
Полная версия
Denizin Söyledikleri

Mutallip Saydulla
Denizin Söyledikleri
Bu eserimi, uzaklardan dualarıyla hayatın acı sınamalarında beni gerçek insan olarak yaşamaya çağırmakta olan baban Seydulla Metsidik ve anam Azade hanımın anısına ithaf ediyorum.
ÖNSÖZ
Elinizdeki bu eserde Uygur şair Mutallip Seydulla bize tıpkı deniz ona koşuyormuşçasına konuşmaktadır. Şurası gayet açıktır ki burada ona konuşan bilinen kumsal bir zemin ya yabani kavak ağacı değil, bilakis bizim yeniden betimlemeye alışmakta olduğumuz denizdir. Genellikle merkezi Asya bozkırlarında yaşamlarını sürdüren Uygurların hayatı ile deniz arasında hiçbir ilişki yokmuş gibidir. Fakat bu ilişkiyi şair Mutallip kendi şiirlerinde oluşturmaya çalışmıştır.
Biz Uygurların, özellikle Teklimakan kumsalında tevellüt etmiş olan bir Uygur şairin denizin söylediklerine kulak vermesi öncelikli olarak bize mekânsal bir değişim duygusunu yaşatmaktadır. Bu onun ait olduğu mekândan mensubu olmadığı ya da olamayacağı bir mekâna intikalini ifade eder. Bu salt bir coğrafi mekân değişiklini ifade etmez ya da onun bir kültürden ayrılıp, başka bir kültüre entegre olmasını ifade etmez. Bilakis o şairin mekân değişiminden kaynaklanan duygularının idrakteki mekân değişimini nasıl yorumladığını gösterir. Başka bir değişle o, şairin bütün değişimler sonra erdikten sonra manevi huzura kavuşma isteğine göre yeni mekândaki tanınmama, dışlanma ve yabancılaşmanın getirdiği bütün psikolojik buhranların tümünü zihninde yeninden yerleştirme çabasını gösterir.
Demek ki bu şiirler fiziksel mekânı değişime uğrayan ve bu değişimin getirdiği tüm problemleri nasıl çözümlediğini ortaya koyan dışavurumalardır. Onda asıl mekânını kaybeden bir şairin tıpkı denizdeki yegâne bir yaprak gibi, hedefsiz yüzen acılı geçmişin izlerini görürüz. Onda bir kaybedişin, aslına dönüşün imkânsız olduğu bir kaybın ıstırabını denize söylemekte olan bir sevdalı şairin hayatını görürüz.
Şair Mutallip’in bu hedefsiz hayatı insanı huzursuz edecek derecede sıradanlaşmıştır. O biz okuyucularla kendisinin günlük yaşamını sade, gösterişsiz ve karşılıksız olarak paylaşmaktadır. Kendisinin sıra dışı sıradanlığını bize hatırlatır. Onun şiirlerinde saltanat yoktur. Tantanalı olgular zikredilmez. Dilin fesahat boyutlarını kovalayan duygusallık bulunmaz. Onda olan denizin karşısında devam etmekte olan kurak, parçalanmış, anlamsızlaşan ve kendinde kaybolmuş bir yaşamdır.
Çay yerine geçmiş kahveÇamurdan duvarlar yerine dikilmiş tahtadan kalaslarKıymetli reklamlarLüks arabalarVe benzerleriSağa veya yüzüstü dönen dünyaHiç teselli armağan etmez bana.– “Sabah gazetesi”.
Bu manadan hareketle Mutallip bu şiirlerinde yaşamındaki ayrıcalıkların tümünü tek tek reddediyor gibi gözükmektedir. Tıpkı o bu âlemde kutsallığının bundan sonra mevcut olmayacağını-hiç olmazsa sanatta önceki gibi zevk ve heyecanla ifade edilmeyeceğini- haykırmaktadır. Aynı şekilde Mutallip’’n şiirlerinde iddialar ortaya koymaktan daha ziyade sezgi araçlarına yansıyan hisler yazılmıştır. Onlar kişinin karşısına duygularla örülmüş bir düğüm şeklinde ortaya çıkarır. Onlarda dünya ancak duygularımızda ortaya çıkar. Onun dışında hiçbir şey yoktur. Bu sezgiler fakat gündelik yaşamı betimler.
