Полная версия
Abay Yolu 1. Cilt
Böjey’in yanına toplanmış olanlar Şınğıs bölgesindeki Jigiteklerin sadece çok küçük bir kısmıydı. Bozkırdaki Balpan ile Şiy boyundaki Jigitekler habersiz kalmıştı. Aynı şekilde dağdakilerin çoğu da bugün kendi çiftliklerine girme telaşındaydı.
Bütün Bökenşiler içinden şu anda Böjey’in yanında bulunanlar ise sadece on kadar sıradan çiftçiydi. Onların başında da Darkembay vardı… Jidebay ile Musakul’dan, Kıdır ve Kölkaynar ile Kızılşokı’dan topuz tutarak Karaşokı’ya doğru at koşturan grup grup atlıları gören Darkembay “bu gidiş boşuna değil. Bunlar Jigiteklere karşı, Böjey’e karşı toplanan bir kuvvet” diye düşünmüştü.
Kunanbay tarafındaki kötü haberi bugün öğleden önce Böjey’e ve diğer Jigiteklere yetiştiren de Darkembaylar idi.
Yol boyunca Baydalı, Karaşa, Kaumen ve Ürkimbay’a uğrayan ve alelacele at bindirerek buraya yetiştiren de onlardı.
Şimdi, Böjey çiftliğinin önünde yaklaşık kırk kişi vardı. Bunların ortasında da Böjey’in ta kendisi duruyordu. Onun yanında ise “Böjey’i yalnız bırakmayalım” diye çevreleyen Darkembay, Baydalı, Karaşa, Ürkimbay, Kaumen ve Kojakanlar vardı.
Bunlar gibi ihtiyar kişilerin yanı sıra Kunanbay saldırısını bekleyen bir grup genç yiğit de vardı. Bunlar Kaumen’in iki sağlam oğlu Bazaralı ve Balağaz ile Karaşa’nın oğlu Abılğazı idi. Yine Jigitek içindeki taraftar akrabaların genç şahsiyetlerinden Beysembi, Abdilda ve Oralbay’da oradaydı. Bunlar Kunanbay kuvvetlerini görünce yaya da olsa evvela kışlık damın yanında duran beş on eyerli ata bindi, ellerine aldıkları sopa ve topuzlarla:
– Kengirbay, Kengirbay, diye nara atarak karşı koyacak oldu.
Bunu anlayan Baydalı haykırarak buyruk verdi:
– Durun! Hey! Böjey’i yalnız mı bırakacaksınız? Ölecekseniz yanında ölün, dedi…
Kunanbay hızla gelirken hemen hemen yüzer kişiden oluşan iki büyük gurubu çiftliğin sağına ve soluna doğru yöneltmişti. İki yana bölünen kuvvetlerden başka ortadan hücum eden Kunanbay’ın arkasındaki kalabalık da iyiden iyiye çoktu.
Kunanbaylar yaklaştıkça yakınlaşıyor, duraksamıyordu. Taraftarlarına cesaret, hasımlarına korku vererek ve topuzlarını havada döndürerek önüne çıkanı yok etmek istercesine geliyorlardı…
Üstlerine doğru doludizgin gelen kuvvetleri gören Böjey:
– Hay Allah! Rezil olduk yahu! Gafil başım! Yine gafil avlandım ya, diyerek içtenlikle hayıflandı. Bunların azıcık güvencesi kışlağın yukarı yakası ile aşağı tarafındaki yiğitlerdi.
Bu yiğitlerden yaylımdaki atlarına çabucak yetişenler beşer onar toplaşıp topuzlarını kaldırarak düşmana doğru alabildiğine hızla akmaya başlamışlardı. Öndekiler bu şekilde olmakla birlikte arkadaki büyük çoğunluk atlarını tutamamış ve binememişti. Çünkü yaylımdaki atlar Kunanbay kuvvetlerinin çığlıklarından korkmuş, her biri bir yana kaçışmaya başlamıştı. Anlaşılan o ki Olcay kolu bu yayaların çoğunu atlarına binmeden bastıracaktı…
Jigitek tarafından at binerek karşı koymak üzere üstlerine gelen seyrek gruplar Kunanbay’ın yönettiği büyük kalabalığa yanaşmıştı. Sel gibi akan kalabalık kuvvet kısa bir süre içinde onları ezip geçti… Topuzların altına aldıkları erkeklerin kaşını gözünü patlatıp un ufak ediyor, kırıp geçiriyorlardı.
