bannerbanner
Boşnak Alhamiyado Edebiyatı
Boşnak Alhamiyado Edebiyatı

Полная версия

Boşnak Alhamiyado Edebiyatı

Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
4 из 5

Arap alfabesinin ilk kez Boşnaklar arasında ne zaman kullanılmaya başlandığı meselesi tartışmalıdır. Bu konuda bazı araştırmacılar 15. yüzyılda edebî metinlerde Arap alfabesinin kullanımını çok erken görmektedir. Arap alfabesi ile kaleme alınan ilk Boşnakça metinlerin vakıfname, sicil kayıtları, kanunnameler, çeşitli kayıtların tutulduğu resmî defterler ve çeşitli idari kararların yer aldığı resmî evraklar olduğu varsayılmaktadır.112 16. yüzyılın sonlarına doğru Boşnakların yaşadığı coğrafyada İslamiyet’in yayılması ile birlikte ilk Arap harfli Boşnakça yazılı kaynaklar ortaya çıkmaya başlamıştır. İslami dönem Boşnak edebiyatına Boşnak halk dilinde yazılıp günümüze ulaşan en eski edebî metin, yukarıda da ismini zikrettiğimiz 1588/89 yıllarından kalma Erdelli Hasan’a ait olan Hırvat Türküsü (Hirvat Turkisi) adlı şiirdir. Bu şiir altı dörtlükten oluşan bir aşk şarkısıdır. Şarkı ile alakalı yapılan ilk çalışmalarda ve alhamiyado edebiyatı ile alakalı yayımlanan ilk eserlerde Hırvat Türküsü şeklinde adlandırlmıştır. Günümüze yakın yapılan çalışmalarda ise şiirin ilk mısrasından hareketle Ah nevista, duša moja şeklinde adlandırılması söz konusudur.113

Alhamiyado edebiyatı geleneğinde vücuda getirilen eserlerin konu ve biçim bakımından oldukça çeşitlilik gösterdiğine tanık oluruz. Şekil itibariyle nazım ve nesir olmak üzere kasideler, mevlidler, aşk şiirleri, kısa hikâyeler, dinî içerikli metinler, dinî öğütler, mistik hikâyeler, risaleler, mektuplar, mesaj içeren özlü yazılar, sözlükler, dilekçeler gibi oldukça geniş bir tür ve konu yelpazesi vardır. Mensur eserler genel itibariyle karşılıklı konuşma şeklinde gelişen diyaloglardan oluşurken manzum eserler daha ziyade 5 ile 18 hece arasında değişen çeşitli sayıda dizelerden oluşan lirik-epik, lirik ve dinî-didaktik bir karakterde yaratılmıştır. İlk örneklerinin manzum olarak kaleme alındığı bu edebiyat geleneğinde mensur eserlerin yazımı 18. yüzyıl ortalarına dayanmak suretiyle manzum eserlere nispeten daha geç tarihlerde örneklerine rastlarız. Bu edebiyat geleneğine dâhil edilen ilk mensur eser 1757 yılında kaleme alınan dinî–ahlaki öğütler içeren Sene adlı eserdir. Alhamiyado edebiyatında kaleme alınan eserlerin genel karakteristik özelliği dinî-ahlaki öğütler veren didaktik bir mahiyette olmasıdır. Dinî ibadetlerin gerekliliği, namaz, oruç gibi İslami ritüellerin faziletleri, güzel ahlak, doğruluk, dürüstlük gibi hasletler ve bunların gerekliliği gibi mevzular işlenmiştir. Ayrıca bu tarzda yazılmış çok sayıda mensur eserin kim tarafından yazıldığı ile alakalı el yazmalarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Alhamiyado edebiyatına mensup şair ve yazarlar içerisinde çok azının 1878 yılından önce hayatlarından, kaleme aldıkları eserlerden ve onlara ait el yazmalardan haberdar olunmuştur. Çoğunlukla bu isimlerin eserlerinden ve hayat hikâyelerinden 1878 yılından sonra bilgi sahibi olunmuştur. Ayrıca bu geleneğe mensup çok az sayıda da şair ve yazar, eserlerinde otobiyografilerini vermişlerdir. Bu sebepten 1878 öncesinde yaşayan Alhamiyado edebiyat geleneğine mensup şair ve yazarların hayatları hakkında elimizdeki bilgiler oldukça sınırlıdır. Bu isimlerin birçoğu otobiyografilerini vermeseler de yazmış olduğu eserlerin satırları ve mısraları arasından kendi hayatları hakkında ipuçları bırakmışlardır. Bu durum özellikle Abdülvehab İlhamî, Hasan Kaimî, Muhammed Hevaî Uskufî, Abdurahman Sırrî ve Muhamed Rüşdî gibi Alhamiyado edebiyatının en önemli simaları için geçerli bir durumdur. 1878 yılından sonraya ait metinler ve müellifleri ise bilindik şahsiyetlerdir. Buna rağmen alhamiyado edebiyatı içerisinde değerlendirilen metinlerin önemli bir yekûnu anonim eserlerden müteşekkildir. Bunların Hicri olarak hangi yılda terkip edildiği bilgisi el yazmalarda bazen sadece yıl bazen ise gün ay ve yıl olarak verilmiştir.114

