bannerbanner
Kırgız Şiirinde Akan Su
Kırgız Şiirinde Akan Su

Полная версия

Kırgız Şiirinde Akan Su

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 3

Kırgız Kültüründe Su

Her dinde ve kültürde olduğu gibi Kırgızlarda da suyun çok büyük bir ehemmiyeti vardır. Kırgızlarda eski ya da yeni inanç biçimlerinin hemen hepsinde su çok kutsal bir varlık olarak kabul edilir. Kırgızlar Türkleri için su yaşamın kaynağı ve canlılığın sembolüdür. Kırgızların tabiatla olan yakın ilişkileri yer-su inancının onlar üzerinde etkili olmasını sağlar. Bu inancın geleneklerine, göreneklerine ve bütün yaşantılarına teorik ve pratik anlamda kuvvetli bir biçimde yansıdığı görülmektedir. Kırgız halkı öteden beri suya karşı dikkatli ve saygılı davranırlar. Suyu kirletmemeye özen gösteren Kırgızlar, kirletenleri de sert bir şekilde eleştirirler. Suya asla taş atmazlar ve tükürmezler. Kırgızlarda suyun önemi ve kutsiyeti geçmişten günümüze şiir söyleyen pek çok akının eserlerine de konu olur (Erdem, 2000: 153-155).

Asıl bolson gündey bol Aalamga carık nur bergenAsil olsan güneş gibi olHepsini yıkayıp temizleyenCakşı bolson cerdey bol Baarın çıdap götörgön Taza bolson suuday bol Baarın cuup getirgenİyi olsan yer gibi olHepsini kaldırıp götürenTemiz olsan su gibi olÂleme ışık, nur veren(Alimbekov, 1996: 60)

Kırgız inanışlarında su ile hamilelik arasında güçlü bir bağ vardır. Çocuğu olmayan kadınlar kutsal su kaynaklarına, pınarlara giderek orada kurban keser. O pınarın suyundan içen çocuksuz kadınlar, o suyla banyo yapar ve bir gece orada konaklar. Bir gece kutsal sayılan pınarın başında geceleyen kadın güneş doğmadan ve kimse görmeden pınarın suyundan üç defa içer. Bu uygulamanın onların hamile kalmasına olumlu etki edeceğine inanılır. Bu inanış Kırgızların Meşhur destanı Manas’ta da kendisini göstermektedir. Yakup Han on dört yıl boyunca doğum yapmayan Cıyırdı Hatun’a kızarak, kısırlık sebebi olarak pınar başlarında gecelememesini gerekçe gösterir (Ögel, 1989: 67). Ayrıca Kırgızlarda uzun yolculuktan dönenler, hapisten kurtulanlar evlerine geldikten sonra anneleri, hanımları veya aile büyükleri tarafından başlarına su dökülerek muhtemel belalardan arındırılırlar.

Kırgızlar ülkelerinde bulunan bazı göl, nehir, pınar ve kaplıcaları da kutsal kabul ederler. Bununla ilgili Kırgız toprakları içerisinde halkla bütünleşen ve birçok efsaneye konu olan yerlerden biri de Türklerin ana yurdu kabul edilen Isık Göl’dür. Kırgızlar bu kutsal gölün etrafını yurt edinirler. Suları sıcak olduğu için bu göle ‘Isık Göl’ denilmektedir (Erdoğan, 2007: 171-172).

Oş şehri içerisinden geçen ‘Ak Buura’ nehri de Oş’ta yaşayan Kırgız Türkleri tarafından kutsal kabul edilir. Bu suyun Süleyman Peygamber tarafından Oş şehrine getirildiği, maddî ve manevî şifa kaynağı olduğu rivayet edilir. Ayrıca Süleyman dağı eteğindeki Nevaî parkındaki su kaynağı halk tarafından ikinci zemzem olarak nitelendirilir (Erdem, 2000: 172-176). Ayrıca Abşır Ata Şelalesi ve Celalabad Kaplıcaları da diğer su kaynaklarına benzeyen sebeplerle kutsal kabul edilir. Eyüp Peygamberin bu bölgede yaşadığına inanan bölge halkına göre Celalabad kaplıca suyu onun döneminden kalma bir sudur. Eyüp peygamber bu su vesilesiyle hastalıklardan kurtulur (Erdem, 2000: 180).