Şiirlerde gündelik yaşamın- ya da daha doğrusu bir ifade ile sıradanlaşmış yaşamın-ifade edilmesi o kadar yeni bir şey değildir. Batı şiiri, özellikle batı romantizminde gündelik yaşamdaki sıradan şeyleri ifade etme eğilimi çoktan başlamıştır. Bu alana olan ilgi günümüzde de devam etmektedir. Bu yönelimin arkasında bilemediğimiz gizemli bir teori de yoktur. Onu ancak bizim içinde olduğumuz gündelik yaşamın bizi kendine cezbedeceği sihri gücü olan doğa ya da doğanın çekiciliği olarak anlamak mümkündür. O yaşamın gündelikleşen halinin bizde harekete geçirdiği olağan dışı idrakleri, cazibesi, hisleri ve heyecanlarını sanata özel olarak anlam kazanmasıdır.
Neyin vizyon olması ile neyin gündelikli olması arasındaki ilişki daha önce meşhur İngiliz romantik şairlerinden William Wordsworth ile Samuel Taylor Coleridge’in gündemlerinde olmuştur. Genelde İngiliz romantizm şiirinin manifestosu olarak kabul edilen hem de 1802 yılında üçüncü neşri ile istikrar bulmuş Lirik Baladlar’a yazılan önsözünde ortaya konulmuş. Burada Wordsworth, şiirlerindeki ilkesel objenin ne olduğu konusunda şöyle der: “O, gündelik yaşamda karşılaştığımız olay ve durumları tercih eder. Onlarla ilişki kurar ya da onları mümkün olan daire içerisinde insanların kullanmakta oldukları gerçek dilde ifade eder. Bununla birlikte onların üstüne sıradan şeyleri insanın kafasına sıra dışı bir şekilde sokmak için tasavvurun belli bir düzeyde renk vermesini bırakır”. Onu, şiirin gündelik yaşama dönüşünü tasavvur eden bir devrim diye adlandıramazsak da insanın aklının “bilinen ve tanıdık” hadiselerden “uyanıp”, “bilinmeyen ve yabancı” olaylara açılmasını teşvik ediş diyebiliriz. Bu konuda Coleridge bizi “örf adet uykusu”ndan uyanışa, bizim reel olana karşı sezgi ve bilincimizi örten “tanıdık ve bencilliğin perdesi”ni kaldırmaya ve bu şekilde aklımızı gündelik şeylerden kaynaklanan yeniliklerin cazibesine açmaya çağırır.
19. yüz yılın ilk yarısında Avrupa’da hızla gelişen ve sanatta bireyciliği temele alan his ve duygularının ifade edilmesini teşvik eden romantizmin yukarıdaki iki öncülü gündelik yaşamda var olan şeylere yönelmeyi savunması bize biraz tuhaf gelir. Çünkü onlar dogmatik olarak insanın hislerini değil, bilakis onun gündelik yaşamdaki duygularını keşfetmeyi talep etmektedirler. Bu açıdan baktığımızda onların teşebbüslerinde; sanayi devriminin şiddetli fırtınalarında, doğa biliminin rasyonelleştirilme dalgalarında ve aydınlanma döneminin aristokrasinin normlarında bastırılan kişisel duyguları ifade etmek suretiyle insanın değerini yeniden kazanma gibi yüce bir istek yatıyordu. Onlar bununla sanatta insanın ziyadesiyle rasyonelleşmesi talep edilen dünyada mevcudiyetini muhafaza edebilmenin temellerinden biri olarak kabul edilen pervasızca duygularını ifade etmeyi önemsiz kılan bir yaklaşıma karşı koymaktaydı.