Alhamiyado edebiyatı ürünlerinin kronolojik bir şekilde coğrafi dağılımına göz attığımızda 16. yüzyıl sonlarından 17. yüzyıl başlarına kadar Dalmaçya kıyılarından günümüzdeki Sırbistan topraklarına kadar Arap harfleri ile yazılmış edebî metinlerle karşılaşmaktayız. İlk dönem ürünleri olarak kabul edebileceğimiz bu eserlerin ortak vasfı ise aşk temalı ve lirik bir tarzda teşekkül etmiş olmasıdır. 1588 yılına ait olan Hırvat Türküsü ve 17. yüzyılın başlarına ait olan Nuto Moje Čuda i Ljute Nevolje adlı lirik tarzda yazılmış anonim şiir, 14. yüzyılda yaşayan ve Rönesans döneminde kendine özgü lirik tarzıyla modern lirik şiirin biçimini ve üslubunu yaratarak Avrupa’yı etkisi altına almış olan Francesco Petrarca’nın Dalmaçya ve Dubrovnik kanalıyla Bosna Hersek’te teşekkül eden şiir geleneğini nasıl etkisi altına aldığını göstermektedir.115

Nuto Moje čuda i ljute nevolje, Otkad tebe nisam, gospo, vidio, Nije meni suze ronit po volju, Jere tebe nisam, zlato vidio. 116Bak gör ki başıma gelenleri; tuhaf ve ağır dertleri Seni görmeyeli efendim,Isteyerek gözyaşı dökmüyorum,Zira seni görmedim, altınım benim.

Bosna Hersek’te İslamiyetin yayılması ve İslami tarzda eğitim veren medreselerde öğrenim gören isimlerin giderek artması bu edebiyat geleneğinin zamanla dinî-tasavvufi bir gelişme çizgisi kaydettiğinin bir delili olarak kabul edilebilir. Yine tarihî süreçte Müslümanların yaşadığı coğrafyada bu geleneğe mensup şair ve yazarların yetişmesi söz konusu olmuştur. İslamiyet’in benimsenmesi ile birlikte lirik temalar yerini dinî-didaktik ağırlıklı temalara ve klasik Türk edebiyatı türlerine bırakmıştır. İslamiyet ile birlikte Türk tekke-tasavvuf geleneğinin Bosna Hersek coğrafyasında yayılmasına paralel olarak dervişlerin mistik serüvenleri ve onların mistik dünyaları edebiyatın önemli malzemelerinden birisi olacaktır.

İslamiyet’in hızla yayılması ve Türk kültürünün Boşnakları nüfuzu altına almaya başlamasından itibaren Boşnakların Türkizm (Turcizam) adını verdikleri Boşnak diline Türkçeden girmeye başlayan sözcükler de bu edebiyat geleneğinde yazılan şiirler içerisinde oldukça yoğun bir şekilde kullanılacaktır. Türkçe kökenli sözcükler Boşnakçanın fonetik yapısına uygun bir şekilde kullanılmak suretiyle şiirin ahenginde herhangi bir bozukluğa sebebiyet vermemektedir. Bu durum Osmanlı Klasik edebiyat geleneğinde Farsça ve Arapça sözcüklerin Türkçenin fonetik yapısına uyun bir şekilde sanki Türkçe bir kelimeymiş gibi kullanılması ile benzer bir yapı arzeder.

