
Полная версия
Sayılarla dünya tarihi
Qin Shi Huang, Qin Hanedanı’nın ilk imparatoruydu ve onun ardından gelecek Çinli yöneticiler 2.000 yıl boyunca imparator unvanını kullanacaklardı. MÖ 221 – MÖ 206 yılları arasında hüküm süren ve Çin’in ilk birleşik imparatorluğu olan bu hanedanlığın adı olan Qin, “Çin” olarak bilinen bu ülkeye ismini vermiştir. Qin Hanedanlığı sıkı bir yönetim kurmuş ve ülke genelinde aynı yazı, ağırlık ve ölçü sistemlerinin kullanılmasını sağlamıştır. Kuzey’in göçebe kabilelerinden korunma amacıyla önceden inşa edilmiş olan savunma duvarlarını birleştirerek Çin Seddi’ni ortaya çıkaran da bu hanedanlıktır. Yüz binlerce işçinin ölümü pahasına inşa edilen Çin Seddi’nin yapımında toplamda 300.000 asker ve 500.000 sivil görev almıştır.
Hanibal’ın 37 Fili
Kartaca Generali Hanibal, MÖ 264’te başlayan ve Kartaca ile Roma Cumhuriyeti arasındaki bir dizi çarpışmadan oluşan Kartaca Savaşları sırasında üne kavuşmuştur. Günümüzde Tunus kıyısında yer alan Kartaca, o dönemde önemli bir ticaret merkezi halini almış, Kuzey Afrika, İspanya ve Sicilya’da kurduğu koloniler yüzünden de önce Yunanistan, sonra da Roma’yla karşı karşıya gelmişti.
İspanya’nın kumandanı Hanibal, 30.000 asker ve 37 filden oluşan ordusuyla Pireneler’i ve Alp Dağları’nı aşıp Kuzey İtalya’ya girerek İkinci Kartaca Savaşı’nı (MÖ 218 – MÖ 201) başlattı. Birinci Kartaca Savaşı’nda filler Kartaca ordusu tarafından çok etkili bir şekilde kullanılmıştı; fakat bu kez uzun ve riskli yürüyüşün sonunda sadece tek bir fil hayatta kalmıştı. Bu filin adı Suriyeli anlamına gelen “Surus” idi ve Hanibal’ın sürdüğü fildi.
Hanibal İtalya’ya vardıktan sonra Romalıları üst üste bozguna uğrattı. Bunlardan bir tanesi Roma’nın aldığı en büyük mağlubiyetlerden biri sayılan ve 50.000 ila 70.000 arasında Roma askerinin öldüğü MÖ 216’daki Cannae Muharebesi’dir. Yine de Hanibal Roma’ya son darbeyi indiremedi. Romalılar MÖ 146’da Kartaca’yı ellerine geçirdiklerinde 200.000 kişiyi katledip geriye kalan 50.000 kişiyi de köle olarak sattılar.
Bundan sonra Roma Cumhuriyeti, Kartaca kolonilerini ele geçirmesi ve Makedon Savaşları’nda başarılı olması neticesinde Makedonya, Yunanistan ve Galya’nın bir kısmında söz sahibi olup gücünü artırdı. Fakat Romalıların doğuya dair umutları MÖ 53’te Carrhea Savaşı’yla yıkıldı. Bugünün sınırlarıyla konuşursak, merkezi Kuzey İran’da olan ve Güneydoğu Türkiye’den Doğu İran’a kadar uzanan bir imparatorluk kuran Partlar, bu savaş sırasında Roma ordusunu okçu süvarileriyle yendiler. Bozguna uğrayan yaklaşık 44 bin Roma askerinden sağ kurtulanlar sadece 10 bin kişi kadardı.
Her 3 Galyalıdan Birisi Katledildi
Roma Generali Jül Sezar, günümüzde Fransa ve Belçika topraklarına karşılık gelen Galya’nın tamamını Roma egemenliği altına almak için MÖ 58 – MÖ 51 yılları arasında Galyalı kabilelere karşı bir dizi sefer başlattı. İnsafsızca süregiden bu savaşlar harp meydanında 1,2 milyon ölü bırakmıştır. Bir o kadar insan da ya köleleştirilmiş ya da açlıktan ölmüştür.
