bannerbanner
Eğitimin Altın Anahtarı
Eğitimin Altın Anahtarı

Полная версия

Eğitimin Altın Anahtarı

Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 3

7 yaşındaki Munise’nin bünyesi zayıf ve sık sık hasta oluyor. “Annemin beni sevdiğini biliyorum. Ödevimi yapmam için gereken koşulları sağlıyor. Hep benimle doktora gider. Hasta olduğumda en sevdiğim çorbayı pişiriyor.”

Bu, çocukların ebeveynleri ve kendileri arasında kurulan sevgi köprüsünden geçen ilişkinin boyutunu, kalitesini, ruh hâlini değerlendirebilecekleri anlamına gelir.

Bunu çocuklarımıza soralım, bakalım ne diye cevap verirler?

5. Aşk, ifade edilmesi, hissettirilmesi gereken bir duygudur.

Bir hadîs-i şerifte Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:



Enes bin Mâlik’ten (r.a.) rivayet edilmiştir. “Bir kişi Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) önündeyken birisi geçti. Adam ‘Ey Allah’ın Resulü, ben bu adamı seviyorum.’ dedi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona ‘Bunu ona söyledin mi?’ diye sordu. Adam ‘Hayır.’ cevabını verdi. Resûlullah ‘Git ona söyle.’ buyurdu. Bunun üzerine adam o kimsenin yanına gitti ve ‘Ben seni Allah için seviyorum.’ dedi. Öteki adam da ‘Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin.’ cevabını verdi.” (İmam Ebû Dâvûd rivayeti)

Bir Hikâye

Bir kadın bir ev satın almış ve yeni bir mahalleye taşınmış. Komşularla iletişim kurmak için onları evine davet edip ziyafet düzenlemeyi planlamış.

Ziyafet için davetiyeler hazırlamış. Belirlenen gün geldiğinde sofra kurulmuş ve her şey hazırmış. Komşuları beklemeye başlamış ama kimse gelmemiş. Bekleye bekleye gün kararmış. Bu duruma üzülen kadın sebepler aramaya başlamış. “Acaba bu kadar mı hoşlarına gitmedim. Yoksa biri hakkımda kötü şeyler söyleyerek komşuları bana karşı kışkırttı mı?” düşüncesi onu rahat bırakmıyormuş. Yavaş yavaş, kadın hastalanmış ve yatalak olmuş. Gitgide hastalık daha da ilerlemiş ve kadın vefat etmiş. Çocuklar, annelerinin ölümünden sonra evi düzenlemek istemişler. Temizlik yaparken rafta davetiyeler bulmuşlar. Görüldüğü gibi davetiyeler kimsenin katılmadığı bir ziyafet için hazırlanmıştı. Rahmetli kadın başka şeylerle meşgul olup davetiyeleri dağıtmayı tamamen unutmuş.

Bu hikâyeden anlaşılan, insan içindeki iyi duygularını başkalarına zamanında ifade etmesi gerek. Aksi takdirde bu kadının durumuna düşebilir.

6. Sevmenin, şefkat göstermenin sebebi şartı olmamalıdır. Yani sevdiklerimizi kendimiz görmek istediğimiz gibi değil, oldukları gibi kabul etmeliyiz. Onlara nasıl davranmaları, nasıl konuşmaları, ne yapmaları konusunda sürekli eleştiride bulunmamalıyız.

Davranışlarındaki eksiklikler ve kusurlar, onlara iyi bir örnek oluşturularak giderilmelidir. Bu sadece onları oldukları gibi kabul etmek anlamına gelir.

Çocuklarımızı, onlar bizim çocuğumuz oldukları için seviyoruz. Bu aşkı kendimizce başka bir şeye bağlamamalıyız (beş puan alırsan severim, yaramazlık yapmazsan severim gibi).

Unutmayın, oğul ve kızlarınız da sizi, onlara baktığınız, onları giydirdiğiniz ve ihtiyaçlarını karşıladığınız için değil, siz var olduğunuz için seviyorlar.

