
Полная версия
Büyük gökbilimciler
“Bu ilaca güvenmeniz için size yalvarıyorum. Çünkü benim zavallı dualarıma bile o kadar çok güveniyorsanız, böylesine kutsal bir insanınkine çok daha fazla güvenmelisiniz. Gerçekten de onun faziletleriyle, salgının tüm tehlikelerinden kurtulacağınıza emin olabilirsiniz.”
Galileo’nun ilacı alıp almadığını bilmiyoruz, ancak ne olursa olsun salgından kurtuldu.
Teleskop, Galileo’nun Floransa’daki yeni evinden tekrar gökyüzüne çevrildi ve gökbilimcinin çalışmalarını yine parmak ısırtan keşiflerle ödüllendirdi. Jüpiter’i incelerken ulaştığı büyük başarı doğal olarak Galileo’yu Satürn’e bakmaya yönlendirdi. Orada da yine yeterince şaşırtıcı, ancak yanlış yorumladığı bir görüntüyle karşılaştı. Satürn’ün Jüpiter ya da Mars gibi dairesel bir disk sergilemediği gayet açıktı. Gezegen, ortada büyük bir küre, her yanda da küçük birer küre olmak üzere Galileo’ya üç cisimden oluşuyormuş gibi göründü. Keşfin esrarengiz doğası, Galileo’yu bu keşfi gizemli bir tavırla açıklamaya itti. Bir dizi mektup yayımladı ki mektupların yeri uygun bir şekilde sıralandığında, Satürn gezegeninin üç parçalı olduğunu duyuran bir cümle ortaya çıkıyordu. Tabii ki biz bu gezegenin çarpıcı görüntüsünün iki parçalı, çıkıntılı bir halkadan kaynaklandığını biliyoruz. Ama Galileo’nun teleskopunun cılız gücüyle bu halkalar, büyük merkez cisme birtakım ekler ya da âdeta küçük küreler olarak gözüktü.
Galileo’nun muhteşem gökbilim keşiflerinin sonuncusu ise Ay’ın titreşimiyle alakalıydı. Bana göre bu olgunun varlığını keşfetmesi, onun gözlem zekâsını, teleskopla ulaştığı diğer başarılarından çok daha fazla gözler önüne seriyor. Ay’ın sürekli aynı yüzünün Dünya’ya baktığı bilinen bir gerçek. Fakat Ay’ın yüzeyindeki lekelere ve işaretlere ilişkin dikkatli gözlemler yapıldığında görülüyor ki kısa süreli bir değişim, Ay’ın standart dairesine kıyasla azıcık daha doğuyu ya da batıyı, azıcık daha kuzeyi ya da güneyi görmemize izin veriyor.
Ne var ki, bir biyografi yazarının bakış açısından bakıldığında Galileo’nun kariyerini bu kadar ilginç kılan şey elde ettiği başarılarının yanı sıra, çektiği acılar. Acılar ve zaferler her ne kadar yakından ilgili olsa da belki de bilim tarihindeki en büyük dramaya gereken dikkati vermemizin zamanı geldi.
Dünya’nın kendi ekseni etrafında döndüğünün ve Dünya’nın da tıpkı diğer gezegenler gibi Güneş’in etrafında hareket ettiğinin yazılı olduğu Kopernik’in ölümsüz çalışması ortaya çıktığında tutucular dehşete düştü. Roma Katolik Kilisesi, De Revolutionibus Orbium Coelestium adını taşıyan bu bilimsel eseri yasaklı kitaplar listesine ekledi. İncelemeden sonra ise 1615 yılında inanca ters düştüğü hükmü verildi. Birinci sınıf dayanaklar üzerindeki şüphelerle birlikte, Galileo’nun da Kopernik’in sakıncalı düşüncelerini benimsediğinden şüphe edildi. Bu sebeple 26 Şubat 1616 tarihinde Kardinal Bellarmine’nin huzuruna özel olarak çağırıldı ve beklendiği üzere, o çirkin düşünceleri öğretmesi ya da savunması gibi bir hataya düşmemesi konusunda Galileo’ya ihtar verildi. Galileo, bu üstü kapalı uyarıdan dolayı büyük bir sıkıntıya düştü. Arkadaşlarıyla Kopernik sistemini tartışma ayrıcalığından ya da tamamen ikna olduğu bu muhteşem teorinin ilkelerini öğrencilerine öğretme ayrıcalığından mahrum bırakılmasını ciddi bir mesele olarak gördü. Kardinal Bellarmine’in sözlerinde ve uyarılarında kastettiği gibi, dindar bir Katolik olduğundan, kiliseye tutkuyla bağlı olduğundan şüphe edildiğini düşünülmek ona acı verdi.
