bannerbanner
Robensonlar Mektebi
Robensonlar Mektebi

Полная версия

Robensonlar Mektebi

Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 2

“Gözleri (görüş mükemmeldir), sincabi kahverengi olup kirpikler ve kaşlar açık kahverengidir. Göz kapakları hafifçe içeri doğru çöküktür.”

“Normal büyüklükte olan burnunun sol kanadı küçük bir yırtıkla yarılmıştır.”

“Şakak ve yanakları yassı olup sakala rastlanmamaktadır.”

“Kulakları, kocaman ve yassı bir kepçeye benzemektedir.”

“Orta büyüklükte olan ağzında çürük dişi yoktur.”

“Dudakları, bıçak gibi keskin ve kısıktır.”

“Dudaklarının üst yarısını tamamıyla dolduran bıyıklar, incelip sivrilerek yanaklarına kadar uzanmaktadır.”

“Yuvarlak ve muntazam olan çenesinin ucunu, kısa ve sivri bir sakal süslemektedir.”

“Bir kadın boynuna benzeyen boynunda, ensesine doğru ufak bir et beni bulunmaktadır.”

“Yaşayışı sakin ve muntazamdır. Bünye bakımından ‘çıtkırıldım’ yapılı olmasına rağmen, çocukluk çağından beri ihtimamlı hareket edişi sebebiyle sıhhatinde mühim bir aksaklık göze çarpmamıştır.”

“Hareketleri süratli, yürüyüşü canlıdır. Doğru ve açık sözlüdür. Karşısındakini rahatsız edecek kadar nazik ve kibardır. Kırk beş yaşına kadar evlenmeye karar veremeyişinin hakiki sebebi de budur.”

Tartelett, William W. Kolderup’un hizmetine girdikten sonra, yavaş yavaş diğer talebelerini kaybetmişti. En sonunda, koskoca köşkün devamlı bir ferdi hâline gelmişti.

Tuhaf ve gülünç hareketlerine rağmen mert ve iyi kalpli bir adamdı. Köşkte herkes onu seviyordu. O da bu sevgiye bütün kalbiyle karşılık veriyordu. Godfrey’le Phina’ya kendi çocukları gibi bağlanmıştı. Her ikisine de sanatının bütün inceliklerini öğretebilmek için elinden geleni yapıyordu.

İnanılmayacak bir şey ama profesör Tartelett,

William W. Kolderup tarafından Godfrey’e seyahat arkadaşı olarak tayin edilmişti.

İki gençle yaptığı konuşmanın ertesi günü, sabahın erken saatinde William W. Kolderup, Tartelett’i çalışma odasına çağırtmıştı.

William W. Kolderup’un en ufak bir ricası, Tartelett için bir emir demekti. Uşak, William W. Kolderup’un kendisini beklediğini bildirince Tartelett, her hadiseye karşı hazırlıklı olabilmek için minik kemanını da yanına alarak odasından ayrıldı. Geniş basamaklı merdivenden dans adımlarıyla çıktı. Ahenkli darbelerle kapıyı çaldı. İçeriden “Gir!” sesini duyunca, doksan derecelik bir eğilişle odaya girdi. Dans adımlarıyla odanın ortasına kadar ilerledi ve William W. Kolderup’un emirlerini bekledi.

William W. Kolderup:

“Mr. Tartelett…” dedi. “Hoşunuza gidecek mühim bir haberim var…”

“Emirlerinizi bekliyorum, efendim!”

“Yeğenimin düğünü bir veya bir buçuk sene sonra yapılacak. Godfrey, bu zaman içinde yeryüzündeki çeşitli memleketleri görmek istedi. Bu arzusunu reddedemedim.”

Dans profesörü, saygılı bir sesle:

“Talebem Godfrey, gideceği memleketlere şeref verecektir.” dedi.

William W. Kolderup, ciddi bir sesle:

“O memleketler sizin varlığınızla da şeref duyacaktır.” diye sözlerine devam etti. “Talebenizden ayrılınca üzüleceğinizi düşünerek, bu seyahate sizin de iştirak etmenize karar verdim.”

Tartelett, şaşkın bir tavırla kekeleyerek:

“Talebemden ayrılmak hakikaten beni üzecektir.” dedi. “Fakat muhakkak burada kalmam icap ediyorsa…”

Kaşları çatılan William W. Kolderup:

“Muhakkak burada kalmanıza lüzum yok.” diye cevap verdi.