Şimdi Mutallip’in şiirlerine dönecek olursak onlarda belli ölçülerde romantik modernizmin etkilerinden bahsetmek mümkündür. Yani bu şiirlerde post modern dönemin merkezsizleşen, fânîleşen, göreceli, sınırlı ve çok yönlü dünyadaki insanın basit ama gerçek hikâyeleri mevcuttur. Onlarda özellikle zaman, mekân, değer yargısallık ve yasalar manzumesinden söz edilmez. Her şey birbirine karışmış-hatta yücelik ile adilik arasındaki fark kapanmıştır. Tıpkı post modernizm geleneksel anlamdaki hakikat, ahlak, metafizik ve estetik anlayışına karşı çıktığı gibi Mutallip’in şiirlerde bu anlayışın izlerini bulamayız. Gerçi onlarda da geleneksel şiirin birçok ifade tarzı korunmakta olduğu bir hakikattir.
Romantik post modernizm noktasından bakıldığında Mutallip’in şiirlerinde “ben” parça parça halde göze çarpar. Geleneksel anlamdaki âlemin baş tacı olarak kabul edilen bu “ben” etrafında anlamsızca meydana gelmekte olan hadiselere karışmıştır. O her vakit dünyayı gözlemleyen ve onu değerlendiren sübjektif bir varlık şeklinde değil, bilakis başkaları, yabancı şeyler ve bilinmeyen ideolojiler tarafından gözlemlenmekte olan bir obje şeklinde de ortaya çıkar. Sübjektif durumdaki “ben” objektif durumdaki “ben”e dönüşür- ve yine hemen ardından aslına döner. Bu “ben” gerçekliliği değil aksine gerçeklik de bu “ben”i gözlemler. Çünkü burada gerçeklik ile “ben” girift durumdadır. Bunlar hiçbir zaman bir merkez, diğeri kenar, biri özne diğeri nesne durumunda değildir. Onun için Mutallip’in şiirlerinde çift kutuplu gözlem noktalarının sürekli yer değiştirdiği görülür. “Ben” eşzamanlı olarak hem gözlem objesi hem de gözlem yapan özne durumundadır. Bir taraftan gerçeklikleri değerlendirirken diğer yandan değerlendirme konusu olmaktadır. Yine şair bir taraftan okuyan, diğer taraftan okunan nesnedir. Bu nedenle Mutallip’in şiirlerinde realiteyi resmeden üslup özelliği hâkimdir. Bu üslupların hiçbiri başarı ile sonlanmaz. Çünkü onu sonlandıracak sübjektif bağımsızlık mevcut değildir. Bu şekilde tasvir, çizim ve resimler nihayetinde tamamlanmamış, parça parça ve değersiz şeyler olarak kalır.
Ben gittim zamandan yavaş yavaşBir mektup okunmakta arkamdanVaktin gemisine yasalanarakBir saray çiziyorumHey, bu hayat ilginç.– “Zamanı çizmek”.
Mutallip’in şiirlerinde insanın fâni oluşunu gizlice takdir etme söz konusudur. Onda hiçbir durağan, ezelî ve ebedî değildir. Her şey değişim sürecindedir. Her şey göz önünde, kulağımızda ya da derimizin üzerinde hareket etmektedir. Onda tıpkı Martin Heidegger’in Dasein’i yaşayacak olan bu âleme atılmadan meydana gelecek olan varoluş korkusu ile gündelikleşmiş, ölüme yönelmiş bir vaziyette başkaları ile birlikte yaşamayacak varoluşsal durumun tasviri mevcuttur. Gerçi bu o kadar felsefi bir şekilde ifade edilmemiş olsa da öyledir.