Beklenmeyene maruz kalan yiğitlerin atları büyük bir ustalıkla o hengâmeden sıyrılıyor, çarçabuk dışarı çıkıyordu. Arada kalan bir yiğide tam kırk elli topuz vuruluyor olmalı ki kop kolay ezilerek yere yıkılıyordu.
Atlarına yetişemediği için yaya kalan yiğitler de üstlerine gelen kalabalık gruplarla yaya olarak savaşmak zorunda kalmıştı. Fakat atlı ile yaya savaşabilir mi? At üstündekiler atın ivmesiyle gelip topuzu vurunca yayaları yıkıyor, yerlere yuvarlıyordu…
Böylece çiftlik yapılarından uzakta bulunan yiğitlerin hepsinin mecali kesilmişti. Çokluğuna güvenen, sevinip kubaran ve bunların hazırlıksızlığını görüp tamamen kibirlenen Kunanbay kuvvetleri nara ile çığlıklarını artık iyiden iyiye yükseltmişlerdi:
– Aydos! Aydos!
– Irğızbay! Irğızbay!
– Topay! Topay!
– Torğay! Torğay, diye ilk sloganları Aydos’u haykırdıktan sonra vakitleri müsaitse bağırarak sonraki ata ruhlarını da sık sık çağırıyor, Jigitek yiğitlerine vururken de:
– Kır! Öldür! Yok et, diyerek alabildiğine korkuta korkuta, zehirlerini saça saça ilerliyorlardı…
Bütün kuvvetler, önlerindeki zayıf engelleri ezerek geçtikten sonra her yönden çiftliğe doğru atıldılar. Bütün dünya alt üst olmuş gibiydi. Çığlıklarla bağrış çığrış ve takır tukur sesleri esas meşgale olmuş, her yanı kudurukluğun abes şarkısı basmıştı.
Böjey grubu daha hâlâ çiftlik önündeydi. Buradaki bütün topluluk topuzunu sopasını kaldırmış, acımasız erkekler gibi sırt kıllarını ürpertip kabartarak kımıldamadan duruyordu. Düşman artık bütün çevreyi sardıktan sonra Baydalı yüksek sesle bağırdı:
– Bitti yahu! Kahretsin bitti yahu! Çekilin şimdi, çiftliğe çekilin! Kapıları tutacağız, çiftliğe sokmadan ölüşüp göreceğiz, dedi. Bütün topluluk öyle yaptı…
Baydalı ile Böjey merkezdeki büyük kapının ağzındaydı. Bunları çevreleyen Bazaralı, Balağaz ve Kojakan gibi gençlerin hepsi sağlam yiğitlerdi.
Düşman topluluğu kalabalık kitle hâlinde çiftliğin üstüne dökülüyordu. Kesip parçalayarak akıyor, yığıldıkça yığılıyordu. Hepsinin toplaştığı yer Kunanbay’ın etrafıydı. O, buyruk bekleyenlerin tam ortasındaydı ve daha hâlâ atından inmemişti.
Tam o sırada çiftliğin iç tarafından koşarak gelen Darkembay hücum edercesine Böjey ve Baydalı’nın arasına daldı, ayaklı tüfeği kaldırdı. Nereden aldığını bilmedikleri tüfeğin fitili kaldırılmıştı. Ateşe verilse patlamaya hazırdı. Darkembay o telaşta dirseğiyle Böjey’i dürttü ve niyetini açıkladı:
– Şu kör, acımak niyetinde değil. Dibimize kadar geldi yahu. Vuracağım! Yerle bir edeceğim, diyerek çakmağını çakıverdi.
Böjey onu sert bir şekilde ittirerek durdurdu:
– Vurma! Çekil şöyle! Ervahın varlığı doğruysa, bundan gelecek yas bağını görürüm ben de, dedi… Tam o anda Kunanbay nara atarak buyruk verdi:
– Tutun iplerinden! Sürükleyerek çıkarın inlerinden! Ellerini kollarını bağlayarak alın bütün itaatsizleri, acımayın, dedi. Maybasar yönetimindeki bütün Irğızbayları çiftliğe doğru saldırtıverdi.
