bannerbanner
Cezmi
Cezmi

Полная версия

Cezmi

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
6 из 6

Ordu komutanı Lala Mustafa Paşa, Erzurum’a döndü. Osman Paşa da yanında kalan on bin kadar askerle, Şirvan kalelerini onarttı; nüfus ve arazi sayımı yaptırdı; o civarların emniyet ve asayişini sağladıktan sonra İran’a geçerek Karadağ ve Mogan taraflarını da itaat altına aldı; Şamahi’yi il merkezi yaparak orada yerleşti.

Osman Paşa, ordusu ile birlikte Şamahi’ye varınca, komutanlar ve diğer yüksek rütbeli askerler, birer eve misafir edilmişlerdi. Bu arada Pertev de, hayatını kurtaran Cezmi’yi kendi evine misafir etti.

Pertev, soluk sarı benizli, çini mavisi gözlü, az çiçekbozuğu, burnunun ucu aşağıya, ağzının iki yanı yukarıya meylederek ok ve yay şekli almış, boynunun kısalığı ve kemiklerinin de aşırı kalınlığı, vücudunda tenasüpten eser bırakmamış, gayet çirkin bir şeydi. Fakat babası Mirza Ömer, ela gözlü, al yanaklı, kır sakallı, vücudu düzgün, kalbinin saflığı yüzüne vurmuş gibi nur yüzlü, mübarek bir ihtiyardı. Kız kardeşi Ayşe ise Tanrı’nın tezgâhında sanki güzellik örneği olarak yapılmış, tahrirli mavi gözlü, üzerine yaldız serpilmiş gibi parlak, sarı saçlı, sarılığıyla beraber gayet gür kaşlı, ağzı burnu ufacık, vücudunun her tarafı birbirine gayet iyi yakışmış, melek gibi bir kızdı. Fakat daha on iki yaşında ve zayıf yapılı olduğundan, güzelliği bir bakışta göze çarpacak kadar gelişmemişti.

Mirza Ömer, fakir bir adam olduğu için, yemeği karısı pişirir, evin diğer işlerini de oğlu ile kızı görürlerdi. Bu suretle kız her akşam Cezmi’nin yanında bulunur, Cezmi ise gayet neşeli ve şakacı bir insan olduğundan, çocukla pek çok şakalar yapardı. Ayşe’nin zekâsı da, güzelliği kadar parlak olduğu için, Cezmi’nin şakalarına masumca, fakat zekice karşılıklarda bulunarak evin neşesini arttırırdı. Beş on gün içinde Cezmi ile Ayşe sıkı fıkı ahbap olmuşlardı.

Cezmi, Mirza Ömer için Tanrı’nın özel bir ihsanıydı. Pertev’in hayatını kurtardıktan başka, Osman Paşa’ya olan yakınlığı dolayısıyla, gelebilecek fenalıklardan koruyor ve misafir olarak bulunduğu bu evde, zenginliğinin kuvvetiyle, bayağı ev sahipliği yapıyordu.

Pertev de, kendisi için hayatını iki defa tehlikeye atmış, onu cellat elinden kurtarmış, sonra da pek çok ihsanlarda bulunmuş olan Cezmi’ye karşı taparcasına saygı gösteriyordu.

Cezmi ise ev halkı içinde en fazla Ayşe’ye iltifat ediyordu. Bu hâl, Mirza Ömer’in gözünde, Cezmi’nin Pertev’i kurtarmasından daha büyük bir nimet hükmündeydi. Çünkü, karakterlerindeki aykırılık dolayısıyla ihtiyar, Pertev’den pek hoşlanmaz, fakat Ayşe’yi çıldırasıya severdi.

Mirza Ömer, Cezmi’nin çocuğa teveccüh ve yakınlık gösterdiğini gördükçe, sevinçten deli oluyordu. Ayşe, o yaşa gelinceye kadar Kur’an-ı Kerim ve din dersleri okumuş, istidadı sayesinde, gördüğü her yazıyı sökmeye başlamıştı. Cezmi’nin ara sıra komutanlık dairesine gidip gelmekten başka bir işi olmadığı için, bu çocuğun öğrenimini ilerletme işini eğlence kabilinden üzerine almıştı. İhtiyar İranlı, bunları gördükçe sevincinden bayılma derecesine gelir ve ara sıra onların sohbetlerine katılır:

“İnşallah büyüsün de size vereyim.” gibi şakacıklar da karıştırırdı.

