
Полная версия
Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar
İkinci Murat vefat ettiğinde 48 yaşındaydı. 2 Ağustos 1446’da düzenlettiği vasiyetnamesinde, “Bursa’da merhum oğlum Ali yanındaki kabrin katında koyalar… Üzerime bir çâr dîvâr türbe yapalar, üstü açık ola ki üzerime yağmur yağa… Soyumdan sopumdan her kim ki ölecek olursa benim yanımda komayalar, katıma getirmeyeler.” dedi.
Türkleri, Balkanlar’ın Tek Egemeni Yaptı
II. Murat döneminde Osmanlılar’ın Balkanlar’da yayılması ve yerleşmesi kesinleşti. Ducas, “Bugün Gelibolu Boğazı’ndan Atina’ya kadar olan yerlerdeki Türkler, Anadolu’da bulunan Osmanlı tebaası Türklerden fazladır.” der.
II. Murat devrinde merkezde hakiki iktidarı ve merkezle eyaletler arasındaki ilişkileri belirleyen güçler ve şartlar sonraki devirlerden oldukça farklı idi.
II. Murat döneminde Çandarlılar’ın devlet içindeki üstün yeri kuvvetlenmiştir. Birinci Vezir Bayezid, ikinci vezir Çandarlı İbrahim, üçüncü vezir Hacı İvaz Paşa idi. Çandarlılar, Rumeli’de Çelebi Mehmet’in rakiplerine hizmet ettikleri için eski nüfuzlarını kaybetmişlerdi. Çelebi Mehmet, Bayezid Paşa’ya güveniyordu. Bayezid Paşa, II. Murat tahta çıktığı zaman veziriazam ve Rumeli beylerbeyi olarak bütün devlet işlerine hâkimdi. Ulemadan olan ve asker üzerinde doğrudan doğruya bir nüfuzu bulunmayan Çandarlı İbrahim, Hacı İvaz ile beraber Bayezid Paşa’dan kurtulmayı başardı ve veziriazamlığı ele geçirdi, vefat ettiği 25 Ağustos 1429’a kadar bu mevkide kaldı. Çandarlı’nın ardından Amasyalı Mehmet Ağa, Temmuz 1430’da veziriazam oldu.
II. Murat devrinde uç beyleri devlet içinde önemli bir rol oynayacak kudret ve nüfuza sahipti. Başlangıçta Mihaloğlu Mehmet Bey, 1422’deki ölümünden sonra Paşa Yiğitoğlu Turahan Bey uç kuvvetlerinin başı oldu. Turahan Bey, Tırhala ve Yenişehir merkez olarak Yunanistan ve Mora’ya yapılan akınları idare ederdi. İkinci uç bölgesi başlangıçta Selanik’e karşı Serez ve Arnavutluk’ta Ergiri idi. Bu bölge Evrenosoğulları’ndan Ali, İsa ve Barak’a aitti. Üçüncü uç bölgesi Üsküp’tü. Burada Paşa Yiğit Bey’den sonra evlatlığı İshak Bey, onun ölümünün ardından oğlu İsa ve Mustafa beyler hâkimdi. Bunların faaliyet alanı Sırbistan ve Bosna idi. İshak Bey akınlarını Hırvatistan’a ve Dalmaçya’ya kadar genişletti. Dördüncü bölgenin merkezi Vidin olup buradan Sırbistan, Macaristan ve Eflak’a karşı seferler yapılırdı. Niğbolu’da Firuz Bey’in oğlu Mehmet Bey ve Silistre’de Gümülüoğulları faaliyetteydi.
Bu uç sancakları, eski Osmanlı geleneğini devam ettiren irsî ve yarı feodal bir yapıya sahipti. Uç beyleri padişaha ve merkezî kuvveti temsil eden beylerbeyine karşı gelmekten, saltanat iddiacılarını dahi desteklemekten çekinmezdi.
II. Murat uç beylerine hiçbir zaman güvenmedi. Bu dönemde Hristiyan kuvvetlerinin gittikçe daha fazla ateşli silahlar kullanması ve Yanko gibi güçlü bir düşmanın ortaya çıkması üzerine uç beyleri zaaflarını anlamışlar ve merkeze daha sıkı bağlanmak gereğini duymuşlardır. II. Murat’tan sonra onların kudret ve nüfuzu tarihe karışmıştır.