Galileo, 1616 yılında Papa V. Paulus’la görüştü. Papa, büyük gökbilimciyi cana yakın bir şekilde karşıladı ve onunla birlikte yürüyerek kırk beş dakika süren bir sohbet gerçekleştirdi. Galileo, Papa cenaplarına, onu kilisenin otoritesine karşı mahcup bırakacak girişimlerin düşmanları tarafından ortaya atıldığından yakındı, ancak Papa ona rahat olmasını söyledi. Papa, Galileo’nun dinine sıkı sıkıya bağlı olduğuna emindi ve kendisi Aziz Peter’ın koltuğunda olduğu sürece, yasaklı kitapları belirleyen senatonun Galileo’nun başına daha fazla dert olmayacağı konusunda gökbilimciyi temin etti.
V. Paulus’un 1623 yılında ölmesinden sonra Maffeo Barberini, VIII. Urbanus ismiyle Papa seçildi. Bu yeni Papa, kardinalken Galileo’nun yakın arkadaşlarından biriydi. Hatta büyük gökbilimciyi ve keşiflerini öven Latince dizeler yazmıştı. Bu sebeple Galileo’nun, biraz tedbirle, kilisenin memnuniyetsizliğine maruz kalma korkusu olmadan çalışmalarına ve yazılarına devam etme zamanının geldiğini düşünmesi kadar doğal bir şey yoktu. Hatta 1624 yılında Galileo’nun Roma’daki arkadaşlarından biri, Galileo’yu şehre davet ediyor ve şunları söylüyordu:
“Bu çok merhametli, bilgili ve muhteşem Papa’nın destekleriyle bilim gelişmeli. Gelişin, Papa hazretlerini sevindirir. Bana gelip gelmediğini ve ne zaman geleceğini sordu; kısacası, seni her zamankinden çok seviyor ve sana saygı duyuyor.”
Ziyaret gereğince yapıldı. Galileo Floransa’ya geri döndüğünde ise Papa, bir mektup yazıp çok kısa zaman önce babasının yerini alarak Toskana’nın Büyük Dükü olan genç Ferdinand’ın filozofa güzel makamlar vermesini buyurdu. Mektuptan bir bölüm ise şöyle:
“Galileo’da yalnızca edebi paye değil, aynı zamanda din sevgisi de mevcut. Ayrıca bu niteliklerinde oldukça güçlü ki zaten bunlar sayesinde papalığın sempatisini kolaylıkla kazandı. Şimdiyse terfimiz nedeniyle bizi tebrik etmek için bu şehre geldiğinde onu sevgiyle kucakladık. Onu, papalığın engin sevgisiyle birlikte sizin cömertliğinizin çağırdığı memleketine göndermek bizi üzüyor. Onun bizim için ne kadar değerli olduğunu bilesiniz diye ona bu yüce fazilet ve dindarlık referansını vermek istedik. Ayrıca babanızın cömertliğini benimseyerek, hatta onu geçerek Galileo’ya bahşedeceğiniz her ayrıcalığın, bizim memnuniyetimize katkı sağlayacağını da belirtiriz.”