16

Osman Paşa, böylece Şamahi’ye yerleşmiş, oralarını Türk bayrağı altında tutmaya kesin olarak azmetmişti. Hatta Sokullu’nun, o zamanlar Bahr-i Şirvan denilen, Hazar Denizi’yle Karadeniz’i bir kanalla birleştirme fikrine paralel olarak, Hazar Denizi’nde bir donanma tedarikine bile girişmişti.

Fakat Özdemiroğlu’nun bu azim ve teşebbüsü ile, oraların eski hâkimi olan Eriş Han Şirvan’dan umudunu kesmedi.

Tebriz Hâkimi Emir Han ve Gence Hâkimi İmam Kuli Han’la da birleşerek ve başına yirmi beş binden fazla asker toplayarak, Türk ordusu Erzurum’a döndükten sonra, Eriş Nehri’nden beri tarafa tecavüze başladı.

Emir Han ile İmam Kuli, önce on beş bin kişilik bir tümenle Eriş Kalesi üzerine düştüler. Kale Komutanı Beylerbeyi Kaytaş Paşa, yanında bulunan bin kadar askerle, kendilerinin on beş misli, bu İran tümenine karşı durmaktan çekinmedi. O da, Derviş Paşa kadar fedakâr ve hamiyetli bir askerdi. Fakat binicilikte Derviş Paşa derecesinde mahir olmadıktan başka, askerleri de, ocaklara yeni girmiş acemi erattı. Bu savaşta İranlılar, paşayı ve askerlerinin çoğunu şehit ettiler. Kalenin de bazı taraflarını yağmaladıktan sonra yine Eriş Han kuvvetlerine katıldılar.

Yirmi beş bin kişilik bu İran ordusu, 986 (1570) ramazanının dokuzuncu günü Şamahi’ye gelerek Osman Paşa’ya meydan okumaya başladı.

Paşanın yanındaki kuvvet, topu topu on bin kişiydi. Fakat bu tümen, Türk askerlerinin en tecrübeli, en seçkin kahramanlarından mürekkepti. Gerek nefislerine itimatları, gerekse komutanlarına emniyetleri son derece yüksekti. Bundan dolayı, paşa, düşmanla meydan savaşına girmekten çekinmedi.

O gün ve ertesi gün sabahtan akşama kadar savaş devam etti. Akşam olunca, davul çalınarak ateş kesiliyor, iki tarafın askeri birbirinden ayrılıyor, ertesi sabah yine bütün şiddetiyle başlıyordu.

Daha önceki gibi bu savaş da biteviye sürüp gidiyordu. Yalnız bu defa hücum İranlılarda, savunma Türklerdeydi. Osman Paşa yine her zamanki gibi, tabiyedeki53 ustalığı ile düşman çoğunluğunu etkisiz bırakıyor; askerlerimiz de gösterdikleri kahramanca gayretlerle şan üstüne şan kazanıyorlardı.

Cezmi ise, bugünkü generallerin emir subaylığı gibi, öteye beriye habercilik hizmetinde bulunuyor; komutanlık emirlerini daha aşağı rütbedeki ilgili subaylara ulaştırıyor ve gerektikçe toplayabildiği ufak tefek müfrezelerle düşman alaylarına duman attırıyordu.

Ramazanın 11’inci ve savaşın 3’üncü günü İranlılar “ya ölüm, ya zafer” azmiyle hücumlarını o kadar sıklaştırdılar ve şiddetlendirdiler ki, askerlerimizi birkaç yerde mevzilerinden söküp atmaya muvaffak oldular. Fakat aldıkları yerleri, Özdemiroğlu’nun gerçekten kurmayca planları sayesinde ellerinde tutamadılar. Askerlerimiz, kayalara çarpan şiddetli dalgalar gibi, düşmanla çarpıştıkça geri çekiliyor, fakat her çekilişte yeni baştan toplanarak yine eski yerlerini alıyorlardı.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Cezayir

2

Birinci Napoleon.

3

Moskova’yı yakan General Konozof.