Şüçür çini kad je kolay,Sabur çini kad je belay,Dalalete ti ne gleday,Taharet nefsu dobro poday.U pamet se ti obuy, dost canum,Terç uçini alçak huy dost canum, yahuy,Dragom Bogu ti robuj, dost canum,Allah, Allah, aşkile huy.Kolaylığa şükret,Belaya sabret,Dalaletten uzak dur,Nefsine al taharet, iyice temizle.Aklını başına topla, canım dostum,Alçak huyu terket, canım dostum, ya Hu,Güzel Allah’a kulluk et, canım dostum,Allah, Allah, aşk ile, ya Hu.

Bosna Hersek’te Türk hâkimiyeti ve Boşnakların İslamlaşması ile birlikte Osmanlı tarzı klasik medreselerin açılması Boşnak kökenli okur-yazar kitlenin Türkçe, Arapça ve Farsça ile tanışmasına ve bu dilleri edebî eserler vücuda getirecek derecede öğrenmesine imkân sağlamıştır. Girişte üzerinde kısmen durduğumuz; Boşnakların klasik edebiyatı olarak adlandırdığımız bu dönemde Türkçe, Arapça ve Farsça edebî eserler kaleme alan sanatkârlar kısmen kendi ana dillerinde de eserler vücuda getirmeye başlamıştır. Arap, Fars ve Türk dillerinin çok dar bir alana hitap etmesi de bu dil ile söyleyişin bir taraftan da Boşnak halk dilininin de etkisi altına girmesine sebep teşkil etmiştir. Bu bağlamda alhamiyado edebiyat geleneği içerisinde Bosna Hersek sınırları içerisinde konuşulan Boşnakçanın farklı ağız özellikleri belirgin bir şekilde yansıtılmıştır. Bunda elbette ki bu edebiyat geleneğinin didaktik bir yapısı olmasının da etkisi vardır. Ayrıca halk dilini yansıtmasına rağmen klasik edebiyat geleneğini temsil eden Türkçe kökenli sözcükler de oldukça fazladır.117

Bahsi geçen 3 dilin de bu dönem itibariyle Arap alfabesi ile yazılması, Arap alfabesini iyi seviyede öğrenen Boşnak okur yazar kesimin kendi ana dillerini de bu alfabe ile yazmasında etken olmuştur. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Arap harfleri ile Boşnakça yazın çok geniş bir alanda yayılarak 20. yüzyıla kadar gelişme göstermiştir. Ancak Arap harflerinin Boşnakçaya uyarlanması noktasında tek bir standart kullanım söz konusu olmamıştır. Tüm şair ve yazarlar bu sorunu kendi yöntemleri ile çözmüşler, kendilerine göre bir kullanım şekli geliştirmişlerdir. Arap alfabesinde bulunan sesli ve sessiz harflerin Boşnakçadaki tüm sesleri karşılaması mümkün olmamıştır. Boşnakçada 5 temel sesli harf varken Arapçada bu sayı 3’tür. Yine Boşnakçada bulunan ž (j), c (ts), ć, č (ç), đ (c), p, lj (ly), nj (ny) seslerinin Arap alfabesinde karşılığı bulunmadığı için bu sesleri karşılamak için Osmanlı Türkçesinde olduğu gibi farklı yöntemler kullanılmışlar, Osmanlı Türkçesi ve Farsçaya başvurmak suretiyle Arap alfabesinde olmayıp Türkçe ve Farsçada kullanılan sembolleri Boşnakçaya uyarlamışlardır. J ve p sesleri Türkçe ve Farsçada kullanılan sembollerle karşılanmıştır. Ancak alhamiyado edebiyatında yazarlar Boşnakçada bulunup Arap alfabesinde ve aynı zamanda Türkçe ve Farsçada bulunmayan c (ts) , č (ç) , đ (c), lj (ly), nj (ny) sesleri için uygun işaretler bulmak zorunda kalmışlardır. Şairlerin kendilerine göre bu sorunu çözmeden kastımız bu noktada geçerlidir. Tüm şair ve yazarlar kendilerince bu 5 sese karşılık semboller kullanmışlardır.