Bu şiirlerde Doğu Türkistan’daki Uygurları üzüntüye boğan Tutuklama Kampları ve hapishanelerin içinde hem dışında yaşanmakta olan ölümlere açık bir temas söz konusu değildir. Eserin ilginç olan yanlarından biri budur. Okuyucular hakikaten Mutallip’in bu konuda birer mısra da olsa söz etmemiş olmasına karşın şaşkınlık yaşayabilirler. O sanki ana vatanında yaşananlara karşı hiçbir kaygı duymamış gibidir. Onun hayatı tıpkı gündelik yaşamını sürdürmekte olduğu deniz kıyısındaki şehrin boğucu günlük yaşamında her şeyi unutmuş gibi ve tıpkı bu dünyada yaşamıyormuş gibi bir his verir.
Biz şehirlere defalarca rivayet söylesek tekrar tekrarGözlerini kırpmayacağını anladık artıkHiç kimseyle, hiç zamanla ilgimiz yokBiz şükrettik göğe bakınıpBu şehirde, burada hiç kimsenin anlamayacağı ana dilimizle.
–“Renk arayıp”.
Mutallip’in her şeyi unutmaya çalışan hayatından biz yine de onun biçare ruh halini açık olarak anlayabiliriz. Bu şiirlerden onun geceleri vatan özlemini ve bu özlem serüveninde yorulmuş vücudunu yarın yapacağı işlere zorlamakta olduğunu görebiliriz. Fakat bu şiirlerde bu özlemin derinliği ve kuvvetinden kaynaklanan iniltiler ve ah çekmeler hissedilmez. Onda şairin kendine özgü biraz düzensiz bir ıstırap, yalnızlık ve dervişlere has bir duygu mevcuttur. O bazen doğup büyüdüğü toz toprak ve rüya gibi kasabaya dönüp yaşamındaki boşlukları doldurmaya çalışıyor gibi gözükmektedir. Bazen de anasına olan özlemi ile sevgisiz ve katı yürek dünya hayatından kaçmaya çalışmaktadır. Yine bazen babasının öğütlerini yâd ederek kendisinin artık akıllı bir birey olduğunu ve erkek oluşunu göstermeye çalışır. Sonuçta ne olursa olsun o kendisini her zaman huzursuz eden bir yerde-bundan sonra başka bir yere gidemeyeceği bir yerde- sadece hatıralarını yeniden canlandırma ve göz önündeki dünyayı sezgi eleğinden yeniden geçirmek suretiyle bir yaşam sürdürüyor gibi gözükmektedir.
Bu şiirlerde Mutallip’in muhtemel biz okuyucularına ebediyen ifşa etmeyeceği-belki söylemeyeceği-sözleri de olabilir. Örneğin o şiirlerinde geceye özenir. Ancak gecede o kendini rahatça ifşa edebileceğine inanır. Kendini gizlice gözetlemekte olan insanlara- özellikle “gökten yağmur gibi yağacak” ya da geceleyin daha da zindeleşen kadınlara- gözükme olasılığından da çekinmez. O sanki kendini ifşa etme tutkusuna bürünmüş gibidir. Dolayısıyla gecede tanıdık olamayan sokaklarda çıplak dolaşmayı arzular.
Evlenmeye yetişemeyen suskun yıllarPervasızca yatağıma gelip uykuya dalarSorgu sual yok diye yaşayan bir kadınBirdenbire el kaldırır duayaBaşka bir yerdeki geceEvimin gecesine hiç benzemezGecenin serinliği onun gecesinden uzun olurRahmetli ninem her gece rüyamı yorumlarKader yorumlarda yanıp tükenir.– “Başka yerdeki gece”.
Mutallip’in sessiz, basit, ağır, bitmeyen çileli ve tekrarlanan yaşamında onun uzaklardan özlemini duyduğu bir “Sen” vardır. Onun dünyasında sadece iki kişi var- biri şair olarak ortaya çıkmış “Ben”, diğeri onun karşısındaki “Sen”. Bu “sen” ona boyun eğemeyerek onu ıstıraba sokmaktadır. O bu “Sen”e yaklaştıkça bu “Sen” onun hayatından o kadar uzaklaşmaktadır. O her şeyi işte bu “Sen” için kurban etmeye çalışır gibi bilinir- fakat bunu yapamamaktadır. Onunla ölüm koynunda kaybolmak ister, fakat kaybolmak imkânsızlaşmaktadır.
