
Полная версия
SAKLI DÜNYAYA YOLCULUK
Amcalarını izleyip alt kata indiler. Ediz kapıdan çıkmadan önce lambayı ve mumları söndürdü.
Doruk amcasının peşi sıra yürürken, “Mucit olduğunu bilmiyorduk.” dedi.
Ediz amca hayretle kaşlarını kaldırdı. Bu sırada düşmesin diye monoklü eline aldı. “Biliyormuşsunuz işte!”
“Yani yeni öğrendik. Tabeladan okuduk.”
Ediz amca tabelaya ilk kez görüyormuş gibi baktı. “Ah, omu? Doğru!” dedi.
*Pamir epeydir yürüyordu. Kasaba tahmininden daha büyüktü. Hindiba Yolu ise belli ki gerçekten kasabanın diğer ucundaydı. Bunlar yetmezmiş gibi yapış yapış hava hızını kesiyordu. Gerçi asıl sorunu daha büyüktü, hatta oldukça iriydi! Gardan ayrıldığından beri peşinde olan adamı yeni fark etmişti. Büyükbabası çok dikkatli olmasını tembihlerken kastettiği bu muydu?
Huzursuz olmuştu. Yine de adamı gördüğünü önce belli etmedi. Ama sonra dayanamayıp arkasını kontrol etti.
Fark edildiğini anlayan adam ise adımlarını sıklaştırdı. Bunun üzerine Pamir paniğe kapılıp koşmaya başladı. Karşısına çıkan ilk köşeden döndü, ancak izini kaybettiremedi. İri cüssesine rağmen adam da hızlı çıkmıştı.
Pamir, Hindiba Yolu’nu aramaktan vazgeçti. Önce adamdan kurtulmalıydı. Kalabalık ve sisle kaplı sokaklara girdi, köşelerden döndü. Bu sırada gideceği adresten iyice uzaklaştı. Eski püskü dükkânların olduğu bitpazarına dalınca arkasına yeniden bakmaya cesaret etti. Adam yoktu. Atlatmayı başarmış mıydı?


