
Полная версия
Hazan Bülbülü
K. KADIN: Evlenmenin yolu erkânı ne imiş? Siz evlenme teşrifatçısı mısınız?
AYŞE KADIN: Siz bu efendiyi tanıyor musunuz?
K. KADIN: Hayır, bugün gördüm.
AYŞE KADIN: Böyle evlenme meselesinde kızın da erkeğin de hâl ve şanını yedi komşudan sorarlar. İslamlıkta, memleketimizde âdet budur. Bu efendinin gizli, aşikâre, içten içe her hâlini komşulardan çok biz biliriz. Bu derdi çekilmez ihtiyara verip de hangi bigünah kızcağızın başını ateşlere yakacaksın?.. Hanım, Allah’tan kork! Bu dünyanın üstü varsa altı da vardır.
ANİKA: A, doğrusu huysuzluğu çekilmez.
SELİME: Borç boğaza çıkmış…
ANİKA: Sabahlara kadar öksürük, tıksırık…
AYŞE KADIN: Zavallı taze… Buraya tükrük hokkası mı dökmeye gelecek?
SELİME: Söylemesi ayıptır hanım, aptes ördeği karyolanın altında, havruzu da kapının arkasında durur. Kaç kere ayağımız takıldı da devrildi.
AYŞE KADIN: Geceleri odanın içi o kadar ağır kokar ki insan iki gece beraber kalsa bu ihtiyar kokusundan mutlak verem olur gider.
SELİME: Hanım bizi kötü kötü söyletmeyiniz, gençliğinde uğradığı erkekçe hastalıkların izleri hâlâ sürüp gidiyor. Kirli çamaşırları muşambaya döner. El sürülmez, inanmazsanız göstereyim.
ANİKA: Ya o uykudaki horultusu? Sanki sığır boğazlıyorlar zannedersiniz.
SELİME: Başında gece külahıyla bostan korkuluğu gibi bir hâl alır. Ara sıra nerede olduğumu şaşırarak yanına “Destur tu… Tu…” diye okur üfler de öyle girerim.
AYŞE KADIN: İşte bugün bir parça gördünüz ya, ara sıra öyle siniri tutar ki eline ne geçerse insanın kafasına fırlatır.
ANİKA: Ya çorapları, mendilleri ele alınmaz… Öf! Aman öf!..
SELİME: Öksürürken bazı donuna kaçırır… Sıska mıdır nedir? Gece yarısı kalkar, üç dört kaşık yemek yedikten sonra yine yatar…
AYŞE KADIN: Ya kızdığı vakit savurduğu küfürler… İnsanda ne din bırakır ne iman…
ANİKA: Ya hasisliği, şu eve geldik geleli bin bela ile aldığımız aylıklardan başka on para bir hediyesine, mürüvvetine nail olduğumuzu bilmiyoruz.
SELİME: Kira arabalarından geldi diye ikide bir de böceklenir… Sürürler, civalar paklayıncaya kadar neler çekeriz.
AYŞE KADIN: Tuzlu balgam çeker… Tekmil vücudu çiçek hastalığından yeni kalkmış çocuklar gibi pul pul, kabuk kabuktur.
K. KADIN: (iki elini havaya kaldırarak) Mademki efendiniz bu kadar akar kokar, bitli, uyuz adam imiş de burada ne duruyorsunuz? İstanbul’da başka kapı kalmadı mı? Sizi bu eve bağlayan ne?
ÜÇÜ BİRDEN: Ne yapalım, fıkaralık belası, geçinme dünyası bu… Aylığımızı biraz fazla veriyor da onun için burayı bırakamıyoruz…
K. KADIN: Zavallı adamın hem ekmeğini yiyip hem de kendisini bu kadar yermek insanlığa yaraşır mı?
AYŞE KADIN: Biz kimseyi yermiyoruz. Allah için doğru söylüyoruz. Bu ihtiyarın ne mal olduğunu anlamadan, dinlemeden, birkaç lira kılavuzluk ücreti için el âlemin kızlarının canlarını yakmak da sana yakışır mı hanım?
K. KADIN: Benim kimseden akıl öğrenmeye ihtiyacım yoktur. Ben yapacağımı bilirim.
SELİME: Öyle ya! O kadını bizim efendiye çakmak için kim bilir sana ne vadettiler? Bizim pinpona da ne okudun üfledin?.. Herifçeğiz alacağı kadına kulaktan âşık oldu… Ondan da sızdıracaksın. Senin maksadın iki tarafı da soymak… Ötesi nene lazım senin…
K. KADIN: Aman, aman! Ne dedikoducu şeyler!.. Rabb’im esirgesin. İhtiyarı bunların elinden kurtarırsam büyük bir sevap işlemiş olacağım.