Önemli olan çocuklarımızın bize benzeyip benzememeleri değil, topluma faydalı insan olmalarıdır. Onlara yeteneklerini ortaya çıkaracak bir ortam yaratın. Başkalarından imkânsız olanı beklemeyin! Bu dünyada kendi sorumlulukları vardır. Bu dünyaya kendi sonuçlarını çıkarmak için geldiler, sizin sonuçlarınızla yaşamak için değil. Onlar bu dünyaya kendi hayatlarını yaşamak için geldiler, sizin “benzemedi”, “istediğim gibi olmadı”klarınızı gerçekleştirmek için değil. Onlara “kendileri” olmaları için bir şans verin.

Bir yaşındaki çocuğunuzun sizin için değerli bir eşyayı kırdığını varsayalım.

O an aklınızdan neler geçer, nasıl hissedersiniz, nasıl davranırsınız? O eşyaya dokunmamaları gerektiğini çocuklarınızın kulaklarına küpe yaptıysanız bile onlar bunu yapacaklar.

İlk durumda, çocuğunuzu affettiniz ve durumu olduğu gibi kabul ettiniz. “İş işten geçti.” dediniz ve boş yere öfke, hakaretlere güç harcamadınız.

İkinci durumda, gerçeği kabul etmek istemiyorsunuz, affetmek istemiyorsunuz.

Gözlerinizi kapatın ve hemen durumu analiz edin sonra hislerinizi karşılaştırın. Affetmenin ne olduğunu anlarsınız. Durum ne olursa olsun öyle kabul etmenin ne olduğunu anlayacak ve bunun getirdiği faydaları göreceksiniz.

7. Kendilerini anlamayan ebeveynler, yavaş yavaş çocuklarının kölesi olurlar. Çocukların onlara olan sevgimizi “gönüllü-zorunlu” bir şey olarak görmemelerini sağlamalıyız, yoksa gitgide onların hizmetkârına dönüşürüz. Çocukların, onlara bağımlı olmadığımızı, onlarsız yaşayabileceğimizi anlaması önemlidir. “Annem ve babam yaşlanınca bize muhtaç olacak, bu yüzden bizi seviyorlar.” diye düşünmelerine izin vermeyin.

Çocuğun anne ve babasına iyilik yapması onun kendisi için gerekir. Çünkü onun sevabı, yani “faydalı puan” çocuğun “ödül hazinesi”ne eklenir.

Çocuklara, anne babalarına iyilik yapmanın sevap, kötülük yapmanın ise günah olduğu küçük yaşlardan itibaren öğretilmelidir. Bu çocuğun görevi, yükümlülüğü olduğu söylenmelidir. Ancak o zaman “Onlar için bunu yaptım, şunu yaptım; onlar ise…” gibi pişmanlıklara boğulmayacaksınız.

Ömer bin Hattâb’ın (r.a.) (İmam Müslim’den) rivayet ettiği bir hadise göre:



“Annenin kendi efendisini doğurması” kıyamet alameti olduğu söylenir. Bu hadîs-i şerif, kendini bilmeyen, kendini tanımayan anne babaların, çocuklarının karşısındaki durumunu bize açık bir şekilde anlatmaktadır.

Çocuğu büyümüş olsa bile onun ayakkabısının bağcıklarını anne babasının bağlaması onların merhametli olduklarının göstergesi mi olur? Hayır, şefkat, çocuğun kendisine bu bağcıkları bağlamayı öğretmektir.

Bir insanın yaşaması için ne gerektiğini düşünelim. Ya mutlu bir hayat yaşaması için? Hiç kedileri izlediniz mi? Onlar yavrularını yedirir, onlarla ilgilenir. Ayağa kalktıklarında onlara fareleri yakalamayı öğretir. Önce yavrularının oynaması, pratik yapabilmesi için fareyi yuvasına canlı getirir. Daha sonra onları bir ava götürür ve pratikte bir fareyi nasıl yakalanacağını gösterir.