Papa VIII. Urbanus tarafından gerçekleştirilen bu olumlu karşılamanın ardından Galileo aynı şekilde Papalık otoritelerinin Dünya’nın durağanlığı konusundaki büyük soru hakkında da aynı şekilde tavır değişikliğine gideceğini umdu. Bu sebeple yaşamının temel çalışmasının hazırlıklarına başladı: İki Büyük Sistem Hakkında Diyalog. Bu çalışma, otoriteler tarafından teftişe sunuldu. Papa’nın kendisi, öne süreceği birkaç koşula usulünce uyulması şartıyla eserin yayımlanmasına bir itirazda bulunmayacağını belirtti. En başta, kitabın ismi o kadar dikkatli bir şekilde seçilmişti ki Kopernik’in doktrininin bir bilimsel gerçek değil, yalnızca bir varsayım olduğunu açıkça gösteriyordu. Galileo’ya ayrıca Papa’nın kendisi tarafından öne sürülmüş özel savları da kitaba dahil etmesi söylenmişti. Bu savlar, Papa hazretlerine göre, Kopernik’in yeni sistemine gayet karşıt gibi görünüyordu.

Galileo’nun Ay yüzeyi çiziminin kopyası
Diyalog’un yayımı için resmi izin Engizisyon Şefi tarafından verildi ve kitap böylece baskıya gönderildi. Bundan sonra gökbilimcinin kitabı hakkındaki kaygılarının sona erdiği düşünülebilir. Aslında henüz ciddi manada kaygı duymaya başlamamıştı bile. Kutsal Saray’ın Şefi Riccardi, birden bazı kuşkulara kapıldı ve taslak baskıdayken tekrar Galileo’ya gönderildi, böylece belirttiği iddialar tekrar incelenecekti. Görünen o ki Riccardi, baskıya gitmesi için belki de aceleyle izin verdikten sonra, meseleye gerekli özeni göstermediği kanısına varmıştı. Kitabın çıkmasındaki kayda değer gecikme bu müzakerelerin bir sonucuydu. Gelgelelim en sonunda, Haziran 1632’de, Galileo’nun muhteşem çalışması İki Büyük Sistem Hakkında Diyalog dünyaya açılmak üzere basıldı; ancak bu durum, ölümsüz yazar için endişe kaynağı oldu.
Yayımlandıktan sonra kitap çok büyük istekle okundu. Fakat Kutsal Saray’ın Şefi, kitabın basımına rıza gösterdiği için pişman olacak nedenler buldu. Bu sebeple amirane bir emirle İtalya’daki tüm kopyalara el koydurdu. Papalık tavrındaki bu ani değişikliğin ardından Toskana’nın Büyük Dük’ü, Katolik otoritelere karşı güçlü bir serzenişte bulundu. Papa’nın kendisi de çalışmanın inanca ters düşen bir içeriğe sahip olduğu inancından etkilenmiş görünüyordu. Kitap üstüne yapılan genel yorum, otoritelerin kitabın gerçek eğilimini yanlış anlaması gibi görünüyordu, oysaki vazife için görevlendirilmiş teologlar kitabı tekrar tekrar incelemişti. Büyük Dük’ün temasları sonucu Papa cevap verdi ve kitabı, içindeki her kelimeyi inceleyecek “bilgili, vakur ve aziz adamlar”ın meclisine sunmaya karar verdiğini belirtti. Papa’nın mesele üzerindeki kişisel görüşleri gösteriyordu ki onun inancına göre Diyalog, bir okuyucunun eline geçebilecek en sapkın içeriğe sahipti.
Kutsal Saray’ın Şefi, kitabın yayımı için izin verdiği için otoriteler tarafından büyük ölçüde suçlandı. O da kitabın, eline ulaşan orijinal taslağa uygun basılmadığına dair savunma yaptı. Galileo’nun kitaba, Papa’nın kendisi tarafından öne sürülen ve eski ortodoks bakış açısını savunan, uygun argümanları eklemeye dair verdiği söze bağlı kalmadığı ileri sürüldü. Bunlardan biri kuşkusuz kitaba dahil edilmiş ancak işleri Galileo’nun lehine çevireceğine, zavallı filozof için işleri daha kötü bir hale getirmişti. Papa’nın argümanını, Diyalog’taki “Simplicio2” karakteri dillendiriyordu. Galileo’nun düşmanları, Papa hazretlerinin fikrini açıklamak için böyle bir yöntem kullanılmasının, Galileo tarafından Papa’yı küçük düşürmek için kasten yapıldığını iddia ettiler. Galileo’nun arkadaşlarıysa onun asıl niyetinin, böyle bir şeyin yanından bile geçmediğini ileri sürdüler. Bu şekilde ortaya çıkan şüphelerin, Papalık otoritelerinin çehresinin değişmesine sebebiyet vermiş olması da çok büyük bir olasılık gibi görünüyor
1 Ekim 1632’de Galileo, kâfir olduğuna dair ağır bir suçlamayla Roma’daki Engizisyon’a çıkmasına dair bir emir aldı. Tabii ki Galileo, emre bağlılığını dile getirdi, ancak ilerlemiş yaşı ve kötüye giden sağlığı sebebiyle mahkemenin ertelenmesi isteğini dile getirdi. Ancak Papa merhamet etmedi. Hâlâ arkadaşıyken Galileo’yu bu tehlike hakkında uyarmış olduğunu söyledi. Emre itaatsizlik gibi bir seçenek yoktu. Galileo, yolu istediği kadar uzatabilirdi, fakat mecburen bir an önce yola koyulması gerekiyordu.
