
Полная версия
Küçük Prenses
“Biri bana tokat atmış gibi hissediyorum.” diyerek bir sır verdi Sara bir keresinde Ermengarde’a. “Benim de tokat atasım geliyor. Kötü bir söz etmemek için hemen kendime gelmem gerekiyor.”
Kitabını koltuğa bırakıp rahat köşesinden yere atlamadan önce kendine gelmesi gerekiyordu.
Lottie zeminde bir oraya bir buraya kayarak çıkardığı seslerle Lavinia ve Jessie’yi rahatsız ettikten sonra düşüp tombul dizini incitmişti. Dostlarından ve düşmanlarından oluşan ve kimi tatlı dil dökerken kimi azarlayan iki gruba ayrılmış öğrencilerin ortasında çığlık atıp tepiniyordu.
“Kes artık, seni gidi sulu göz! Kes dedim!” diye bağırdı Lavinia.
“Ben sulu göz falan değilim! Değilim işte!” diye sızlandı Lottie. “Sara, Sa-ra!”
“Sesini kesmezse Bayan Minchin duyacak.” diye yakındı Jessie. “Lottie, tatlım. Bak sana bozuk para veririm!”
“Senin paranı falan istemiyorum.” diye içini çekti Lottie ve tombul bacağına bakıp da bir damla kan görünce yine yaygarayı kopardı.
Sara odanın diğer tarafından fırladı ve diz çökerek kollarını Lottie’ye doladı.
“Bak, Lottie.” dedi. “Şimdi, Lottie, sen Sara’ya SÖZ verdin.”
“Bana sulu göz dedi ama.” diye sızlandı Lottie.
Sara onun sırtını sıvazladı; Lottie’nin gayet iyi bildiği kararlı ses tonuyla konuşuyordu.
“Ama ağlarsan öyle olursun Lottie’ciğim. Bana SÖZ verdin.” Lottie söz verdiğini hatırladı ama sesini yükseltmeyi tercih etti.
“Benim annem yok!” dedi. “Benim… annem… falan… yok.”
“Evet, var.” dedi Sara neşeyle. “Unuttun mu? Sara’nın annen olduğunu bilmiyor musun? Sara annen olmasın mı?”
Lottie burnunu çekerek Sara’ya sokulup sarıldı.
“Haydi, birlikte pencerenin önündeki koltukta oturalım.” dedi Sara ve devam etti: “Sana bir hikâye anlatacağım.”
“Gerçekten mi?” diye mırıldandı Lottie. “Elmas madenlerini mi anlatacaksın?”
“Elmas madenleri mi?” dedi Lavinia. “Seni gidi yaramaz, şımarık şey! Bir tane PATLATASIM geliyor!”
Sara hemen ayağa kalktı. Ne de olsa Bastille ile ilgili bir kitaba dalıp gitmişken manevi çocuğu ile ilgilenmesi gerekmişti; derhâl aklını toparlamalıydı. O melek değildi ve Lavinia’ya bayılmıyordu.
“Pekâlâ!” dedi kendini tutarak sinirle. “Benim de SANA bir patlatasım geliyor ama sana tokat atmak istemiyorum! Aslında hem sana patlatabilirim, patlatmalıyım da, hem de patlatmayacağım. Küçük sokak çocukları değiliz sonuçta. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilecek yaştayız.”
Lavinia bu fırsatı kaçırmadı.
“Ah, evet, prenses hazretleri.” dedi. “Sanırım prensesiz. En azından birimiz öyle. Prenses bir öğrencisi olduğuna göre Bayan Minchin’in okulu büyük sükse yapmış olsa gerek.”