Tıpkı hırçın hislerdeki yedi başlı canavarSürünerek çıkan mağaradanBen çıplak olarak gizlendiğim sandalyede seni dinledimÇalınmaktadır o müzik uzak bir yerde.– “Müzik”.
“Sen”in visaline kavuşmadıkça Metellip kalbinin derinliklerinde başkalarından gizli ve hatta kendisinden de gizli olarak arada sırada adam öldürmeyi deneme hayal eder ki bu bir hayaldir. Şair aslında böyle yapma potansiyeline sahip değildir, hem yapamaz. Fakat o bu tür sade ve anlamsız hayattan bazen böyle radikal çırpınışlarla kurtulabileceğini kurgular. Kendisinin ağırbaşlı gözüken vücudunun katmanlarına sinmiş asabi duygularla yaşamakta olduğunu, bir arzuya erişmek için yaşamakta olduğunu ve uzaktaki bir “Sen”e olan özlemini ispat etmeye alışmaktadır.
Mutallip’in şiirlerinden Uygur diline olan derin sevgisini hissetmek mümkündür. O dilde, dil onda yaşıyormuş hissi verir. Şair bu dilde bazen şiiri fevkalade gündelikleştirmiş olmakla onun ciddiyeti ve keskin oluşunu ortadan kaldıracak gibi de bir duygu verir bize. Bazen ise bu radikal gündelikleştirmeyi onun gerçeklerden kaçma yolu olarak kullandığını zannediyoruz. Ya da o bu yolla gerçeklilikteki anlamsızlığı en içten bir şekilde kabul etmeye isteklidir. Ne olursa olsun bu fakat bizim bu şiirler hakkındaki kıyaslarımızdır. Belki biz yanlış anlıyoruzdur. Önemli olan o yok olmanın eşiğine gelmiş bir dile karşı duyduğu acı ve bu yüzden saldırgan bir şekilde kalem oynatmaya çalışan bir şairdir. O dil için hayatını ortaya koymuş ve hatta onun şerefini korumak için herhangi biriyle düelloya çıkmaktan geri durmayacak bir şairdir. Bu açıdan bakıldığında o şiir ile yaşamayı değil, dahası ölümü arayan bir şairdir.
Dr. Memtimin ALA07 Ekim 2019, AnkaraKUM KALE
İnsanla bitkilerKalemle mürekkeplerSevişmeyen bir şehir varVakit ile zaman ortasındaRenkler denizde yıkanırSözler sancaklar gibi dalgalanırBu şehrin hayali bir kör ressamın eline tutuşturulacakDenizlerİç içe geçmiş bir savaşa girerVakitYetimlikte yorulacakSokağı çıplak adamlar kaplayacakYa da gök yıkılır, hiç iyi haberler gelmeyecekBiz yorulmayızHem de şaşkınlık yaşamayızSanki bu şehir bize yeraltından filizlenmiş gibiBiz kafiyeli söz dizelerini devirir atarızSonraŞehrin tam ortasına kendimiz için kumdan bir kaleyapıpAnahtarı gizleriz.19 Ekim 2018İKİ SAYE
Arada akmakta olan gürültülü fakat dilsiz bir nehirYanmakta olan buz örtünmüş ateşOnların bilemediği bizden müstesna tarihSenin ezberlediğin sana doğru akmakta olan gölgesizaşkYollar doğar gülümYollar doğurulurOnlar bizim için bir akım devresine dönerÇokça sırlar açılır, fakat tekrar bitmezÇokça gölgeler gömülür de yine de etrafımızda dönüpdolaşırÇokça güller solar, biz yine de onları gül diye hayalederizYine çokça şey bizi yorar biz yine de dayanırızBir ruhun kuruyup kalması sadece söylenen şarkılardamı?Sen bilemezsinEbediyen bilmemeye çalışırsınSonra ıssız bir çölde güllerle kucaklaşırsınBurada iki gölge yatar toz toprak olmuşOna binip oynayanlar sevimli çocuklarSen yine de o çölden kaçıp kurtulmak mı istersin?19 Haziran 2018İSİMSİZ MEVSİM