Tartelett, boncuk boncuk terlemeye başlamıştı. Dili dolaşarak:

“Hakikaten… Seyahat… Uzak memleketler!” diye kekeledi.

William W. Kolderup:

“Birbirleriyle mükemmel surette anlaşan bir talebeyle hocasını ayırmaya gönlüm razı olmadı.” diye devam etti.

Yeğenimin seyahat sırasında görgü ve bilgisinin çoğalmasına yardım edeceğinizi düşündüm.

Tartelett, San Fransisco’da doğmuş ve büyümüştü. Bir gün buradan ayrılmaya mecbur olacağını asla aklına getirmemişti. Hayatında ilk defa olarak, o da otuz beş senelik çalışma sonunda çelikleşen ayak adalelerinin gevşediğini hissetti. Son bir gayretle:

“Şimdiye kadar hiç seyahat yapmadığım için acaba talebeme faydalı olabilir miyim, olamaz mıyım, bilmiyorum!” diye kekeledi.

William W. Kolderup, kati bir ifadeyle:

“Faydalı olacağınıza eminim!” diye cevap verdi.

Tartelett, itiraz etmenin faydasız olduğunu anlamıştı. Boynunu bükerek:

“Seyahat tarihi tespit edildi mi?” diye sordu.

“Kati olarak belli değil… Fakat bir ay içinde hareket edeceksiniz…”

“İlk olarak hangi fırtınalı denizde seyahat edeceğiz?”

“Büyük Okyanus’ta…”

“İlk defa olarak karaya nerede ayak basacağız?”

“Yeni Zelanda’da… Yeni Zelandalıların dans ve salon terbiyesinden uzak bulunduklarını öğrendim… Orada bulunduğunuz zaman içinde, zavallıların bu noksanlarını yok etmeye çalışacağınıza eminim.”

İşte böylece Tartelett, Godfrey’e seyahat arkadaşı seçilmiş oldu.

Zavallı dans profesörü, ilk defa olarak, William W. Kolderup’un yanından ayrılırken dans adımlarıyla yürümeyi unuttu. Zihni son derece dağınık ve perişandı.

5. BÖLÜM

YOLCULUK HAZIRLIKLARI

Godfrey, hayallerinin gerçekleşmek üzere olduğunu hissettiği için son derece memnundu.

Phina, belli etmemeye çalıştığı hâlde, nişanlısından ayrılacağı için üzgündü. Kendisini manen bu ayrılığa hazırlamaya çalışıyordu.

Talebelerine muvazene dersleri veren Tartelett, fırtınaya tutulmuş gibi bacakları üstünde sallanıyordu. Şaşkın ve sersemlemiş bir hâldeydi.

William W. Kolderup, bu ani seyahat kararından sonra hiç kimseyle karşılaşmak istemiyordu. Bilhassa yeğeninden uzak durmaya çalışıyordu. Yalnız olduğu zamanlar, sık sık: “Seyahat etmek istiyorsun, öyle mi? diye söyleniyordu. Evleneceğine, seyahat et bakalım!”

Kaptan Turcotte’un emrindeki “DREAM”in makineleri iki yüz beygir gücü olup boşken ağırlığı altı yüz tondu.

Elli yaşında olan kaptan Turcotte, kırk seneden beri denizlerde dolaşan, bilgili ve tecrübeli bir denizciydi. Hayatı boyunca yüzlerce fırtına ve tayfunla karşılaşmış, mücadele etmişti. Karada olduğu zamanlar başı dönüp yalpalayan cinsten bir deniz kurduydu.

Dream’de ayrıca bir tane ikinci kaptan, bir çarkçı, dört ateşçi, on iki tayfa vardı. Kaptan hariç, on sekiz kişiydiler.

Hepsi de birinci sınıf denizciydi. Geminin yüksüz olarak yola çıkacağını düşünen kaptan Turcotte, uskurun havada dönmemesi için geminin hususi depolarına kâfi miktarda su doldurtmuştu.

