bannerbanner
Altın Işık
Altın Işık

Полная версия

Altın Işık

Жанр: сказки
Язык: tr
Год издания: 2023
Добавлена:
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля
На страницу:
2 из 2

Gece olunca kuğular birer genç şehzade oldular. Nilüfer kardeşlerini birer birer tanıdı. Onlarla sabaha kadar konuştu fakat sabah olunca yeniden hepsi kuğu suretine girdiler. Uçarak gölün öte tarafına gittiler. Nilüfer, akşama kadar sabırsızlıkla bekledi. Akşama doğru, beyaz bulut yeniden göründü. Kuğular, yine zümrüt sularda yıkandıktan sonra, Nilüfer’in yanına geldiler. Kız kardeşlerini öpüp sevdiler. Geceleyin insan kılığına girdiler. Nilüfer’e dediler ki “Biz gölün bu kıyısında barınamayız. Buranın havası, toprağı, her şeyi kasvetlidir. Karşıki sahilde güzel bir kumsal vardır, kumları altından, sedefleri inciden, çakıl taşları elmastandır.

Bu kumsalın üzerindeki tepede, çam ormanlarının içinde, ağaçların birbirine geçmesinden tabii bir köşk vücuda gelmiş. Orası bizim sarayımızdır. Ormanda, her türlü yemiş ağaçları, av kuşları var. Seninle orada mesut bir hayat yaşayabiliriz. Yarın sabah biz birer kuğu olunca seni kanatlarımızın üzerine alacağız, gölün üzerinden geçireceğiz, sakın korkmayasın. Bizim kanatlarımız kuvvetlidir. Suya düşeceğini hiç hatırına getirme!”

Sabah olunca altı kuğu yan yana gelerek bir sal şeklini aldılar. Nilüfer bu salın üzerine oturdu. Beş kuğu da kanatlarını açarak salın üzerinde bir gölgelik vücuda getirdiler. Bu beyaz sal, gökte uçmaya başladı. O, yukarıda uçarken hayali, aşağıdaki gölün gümüş aynasına aksediyordu. Nilüfer, düşmekten korkmadığı için bu seyahatten çok zevk alıyordu. Akşam yaklaşınca bir adaya indiler. O geceyi adada geçirdiler. Sabahleyin, yine beyaz uçağı vücuda getirdiler. Nilüfer’i akşama doğru, karşı sahile; altın kumlu, inci sedefli, elmas taşlı kumsala indirdiler. Geceyi ormandaki tabii köşkte geçirdiler. Sabah olunca kardeşleri yine kuğu olup uçtular. Nilüfer köşkten çıktı. Ormanda gezindi. Ağaçların dalları güzel, yaprakları güzel, çiçekleri güzeldi… Yemişleri de çok lezzetliydi. Akşama kadar gölün kenarında, ormanın ağaçları altında gezindi. Akşam olunca kuğular geldiler. Kardan daha beyaz köpüklü sularda yıkandılar. Güneş batar batmaz yine insan oldular. Buradaki tatlı hayat, aylarca devam etti. Bir gece, Nilüfer’in rüyasına ak saçlı bir ihtiyar kadın girdi. “Ormanın doğu tarafında bir süt gölü var. Orada yıkanırsan eski güzelliğini bulursun.” dedi.