Onlar kapıların önünde duraksayınca Kunanbay bir kez daha haykırdı:
– İn attan, yakala! Kimseyi bırakma, diyerek Kötibak, Topay ve Torğay yiğitlerini de hep birlikte üstlerine saldı…
Bazaralı ve Darkembay gibi yiğitler, topuzlarını alçak tavanlı çiftlik yapıları içinde kulaç kulaç sallayamadı. Kalabalık gruplar çok geçmeden Jigiteklerin kırk kişisini daha ezdi, teker teker sürükleyerek dışarı çıkarıverdi.
Baydalı ile Böjey’in yanındaki Bazaralı, Balağaz ve Darkembaylar sert bir şekilde karşılık verseler de kurt gibi saldıran Kunanbay kuvvetleri korkuyla koşuşturan kalabalık koyun sürüsü gibi çaresiz kalan Jigiteklerin hepsini boğup geçmişti…
Kunanbay kuvvetleri, Karaşa ve Ürkimbay başta olmak üzere genç yiğitlerin hepsini birer ikişer dışarı çıkarıp attıkça beşer onar üstlerine atılıyorlar, düreye yatırıp pata küte dövüyorlardı. Yüzü, göğsü, sırtı kan içinde kalan Karaşa ve Darkembay dillerini tutmuyor, bütün bedduaların hepsini tam da Kunanbay’ın kendisine ediyor, bağırıp çığırıyorlardı. Fakat kalabalığın gürültüsü içinde bu sözler Kunanbay’ın kulağına kadar gelmiyordu. Maybasar dışarı çıkarılanları işaret ederek:
– Dövün! Vurun düreyi! Acımayın!.. Karşı koymanın bedelini anlasın bu Jigitek, diyerek acımasızca dövdürüyordu.
Yorulmadan, tereddüt etmeden kamçılayan ve tekmeleyen yiğitler vardı. Bunların başını Jigiteklerden dayak yiyen iki ulak; Kamısbay ve Cumağul çekiyordu…
Kunanbay ilk çıkarılanlara bakmadı. Onlara verilen cezayı da önemsemedi. Gözünü, büyük çiftliğin üç kapısından birer birer çıkarılan Jigiteklerin üzerine dikmişti.
Beklediği, diş bilediği yalnız bir kişiydi. İşte, şimdi, en sonunda onu da çıkarmışlardı. Bu Böjey idi. İçeriden çıkarılan diğerleri gibi değildi. Üstü başı kırışmamış bir hâlde kendi iradesiyle çıkıyordu. Baş giyimi, kürklü deriden kalpağı da üstündeydi. Diğerleri gibi üstü başı yırtılmamıştı. İte kaka çıkaran da yoktu. İki yanını ve önünü arkasını çeviren Irğızbaylar çoktu.
Kunanbay atını kamçıladı, kalabalığı yararak yaklaştı. Onun yanında duran Baysal da sertçe ökçeledi ve hemen peşinden yanaştı. Kunanbay bağırarak Maybasar ile Kamısbay’a emretti:
– Vurun düreye, dedi.
Kamısbay ile Cumağul yakasından tutup çekerek Böjey’i yüz üstü yere yıktı. Kunanbay atını çok öfkeli bir şekilde etrafında döndürerek:
– Vur düreyi! Arkasını da dürüp al! Öyle vur, dedi.
Böjey:
– Hey Kunanbay! Gözün kör olsun! Gözün aksın! Ervahın kanı tutsun, laneti seni bulsun, diye bağırıyordu… O anda kürklü kaftanını ve cepkenini çıkarıp bir kenara attılar. Beli ile arkası açılmış, yüz üstü uzanmış yatıyordu. Kamısbay geriye doğru kaykılarak kamçıyı kaldırdı. Böjey’in ak pak vücudunu gören bütün kalabalık tam o anda sessizliğe büründü, yatıştı.
Kamısbay’ın kamçısı salınarak Böjey’in arkasına doğru inerken birisi kendi vücudu ile Böjey’i örtmek ister gibi atılarak onun üstüne düştü. Bu, Kunanbay’ın peşine takılarak gelmiş olan Kötibaklardan Puşarbay’dı. Böjey’in Kötibaklar içindeki akranı ve dostuydu. Puşarbay:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
M.O. Auezov’un hayatı ile ilgili bilgiler https://adebiportal.kz/kz/ authors/view/709 adresinden alınmış olup, Zafer Kibar tarafından Türkiye Türkçesine çevrilmiştir.