Kapıdan çıkar. Hizmetçilerin üçü de kadının peşinden çıkarlarOnuncu Sahne
REFİ EFENDİ, YALNIZ
REFİ EFENDİ: (mendil ile alnının terini silerek) Sanki kılavuz kadın benliğimden, vücudumdan bir şey kopararak o elindeki resimle beraber çantaya koydu, birlikte götürdü. Benim için öyle bir hayat hazinesi ele geçmiş iken ne için geri verdim? Önüme sonsuz bir saadet ufku, bir emel fezası açıldı. Ben niçin genç değilim? Ben yaşta bulunanlara böyle emeller, böyle aşk hayalleri ile el ele haz içinde dolaşmak yasak mıdır? Yüzüme bu ihtiyarlık çizgilerini çizen kudret eli gönlümdeki sevgi istidadını, bu ateş mayasını niçin söndürmüyor? Bu büyük bir zulüm değil midir? Gönül de yüz ile beraber niçin kocamıyor? Nezihe’m, o doyulmaz tatlılığı, o dayanılmaz çekiciliğiyle dünyaya gelmiş… İşte bakınız, kendini bana gösteriyor, ben almakta düşünüyorum. Nezihe’m benim olmazsa kimin olacak? Başkalarının mı? (öksürür, durur) Bunu hayalime getirmek bile tüylerimi ürpertiyor. Ah ihtiyar sevgisi ne kadar hodbinane oluyor imiş!..
On Birinci Sahne
AYŞE KADIN, SELİME, ANİKA, REFİ EFENDİ
SELİME, AYŞE KADIN, ANİKA: (üçü birden odaya hücum ederek) Efendi, müjde! Müjde! Müjde!
REFİ EFENDİ: Ne var? Ne oldu? Kadın resmi geri mi getirdi?
AYŞE KADIN: (ötekilerin kulaklarına) Hâlâ resim sayıklıyor. (efendiye bir zarf uzatarak) Kerimenizden mektup geldi.
REFİ EFENDİ: Ah hayırsız kız… Böyle aylardan sonra mektup mu gönderilir? En çok şefkat ve sevgiye muhtaç olduğu bir zamanda babanı niçin bu kadar uzun zaman gönlünden çıkarıyorsun? Âdeta bütün bütün unutuyorsun? (mektubu süzerek) Damadım memuriyetten azlolunmuş. Bir aya kadar İstanbul’a geliyormuş. Oh, oh, kızımı yakında dünya gözüyle göreceğim, ne saadet! (gözlerini yere dikip biraz düşündükten sonra) Fakat Nezihe’yi, onu göremeyecek miyim? Kızım İstanbul’a geldikten sonra benim için evlenmek pek münasebetsiz olur. Bin türlü engel çıkarırlar. Bu işteki kararımı çabuk vermeliyim… Bu işi uzatırsam Nezihe’yi başkalarına kaptırmak tehlikesi var. Bu genç kadının asıl ismi ne olursa olsun ben ona “Nezihe” adını verdim. Evet, çabucak işi bitirmeliyim. (Ağır ağır kalkar.) Gençlikte insan her yoksulluktan çabuk bir teselli bulur. Fakat bu yaşta istediğim bir şeyi elde edemezsem bunun kederinin büyük olacağını anlıyorum. Çünkü bize lezzet veren, sefa, teselli olabilecek şeyler azalıyor, âdeta sıfıra, hiçe iniyor. Kendi kendine çıkan bu büyük fırsattan, bu saadet nefsimi niçin mahrum edeyim? İhtiyarlığın ilacı genç kadın demiyorlar mı? İşte Nezihe… Ben zamanın alçaltmalarına, saldırmalarına uğradım, yıprandım ama o… Bir yaradılış mucizesiyle genç kalmış… Bu gençlik ikimizin mesut olmasına da yeter. Öyle hissediyorum. Bir dakika geçirmeden bu işi bitirmeliyim. Kızım İstanbul’a gelince her şey olup bitmiş bulsun. (Ayşe Kadın’a) Ayşe koş, Halil’e söyle, şimdi buradan çıkan kadının arkasından yetişsin, geri çevirip bana getirsin.
AYŞE KADIN: O kadın buradan çıkalı hayli oldu. Nerede bulsun efendim?
REFİ EFENDİ: (öfkeli) Lakırtı ebeliği lazım değil! Sana koş diyorum!
Hizmetçilerin üçü de çıkarREFİ EFENDİ: (yalnız) Nedendir acaba? Her isteğe karşı seksen engel çıkıyor. Şu evde işleri dediğimi yapmaktan başka bir şey olmayan şu karılar bile başıma birer kâhya kesiliyorlar. (bir zaman sessizlik)
On İkinci Sahne
AYŞE KADIN, REFİ EFENDİ
AYŞE KADIN: Halil koştu fakat kadını bulamamış, hiçbir tarafta yokmuş…
REFİ EFENDİ: İlahi, hepiniz birden yok olunuz inşallah! Ne vakit aradı?.. Daha üç dakika bile olmadı.
AYŞE KADIN: (kendi kendine) Bu hakaretlere dayanmalı, zararı yok. “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.” derler.
Perde inerİKİNCİ PERDE
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.