Bu hesaba göre, Galya’daki her üç insandan biri öldürüldü veya kayboldu. Bir iç savaş döneminden sonra Jül Sezar, Roma’da kendini ömür boyu diktatör ilan ettirdi. Bunun ardındansa ayın tam ortasındaki gün olan “Ides” gününde, MÖ 44 senesinin Mart ayının 15’inde suikasta uğradı. Kendisinden sonra başa geçen evlatlığı Octavius oldu. Octavius, MÖ 27’den itibaren imparatorluk halini alan Roma’nın ilk imparatoru olarak kendine Augustus ismini aldı.

İpek Yolu ve Doğu-Batı arasında ticareti yapılan ürünler
6.437 Kilometrelik İpek Yolu
Adını, Çinli tacirlerin MÖ 100’den itibaren Batı dünyasına taşımaya başladıkları ipekten alan İpek Yolu, 6.437 kilometrelik antik bir karavan yoludur ve Çin’i Batı’ya bağlamıştır.
Çin’deki Han Hanedanlığı (MÖ 206 – MÖ 220) merkezi yönetimi sağlamlaştırdıktan sonra Kore ve Vietnam’ın bir kısmını ele geçirerek Çin’in sınırlarını genişletmiştir. Sanatta, bilimde ve teknolojideki (kâğıdın ve pusulanın keşfini de içeren) pek çok gelişmeye öncülük etmesine ek olarak MÖ 114 civarında İpek Yolu’nun Orta Asya’daki kısımlarını geliştirmiştir. Orta Asya’daki seyahatlerini Han imparatorlarına rapor olarak sunan ve onlara hiç bilmedikleri bir dünyayı tanıtan imparatorluk elçisi Zhang Qian (MÖ 220 – MÖ 114) bu ticaret yolunun geliştirilmesinde fazlasıyla etkin bir rol üstlenmiştir. İçlerinde Partların da olduğu Orta Asya ülkeleriyle kurulan diplomatik temaslar, Çin ile Orta ve Batı Asya arasındaki ticari ilişkileri de geliştirmiştir.
İpek Yolu, Doğu Çin’de yer alan ve şimdi Xi’an ismiyle bilinen eski başkent Chang’an’dan başlar, Kuzeybatı Çin ve İran üzerinden Doğu Akdeniz’e varırdı. Romalıların MÖ 30’da Mısır’ı almalarının ardından Avrupa, Afrika, Orta Doğu, Hindistan ve Çin arasındaki ilişkiler (ticari ilişkiler dahil olmak üzere) hiç olmadığı kadar artmıştır.
1.000 Adım
Romalılar, sürekli genişleyen imparatorlukları içerisinde, askeri birliklerin hareket etmesi ve çeşitli malların taşınması amacıyla toplamda 400.000 kilometre (250.000 mil) uzunluğunda yollar inşa etmişlerdir. Yolları inşa ederken kendi buldukları bir tür betonu kullanmışlardır ve bu sayede su geçirmez bir zemin elde edebilmişlerdir. Kurdukları düz güzergâhlı yollar bugün kullandığımız yolların temelini oluşturmaktadır. Yol hesaplamalarında mil taşı kullanılmışlardır. Bugün İngilizlerin uzunluk birimi olarak kullandıkları “mil” ise, Latincede “bin adım” anlamına gelen “mille passuum” sözünün kısaltılmış şeklidir.
4 Gospel
İncil’in Yeni Ahit bölümünde 4 gospel (Anglosakson dilinde godspell, iyi haberler anlamındaki evangelium kelimesinin bir çevirisi) yer alır. Bunlar Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’dır ve görünüşe göre 12 havariden 4’ü tarafından yazılmışlardır. İsa’nın hayatıyla ilgili bilgileri ve buna ek olarak öğretilerine dair yorumları içerirler.
Bu gospellere göre İsa, Roma İmparatoru Augustus Sezar’ın saltanatı sırasında (MÖ 27 – MÖ 14) Meryem’in oğlu olarak Celile bölgesindeki Beytüllahim’de doğdu. 27 yılı civarlarında, merhametli ve şefkatli Tanrı’dan, hayırseverlik, samimiyet ve alçakgönüllülük gibi temel ilkelerden bahsederek yakınındaki Yahudilere vaaz vermeye başladı. Vaazlarının kışkırttığı Yahudi önderleri onu Roma valisi Pontius Pilatus’a şikâyet ettiler. Pilatus ise onun çarmıha gerilerek öldürülmesi emrini verdi. 4 gospelin iddiasına göre İsa çarmıha gerildikten 3 gün sonra mezarından yükselmiştir. Bu da inananlarına onun gerçekten mesih olduğunu kanıtlamıştır.