3. Bölüm
Cıvata, Somun ve Bisiklet

Amcalarının ardında, dükkânın arka tarafına dolandılar. Kayalık Çıkmazı’nın kayaları, yürüdükleri yerden bakınca daha dik görünüyordu. Denizin rengi ise bu görüntüyü daha ürkütücü hâle getiriyordu.
Doruk, “Nereye gidiyoruz?” diye sordu. Ediz amcayı yanlış mı anlamışlardı? Bitpazarı dükkânın arka tarafında olacak değildi ya!
Ediz ağzını bir tarafa yamultarak güldü. “Garaja, bitpazarına gideceğimiz taşıta binmeye!..”
Ada, “Taşıt mı?” diye sordu. “Yoksa… Ama…”
Ediz yeğeninin aklından geçeni okumuşçasına, “Sıcak hava balonu değil!” diye karşılık verdi. “Yine de onun kadar ilginç bulacaksınız.” Yüz ifadesine bakılırsa bu gizemli taşıtıyla da gurur duyuyordu.
Neyle karşılaşacaklarını merak ettiler. Taşıtı görünce ise hayal kırıklıklarını gizleyemediler. İki tekerleği, bir selesi, bir gidonu olan sıradan bir bisikletti bu!
Doruk, “Üçümüz nasıl bineceğiz ki?” dedi. Asıl sorun bisikletin şaşırtıcı olmaması değil, tek kişilik olmasıydı!
Ediz, “Doğru soru!” diye karşılık verdi. Ardından yeğenlerine bir dizi komut sıraladı. “Sen gidonu tut, sen de seleyi!.. Sıkıca tuttunuz mu? Şimdi kendinize doğru çekin! Kuvvetli çekin, çekinmeyin!”
Ada’yla Doruk bisikleti iki tarafından çektikçe aradaki destek sütunu uzadı. Bu sırada Ediz amca daha uzunuyla değiştirmek için zinciri çıkarttı. Destek sütununun üzerine iki sele, iki gidon ve pedallar yerleştirdi.
Bisiklet üç kişilik oluvermişti. Çocuklar ise şaşkınlıkla bakakalmışlardı.
Amcaları, “Selelerin sırtlığı da var.” dedi. Bu sırada ön tarafa yerleşmişti bile. Yeğenlerinin kararsız kaldığını görünce, “İmal ettiğim en güvenli araçtır!” diye belirtti. “Bana ait bir icat sayılmasa da yaptığım eklemelerle mükemmel oldu! Hadi binin!”
Sadece birkaç dakika sonra çıkmazı arkalarında bırakmışlardı.
*Pamir, barakayı andıran yan yana sıralı dükkânlardan birine kendini attı. Nefes nefeseydi.
Dükkâna silindirlerin, boruların, makaraların kargaşası hâkimdi. Bunun dışında sakindi. Dükkân sahibi de ortalarda yoktu.
Camekânın arkasına sinip dışarı baktı. Görünmemek için neredeyse yere yapışmıştı. Çok geçmeden yüreğini ağzına getirecek bir şey oldu. Peşindeki iri cüsseli adam dükkânın hemen dışında belirdi. Demek ki izini kaybettirememişti! Kalbi, hem koşmaktan hem de korkudan, yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu.
Adam, camekânın önünde bir ileri bir geri yürüyüp etrafına bakındı. Pamir, nerede olduğumu bilmiyor, diye düşündü. Belki de adam tesadüfen bitpazarına girmişti. Ama anlaşılan Pamir’i bulana kadar kasabayı altüst edecekti.
Sonra camekânın önünden başkaları geçti. Adam da hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
Pamir en azından şimdilik izini kaybettirmişti. Yine de temkinli davranacaktı. Dükkân sahibi ortaya çıkana kadar orada durup soluklanmaya karar verdi. Böylelikle zaman da kazanırdı. Anlaşılan ilk trenle evine dönemeyecekti.
Beklerken emaneti cebinden çıkartıp baktı. Aslında yerinde olup olmadığını kontrol etmek istemişti. Sırtını camekânın alt kısmındaki duvara dayadı. İçerisinin boş olması işine yaramıştı. Ancak o anda, yanında iki çocukla birlikte içeri bir müşteri girince yine tedirgin oldu. Müşteri gözleriyle etrafı kolaçan ederken dükkân sahibine seslendi.
Pamir, dükkân sahibinin gelmesi an meselesi, diye düşündü. Onu görürse hırsız bile sanabilirdi. Müşteri olmadığı belliydi, bir kenara sinmiş bekliyordu. Kimse fark etmeden dışarı çıkmalıydı. Tam aklından geçeni uygulayacakken çocuklardan birinin bakışlarını üzerinde hissetti. Hatta çocuk, saman sarısı kâküllerinin arasından, gözlerini ayırmadan bakıyordu. Sanki sormadığı bir soruya cevap bekliyordu.
Pamir tekrar paniğe kapıldı. Ayağa fırlayıp kapıdan uçarcasına çıktı. Haritayla içinde notun olduğu zarfı cebine koymaya fırsat bulamamıştı.
Bu arada Ediz dükkân sahibine yeniden seslendi. Doruk ise etrafı karıştırmaya koyuldu. Çoğunluğu metalden parçaların ne işe yaradıklarına dair bir fikri yoktu. “Bunlar da ne böyle?” diye kendi kendine mırıldandı.
Amcası ise soru ona yöneltilmiş gibi cevap verdi. “İnsanların bir zamanlar çöp diye attıkları… Ne büyük hata! Onlara, çöp sandıkları şeylerle neler yapabileceklerini göstermek isterdim!” Ardından dükkân sahibini bulmak için arkaya doğru yürüdü.
O kısacık konuşma nedeniyle ne Doruk ne de Ediz dük kândan birinin fırladığının farkına varmışlardı. Sadece Ada görmüştü. Çocuk, Ada’yla Doruk’tan daha büyüktü. Birkaç yaş, belki daha fazla! Gerçi öyle uzun boylu ya da iri yarı değildi, hatta çelimsiz sayılabilirdi. Yaşı ancak yüzüne bakınca anlaşılıyordu. Ada ilk anda dükkânda çalışan genç bir çırak olduğunu sanmıştı. Kapıdan girenleri görünce tabanları yağladığına göre çırak olamazdı. Öyle hızlı kaçmıştı ki elindekileri düşürdüğünü fark etmemişti. Düşürdüğü kâğıt parçasıyla zarfı da sadece Ada görmüştü.
Ada bir anlık şaşkınlığın ardından yerdekileri alıp dışarı fırladı. “Hey!” diye seslendi. Oysa çocuk arkasına bakmadan çoktan uzaklaşmıştı.
Ada zarfı elinde evirip çevirdi. Üzerinde bir şey yazmıyordu. Katlanmış kâğıdı açmaya fırsat bulamadan da Doruk yanına geldi. Öyle birdenbire neden dışarı fırladığını sordu.
Ada tam neler olduğunu anlatacaktı ki amcaları elinde metal bir kutuyla göründü. Aldığı cıvataları ve somunları kutuya doldurmuştu. Dükkân sahibini ise metallerin arasında bırakmıştı. Yeğenlerine, “Bu da bağlantı kablosu!” diye gösterdi. Nedense ilginç bulacaklarını düşünmüştü. Daire şeklinde sarılıp, iple bağlanmış kabloya bakarken gözleri parlıyordu. “Böylesini bulmak kolay değil, çok uzun zamandır üretilmiyor.”
İki kardeş daha sonra konuşmak üzere sessizce anlaştılar. Zaten Ediz’in onların konuşmasını beklemeye niyeti yoktu. Bisiklete yerleşmişti. Geri dönüp su arıtma makinesini tamir etmek için sabırsızlanıyordu.
*Pamir bitpazarının olduğu sokağı arkasında bırakınca durdu. Hayatı boyunca yaşadığı en hareketli gündü. Şu emaneti sahibine bir ulaştırabilseydi! O anda donup kaldı. Haritayla zarf yoktu! Düşürmüştü! Dükkândayken elinde olduğuna göre nerede düşürdüğünü tahmin etmesi zor değildi. “Bir bu eksikti!” dedi. Gerisin geri koşturdu.