Nilüfer, sabah olmadan kardeşlerini uyandırarak süt gölünün yerini öğrendi. Sabah olup da kuğular uçunca o da süt gölüne doğru gitti. Göle girip yıkandıktan sonra aynaya baktı. Üvey annesinin yaptığı büyüden evvelki güzelliği, tamamıyla geri gelmişti. Akşam kardeşleri, Nilüfer’i bu hâlde görünce çok sevindiler. Nilüfer o gece de rüyasında o ihtiyar kadını gördü. Kadın dedi ki: “Kardeşlerini büyüden kurtarmayı istersen mezarlıklardaki ayrık otundan on bir gömlek örmelisin fakat bunlar bitinceye kadar sana ne tür işkenceler yapsalar da ağzından hiçbir söz çıkmayacaktır. Hiçbir suale cevap vermeyeceksin. Eğer bütün işkencelere tahammül ederek hiç konuşmaksızın, bir kelime bile kullanmaksızın on bir gömleği yapar ve kuğulara giydirirsen onlar derhâl eskisi gibi insan olurlar.” Nilüfer, uyanınca ayrık otu aramaya gitti. Topladığı otlarla gömleklerin birincisini örmeye başladı. Akşam kardeşleri geldiler. Ne yapmakta olduğunu sordular, hiç cevap vermedi. Aralıksız örmeye devam ediyordu. Kardeşleri: “Bu konuşmama durumu da büyüdü.” dediler. Artık geceleri kardeşleriyle konuşmuyordu. Onlar konuşuyor, kendisi gömlek örüyordu. Bir gün, o diyarın genç padişahı ava çıkmıştı. Yolu, tabii köşke uğradı. Köşkün güzelliğine hayran oldu. Hele orada dünya güzeli Nilüfer’i görünce ona bin candan bir cana âşık oldu. Genç padişah, kıza, kim olduğunu sordu. Nilüfer cevap vermedi. Adını sordu, yine cevap almadı. Kız hiç durmaksızın gömlek örüyordu. Genç padişah, kızın bu hâline şaştı. Kıza “Bana varır mısın?” diye sordu. Yine cevap yok. Vezirleri “Sükût ikrardandır.” dediler, kızı bir arabaya koyarak genç padişahın sarayına götürdüler. Kırk gün kırk gece düğün yaptılar fakat Nilüfer hiç oralı değildi. O, aralıksız gömlek örüyordu. Ayrık otu bitince geceleri saraydan çıkıyor, mezarlıklarda ayrık otu topluyordu. Bir tarafta, padişaha varmak isteyen vezir kızları vardı. Onlar, Nilüfer’in arkasına gözcü koydular. Nihayet, padişaha nişanlısının “büyücü” olduğunu, geceleri mezarlıklarda dolaştığını, halk aleyhine büyüler yaptığını haber verdiler. “İnanmazsan geceleyin arkasından git, kendi gözünle görürsün.” dediler. Bir taraftan da halk arasında kızın büyücülüğüne dair haberler yaydılar. Padişah, kızı çok seviyordu fakat konuşmamasından kendisi de biraz şüphelenmişti. Gece olunca kızın arkasına düştü. Kız mezarlığa geldi, ot toplamaya başladı. Padişah, kızın büyücü olduğuna inandı. Kızı mahkemeye verdi. Kadı birçok sual sordu. Kız hiçbirine cevap vermiyor, elindeki gömleği örmekle meşgul oluyordu. Kadı, nihayet Nilüfer’in asılmasına hüküm verdi. Nilüfer hiç teessür göstermedi. Gömleğini örmeye devam etti. Padişah, bir defa daha denemek için Nilüfer’in yanına geldi; bir tek kelime söylerse cezadan affedileceğini, yine eskisi gibi karısı olarak kalacağını söyledi. Nilüfer elindeki gömleği örmekten başka hiçbir hareket göstermedi. Padişah kızın bu muamelesinden hiddetlendi. “Hüküm icra olunsun!” dedi.

Cellatlar kızı aldılar. Darağacının yanına götürdüler. Kız son gömleğini bitirmek için acele ediyordu. Bir saniye durmuyor, örüyor, örüyor, daima örüyordu… Cellat ölüme hazırlanmasını haber verdi. Birçok seyirci bu büyücünün nasıl öleceğini temaşaya gelmişlerdi. Kız yine aldırmadı. Gömleği örmeye devam etti. Zaten gömlek bitmek üzereydi. Cellat ağzından bir kelime çıkarması için ona abdest almasını, namaz kılmasını, tövbe etmesini nasihat edip duruyordu. Kız da son örgüleri bitirmeye çabalıyordu. Nihayet, cellat usandı. Kızı asmak için elini uzattığı zaman son gömlek de bitmişti. Bu anda on bir kuğu beyaz bulut gibi uçarak geldi. Kızın etrafını aldılar; kız, yanındaki on bir gömleği birer birer onlara giydirdi. On bir kuğu birdenbire on bir şehzade oldular. Bu hâl karşısında cellat da seyirciler de şaşıp kaldılar. Bu anda kız, cellada dedi ki: “Şimdi, padişah ve kadı efendi gelsinler, her işi anlatacağım.” Padişahla kadı efendi geldiler. Nilüfer, üvey annesinin kendisine ve kardeşlerine nasıl büyü yaptığını, konuşmamasının ve geceleri ayrık otu toplayarak aralıksız gömlek örmesinin bu büyüleri bozmak için olduğunu ve bunu yapmak üzere rüyasında gaipten emir aldığını söyledi. Kardeşleri de umumiyetle bu sözlerin doğru olduğuna şehadet ettiler. Padişah, Nilüfer’in babasına haber göndererek hanım sultanla beraber düğüne davet etti. Düğün esnasında ihtiyar baba evlatlarını tanıdı. Hain karısını boşayarak babasının evine gönderdi. Evlatlarına sarılarak gözlerinden öptü. Damadına da evlatlarını kurtardığı için büyük teşekkürler etti. Bundan sonra hepsi bahtiyar yaşadılar.