Kaptan Turcotte, sık sık köşke geliyor, William W. Kolderup’la çalışma odasında uzun uzun konuşuyordu. Bazen sesleri dışarıya kadar aksediyordu. Bu kadar basit olan bir seyahat için, bu kadar uzun konuşmalara ne lüzum vardı? Bunu hiç kimse anlayamıyordu. Fakat herkesin emin olduğu bir husus varsa o da William W. Kolderup’a, kaptan Turcotte’tan başka hiç kimsenin kafa tutmaya cesaret edemeyeceğiydi. William W. Kolderup’un kaptana sevgi ve itimadı sonsuzdu.

En sonunda William W. Kolderup’la kaptan Turcotte tamamıyla anlaşmış göründüler. En sonuncu görüşmeden sonra, kaptan köşkten ayrılırken, başını iki yana sallayarak:

“Böyle bir işe burnumu sokacağım asla aklıma gelmezdi!” diye söyleniyordu.

Bu sırada geminin hazırlığı süratle ilerliyordu. Kaptan Turcotte, haziranın ilk on beşi içinde hareket edebilmek için elinden geleni yapıyordu.

Seyahatin mükemmel geçmesi için hiçbir şey ihmal edilmiyordu. Yelkenler ve makineler teker teker bir defa daha gözden geçirildi, icap ettiği zaman karayla bağlantı kurabilmek için gemiye, buharlı makineyle hareket eden büyük bir kayık bile konuldu.

En sonunda 9 Haziran’da bütün hazırlıklar tamamlandı. Demir almaktan başka yapılacak iş kalmadı. Gemiye çok miktarda canlı hayvan alınmıştı: Aguti, koyun, keçi, horoz ve tavuk.

Ayrıca, ambarlara Amerika’nın en mükemmel fabrikalarında imal edilmiş konserve yiyecekler istif edilmişti. Geminin ilk uğrayacağı liman, Yeni Zelanda’nın merkezi Auckland’di.

Bütün bu teferruatla Godfrey asla alakalanmıyordu. Tartelett için geminin nereye gideceği hiç de mühim değildi. Böyle bir maceraya sürüklenmiş olmak, onu sersemletmeye kâfi gelmişti.

Hareket etmeden önce tamamlanması lazım gelen bir tek formalite kalmıştı: Fotoğraf çektirmek… Bir nişanlı, resmini bırakmadan ve nişanlısının resmini almadan uzun bir seyahate çıkabilir miydi? Bu sebeple Godfrey, seyahat kıyafetiyle Montgomery Street’deki, Stephenson and Co. firmasına gidip resmini çektirmişti. Aynı fotoğrafçı, Phina’nın da şehir kıyafetiyle resmini çekmişti. Böylece, iki nişanlı seyahate rağmen birbirinden ayrılmamış oluyordu. Phina’nın resmi, Godfrey’in kamarasında başköşeyi işgal etmişti. Godfrey’in-ki de Phina’nın yatak odasına asılmıştı.

10 Haziran’da her şey hazırdı. Dream, demir alabilirdi. O gece büyük bir veda ziyafeti verildi. Godfrey’in seyahate çıkışı ve mümkün olduğu kadar çabuk dönüşü şerefine bol bol içki içildi.

Çok heyecanlı olan Godfrey, hislerini saklamaya muvaffak olamamıştı. Phina ise ondan daha cesur davranmış, heyecanını gizlemişti. Tartelett’e gelince, iç sıkıntısını yok etmek için şampanya kadehlerinden yardım beklemişti.

10 Haziran sabahı sonuncu olarak kucaklaşılmış, samimi temenniler tekrarlanmıştı.

Sonra… Gemi ağır ağır demir almış, rıhtımda ve güvertede mendiller kelebekler gibi uçuşmuştu.

6. BÖLÜM

KAÇAK YOLCU

Mükemmel şartlar içinde başlayan yolculuk, hiçbir can sıkıcı hadise olmadan devam ediyordu.

Godfrey’in kamarası, geminin arka tarafındaki yemek salonunun bitişiğindeydi. Kamarada, Goldfrey’in rahat etmesi için her şey inceden inceye düşünülmüştü. Genç adam, bu şartlar içinde, hayatının sonuna kadar seyahat edebileceğini söylüyordu.

Tartelett’in kamarası, Godfrey’inkiyle yan yanaydı. Burada da aynı konforun bulunmasına rağmen, dans profesörü hayatından memnun değildi. Ona, kamara çok dar, yatak çok sert görünüyordu. Fırsat buldukça: “Bir yolculuğun başlangıcı değil, onun nerede ve nasıl biteceği mühimdir!” diyordu.