Hiçbir şey anlamlı değilÇıplaklaşsa yaprak gibiYükseklerden akan bir diyaloga gözlerimizi dikipÇizmeye muktedir değilimSanatı, felsefe ya da başkasınıFakatBiz hepimiz çıplak bir geçmişi anlarızGerçi cümleler hamile olsa daOnlar da insan gibiOnlar da canlıİkilemde koyma güneşiYa daDoğmuş mu onlar aynı gecedeki hicrandan?Bahar sona erdiYaz mevsimi bitirdi son dersiniTefekkürü hazmetmemeye yemin etmiş olan içinYollar çıplakSokaklar yapraklara asılıSenin beni örtündüğün gibiBu son bahar havasındaGel, biraz konuşalım!Ben veya boşanmış, kaybolmuş cümleler hakkında“Ağaçlar öldü” diye ıstırap çekmeOnlar da bizim gibiMühür gibi bir tarihi kalbinde gizlemişYeter, yorma kendiniLirik bir müzik dinleyelim birazYeter, buralarda gürültü çokİstersen senin o gözüne gizleyelim kendimiziBulamasınAkşam çok içtikten sonra sokakta geceleyen şarapçıBen bencil birimYüz çeviririm her şeydenHavadanSudanDüzlükten, belkiBütün sırlar ifşa olsaMevsimler yine tekrarlansaGalebe için büyük senfoni çalınsanYine de hiçbir şey aklımda kalmazAh! Kalsın bu dünyaGötür beni gözlerineOrada çizelim bir isimsiz mevsim.15 Ağustos 2018TABLET İLAÇ
ŞanssızımBelki uzun yolRüyana girmişYerli tedaviBatı tarzında analiz etmekYüksek teknoloji mi? hiçbiri yaramazBizim bugünkü halimizBeyaz önlük giymiş ervahOtobandaki kavşaktaBirbiri ile karşı karşıyaTek bir noktaya dikilmiş olan.17 Ekim 2018BEŞİNCİ MEVSİM
BaharDeniz kenarındaki bir kadınOltasını atmış yakalayamaya güneşiKışSahilde bir erkekOltasıyla süzdü dolunayıKadın ve erkekBir nehrin yatağı şu anYolları bir tarihte karşılaşmışKadın ve erkekBir gemiden başlayan yolBeşinci mevsimdeki rivayet onlar.ZAMANI ÇİZMEK
1Zamanı kesip geçiyorumÖlüm ile hayat arasındanAltın renk yaprak gibiAyaklar altında ezilmişOna yazılan mektup.2Zaman beni kesip geçerSevgiyle azabın sınırındaRengi bilinmezŞırıldayan yaprakların hasreti gibiOnun bana gönderdiği mektup.3Zamanı okuyup duruyoruzKanatlarında çürümüş hasır otu çiçeğiRengi atmışÜzülmüş yaprakBizim ona gönderdiğimiz mektup.4Sen ve benZamanı sevmiyoruzRengi belirsiz, anlamsızKurumuş yaprak gibiBiz de ondan bekliyoruz mektubu5Ben gittim zamandan yavaş yavaşBir mektup okunmakta arkamdanZamanın gemisine sarılarakBir saray çiziyorumAh! bu hayat ilginç.GÜZE GİRİŞ