Osmanlı ilim hayatı, II. Murat devrinde büyük bir ilerleme göstermiştir. Bu dönemde müftü ve kadı Molla Yegan’ın kişiliği hâkimdir. Fatih Sultan Mehmet devrinin birçok üstadı, bu arada Hızır Bey ve Hatipzade Tacettin İbrahim onun yetiştirmelerindendir.
Murat döneminde Arabistan, Türkistan ve Kırım’dan birçok değerli ulema gelmiştir. Başlıcaları Molla Gürani, Alâeddin et-Tûsî, Şerefeddin Kırîmî, Seydi Ahmet Kırîmî, “Bahrü’l-Ulûm” sahibi Alâeddin es-Semerkandî, Seydi Ali Arabî ve Acem Sinan’dır. Çoğu Seyyid Şerif el-Cürcânî’nin ve Sadettin et-Teftâzânî’nin talebeleri olup bu iki üstat arasındaki ilmî tartışma konularını Anadolu’ya getirerek ilmî hayata canlılık vermişlerdir.
II. Murat döneminde Zeyniyye ile Mevleviyye devlet katında ilgi görmüştür. Bayramiyye de çok yayılmıştı. II. Murat’ın Hacı Bayram-ı Veli müritlerine vergi bağışıklığı tanıması bu tarikatın yayılıp gelişmesine yardım etmiştir. Bu dönemde Hacı Bayram halifelerinden Yazıcızade ailesi Türk kültür tarihinde seçkin bir yere sahiptir. Yazıcızade Mehmet’in Muhammediyye’si ve Ali’nin II. Murat’a ithaf ettiği “Selçukname”si devrin iki kuvvetli akımını temsil eden eserlerdi. Birincisinde tasavvuf, ikincisinde Oğuz geleneği belirmekte, her ikisi de o devir Türkçe nesrinin mükemmel örneklerini oluşturmaktadır. Bu dönemde hâkim olan Oğuz-Kayı geleneği daha ziyade pratik siyasi bir gayeye hizmet etmekte olup bu da Osmanlı hanedanını Timurlular karşısında yükseltmek ve Türkmen çevrelerinde nüfuz sağlamaktır.
II. Murat devrinde birçok eserin Arapça ve Farsçadan Türkçeye çevrilmesi Osmanlı Türk kültürünün gelişmesi bakımından önemli olmuştur.
II. Murat büyük eserlerini Edirne’de yaptırmıştır. Bu devrin büyük mimari eserleri Yeni Cami ile Ergene Köprüsü’dür. II. Murat 1438’de Macaristan seferine çıkarken caminin temelini atmış fakat cami ancak 1447’de bitirilebilmiştir.
II. MEHMET (FATİH SULTAN MEHMET) (1444-1446 / 1451-1481)
Türk tarihine çağ açıp çağ kapatan hükümdar olarak geçen II. Mehmet, 30 Mart 1432’de Edirne’de doğdu. II. Murat’ın dördüncü oğlu olan II. Mehmet’in veliahtlık yolu, 1443 yılının bahar aylarında abisi Amasya Valisi Alâeddin’in genç yaşta hayatını kaybetmesi üzerine açıldı.
Babası II. Murat’ın 1444 yılında üzüntü ve kırgınlık ile tahtı bırakmaya karar vermesi üzerine, 12 yaşında hükümdarlık gömleğini giydi. Bir süre babasının yanında devlet yönetimi stajı gören II. Mehmet, 1444 yılının Ağustos ayında, Mihaliç Ovası’nda kapıkulu ve paşalar önünde tahtı resmen babasından devraldı.
Osmanlı Devleti’nde kurumların oluşmadığı ve iç ve dış tehditlerin yoğunlaştığı bir dönemde II. Mehmet’in hükümdarlık tahtına oturması, büyük krizlere neden oldu. Sırp despotluğu yeniden canlanırken Eflak beyi üzerinde Macar Krallığı’nın etkisi arttı. Anadolu’da ise Karamanoğlu’na Beyşehir, Akşehir, Seydişehir ve Oklukhisarı terk edildi. Arnavutluk’ta ise İskender liderliğinde isyanlar çıktı. Güneyde Mora Despotu Konstantin de Bulgarlarla iş birliği yaparak, Osmanlı’nın egemenliği altındaki topraklara girdi. Böylece 1444 yılında Macarlarla imzalanan anlaşmanın sağladığı barış ortamı kayboldu. Macarların liderliğinde Avrupa kuvvetleri birleşerek bir haçlı seferi hazırlığına başlarken Karamanoğulları da haçlılarla iş birliği yaparak güneydoğudan Osmanlı’yı sıkıştırmaya başladı.