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı araştırmacılar ve alhamiyado edebiyatı sanatçıları Boşnakçanın Arap alfabesine düzgün bir şekilde uyarlanması ve alfabenin yeniden düzenlenmesi ile alakalı görüşler bildirmişler ve bazı reform çabalarında bulunmuşlardır. Alfabede reform çabalarının ilk önemli ismi Mostarlı yazar ve şair Omer Humo’dur. Humo mensur kaleme aldığı Sehvetü’l-Vüsul adlı eserinde Boşnakçanın Arap alfabesi ile yazımı üzerinde durmuş ve bazı izahatlarda bulunmuştur. Humo’dan sonra İbrahim Berbiç, hazırlamış olduğu Boşnakça-Türkçe gramer kitabında Arap harflerinin Boşnakça seslere uyarlanması meselesinde belirli bir yazım kuralı ve sistem geliştirmeye çalışmıştır.118 Daha sonraki yıllarda Yunuz Remziya Stovra, Ibrahim Selyubats ve Arif Sarayliya alfabe meselesi ile alakalı çalışmalar yapmış; ancak tüm bu çalışmalar Arap alfabesinin kullanımı konusunda belirli bir standart getirmememiş ve alfabe sorununun çözümü noktasında kalıcı bir etki yaratmamıştır.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Avarlar kanalıyla Slav dillerine giren Türkçe kökenli bu sözcük, Güney Slavları arasında yerel bey-yönetici anlamında kullanılmaktadır.

2

Salih Seyhan, Hakan Temiztürk, Senada Dizdar, Osmanlı Dönemi Bosna Basın Tarihi, Atatürk Üniversitesi Yay., Erzurum, 2016, s. 51-52.

3

Bosna adının kökeni ile alakalı olarak ayrıntılı bilgi için bk. Mustafa İmamović, Historija Bošnjaka, Bošnjačka Zajednica Kulture Preporod, Sarajevo, 1997, s. 24; Milan Prelog, Povijest Bosne-od Najstarijih Vremena do Propasti Kralijestva-, Naklada Knjižera, Sarajevo, 1912, s. 7-8; Vladimir Ćorović, Historija Bosne, Sirpska Kraljevska Akademija, Beograd, 1940, s. 61.

4

Vjekoslav Klaić, Poviest Bosne do Propasti Kraljestva, Zagreb, 1882, ss. 23-25, 95-105. Georges Castellan, age, s. 94.

5

Bosna Hersek’in Coğrafi konumu içi bk. Saida Kondo, “Bosna Hersek Coğrafyası”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Ankara, 2003, s. 2.

6

Bosna Hersek Federasyonu ve kimlik bilgileri ile alakalı ayrıntılı bilgi için bk. Osman Karatay, “Bosna-Hersek Federasyonu”, Balkanlar El Kitabı, 2. Cilt: Çağdaş Balkanlar, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 221-229.

7

http://www.popis.gov.ba/popis2013/knjige.php?id=2.

8

İliryalılar ile alakalı ayrıntılı bilgi için bk. John Wilkes, Iliri, Preveo s Engleskog: Živan Filippi, LAUS, Split, 2001; Aleksandar Stipčević, Iliri, Školska Knjiga, Zagreb, 1989.

9

Enver İmamović, “Prostor Bosne i Hercegovine u Prethistoriji i Antici”, Bosna i Hercegovine od najstarijih vremena do kraja Drugog svjetskog rata, Bosanski Kulturni Centar, Sarajevo, 2004, s. 23-28.

10

Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), TTK Yay., Ankara, 2011, s. 48-50.

11

Slavlaşma konumu için bk. Salih Jalimam, “Državnopravni razvitak Bosne i Hercegovine”, Univerzitet u Zenici, Zenica, 2008, s. 7-15.

12

Dubravko Lovrenović, “Od Slavenskog Naseljavanja do Bana Kulina”, Bosna i Hercegovine od najstarijih vremena do kraja Drugog svjetskog rata, Bosanski Kulturni Centar, Sarajevo, 2004, s. 48.