Sonraki iki yüzyıl boyunca İsa’nın öğretisi, 4 gospelde kutsallaştırıldığı şekliyle Roma dünyasının her tarafına yayıldı. Markos muhtemelen 70 yılından önceki 10 yıllık süre zarfında kaleme alınmıştır. Gospellerin ilki ve en kısasıdır. Matta ve Luka ise biçim ve içerik bakımından Markos’a çok benzemektedir. Bu yüzden yazılmaları sırasında Markos’tan yararlanıldığı düşünülmektedir. Yeni Ahit’te yer alan 27 kitaptan 13 tanesinin yazarı olan Pavlus’un mektupları da İsa’nın öğretisinin yayılmasında etkili olmuştur. Esasen Anadolulu bir çadırcı olan Aziz Pavlus’un Hıristiyan topluluklarına adadığı mektuplar, İsa’nın ölümünden sonraki 20 yıl içinde yazılmışlardır. Bunlar günümüze ulaşan en eski Hıristiyan yazmalarıdır.
Roma yöneticilerinin bu çok tehlikeli Hıristiyanlık kültünün takipçilerine uyguladığı, özellikle Decius (MS 250) ve Diocletianus (MS 303 – MS 311) döneminde ağırlık kazanan geniş çaplı zulme karşın Hıristiyanlık, MS 381’de Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline geldi. Bu noktadan sonra ise Avrupa’nın dört bir tarafına ve hatta Avrupa’nın ötesine yayılmaya başladı.
1 Bölük 100 Adam Eder Mi?
Roma İmparatorluğu’nun temelinde sahip olduğu güçlü ordu yatmaktaydı. Bu ordunun en küçük birimine “centurio” denmekteydi ve tahmin edeceğinizin aksine 100 kişiden değil, 80 kişiden oluşmaktaydı. 6 “centurio” bir “kohort”u, 9 “kohort” ise süvari, mühendis ve subaylarla birlikte bir lejyonu meydana getirmekteydi. İmparator Hadrianus döneminde (117 –138) Roma ordusu 28 lejyonu sahaya sürebiliyordu.
Askeri garnizonların imparatorluğun her tarafına yayılması, Roma askerleri ve yerel halklar arasında kültür alışverişini zorunlu kılarak yerel halkların asimilasyonuna neden oldu. Gerçekten de Roma ordusunun sevk ettiği savaşçıların pek çoğu işgal edilen bölgelerden seçilmekteydi: İmparator Hadrianus’un ordusundaki 380.000 askerin sadece 154.000’i düzenli birlikler halindeydi. Süvari ve piyadelerden oluşan 215.000 kişilik yardımcı gücün büyük bir kısmı Roma’nın ele geçirdiği topraklardan gelmekteydi.
Roma Ordusunun 1/8’i
İmparator Claudius’un Britanya’yı 43 yılında işgal etmesinin ardından burada kurulan Roma yönetimi, Kelt kabileleri arasında yoğun bir tepkiyle karşılandı. Bu nedenle, Roma ordusunun sekizde biri Britanya’da konuşlandırıldı. Milattan sonra 1. yüzyılda ortaya çıkan kabile ayaklanmalarından özellikle 60 yılındaki Iceni Ayaklanması Britanya’daki Roma hükümranlığına neredeyse son verdi. Kraliçe Boudica’nın sürüklediği bu isyan neticesinde Camulodunum (Colchester), Londra ve Verulamium (St. Albans) şehirleri yerle bir oldu. Neticede Romalılar Britanya’nın kuzey kesimlerini ele geçirmekte başarısız oldular ve İrlanda’yı işgal etmeyi akıllarından bile geçiremediler. 122 yılında ise bu sefer kendilerini korumak amacıyla İskoçya’nın savaşçı kavmi Piktlere karşı Hadrian Duvarı’nı inşa ettiler.