Yemekler, daha önce kararlaştırıldığı şekilde, yemek salonunda hep beraber yeniyordu. Fakat her an deniz tutmasından şikâyet eden Tartelett umumiyetle yemeklerde bulunmuyordu.

Başlangıçta rüzgâr kuzeyden doğuya esiyordu. Gemi, hafif çırpıntılı bir denizde, güneybatıya doğru süratle ilerliyordu iki gün, devamlı olarak rüzgârın ve geminin istikametinde bir değişiklik olmadı. Eğer kaptan Turcotte’un endişeyle gölgelenen bakışları olmasaydı, seyahatin bu tempoyla devam edeceğine inanılabilirdi. Kaptan Turcotte her gün öğleyin güverteye çıkıyor, hususi aletleriyle geminin vaziyetini tespit ediyordu. Sonra ikinci kaptanla kamarasına kapanıyor, uzun uzun konuşuyordu. Bu konuşmalara bakarak, kaptanın yakın bir gelecekte meydana çıkması muhtemel olan bazı hadiselerden dolayı endişe duyduğu düşünülebilirdi.

12 Haziran sabahı, hiç beklenmedik bir hadise gemidekileri heyecanlandırdı.

Godfrey, kaptan Turcotte ve ikinci kaptan kahvaltı etmek için sofraya oturdukları sırada, güverteden gürültüler ve bağrışmalar aksetti. Aynı anda da baş tayfa yemek salonundan içeri girerek:

“Ambarda bir Çinli yakaladık.” dedi.

Kaptan Turcotte, ayağa kalkıp ön güverteye gitti. İkinci kaptanla Godfrey de onu takip ettiler. Üç tayfa, bir Çinliyi belinden ve kollarından sıkı sıkıya tutuyordu.

Çinli, kırk yaşlarında, sağlam yapılı bir adamdı. Birkaç gündür ambarda havasız ve aç kaldığı için yorgun görünüyordu. Tayfalar onu, tesadüfün yardımıyla saklandığı yerde bulmuşlardı. Kaptan Turcotte, tayfalara işaret ederek, Çinliyi serbest bıraktırdı ve:

“Kimsin sen?” diye sordu.

Çinli, sakin bir sesle:

“Güneşin oğullarından biri!” diye cevap verdi.

“Adın ne?”

“Seng-Vu…”

“Bu gemide işin ne?”

“Seyahat ediyorum!”

“Gemiye hareket edeceği zaman mı bindin?”

“Evet…”

“Memleketine bedava mı gitmek istiyorsun?”

“Evet… Müsaade ederseniz!”

“Seni denize atarsam, yüzerek Çin’e gidebilir misin?”

“Bunu da tecrübe edebilirim!”

Kaptan Torcotte, adamın bu sakin cevaplarına öfkelenerek:

“Gemiye gizlice girip benden bedava seyahat etmek istemenin ne demek olduğunu ben sana öğretirim!” diye bağırdı.

Kaptan Turcotte’un, Çinliyi denize atacağı belliydi. Son derece öfkelenmişti. Bunu anlayan Godfrey araya girerek:

“Bu adamın gemiye binmiş olması, Kaliforniya’dan bir Çinlinin eksilmesine sebep olduğu için sevinmeliyiz!” dedi.

Kaptan Turcotte, başını öfkeli öfkeli sallayarak:

“Hakikaten Kaliforniya’da lüzumundan daha çok Çinli var!” diye cevap verdi.

“Bu adam, Kaliforniya’yı bir Çinliden kurtarmak istediği için merhamete layıktır! Şanghay civarından geçerken onu karaya bırakabiliriz!”

Godfrey’in bu müdahalesiyle Çinli, denize atılmaktan ve tekrar ambarda saklanmaktan kurtulmuştu. Fakat gemideki varlığı hiç kimseyi rahatsız etmiyordu. Son derece sessiz ve sakin bir insandı.

Tayfalarla konuşmuyor, geminin tenha bir yerine çekilerek denizi seyretmekle vakit geçiriyordu.

Böyle olmasına rağmen kaptan Turcotte, bu adamın gemide bulunuşundan hoşlanmıyordu, ikinci kaptana sık sık, öfkeyle:

Bu Allah’ın cezası Çinli başımıza dert olacak! diyordu.