4

Berke Han (veyahut Berkay) (ölümü 1266) Cengiz torunlarından Cuci’nin oğlu olup, Altınordu Devleti’nin Batı hanedanından üçüncü hükümdardır. Müslümanlığı kabul eden ilk Altınordu hükümdarıdır ve Araplar kendisine “Bereket Han” demişlerdi.

5

Kopernik (Nicolas Copernicus, 1473-1543), yeni astronomi anlayışını bulmuş olan Polonyalı astronomi bilgini.

6

Ümit Burnu, Afrika’nın güney ucundadır. 1486’da Barthelmy Diaz tarafından keşfedilmiş ve ilk Vasco de Gama (Vasko dö Gama) tarafından dolanılmıştır.

7

Cizvitler: İsa Cemiyeti denilen bir Hristiyan kurumu. Ignance de Loyola adlı bir rahip tarafından, Hristiyanlığa hizmet ve Hristiyanları ıslah maksadıyla 1534’te kurulmuştur.

8

Hammer’in rivayetlerinden alınmıştır.

9

Zeamet, ziamet: Osmanlılar zamanında sipahilere verilen en büyük tımar.

10

Perihan’ın şahsı hayal mahsulü ve kılık kıyafeti şair mübalağası zannedilmesin! Osmanlı tarihlerinin hangisine müracaat etseniz, onun adını sanını, becerdiği işleri ve bunların sonuçlarını görür, okursunuz.

Osmanlı-İran münasebetlerine ve bu iki devlet arasında geçen olaylara dair oldukça tafsilat veren Fransız tarihlerinde de Perihan’ın bir hayli niteliği tasvir olunmuştur.

11

Kahkaha Kalesi, İran’da bir kalenin adı.

12

Beyit, Namık Kemal’in “Vatan Kasidesi”nden alınmıştır.

13

Yavaş giden amacına erişir. Hızlı gidenin eteği ayağına dolaşır.

14

Kanuni devrinde yalnız yeniçeriler arasında seksen kadar şair bulunduğu tarihî bir gerçektir.

15

Makta: Kesit. Eskiden mürekkeple yazı yazılan kamış kalemi açtıktan sonra ucunu üzerine koyup kestikleri yazı aracı.

16

Birinci bölümde kendisinden biraz bahsedilen Ferhat Paşa.

17

Nev’î (1533-1589): XVI. yüzyılın, Baki’den sonra en büyük şairi olup Malkaralıdır. Şeyhlerden Pir Ali Efendi’nin oğludur. Mürettep divanı vardır.

18

Harabat: Şair Ziya Paşa’nın Türk, Arap ve İran edebiyatlarından seçme örnekleri ihtiva eden eseri. Namık Kemal, “Tahrib-i Harabat” ve “Takibi Harabat”

19

Tek u pûy (Tekâpû): Dalkavukluk. Beytin anlamı: “Nev’îzade İstanbul’umuzda dalkavukluğu ile ün salmıştır.”

20

Şecer: Ağaç; Vakvak: Yemişleri insan biçiminde olduğu söylenen bir masal ağacı; Şecer-i Vakvak: İstanbul’da Atmeydanı’nda, yani şimdiki Sultanahmet meydanında bir çınara verilen ad. Öldürülen bazı büyüklerin kafaları kesilip bu ağacın dallarına asılırdı.

21

Mirahur (imrahur): Sarayın binek, ev, yük hayvanları, ahırları ile bunlara bakanların binmesine memur kimse. Has ahırın en büyük amiri.

22

Meyhanenin suyu, havası bana pek hoş geldi. Yıkılası meyhane vallahi ne güzel yerde yapılmış.

23

Matla: Kaside veya gazelin ilk beyti.

24

Gönül, o gelgeç güzel pek hakikatsiz Nev’î ne yapsın? Vefasızlardan şikâyet, vefasızlardan şikâyet…

25

Makta: Kaside veya gazelin son beyti.

26

Nazire: Örnek, karşılık. Divan edebiyatında bir şairin şiirini taklit ederek aynı ölçü ve aynı kafiyede yazılan şiir.

27

Divan: Eskiden divan şairlerinin, alfabetik sıraya göre düzenlenmiş şiir dergisi.