60 Yılda Roma Çöküyor
Roma İmparatorluğu, İmparator Trajan döneminde (98 –117) en geniş sınırlarına ulaştı. Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da hükmettiği alan 5 milyon kilometrekareyi bulmaktaydı. Bu alan yeryüzünün altıda birine denk geliyordu ve dünya nüfusunun dörtte biri burada yaşıyordu.
Fakat imparatorluğun bu engin genişliği, Avrupalı ve Asyalı düşmanların art arda gelen isyanları sonucunda Roma’nın çöküşüne sebep oldu. Örneğin, 260 yılında İmparator Valerianus Pers Sasani İmparatorluğu tarafından yenilip esir alındı. 396 yılında imparatorluk doğu ve batı olmak üzere ikiye bölündü. Doğu Roma İmparatorluğu başkent olarak Konstantinopolis’i seçti ve büyük bir gelişme kaydetti. Batı Roma İmparatorluğu ise Orta Avrupa’dan gelen topluluklarla savaşması sebebiyle zayıfladı.
Roma’nın sonu ise oldukça çabuk geldi. 406 yılında Germen kabilelerinin Ren Nehri’ni takip ederek İtalya ve Galya’ya gelmesi üzerine Batı Roma İmparatorluğu sadece 60 yıl içinde çökecekti. 439’da Kartaca Vandallara bırakıldı. 452 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu Britanya ve İspanya’nın büyük bir kısmını içeren geniş bir bölgeyi tamamen kaybetti. Bu sürede nüfusunun dörtte üçünü kaybetmiş olan Roma şehri, 455 yılında Germenler tarafından yağmalandı. 476 tarihinde son Roma İmparatoru Romulus Augustus’un tahttan çekilmesiyle Batı Roma İmparatorluğu dağılmıştır.
300.000 Ölü
451 yılında Doğu Fransa’nın Champagne bölgesinde bir tarafta Romalılar ve Vizigotlardan oluşan birleşik bir ordunun, diğer taraftaysa Hunlar ve müttefiklerinin yer aldığı nihai bir savaş yaşandı. Roma İmparatorluğu’nun son askeri harekâtlarından biri olan bu savaş, Hunların ve onların korkulu lideri Attila’nın mağlubiyetiyle sonuçlandı.
Bu savaşta kaç kişinin yer aldığı ve bunlardan kaçının öldüğü bilinmiyor. Dönemin tarihçisi Hidatius’un iddiasına göre 300.000 kişi ölmüştü; fakat her iki taraf da o dönemde böyle bir gücü toplamaktan uzaktı. 450 yılında Batı’daki Roma ordusu, 50 sene önceki mevcudiyetinin ancak yarısından oluşuyordu. Son tahminler toplam savaşçı sayısının 100.000 olduğunu ve Roma-Vizigot güçleriyle Hun güçlerinin birbirlerine denk sayılabileceğini söylemektedir. Kaç kişinin öldüğü bir tahminden öteye gidemese de, kaynaklar savaş meydanlarının cesetlerle dolup taştığını yazar.
Bu mağlubiyet Galya’ya yönelik Hun ilerlemesinin durmasına ve Attila’nın ordularının bir sonraki sene İtalya’dan atılmasına neden oldu. Orta Asya’dan kalkıp gelen çetin bir göçebe kavim olan Hunlar 4. yüzyılda Avrupa’ya akınlar düzenlediler ve önlerine kattıkları diğer Germen kavimlerini Avrupa’nın batısına sürdüler. O dönemde yaşamış Hıristiyan yazarların “Tanrı’nın Kırbacı” olarak andığı Attila 453’te öldü. Romalılar tarafından İskitler veya Sarmatlar olarak tanınan Doğu Avrupa Slavları, Hun İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra batıya doğru göç ederek Hunlardan geriye kalan iktidar boşluğunu doldurdular.
0 Kavramı
Hindistan’da Maurya İmparatorluğu’nun (MÖ 321 – MÖ 185) ardından gelen Gupta Hanedanlığı dönemi genellikle “Hindistan’ın Altın Çağı” olarak anılır. Uzun süren bu barış ve refah döneminde sanat, mimari ve edebiyat alanlarında pek çok gelişme yaşandı ve aralarında matematikçi ve gökbilimci Aryabhata’nın (476 – 550) da olduğu değerli bilginler yetişti. Aryabhata’nın 0 kavramını geliştiren kişi olduğu sanılmaktadır. Aryabhata, rakam çizelgesi üzerinde 0’ı göstermek için boşluk anlamına gelen “kha” kelimesini kullanmıştır.. Batı dünyasının bu rakamı keşfetmesi ise ancak 7. yüzyıldan sonra mümkün olacaktı.