Kırgız halk kültürü içerisinde su kültüyle ilgili olarak ab-ı hayat inanışı da görülür. Halk arasında ab-ı hayat suyu ile ilgili pek çok menkıbe bulunmaktadır. Manas destanında geçen rivayete göre Semetey, ak şumkarını (atmaca) bir ördek avlamak için uçurur. Ak şumkar da ölümsüzlük suyundan içmiş bir ördek avlayıp gelir. Bu ördeğin etinden Bakay, Semetey, Kanıkey, Ayçürök her beraber yer. Bu sebeple halk arasında onların ölümsüzlük kazandıkları ve uzun süre yaşadıkları, daha sonra da hepsinin sırra karıştıkları söylenmektedir. Hatta büyük manasçıların Manas söylemeye bu sırra karışan kişileri rüyalarında görmeleriyle başladıklarına inanılmaktadır (Alışbaev, 2015: 11).

Kırgızlarda suya verilen önem ve değer; atasözleri içerisinde geçen ‘suu- ömür bulagı’ (su hayat kaynağı), ‘Suu sıylagan zor bolor, suu kordogon kor bolor.’ (Suya saygı gösteren güçlenir, suyu hor gören hor görülür.), ‘Appak bolson kuuday bol, taza bolson suuday bol.’ (Bembeyaz olacaksan kuğu gibi ol, temiz olacaksan su gibi ol.) şeklindeki veciz ifadelerden de anlaşılabilir (Alışbayev, 2015: 10).

II. BÖLÜM

KIRGIZ EDEBİYATINDA ‘AKAN SU’ MOTİFİ

Kırgız Edebiyatında ‘Akan Su’ Motifi

Edebiyatın, hangi amaçla yapılırsa yapılsın toplumu etkileyip yönlendirdiği bilinen bir gerçektir. Buna karşılık edebî eserler de içerisinde bulundukları toplumun hayatından özellikle muhteva bakımından etkilenir (Koraş, 2019: 17). Bu tespitten hareketle geçmişten bugüne süreç içerisinde sözlü ve yazılı nakil yoluyla taşınan rivayetler, masallar, hikâyeler, efsaneler, destanlar ve diğer edebî türlerde yer alan su motifi, bir edebî tür olan şiirlerde de hemen her dönemde kullanılır. İlk edebî formlardan biri olarak değerlendirilen ve insanlardan diğer sanat biçimlerine nazaran daha çok ilgi gören, şairi ile birlikte okurunu da varlığının bir parçasına dönüştüren şiirler, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana söylenmektedir (Kundakcı-Bacaklı, 2019: 2231). Bu anlamda insan hayatının değişmez unsurlarından biri olarak değerlendirilebilecek şiirlerde hayatın devamı için vazgeçilmez olan, bu sebeple de kendisine kutsallık atfedilen su motifi, hissî ve sanatlı bir biçimde anlatılagelmektedir. Kırgız Türklerinin dünyaya bakışını da yansıtan Manas destanında merkez kahraman Manas’ın duasında yer alan: “Annesi su Kırgız’ın / Atası dağ Kırgız’ın” ifadesi de Kırgızların suya verdiği öneme işaret eder. Aynı destanda Tanrı’nın kendilerine yurt olarak Issık Göl çevresiyle Tanrı dağlarının eteklerini vermiş olmasını da bir lütuf olarak değerlendirilmesi de su motifinin Kırgız hayatındaki önemini göstermektedir (Kapağan, 2015; 29).