NAR TANESİ YAHUT DÜZME KELOĞLAN

Vaktiyle büyük bir padişah vardı. Bunun Gülsün Sultan adlı bir kızı vardı. Bu kızı başka padişahın oğluna istediler. Babası kızını verdi. Şehzade, memleketine götürmek için Gülsün Sultan’ı altın arabasına bindirerek alayla yola çıkardı. Bir gün yolda giderken Şehzade yerde bir nar tanesi gördü. Derhâl atından aşağı inerek nar tanesini yerden aldı. Ağzına attı. Gülsün Sultan, şehzadenin bu hareketini dikkatle seyretmişti. Yerden bir nar tanesini alıp da ağzına atan bir insanın, bir şehzade olsa bile kibar ve nazik bir adam olamayacağına hükmetti. Kendisinin böyle kaba ruhlu bir gençle beraber yaşayamayacağını anladı. Hemen arabacısına arabayı geri çevirmesini emretti. Yaverleri vasıtasıyla da kendine ait bütün arabaları geri çevirtti.

Şehzade yalnız kendi adamlarıyla elleri bomboş olarak memleketine döndü fakat uğradığı bu hakaret ona çok acı geldi. Bundan başka, gerçekten gönül verdiği güzel nişanlısından mahrum olmak da kalbini ateşli bir testere gibi kemiriyordu. Şehzade hem kendisine hakaret eden o mağrur sultandan öç almak ihtirasıyla hem de gönlünü alıp götüren o güzel vücuda kavuşmak iştiyakıyla yanıp tutuşuyordu. Nihayet günlerden bir gün şehzade kararını verdi. Masallarda olduğu gibi başına bir işkembe geçirerek kendisini bir Keloğlan kılığına soktu. Bu şekilde, sevgilisinin memleketine gitti.

Şehzade, Gülsün Sultan’ın öteden beri eli yor-damlı bir bahçıvan aramakta olduğunu biliyordu. Keloğlan kılığında saraya gitti. Kapıcıbaşıya bahçıvanlıkta çok hünerli olduğunu, sarayda bir bahçıvana ihtiyaç varsa kendisinin bu işi pekâlâ yapabileceğini haber verdi. Sarayın kapıcısı, Gülsün Sultan tarafından iyi bir bahçıvan aramaya memur edilmişti. Derhâl Keloğlan’ı Gülsün Sultan’ın huzuruna götürdü. Gülsün Sultan güllerin her rengini, her çeşidini severdi. Keloğlan’a: “Gül yetiştirmesini bilir misin?” diye sordu. Keloğlan: “Bilmeseydim, hiç böyle bir sarayın bahçıvanlığını isteyebilir miydim?” dedi.

Ertesi sabah, Gülsün Sultan uykudan uyanıp da bahçenin baştanbaşa pembe güllerle bezendiğini gördü. Bir gün evvel, kızıl topraktan başka bir şey görülmeyen saray bahçesi bu sabah cennetin gül tarlalarına benziyordu. Bir gecede, böyle bir gül tarlasını vücuda getirmek nasıl mümkün olurdu? Gülsün Sultan büyük bir merak duydu. Hemen maşlahını omzuna atarak bahçeye indi. Bahçenin uzak bir köşesinden çok hüzünlü bir şarkı sesi geliyordu. Oraya yaklaşınca Keloğlan’ın kendi kulübesinde türkü söylemekte olduğunu gördü:

Aç, gülüm aç, desem güller açıyor;Saç gülüm saç, desem renkler saçıyor;Lakin değil hiçbirisi gözümdeÇünkü benim yârim benden kaçıyor.

Gülsün Sultan: “Keloğlan, senin sevdiğin çok zalim bir kız olmalı! Bir nefesiyle dünyayı gülistana çeviren senin gibi bir sihirbaza nasıl oluyor da gönül vermiyor?”

Keloğlan: “Ah, sultanım, Allah sizi bir şefkat meleği diye yaratmış, siz benim için Allah’a yalvarıveriniz; mutlaka o da gönlünü verir.”

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Конец ознакомительного фрагмента
Купить и скачать всю книгу
На страницу:
2 из 2