Buna ek olarak Guptalar, sonradan Batı’da 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 rakamlarına dönüşecek olan Hint-Arap sayı yazma metodunu da geliştirmişlerdir. Bu metodun genellikle Araplara ait olduğu zannedilmektedir; fakat Araplar sadece bu metodun Avrupa’ya aktarılmasında bir rol üstlenmişlerdir.
Konstantinopolis’in İki Savunma Duvarı
Bir Antik Yunan şehri iken Byzantion denen ve şimdi İstanbul ismiyle anılan Konstantinopolis’i saran yüksek duvarlar ve surlar, antik dönemin çok önemli eserleri arasındaydı. Ardı arkası kesilmeden dört bir yandan gelen saldırılara rağmen şehrin ve Bizans İmparatorluğu’nun 1.000 yıl boyunca ayakta kalmasına ve hatta zenginleşmesine olanak tanıyan onlardı.
Batı Roma İmparatorluğu Germen istilaları sonucu yakılıp yıkılırken, daha sonra Bizans İmparatorluğu denecek olan Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti büyümeye devam etti. İçte yer alan birinci sur, ilk imparator olan Konstantin (324 – 327) tarafından inşa edildi ve Theodosius II (408 – 450) döneminde 2 kat tahkimatla güçlendirildi. 22 kilometre boyunca uzanan iç duvarlar 4,5 – 6 metre arası kalınlığa ve 12 metre yüksekliğe sahipti. Dış duvarlar ise 2 metre kalınlığında ve 8,5 – 9 metre arası yükseklikteydi.
Haliç kıyısı ve Marmara Denizi arasında yer alan bu ikiz surlar, şehrin 7 tepe üzerinde yükseldiği hesaba katıldığında herhangi bir saldırı karşısında ele geçirilemez görünmekteydiler. Gotlar, Persler ve Arapların sürekli tekrarlayan saldırılarına karşın hep ayakta kalan şehir, ancak 1453’te Osmanlı Türklerinin eline geçti.
Asya ve Avrupa kıtasının her iki yakasına kurulu Konstantinopolis şehri, 1.000 yıllık hâkimiyeti süresince ticaretle serpilip gelişti. Gösterişli sanatı ve mimarisi onu ziyaret eden herkesi büyüledi. Hıristiyanlığı resmi din haline getiren Bizans İmparatorluğu’nun sınırları, 565 yılına gelindiğinde İspanya’dan Kuzey Afrika’ya, oradan da İran’a uzanıyordu. Aynı tarihlerde, nüfusu yarım milyon kişiyi bulan Konstantinopolis, Batı dünyasının en büyük ve en zengin şehri haline gelmişti.
6 Milyon Avro
Nisan 2005’te Etiyopya’ya iniş yapan Antonov model bir stratejik taşıma uçağının kargosunda 24 metrelik ve 160 tonluk bir dikilitaşın orta kısmı yer alıyordu. Bunu izleyen günlerde, bu devasa dikilitaşın geriye kalan üst ve alt parçaları da, İtalyan hükümetine toplamda 6 milyon avroya mal olacak bir nakliye operasyonuyla Roma’dan yine Etiyopya’ya taşındı.
Hava yoluyla taşınan belki de en büyük ve en ağır cisim olan bu dikilitaş 1937 yılında İtalyan askerleri tarafından çalınmış ve Etiyopya’nın İtalya tarafından ele geçirilişini kutlamak için Roma’ya götürülmüştü. Etiyopya’ya geri verilmesini içeren 1947 yılı tarihli Birleşmiş Milletler kararına rağmen bu dikili taş Roma’da kaldı ve yıllarca Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Genel Merkezi’nin önünde bekledi.