20 Ocak 1633’te Galileo, bu amirane emre uymak üzere Roma’ya doğru yorucu yolculuğuna başladı. 13 Şubat’ta, tüm mesele boyunca bilge ve nazik davranan arkadaşı Toskana ataşesi Niccolini’nin misafiri oldu. Açıkça görülüyordu ki Engizisyon Mahkemesi, Galileo’ya karşı yumuşak ve düşünceli davranıyordu, yalnızca kendisine karşı açılan davanın bir sona ulaşmasında kararlıydılar ve bu tutarlı bir tutumdu. Papa, Büyük Toskana Dükü’ne olan saygısından dolayı Galileo’nun bu ayrıcalıktan yararlanabileceğini söyledi, çünkü kâfirlikle suçlanan bir hükümlünün, ataşenin evinde kalması eşi benzeri görülmemiş bir olaydı. Normal şartlar altında Engizisyon’un zindanlarına gönderilmiş olmalıydı. Suçlunun davası incelenmeye başladığında Galileo kapatıldı, ancak tabii ki zindanlara değil, Engizisyon Mahkemesi’nin rahat odalarından birine…
Niccolini’nin, Engizisyon önündeyken Galileo’ya kullanmasını şiddetle tavsiye ettiği akla uygun ve uzlaştırıcı uysal dil sonucunda Engizisyon o kadar memnun kalmıştı ki Papa’ya Galileo’nun salıverilmesi için ricada bulundular. Böylece Galileo’nun yargılama sürecinin geri kalanında çok içten bir şekilde ağırlandığı ataşenin evine geri dönmesine izin verildi. Bunun tüm meselenin yakında biteceğine bir kanıt olduğunu düşünen Rahibe Maria Celeste, fikirlerini şöyle açıkladı:
“Kıymetli mektubunun bana verdiği sevinç, onu rahibelere tekrar tekrar okumam ve onların da olanları duyunca büyük bir şenlik havasına bürünmesi beni o kadar heyecanlandırdı ki en sonunda büyük bir baş ağrısına tutuldum.”
Galileo, savunması için, daha önce de kâfirlikle suçlanıp 1616 yılında Kardinal Bellarmine tarafından suçsuz bulunduğunu, şimdi ne yaptıysa o zaman da aynı şeyi yaptığını ve o zamanki çalışmalarının dine bağlılık konusunda onaydan geçtiğini ileri sürdü. Engizisyon gerçekten de merhamet göstermeye meyilliydi, ancak Papa tatmin olmamıştı. Bu sebeple 21 Haziran’da tekrar çağırıldı. Diyalog’u yazmasına neden olan sebeplerin tatmin edici açıklamasını yapmadığı takdirde kendisine işkence edileceği söylenerek tehdit edildi. Yargılama boyunca Papa, çok saygı duyduğu ve takdir ettiği Büyük Dük’ün hatrına, Dük’ün hizmetindeki Galileo’ya olabilecek en yüksek seviyede düşünceli bir yaklaşım sergilediği konusunda dair Toskana ataşesini temin etti. Yine de gökbilimciye örnek bir ceza verilmesi gerekiyordu, zira Diyalog’u yayımlayarak 1616 yılındaki kararla birlikte yükümlü olduğu sessiz kalma emrine kesin bir itaatsizlik göstermişti. Kitabın, onu tekrar tekrar denetimden geçiren Kutsal Kurul’un Şefi tarafından onaylandığını ileri sürmek de geçerli kabul edilmedi. Eğer Kutsal Kurul Şefi’nin, filozofun on altı yıl önce aldığı dinsel uyarıdan haberi olmasa dahi Galileo’nun bu durumu ona haber vermiş olması gerektiğine karar verildi.