Fareleri kendi başlarına yakalayabildiklerinde onları bağımsız bir hayata gönderir. Bu değil mi kendi yavrularını sevmek?

Aynı şekilde biz insanlar da bebeklik döneminde çocuklarımızı yetiştirir, onlara bakar sonra onlara yaşamayı öğretmeye başlarız. Hayatın yasalarını açıklarız, “fareleri yakalamanın” sırlarını öğretiriz.

Bunları hoşgörü ve sınırsız şefkatle yaparsanız sonuç beklediğinizden daha da iyi olacaktır.

8. Çocuklardaki bencillik ve kıskançlığı, onların kişisel niteliklerini överek ve onlara yeteneklerini gösterme fırsatı vererek üstesinden gelinebilir. Herkes dikkate alınmak ister. Merhametle büyüyüp ona doyan çocuk kıskanç değildir.

Abisine küçük kardeşten daha fazla önem verilen bir ailede, küçük olan kesinlikle bir problem yaratır. Bu şekilde ilgi ve sevgi göstermelerini ister. Şefkatlerini hissetmek için abisini taklit eder ve onun “gölgesinde” kalır. Veya yarış, rekabet gitgide büyüyüp kardeşler açıkça savaşacak kadar ileri gidebilir. Bu, sonuçta çocuklardan birinde vazgeçmek, çevresindekilerin sevgisinden vazgeçmek, özgüven duygusunu kaybetmek gibi olumsuz düşüncelere yol açar. Böyle durumların olmasını önlemek için ebeveynlerin, çocukların kişiliklerini daha fazla ilgi ve şefkatle geliştirmelerine yardımcı olmaları gerekir.

Abisi derslerinde, atölye çalışmalarında başarılıysa onu kardeşine her zaman örnek göstermemek gerek.

Çocuğunuz sizi diğer ebeveynlerle kıyaslasa ne hissedersiniz? Bunun dışında, küçük çocuğu tam olarak büyük çocuğun gittiği yoldan değil, belki birbirinden farklı etkinliklere yönlendirmek de iyi bir fikirdir. Böylelikle onlar farklı farklı alanlarda başarılı olacaklardır. Ebeveynlerinin minnettarlığını da kendi başarıları için ayrı ayrı hak ederler.

9. Başkalarını etkilemenin en etkili yolu, önce onlara şefkat göstermektir. Bir atı su içmek için zorla götürmek mümkün ancak onu su içmeye zorlamak imkânsız. Evladınızı da bir şeyler yapmaya zorlayabilirsiniz ama bununla onun sevgisini kazanamazsınız. Otel resepsiyonu çalışanlarında buna örnek bir kibarlık görüyoruz: herhangi bir durumda pozitiflik, yüzünde bir gülümseme, samimi hizmet, konuşurken kelimelerin seçici kullanımı vb.

10. Karı koca arasındaki ilişki geçicidir (boşanma, ölüm), ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişki ise sonsuzdur.

Her çocuğun tek bir ebeveyni vardır. Bu nedenle çiftler çocuklarına asla birbirlerini kötü göstermemelidir. Çocukların ebeveynleri hakkındaki olumlu algıları korunmalıdır. Evlilik meselesi farklı, ebeveynlik meselesi ise tamamen farklıdır.