Oldukça süslü bir görünüme sahip olan bu taş, Kuzeydoğu Afrika’da yer alan ve günümüz Etiyopya’sında da bir şehir olarak varlığını sürdüren Aksum’daki ticari imparatorluğun en güzel mimari eserlerinden birisi olarak bilinmektedir. 300 yılında Kuş Krallığı’nı deviren Aksum İmparatorluğu 600’lü yılların sonlarına kadar çok gelişmiş bir ticaret merkeziydi. İçinde birden çok varlıklı şehir barındıran bu imparatorluk, en uzunu 34 metre olan, granitten devasa dikilitaşlarıyla meşhurdu. Bu taşlar Aksum’un 4. yüzyılda Hıristiyanlığa geçmesinden önce bir çeşit dini amaca hizmet etmekteydi.
Milattan Sonra 0
Bu kitapta kullanılan takvim Batı esasına dayanmaktadır ve yılları milattan sonra (MS) ve 525’de İskitli papaz Dionisus Eksiguus tarafından geliştirildiği haliyle milattan önce (MÖ) olarak ikiye ayırmaktadır. Başlangıç noktası olan milat, İsa’nın doğum yılıdır. O zamanlar 0 rakamının Batı’da bilinmemesinden dolayı Dionisius, yeni dönemi milattan sonra 0’dan değil 1’den başlatmıştır.
Dionisius, eski Diocletianus takvimini bir köşeye atma fırsatını, her sene farklı günlerde kutlanan Paskalya Yortusu’nun gününü hesaplarken (Roma’da Papa I. John’un emriyle ay takvimine göre hesaplanıyordu) buldu. Roma İmparatorluğu’nun gördüğü en büyük ve en kanlı Hıristiyan katliamı Diocletianus döneminde gerçekleştiğinden, Diocletianus’un (245 – 305) tahta geçişiyle başlayan ve onun ismiyle anılan bir takvimi kullanmaya devam etmek uygun görülmemiştir.
Her ne kadar İsa’nın MÖ 7 ve MÖ 3 yılları arasında doğduğu konusunda bir fikir birliğine varılmışsa da, Dionisius’un yeni takvimi şu anda dünyada en çok kullanılan takvimdir. Fakat dünyaya yayılması bir anda gerçekleşmemiştir. Anglosakson papaz Bede, 732’de kaleme aldığı İngiliz Halkı’nın Kilise Tarihi isimli eserle bu yeni takvimi popüler hale getirmiş ve bu sayede bu takvimin kullanımı yayılmıştır. Ayrıca Frank Kralı Şarlman (bk. sayfa 56) ve vârislerinin Karolenj İmparatorluğu’nun devlet işlerinde bu takvimi kullanması, bu takvimin Avrupa’daki yayılışını hızlandırmıştır.
Bunun tersine Müslümanlar takvimlerini Hicret’ten, yani Muhammed’in Mekke’den göç ettiği yıl olan 622’den başlatırlar. Babil takviminden etkilendiği düşünülen Yahudi takvimindeki başlangıç yılı ise, Yahudi kutsal yazılarına göre Tanrı’nın dünyayı yarattığı yıl olan MÖ 3.761 olarak kabul edilir.
İslam’ın 5 Şartı
Kelime anlamı tek bir tanrının, yani Allah’ın iradesine teslim olmak olan İslam, her inanan için vazgeçilmez olan 5 temel şarta sahiptir. Bu şartlar dinin prensiplerini ve kurallarla belirlenmiş ibadet yollarını içerir: Allah’ın varlığına şehadet etmek; mecburi olmayan diğer namazlarla beraber günde beş vakit namaz kılıp günlük ibadetleri yerine getirmek; fakire zekât vermek; Ramazan ayında 30 gün oruç tutmak ve Mekke’ye hacca gitmek.
Bu ibadetlere dair kurallar, sosyal davranışları düzenleyen bir hukuk sistemiyle beraber Mekkeli Arap bir tüccar olan Muhammed’e vahiy olarak inmiştir. Muhammed bu vahiylerin ilkini, yüce ve tek olan Allah’ın büyüklüğünü ilan etmesi için 610 yılında almıştır. Bunlar daha sonra Kuran isminde bir kitapta toplanmıştır.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Köleliğin kaldırılması konulu değişiklik. 6 Aralık 1865’te onaylanmıştır. (e.n.)
2
İskerlet: Dikenli salyangoz. (e.n.)