Önümde baharArkamda kışYakıp geliyorum hayatı her günBazen giyinip kalın paltomuBazen de kalıyorum çıplak.Karışla ölçülen dakikalardaUzanıp yatıyor cilveli baharUsandırıcı, sararmış ormanNazlı, oynak, güleç yapraklarYazılıp tükense bu rivayet deÖmrün gözüne girerim hemenBir tek soruyu sorarım daim-Ey altın yaprakSen hakikaten kimi seveceksin?SIFIRA KARŞI
Seni ektim, yetiştirdimÖlüme sarılıp ağlıyor sokaklarBen eriyip yok olursamKahkahaya boğuluyor hayallerBen kendime karşıİççice girmiş sokağın namusundaYüzyıl yaşamış birini özlüyorumKesinlikle sorun bende olduğunu sanıyorumŞehvanî sokak gibi arsızca surat asmış ağaçlaraKarşısında uykusuzluk isyanında binalarCinsiyet örtüsüne bürünmüş duvarlarSıfırdan başlayan telefon numaralarını yazmışlarSıfır bulunmaz güzel bir rakam,Bire hücum etmesi henüz erkenYa daGörmezden gelmeme ancak fırsatlar varUzun sıralar halinde giden kervan aklıma geldikçeOnların yolculuğunun birden ya da sıfırdan başladığınıdüşünürümİşte o vakit sayılardan şüphelenirimHatta sokakta yapayalnızken kendimi saymayaçalışıyorumBen kendimden dönecek olursam kesinlikle sıfırahücum ederimBelkiSıfırın karşısında bir şey elde edememHiç olmazsa babamın sevdiği şarkıyı bulurum.6 Ekim 2018SABAHIN SONU
YollarKesip geçmekte beniTıpkı senin gözün gibiYetişmekKuyu içinde bir tane pembe gülİkiye bölündü dolunay oradaO bir şarkıSadece benziyor sanaHer sabahın sonuDönüşüyor güzel şarkıyaPazar günü o haftanın sonuFakatHayatın yeni adımıYol alır senin olduğun kuyuyaYıldızların doğduğu güzel bahar gibiAh! Bu deniz benziyor sana.25 Ağustos 2018BATAK
DenizBatmış dopdolu göz yaşınaTaşlarRüzgara uyar dansındaAyaklarım batmış bataklığaYüzüyorum karşı sahileÖyle bir duygu“Koşmakta bakarak çırılçıplak hayata”.25 Ağustos 2018KADIN
Bulanık bir gürültü kanat çırparMeçhul bir kadın öpmüş dudaklardanNey sesi gibiDüğün sesi gibiŞarkı sesi gibiIşık sesi gibiBir kadın kucakladı geceyiVedalaşıyor gibiRivayetlerde söyleniyor gibiVaatlerde bulunuyor gibiİntikam alıyormuşçasınaBir kadın soyundurdu geceyiAğlıyor gibi sankiSavaşıyor gibiPişmanlık duyuyor gibiYalvarıyor gibiBir azap kesip geçti geceyiÖlecek gibiNefesten kesilecek gibiHayat son bulacak gibiHiçbir şey kalmamış gibiSessizliğe büründü dünyaSanki vaatler kurumuş gibi19 Eylül 2018BIÇAK
Yapılmadan evvelAğır nefes içindeki taş devriYapıldıktan sonraErkekliğin sembolü olduÖf!Bazen vazgeçiyorumBu hangi devrin tefekkürü.19 Eylül 2018SEVGİLİYE
Adem ata ve Havva anaMuhabbette yoğurulup birbirine dönüşmüşAyırmak zor ne su ne ateşiYeryüzüne alev olup yayılanBilirimVisalin en son anlarıSenin yanağındaki iki damla göz yaşına dönüşmüşBiri senin biri benimBu sevginin basamağıdır belkiHer ikimiz yanıp küle dönüşen.SAHRA
Biz komşuydukAma tanımazdık birbirimizi.Onlar bizim bahçenin arkasında bitiyordu,Hepimiz sarı toprakla yüzümüze kendimizi çizerdikКонец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.