Türk kültürünün ortak kültür metinlerinden Kutadgu Bilig’de Balasagunlu Yusuf Has Hacip Allah’ın ihsanı ve yüceliğinin delili olarak insanlara verdiği nimetleri sıralar. Su da Allah’a şükretmeyi gerektiren ve O’nun yüceliğine delalet eden nimetlerin en önemlilerinden biri olarak anılır:

Tirüülördün barınan kuday uluu Tatıktuu bir özünö urmat kıluu Cerde, köktö kün körgöndün egesi Saga caşoo, ömür bergen dagı özü Tirüülörgö aç koyboston kam köröt Ceerine aş içeerine suu beretCanlıların tamamından Huda uluLayıktır bir kendine hürmet etmekYerde, gökte gün geçirenin sahibiSana hayat, ömür veren de kendisidirCanlıları aç bırakmadan hazırlık yaparYemesi için aş, içmesi için su verir.(Obozkanov, 2006: 185)

Kırgız edebiyatında ‘akan su’ teması, kâinatın her türlü donanımı ile yaratılışında ve bu yaratılma sonrasında hayatın devamını sağlayan denge unsurlarından biri olması hususiyetiyle şairler tarafından özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısında başlayıp yakın zamana kadar yoğun olarak kullanılır. Bir şiir akımı olarak da değerlendirilebilecek bu şiir anlayışında su metaforu şairler tarafından temiz, saf ve güzel olanın arayışında bir araç olarak değerlendirilir. Bu bakımdan bir tür felsefî şiir örneği de sayılabilecek bu tarz şiirlerde redif olarak kullanılan ‘akan su’, yeryüzünü bezeyen bir unsur olmasının yanı sıra insanların hayatı algılama ve yaşama biçimi olarak da işlenir (http://arch.kyrlibnet.kg/uploads/KNUZHAAN-BAEVAK.2015-6.pdf, Erişim Tarihi: 16.10.2019).

Kırgız akınlarından Esenaman Calgaş uulu (1833-1913), Ceñicok Kökö uulu (1860-1919), Togolok Moldo (1860-1942), Toktogul Satılganov (1864-1933), Barpı Alıkulov (1884-1949) gibi akınlar ‘akan su’ redifli şiirler yazan şairlerden bazılarıdır. Bu şiirlerde suyun hareket halinde verilmesi de dikkate değerdir. Daha çok ihtiyarların, hizmetlerine karşılık gençlere ettiği “Agın suuday ömürün uzun bolsun.” (Akan su gibi ömrün uzun olsun.) duasından hareketle ‘akan su’ kullanımının berekete karşılık geldiğini söylemek mümkündür. Nehirler, ırmaklar suyun hareketli halinin farklı görünüşleri olmaları bakımından ‘akan su’ temasına karşılık gelen yerlerdir. Bu tür sulardan atsız şekilde geçmek zorunda olan göçebe Kırgızlar, başlarına bir şey gelmesinden korkar. Çünkü nehirler, ırmaklar gücün sembolüdür. Bu sebeple Kırgızlar nehirlerden, ırmaklardan geçmek için özel dualar okurlar (İşcanoğlu, 2017; 298-299).

Şiirlerde ‘akan su’ ideal bir varlığı, mekânı ve durumu ifade edecek şekilde kullanılır. Buna karşılık ‘akan su’ şiir akımın yaygınlık kazandığı dönemde Kırgız Türkleri oldukça zor durumdadır. XVIII. yüzyılın başlarında Hokand Hanlığına bağlı olan Kırgızlar, 1852 yılından başlayarak Çarlık Rusya’sının etkisine girer ve 24 yıllık bir sürecin sonunda 1876 yılında Hokand Hanlığının yine bu devlet tarafından ortadan kaldırılmasıyla Rus hâkimiyetine geçer. Çarlık Rusya özellikle 1860’lı yıllarda Rusya içlerinde yaptığı toprak reformundan sonra birçok Rus çiftçisini Türkistan coğrafyasına yönlendirir. Bu göçler sebebiyle Kırgız Türklerinin yaşadığı vatan coğrafyası da Rus çiftçiler tarafından işgal edilir. Ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşan göçebe Kırgızlar, gün geçtikçe verimli otlaklarını da kaybeder. Hayat düzenleri bozulur. Rusların işgal ve asimile politikaları neticesinde her şeylerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar (Roux, 2014; 407).