28

O, kötü yazan kâtibin (hattat’ın) eli kalem, olsun (yani kamış kalemin ucu gibi, makta (kesit) üzerinde kesilsin.) Onun yalan yanlış karalaması, düğünümüzü kavga gürültü şekline sokar. (Sûr kelimesi Arap harfleriyle yazıldığı zaman, sin harfinin üstüne yanlışlıkla üç nokta konulacak olursa, anlam tamamen değişir, düğün anlamına gelen sûr, kavga gürültü anlamına gelen şûr şekline girer). Bazen de bir harfi atlayarak nasır kelimesini nar, yani ateş şekline, göz kelimesini yazarken de bir nokta atlayarak kör şekline sokar.

29

Caize: Eskiden bir büyüğe sunulan manzumeye karşılık verilen para.

30

Ovasında ve sahrasında yüzlerce Leyla ve Mecnun cilveleşmede; dağlarında binlerce Ferhat ve Şirin aşk şarabı içmede.

31

Bir alanında Hazreti Peygamber Efendi’mizin aydınlık mezarları, bir bahçesinde Ulu Tanrı’nın kâbesi görünmede.

32

Revahe oğlu Abdullah: Eski Arap cengâverlerinden, şair.

33

Ebu Müslim (719-755): Emevîleri devirip Abbasîleri halifelik tahtına çıkaran ünlü komutan. Horasanlıdır, Türk asıllı olduğu rivayet edilir. Abbasi Devleti kurulduktan sonra, İkinci Abbasî Halifesi tarafından, hizmetine karşılık olarak öldürülmüştür.

34

Ebu Tamam: Ünlü Arap cengâverlerinden, şair.

35

Ebu Firas: Ünlü Arap cengâverlerinden, şair.

36

Ayrıntılı bilgi için bk. Peçevî Tarihi, C. 2, s. 39.

37

“Talih denilen huysuz ve kavgacı at itaatsizlik etti. Tanrı lütuflarının gölgesi yere düştü.”

38

Şahbeğendi: İran’da yetişen ve at cinslerinin hepsinden fazla makbul olan bir at cinsi.

39

Sahaif-ül-ahbar, C. 3, s. 525.

40

Bir askerin başına çelenk takmak, o zamanın âdetince nişan ve iftihar makamındaydı.

41

Hilat: Büyükler tarafından iltifata layık kimseye giydirilen süslü elbise.

42

Nusret: Yardım etmek, yardım.

43

Müteferrika: Padişahın, sadrazamın, vezirlerin buyruklarını götüren, büyük hizmetlere, zamanla vezirliğe kadar yükselebileceklere verilen isim.

44

İran’da iki şehrin adı.

45

İran’da iki şehrin adı.

46

İran’da bazı şehirlerin adları.

47

İran’da bazı şehirlerin adları.

48

İran’da bazı şehirlerin adları.

49

Temkinli davranmaktan asla çekinme!Cezanın yerine getirilmesi için emir vermede acele etme!Bir anda birçok insanın kanı dökülebilir;Fakat bir ölüyü diriltmek imkânsızdır.

50

Şii: Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in damadı Hazreti Ali’yi ve onun evlatlarını mağdur sayarak bu dava ile Sünnilerden ayrılan ve ayrı bir mezhep meydana getiren Müslüman topluluğuna mensup olan.

51

Sünni: Kur’an-ı Kerim’deki dogmalara ve peygamberimizin sünnetine göre amel etmeyi en doğru ve tek yol olarak gösteren İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin kurduğu mezhepten olan Müslüman.

52

Şiilerin inancına göre, Hazreti Muhammed’den sonra halifelik Ali’nin hakkı olduğu hâlde, Bekir, Osman ve Ömer, onun hakkını gasp ettikleri için, bu üç halifeye muğberdirler. Erkek çocuklarına onların isimlerini bile koymazlar. (Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı müddetince, Sünni Türkiye ila Şii İran, maalesef bu mezhep kavgalarıyla birbirlerini yemişlerdir.)

53

Tabiye: Savaşta muhtelif sınıflara mensup askerî birlikleri gerekli yerlere en ustaca yerleştirip kullanma sanatı ve bu işi inceleyen ilim.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
6 из 6