2
Kula beşlisi: Beş yaşına gelen kirli sarı renkteki at.
3
Tobıktı: Kazak halkının, Abay’ın da mensubu olduğu bir soyudur. Aynı paragrafta yer alan Kerey ve Uvak da Kazak halkını oluşturan diğer soylardandır.
4
Telğara: Abay’ın “iki anadan süt emmiş esmer çocuk” anlamındaki lakabıdır.
5
Baybişe: Çok eşli erkeğin, daha saygıdeğer görülen en kıdemli ilk eşidir.
6
Ağa Sultan: İmparatorluk yönetiminin belirlediği resmi rütbe. Ağa Sultan, içinden seçildiği boyun yönetiminden ve kendi aralarındaki davaların karara bağlanmasından sorumlu idi.
7
Lebi ahmer: Dudağı kızıl.
8
Bihter: En iyi.
9
Biytan ve Şiytan: Eskiden yaşadığı rivayet edilen çok kurnaz, çok düzenbaz iki kişinin adları.
10
Kuj: Efsanelerde geçen ve her şeyin aksini yapan bir dev.
11
Kozı Körpeş ile Bayan Sulu: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı destanlarına benzer bir aşk destanı.
12
Kunan: Üç yaşına giren erkek at.
13
İngenşe: Dört beş yaşlarındaki iki hörgüçlü dişi deve.
14
Kuneken: “Kunanbay ağabeyin” anlamında sevgi, saygı ve yakınlık ifade eden bir kısaltma.
15
Nasıbay: Dilin altına konulmak için hazırlanmış, kokulu, keyif verici madde.
16
Köje: Ekseriyetle kış aylarında ve Nevruz Bayramında kurutulmuş yoğurt, kırmızı et ve yarma ile pişirilen çorba.
17
Kiyiz: Keçe.
18
Joldayak: Yol dayanağı.
19
Böribasar: Kurt boğar.
20
Jelkuyın: Kasırga.
21
Adır: Dağdan küçük, tepeden büyük yükseltiler.
22
Tünlük: Kiyiz evin tepesinin tam orta yerinde bulunan şanırakı geceleyin veya yağış olduğunda kapatmak için kullanılan harici örtü.
23
Urankay: Sırıkların uçlarını tepede birleştirip bağlayarak kurulan çadır türü.
24
Abılayşa: Ağaç direklerle kurulan küçük Kazak çadırı. İçerisinde, kiyiz ev kubbesinin tepesinde bulunan ve “şanırak” adı verilen yuvarlak kısım ile katlanabilir kafes şeklindeki “kerege” adlı desteğin bulunmadığı çadır türü.
25
Jappa: Bir ağaca veya yükseltiye dayanan sırıkların üstüne keçe örtülerek kurulan çadır türü, çardak.
26
İytarka: Göçerken iki keregenin çatılması ile kurulan geçici çadır türü.
27
Karaşor Şapkan: Karaşor Çarpışması
28
Jüz: Kazak Türkleri; Kişi Jüz (Küçük Yüz), Orta Jüz (Orta Yüz) ve Ulu Jüz (Büyük Yüz) adı verilen üç büyük Kıpçak soyundan gelen Türk boylarının bir araya gelmesiyle Kazak Hanlığı’nı (1465-1737) kurmuş ve devletleşmişlerdir.
29
Terme: Müzik eşliğinde şarkı söyler gibi söylenerek yapılan şiirli sunumlar.
30
Taylak: İki yaşını doldurmamış deve.
31
Mırza: Bey, Efendi, Beyefendi.
32
Kişeken: “Kayıncık”, “yavrusu” gibi sevgi ile istihza karışımı küçüklük vurgusu yapan bir ifade.
33
Böben: “Bebecik”, “bebesi” gibi sevgi ile istihza karışımı küçüklük vurgusu yapan bir başka ifade.
34
Düre: Cezalandırılmak istenen kişinin öne eğdirildikten veya yüzüstü yatırıldıktan sonra sırtı ile üstüne oturduğu çıplak uzvuna kırbaçla veya sopayla vurulması.