Sara ona yaklaştı. Bir tokat atacakmış gibi görünüyordu. Belki de bunu yapacaktı. Bir şeyler yapacakmış gibi numara yapmak onun için yaşam neşesiydi. Sevmediği kızlara “numara”larını asla anlatmazdı. Yeni prenses olma “numarası”nı çok sevmişti ve bu konuda son derece çekingen ve hassastı. Bunun sır kalmasını istemişti ve şimdi Lavinia kalkmış neredeyse tüm okulun önünde bununla alay ediyordu. Yüzüne kan hücum ettiğini ve kulaklarının uğuldadığını hissetti. Kendini tuttu. Bir prenses öfke nöbetlerine kapılmazdı. Eli aşağı indi ve bir süre sessiz kaldı. Konuşmaya başladığında sesi sakin ve kararlıydı; başını kaldırdı ve herkes onu dinlemeye başladı.
“Doğru!” dedi. “Bazen prensesmişim gibi yapıyorum ve prensesmişim gibi yaptıkça bir prenses gibi davranmayı öğreneceğim.”
Lavinia ne diyeceğini bilemedi. Sara ile uğraşırken tatmin edici bir cevap bulmakta çoğu kez zorluk çekiyordu. Bunun sebebi, diğerlerinin rakibine karşı bir şekilde belli belirsiz bir sempati duymalarıydı. Şimdi de kulaklarını dikmiş onu dinliyorlardı. Gerçek şu ki, prensesleri seviyorlardı ve bu prenses hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istedikleri için Sara’ya biraz daha sokulmuşlardı.
Lavinia söyleyecek bir şey bulabildi ama oldukça yavandı.
“Harika!” dedi. “Umarım tahta çıkınca bizi unutmazsın!”
“Unutmam.” dedi Sara, başka bir kelime daha etmeden sessizce durdu ve Lavinia, Jessie’nin koluna girip gidene kadar gözlerini ona dikerek baktı.
Bu olaydan sonra, onu kıskanan kızlar onu küçümsemek istediklerinde ondan “Prenses Sara” diye bahsetmeye; aynı zamanda kendisini seven kızlar da sevgilerini göstermek için ona “Prenses Sara” demeye başladılar. Kimse ona doğrudan “prenses” demiyordu fakat hayranları bu unvanın uyandırdığı etkiye ve ihtişama bayılıyorlardı. Hatta bunu duyan Bayan Minchin, okula kraliyet ailesine ait bir yatılı okul havası kattığı için, ziyarete gelen ebeveynlere birkaç kez bundan bahsetti.
Becky’ye göre prenseslik ona dünyada en çok yakışan şeydi. Arkadaşlıkları o sisli akşamüzeri Sara’nın rahat koltuğunda uykusundan korkuyla uyanması ile başlamış, zamanla ilerlemişti; doğrusu Bayan Minchin ve Bayan Amelia bu konu hakkında pek bir şey bilmiyorlardı. Sara’nın bulaşıkçı kıza “nazik” davrandığını fark ediyorlardı fakat yukarıdaki odaların yıldırım hızıyla toparlanıp sıra Sara’nın yatak odasına gelince ağır kömür kovasının neşe dolu bir şekilde nefes vererek yere bırakıldığından ve gizli saklı geçirilen keyifli dakikalardan haberleri yoktu. Böyle zamanlarda hikâyeler parça parça anlatılıyor, güzel yiyecekler ya hızla yeniyor ya da Becky’nin çatı katındaki yatağına gittiğinde yemesi için cebine tıkıştırılıyordu.
“Ama yerken dikkatli olmalıyım hanımım.” dedi bir keresinde. “Yoksa kırıntı falan kalırsa sıçanlar onları yemeye gelir.”
“Sıçanlar mı!” diye haykırdı Sara dehşetle. “Burada SIÇANLAR mı var?”
“Hem de bir sürü.” diye cevapladı Becky sıradan bir şeyden bahsedercesine. “Çatıda genelde sıçanlar ve fareler var. Ama insan yürürken çıkardıkları tıkırtıya alışıyor. Onlara o kadar alıştım ki yastığımın üstünden geçmedikleri sürece bir sorun yok.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.