Bir tür tabiat güzellemesi biçiminde Kırgız edebiyatında ‘akan su’ temalı şiirlere XIX. yüzyılın sonu XX. yüzyılın başından itibaren rastlanılmaktadır. Bu şiir akımı içerisinde yer alan birçok şair, dönemlerinde yaşanan zulümlere karşı da kayıtsız kalmazlar. Buna karşılık ‘akan su’ şiirlerinin görünen yönüyle Kırgızların o dönemde başına gelenlere hiç değinmeden sadece tabiat güzellemesi yaptığını düşünmek mümkün değildir. ‘Akan su’ akımı çevresinde oluşturulan şiirlerin, eserlerin daha çok el yazması biçiminde çoğaltıldığı ve aynı zamanda aydın kimliği de bulunan şair ve yazarlara yönelik sansürün arttığı bir dönemde, bu tür zorlukları aşma hesabıyla söylenmiş olması kuvvetle muhtemeldir. (Kundakcı, 2019: 203-218) Kırgızlarda edebî bir akım olarak ortaya çıkan ‘akan su’ motifini kullanan şairleri hayatları ve edebî kişilikleri yönüyle değerlendirmek bu motifin Kırgız kültüründe tam olarak nerede durduğunu anlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu motifin kullanıldığı bir şiir formunun tamamını görmek de bu akımı doğru değerlendirmek açısından oldukça gereklidir

Kırgız Şiirinde ‘Akan Su’ Şairleri ve Şiirleri

ESENAMAN CALGAŞ UULU (1833-1913)

Hayatı ve Kişiliği

Yaşadığı dönemdeki önemli söz ustalarından biri olan Esenaman Calgaş Uulu’nun hayatı hakkında yazılı kaynaklarda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Şairin hayatına dair bilgiler daha çok sözlü kaynaklarda yer alan rivayetlerden ibarettir ve bu rivayetler de birbirinden farklılık gösterir. Bu rivayetler arasında en çok kabul gören Kuşçu boyunun Kırcı soyundan olan Esenaman’ın Talas’ın ‘Çatbazar’ ilçesinde 1833 yılında dünyaya geldiği ve Kara-Kol bölgesinin Kızıl-Korgon şehrinde hayatını sürdürüp 1913 yılında 80 yaşında vefat ettiği şeklindedir (Akmataliyev, 2015: 213).

Fakir bir ailede dünyaya gelen Esenaman, küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybeder. Dönemin pek çok şairi gibi annesiz ve babasız bir çocuk olmanın zorluklarını çeken Esenaman, Isık-Köl’de yaşayan Sarıbagış boyuna mensup dayılarının elinde büyür. Yetişkinlik döneminde Çüy bölgesine gelen Esenaman, halk arasında şair olarak tanınmaya başlayınca Talas bölgesine gider. Vefat ettiği Kızıl-Korgan bölgesine ise ömrünün son döneminde gider. Uzun bir süre aynı yerde kalmayan Çüy, Isık-Köl, Talas ve Kızıl-Korgan arasında gidip gelen şairin şiirlerinin birçoğu da bu sebeple bugüne ulaşamaz. Araştırmalardan anlaşıldığı kadarıyla Kuzey ve Güney Kırgızistan topraklarını gezerek sanatını icra eden şair, döneminin birçok itibarlı insanının karşısında şiir söyler. Bu durumu, oğlu Ümütaalı’nın babası hakkında söylediği şiirlerden anlamak mümkündür:

Baytikke barıp ırdagan Kurmancan Datka sıylagan Cantay menen Cankaraç Aytsa sözün kıybaganBaytik’e varıp şarkı söyleyenKurmancan Datka ödüllendirenCantay ile CankaraçDese sözünü kesmeyen(Akmataliyev, 2012: 215)

Şairin ve eşinin vefatından sonra ardında kalan oğlu Ümötaalı bir akrabası tarafından Talas’a götürülür. Orada amcasının dul eşi tarafından yetiştirilen Ümötaalı, sevdiği yetim bir kızla evlendirilir. Fakat önce eşi daha sonra da Ümötaalı genç yaşta henüz çocukları olmadan ölür.