Dış tehdidin arttığı bu süreçte, devlet bürokrasisinde de paşalar arası çekişme baş gösterdi. Halkta da Edirne’nin Macarlar tarafından işgal edileceği korkusuyla panik havası belirdi. Bütün bu bunalımların yanı sıra Şia inanışının sapkın bir yorumu olan Hurufi tarikatına mensup sapkın kişiler tarafından 22 Eylül 1444’te bir ayaklanma oldu. Bu ayaklanma kanlı bir şekilde bastırılırken Edirne’de 7000 evin yandığı büyük bir yangın çıktı.
İlk Hükümdarlığı İki Yıl Sürdü
Çandarlı Halil Paşa’nın nüfuzunun son derece arttığı bu dönemde, devlet yönetilemez hâle geldiği için, diğer paşalar II. Murat’ı tekrar göreve davet ettiler. Aynı yılın yaz aylarında Bizans İmparatorluğu, elindeki Osmanlı şehzadesi Orhan Çelebi’yi tahtı II. Mehmet’in elinden almak için serbest bıraktı. Çelebi Orhan, Çatalca’ya kadar geldi. Orada kendine destek bulamayınca Dobruca’ya kaçtı. Rumeli Beylerbeyi Şehabettin Paşa’nın takibinden kurtulamayacağını anlayınca tekrar İstanbul’a sığınmak zorunda kaldı.
Bu arada Macarların liderliğinde toplanan haçlı kuvvetleri de 18-22 Eylül 1444’te Tuna Nehri’ni aşarak Varna’ya ulaştılar. Venedik kuvvetleri de Çanakkale Boğazı’nı tutarak Osmanlı’ya yardım gelmesini engellemeye çalıştı. Devlet çaresiz duruma düşünce II. Murat tekrar hükümdarlık görevini üstlenmek zorunda kaldı.
Haçlı kuvvetlerine karşı ordunun başına geçen II. Murat, Varna’da büyük bir zafer kazandı. Çandarlı Halil Paşa, Varna zaferinden sonra gerçek iktidarı elinde tutan II. Murat’ın görevine devam etmesini istedi. Ancak II. Murat, oğlunun geleceği için tehlikeli olabileceğini düşünerek padişahlık yetkisini II. Mehmet’te bırakarak tekrar Manisa’ya çekildi.
II. Murat Yeniden Padişahlığa Döndü
II. Mehmet, bu yıllarda Zağanos Paşa’nın etkisi altında olduğu için, babasının gölgesinden kurtulabilmek amacıyla onun yarım bıraktığı işleri tamamlamak istiyordu. İstanbul’un fethi II. Murat’ın en büyük ukdesiydi. II. Mehmet, İstanbul’u ele geçirdiği takdirde Osmanlı Devleti’nin gerçek hükümdarı olacağına inandı.
II. Mehmet’in yayılmacı emelleri Sırp despotu ile Bizans imparatorunu endişelendirdi. Aynı şekilde Kastamonu ve Karaman beylerini de telaşlandırdı. Bunun üzerine II. Murat’a elçiler göndererek duruma müdahale ettirdiler. II. Murat, oğlunu ve onu kışkırtan vezirlerini azarlayıp durumu yatıştırmıştı.
II. Murat’ın devletin başına geçmesini en çok isteyenlerin başında Çandarlı Halil Paşa geliyordu. Oğlunun itibarına gölge düşürmek istemeyen II. Murat, bir iç savaşa neden olmadan tekrar görevi üstlenebilmek için Macarların liderliğinde hazırlanan yeni haçlı ittifakını gerekçe olarak kullandı. Zira aynı esnada Edirne’de büyük bir yeniçeri isyanı çıktı. Ayaklanan yeniçeriler, Şehabettin Paşa’nın sarayını yağmaladılar. İsyancılardan bir kısmı İstanbul’da bulunan Orhan Çelebi’yi istediklerini haykırdılar. İsyan, halkın desteği ile bastırılabildi. Böylece II. Mehmet’in devletin yönetiminde yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Bunun üzerine II. Murat’ın hükümdarlık yetkilerini üstlenebileceği uygun ortam hazırlanmış oldu. 5 Mayıs 1446’da Manisa’dan yola çıkan II. Murat Ağustos ayında yeniden tahta çıktı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Alttan alma, yaranma
2
Bey