13

Ayrıntılı bilgi için bk. Noel Malcolm, Bosna, (Çev. Aşkım Karadağlı), OM Yay., İstanbul, 1999, s. 42-43; Osman Karatay, “Ortaçağ Bosna Tarihi”, Balkanlar El Kitabı, 1. Cilt: Tarih, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 157-158.

14

Mustafa İmamović, Historija Bošnjaka, s. 27-28.

15

Boşnaklar arasında yaygın bir atasözünde güzel olan herhangi bir durum karşısında Ban Kulin dönemine atıfta bulunularak; “Ban Kulin dönemi gibi, o güzel günler gibi” (Od Kulina bana i dobrijeh dana.) denilmektedir.

16

Osmanlı dönemi Bosna Hersek tarihi ile alakalı ayıntılı bilgi için bk. Zafer Gölen, “Osmanlı İdaresinde Bosna-Hersek”, Balkanlar El Kitabı, 1. Cilt: Tarih, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 361-377; Zafer Gölen, Tanzimat Döneminde Bosna Hersek, TTK Yay., Ankara, 2010; Barbara Jelavich, Balkan Tarihi: 18. ve 19. yüzyıllar, Küre Yay., İstanbul, 2016, ss. 97-100, 378-382; Mustafa İmamović, Historija Bošnjaka, s. 95-357; Behija Zlatar, “Bosna i Hercegovina u okvirima Osmanskog carstva (1463-1593)”, Bosna i Hercegovine od najstarijih vremena do kraja Drugog svjetskog rata, Bosanski Kulturni Centar, Sarajevo, 2004, s. 99-127; Enes Pelidija,“Bosanski ejalet od 1593. god. do Svištovskog mira 1791. god.” Bosna i Hercegovine od najstarijih vremena do kraja Drugog svjetskog rata, Bosanski Kulturni Centar, Sarajevo, 2004, s. 135-170; Ibrahim Tepić, “Bosna i Hercegovina od kraja XVIII stoljeća do austrougarske okupacije 1878. godine”, Bosna i Hercegovine od najstarijih vremena do kraja Drugog svjetskog rata, Bosanski Kulturni Centar, Sarajevo, 2004, s. 135-169.

17

Bogomiller, Bizans menşeili Ortodoks ruhban sınıfın hegemonyasını tanımayan, kilise ikonlarını putperestlik olarak niteleyen, Haç’ı şeytanın sembolü olarak gören, dinî ritüellerde ruhban sınıfın otoritesini reddeden, kiliselerde azizlere yapılan ibadeti kesinlikle reddedip, ibadetin sadece Tanrı’ya yapılması gerektiğini savunan, alkol ile arasına mesafe koyan, kilisenin otoritesini kabul etmeyip, vaftiz ve teslis gibi inanç ve uygulamalara karşı çıkan dinî bir gruptur. Bununla alakalı olarak bk. Tayyib Okiç, “Balkanlar’da Bogomilizm Hareketi ve Bunun Bir Araştırıcısı: Aleksandr Vesiljeviç“ İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Cilt 5, Sayı 6, 1973, s. 209; Thomas W. Arnold, Povijest İslama, (Prev. Derviš A. Korkut-Nijaz Ćukrić), Starješinstvo IZ BİH, Sarajevo, 1989, s. 237. Ayrıca Bogomiller, dinî ritüel olarak günde 5 kez secdeye kapanarak Tanrı’ya dua etmişlerdir. Thomas W. Arnold, a.g.e., s. 237. Bogomilizm hakkında daha fazla bilgi için bk. Kadir Albayrak, Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, Emre Yay., İstanbul, 2005. İslamiyet ve Boşnakların İslamiyet öncesindeki inanç sistemleri arasındaki ortaklıklar ile ilgili ayrıntılı bilgi için ayrıca bk. Mehmet Handžič, Islamizacija Bosne i Hercegovine, Bošnjačka Kulturna Zajednica Revija Sandzak, Novi Pazar, 2012; Tayyib Okiç, “Balkanlar’da Bogomilizm Hareketi… ”, s. 209-214.

18

Abdülkadir Özcan, “Devşirme“, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 6, İstanbul, 1994, s. 255. Balkan toplumlarının zalimce bir uygulama olarak değerlendirdiği devşirme sistemi esasında devşirilen çocukların en iyi eğitimi alması, imparatorluğun en yüksek mevkilerine yükselebilmeleri ve çok yüksek maddi kazanç elde edebilmeleri sebebiyle Hristiyan aileleri için karşı çıkılan bir uyguama olduğu söylenemez. Bk. Barbara Jelavich, Balkan Tarihi: 18. ve 19. yüzyıllar, s. 46.