Bir Kadın ve Çocukluk Anıları

“Babamla annem sık sık kavga ederdi ve aralarındaki husumet sanki günden güne büyüyordu. Yedinci sınıftayken ailem boşandı, bana belli etmemek için çok uğraştılar. Ama yapamadılar ve sonuç olarak bu korkunç olayı duyduğumda annemle babam arasında seçim yapmam gerektiğini düşündüğümden dolayı çok zor durumda kaldım. Annem için çok üzülüyordum, her iş onun üzerine kalsa da belli etmemeye çalıştığını görmek zordu. İkisi de bana ayrı ayrı dünyalar gibi gelirdi. Babam eve gelmeyi tamamen bıraktı. Annem babam hakkında saçma sapan konuşmaktan asla bıkmadı. Bu konuşmalar beni etkiledi veya gerçekten de öyle miydi? Zor durumda kaldığımızda babamdan nefret etmeye başladım. Ona kızıyordum, onu hatırladığımda moralim bozuluyordu, onunla ilgili hiçbir şey ilgimi çekmiyordu. Yavaş yavaş, erkekler benim için zulüm, sadakatsizlik sembolü olarak görünmeye başladı.

Babam birkaç kez beni görmek için üniversiteye geldi. Benim ise onunla buluşma düşüncesi bile ona olan nefretimi güçlendiriyordu.

Üniversiteye gelmeye bile hevesim kalmadı. “Ya babam gelirse?” korkusu beni ürkütüyordu. Okul çıkışı eve geldiğimde bizi evde bırakan zalim, güvensiz, şefkatsiz babam annemle konuşup oturuyordu. Odama nasıl girdiğimi bilmiyordum. Annemle uzun uzun sohbet etti. 1015 gün sonra tekrar geldi. Ertesi gün annem, babamla beraber yaşayacağımızı söyledi. Dondum kaldım. Ben şimdi ne yapacağım? O adamla aynı çatının altında nasıl yaşardım? Ya benim on bin parça olan kalbim ne olacaktı?!”

11. Evlilik ilişkisinde bazen mantığa değil, sevgiye güvenmeniz gerekir. Eşiniz ansızın sürpriz yapmanızı veya birlikte yürüyüşe çıkmanızı belki de ne bileyim, kulağına güzel bir söz fısıldamanızı seviyor olabilir. Bu yüzden eşinizin özellikleri hakkında daha fazla bilgi edinin ve ilişkiniz sıkıcı olmasın diye onun hoşuna gidecek farklı “fanteziler” bulun.

DAVRANIŞ


1. “…Şüphesiz Allah, resulü ve müminler yaptıklarınızı göreceklerdir.” (Tevbe suresi, 105. ayet)

Yavru kuş yuvada gördüğünü yapar. Biz çocuklarla aramızdaki sorunları nasıl çözersek onlar da kendilerinden küçük çocuklara aynı şekilde davranacaktır.

Ebeveynler her hareketiyle çocuklarıyla görünmez bir şekilde iletişim kurarlar. Onlara şu ya da bu durumdan kurtulmanın yollarını öğretiriz.

2. Çocuğunuzda istediğiniz nitelikleri gördüğünüzde sevincinizi ifade edin ve aksine çocuk istemediğiniz davranışları sergilediğinde “görmezden gelin”. Yani her şeyi görüp tanık olsanız bile sanki çocuk hiçbir şey yapmamış ve siz hiçbir şey görmemişsinizdir. Bu da çocukların yetiştirilmesinde onları etkilemenin etkili bir yolu sayılır. Bir ebeveyn, çocuk yetiştirirken çocuğun gösterdiği olumlu davranışlara odaklanmalıdır. İstenmeyen davranışlar vurgulanırsa o özelliklerin uzun süre kalma riski vardır.

İstemediğimiz yere su serpilirse oradaki yabani otlar filizlenir.

Bunu önlemek için suyu istediğimiz yere serpmeliyiz.

Bir çocukta güzel niteliklerin oluşması için, adındaki harflerden başlayarak güzel sıfat ve nitelikleri birlikte bulup o kelimeleri kendisine yazdırmak da mümkündür. Örneğin: Adil: A – akıllı, D – dürüst, İ – ilim sahibi, L – latif.