7. BÖLÜM

GEMİNİN FIRTINAYA TUTULUŞU VE BATIŞI

13, 14 ve 15 Haziran günlerinde barometre devamlı olarak yavaş yavaş düştü. Güneybatıdan esmeye başlayan rüzgâr, gün geçtikçe şiddetini arttırdı. Rüzgârın esiş istikameti ters olduğu için, Dream zorlukla ilerliyordu. Cepheden çarpan iri dalgalar, geminin bütün gövdesini titretip sarsıyordu. Böyle havada açık durmaları tehlikeli olduğu için yelkenler toplandı. Gemiyi fazla zorlamamak için makineler ağır ağır çalıştırılıyordu.

Godfrey, fırtınadan şikâyetçi değildi. Geminin yalpalaması neşesini kaçırmamıştı. Denizi sevdiği her hâlinden belli oluyordu.

Fakat Tartelett, denizi sevmediği için neşesi büsbütün kaçmıştı. Talebelerine muvazene dersi veren dans profesörü düşmekten korktuğu için, mecbur olmadıkça yürümeye teşebbüs etmiyordu. Kamarasında oturduğu zaman da başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Zavallı adam ne yapacağını şaşırmıştı. Seyahatin bu günleri onun için hakiki bir işkence olmuştu. Kendisini bu yolculuğa zorlayan William W. Kolderup’a bol bol küfrediyordu.

Kaptan Turcotte, Tartelett’in sonu gelmeyen suallerinden bıkmıştı. Tartelett, aklına estikçe kaptan kamarasına çıkarak hep aynı suali soruyordu:

“Barometre nasıl? Hava düzelecek mi dersiniz?”

Kaptan da her seferinde aynı cevabı tekrarlıyordu:

“Ümit verici bir değişiklik yok Mr. Tartelett!”

“Daha çok yolumuz var mı kaptan?”

“Şimdiden hiçbir şey söylenemez! Havanın düzelmesi lazım!”

Tartalett, bir eliyle midesini, diğeriyle ağzını tutarak, yalpa vura vura kaptan köşkünden uzaklaşıyordu.

Tartalett’in şikâyeti sadece deniz tutmasından ibaret değildi. Güverteye kadar yükselen kocaman dalgalar da onu çok korkutuyordu. Daima kaptanın yanına gitmeye cesaret edemediği için, bazen de Godfrey’i yakalayıp:

“Acaba, dalgalar gemiyi devirir mi?” diye soruyordu.

Godfrey’in cevabı asla değişmiyordu:

“Çocuk olma Tartelett! Boşuna heyecanlanıyorsun!”

Bir gemi, her çeşit hava şartlarında yüzebilecek şekilde inşa edilmiştir!

Tartelett, kaptanın ve Godfrey’in sözlerine inanmadığı için cankurtaran yeleğini gece ve gündüz sırtında taşıyordu. İlk defa denize açıldığını bildiği için hiç kimse Tartelett’in bu komik hareketlerine aldırış etmiyordu.

Diğer taraftan hava, Tartalett’e hak verdirecek şekilde sertleşiyordu. Barometre, kuvvetli bir fırtınanın yaklaşmakta olduğunu haber veriyordu.

Gemi, gündüzleri şiddetle sarsılıyordu. Kazanlar yarı yarıya stop etmiş vaziyetteydi. Uskur ve şaftın kırılmasından korkan kaptan, makineleri yarım yolla çalıştırıyordu. Ağır ağır dönen uskurun suya çarptıkça çıkardığı sesler tane tane duyuluyordu.

Fakat geceleri, gemi hem daha az sarsılıyor hem daha süratle yol alıyordu. Makineler tam yolla çalıştırılıyordu. Çarkçı, fazla istimden kazanların patlamasından korkuyordu.

Godfrey gemideki bu değişikliği fark etmişti. Kendi kendine: “Acaba geceleri fırtına şiddetini azaltıyor mu?” diye soruyordu.

Günden güne merakı çoğalan Godfrey en sonunda dayanamayarak işin esasını öğrenmek için, 21 Haziran’ı 22’ye bağlayan gece, kaptan köşküne gitti. Bütün gün çok sert esmiş olan rüzgârın, hava karardıktan sonra hafifleyeceği tahmin edilemezdi.

Merakını yenemeyen Godfrey gece yarısı yatağından çıkmış, en kalın elbisesini giymiş, kaptan köşküne gitmişti.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
2 из 2