19

Gülay Aydın; Osmanlı İmparatorluğu`nda Yönetici Seçkinlerin Toplumsal Kökenleri, s. 69-71: Yasemin Yayla, Kanuni Sultan Süleyman Devri Osmanlı Devleti’nde Bürokratik Yapı (1520-1566), SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü YYLT, Isparta, 2001, s. 49.

20

Barbara Jelavich, Barbara Jelavich, Balkan Tarihi: 18. ve 19. yüzyıllar, s. 98. Kaptanlıklar ve Bosna Eyaleti’ndeki idarî taksimat ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Hamdiya Kreševljaković, Kapetanije u Bosni i Hercegovini, Svjetlost, Sarajevo, 1980.

21

Zafer Gölen, “Osmanlı İdaresinde…”, s. 368-369.

22

Kemal H., Karpat, Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, İmge Kitabevi Yay., İstanbul, 2004, s. 273.

23

Bununla alakalı olarak Avusturya ilhakının hemen ardından yaklaşık dört yüz bin Müslüman Boşnak’ın Osmanlı topraklarına göç etme talebi Müslüman Boşnakların Avusturya’nın da arzu ettiği doğrultuda göç etmeleri halinde mallarının ve topraklarının Hristiyan ahaliye dağıtılacak olması, göçlerin Osmanlı Devleti’nin o bölge üzerindeki egemenlik hakları ile Avusturya Devleti’ne karşı elde ettiği bazı askerî avantajları ortadan kaldıracağı, göçleri esnasında gerek devletin gerek kendilerinin birçok problemle karşılaşacakları ve devletin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeniyle bunlara gerekli yardımı yapamayacağı gibi nedenlerden ötürü Boşnakların Türkiye’ye göçme isteklerinden vaz geçirilmesi, ancak buna rağmen göç etmek isteyenlere de olumsuz cevap verilmemesinin uygun olacağı kararı alındığı kaynaklarda geçmektedir. Bk. Bosna Hersek İle İlgili Arşiv Belgeleri (1516-1919) (ed. İsmet Binark), Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 1992, s. 107.

24

Osman Karatay, “Habsburg İdaresinde Bosna ve Boşnaklar“, Balkanlar El Kitabı, 1. Cilt: Tarih, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 528-529.

25

Kemal Karpat, Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, İmge Kitabevi, Ankara, 2004, s. 18, 37-39; Yahya Kemal Taştan, “Balkanlarda Ulusçuluk Hareketleri”, Balkanlar El Kitabı, 1. Cilt: Tarih, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 407-408.

26

Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Kimlik ve İdeoloji, Timaş Yay., İstanbul., 2014, s. 20. Birçok tarihçimiz “Pax Ottoman” olarak adlandırdıkları Osmanlı hâkimiyeti dönemini Balkan tarihinin en huzurlu dönemi olarak kabul eder. Balkan milletlerinin asimile olmayışlarını “Pax Ottomana” borçlu oldukları yazıla gelmiştir. Bu övünülen ve hoşgörü olarak nitelendirilen durum paradoksal olarak Osmanlı’nın çöküşüne yol açan en büyük etken olmuştur. Balkanlardaki Ulusçu hareketlerin doğuşunda “Pax Ottomana” adı verilen olgu, birinci dereceden etkili olmuştur. Yahya Kemal Taştan, “Balkanlarda”, s. 411.

27

Ortodoks Hristiyan cemaatler içerisindeki aydınlar, bilhassa Alman şair ve filozof Herder’in ulus düşüncelerinden etkilenmişlerdir.

28

Kemal Karpat, Balkanlar’da Osmanlı…, s. 125.

29

Balkanlar’da Rusya’nın etkisiyle Ortodoks Hristiyanlığın siyasal bir ideoloji haline dönüşmesi ve Balkan milliyetçiliğinin oluşmasındaki katkı ile alakalı ayrıntılı bilgi için bk. Karpat, 2004; 28-31.