3. Ebeveynler kendi işiyle meşgul olduklarında çocuklar yorulmadan bir şeylerle uğraşır, durmadan öğrenir, durmadan bilgi alırlar. İşte bu, sorunun başlangıcıdır. Bugünkü günlerimiz buna güzel bir örnektir. Ebeveynler her gün sabah erken kalkar ve rutin işlerini yaparlar. İşe, markete veya başka bir yere giderler. Çocuklar ise böyle değillerdir. Her günü öncekinden farklı bir şekilde geçirirler. Günümüzde bir çocuğa bir şeyler öğretebilecek birçok araç vardır. Bunlara örnek olarak, interneti, televizyonu, başkalarının davranışlarını, kitapları, gazeteleri ve dergileri, çeşitli reklam vs. sayabiliriz.

Ebeveynlerin eğitim seviyesi yüksekse günümüzde çocuk yetiştirme sorunlarına daha rahat cevap bulabilirler. Sorunun meyvede değil, ağaçta olduğunu asla unutmayın.

4. Çocuklarımız kötü arkadaş edinmelerine engel olmak için onlara doğru yolu öğretmeliyiz. Gelecekte bu, çocuklarımıza sorun çözmenin yollarını öğretecektir.

Bir Çocuk

Komşumuz Akbarcan abinin oğlu sık sık bizim eve oynamak için gelirdi.

Bazen o çocuğu gördüğünüzde bahçeye konulan bir “korkuluk” (korkutucu) kukla derdiniz.Uzun süredir sokakta oynadığı için kıyafetleri kirli ve yüzü lekeliydi. Bazen kirli elleriyle yemek yemekten ağzının kenarları kararırdı. Tozlu yerde oynamaktan saçları, kaşları ve kirpikleri yaşlı bir adamınki gibi gri renk olmuştu. Bu hâliyle oğlumu oyun oynamaya çağırırsa “Anneannesinin evinde, uyuyor ya da ders çalışması gerekiyor.” gibi bahanelerimden birini söyleyip geri gönderiyordum.

Genellikle biz ebeveynler çocuklarımızı arkadaş olmasını uygun görmediğimiz akranlarından bu şekilde koruruz.

Bu doğru yol mu?

Biz itiraz etmiyoruz. Bu çocuğun, onun anne babasının eksiklikleri, kusurları var. Ama bu affedilemez bir hata değil. Çocuklarımıza iyi bir arkadaş seçmeyi öğretmeliyiz.

5. Başkalarıyla konuşma ihtiyacı, yemek yeme ihtiyacına benzetilebilir. Acıkan insan yemek ister ve onu yeme sürecinden zevk alır. Karnı tok insanın önüne en lezzetli, nefis bir yemeği koysanız bile canı çekmez. Çünkü insan vücudu doyduğu kadar yemek yiyebilir, daha fazlasını kabul edemez. Bu nedenle her şeyin sınırı olduğunu unutmamak gerekir.

Bu ilke başkalarıyla olan ilişkilerde de değişmez.

Örneğin, bir arkadaş çevresinde veya gün gibi buluşmalar normalde yaklaşık bir iki saat sürer. Bu zamanı aşmak ise sohbeti tadından mahrum bırakır. Birileri mahcup olursa başka birileri de üzülebilir. Bazen sinirleri aşmak, bir yastığı “paylaşan” bir çiftin de birbirinden memnun olmamasına neden olabilir. Bu yüzden bazı insanlarla günde bir, bazılarıyla haftada bir buluşmak tercih edilir. Önemli olan, kabul edilen toplumsal normların dışına çıkmamaktır.

6. Bazı ebeveynler sadece bir sorun olduğunda çocuklarıyla iletişim kurarlar. Bu yanlıştır. İnsanoğlu yalnız yaşamaz. Tüm aile üyeleri ile iletişim kurmak, irtibat etmek gerekir. Bu iletişim, birbirleriyle konuşmak, birlikte seyahat etmek, birlikte kitap okumak ve onu tartışmak, bazı ev işlerinde birbirlerine yardım etmek vb. olabilir.

