uluduğunu ve nihayetinde o evden bir ölü çıktığını anlattı.)

Eğer, evin köpeği ulumaya başlarsa, sahibi çarığını/ ayakkabısını atarak köpeği kovalar; evden uzaklaştırmaya çalışır. Böylece evin etrafındaki uğursuzluğu kovmuş olur.

Pek çok kültürde olduğu gibi Gagauzlarda da Baykuş (kukumav) uğursuzluğun simgesi ve ölümün habercisidir.

Baykuşun, bir evin üzerinde durması, bir evden bir eve uçması, evin etrafında herhangi bir yere konması, evin saçağına tüneyip ötmesi, bir insanın gözlerine çok derinden bakması ölüme işârettir.

Baykuş, eğer neşeli öter ve çırpınırsa, kaygılanmaya gerek yoktur; ancak, ötüşü kederli ise bir kimse ölecektir.

Baykuş, evin etrafında dolaşarak kahrı/kederi haber verir.

Pencereye doğru çırpınır ve öterse can alacak gibidir.

Bir evin etrafındaki ağaçta acı acı öterse insanlar ürkerler, korkarlar. (Komrat’ta konuştuğumuz, 70 yaşındaki Praskove Petrovna Pedan, bahçedeki ağaçta bütün gece bir baykuşun öttüğünü ve bir hafta sonra annesinin öldüğünü söyledi.)

II. Ev, ev eşyası, araç-gereç ve yiyecekle ilgili olanlar:

Evin tahta ve direklerinde bir ağaç kurdu ses çıkarıyorsa bir can çıkıyor veya ölü, evini görmeye gelmiştir.

Masa, dolap gıcırtıları ölüme işâret olarak kabul edilir. İkona gıcırdarsa o evden birisi ölecek / öbür dünyaya misafir olacaktır. Kapı, pencere vurulmasını andıran ses, ölüme olduğu gibi, şeytanın geldiğine de işârettir.

Geceleyin beklenmedik bir sırada komşunun, kapı çalışı; işleyen saatin duruşu ölüm habercisidir.

Gagauzlar, gün battıktan sonra evden asla bir şey vermezler; verilmesini uğursuzluk sayarlar.

Gün battıktan sonra evden, elek, çorba, tuz, ekmek, ekşi hamur vermek ölümü davet etmektir. Kimilerine göre ölüme işâret olmasa da uğursuzluktur. Özellikle Pazartesi günleri evden hiçbir şey, hatta borç para bile verilmez. Evde bebek varsa yine evden bir şey vermek uğursuzluk kabul edilir.

Gümüş ziynet eşya birdenbire renk değiştirmeye başlar, parlaklığını kaybederse ölüme işârettir

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
3 из 3