22 Haziran 1633’de Galileo, Engizisyon’un büyük salonuna çıkarıldı ve savunmasını duymak üzere toplanmış kardinallerin önünde diz çökmeye zorlandı. Çok ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış uzun bir belgede Galileo, Diyalog’ta Dünya’nın hareketini tartışmaya açık bir sav olarak görmek gibi ciddi bir hata yapmaktan dolayı suçlu bulundu. Galileo’nun da bildiği gibi, ki belge de bunu öne sürüyordu, kilise bu kavramın İncil’e karşı olduğunu kesin bir şekilde vurgulamıştı. Yani Galileo’nun bu kadar sapkın bir görüşün imkân dahilinde olması konusunda lehte bir düşünce içine girmesi, kilise otoritelerinin görmezden gelemeyeceği bir saygısızlık örneğiydi. Ayrıca Galileo, Diyalog’ta, en güçlü argümanları tutucu doktrini destekleyenler lehine değil, kilisenin kesinlikle kınadığı Dünya’nın hareketini savunan kişiler lehine vermekten de suçlu bulundu.
Zanlı tarafından yapılan savunmanın gözden geçirilmesinden sonra Galileo’nun, Engizisyon tarafından kâfirlik gibi ağır bir suç işlediğine, bunun karşılığında da kutsal kitaplarda yazan tüm cezaları, kınamaları ve bu işleyen insanlara verilen diğer cezalara çarptırılmasına karar verildi. Eğer Galileo, ona sunulan süre zarfı içinde tövbe ederek dine aykırı düşüncelerini resmi bir şekilde reddederse bu cezaların büyük bir bölümü kaldırılacaktı.
Aynı zamanda güçlü bir tutumla işlenen suçun ciddiliğini damgalamak gerekliydi, böylece hem Galileo için bir ceza hem de diğerleri için bir uyarı olacaktı. Böylece Galileo’nun, Papalık otoritelerinden gelecek ikinci bir emre kadar Engizisyon’da tutuklu kalmasına karar verildi. Ayrıca üç yıl boyunca her hafta, yedi Pişmanlık İlahi’sini okumak zorunda bırakıldı.
Bundan sonra Engizisyon’un büyük salonundaki o unutulmaz sahne gerçekleşti. Teleskopun mucidi, ünlü gökbilimci, yaşlanmış ve halsiz Galileo, kâfirlik suçuna tövbe etmek için Hıristiyan Cumhuriyeti’nin en ünlü ve saygı değer lord kardinalleriyle Engizisyon Şefleri’nin önünde diz çöktü. Eli İncil’in üzerindeyken Galileo, Güneş’in merkezde sarsılmaz olduğunu, Dünya’nın merkezde olmadığını ve hareket ettiğini öne süren fikri reddetmek ve yalanlamak zorunda kaldı. Gelecekte onu şüpheli durumuna düşürecek hiçbir şey söylemeyeceğine ya da yazmayacağına dair yemin etti, eğer yaparsa kutsal yazıtlarda yazan tüm cezalara ve acılara boyun eğecekti. Akabinde bu yemin, Floransa’dan özel olarak çağırılan öğrencileri önünde de okundu.
Hem 1616 yılında gerçekleşen ilk olayda hem de 1633’de gerçekleşen ikinci olayda o sırada egemen olan papaların Galileo’yu ilgilendiren hükümlere imza atmadığı görülüyor. Bu konudaki görüşe göre hem V. Paulus’un hem de VIII. Urbanus’un, Roma Kilisesi’nin Kopernik’in iddialarına ilişkin takındığı tavırla ilgili sorumluluk almaktan kaçındığı öne sürülüyor. Bu durumun önemi ise Papa’nın yanılmazlığına ilişkin yapılan açıklamalarda gizli.