7. Çevrenizdekilerle etkileşime geçmeden önce onları değil, kendinizi daha iyi tanıyın. Bu ne demektir? Gelin hep birlikte analiz edelim! Diyelim ki işyerinizdeki patronunuz değişti. Genellikle ne yaparız? Onunla ortak nokta bulmaya çalışırız. Eylemimize ilk başta onun karakterini inceleyerek başlarız. Nelerden hoşlanır, hangi kelimeleri çok kullanır vb.

Aslında, sürekli onu tanımak yerine kendinizi tanımak için çalışırsanız daha iyi olur. O zaman onunla iletişim kurmanız daha kolay olacaktır. Herhangi bir yeni kişinin davranışı, ister lider ister başka bir pozisyonda olsun bizim ona nasıl davrandığımıza bağlıdır.

Bu, yeni gelin örneğinde daha açık bir şekilde görülebilir. Ailenize bir gelin geldiğinde onun nasıl birisini olduğunu sorgulamadan önce kendi davranışlarınızı şekillendirmelisiniz. Siz ona nasıl davranırsanız o da size ona göre cevap verecektir.

8. Bazen ebeveynler çocuğunun terbiyesini erken yaşlardan itibaren “baskıcı ve otoriter bir tutumla” vermeye başlar. Bu yanlıştır. İşin başlangıcı iyi olursa sonucu da güzel olur. Ne ekersen onu biçersin. Zaman ve çaba gerektirse de doğru yerden başlamalısınız. Doğru başlamak iyi olur. Kestirme yollardan vazgeçip denenmiş yoldan yürümek gerekir. Öğüt vermekten ziyade çocuğunuza kendiniz rol modeli olmalısınız. Çok fazla öğüt verme ebeveynin söylediği sözlerin etkisinin azalmasına neden olabilir.

9. Sorun evde çözülemiyorsa daha uygun farklı bir ortam, kafe, restoran gibi yerlerde sohbet eşliğinde çözmek gerekir.

Önemli bir konu hakkında konuşmak için önce moral verici, uygun bir ortam yaratmak iyi bir fikirdir. Çünkü evdeki ufak tefek sorunlar ve sürekli bir işle meşgul olmanız karar vermenizi engelleyebilir.

Konum çok akıllıca seçilebilir. Doğanın koynunda şelale, çimenler, etrafa mis gibi bir koku yayan çiçekler… Kelebekler, bal arıları ile birlikte göze hoş gelen bir şekilde oradan buraya uçuyor vs. Giriş sınavlarını geçemeyen bir öğrenciyi böyle bir yere davet etmek mümkün değil ki! Ne kadar etkileyici konuşan ne kadar hatip birisi olursanız olun, onun kafası, onca çabaların boşuna gittiği ve bir sonraki fırsata kadar hayatının bir yılını yine boşa harcayacağı düşüncesi ile meşguldür. Bu nedenle, hem yer hem de zaman ihmal edilmemesi gereken faktörlerdir. Terazilerde dengeyi korumak, beklenen sonucu verir.

10. Üstün yetenekli çocuklara özel yaklaşım gerekir. Bu tür çocuklar nadide ve benzersizdir. Bu nedenle onların yetiştirilme süreçleri de buna uygun olmalıdır. Gerçekte birçok üstün zekâlı çocuk doğar ama zamanında bunu fark edememek, onların düşüncelerini anlamamak, doğru yöne çevirememek yeteneklerinin kaybolmasına neden olur. Bu doğuştan gelen yetenek ebeveynleri de zorlar.

Üstün zekâlı bir çocuk aşağıdaki yetenekleri gösterir:

• Çocuk herhangi bir olayla ilgili olarak kendi öğrenme yollarını arar.

• İlgi alanlarını anında, kolayca öğrenir ve saatlerce bunun hakkında konuşur.