Edebî Şahsiyeti

Balık, Çoñdu, Sartbay ve Naymanbay adlı akınlarla aynı dönemde yaşayan Esenaman Calgaş Uulu zamanının güçlü şairlerindendir. Kırgız şiirinin önemli ismi Arstanbek’i cenaze ve düğün merasimlerinde şiir söylerken dinleme fırsatı bulan Esenaman, akınlık sanatına dair incelikleri usta çırak ilişkisi içerisinde Sokur Kalça adlı akından öğrenir. Kendisi de bu geleneği sürdürerek Kırgız şiirinin önemli isimlerinden Toktogul başta olmak üzere birçok ismi şiir kabiliyeti ile etkileyerek akınlığa başlamalarına vesile olur (Alimov, 2010: 288).

Şairin şiirleri bir bütün olarak değil, parça parça yazıya geçirildiği için şiirlerdeki genel muhtevayı anlamak güçtür. Onun şiirlerinin geneli için bir içerik tablosu çıkarmak da yine şiirlerin bütünün bağlamından kopuk oluşu sebebiyle zordur. Ayrıca şairin özellikle övgü ve yergi şiirlerindeki samimiyetini kavramak da imkânsızdır. Çünkü şair, övgü ve yergi içerikli şiirlerinde o dönemin Solto boyu beyleri olan ve birbirlerine düşmanca tavırlar sergileyen Cangaraç ve Baytik’i çoğu zaman kendi kanaatleri ile değil onların yönlendirmeleri ile anlatır. Sığınabileceği kimsesi bulunmadığı için güç karşısında stratejik davranan Esenaman, hayatta kalabilmek için bir bey’in yanındayken onu över diğerini yerer, diğerinin yanına gittiğinde ise tam tersini yapar. Hakkında anlatılanlara göre bir müddet sonra bu durumu gizleme gereği de duymaz. Her iki beye de hayatta kalabilmek için bunu yapmak zorunda olduğunu açıkça dile getirir. Şiir söylemede hünerli oluşu, özellikle yergide ve övgüde dilinin keskin bir özellik göstermesi ve niyetini cesaretle ortaya koyup açıklaması Esenaman’ın hem hayatını kurtarmasını hem de her iki bey tarafından ödüllendirilmesini sağlar.

Esenaman’ın bir şair olarak en iyi olduğu icralardan biri atışma sanatıdır. Hayatı boyunca birçok atışmaya katılan şair, atışmanın bütün türlerinde rakipleriyle yarışır. Atışmada iki şairin sadece söz ustalığı değil, onların ezber ve öğrenme, kabul etme ve anlama yetenekleri de sınanır. Bu şiir türünde rakipler kelimeleri yerinde kullanma, kafiye ustalığı, geleneği bozmadan yeni şeyler söyleme becerisi, ileri sürdüğü fikirlerdeki tutarlılık, hız, sosyal ve tabiî çevreyi anlatabilme ve duygusal yoğunluk hususlarında başarılı olmak zorundadır. Bu sorumluluk sebebiyle her şair atışma türünde ürün veremez.

Kırgız edebî geleneğinde atışma türünün en iyi örneklerinden biri olarak gösterilen Esenaman ile Ceñicok arasında gerçekleştirilen atışma hem halk arasında hem de şairler çevresinde çok güçlü ve etkili eser olarak değerlendirilir. Birçok derlemeci tarafından yazıya aktarılan bu atışma Kırgızistan coğrafyasının tamamında bilinen varyant sayısı oldukça fazla olan bir eserdir. Atışma, Talas’ta düzenlenen büyük şölende doğaçlama şiir söyleme yöntemi ile gerçekleştirilir.

