bannerbanner
YENİ DÜNYA
YENİ DÜNYA

Полная версия

YENİ DÜNYA

Язык: tr
Год издания: 2024
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
3 из 3

Bugün, kış armudunu satan köylü de ortada yoktu. Küçük Hasan, güğümü yerin ıslak kumları üzerine bırakarak rayları seyre daldı. Her gün yüzlerce adamı bilmediği bir yerden alıp bilmediği bir yere götüren bu upuzun ve sonu olmayan demirlerin arasında, gelip geçen lokomotiflerin bıraktığı siyah yağ lekeleri görülüyordu.

Keskin bir düdük sesi ile irkildi. İstasyona gelen tren, kendini haber veriyordu. Lokomotif, tam yağ lekelerinin üstüne geldi ve durdu.

Küçük Hasan, kurulu bir makine gibi, güğümü ve maşrapayı yakalayarak trenin boyunca koşmaya ve başını pencerelere kaldırarak: “Ayran, ayran, temiz ayran!” diye bağırmaya başladı.

Yazın “buz gibi!” diye bağırırdı; şimdi, bu soğuk havada, sanki her ayran kelimesinin başında hâlâ o “buz gibi” sıfatı vardı. Kimse başını çevirip bakmıyordu bile. Trenin hemen hemen bütün camları kapalıydı, açık olan bir iki tanesinde de boyalı saçlı, yün bluzlu kadınlar duruyordu.

Küçük Hasan’ın gözleri, delecekmiş gibi, kapalı camlara dikiliyor ve bunların arkasında teneke maşrapadan ayran içebilecek insanlar; hali vakti yerinde köylüler, boyunbağsız esnaflar, izinli giden askerler, hasılı susamış kimseler arıyordu.

Bir baştan bir başa üç kere koştu. Güğümün keskin kenarlı dibi ince bacaklarına çarpıp acıtıyor, fakat o, azıcık yüzünü buruşturarak: “Ayran, temiz ayran!..” demeye devam ediyordu.

Dört bardak, hiç olmazsa dört bardak satabilseydi. Buna mukabil alacağı on kuruşla eve bir kara ekmek götürebilirdi. Onun gelmesini, aç bir uyuşukluk içinde dört gözle bekleyen iki küçük kardeşinin hayali gözünden şimşek gibi gelip geçiyor ve o hep bağırıyordu:

“Temiz ayran… Temiz…”

Annesi hizmetçi bulunduğu yerden haftada bir kere, birkaç saat için geliyor, yanında biraz yufka, birkaç soğan, bazen de yarım desti pekmez getiriyordu. Fakat bunlar, üç tane aç mideye iki gün bile yetmiyordu… Ondan sonra iki kardeşi beslemek vazifesi küçük Hasan’a düşüyordu. Biri iki, öteki beş yaşında olan bu sıska çocukların bütün işleri, basık tavanlı bir damdan ibaret olan evde ellerine ne geçerse yemekten ibaret gibiydi. Küçük Hasan, her gün yoğurt çalmak için kendisine lazım olan mayayı onların yetişemeyeceği ve bulamayacağı bir yere – tavan direklerinin duvarla birleştiği köşeye – saklamaya mecbur oluyor ve her gün, istasyonda bulunduğu sırada, bu iki aç midenin, kendileriyle aynı çatı altında aynı açlığı çeken ihtiyar keçiyi bile yiyeceklerinden korkuyordu.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

İstida (Ar.): Dilekçe

2

Nafıa Vekaleti: Bayındırlık Bakanlığı

3

İptidai (Ar.) : İlkel

4

Tetkikat (Ar.) : Araştırmalar, incelemeler

5

Tak: Şenliklerde,bayramlarda, özel günlerde caddelere kurulan kemer

6

Hanende (Far.) : Şarkıcı

7

Tebahhur (Ar.) : Buharlaşma

8

Tediye (Ar.) : Ödeme

9

İntişar (Ar.) : Dağılma,yayılma

10

Sakil (Ar.) :Kötü, çirkin

11

Yeis (Ar.) : Üzüntü

12

Cevr (Ar.) : Eziyet

13

Muvazene (Ar.) : Denge

14

Salahiyet (Ar.) : Yetki

15

İstihfaf (Ar.) : Küçümseme

16

Tafsilat (Ar.) : Açıklama

17

Mayi (Ar.) : Sıvı

18

Ayal (İyal) (Ar.): Eş

19

Rikkat (Ar.) : İncelik

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
3 из 3