• Son derece meraklıdır, gittikçe daha fazlasını öğrenmeye çalışır.

• Kendisine karşı çok talepkâr olur.

• Aşırı hırslı, hevesli ve çalışkan olur.

Çocuk, sevdiği aktiviteyi eşsiz bir zevkle gerçekleştirmeye başladığında ebeveynin çocuktaki yeteneği zamanında fark edebilmesi ve bu yeteneği geliştirmek için mümkün olduğu kadar çok çaba sarf etmesi gerekecektir.

Onlara aşağıdaki gibi davranılmalı:

• Bu tür çocuklarla bebeklikten itibaren daha fazla iletişim kurmak gerekir. Üstün zekâlı bir çocuk yetiştirmek için her zaman birisinin onunla ilgilenmesi gerekir.

• Üstün yetenekli bir çocuğun gelişmesi için her zaman birine bir şeyler öğretmesi gerekir.

• Onu asla eleştirmeyin, özgüvenini yitirmesine neden olmayın. Her zaman ondan size veya kardeşlerine bir şey açıklamasını, anlatmasını isteyin.

• Davranışları diğerleriyle aynı değilse değişmesini istemeyin.

• İlgisini çeken faaliyetlerde bulunması için onu cesaretlendirin. Onun hayallerine, fantezilerine müdahale etmeye çalışmayın.

• Her zaman topluluğa katılımını teşvik edin.

• Yetenekli çocukların okulunda okutun.

• Tüm derslerden “yüksek” puan almasını istemeyin.

• Unutmayın, yetenekli bir çocuğun gurur duyulmaya değil, daha fazla yardıma, desteğe ihtiyacı vardır.

11. “Teşekkür ederim” ve ”özür dilerim” kelimelerinin sıklıkla kullanıldığı ailelerde sorun olmaz.

Eşinizin değil, bir arkadaşınızın veya komşunuzun sizi ziyarete geldiğini ve yemek hazırlamanıza yardımcı olduğunu hayal edin. Ona “teşekkür ederim” demeyi unutabilir misiniz? Çünkü size yardım etmeyebilirdi. Öyle değil mi? Peki, ya sevdiklerimiz? Sevdiklerimizden daha yüksek taleplerde bulunuyoruz, onların ilgi ve desteğini bir borç olarak kabul ediyoruz. Sonuçta onlar kimseye bir şey borçlu değil ki!

Ailede “teşekkür ederim” kelimesi sık sık kullanılmalıdır. Ailedeki her görev sevdiklerinizi mutlu etmek umuduyla yapılır. Bulaşık yıkamak bir borç değildir. Herhangi bir ev işini bu şekilde kabul etmek size minnettar olmayı öğretecektir.

Size hediye verseler, örneğin gül gibi, hemen teşekkür edersiniz. Yoksa “Neden bana kırmızı yerine beyaz gül vermedin?” mi dersiniz?

Minnettarlık duygusu insanın kendi üzerinde de olumlu bir etkiye sahiptir. Bize destek olan ve yardım eden kişiler arasında olduğumuzu hissettirir. Bizimle sıcak bir ilişki kurduğunun sevincini ve mutluluğunu yaşarız. Başkalarına değer verdiğimizi bildikleri için insanlar bizimle etkileşime girer.

12. Genel olarak bir çocukla ilişki içinde olan beş tür ebeveyn vardır:

Köpekbalığı.

Kontrolü sıkıca tutar. Çocukların özgürlüğünü tamamen kısıtlayarak kendine boyun eğdirmeye çalışırlar. Onların her adımını ve hareketini kontrol ederler. Asla başkalarının duygularını dikkate almazlar. Böyle bir insanda kontrol etme isteği his ve duygudan önce gelir.

Sonuç. Bu tür ilişki uzun sürmez. Ebeveynler yaşlandıkça, yönetim çocuklara geçer. Ya da çocuklar anne babalarına farklı, diğerlerine farklı görünmeye başlar.