Eseneman ve Ceñicok arasında gerçekleştirilen atışmada şairler aynı bölgenin şairleri oldukları için, türün diğer örneklerinde olduğu gibi sözü aile, boy ya da bölge gibi konular üzerinde ayağa düşürmez. Bunun yerine şiirlerin muhtevasını şairlerin sosyal hayat, din, ahlaki meseleler konusundaki düşünceleri belirler. Bu bakımdan düşünce ve sanat hünerinin en iyi örneklerinden bir sayılabilecek bir edebî eser ortaya çıkar. Atışmayı Ceñicok kazanmışsa da Esenaman’ın atışma sırasında Ceñicok’tan aşağı kalmayan özellikle kafiye bulmadaki ustalığı, düşüncelerinin netliği, nükteli söyleyişi gibi hünerleri onun da büyük bir şair olduğunu göstermeye yeter. Esenaman atışmada kaybetmesine rağmen bu durumu kişisel bir kavga haline getirmez ve Ceñicok’un şairlik kudretine, ustalığına her zaman saygı duyar (Akmataliyev, 2012: 225-230).

Kırgız şiir geleneğindeki atışmanın en zor türü bilmeceli atışmadır. Bu tür daha çok dinî inançlarla ilişkili olduğundan ortaya çıkışı da eski dönemlere dayanır. Bilmeceli atışmalarda kullanılan motif, içerik ve kahramanların Kırgız sahası dışında Altay, Hakas ve Kazaklar arasında da birçok varyantlarının bulunması türün ortak edebî devrede kullanılan eski bir şiir söyleme biçimi olduğunu doğrulamaktadır. Bilmeceli atışmalarda klişe söyleyişler, klasik örnekler kullanılmakla birlikte şairler, kendilerine ait özgün ve kişisel detaylar da eklemek zorundadır. Toplumun tabiî gelişme sürecinde yaşananları, insan ve tabiat etrafında gerçekleşen olayları anlamak üzerine kurulu bilmeceleri şair, estetik bir kavrayışla sorar ya da cevaplar. Bu atışma türü şairin şiir söyleme yeteneği kadar, insandan topluma, toplumdan tüm âleme genişleyen bir mecrada düşünebilme yeteneğini de geliştirir. Bilmece türü atışmalarda şairler bir süre sonra toplumsal ve siyasî meseleri de bilmecenin konusu yapar. Bir tür beyin fırtınasına dönüşen ve yeni fikirler üretme, toplumsal farkındalık oluşturma, sorun çözme gibi bugün de ihtiyaç duyulan yetenekleri geliştirmede bilmece türü atışmalar oldukça önemlidir. Esenaman ile Çoñdu’nun aşağıya bir kısmı alıntılanan bilmece türündeki atışması bu türün bugün de en iyi örnekleri arasında sayılabilir.

Esenaman:

Kuu ılaaçın teppegen Kulduyup cerge tüşpögön Kuuda bütün bar beken Kara ılaaçın teppegen Kaldayıp cerge tüşpögön Kanatta bütün bar beken?Beyaz Laçin vurmayanHareketsiz yere inmeyenKuğuda sağlam var mıymış?Kara Laçin vurmayanKocaman şekilde yere inmeyenKanatta sağlam var mıymış?(Akmataliyev, 2012: 223)

Çondu:

Kuu ılaaçın teppegen Kulduyup cerge tüşpögön Kuuda bütün kurkulday Kara ılaaçın teppegen Kaldayıp çerge tüşpögön Kazda bütün KarlıgaçBeyaz Laçin vurmayanHareketsiz yere inmeyenKuğuda sağlam çulha kuşuKara Laçin vurmayanKocaman olup yere inmeyenKazda sağlam kırlangıç.(Akmataliyev, 2012: 223)

Hayatı boyunca birçok şair ile atışan Esenaman, sadece Kırgız lehçesiyle değil Kazak lehçesiyle de şiirler söyleyen, atışmalara katılan bir şairdir. Kazak coğrafyasını da dolaşarak birçok şiir söylediği rivayet edilen şairin bu özelliğini Arstanbek de doğrulamaktadır:

On, sol Kırgız çoğulsa Kakşap bir ırdap turçu ele Kazak, Kırgız aralap Eki tilde bipbirdey Elirip ırdap curçu eleSağ, sol Kırgızları toplansaDurmadan şarkı söyler idiKazak, Kırgızları dolaşıpİki dilde de aynı şekildeCoşarak şarkı söyler idi(Kebekova, 1994: 133)

Ayrıca halk arasında, Esenaman’ın Kazak Türkçesi ile de şiirler söylediği ve Kazak şairlerle atıştığı ihtimalini güçlendiren içerisinde Kazak Türkçesine ait kelimelerin de bulunduğu ve Kazak şiirine has bir şiir biçimi olan ölöñ şeklinde söylenmiş 11-12 hecelik bir şiiri de bulunmaktadır:

On beşinde şarkırap akkan bulaktaysın Cıyırmanda carga oynogon ulaktaysın Otuzda küyüp turgan çıraktaysın Kırkında kınga salgan bolottoysun Elüüdö belden aşkan adamdaysın Altımış caş kayra köçkön eldey eken Cetimiş cergesi meken ekenSeksenin kara cerden kem eken Toksonun tongo sepken bor eken Balanın balasına kor eken(Akmataliyev, 2012: 216)On beşinde çağlayıp akan pınar gibisinYirmisinde yarda oynayan oğlak gibisinOtuzunda yanmakta olan çıra gibisinKırkında kınına konmuş pulat gibisinEllisinde belden aşan adam gibisinAltmış yaş, geri göç eden halk gibiymişYetmiş, vatanı ile eşit imişSeksenin kara topraktan eksik imişDoksanın buza saçtığın toz imişOğlunun oğluna hor imiş

Esenaman-kendi döneminin şairidir. Onun için onun yaratıcılığı aşırı övülmeden veya eksiltilmeden kendi değerini alması gereklidir. Şairin yaratıcılığı kendi döneminin tarihi şartına, toplumsal ve sosyal bakış açısına, ahlaki bilgisine göre oluşturularak gelişmesi ise değerlidir. Bundan fazla talep etmenin bir zaruriliği yoktur. Esenaman’ın yergi şarkıları bazı kişilerin emri ile söylenmesine rağmen, nişanladığı kişiyi indirebilmiştir. Buna yukarıdaki Cankaraç ve Baytik hakkında söylemiş olduğu şarkıları açık örnektir.

Eseneman dönemindeki mollaların halkı aldatarak menfaat temin etmelerinden de oldukça rahatsızdır. Helal haram konusunda işine geldiği gibi davranan, dini kullanarak halkı korkutan mollaları şiirlerinde açıkça eleştirir. Nitekim bir tanıdığının evine gittiğinde onun hasta hanımını iyileştirmesi için evine çağırdığı Acıbay Molla’yı elindeki tek keçiyi keserek ağırladığını mollanın da bu durumu kendisi için bir hak saydığını görür. Ayrıca Molla, şairi de kendisine ve dolayısıyla dine gereken ilgiyi ve saygıyı göstermemekle itham eder:

Koconun üyü kayakta Kabarın barbı ayakta Sooptun tübü beyişte Şarıyat colun ayta albay Kalgım kelbeyt keyişteHocanın evi neredeHaberin var mı o tarafta?Sevabın hepsi cennetteŞeriat yolunu anlatamadanKalmak istemem üzüntüde(Akmataliyev, 2012: 231)

Esenaman yanındakilerin de ısrarları ile Acıbay Molla’ya o günün din adamlarının durumunu da gözler önüne seren bir cevap verir:

Top cıyılıp ıy çıksa Tolup ketet moldolor Torgoy bolup lepildep Konup ketet moldolor Aytkandarın çın bolso Akıretke barganda Aziz başın kor bolorKalabalık toplanıp, haykırış çıksaDolar taşar mollalarİbibik kuşu olup acele ileKonar gider mollalarDediklerin gerçek iseAhirete gittiğindeAziz başın hor olur(…)Koşular bolson tayıpka Koconun üyü şayıkta Kara ookat üçün sen dagı Kalarsın katuu ayıpka Calgandı cakşı bilesin Cardamın tiybeyt mayıpka Senin üyün meçitte Zeketin kalat keçikpeBirleşecek isen taifeyeHocanın evi şeyhteHaram yemek için sen deKalacaksın ağır suçlamadaYalanı iyi bilirsinYardımın dokunmaz engelliyeSenin evin camidedirZekâtın kalır gecikme.(Akmataliyev, 2012: 232)

Şairin özellikle övgü ve yergi şiirlerindeki hüneri, dönemin yöneticileri kadar din adamlarına karşı yazdığı bu tür tenkit şiirlerinde de dikkati çeker. Esenaman; Acıbay Molla’nın söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmadığını, yalancı ve menfaatçi olduğunu, din anlayışının şekilden ibaret kaldığını söylediği şiirinin sonunda sözü onu herkesin içinde kovmaya kadar vardırır:

Bey daaratı tozoku Karam emey emine?Elden aldap alganın Aram emey emine?Kuuçundaba emi sen Küp tüşündün kebime Eçki soyso et ceysin Eki söz menen epteysin Tarpka kongon coruday Taş keltekke alsa ketpeysin Oylono berbey oydolo Otura berbey corgolo Abdestsiz cehennemlik Haram değil de nedir? Halkı dolandırıp aldığın Haram değil de nedir? Zavallı görünme şimdi sen İyi anladın sözümü Keçi kesse, et yersin İki sözün ile halledersin Leşe konan kuzgun gibi Taşlasa da gitmezsin Fazla düşünmeden kıpırda Fazla oturmadan yorgalaKoltugunda şaytan bar Konogun taap korgolo Kılçıldaba kalp ele Kana ordunan tur moldo Koltuğunda şeytan var Misafirini bulup koru Titreme yalandan Hadi yerinden kalk molla(Akmataliyev, 2012: 232)

Araştırmalara göre birçok türde ve farklı muhtevada şiirler söyleyen fakat çoğu şiiri bugüne ulaşamayan Esenaman, destan söyleme geleneğinde de hünerli bir şairdir. Destanları hafızası ve hayal gücü sayesinde ustaca anlatan Esenaman’ın doğaçlama şiir söylemedeki ustalığı özellikle bu türde oldukça dikkati çeker. Onun icrasını gerçekleştirdiği ‘Manas’, ‘Semetey’, Kococaş’, ‘Olcobay’ ve ‘Kişimcan’ destanları bugüne kadar kimi şairler tarafından taşınır. Esenaman’la ilgili olarak dönemin meşhur şairi Arstanbek şiirinde:

Esenaman eski ırçı Elge cakkan keski ırçı Comoktun bolcu moldosu Aytıştın bolçu corgosu Nuska sözgö nar ele Aytkanınday bar ele Kızıl tili kurç ele Irçılardın murçu ele Esenaman eski şair, Halkın hoşlandığı bilge şair, Destanın idi mollası Atışmanın idi yorgası. Nasihat söze nar idi Dedikleri kadar var idi Kızıl dili (söz ustası) keskin idi Şairlerin ateşi (tesirli sözü) idi(Kebekova, 1994: 133)

Çarlık dönemi ve daha sonraki dönemlerde Kırgız şairleri arasında işlenmesi gelenek hâline gelen konulardan biri olan ‘akan su’ konusu birçok şair için bir metafor olarak kullanılır. Şairin birikimine, eğitimine, dünya görüşüne ve şahsî yeteneğine göre hacmi, derinliği, anlam yükü ve kelime hazinesi değişen ‘akan su’ konusu şairlerin hayat, insan, geçmiş ve gelecek gibi genel başlıklarda düşüncelerini şiirle ifade etmenin bir aracı olur.

На страницу:
2 из 3