30

Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze…, s. 41.

31

Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze…, s. 42.

32

Barbara Jelavich, Balkan Tarihi…, s. 64.

33

Barbara Jelavich, Balkan Tarihi…, s. 69.

34

Muhamed Hadžijahić, Od tradicije do identiteta (Geneza nacionalnog pitanja bosanskih Muslimana), Zagreb, Islamska Zajednica Zagreb, 1990, s. 69-72.

35

Đenana Buturović , Usmena Epika Bošnjaka, Preporod, Sarajevo, 1995, s. 64.

36

Mustafa İmamović, Historija Bošnjaka, s. 373-378; Noel Malcolm, Bosna, s. 241-243. Bošnijak gazetesinin Boşnak milli kimliğinin tekamülü noktasında oynadığı rol ile alakalı ayrıntılı bilgi için bk. Aldiana Softic, Boşnak milli kimliğinin inşasında Bošnjak Gazetesinin rolü: 1891-1901, Hacettepe Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara, 2017.

37

Boşnak etnoniminin oluşum sürecini ve bağlı olduğu tarihi, kültürel, coğrafi ve dinî dinamiklerin kapsamlı bir analizi için bk. Hadžijahić, Od tradicije…, ss. 69-72 , 222-252; Muhamed Hadžijahić, Porijeklo Bosnanskih Muslimana, Muslimanska Biblioteka, Sarajevo, 1990; Aydın Babuna, Bir Ulusun Doğuşu Geçmişten Günümüze Boşnaklar, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2012, ss. 94-103, 196-214.

38

Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Timaş Yay., İstanbul, 2013, s. 274.

39

Balkanlardaki ulusçu hareketler ile Boşnak etnisitesinin teşekkülü ve tekamülü için ayrıca bk. Yahya Kemal Taştan, “Balkanlarda…”, s. 403-432; Ömer Aksoy, “Boşnak Ulusal Kimliğinin Oluşumu ve Halk Kültürünün Etkileri Üzerine Bazı Değerlendirmeler ve Tespitler”, Akademik Bakış, Yıl. 2018, Sayı 65, s. 252-265.

40

Ortaçağ Boşnak edebiyatı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Melahat Pars, “Bosna-Hersek’te Gelişen Boşnak, Sırp, Hırvat ve Yahudi Edebiyatları”, Balkanlar El Kitabı, 2. Cilt: Çağdaş Balkanlar, Akçağ Yay., Ankara, 2013, s. 231-232.

41

Abdullah Skaljic, Turcizmi u Sırpskohırvatskom Jeziku, “Svjetlost” İzdavacko Preduzece, Sarajevo, 1966, s. 11-13.

42

Bu dönemde Arapça ve Farsça yazılan eserler ve müellifleri ile ilgili olarak bk. Farsça için: Džemal Čehajić, “Izučavanje Naše Književnosti na Persijskom Jeziku”, POF, Vol. 39, Sarajevo, 1990, s. 69-85; Arapça için: Ismet Kasumović, “Naša Književnost na Orijentalnim Jezicima u İzvorima na Arapskom Jeziku”, POF, Vol. 39, Sarajevo, 1990, s. 95-109.

43

Şerafettin Turan, “Hersekzade Ahmet Paşa”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 17, İstanbul, 1998, s. 235-237.

44

Fahri Kaya, “Boşnak Edebiyatı”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 1, Bahar 1996, s. 140.

45

Fehim Nametak, Pregled Književnog Stvaranja Bosansko-Hercegovačkih Muslimana na Turskom jeziku, El Kalem, Sarajevo, 1989., s. 21-23.

46

Zafer Gölen, Tanzimat…, s. 183-184.

47

Fahri Kaya, “Boşnak Edebiyatı”, s. 142-144.

48

Đenana Buturović, “O Usmenoj Epskoj Tradiciji u Bosni Osmanskog Perioda (od 15. do 18. vjeka)”, Usmena Epika Bošnjaka, (Priredio: Enes Kujundžić), IP Svjetlost, Sarajevo, 1997, s. 95.

49

Đenana Buturović, Bosanskomuslimanska Usmena Epika, Institut za Književnost Svjetlost, Sarajevo, 1992, s. 13-14.

50

На страницу:
4 из 5