Sevecen.

Bu kişi, başkalarının duyguları için “kontrol de dâhil olmak üzere” kendi haklarından vazgeçebilirler. Böyle bir insanda duygular kontrolden önce gelir.

Sonuç. Çocuklar ebeveynlerini dikkate almazlar. Çünkü kimse kontrolü elden bırakan bir insana hesap vermez. Sonunda, ebeveynler çocuklarının kölesi olurlar.

Dikkatsiz.

Bu kişinin ne kontrolü ne de duygusu vardır.

Sonuç. Yönetim başkalarının eline geçer: amca, teyze, hala veya çocuklardan birine.

Tilki.

Bu kişi duyguyu, kontrolü gerektiğinde kendi çıkarları için kullanır. Bu tür ebeveynlerde çıkar, duygu ve yönetimden üstün gelir.

Sonuç. Çocuklar da sabit bir duygu göstermez, başkalarını kandırmaya meyilli, ortama göre uyum sağlayan insanlar olarak şekillenirler.

Numune-i imtisal (örnek olan)

Bu kişide hem kontrol hem de duygu yerinde ve düzenlidir.

Sonuç. Bu ailelerdeki etkileşimler başkalarına örnek olacak kadar ideal olacaktır.

SİNYAL


1. “…Size ne kötülük gelirse kendinizdendir.” (Nisâ suresi, 79. ayet) Herhangi bir kişi (korkak, cesur, acımasız, namuslu) etrafına sinyaller gönderir. Sinyal iki şekilde olur: kelimeler veya eylemler şeklinde. Çevrenizdekilerin size karşı tutumu, ilettiğiniz sinyalin içeriğine ve başkalarının onu nasıl anladığına bağlıdır. Söylenen cümle bir yağmur gibidir: Bir yerde seyrek çiçekler, başka bir yerde bol bol çiçekler üretir; bu o toprağa yani insanın kabul etme yeteneğine, onun soyuna, kökenine bağlıdır. Ama siz can-ı gönülden sinyal göndermeye devam edin ve karşı tarafın bunu nasıl kabul ettiğine dikkat edin.

Saygı duymak veya duymamak hakkında da sinyaller verilir. Yani karşınızdaki kişi saygısızlık etmek için bir işaret veya sinyal olmadıkça buna cesaret edemez. İlettiğiniz negatif sinyaller, bu sınırı aşmak için bir işaret anlamını verir. Sizden gelen yanıt sinyallerinin içeriğine bağlı olarak muhatabınız vermesi gereken sinyallerini ayarlar.

Genellikle yeni evlenen geline saygı duyulur. Çünkü şu şekilde sinyaller gönderir: “Ben kendime saygı duyuyorum, siz de bana saygı duyun.” Sabahları erken kalkar, sokağı, avluyu, evleri süpürür, temizler. Her şey yerli yerinde, düzenlidir. Çamaşırlar yıkanmış, ütülenmiş… Bu sinyaller aynen “ben kendime saygı duyuyorum, siz de bana saygı duyun”dan başka bir şeye saptırılamaz. Bu yüzden o gelin saygı görür, sevilir. Ancak zaman geçtikçe gelin görevlerini yerine getirmekte tembellik veya dikkatsizlik yapar. Dağıttığı sinyallerin içeriği değişir. Buna karşılık olarak “Kendisine saygı duymayan bir kişiye kimse saygı duymaz.” gibi anlam içeren, tam tersi şeklinde sinyaller almaya başlar. Tabii ki bu doğal bir durumdur. Bu durum günümüzdeki mesajlaşmaya benzetilebilir. Hangi konuda mesaj gönderirseniz, aynı konuda cevap alırsınız. Bu zamana kadar “Piyasada durumlar nasıl?” mesajına “Babama yeni araba aldım.” gibi yanıt alınmamıştır.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

На страницу:
2 из 3