Bu korkunç davalar sırasında Rahibe Maria Celeste’nin çok sevdiği babası hakkında düştüğü endişeyi tahmin edebiliriz. Galileo’nun yakın arkadaşı ataşe Niccolini’nin eşi, davanın elverdiği ölçüde rahibeye, kibar bir şekilde sakinleştirici güvenceleri yazıyordu. Kızdan babasına gönderilen bu dokunaklı ışık mektuplarının yenilenen bir akışı vardı. Kızı, şöyle yazıyordu:
“O kadar ansızın oldu ki içine düştüğün derdin haberleri ruhumu kederle delip geçti.”
Ayrıca babasına Roma’dan ayrılma izni verildiğini duyduğunda kızı yine şöyle yazıyordu:
“Keşke Siena’ya sağ salim vardığını duyan tüm rahibelerin ve kardeşlerimin sevincini sana anlatabilsem. Gerçekten olağanüstü bir şeydi. Haberleri duyunca Abbess Anne ve rahibelerin çoğu, koşup sevinç gözyaşları ve şefkatleriyle beni kucakladılar.”

Galileo’nun aile arması
Tutsaklık kararı en başta Papa tarafından yumuşak bir şekilde yorumlandı. Galileo, şartlı tutukluluk haliyle başpiskoposun Siena’daki evinde kalabilecekti. Tabii ki onun için en büyük acı kızından zorla ayrı kalmanın acısıydı, çünkü nihayetinde o da kızına, kızının ona karşı hissettiği tutkulu sevgiyle neredeyse eşit bir sevgi beslediğini anlamıştı. Kızı, ona sürekli olarak babasına ettiği herhangi bir hizmetten aldığı zevki başka hiçbir şeyden almadığını söylerdi. Hatta Galileo’nun kefaret olarak üzerine yüklenen yedi Pişmanlık İlahisi’ni okuma görevini onun yerine gerçekleştirebileceğini öğrendiğinde büyük bir sevinçle dolmuştu:
“Bir süre önce okumaya başladım ve çok büyük bir memnuniyet duyuyorum. İlk olarak Kutsal Kilise’ye bağlılık için edilen duanın tesirli olduğuna ikna oldum; ikincisi de seni bu ilahiyi hatırlama zahmetinden kurtarıyorum. Eğer daha fazlasını yapabilsem ve bunun seni özgür kılacağını bilsem seve seve, şu an içinde yaşadığım yerden ayrılıp doğrudan zindana giderdim.”
Rahibe Maria Celeste’nin sağlığı gittikçe kötüleşiyordu, ancak ona bir kez daha çok sevdiği efendisini ve babasını kucaklamanın büyük ayrıcalığı bahşedilmişti. Aslında Galileo’ya kendi evine dönme izni verilmişti; ancak kızının ölümünün geldiğini duyduğu günde bile dava hükmü, ona ebedi yalnızlık içinde kendi evinde kalmasını emrediyordu.
Yaşının getirdiği güçsüzlüğün artması, arkadaşlarından tecrit edilmesi ve kızının kaybı üzerine Galileo bir kez daha teselliyi çok çalışmakta aradı. Hareket üzerine ünlü diyaloğunu yazmaya başladı. Fakat yavaş yavaş görüş kabiliyetini kaybetmeye başladı ve diğer dertlerinin üzerine bir de körlük eklendi. 2 Ocak 1638’de Diodati’ye şöyle yazdı:
“Heyhat, çok sevgili arkadaşın ve hizmetkârın Galileo son bir aydır hiç görmüyor. Yani muhteşem keşiflerim ve açık örneklerimle geçmişteki bilge insanların inancının yüzlerce kat ötesinde büyük olduğunu gösterdiğim bu gökyüzü, bu dünya ve bu evren benim için o kadar küçük bir hale geldi ki artık yalnızca kendi bedenimin hisleriyle dolu.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Eski dönemlerde denizcilerin, yıldızların açılarını hesaplayarak bulundukları konumu saptamalarına olanak veren açı ölçer.
2
Kelime anlamı basitlik, sıradanlık; Kitapta Aristotelesçi görüşü savunan ve bu görüşü kutsal kabul eden tutucu bir karakterdir.