İşte, dükkânda karşılaştığı çocuklar oradaydı. Zarf ise kızın elindeydi. Pamir rahat bir nefes aldı. Hemen gidip isteyecekti ki çocuklarla birlikte dükkâna gelen adam dışarı çıktı. O üçü, gözünün önünde tuhaf bir bisiklete binip yola koyuldu.
Pamir arkalarından, “Hey, durun!” diye seslendi ama bisiklettekilere sesini duyuramadı. Sadece oradan geçen birkaç kişi dönüp baktı.
Pamir olanlara inanamıyordu. Yine koşturacaktı! Ara fazla açılmadan bisikletin peşinde düştü.

4. Bölüm
Kâşif’in Haritası

Betül yüzünde endişe dolu bir ifadeyle çalışma odasına girdi. Duvara iliştirilmiş karman çorman harital ara baktı. Çoğu bir süredir yaşadığı kasabaya aitti. Bildik haritalar gibi sadece caddeleri, sokakları ya da kasabanın tepelerini ve kıyısını gösteriyordu. Üzüntüyle içini çekti. Oysa oraya yerleşirken çok daha fazlasına ulaşacağını ummuştu. Taşınma nedeni, kasabanın yer altını keşfetmekti. Bir zamanlar büyükbabasının keşfettiği gibi! Ama yapamamıştı.
Büyükbabası gerçek bir kâşifti! Arkadaşları tarafından da boşuna Kâşif diye anılmamıştı! İşte, Betül de onun izinden gitmeye çalışıyordu.
Pencereden dışarı bakınca yüzündeki endişe iyice arttı. Gökyüzü sisle kaplıydı ve nasıl da kasvetliydi. Hep böyle mi kalacaktı? Buna nasıl izin verirdi?
Çalışma masasına yerleşip üstündeki notlarını karıştırdı. Gözü notların arasındaki fotoğrafa takıldı. Bir grup bilim insanının birlikte çektirdiği eski bir fotoğraftı bu. Hepsi umut dolu, gözleri parlayan gençlerdi. Aralarında büyükbabası da vardı.
Fotoğrafın arkasında el yazısıyla, “2015, Paris” yazıyordu. Birkaç isim de eklenmişti. Kâşif, Profesör, Kontes, Asil… Belli ki fotoğraftakilerin takma isimleriydi. Yakın arkadaş olduklarını tahmin etmek zor değildi. Dünyanın geleceğini kurtarmak için atılacak adımlardan biri için toplanmışlardı. O adıma tanık olmak, hatta ortak olmak için…
Fosil yakıtlar kullanılmayacak, kirli enerji devri kapanacaktı. Böylece buzullar hızla erimeyecek; okyanuslar, denizler yükselmeyecekti. Bir yere yağmur damlası düşmezken, yakınında fırtınalar kopmayacaktı. Hava gittikçe daha çok, daha çok ısınmayacaktı. Canlıların nesli tükenmeyecekti…
Betül o toplantıyı, önceki ve sonraki toplantıları, imzalanan anlaşmaları okuduğu kitaplardan biliyordu. Olaylar umulduğu gibi gelişmemişti. Gelişseydi zaten yaşadıkları dünya farklı olurdu. Önlemler alınmıştı alınmasına ama biraz yetersiz, biraz geç kalınmıştı. Daha kötü olabilirdi tabii. “Neyse ki dünyanın geleceğini düşünenler de az değilmiş.” diye mırıldandı. Aslında tek tek her bir kişinin aldığı önlemler bile daha kötüden kurtulmayı sağlamıştı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.